Arama

Pankreas Nedir - Pankreasın Yapısı ve Görevleri

Bu Konuya Puan Verin:
Güncelleme: 2 Mart 2017 Gösterim: 33.156 Cevap: 6
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
20 Şubat 2009       Mesaj #1
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Pankreas
Ad:  pankreasyapısı.jpg
Gösterim: 10473
Boyut:  65.6 KB

MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
Sponsorlu Bağlantılar

Karın boşluğunda, midenin alt bölümünün arka tarafında bulunan, yaprak biçiminde bir salgıbezi. 15-20 cm. uzunluğunda, 55-70 gr. ağırlığında olup, erkeklerde kadınlardan daha büyüktür. Pankreas, sindirim için gerekli olan enzimleri ve önemli iki hormonu salgılar. Bu salgılar iç ve dış salgılardır. Dış salgı, sindirime yardım eden salgılardır. "Virsung kanalı" denilen özel bir borudan onikiparmak bağırsağına dökülür. İçinde, amilopsi, tripsin, steapsin diye üç çeşit maya bulunur. Bunlar, şekerli ve nişastalı besinleri sindirime elverişli hâle getirir, proteinli besinlerin ve yağların sindirilmesini sağlar. İç salgılar, "ensülin" denilen hormondur. Kandaki fazla şekeri yakarak, karaciğerin şeker düzenlemesine yardım eder. Pankreasın bu salgısında bozukluk olursa şeker hastalığı ortaya çıkar. Pankreasta kanser meydana gelince, pankreas ameliyatla çıkarılır.

VÜCUDUN GİZLİ DESTEKÇİSİ: PANKREAS

Güzel bir akşam yemeği yediğinizi düşünelim. Çeşitli besinlerden oluşan bu yemeği nasıl sindireceğinizi şimdiye kadar hiç aklınıza bile getirmemiş olabilirsiniz. Hatta bütün bu besinlerin her birinin farklı enzimlerle işleme tabi tutulması gerektiğini de bilmiyor olabilirsiniz. Bu konuda eğitim almamış bir insanın bu gibi bilgilere sahip olmaması elbette ki doğaldır. Ancak vücudunuzdaki bir organ bu bilgilerin tümüne sahiptir. Bu organ hangi besinin ne gibi bir enzimle sindirileceğini bilir. Hiçbir karışıklık ve aksaklık çıkmadan, en doğru zamanda, en doğru kimyasal salgıyı besinlere gönderir. Bu organ pankreastır.

Pankreas vücudumuzun gizli destekçisidir. Son derece planlı bir şekilde hareket ederek vücut içi dengelerini korur. Kandaki maddelerin oranlarındaki en ufak değişikliği bile fark eder ve harekete geçer. Pankreasa bu özellikleri veren Allah'tır.
Pankreas vücuttaki en önemli organlardan bir tanesidir. Pankreas damarlarda akan kanın içinde ne kadar şeker molekülü bulunması gerektiğine karar verir. Eğer kandaki şeker molekülü sayısında bir azalma olursa pankreas hemen sayıyı artıracak önlemler alır ve bu önlemler kişinin hayatını kurtarır. Eğer şeker molekülü yoğunluğu artarsa bu sefer kandaki şeker miktarını azaltacak önlemler alır.
Pankreas sindirim sistemine gönderdiği enzimlerle de insan yaşamında çok önemli bir rol oynar. Aynı zamanda bağırsakların mide asitleri tarafından parçalanmasını engelleyen enzim de yine pankreas tarafından üretilir.

Pankreas sıvısının salgılanmasının düzenlenmesi: Sekretin ve kolesistokinin tarafından yapılan hormonal kontroller, (1-3. basamaklar), ana düzenleme faktörleridir. Sinirsel kontrol ise vagus sinirleri tarafından kontrol edilir. Vücuttaki sıvılardan sadece bir tanesi için kurulmuş olan bu sistem Allah'ın yaratma sanatının benzersizliğinin kanıtlarındandır.
Bu görevleri teker teker incelersek, belki de hiç dikkatimizi çekmeyen bu organın, bizim için ne kadar bilinçli ve planlı hareket ettiğini ve bizi mutlak bir ölümden koruyacak kusursuz bir sisteme sahip olarak yaratıldığını görürüz.
Sindirim işleminde pankreasın devreye girmesi özel bir mesaj ile gerçekleşir. Midede sindirim işlemleri devam ederken özel bir enzim olan "kolesistokinin" kana karışmaya başlar. Bu enzimin kanda belirli bir düzeye ulaşması pankreası uyarır. Bu uyarı pankreasa görev zamanının geldiğini bildirir ve pankreas, parçalayıcı enzimlerini onikiparmak bağırsağına salgılamaya başlar.

GİZLİ KİMYAGER

Pankreas sindirim işleminin başladığını anlamakla kalmaz, bir de yediğiniz yiyeceklerin çeşitlerini de anlayabilir. Ve yediğiniz farklı yiyeceklere göre farklı sindirim enzimleri üretir. Örneğin makarna, ekmek gibi karbonhidratlı besinler yediğiniz zaman pankreasın salgıladığı enzim, karbonhidrat parçalayıcı özelliğe sahiptir. Bu besinler onikiparmak bağırsağına ulaştığında, pankreas karbonhidrat parçalayıcı özellikteki "amilaz" isimli enzimi üretir.
Eğer kırmızı et, balık ve tavuk gibi besinler yerseniz, pankreas, proteinli yiyecek yediğinizi hemen anlar. Yine bu besinler onikiparmak bağırsağına ulaştığında bu sefer proteinleri parçalayacak farklı enzimler olarak "tripsin, kimotripsin, karboksipeptidaz, ribonükleaz ve deoksiribonükleaz" üretir ve bu enzimler protein moleküllerine saldırır. Eğer yemeğinizin yağ oranı fazlaysa bu enzimlerle beraber "lipaz" isimli, yağları sindiren bir enzim daha devreye girer.
Görüldüğü gibi bir organ, yediğiniz yemeğin nelerden oluştuğunu anlayıp, daha sonra bu besinlerin sindirilmesi için gerekli olan kimyasal sıvıları ayrı ayrı üretmekte ve bunları sadece gerektiği anlarda salgılamaktadır. Pankreas, karbonhidrat molekülü için protein parçalayıcı, veya yağ molekülü için karbonhidrat parçalayıcı sıvı salgılamaz. Ürettiği kompleks sıvıların kimyasal formüllerini unutmaz. Karışımı oluşturan herhangi bir maddeyi kazara eksik tutmaz. Sağlıklı insanlarda, pankreas ömür boyu doğru şekilde hizmet eder durur.
Şimdi gerçekleşen bu olayı mikro düzeyde tekrar inceleyerek karşımızdaki mucizenin boyutlarını daha iyi görelim. Midede sindirim devam ederken mide hücreleri boş durmazlar. Bu hücrelerden bazıları midede sindirilen besinin bir süre sonra onikiparmak bağırsağına ulaşacağını anlamışlardır. Bu hücrelerin bütün düşünceleri ve istekleri besinlerin insan için en iyi şekilde sindirilmesidir. İçlerindeki sorumluluk duygusu ile harekete geçen mide hücreleri pankreas hücrelerine mektup yazmaya (hormon salgılamaya) ve bu hücreleri yardıma çağırmaya karar verirler. Ardından yazdıkları mektupları kan yolu ile pankreasa gönderirler.

Üstteki tahtalardan soldakinde glikoz molekülü, sağda ise amilaz molekülü görülmektedir. Amilaz molekülü glikoz moleküllerinin birbirlerine bir tür bağ ile bağlanması sonucunda meydana gelir. Bir insan için bu formülleri eğitim almadan çözmesi imkansızdır. Ancak pankreas hücreleri bunlara benzer moleküllerin kimyasal yapılarını çok iyi bilirler ve gerektiği şekilde kullanırlar. Pankreas hücrelerini bu özelliklerle birlikte yaratan yüce Allah'tır.
Kana bırakılan mektup vücut içinde yolculuk eder. Bu yolculuk sırasında pankreasa gelindiği zaman, pankreas hücreleri mektubu tanır ve hemen açarlar. Burada ilginç bir nokta -kan yoluyla hemen hemen bütün vücudu dolaştığı halde- mektubun diğer organların hücreleri tarafından açılmaması ve özellikle okunmamasıdır. Bütün hücreler bu mektubun pankreas için yazıldığını, kendilerini muhatap almadığını bilirler. Çünkü mektubun üzerinde pankreasın adresi vardır. Mektubun moleküler yapısı yalnızca pankreas hücrelerinin zarında bulunan algılayıcı moleküllerle etkileşecek şekilde özel olarak dizayn edilmiştir. Yani mide hücresi adeta şuurlu ve bilinçli bir şekilde ürettiği hormonun üzerine gerçekten bir adres yazmıştır. Üstelik vücuttaki milyarlarca farklı adres içinden pankreas hücresinin adresini doğru bir şekilde yazmıştır. Bu adresin doğru şekilde yazılabilmesi için mide hücresinin pankreas hücresinin bütün özelliklerini bilmesi gerekir.
Mucize yalnızca adresin doğru yazılması ile sınırlı değildir. Mide hücresinin gönderdiği mektubun içinde bir de mesaj vardır. İnsan vücudunun derinliklerinde, birbirlerinden çok uzakta bulunan iki küçük canlı (hücre) mektuplaşmakta ve haberleşmektedir. Birbirlerini hiç görmedikleri halde birbirlerinin hangi dilden anladıklarını bilmektedirler. Dahası bu haberleşme bir amaç uğrunadır. İki hücre birlik olmuş ve yediğiniz besinlerin sindirilmesi için plan yapmaktadırlar. Şüphesiz bu gerçek bir mucizedir.
Kendisine ulaşan mektubu (kolesistokinin hormonunu) okuyan pankreas hiç beklemeden bu mektuptaki emre itaat eder. Hemen besinlerin sindirilmesi için gerekli enzimleri salgılamaya başlar. Eğer onikiparmak bağırsağına ulaşan besin protein ise protein parçalayan bir enzim üretir. Eğer besin karbonhidrat ağırlıklı ise bu sefer karbonhidrat parçalayan bir enzim üretir ve bu enzimi onikiparmak bağırsağına gönderir.
Şimdi önünüze bir kara tahta koyulduğunu ve bu kara tahtanın üzerine sırayla bir protein molekülünün, bir yağ molekülünün ve bir karbonhidrat molekülünün formüllerinin yazıldığını ve bu moleküllerin atomik dizilimlerini gösteren şekillerin çizildiğini düşünelim. Ardından sizden bu üç farklı moleküler yapının her birini parçalayacak en uygun moleküler yapıya sahip enzimlerin formüllerini üretmeniz ve bu formülleri tahtaya yazmanız istensin.

Pankreasın sindirim enzimleri salgılayan açık kısmı tükürük bezleri gibidir. Pankreasın bu kısmı "asinüs" denilen parçalardan meydana gelmiştir. Bu pankreas lopları (asinüsler) arasında Langerhans adacıkları bulunur. Bu yapı kılcal damarca zengindir. Kan şekerini düzenleyen insülin ve glukagon hormonlarını salgılar.
Eğer kimya konusunda bir eğitim almadıysanız, size 1 milyon yıl süre verilse dahi uygun formülü tahmin ederek bulamazsınız. Bu molekülleri parçalayacak enzimlerin formüllerini ancak kimya konusunda uzman bir kişi yazabilir. Bu kişi de uygun formülü kendi hayal gücüne dayanarak yazmaz. Ancak almış olduğu eğitim ve daha önce kendisine öğretilen bilgiler doğrultusunda bu formülü yazabilir.
Durum böyle iken, pankreas hücrelerinin ürettikleri enzimlerin kimyasal yapılarını nasıl bilebildikleri sorusu son derece önem kazanmaktadır. Her pankreas hücresi doğuştan söz konusu formüllerin bilgilerine sahiptir. Bu bilgiye sahip olmakla kalmaz, bildiklerini en doğru şekilde kullanır ve insana yorulmaksızın hizmet ederler. Pankreas hücreleri kimya konusunda insanlardan çok daha zeki ve başarılıdırlar. Çünkü insanın bu formülleri üretebilmesi için eğitime ihtiyacı varken, küçücük bir hücre söz konusu formülleri doğuştan ezbere bilmektedir.
Hiçbir tesadüf, hücrelere böylesine üstün bir akıl, böylesine özel bir bilgi ve böylesine üstün bir sorumluluk anlayışı kazandıramaz. Hiçbir tesadüf, hücrelerin birbirleri ile haberleşecekleri, birbirlerinden yardım isteyecekleri bir sistem kuramaz. Hiçbir tesadüf, tek bir pankreas hücresine tek bir kimyasal formülü öğretemez. Hiçbir tesadüf, hücreye elindeki bilgiyi doğru zamanda kullanma yeteneği veremez.
Bu sistemleri yoktan var eden ve her an çalışmasını sağlayarak insana hizmet ettiren güç, Alemlerin Rabbi olan Allah'tır.
Pankreasın vücuttaki önemli görevlerinden başka bir tanesi de kan şekerinin ayarlanmasıdır. Bu ayarlamayı yapan salgılar, pankreas içinde bulunan ve "Langerhans adacıkları" denilen küçük kapalı bezler tarafından üretilir. İnsülin ve glukagon adını alan bu hormonlar kan şekerinin ayarlanmasında görevlidirler.

Bir yandan şekerli çayınızı yudumlar bir yandan da pastanızı yerken hiçbir zaman aklınıza kanınızdaki şeker miktarını ayarlanmanız gerektiği gelmez. Sürekli yapılan bu ayarın ne kadar hayati bir önemi olduğunu da düşünmemiş olabilirsiniz. Ancak sizin sağlığınızla ilgili bu konuda görevlendirilmiş olan pankreasınız, gerekli olan bütün bilgilere sahiptir ve kanınızdaki şeker ile ilgili ölçümleri çok hassas bir şekilde yapar. Ve gerektiği anda yeteri kadar hormon salgılayarak vücudunuzdaki şeker dengesini korur.
Kandaki şeker miktarının belirli sınırlar içinde olması insan yaşamı için zorunludur. Ama insan günlük hayatta şekerli gıdalar yerken bu hassas dengenin hesabını yapamaz. Çünkü herkes adına bu hesap sürekli olarak yapılır.
Kandaki şeker miktarı yükseldiğinde pankreas bu durumu hemen haber alır ve insülin denilen özel bir madde salgılar. Bu madde karaciğere ve vücuttaki diğer hücrelere kandaki fazla şekeri tutmalarını emreder. Eğer kandaki şeker miktarı düşerse pankreas bunu da hemen öğrenir ve "glukagon" isimli bir başka hormon salgılar. Bunun üzerine karaciğer önceden depoladığı şeker stoklarını, özel işlemlerden geçirip kana geri verir.Kandaki şeker oranı -hastalık durumu hariç- bu işlemler sayesinde hiçbir zaman tehlikeli bir noktaya çıkmaz.
Günlük hayatta sizin ne pankreastan ne insülinden ne de karaciğerden haberiniz olmaz. Kanınızdaki şekerin yükseldiğini fark etmezsiniz, hatta önünüze farklı şeker oranları olan iki şişe kan konulsa aradaki farkı anlayamazsınız. Ama hiçbir zaman görmediğiniz ve bilmediğiniz bazı hücreleriniz, kanınızdaki şekeri laboratuvarlardaki aletlerden daha hassas bir şekilde ölçer ve ne yapılması gerektiğine anında karar vererek hemen uygulamaya geçerler.
  • Hücrenin yüzeyinde glikozun hücrenin içine girmesini sağlayan mikroskobik aralıklar vardır. (üstte) Bu tasarım insanın Allah tarafından yaratıldığının kanıtlarından biridir. Glikozun hücre tarafından emilimi kandaki insülin seviyesine bağlıdır. İnsülin hücre zarındaki alıcıya bağlandığında hücrenin içindeki özel proteinler harekete geçerler. Bu glikoz taşıyıcılar için bir uyarıdır. Ayrıca hücrenin iç kısmında zarla çevrili glikoz kesecikleri vardır.
  • Bunlardan bir kısmı hücre zarına yakın durur.
  • Bu kesecikler uyarıyla birlikte ana hücre zarına doğru hareket ederler ve onunla birleşirler.
  • Bu birleşme sırasında glikoz taşıyıcıları açığa çıkar. Bunlar glikoz toplamaya hazırdır.
  • Hücre zarında glikozu hücre içine alan taşıyıcı protein sayısı arttıkça kandaki glikoz seviyesi azalır ve daha az insülin üretilir. Bir süre sonra hücre zarının bir kısmı protein taşıyıcılarla birlikte içe doğru kıvrılmaya başlar ve kesecikler oluşturur.
  • Bunlar hücrenin iç kısmına doğru ilerler ve endozomla birleşir
  • Burada tekrar kesecikler oluştuğunda bir sonraki uyarının gelmesini bekler ve bu işlem sürekli devam eder.

(Dr. Philip Whitfield, Human Body Explained, A Marshall Edition, s.43)
Peki hücreleriniz bu benzersiz akla ve yeteneğe nasıl sahip olmuştur?
Hücrelerinize, ölçüm yaptıran, karar verdiren, bunları uygulayacak akıl ve yetenek kazandıran elbette ki hücrelerinizin kendisi değildir. Vücudunuzdaki hücrelere gerekli komutları veren, nasıl davranmaları gerektiğinden onları haberdar eden, kusursuz bir sistemle onları yaratan üstün güç sahibi Allah'tır.
Buraya kadar pankreastan bahsederken; "bilir, yapar, unutmaz, eksik tutmaz, karıştırmaz" gibi sıfatlar kullandık. Pankreasın da hücrelerden oluştuğu düşünülecek olunursa, akıl gerektiren bu sıfatların pankreasın kendisine ait olamayacağı da hemen anlaşılacaktır. Peki öyleyse pankreası oluşturan hücrelere bir ömür boyu üretim yapma, hizmet etme sorumluluğunu kim vermiştir? Birbirlerinden farklı ve kompleks molekülleri parçalayacak enzimlerin kimyasal formüllerini pankreas hücrelerine kim öğretmiştir? Üretilen sıvıların doğru yere boşaltılmalarını sağlayan boru sistemini kim döşemiştir? Doğru sıvının, doğru anda boşaltılmasını sağlayan uyarı ve iletişim sistemini kim kurmuştur?
Bu sorular veya bu sorular gibi üretilebilecek yüzlerce soru, bizi apaçık bir gerçeğe götürür. Bütün bunları yaratan Allah'tır. Allah küçücük alanlara yerleştirdiği bu gibi ihtişamlı özelliklerle bize Kendisini tanıtır. Allah büyük bir güç sahibidir. Allah'ın yaratmada hiçbir ortağı yoktur. Bu, insanın hayatındaki en önemli gerçektir.
De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki: "Allah'tır." De ki: "Öyleyse, O'nu bırakıp kendilerine bile yarar da, zarar da sağlamaya güç yetiremeyen birtakım veliler mi (tanrılar) edindiniz?" De ki: "Hiç görmeyen (a'ma) ile gören (basiret sahibi) eşit olabilir mi? Veya karanlıklarla nur eşit olabilir mi?" Yoksa Allah'a, O'nun yaratması gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma, kendilerince birbirine mi benzeşti? De ki: "Allah, herşeyin Yaratıcısıdır ve O, tektir, kahredici olandır." (Rad Suresi, 16)

ŞEKER YEDİĞİNİZ ZAMAN VÜCUDUNUZDA ÇALIŞAN DEV FABRİKANIN FARKINDA MISINIZ?
Eğer ihtiyacınızdan biraz daha fazla şekerli bir gıda yerseniz, vücudunuzdaki bir sistem kandaki şeker oranının yükselmesini engellemek için devreye girer:
1- Öncelikle pankreas hücreleri, kan sıvısının içinde bulunan yüzlerce molekül arasından şeker moleküllerini bulur ve diğerlerinden ayırdederler. Dahası bu moleküllerin sayılarının fazla mı yoksa az mı olduklarına karar verir, adeta şeker moleküllerini sayarlar. Gözü, beyni, elleri olmayan, gözle göremeyeceğimiz küçüklükteki hücrelerin bir sıvının içindeki şeker moleküllerinin durumu hakkında fikir sahibi olması, üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur.
2- Eğer pankreas hücreleri kanda gereğinden fazla şeker olduğunu belirlerlerse, bu fazla şekerin depolanmasına karar verirler. Ancak bu depolama işini kendileri yapmaz, kendilerinden çok uzakta bulunan başka hücrelere yaptırırlar.
3- Uzaktaki bu hücreler kendilerine aksi bir emir gelmediği sürece şeker depolamak istemezler. Ancak pankreas hücreleri, bu hücrelere "şeker depolamaya başlayın" emrini taşıyacak bir hormon yaparlar. "İnsülin" adı verilen bu hormonun formülü, pankreas hücreleri ilk oluştukları andan itibaren DNA'larında kayıtlı bulunmaktadır.
4- Pankreas hücrelerindeki özel "enzimler" (işçi proteinler) bu formülü okurlar. Okunan formüle göre de insülin üretirler. Bu üretimde her biri farklı görevlerde yüzlerce enzim çalışır.
5- Üretilen insülin hormonu, en güvenli ve en hızlı ulaşım ağı olan kan yoluyla hedef hücrelere ulaştırılır.
6- İnsülin hormonunda yazılı olan "şeker depolayın" emrini okuyan diğer hücreler ise bu emre kayıtsız şartsız itaat ederler. Şeker moleküllerinin hücrelerin içine geçmesini sağlayacak kapılar açılır.
7- Ancak bu kapılar rastgele açılmaz. Depo hücreleri kandaki yüzlerce farklı molekül arasından sadece şeker moleküllerini ayırdeder, yakalar ve kendi içlerine hapseder.
8- Hücreler, kendilerine ulaşan emre hiçbir zaman itaatsizlik etmezler. Bu emri yanlış anlamaz, hatalı maddeleri yakalamaya, gereğinden fazla şeker depolamaya kalkmazlar. Büyük bir disiplin ve özveri ile çalışırlar.
Böylece siz fazla şekerli bir çay içtiğinizde, bu olağanüstü sistem devreye girer ve fazla şekeri vücudunuzda depolar. Eğer bu sistem çalışmasaydı, o zaman kanınızdaki şeker hızla yükselir ve komaya girerek ölürdünüz.
Bu o kadar mükemmel bir sistemdir ki gerektiği zaman tersine de çalışabilir. Eğer kandaki şeker normalin altına düşerse bu sefer pankreas hücreleri bambaşka bir hormon olan "glukagon"u üretirler. Glukagon daha önce şeker depolayan hücrelere bu sefer "kana şeker karıştırın" emri taşır. Bu emre de itaat eden hücreler depoladıkları şekeri geri bırakırlar.
Nasıl olur da, bir beyne, sinir sistemine, göze, kulağa sahip olmayan hücreler, bu denli büyük hesapları ve işleri kusursuzca başarırlar? Proteinlerin ve yağ moleküllerinin yan yana gelmesiyle oluşan bu şuursuz varlıklar, nasıl olur da insanların bile yapamayacakları kadar büyük işler yapabilirler. Şuursuz moleküllerin sergiledikleri bu büyük şuurun kaynağı nedir?…
Elbette bu olaylar, bizlere tüm evrene ve tüm canlılara hakim olan Allah'ın varlığını ve kudretini göstermektedir. Kuran'da Allah'ın hakimiyeti şöyle açıklanır:
Göklerde ve yerde büyüklük O'nundur. O, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Casiye Suresi, 37)

PANKREASIN SALGILARI KENDİSİNE NASIL ZARAR VERMEZ?
Birçok parçalayıcı enzimin salgılandığı pankreasın kendi kendini sindirmemesi çok şaşırtıcıdır. Asıl olarak protein yapısında olan pankreas, kendi ürettiği protein parçalayıcı enzimlerin hiçbirinden etkilenmez. Bu korunma sistemi çok hayret verici ve mucizevi şekilde gerçekleşir.
Pankreasın salgıladığı protein parçalayıcı enzimler ilk olarak aktif olmayan halleriyle salgılanırlar. Bu enzimler bu şekilleriyle proteinleri ve dolayısıyla pankreasın kendini parçalayamazlar.
Ancak onikiparmak bağırsağına boşalan enzimler vücutta sadece bu bölgede bulunan çok özel bir maddeyle birleşirler ve o anda değişmeye başlarlar. İnce bağırsakta salgılanan "enterokinaz" adlı maddeyle birleşen enzimler, birden aktif hale gelir. Yani proteinleri parçalayabilecek özellik kazanmış olurlar Ancak pankreasta salgılanan bir maddenin bağırsakta salgılanan başka bir maddeyle kusursuz bir uyumla birleşmesi üzerinde durulması gereken bir konudur.
Bu iki molekül daha önce hiç karşılaşmamışlardır. Ayrı bölgelerde salgılanırlar. Bunlara rağmen bu iki bağımsız molekül birbirlerini kusursuz bir şekilde tamamlarlar ve sonuçta özel bir amaca hizmet ederler. Bu, elbette ki tesadüflerle açıklanamayacak kadar mucizevi bir olaydır.

Pankreas yaklaşık 15 cm uzunluğundadır. Yanda pankreas ve çevresindeki organlar görülmektedir. Pankreasın vücuttaki organlarla olan uyumunu, bağlantılardaki kusursuzluğu düşünen her insan Allah'ın üstün bir güç sahibi olduğunu hemen anlayacaktır.
Üstelik pankreasın kendini öğütmesini engelleyen mucizevi sistemler sadece bununla da sınırlı değildir. Pankreastan protein öğütücü bir diğer enzim olan "tripsin" salgılanır. Ancak aynı zamanda tripsinin pankreası eritmemesi için bu maddeyi etkisiz hale getirecek "tripsin inhibitör" adlı özel bir madde daha salgılanır. Beraber salgılandıklarında hiçbir etkileri olmayan bu iki enzim, onikiparmak bağırsağına geldiklerinde birbirlerinden ayrılırlar. Bu ayrılık tripsini bir anlamda serbest bırakır ve tripsin bağırsaklara ulaşan besinlerdeki proteinleri parçalamaya başlarEğer bu iki madde daha erken ayrılsalardı, tripsin, pankreasın kendisini parçalardı. Eğer hiç ayrılmasalardı bu sefer besinlerdeki proteinler parçalanamazdı. Ancak bu örnekte de görüldüğü gibi vücudumuzdaki herşey doğru zamanda ve doğru yerde gerçekleşmektedir. Pankreas tam gerektiği anda gereken maddeleri salgılaması gerektiğini bilmekte, enzimler birbirlerinden ayrıldıkları anda harekete geçmektedirler. Pankreası oluşturan hücrelerin, enzimleri oluşturan moleküllerin böyle kusursuz bir sistemi kendi kendilerine oluşturamayacakları, böyle kusursuz bir düzeni insan vücudunda kuramayacakları açıktır.

Herhangi bir aksaklık olmadan, sıralamada karışıklık çıkarmadan çalışan, üstelik bütün insanlarda eksiksiz bir şekilde var olan ve aynı kusursuzlukla işleyen böyle bir sistemin çok yüksek bir akıl ve kusursuz bir tasarım ürünü olduğu, her akıl sahibi insanın kolaylıkla anlayabileceği bir gerçektir. Bu sistemin evrimcilerin iddia ettikleri gibi kör rastlantılarla açıklanması mümkün değildir. Bu sistem Allah'ın apaçık yaratmasının delillerinden biridir. Allah aklını kullanmasını bilen ve görebilenler için bu gibi örnekler üzerinde ayetlerini göstermektedir.
Son düzenleyen Safi; 2 Mayıs 2016 00:21
Quo vadis?
reyan - avatarı
reyan
Ziyaretçi
24 Ağustos 2009       Mesaj #2
reyan - avatarı
Ziyaretçi
Pankreas
Ad:  pankreas1.Jpeg
Gösterim: 6673
Boyut:  21.3 KB

Pankreas karın boşluğunun üst tarafında ve bel omurlarının önkısmında yerleşik bir organdır. Salgılarıyla sindirm fonksiyonunayardımcı olur vekan şekerini düzenler. Karın boşluğunun üst kısmında arka duvara dayalı olarak bulunan, hem iç hem de dış salgıları olan bir gudde organı.

Sponsorlu Bağlantılar
Pankreasın büyük kısmı, hazım için çok önemli olan salgıları hazırlayan alveoler bez dokusundan yapılmıştır. Pankreasın bu kısımlarında yapılan dış salgısı, bir kanal aracılığıyla oniki parmak barsağına akıtılır. “Succus Pancreaticus” veya“pankreas özsuyu” adı verilen bu salgı sindirim işinde rol oynayan tripsin, lipaz ve amilaz adlı fermentleri ihtivâ eder. Bu enzimlerin etkisi sâyesinde pankreas salgısı her üç grup gıdâ maddeleri, yâni yağ, protein ve karbonhidratların hazmında önemli bir işi yerine getirir.

Pankreasın, iç, yâni kana olan salgısına gelince bu salgı, pankreas içinde bulunan ve Langerhans adacıkları denilen küçük kapalı bezler tarafından yapılır. İnsülin ve glukagon adını alan hormonları, kan şekerinin ayarlanmasında iş görürler.

Pankreas şekil bakımından bir çekice benzetilebilir. Ağırlığı 70-100 gram arasında ve rengi kırmızımtraktır. Ortalama 15 cm uzunluğunda olup, baş, gövde ve kuyruk kısımları vardır. Başı oniki parmak barsağının açıklığına uyar ve sağdadır. Gövdesi, enine uzanıp aortu, sol böbreküstü bezini, sol böbreği, böbrek atar ve toplardamarlarını çaprazlar. Gövdesinin devamı olan ve en ince kısmı olan kuyruk kısmı dalağa kadar uzanır. Pankreasın kanı, dalak, karaciğer ve üst mesenten damarlarından gelmektedir. İki boşaltıcı kanalı vardır. Büyük olanı Wirsung kanalıdır, gövdesini boydan boya kateden bu kanal, bezin çeşitli parçacıklarından gelen salgıları toparlayıp, oniki parmak barsağına açıldığı yere akıtır. Genellikle buraya açılmadan önce safra kanalıyla birleşir ve öyle açılır. Santorini kanalı ise, Wirsung kanalının üst tarafından oniki parmak barsağına açılan bir diğer dış salgı kanalıdır.

Pankreas hastalıkları:
Pankreas hastalıklarının teşhisi belirtilerinin çeşitliliği, silikliği ve diğer hastalıklara benzemesi dolayısıyla oldukça zordur. Pankreastan gelen ağrının diğer karın içi organların ağrılarıyla karışması sık görülen bir durumdur. Had pankreatit: Pankreasın akut iltihabıdır. Batı ülkelerinde hastalığa sebep olan en önemli faktörler, safra kesesi hastalıkları, aşırı alkol alınması, sürekli alkol kullanımıdır. Gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde ise bunların yanında dengesiz beslenme de diğer bir faktör olarak ortaya çıkar. Bu hastalarda çoğu defâ alkol alınmasını veya ağır bir yemeği tâkiben kriz başlar. Hastalar âni başlayan şiddetli bir karın ağrısından şikâyet ederler. Aşırı bitkinlik ve huzursuzluk olur. Vak’aların büyük bölümünde tansiyon düşmesi, çarpıntı, % 15’inde şok meydana gelir. Hastalık ağır ve öldürücüdür. Akciğer ödemi, dolaşım şoku, kan zehirlenmesi, iç kanama gibi ağır tablolara yol açabilir. Tedâvisinde asıl olan, şokla yapılacak olan mücâdeledir.

Müzmin pankreatit:
Pankreasın müzmin ve ilerleyici olarak iltihaplanmasıdır. Sebepleri arasında yine alkolizm ön plândadır. Yetersiz beslenme daha sonra gelir. En önemli belirtisi ağrıdır. İltihabî durum devam ettikçe pankreas harap olur ve fonksiyonlarında yetmezlik ortaya çıkar. Bu sebeple hazım bozulur, kilo kaybı olur, ilerleyince şeker hastalığı görülür. Tedâvisinde ağrı kesiciler verilir. Yetmezlik belirtileri için ağızdan pankreas enzimleri muhtevalı preparatlar kullanılarak, hasta rahatlatılmaya çalışılır.

Pankreas kanseri:

Kırk yaş üzerinde özellikle erkeklerde görülen bir hastalıktır. Belirtileri arasında şiddetli ağrı, aşırı kilo kaybı ve ilerleyici sarılık üçlüsü ile kendini belli eder. Kanser, pankreasın baş kısmını tutmuşsa cerrâhî müdâhale ile çıkarılabilir. Geleceği iyi olmayan bir hastalıktır ve hastalar beş sene içinde kaybedilebilirler.
canim.net

Son düzenleyen Safi; 29 Nisan 2016 23:52
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
10 Haziran 2012       Mesaj #3
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Pankreas
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Karın boşluğunda, midenin alt bölümünün arka tarafında bulunan, yaprak biçiminde bir salgıbezi. 15-20 cm. uzunluğunda, 55-70 gr. ağırlığında olup, erkeklerde kadınlardan daha büyüktür. Pankreas, sindirim için gerekli olan enzimleri ve önemli iki hormonu salgılar. Bu salgılar iç ve dış salgılardır. Dış salgı, sindirime yardım eden salgılardır. "Virsung kanalı" denilen özel bir borudan onikiparmak bağırsağına dökülür. İçinde, amilopsi, tripsin, steapsin diye üç çeşit maya bulunur. Bunlar, şekerli ve nişastalı besinleri sindirime elverişli hâle getirir, proteinli besinlerin ve yağların sindirilmesini sağlar. İç salgılar, "ensülin" denilen hormondur. Kandaki fazla şekeri yakarak, karaciğerin şeker düzenlemesine yardım eder. Pankreasın bu salgısında bozukluk olursa şeker hastalığı ortaya çıkar. Pankreasta kanser meydana gelince, pankreas ameliyatla çıkarılır.
theMira
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
1 Mayıs 2016       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Pankreas (Pancreas)
Pankreas, 2. lumbal vertebrelar hizasında yaklaşık 15-18 cm uzunluğunda, 60-70 gram ağırlığındadır. Karın arka duvarında, sağda duedonumun konkav bölümünden, solda dalağa kadar transversal şekilde uzanan bir bezdir.
Pankreas dört bölümden oluşur.
  • Pankreas başı (caput pancreatis): Colomna vertebralisin sağında duodenum kavisi içinde yer alır.
  • Pankras boynu (collum pancreatis): Pankreasın dar bir bölümüdür.
  • Pankreas gövdesi (corpus pancreatis): Horizontal durumdaki pankreas gövdesi 1. ve 2. lumbal vertebralar hizasında yer alır. Pankreasın en büyük bölümüdür.
  • Pankreas kuyruğu (caudo pancreatis): Dalağa kadar uzanır, pankreasın en dar kısmıdır. Langerhans adacıklarının büyük bir bölümü buradadır.
Pankreasın sindirim enzimlerini taşıyan iki kanalı vardır. Bunlar kuyruk kısmında başlayıp duodenumun büyük papillasına (papilla duodoni major) açılan wirsung (ductus pancreaticus) kanalı ve duedonumdaki küçük papillaya (p.duodoni minör) açılan santorini (ductus pancreaticus accessorius) kanalıdır. İki kanal sistemi arasında sıklıkla bağlantı vardır.
Ad:  pankreas.JPG
Gösterim: 8492
Boyut:  36.7 KB

Pankreasın Görevleri
Pankreas hem endokrin hem ekzokrin salgı yapan bir bezdir. Pankreas iç salgı olarak insülin ve glukagon salgılar ve direkt kana verir. Pankreasta bulunan langerhans adacıklarından beta hücreleri insülin hormonu, alfa hücreleri glukagon salgılar. Her iki hormonda kandaki glikoz düzeyine göre salgılanır. Bu hormonların yetersizliği veya organizmada kullanılamaması diyabete (şeker hastalığı) neden olur. Pankreas, dış salgı olarak sindirim enzimleri salgılar ve bunları duodonuma boşaltır. Dış salgı görevi akinus keseciklerine aittir. Bu salgı kesecikleri, pankreas salgısı denen ve onikiparmak bağırsağına dökülen alkali bir sıvı salgılar. Salgı içinde çeşitli enzimler bulunur. Enzimler, proteinlerin sindiriminde kullanılan tripsin, kimotripsin ve karboksipeptidazdır. Bunlara proteolitik (parçalayıcı ) enzimler de denir. Diğerleri ise karbonhidratların sindiriminde rol alan amilaz, yağların sindiriminde rol alan pankreatik lipaz ve nükleik asidin yıkımını sağlayan nükleaz enzimleridir.
Pankreasın sindirim enzimlerini salgılaması için duodenumdan salgılanıp pankreasa gelen sekretin hormonu tarafından uyarılması gerekir. Yetişkin bir insanda, günde 1.5-2 litre pankreas özsuyu salgılanır.
Ad:  pankreas1.JPG
Gösterim: 11175
Boyut:  50.9 KB
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
1 Mayıs 2016       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM
PANKREAS SALGISI
Ad:  pankreas1.JPG
Gösterim: 5867
Boyut:  31.0 KB
Ad:  pankreas2.JPG
Gösterim: 5854
Boyut:  33.7 KB
  • Pankreas, endokrin ve ekzokrin kısımlarından kuruludur.
  • Endokrin kısım Langerhans adacıklarından (pankreas adacıkları) oluşmuştur ve alfa hücrelerinden glucagon, beta hücrelerinden ise insulin salgılanır.
  • Pankreasın %82'sini oluşturan ve sindirimle ilgili salgısının yapıldığı ekzokrin kısım tubulo-alveolar bez yapısındadır ve salgısını duodenuma ductus pancreaticus ile gönderir.
  • Salgının miktarı üzerine besin almanın ve alınan besin türünün etkisi büyüktür.
  • Midilli atında normalde saatte 125 ml olan salgı, yemlemeden hemen sonra 500600 ml'ye çıkar.
  • En çok salgı karışık beslemede görülür.
  • Yağlar, en az salgıya neden olurlar.
  • Alınan besin maddesiyle ilgili enzimin salgıda fazla bulunduğu görülmektedir. 

Salgının Miktarı
  • At ve sığırda; günde 6-8 İt.
  • Koyunda 9.5±0.7 ml/kg/gün.
  • Köpekte koyundan yüksek bulunur.
  • İnsanda günde 1200-2000 ml kadar salgı meydana gelir.
  • Sindirim enzimlerinin pek çoğu asit bir ortamda aktivite göstermediğinden, bağırsaktaki sindirim ve emilim bakımından mideden gelen asidin nötralizasyonu için pankreas salgısının alkaliliği önemlidir.

Salgının Bileşimi;
  • Pankreas salgısı renksiz, kokusuz, berrak görünümde ve özel tadı olan bir sıvıdır.
  • Reaksiyonu alkaliktir. pH:
- Köpekte 7.0-8.6
- Sığırda 7.6-8.4
- Koyunda 8.1-8.2
  • Su miktarı %98-99
  • Özgül ağırlık 1.006-1.010
  • Pankreas salgısı organik ve inorganik maddeler içerir:
Organik; müsin ve enzimler
İnorganik; sodyum, potasyum, kalsiyum, magnezyum, demir.
Anyonlar; bikarbonat, karbonat, klorür ve fosfat
İnorganik kısmın görevi; bağırsak ortamını alkali yapmak ve mideden gelen asit kimusu nötrleştirmektir.
— Su ve elektrolitçe zengin olan inorganik kısım intralobüler kanalları örten hücrelerce sagılanır. Bu hidrokinetik salgı arttıkça bikarbonat konsantrasyonu artar, klorür konsantrasyonu ise azalır.
Organik kısım; enzim taşıyan bu bölüm zymogen granüllü alveol hücrelerince meydana getirilir. Bu ekbolik salgıda üç enzim grubu bulunur.
— Amilazlar (amilolitik), lipazlar (lipolitik) ve proteolitik enzimler. Daha bazı özel enzimler de bulunur (nükleolitik enzimler gibi).

Pankreas salgısında enzimler etkidikleri maddeye özel isimler alırlar;
Proteolitik [elastase elastini, collegenase kollojeni]
Amilolitik [sucrase (sacchrase, invertase), sakkarozu glikoz ve fruktoza, lactase, laktozu galaktoza ve glikoza, maltase, maltozu glikoza]
Lipolitik [phospholipase A, lesitin ya da ketalinden bir yağ asidi ayırarak lizolesitin ya da lizokefaline Phospholipase B, lizolesitinden bir yağ asidi ayırarak gliserin, fosfor asidi ve kolin oluşturur. Lesitinle ilgili bu parçalanmalarda bazen lecithinase enziminden söz edilmektedir.

Tripsin

  • Midede albümoz ve peptonlara kadar parçalanmış besinlerin, daha küçük moleküllü polipeptitlere, dipeptitlere ve bir dereceye kadar da aminoasitere kadar yıkılmalarım sağlar. Buna göre; proteinase, polipeptidase ve dipeptidase olarak üç ödevi bulunan kompleks bir enzimdir
  • Pankreas hücrelerince inaktif trypsinogen şeklinde salgılanır. Bağırsak salgısındaki enterokinase adlı termolabil bir enzim ile aktif tripsin şekline dönüştürülür
  • Tripsin aktivitesi için en uygun pH 7.8'dir
  • Proteinlerin çoğunu parçalayabilir. Keratin direnç gösterir, elastin ise pek yavaş parçalanır
  • Tripsinin doğal protein üzerindeki etkisi pek az olup, pişirilmiş ya da pepsinin etkisinden geçerek denatüre olmuş proteinler üzerine kolaylıkla etkir. Yani pepsinin aksine gibi canlı proteinleri sindirici özelliği yoktur!!
Kemotripsin
  • Etkinliği tripsinden daha az olan bir proteolitik enzimdir
  • Chymotrypsinogen halinde inaktif olarak duodenuma salgılanan bu enzim, tripsin ile aktif biçime getirilir
  • İnsanda 6 tip, evcil hayvanlarda ise 3 tip kemotripsin (A, B, C) bilinmektedir
  • Daha çok sütün kazeinine etki eden bu enzim, proteinlerin polipeptitlere hidrolizinde tripsinle işbirliği yapar.

Karboksipeptidaz
  • Procarboxypeptidase A ve B olarak inaktif biçimde salgılanan bu enzimler, tripsin ile aktif hale getirilir.
  • Daha çok polipeptitlerin peptitlere indirgenmesinde iş görürler.
  • Aminoasitlere kadar parçalanmada, bağırsak salgısındaki aminopeptidazla beraber çalışırlar. Bu beraberlikle, tripsine direnç gösteren peptitlerin parçalanması da mümkün olabilmektedir. Bunların arasında keratin, elastin ve kollajenler sayılabilir.
  • Proteolitik enzimlerin bağırsağa dökülene kadar inaktif kalmalarının nedeni, pankreas dokusunun sindirilemeyerek korunması içindir.
  • Bu işte rol oynayan bir tripsin inhibitörüdür. Bu inhibitör, hücrelerden inaktif proteolitik enzimlerle beraber salınmakta ve inhibitörün etkisi bağırsakta yok edilerek enzimler aktif biçime getirilmektedirler.
Ribonükleaz ve Deoksiribonükleaz
  • Pankreas salgısında bulunan nükleolitik enzimlerin başlıcalarıdır.
  • Nükleik ve deoksiribonükleik asitleri mononükleotitlere parçalarlar.
Amilaz
  • Amilopsin adı da verilen bu enzim omurgalı bütün hayvanların pankreas salgısında bulunur.
  • Pankreas amilazı aktif halde salınır.
  • Bu enzim tükürük amilazının (pityalin) benzeri bir alfa amilazdır. Her ikisinin de optimum pH'sı 6.9'dur.
  • Etkileri için ortamda inorganik iyonların varlığı gereklidir. En önemli inorganik iyonun klorür olduğu bildirilmektedir.
  • Pankreas amilazı nişasta tanelerine saldırır ve bunları dekstrinler ile maltoza kadar parçalayabilir.
Lipaz (Steapsin)
  • Pankreas salgısında inaktif prolipaz şeklinde salınır.
  • Yağları, yağ asitleri ile gliserine parçalar.
  • Lipaz aktivitesini hızlandıran faktörler; Ca+2, propeptitler, peptitler ve safra tuzlarıdır. Safra tuzları alkali ortamda yağlı maddelerle birleşerek onları daha küçük parçalara ayırabilmekte, suya karşı yüzey gerilimlerini azaltmaktadır.
  • Pankreas salgısında bulunan müsin de emülsiyonun oluşumuna yardımcı olmaktadır.
  • Pankreas salgısı yokluğunda dışkıda bol miktarda yağ ve karbonhidrat görülür.

Pankreas sekresyonunun kontrolü

Sinirsel kontrol

  • Pankreas salgısının oluşmasında sefalik, gastrik ve intestinal olmak üzere üç evreden söz edilir. Bütün evrelerden n. vagus ve n. splanchnicus.
  • Sefalik evre; besinlerin görülmesi, koklanması ve tat uyarımları söz konusudur, n. vagus sorumludur.
  • Gastrik evre; besin maddesi midede iken pankreas salgı artışı.
  • İntestinal evre; besinler bağırsakta iken pankreas salgı artışı.
Pankreas sekresyonunun kontrolü
Hormonal kontrol

  • Sekretin; enzim ve diğer proteinler yönünden fakir, fakat bikarbonat ve sudan zengin bir salgı artışına neden olmaktadır.
— Sekretin bırakılımında etkili olan faktörler; duodenumda asit içeriğin bulunması, peptonlar, sabunlar ve aminoasitlerdir.
  • Kolesistokinin-pankreozimin (CCK-PZ); enzimce zengin bir salgı oluşturur.
  • Gastrin; pankreas salgısını artırır.
  • Motilin, glucagon, vazointestinal peptit (VIP) hormonları da pankreas salgısını etkilerler.
Ad:  pankreas.JPG
Gösterim: 11567
Boyut:  53.7 KB

kaynak: Anatomi ve Fizioloji
Son düzenleyen Safi; 2 Mayıs 2016 00:13
SİLENTİUM EST AURUM
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
11 Ocak 2017       Mesaj #6
Avatarı yok
Yasaklı

Biyonik Pankreas Sistemi!


Boston Üniversitesi’nde çalışan bir grup araştırmacı kan şekerini düzenleyen biyonik pankreas sistemi geliştirdi. Dr. F. H. El-Khatib ve arkadaşlarının yaptığı çalışmanın sonuçları Lancet’te yayımlandı. Geliştirilen biyonik pankreas kan şekerini hem insülin hem de glukagon hormonlarıyla düzenliyor. İnsülin hormonu kan şekerini azaltırken glukagon hormonu artırır. Hormonları kana veren iki ayrı pompa, kablosuz ağ üzerinden hastanın akıllı telefonuyla iletişim kuruyor ve her beş dakikada bir hastanın üzerindeki kan şekeri ölçüm aletinden alınan veriler değerlendirilerek hangi hormondan ne kadar kullanılması gerektiği hesaplanıyor. Ayrıca hastalar isteğe bağlı olarak yiyecekleri yemek hakkında sisteme bilgi vererek önceden kana insülin verilmesini de sağlayabiliyorlar.

Araştırmacılar geliştirdikleri sistemi 39 hasta üzerinde test etmiş. Sonuçlar yeni sistemin hastaların daha önce kan şekerlerini düzenlemek için kullandıkları diğer teknolojilerden daha başarılı olduğunu gösteriyor. Yeni sistemin özellikle geceleri iyi performans gösterdiği belirtiliyor. Günümüzde pek çok şeker hastası gece uyurken meydana gelebilecek hipoglisemi (kan şekerinin aşırı düşmesi) riskini azaltmak için bilerek kan şekerlerinin yükselmesine izin veriyor. Geliştirilen biyonik pankreas ise kan şekerini artırmadan da hipoglisemi riskini ortadan kaldırabiliyor.

Kaynak: Bilimgenç - TÜBİTAK / The Lancet (11 Ocak 2017)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
2 Mart 2017       Mesaj #7
Avatarı yok
Yasaklı

Diyabetik Pankreası Yenileyen Beslenme Programı!


ABD'de yapılan araştırma bir beslenme programının, pankreas organının kendini yenilemesini sağlayabileceğini ortaya koydu. Diyabetli fareler üzerinde yapılan araştırma, başta sınırlı miktarda, ardından ise çok besin verilen farelerde, pankreasın kendini onardığının gözlemlendiği sonucunu ortaya koydu. Bu beslenme düzeninin daha önce yaşlanmayı yavaşlattığı da öne sürülmüştü. Güney California Üniversitesi'nde görevli olan ve araştırmayı yürüten ekipte çalışan Doktor Valter Longo, "Fareleri önce bir süre aç bırakıp sonra onlara yemek vermenin pankreastaki hücrelerin kendini yenilemesini tetiklediğini ve organın çalışmayan kısımlarını tekrar çalıştırdığını gözlemledik" dedi.

Pankreas Fonksiyonunu Geri Kazanıyor!


Deney sonucunda, hem Tip 1, hem Tip 2 diyabeti olan farelerde olumlu etkiler görüldü. Tip 1 diyabet, bağışıklık sisteminin beta hücrelerini yok etmesinden, Tip 2 ise, besin tercihleri nedeniyle vücudun insüline yanıt verememeye başlamasından kaynaklanıyor. Beta hücreleri, kandaki şekeri tespit ederek, şeker oranının fazla olması durumunda insülin hormonunun salgılanmasını sağlıyor. Araştırmacılar, söz konusu diyetin uygulandığı farelerde, pankreasın beta hücrelerini yenilediğini gözlemledi. Bu sayede pankreasın fonksiyonları geri kazandırılarak diyabetin belirtileri tersine çevriliyor.

İlk 5 Gün 'Vegan Beslenmeye' Benziyor!


Araştırmacılar Tip 1 diyabet hastalarından aldıkları hücrelerde yaptıkları deneyde de benzer gözlemler yaptıklarını söylüyor. Ancak diabetik pankreas hastalarının, bir doktora danışmadan bu diyeti denememesi gerektiği de vurgulanıyor. Vegan beslenmeye de benzetilen bu diyette, ilk 5 gün boyunca, kişilerin düşük kalorili, düşük seviyede protein içeren, karbonhidrat ağırlıklı, daha fazla doymamış yağlarla beslenmeleri gerekiyor. Alınan kalori miktarı günlük 800 ila 1100 kaloriyle sınırlandırılıyor. Bu diyeti uygulayan kişiler daha sonra 25 gün boyunca istediklerini yiyebiliyorlar.

Dr Longo, "Bu gözlemin tıbbi anlamda potansiyeli çok büyük çünkü en azından farelerde, beslenme düzeninin diyabet belirtilerini geri çevirebileceğini kanıtladık" diyor. Longo, "Bilimsel anlamda ise bulgularımız daha da önemli çünkü beslenmenin hücre yenilenmesinde rolü olabileceğini, besin üzerinde genetik değişiklikler yapmak zorunda kalmadan gösterdik" diye ekliyor.

İnsanlar üzerinde yapılan farklı beslenme deneyleri de, diyetin kişilerdeki kan şekeri seviyesini olumlu etkilendiğini gösteriyor. Ancak Doktor Longo, benzer durumdaki kişileri, hemen bu diyeti uygulamaya kalkışmamaları konusunda da uyarıyor: "Bu göründüğünden çok daha gelişmiş ve karmaşık bir uygulama. Bunu evde denemeyin" diyor ve doktorlarına danışmalarını öneriyor. Uzmanlar bulguların heyecan verici olduğunu ve yeni bir tedaviye işaret ediyor olabileceğini söylüyor.

Diyabet hastaları ve hastalığı için kampanyalar yürüten hayır kurumu Diabetes UK yetkilisi Doktor Emily Burns, "Bu heyecan verici bir haber ancak insanlarda işe yarayıp yaramadığını görmeliyiz. Tip 1 ve Tip 2 diyabeti olan insanlar pankreasta insülinin üretilmesini sağlayan hücrelerin yenilenmesini sağlayan bir tedaviden faydalanabilir" diyor.

Kaynak: BBC Bilim / Cell (24 Şubat 2017)

Benzer Konular

29 Nisan 2018 / reyan Biyoloji
16 Nisan 2011 / _aSiLPreNs_ Tıp Bilimleri
28 Nisan 2016 / ener Biyoloji
7 Kasım 2012 / Efulim Biyoloji