Arama

Böbrek Hastalıkları

Bu Konuya Puan Verin:
Güncelleme: 31 Ağustos 2018 Gösterim: 14.894 Cevap: 8
ahmetseydi - avatarı
ahmetseydi
VIP Je Taime
14 Mayıs 2009       Mesaj #1
ahmetseydi - avatarı
VIP Je Taime

BÖBREK HASTALIKLARI

Ad:  böbr.jpg
Gösterim: 2459
Boyut:  41.6 KB

—Patol. Böbrek düşüklüğü, böbreğin anormal sarkıklığı ve oynaklığı. || Böbrek kanaması, böbrek kökenli kanama. (Eşanl. NEFRORAJİ.) || Atnalı böbrek, omurganın ön tarafında iki böbreğin alt kutuplarının birleşmesi ile belirgin anomali. || Polikistik böbrek, ÇOKKISTLİ’ BÖBREK HASTALIĞI'nın eşanlamlısı. || Sakız böbreği, eski bir tüberkülozdan tahrip olmuş ve sakıza benzer mumsu bir hamur kitlesine dönüşmüş böbrek. || Sünger böbrek, çoğunlukla belirtisi olmayan doğuştan hastalık. Böbrek borucuklarının böbrek memecikler böbrek kabuğu piramidi üst çanak havuzcuk böbrek toplardaman bir böbrek kesitinin toplu şeması memecikleri hizasındaki son kısmında kistik bir genişleme ile belirgindir. ||Yüzen böbrek, oynak böbrek, böbrek düşüklüğü çeşidi.
Sponsorlu Bağlantılar

—ANSİKL. Anat. Böbrekler omurganın iki yanında, bel hizasında, bakışımlı olarak yerleşmiş, koyu kırmızı renkte ve fasulye biçiminde birer organdır. Böbreğin iç kenarında göbek denilen çukur bir yer vardır; böbrek atar ve toplardamarı buradan geçerek havuzcuğa ulaşır.
Böbrek özekdokusu, medulla ya da öz denilen ve idrar toplayıcı küçük kanal topakları halindeki Malpighi piramitlerinden oluşan bir iç bölüm ile bir kabuk bölümünden oluşur; piramitlerin tepesi meme gibi dışarıya doğru dikleşir, kabuk maddesi de Bertin sütunları denen uzantılarla piramitlerin arasına dalar, idrar memeciklerden küçük çanaklara, oradan da büyük çanaklara akar; büyük çanaklar bir- leşerek havuzcuğu oluşturur; havuzcuk huni gibi daralır ve idrar borusuyla (üre- ter) devam eder.

Böbreklerin çalışma bozukluğu akut ve ani olabileceği gibi süreğen ve tedrici de olabilir.
1. Akut böbrek yetmezliği halinde böbreğin bozukluğu, idrarın kendiliğinden çıkmasının tam (anüri) ya da tama yakın (oli- güri) durmasıyla belli olur. Buna ya idrar yollarında bir engelin (taş) bulunması neden olabilir (böbrek sonrası akut bir yetmezlik olan bu bozukluk engelin acil olarak ortadan kaldırılmasını gerektirir) ya da böbrek çalışmasının akut yetmezliğinden doğabilir; böbrek öncesi yetmezlik denen bu bozuklukta (kan hacmi bozuklukları, kanamalar, kalp yetmezlikleri) böbrek anatomik olarak zarar görmüş değildir, ama içinden geçen kandaki azlıktan ötürü su ve artıkların temizlenmesi işlevini yerine getirememektedir; nihayet her iki böbreğin akut organik bir hastalığı (toksik, immünolojik) olabilir; bu durumda akut evreyi geçiştirmek için böbrek dışı temizleme yöntemlerine gereksinme vardır; genellikle iyi olan sonuç üç ile beş haftada elde edilir.

2. Süreğen böbrek yetmezliği halinde böbrekler seneler boyunca yavaş yavaş harap olur; dışsalgı işlevinin yetmezliğine bir de içsalgı yetmezliği eklenir. Böylece böbreğin kalsiyum emmesinde azalma olur; bu da uzun vadede fosfor ve kalsiyum metabolizması bakımından kan ve kemik bozukluklarına yol açar; ayrıca alyuvarların bireşim yapmasını sağlayan eritropoyetin bireşimi azalır, bu da anemiye yol açar.
Bu böbrek yetmezliğinin son gelişimi zorunlu bir böbrek dışı temizleme tedavisini ya da böbrek naklini gerektirir.

—Ted. Yapay böbrek. Bir yanında hastanın kanı, öbür yanında bileşimi kan plazmasınınkine yakın hidroelekrolitik bir eriyik bulunan yarı geçirgen bir zar aracılığıyla su ve eriyik alışverişi ilkesine dayanır. (DİYALİZ MAKİNESİ) Yapay böbreğin kullanımı ilk zamanlarda düzelebilir akut böbrek yetmezlikleriyle sınırlıydı. Akut hidroelektrolitik bozuklukları düzelterek, birkaç gün ya da birkaç hafta içinde böbrek normal çalışıncaya kadar hastanın yaşamasını sağlıyordu. 1960 yılında amerikalı iki hekim, B. H. Scr****r ve W. E. öuinton, kuramsal olarak yapay böbreğin yaptığını sınırsız ölçüde yapabilecek bir atardamar-toplardamar kısa devresi yaratmayı düşündüler (atardamar-toplardamar fistülü).
Yapay böbrek aracılığıyla yapılan süreğen tedavi hızla yaygınlaştı. Bugün seanslar, etkinliklerinden hiçbir şey kaybetmeksizin kısaltabilmiş ve tedavi edilen kimselerin çoğunluğuna normale yakın bir aile, toplum ve meslek yaşamı sağlamıştır.

Doğuştan bozukluklar:

  • Böbreklerin oluşmaması,
  • Az gelişmişlik (hipoplazi),
  • Yer dışında böbrekler,
  • At nalı böbrekleri olarak bilinir.

Kistli böbrek hastalıkları:

  • Bozuk gelişmiş kıstli böbrek,
  • Çokkistli (polikistik) böbrek hastalığı (otozomal baskın ve çekinik olarak bilinen iki türü bulunmaktadır),
  • Öz bölge kistik hastalıkları (öz bölge süngerimsi böbreği ve nefroftizi),
  • Edinilmiş (diyalizle ilgili) böbrek kistleri,
  • Yumakçık kaynaklı kistik hastalığı,
  • Özekdoku dışı böbrek kistleri (havuzcuk-çanak kıstleri).

Yumakçıktan kaynaklanan hastalıklar :

  • Birincil glomerulonefrit (hastalığın kendisinin yumakçıkta başladığı durumlardır, ve çoğunlukla yumakçık yangısı anlamına gelen glomerulonefrit ile anılırlar):
    • İveğen yaygın çoğalan glomerulonefrit,
    • Streptokok bulaşımı sonrası,
    • Streptokok-dışı bulaşımı sonrası,
    • Hızla ilerleyen (yumakçık, mikroskop altında hilal görünümlü olduğu için, buna hilalimsi de denir) glomerulonefrit,
    • Zarımsı glomerulonefrit,
    • En az değişiklik hastalığı,
    • Yerel bölümsel glomeruloskleroz (yumakçık sertleşmesi anlamına gelmektedir),
    • Zarımsı-çoğalıcı glomerulonefrit,
    • IgA nefropatisi,
    • Süreğen glomerulonefrit,
  • Yumakçığı etkileyen tümsel hastalıklar:
    • Yaygın lupus kızarıklığı,
    • Şeker hastalığı,
    • Amiloidoz,
    • Goodpasture sendromu,
    • Mikroskopik çoklu damar yangısı (poliarterit),
    • Wegener granülomatozu,
    • Henoch-Schönlein purpurası (purpura, pıhtılaşmadaki ya da damarlardaki düzensizliklerden kaynaklanan, deride oluşan kanamalardır).
    • Bakterisel endokardit (kalpteki kapakçılarda bulaşımdan dolayı oluşan yangı, zarar).
  • Kalıtsal düzensizlikler:
    • Alport sendromu,
    • İnce bazal zar hastalığı,
    • Fabry hastalığı.
  • Borucuklardan kaynaklanan hastalıklar: İveğen borucuk doku ölümü (akut tubüler nekroz),
  • Tubülointerstisyel nefrit (borucuk-dokuaralığı yangısı anlamına gelmektedir; bu genel bir durumdur, ve birçok nedenden kaynaklanabilir):
    • Piyelonefrit ve idrar yolları bulaşımı,
    • İveğen piyelonefrit,
    • Süreğen piyelonefrit ve geriakış,
    • İlaçlar ve ağılardan kaynaklanan tubülointerstisyel nefrit
    • Ağrıkesici nefropati,
    • Ürik asit nefropatisi,
    • Hiperkalsemi (yüksek kalsiyum düzeyi), ve nefrokalsinoz (böbreğin kireçlenmesi),
    • Çoklu miyelom (plazma gözelerinin kemik iliğinde çoğalmalarıyle oluşan ur),

Damarlardan kaynaklanan hastalıklar:

  • İyicil nefroskleroz (böbreksertliği anlamına gelmektedir; böbrek damarcıklarında ve küçük damarlarda oluşan sertlikten kaynaklanır,
  • Kötücül yüksek tansiyon ve hızlanmış nefroskleroz,
  • Böbrek atar damarı darlığı:
    • Damar sertliği (yaşlı hastalarda),
    • Fibromüsküler displazi (bağ ve kas dokularının özellikle böbrek atar damarında bozuk gelişerek bu damarın darlığına neden olması, genç hastalarda daha çok rastlanır),
  • Pıhtılı mikroanjiopati (küçük damar hastalığı anlamına gelmektedir, ve bir çok nedeni olabilir):
    • Alışılmış çocukluk HÜS (hemolitik üremik sendrom: kanlı ishalle tanınan, bağırsakta özel bir ağı (shigatoksin) üreten bulaşımın kana karışıp böbrek damarcıklarına zarar vermesi ve gelişen iveğen böbrek yetmezliği,
    • Yetişkin HÜS (birçok nedeni olup, çoğunlukla kemoterapiden kaynaklanır),
    • Kalıtsal HÜS,
    • TTP (trombotik trombositopenik purpura): kanın pıhtılaşmasındaki bir bozukluktan kaynaklanır.
  • Orak hücreli kansızlık,
  • Yaygın kabuk doku ölümü.

Böbrek taşları:

  • Kalsiyum oksalat ve fosfat,
  • Magnezyum amonyum fosfat (strüvit taşları),
  • Ürik asit,
  • Sistin.

Böbrek urları:

  • İyicil urlar:
    • Böbrek parmaksı adenom,
    • Anjiyomiyolipom (damar, kas, ve yağ gözelerinden oluşan iyicil bir ur olup, daha çok tüberoz skleroz hastalarında rastlanır,
    • Onkositom.
  • Kötücül urlar:
    • Böbrek gözesi karsinomu,
    • Havuzcuk ürotelyum (geçiş gözesi) karsinomu.

Son düzenleyen Safi; 8 Temmuz 2016 11:00
ѕнσω мυѕт gσ ση ツ
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Ekim 2009       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Böbrek Hastalıkları

Genel Bilgiler
Böbrek karnın arka bölgesinde bulunan 100-150 gram ağırlığında bir organdır. Normal kişilerde sağ ve solda olmak üzere iki adet böbrek bulunur. Toplumda yaklaşık 1000 kişinin bir tanesinde tek böbrek vardır. Tek böbrekli olmanın önemli bir sakıncası yoktur.
Sponsorlu Bağlantılar

Böbreklerin işlevi
Böbreğin başlıca işlevleri vücut su, tuz, kalsiyum dengesinin sağlanması, idrar aracılığı ile zararlı maddelerin ve ilaçların vücuttan atılması ve hormon, şeker metabolizmasına olan katkılarıdır. Böbrek yetmezliğinde böbreğin bu işlevlerinde bozulma olur. Böbrek yetmezliği ani (akut) veya sinsi (kronik) seyirli olmak üzere iki şekilde gelişebilir.

Akut böbrek yetmezliğinin nedenleri


Çok sayıda neden vardır;
  • Ağır kanama, kusma, ishal, yanık sonucu kan basıncında düşme
  • Gebelik: Kanamalar, gebelik zehirlenmesi, sağlıksız koşullarda yapılan düşükler
  • 3. Kalp yetmezliği
  • Böbrek hastalıkları: Nefrit, böbrek damarının tıkanması
  • İdrar yollarında tıkanıklık: Kanser, prostat büyümesi, taşa bağlı tıkanma
  • Ameliyatlardan, özellikle büyük ameliyatlardan sonra
  • İlaçlar: İlaçlara bağlı akut böbrek yetmezliği sık karşılaşılan bir sorundur, bu nedenle ilaçlar kesinlikle doktor denetiminde kullanılmalıdır.
  • Depreme bağlı kas zedelenmeleri

Kronik böbrek yetmezliğinin nedenleri


Türk Nefroloji Derneğinin verilerine göre;
  • Nefrit: Böbrek iltihabıdır.
  • Şeker hastalığı
  • Hipertansiyon
  • Taş, tıkanma, tümör gibi idrar yolu hastalıkları
  • Böbrek kistleri
  • Diğer nedenler
Belirti ve bulgular
Gece idrara kalkma, halsizlik, nefes darlığı, çarpıntı, idrar miktarında azalma, hipertansiyon, el, ayaklar ve göz etrafında şişmedir. Böbrek yetmezliğinin erken dönemlerinde belirtiler çok silik olabilir, tek belirti sık gece idrara kalkma olabilir. Gece idrara kalkma akşam çok sıvı (çay, su, karpuz...) alanlarda veya prostat hastalığı olanlarda da görülebilir. Gece idrara kalkan bir hastada başka bir neden yoksa bunun nedeni böbrek yetmezliği olabilir. Bu nedenle sık sık gece idrara kalkanların mutlaka böbrek yetmezliği yönünden araştırılmaları gereklidir. Bu amaçla kan ve idrar incelemeleri yapılmalıdır.

Tanı

Böbrek yetmezliğinin tanısı kanda üre veya kreatinin isimli maddelerin ölçülmesi ile mümkündür. İdrar incelemesi, radyolojik yöntemler, kanın biyokimyasal incelemesi ve diğer laboratuar incelemeleri böbrek yetmezliğinin nedenini anlamaya yöneliktir.

Tedavi

Akut ve kronik böbrek yetmezliklerinde tedavi farklıdır. Böbrek yetmezliği tedavisi hastanın özelliğine ve böbrek yetmezliğine yol açan hastalığa göre değişir. Tedavi kesinlikle bir doktor denetiminde olmalıdır. Tedavide en önemli nokta eğer var ise kan basıncı düşüklüğü veya yüksekliğinin kontrol altına alınmasıdır. Beslenme, sıvı ve tuz dengesinin sağlanması ve ilaçlar diğer tedavi yöntemleridir.

Akut böbrek yetmezliği olan hastaların böbrekleri iyi ve yeterli tedavi ile genellikle düzelir. Böbrek yetmezliği ilerler ve kalıcı hale gelirse başka tedavi yöntemleri gerekir:
1. Diyaliz
2. Böbrek nakli

Son düzenleyen Safi; 27 Haziran 2016 04:07
biruni - avatarı
biruni
VIP Önce Sağlık
21 Ekim 2010       Mesaj #3
biruni - avatarı
VIP Önce Sağlık

BÖBREK TÜMÖRÜ


RENAL HÜCRELİ KARSİNOM
(hipernefrom, clear karsinoma alvooler karsinom)
Böbrek hücreli kanser (renal cell ca) tüm primer kötü huylu böbrek tümörlerinin % 85 ini yetişkin kanserlerinin de yaklaşık % 3ünü teşkil eder. Tanı sırasında böbrek hücreli kanser olgularının % 30 unun metastatik
hastalığı bulunmaktadır.
Böbrek hücreli kanserlerin en önemli özelliği radyoterapi vea kemoterapiye dirençli olmalarıdır. Hormonal tedaviye de zayıf yanıt verirler.

Böbrek hücreli kanserler eğer erken dönemde yani böbnreğe sınırlı iken yakalanırlarsa cerrahi olarak çıkarılabilirler. Böbreğe sınırlı böbrek hücreli kanser olguları için en etkili tedavi yöntemi budur. Ancak yapılan araştırmalar göstermiştir ki ameliyat sonrası 5 yıl içinde hastaların % 35 - 50 sinde nüks görülebilmektedir.

TANI VE EVRELENDİRME
Böbrek kanserinin tanısında fizik muayene ve böbreklerin ultrasonu çok önemli yer tutarlar. Böbrek kanseri tanısı konursa evrelemesinde daha ileri tetkikler gerekir. Tomografi, MR ve benzeri görüntüleme yöntemleri kullanılır. Resimde tomografi ile böbrek tümörü görülmekte.
  • Stage 1: Tümör böbrek parankimi içinde sınırlıdır. (Perinefritik yağ, renal ven yada regional lenf nodlarının tutulumu yoktur.)
  • Stage 2: Tümör perinefritik yağ dokusunu tutar ama gerota fasiası içinde sınırlıdır. (Sürrenalleride kapsar)
  • Stage 3 A: Tümör ana renal veri yada vena cava inferioru tutmuştur.
  • Stage 3 B: Regional lenf nodlarını tutar.
  • Stage 3 C: Hem venöz hemde regional lenf damarlarını tutar.
  • Stage 4 A: Tümör sürrenal ve bunun dışında komşu organları tutar. (Kolon, pankreas gibi)
  • Stage 4 B: Uzak metastazlar, Robson sistemi hastaların uzun süreli değerlendirilmesinde kolayca kullanılmasına rağmen özellikle stage 3'deki olanların direkt olarak prognoz belirtmede alakalı olmadığı ortaya konmuştur.
TNM sistemi tümör yayılımını açıklamak için daha geçerli sınıflama sistemidir. RCC'deki TNM sınıflama sistemi 1987'de fekron belirlenmiş ve basitleştirilmiştir.
  • Tx: Primer tümör belirlenemez
  • T0 rimer tümör bulgusu yoktur.
  • T1: Tümör böbrekte sınırlanmış, 2.5 cm. yada daha küçük
  • T2: Tümör böbrekte 2.5 cm'den daha büyüktür
  • T3: Tümör majör venlere yayılır veya sürrenal yada perinefrit dokulara yayılır ama genoto fasiasını geçmez.
  • T3a: Tümör adrenal gland yada perinefritik dokulara yayılır ama gerota fasiasını geçmez.
  • T3b: Tümör büyük oranda renal ven yada vena cava'ya yayılır.
  • T4: Tümör gerota fasiası dışına yayılır.
  • Nx: Regional lenf nodları belirlenemez
  • N0: RLN tutulumu yok.
  • N1: Tek bir nod tutulumu, 2 cm yada daha düşük
  • N2: Tek bir nod tutulumu, 2 cm'den büyük ama 5 cm.'i geçmeyen yada hiç birisi 5 cm'den büyük olmayan multıpl lenf nodları.
  • N3: 5 cm'den daha büyük lenf nodu tutulumu
  • Mx:Uzak metastaz varlığı tespit edilemez.
  • M0: Uzak metastaz yok.
  • M1: Uzak metastaz var.
TEDAVİ
BÖBREK DIŞINA YAYILMAMIŞ TÜMÖRLERDE ; Radikal nefrektomi yapılır. Adrenal, üreterin üst yarısı, renal damarların cıvarındaki lenf bezleri dahil olmak üzere gerota fasiası ve böbreğin blok olarak çıkarılmasına radikal nefrektomi denir.

Radikal nefrektomi açık veya laparoskopik yöntemlerle yapılabilir. Ancak ameliyatın etkin olabilmesi için tümörün böbrek dışına yayılmamış olması şarttır. Böbrek etrafı lenf nodlarının tutulması hastanın yaşama şansını çok azaltmaktadır.

TAKİP
Radikal nefrektomi yapıldıktan sonra hastalar 3-6 ayda bir düzenli olarak takip edilmelidir. Hastalıkta herhangi bir ilerleme olup olmadığı değerlendirilmelidir.

PROGNOZ
Hastaların prognozu, hastalığın evresi ile ilgilidir. T1 tümörü bulunanlarda %88-100, T2 ve T3a tümörü bulunanlarda % 60 , 5 yıllık yaşam süresi öngörülmektedir. T3b tümörü bulunanlarda 5 yıllık yaşam süresi %15-20 dir. Uzak organ yayılımı olan hastalar çok kötü bir prognoza sahiptirler ve kısa süre içinde kaybedilirler.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 27 Haziran 2016 04:09
Düşüncene katılmam şart değil, düşünceni anlatman için savaşırım...
KAPTAN - avatarı
KAPTAN
Ziyaretçi
28 Şubat 2012       Mesaj #4
KAPTAN - avatarı
Ziyaretçi

MESANE TÜMÖRLERİ:


Mesane tümörleri vücutta gelişentümörlerin°/o 3′ünü oluşturmaktadır. Mesane tümörlerinin % 95′inden fazlası epitel hücrelerinden kaynaklanmaktadır. Epitel hücrelerinden kaynaklanan tümörlerin ise % 75′i kanser, % 25′i ise iyi huylu papilomlardır. Mesane tümörleri 40 yaşından sonra ve özellikle de 60 yaşından sonra sık görülürler. Erkeklerde kadınlara oranla 4 kat daha sık olarak mesane tömürleri görülür.Bazı sanayi dallarında (örneğin boya, plastik , kauçuk sanayisinde) çalışanlarda mesane kanserlerine daha sık rastlanmaktadır. Çünkü bu gibi kimseler mesane için kanser yapıcı (karsinojen) olan bazı maddelerle yakın temas halindedirler.Bu maddelerden bazılarını şöyle sıralayabiliriz: Anilin boyalan, 2- aminoı-1-nafol, 4-amino-2 fenil, benzidin. Sözünü ettiğimiz son üç madde vücuda girmiş olan aromatik aminlerin vücut içinde metabolize edilmeleri sonucu oluşmaktadır. Mesane kanserlerinde gelişen belirtileri şöyle özetleyebiliriz: idrarda kan çıkması (hematüri), idrar etmede güçlük ve ağrı (dizüri), sık idrar etme (piüri).Mesane tömürlerinin tedavisinde tümörün cinne özelliklerine ve hastanın durumuna göre, cerrahi, ışın ya da diatermi tedavisi uygulanır.

BÖBREK İNFARKTÜSÜ:


Böbrek dokusunun yetersiz kan dolaşımı nedeniyle ölümü, gerek atardamar gerekse de toplardamar kökenli olabilmektedir. Böbrek atardamarlarının atheroskleroza, pıhtıya bağlı olarak tıkanmasına daha sık rastlanmaktadır.Karında ağrı, bulantı, kusma, halsizlik gibi yakınmalar gelişebilir. İnfarktüs olayım izleyen birkaç gün sonra hastada tansiyon yüksekliği (hipertansiyon) gelişir. Hipertansiyon birkaç hafta sürebilir. Hastada hematüri, proteinüri ve lökositoz gelişir.Damardaki tıkanıklık uygun vakalarda cerrahi yöntemlerle açılabilir. Eğer hastada gelişen yüksek tansiyon ilaçlarla kontrol altına almamıyorsa ve/veya böbrekteki infarktüslü bölgede iltihap gelişmişse böbreğin tümünün ya da bozulmuş olan bölgesinin cerrahi olarak çıkartılması gerekir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 27 Haziran 2016 04:10
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
27 Haziran 2016       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Böbrek Hastalıkları


İnsan vücudunun arıtma tesisi olan böreklerin parankiminde veya diğer oluşumlarında meydana gelen problemler bütün vücut sistemlerini etkiler. Bu sistemlerin başında kardiyovasküler sistem gelmektedir.
Dolaşımda bulunan kanın hacim, viskozite, içersindeki uyarı ve hormonal faktörleri etkileyen eloktrolitlerin farklılıkları organizmanın bütün yaşamsal fonksiyonlarını bozabilir.

Akut Böbrek Yetmezliği (ABY)


Glomerüler filtrasyonun saatler veya günler içerisinde azalarak üre ve kreatinin gibi nitrojen artık ürünlerin birikmesi (azotemi) ile ortaya çıkan durumdur. Mortalite (ölüm) oranı yüksektir. Yoğun bakım ünitelerinde %25-30 oranında ortaya çıkabilmektedir.

Etyoloji
Akut böbrek yetmezliği sebepleri prerenal renal (intrinsik renal) ve postrenal
olarak 3 (üç) bölümde incelenir.
  • Prerenal nedenler; en çok görülen ABY nedenlerdir. Böbreklerde yapısal hasar yoktur. Renal perfüzyon bozulmuştur. Prerenal nedenler devam ederse renal yetmezlik ortaya çıkar.
  • Renal nedenler; tüm ABY vakalarının %30-35’ni oluşturur. Cerrahi ve yoğun bakım servislerinde sık karşılaşılan ABY nedenleri arasındadır. İskemik ve toksik etkiler sonucu renal harabiyet meydana gelmesi, ABY’ nin nedeni olmaktadır.
  • Renal ve Postrenal nedenler, tüm üriner sistem obstrüksiyolarına bağlı nedenlerdir.
Ad:  böbrekh1.JPG
Gösterim: 6823
Boyut:  98.5 KB

Belirti ve bulgular
Oligüri ABY’nin ilk bulgusudur. Artmış üre (BUN) ve kreatinin (Azotemi) görülür. Hacim kaybına bağlı nedenlerin varlığında ortastatik hipotansiyon, taşikardi; glomerülonefrit varlığında ise hipertansiyon görülür. Hastada; bulantı, kusma, halsizlik, iştahsızlık, gibi üremik belirtiler ortaya çıkabilir. Ayrıca, hastalığın dönemine bağlı olarak sıvı-elektrolit değişiklikleri gözlenir. Bunlar, hipovolemi, hipervolemi, hiponatremi, hiperkalemi gibi değişikliklerdir.

Tanı
Tanı koymada hastanın öyküsü, fizik inceleme, eski tarihli böbrek fonksiyon testleri ve görüntüleme yöntemlerinin sonuçları, idrar analizi idrar miktarı, renal yetmezlik indeksleri, radyolojik yöntemler ve böbrek biyopsisi kullanılır.

Tedavi

Morbiditesi ve mortalitesi oldukça yüksek olan ABY tedavisinde ilk amaç, sorunun önlenmesi ve dönüşü mümkün olan faktörlerin düzeltimesidir.
Prerenal nedenlerin hızla düzeltilmesi, volüm açığının yerine konulması, nefrotoksik ilaçlardan kaçınılması enfeksiyonların ve kardiyovasküler komplikasyonların erken tanı ve tedavisinin yapılması gereklidir.
ABY gelişen durumda; diyet, diyaliz ve koservatif (içe dönük-bulguların düzeltilmesine komplikasyonları önlemeye yönelik, koruycu) tedavi uygulanır.

Kronik Böbrek Yetmezliği (KBY)


Böbrek fonksiyonlarının uzun süreli ve geri dönüşümsüz olarak bozulmasıdır. Glomerüler filtrasyon değerinde azalma sonucunda böbreğin sıvı dengesini düzenleme ve metebolik endokrin fonksiyonlarında bozulma vardır. Bu bozulmanın tümüne birden üremik sendrom denir.

Etyoloji

Sıklık sırasına göre KBY’nin nedenleri;
  • Diabetik nefropati (diabetus mellitus),
  • Hipertansiyon-maling hipertansiyon,
  • Glomerülonefrit,
  • Böbreğin kistik, konjenital hastalıkları,
  • Ürolojik hastalıklar (üriner taş hastalığı tümör, enfeksiyon dahil),
  • Kronik piyelonefrit.
Belirti ve Bulgular
Hastaların klinik belirti ve bulguları, böbrek yetmezliğinin derecesi ve gelişim hızına göre değişir. KBY’nin başlangıç belirtileri noktüri ve anemiye bağlı halsizliktir.
Üremik sendromda genellikle ortaya çıkan klinik bozukluklar ve bulgular aşağıdaki tabloda sınıflanmıştır. Dikkatlice inceleyiniz.
Ad:  böbrekh2.JPG
Gösterim: 5202
Boyut:  83.1 KB

Tanı

Tanıda önemli olan KBY ‘nin ABY’den ayrılmasıdır. Ayırıcı en önemli tanı radyolojik olarak böbrek boyutlarının normalden küçük olmasıdır. Ancak bazı durumlarda böbrek boyutları normal ve normalden de büyük olabilmektedir. Bu durumda böbrek biyopsisinden faydalanılır.
Kan üre azotu ve kreatinin düzeylerinde yükselme veya kreatinin klirensinde azalmanın belirlenmesi ile böbrek yetmezliği tanısı konulabilir. Tanı koymada laboratuvar bulgularından da yaralanılır ve aşağıdaki elektrolit düzeyleri gözlenir.
  • Serum potasyum düzeyi yükselir,
  • Serum sodyum düzeyi düşer,
  • Metabolik asidoz vardır,
  • D vitamini eksikliği ile birlikte hipokalsemi vardır,
  • İdrarla atılamadığından hiperfosfotemi vardır,
  • Hipermagnezyunemi vardır,
  • Aliminyum yüksekliği vardır.
Tedavi
KBY’de konservatif ve renal replasman (diyaliz ve tranplantasyon-organ nakli) tedavi ilkeleri uygulanır. Ayrıca protein kısıtlanır. Protein kısıtlaması ile birlikte serum seviyeleri yükselmiş olan elektrolitler de kısıtlanır.

Akut Glomerülonefrit (AGN)


Böbrek glomerüllerinin yaygın iltihabi bir hastalığıdır. Genellikle çocukluk ve gençlik çağında ve 50 yaşın üzerinde görülür. Hastalığın birçok nedeni vardır. En sık geçirilmiş bir A grubu beta hemolitik streptekok enfeksiyonundan sonra görülür. Bu duruma poststreptekoksik glomerülonefrit denir. Burada en sık karşılaşılan poststreptekoksik glomerülonefritten bahsedilecektir.

Etoloji
Ad:  böbrekh3.JPG
Gösterim: 1863
Boyut:  30.6 KB
Akut poststreptekoksik glomerulonefrit çoğunlukla tonsilit, kızıl gibi bir streptokok hastalığından 1-6 haftalık latent döneminden sonra gelişir. A grubu beta hemolitik streptekokun nefrotoksijenik “M” tipi ile olur. Streptokok antijeni ile buna karşı oluşan antikorların, böbrek glomerüllerine oturması sonucu orada enflamasyon meydana gelir.

Belirti ve bulgular
Geçirilmiş enfeksiyon ve nefritin başlaması arasında 1-6 haftalık bir latent dönemi vardır. Bu dönemde hastada böbrek hasarı oluşmaya başlar. Oligüri, ödem (özellikle göz kapaklarında, el ve ayaklarda) ortaya çıkar ve anemi gelişir. İdrarda bol miktarda eritrosit (hematüri) ve protein (proteinüri ) görülür. İdrar retensiyonu ağır ise kan hacminde artış ile hipertansiyon gözlenir. Hipertansiyona bağlı olarak baş ağrısı ve görme bozukluğu ortaya çıkar. Kanda üre ve diğer azotlu maddeler artar (azotemi- üremi).
Tanı için en çok idrar ve kan tetkiklerine başvurulur.
  • Glomerüler filtrasyon hızında azalma gözlenir.
  • İdrar dansitesi yükselir.
  • Kanda ise ASO (anti streptolizin O) yükselir; bu durum streptekoklara karşı antikor varlığını gösterir.
  • CRP (C reaktif protein),
  • Sedimantasyon, BUN ve kreatinin yükselir.
  • Kesin tanı için biyopsi yapılabilir.
Komplikasyonlar
Hipertansif ensefalopati, konjestif kalp yetmezliği, kronik glomerülonefrit, kronik böbrek yetmezliği, pulmoner ödemdir.

Tedavi
Çoğunlukla septomatik tedavi uygulanır. Enfeksiyon devam ediyorsa antibiyotik tedavisi verilir. Ödem ve hipertansiyon tedavisi için sodyum ve protein alımı kısıtlanır. Ödem için diüretikler verilir. Oluşabilecek pulmoner ödem ve kalp yetmezliği belirtileri yakından izlenir. İyileşmeyen vakalarda kronik glomerülonefrit ile kronik böbrek yetmezliği gelişir.

Kronik Glomerülonefrit (KGN)


Kronik glomerulonefrit, akut ya da subakut (uzun süren) bir nefriti izleyen glomerüllerin yaygın sertliği (skleroz) ile kendini gösteren bir sendromdur.
Glomerüllerde yavaş ve artan harabiyet nedeniyle kronik böbrek yetmezliği görülür.

Etyoloji

Etyolojisinde genellikle primer glomerüller hastalık mevcuttur. Bağışıklık sistemine bağlı sebepler de etyolojisinde yer alır. Akut glomerülonefritin sık tekrarı ya da hiperlipidemi, hipertansif nefroskleroz sonrasında da gelişebilir.
Böbreklerde skleroza bağlı böbrek fonksiyon bozuklukları ve böbrek korteksinde küçülme gözlenir. Glomerüller sertleşerek tübüller atrofiye uğrar. Böbrek yetmezliğine varan glomerüller hasar oluşur.

Belirti ve bulgular
Hastalık sinsi geliştiği için başlangıç zamanı saptamak güçtür. Hipertansiyon, üriner septomlar (bulantı, kusma, kaşıntı, halsizlik), noktüri, ödem ve hematüri görülebilmektedir. Proteinüri, eritrosit silendirleri ile karekterizedir.
Kan ve idrar tetkikleri rutin tanı işlemleri içerisinde yer alır. BUN, kreatinin, ürik asit yükselir, serum kalsiyum düzeyi düşer. Göğüs grafisi, EKG ve elektrolit düzeyleri kontrol edilir.
Böbrek biyopsisi, histopatolojik incelemeler yapılarak tanı konulur.

Tedavi
Tedavi septomatiktir. Proteinden kısıtlı diyet verilir. Ödem ve hipertansiyon için tuz kısıtlaması yapılır. Hastalar hemodiyaliz veya periton diyalizine alınır.

Nefrotik Sendrom


Proteinüri, yaygın ödem, kan proteinlerinde azalma (hipoalbüminemi), kan lipid ve kollesterol yükselmesi ile kendini gösteren semptomlar grubuna nefrotik sendrom denir.
Ad:  böbrekh4.JPG
Gösterim: 1820
Boyut:  18.3 KB
Etyoloji
Etyolojisinde akut gromerülonefrit sık görülür. Glomerüler kapillerindeki geçirgenliğin artması, hastalığın gelişimine sebep olur. Bazal membrandaki genişlemeler sonucu proteinler membran dışına çıkar ve idrarda bol miktarda protein gözlenir.
Nefrotik sendromun nedenleri arasında diabetus mellitus, alerjik reaksiyonlar, enfeksiyonlar, lenfomalar, ilaçlar, konjenital nefrotik hastalıklar sayılmaktadır.

Belirti ve bulgular
İştahsızlık, halsizlik, anemi, sabahları göz kapağında, sonraki zamanda bacakta biriken, basmakla iz bırakan ödem, cilt renginin açık sarı renk alması, karın ağrısı ve karın şişmesi, sternum arkasında ağrı, köpüklü idrar yapma, proteinüri, kanda kolestrol yüksekliği, kas erimesi ve hipoalbüminemi görülür.
Tanı için kan ve idrar testleri yapılmaktadır. Ağır proteinüri en belirgin bulgudur. Kanda albümin, sodyum potasyum düzeylerine bakılmalıdır. Lipidemi kontrolü yapılmaktadır. Kesin tanı için böbrek biyopsisi yapılır.

Komplikasyonlar
Enfeksiyonlar; tromboembolik olaylar, malnutrisyon, atheroskloroz, böbrek yetmezliğidir.

Tedavi
  • Kortikosteroid ilaç tedavisi yapılır,
  • Ödem için diüretikler verilir.
  • Protein miktarı normal tutulur.
  • Ödem süresince tuzdan kısıtlı diyet, yatak istirahati verilir.
  • Her gün 24 saatlik idrarda protein miktarına bakılır (Esbah tüpünde).
  • Düzenli kilo kontrolü yapılır,
  • Tansiyon ölçümü düzenli yapılır.
  • Hastanın aldığı-çıkardığı sıvı miktarı kontrol edilir,
  • Cilt bakımına özen gösterilir.

Renal Tübüler Hastalıklar


Tübülointerstisyel nefritler (TİN) olarak bilinen tübüler hastalıklar akut ve kronik olarak gelişebilir. Tübüler hücrelerde eozinofil ve diğer hücre infiltrasyonu mevcuttur. Kronik TİN durumunda ise fibrozis ve atrofi mevcuttur. Akut TİN ilerlemesi ile kronik TİN gelişir.
Tübülüslerin tutulumu ile birlikte hastada emilim bozuklukları oluşur. Sodyum emilim bozukluğu, potasyum ve hidrojen sekresyonunda bozukluklara neden olur.

Etoloji
Akut ve kronik Tübülointerstisyel nefrit nedenleri;
  • Enfeksiyonlar,
  • Metebolik hastalıklar,
  • Sistemik ve immünolojik hastalıklar,
  • Tümörler,
  • Vasküler hastalıklar.
Belirti ve bulgular
Hastada ateş, akut böbrek yetmezliği bulguları, piyüri, hematüri, ciltte döküntü, proteinüri ve periferik kanda eozinofil görülür.
Klinik bulgularla birlikte hastanın öyküsünde ilaç, enfeksiyon vb. olması, kan ve idrar tetkiklerinin yapılması ile eozinofilüri, eozinofili, tübüler proteinüri belirlenmesi ile tanı konulabilir. Ayrıca renal anjiyografi ve renal biyopside faydalı olur.

Komplikasyonlar

Metabolik asidoz, hipertansiyon, böbrek yetmezliği, anemi kemik hastalığı görülebilir.

Tedavi
Altta yatan hastalığın tedavisi ve semptomatik tedavi (sodyum ve bikarbonat replasmanı, hiperpotasemi tedavisi), steroid, D vitamini replasyon tedavisi uygulanmaktadır. Böbrek yetmezliği gelişmiş ise konservatif tedavi yapılır.

Renal Vasküler Hastalıklar


Renal arterlerin tromboembolik oklüzyonu (tıkanma), renal arter stenozu ve renal ven trombozudur.
  • Renal arterlerin tromboembolik oklüzyonu; renal arter veya dallarında tromboz ve sistemik trombo emboliler sonucu gelişir. Embolilerin sebebi ise çoğunlukla arteriyel fibrilasyon ya da abdominal aortaya yapılan invaziv girişimlerdir.
Klinik olarak böbrek taşı belirtileri gösterir.
Tanıda, renal anjiografi önemlidir.
Tedavide, trombo embolik vaskülarizasyon uygulanır.
  • Renal arter stenozu (RAS); hipertansiyonların %2-4’ü renal arter stenozuna bağlıdır. Sebebi ise yaşlılarda arteroskleroz, genç bayanlarda fibromüsküler dispilazidir.
  • 55 yaş üzeri hastadaki hipertansiyon,
  • 30 yaştan küçük bayanlarda başlayan hipertansiyon,
  • Kontrol ve tedavi edilemeyen hipertansiyon,
  • Fizik muayenede renal arter üzerinde duyulan üfürüm renal arter stenozunu düşündürmelidir.
Tanı için sintigrafi ve anjiyografi kullanılır. Tedavide ise ilaç, balon anjiyoplastisi ve damar cerrahisi uygulanır.
  • Renal ven trombozu; en sık sebebi nefrotik sendromdur. Travma, tümör, gebelik, dehidratasyon da nedenler içindedir.
Tek veya iki taraflı gelişebilir. Böbrek fonksiyonlarında bozukluk, proteinüride artış, böbrek boyutlarında artış vardır.
Tanıda IVP ve MRI (manyetik rezonans görüntüleme) yöntemleri kullanılır. Tedavide antikuagülanlar tercih edilir.

Böbrek Taşları


Böbrek taşı oluşumu; kristeloidlerin konsantrasyonunun artması, idrar volümde azalma ve kristeloidlerin çözünürlüğünü azaltan pH değişiklikleri ile meydana gelir. Böbrek taşları, idrarla atılamayan ve biriken kristaller nedeniyle oluşur. Görülme oranı sıktır.
Üriner sistem taşlarından bir kısmı üretere geçemeyecek büyüklükte olduğundan renal pelvislerde ve kalikslerde kalır. Buna nefrolitiyazis denir. Genellikle tam olmayan tıkanıklığa neden olurlar. Taş oluşumuna bağlı olarak böbrek şişmesi, böbrek iltihaplanması ve böbrek pelvisini tutan hastalıklar gelişebilir.
Ad:  böbrekh5.JPG
Gösterim: 2457
Boyut:  26.3 KB

Etyoloji

Taş oluşumunda genetik, coğrafik özellikler, beslenme alışkanlıkları yer almaktadır. Böbrek taşları;
  • Kalsiyum oksalat
  • Magnezyum sülfat
  • Ürik asit taşları
  • Sistin taşlarından oluşur.
Belirti ve bulgular
Aralıklı olarak bel ve böğür (yan) ağrısı en çok görülen belirtidir. Taşın ilerlemesi ile ağrı, karın ve kasıklara kadar ilerler. Hematüri, disüri, bulantı, kusma görülür. Taş, idrar yollarını tıkamış ise anüri görülebilir.

Tanı
Anamnez, fizik muayenesi, idrar tetkiki, direkt üriner sistem grafisi, IVP, ultrasonografi ve tomografi ile konulur.
Çoğu böbrek taşı kendiliğinden düşer. Taşın düşmediği durumlarda;
  • Kendiliğinden düşmesi için sıvı yüklemesi yapılabilir,
  • Şok dalgası ile taşlar kırılarak düşürülmesi sağlanabilir,
  • Cerrahi yollarla taş alınabilir (laparaskopik veya klasik açık cerrahi yöntemlerle).

Böbreğin Kistik Hastalıkları


Böbrek kistleri tek yada her iki böbrekte bulunabilen, içleri sıvı dolu keseciklerdir. Böbreklerdeki kistler iyi huyludur. Böbrek dokusuna basınç yaparak böbrek fonksiyonlarını bozarlar.
Böbreklerdeki kistler aşağıda sınıflandırılmıştır.
  • Basit kistler: En sık rastlanan kistik hastalıklardır. Genellikle asemptomatiktir. Semptomatik durumlarda hematüri, ağrı ve hipertansiyon görülür. Tedavi gerektirmez. Nadiren aspirasyon ve cerrahi işlem gerektirir.
  • Kazanılmış renal kistik hastalık: Hemodiyaliz hastalarında sık görülür. Kistler genelde birden çoktur. Asemptomatik olabildiği gibi ağrı, hematüri, enfeksiyon ve kanama olabilir. Malign dönüşüm söz konusu olabilir.
  • Yetişkin tip polikistik böbrek hastalığı: Yetişkinlerde görülen herediter böbrek hastalığıdır. Karın ve yan ağrısı, hematüri, baş ağrısı, noktüri, poliüri, pollaküri, dizüri en sık görülen semptomlarındandır. Bu hastalığa, gastrointestinal sistem, kardiyovasküler sistem oluşumları gibi böbrek dışı tutulumlarda eşlik edebilir
  • Ad:  böbrekh6.JPG
Gösterim: 2045
Boyut:  22.6 KB
  • Medüller kistik hastalık: Medüller ve kortikomedüller bölgede kist oluşumu ile karakterizedir. Böbrekler normalden küçüktür. Tuz kaybettiren nefropatiye ve ilerleyici böbrek yetmezliğine neden olabilir.
Poliüri, noktüri, su ve sodyum kaybı, saç, retina anormallikleri bulunabilir. Tanıda böbrek biyopsisi önemlidir. Özel bir tedavisi yoktur. Komplikasyonlara yönelik tedavi de uygulanır.
  • Medüller sünger böbrek: Kistler medüllanın toplayıcı kanalındadır.
Hiperparatroidi ile birlikte görülür. Tekrarlayan taş, hematüri, enfeksiyon en önenli bulgusudur. Tuz kaybettiren nefropatiye neden olabilir. Radyolojik olarak fırçamsı görüntü ve taş birikintileri ile karekterizedir. Özel tedavisi yoktur.
Tanı için aile öyküsü, klinik bulgu, görüntüleme yöntemleri, genetik değerlendirme böbrek ve karaciğer biyopsileri kullanılabilir.
Komplikasyonları; enfeksiyon, taş oluşumu, hipertansiyon ve kanamalardır.
Tedavide, yetmezliği önleyici ve geciktirici tedavi uygulanır. Diyet, aldığı-çıkardığı sıvı takibi, tansiyon takibi yapılarak hasta yakından izlenir.

Böbrek Tümörleri


Böbrek tümörlerinden bening olarak en sık renal adenom görülür. Renal cell kanser- Ca (adeno Ca, hipernefroma, grawitz tümörü) ise en sık görülen maling tümördür
Ad:  böbrekh7.JPG
Gösterim: 3217
Boyut:  36.2 KB

Etyoloji
Genetik ve çevresel faktörler, beslenme alışkanlıkları, sigara kullanımı, petrokimya ürünleri ile temas, radyoaktiviteye maruz kalma gibi durumlar tümör oluşumunda etkili olmaktadır. Yetişkin tip polikistik hastalıklar, atnalı böbrek anomalileri olanlarda da sık olarak böbrek tümörleri görülmektedir.
Klinik olarak en sık hematüri gözlenir. Karın ağrısı, kitle hissedilmesi, anemi, yorgunluk, kilo kaybı sık görülür. İleri evrelerinde, metastaza bağlı belirti ve bulgular gözlenir. En sık akciğere metastaz yapar.

Tanı
Fizik muayenede kitlenin hissedilmesi, idrar tetkiki, hematolojik incelemeler, renal anjiografi, akciğer grafisi, abdominal tomografi, kemik sintigrafisi, MRI ile tanı konulabilmektedir.

Tedavi
Tümörün büyüme ve metastaz durumuna göre cerrahi yöntemle radikal nefrektomi yapılır. Kemoterapi, radyoterapi ve immünoterapi uygulanır.
Prognoz; lokalize tümörlerde radikal nefrektomi ile 5 yıllık yaşam şansı vardır. İlerlemiş evrelerde bu şans %5-15 arasıdır.

Toksik Nefropatiler


Belirli bazı ilaçların ve toksinlerin etkisi ile meydana gelen önlenebilir hastalıklardır. Çeşitli şekillerde görülebilir. Bunlar;
  • Akut böbrek yetmezliği,
  • Kronik böbrek yetmezliği,
  • Nefrotik sendrom,
  • Tubulo-interstisyel disfonksiyon,
  • Sıvı elektrolit ve asit- baz metebolizması bozukluklarıdır.
Nefrotoksik maddeler böbrekte farklı mekanizmalarla hasar oluşturur. Bazı ilaçlar birden fazla mekanizma ile bir veya birden fazla hastalığa sebep olabilir.
İlaçlara bağlı nefrotoksisitenin sıklığı ve şiddeti,
  • Altta yatan böbrek hastalığı,
  • Hipovolemi, hipotansiyon,
  • Hipopotosemi,
  • İleri yaş
  • Birden fazla ilaç kullanımı gibi durumlarda artar.
Sık görülen toksik ajanlar ve gelişen nefropatiler şunlardır;
  • Aneljezikler; aneljezik nefropatisi yapar. En çok nonsteroid antiiflamatuar ilaçlara (NSAİİ) bağlı gelişebilir.
  • Antibiyotikler; aminoglikozidler, asiklovir, vankomisin, sülfanamidler gibi ilaçlar nefrotoksik etki oluşturabilmektedir.
  • Kontrast maddeler, radyasyon ve ağır metaller de nefrotoksik etkilidir.
Toksisite genelde geri dönüşümlüdür. Fakat neden olduğu hastalıkların özellikleri de sonucu etkilemektedir. Çeşitli sıvı ve ilaç tedavileri uygulanır. İlerlemiş toksisite durumlarında hemodiyaliz veya periton diyalizi uygulanabilir.
Yoğun bakım, anestezi ve diğer kliniklerde hasta tedavi protokolleri planlanırken hastanın renal sistem özellikleri ile uygulanacak ilaçların özellikleri göz önünde bulundurulmalıdır.

kaynak: Üriner Sistem Hastalıkları
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
27 Haziran 2016       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Böbrekler ne işe yarar?
Böbreğin en önemli işlevi kanı süzmek, idrar oluşturmak ve vücudun çöplerini (artık ürünleri) temizlemektir. Böbrekte oluşan idrar, idrar yolları aracılığı ile mesaneye (idrar kesesi) taşınır. Mesanede biriken idrar belli bir miktara ulaşınca dışarı atılır.

Böbreğin idrar oluşturmak dışındaki diğer görevleri nelerdir?
1. Vücut sıvı dengesinin korunması
2. Vücut tuz dengesinin korunması
3. Çöplerin atılması: Üre, ürik asit, kreatinin gibi çöplerin vücuttan atılmasını sağlar.
4. Hormon (iç salgı) üretimine katkısı: Kan hücresi yapımı için gerekli olan eritropoietin (EPO) isimli hormonu en çok üreten organ böbrektir. Gıdalarla alınan veya güneş ışığı ile deride üretilen D vitamini, böbrek ve karaciğerde küçük bir işlemden geçerek aktif hale gelir.
5. Bazı hormonların yıkılması
6. Kan basıncının düzenlenmesi
7. İlaçların vücuttan atılması.
Gece idrar yapmak için uyanma böbrek, prostat veya idrar yolları hastalığının ilk bulgusu olabilir, ihmal edilmemelidir.

Böbrek hastalıklarında ne tür belirti ve bulgular olur?
Böbrek hastalıklarında idrar yapma ve böbreğin diğer görevlerinde bozulma ile ilgili belirti ve bulgular ortaya çıkar. Bu belirti ve bulgular hastalığın tipi ve derecesine göre değişir. En sık karşılaşılan belirti ve bulgular:
1. İdrar yapma ile ilgili: Sık idrara çıkma, gece idrar yapmak için uyanma, idrarda kan görme, idrarda renk değişikliği, idrar yaparken yanma, idrar miktarında azalma...
2. Kansızlık, halsizlik
3. Yüksek tansiyon
4. Boşluklarda ağrı
5. Bacaklarda, ellerde, göz kapakları etrafında şişme

Böbrek hastalıklarında laboratuvar incelemelerinde ne tür bozukluklar izlenebilir?
Böbrek hastalıklarında idrar ve kan incelemelerinde birçok bozukluklar ortaya çıkar. En sık karşılaşılan laboratuvar bozuklukları:
1. Basit idrar incelemesinde protein saptanması, kan ve iltihap hücrelerinin olması.
2. Kanda üre, kreatinin gibi çöplerin artması

Böbrek yetmezliği nedir?
Böbreğin başta süzme işlevi olmak üzere tüm görevlerinde aksama olmasıdır.
Böbreğin süzme işlevi azalınca üre, kreatinin gibi çöpler vücutta birikmeye başlar. Üre, kreatinin gibi çöplerin vücutta birikmeye başlaması ile uzun dönemde hastada daha önce olmayan yeni belirti ve bulgular ortaya çıkar; kalp, akciğer, sinir sistemi, kemikler, bağırsaklar, deri gibi birçok organ etkilenir ancak yakın ve sağlıklı bir hasta-hekim-hemşire işbirliği ve doğru tedavi ile bu etkilenmelerin çoğu önlenebilir veya kontrol altına alınarak hastaya önemli bir sorun çıkarmaz. 

Böbrek hastalığı ile böbrek yetmezliği arasında ne fark vardır?
Örneğin böbrek taşı veya böbrek iltihabı böbrek hastalığıdır. Her böbrek taşı veya böbrek iltihabı olan hastada böbrek yetmezliği olmaz. Böbrek yetmezliği, böbrek hastalığının ilerlemesi ile ortaya çıkar.
Böbrek yetmezliği olması için bir böbrek hastalığı mı olması gerekir? Doktorum böbrek yetmezliğim olduğunu söyledi ama hangi böbrek hastalığına bağlı olduğu konusunda bilgi vermedi.
Böbrek hastalığı olmadan böbrek yetmezliği olmaz ancak böbrek yetmezliğine yol açan böbrek hastalığının hangisi olduğu her zaman anlaşılamayabilir.

Neden?
Böbrek yetmezliği ilerledikçe böbrekler büzüşür ve küçülür. Böyle bir hastada böbrekten parça alıp (biyopsi) mikroskopta bakılsa bile böbrek hastalığının nedeni konusunda bilgi sahibi olunamaz yani böbrek hastalığı anlaşılamaz. Çünkü küçülmüş böbreklerde nedeni ne olursa olsun mikroskopik görüntü aynıdır. Bu nedenle erken tanı ve doğru tedavinin önemi büyüktür.

Böbrek yetmezliği tanısı nasıl konur?
Böbrek yetmezliği başta süzme işlevi olmak üzere böbreğin tüm görevlerinde geçici veya kalıcı aksama olmasıdır. Böbreğin süzme işlevi azalınca üre, kreatinin gibi atık maddeler vücutta birikmeye başlar. Kanda üre veya kreatinin düzeylerinin ölçülmesi ile böbrek yetmezliği tanısı konur.

Sık karşılaşılan böbrek hastalıkları nelerdir?
Şeker hastalığına bağlı böbrek yetmezliği: Toplumda giderek yaygınlaşan şeker hastalığı ülkemizde ve gelişmiş ülkelerde böbrek yetmezliğinin en sık nedenidir. Şeker hastalığının erken tanı ve doğru tedavisi ile şeker hastalığına bağlı böbrek yetmezliği önlenebilir.
Hipertansiyon: Hipertansiyon böbrek yetmezliğine neden olabileceği gibi böbrek hastalıkları da hipertansiyona yol açar. Bu nedenle hipertansiyonu olan her hasta böbrek hastalığı yönünden araştırılmalı ve gereken önlemler alınmalıdır. Bu önlemler sayesinde hipertansiyona bağlı böbrek sorunları büyük ölçüde engellenir.
Piyelonefrit: Böbreğin mikrobik iltihabi hastalığıdır. Diğer bir ismi üst idrar yolu infeksiyonudur.
Nefrit: Böbreğin mikrobik olmayan iltihabi hastalığıdır. Kesin tanısı için böbrekten parça alınmalıdır yani böbrek biyopsisi yapılmalıdır. Hastalığın tutulduğu bölgeye göre glomerülonefrit veya interstisiyel nefrit olarak ikiye ayrılır.
Taş hastalığı: Adından da anlaşılacağı gibi idrar yollarında taş olmasıdır. Günümüzde taş tedavisi oldukça gelişmiştir. Taşlar vücut dışından veya vücut içinden kırılabilir, kapalı (perkütan, laparoskopik) ameliyatla veya lazerle tedavi edilebilir.
Böbrek kistleri: Böbrekte içi sıvı dolu keseciklerin olmasıdır. Bu kistlerin bazıları zararsızdır. Ailesel geçiş gösteren bazı kistik hastalıklarda (örneğin polikistik böbrek hastalığı) böbrek 4-5 kilograma çıkabilir.
Böbrek tümörleri: Böbrekte bulunan iyi huylu veya kötü huylu urlardır. Nadiren böbrek yetmezliğine yol açarlar. 
Amiloidoz: Değişik nedenlere bağlı nişasta benzeri bir maddenin böbrekler dahil vücudun değişik organlarında birikmesi durumudur.
Böbrek atardamarında daralma: Böbreği besleyen atardamarda daralma-tı kanma olmasıdır, bunun sonucu hipertansiyon-böbrek
yetmezliği oluşur.
İdrar yollarında tıkanma: Böbrekte oluşan idrar üreter isimli idrar yolu ile mesaneye (idrar kesesi) taşınır ve orada birikir. Daha sonra üretra denilen idrar yolu ile vücuttan atılır. İdrar yollarında her seviyede (üreter, idrar kesesi, üretra) daralma, tıkanma böbreklerin görevini yapmasına engel olur.

Hangi doktora gideyim?
Böbrek hastalıkları ile nefroloji ve üroloji disiplinleri ilgilenir. Tüm cerrahi işlemler üroloji tarafından yapılır. Böbrek yetmezliği, nefrit, hipertansiyon nefrolojinin ilgi alanındadır. Böbrek taşları, böbrek tümörleri ve idrar yollarında tıkanma üroloji tarafından takip edilmelidir. Böbrek kistleri, piyelonefrit her iki disiplin tarafından da izlenebilir. Bazı hastalar hem üroloji hem nefroloji tarafından izlenmelidir. Örneğin bir hastada idrar yolları tıkanmasına bağlı böbrek yetmezliği gelişirse bu hasta hem üroloji hem nefroloji tarafından takip edilir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
30 Haziran 2016       Mesaj #7
Safi - avatarı
SMD MiSiM

KRONİK BÖBREK HASTALIĞI


Kronik böbrek hastalığı sık görülen, önemli bir sağlık sorunudur. Yeni tamamlanan CREDIT (açılımı: Chronic REnal Disease In Turkey) çalışmasına göre ülkemizde tüm nüfusun %15,7’sinde kronik böbrek hastalığı mevcuttur; nüfusun %5.09’unda ise, kronik böbrek hastalığına bağlı olarak, son döneme ilerleme riski olan orta veya ileri derecede böbrek yetersizliği gelişmiştir.

TANIMLAR


Kronik böbrek hastalığı terimi ile değişik etyolojilere bağlı olarak böbrek parenkimasında geri dönüşümsüz iltihabi ve degeneratif değişikliklerin ortaya çıktığı hastalık grubu anlaşılır. Primer olayın tedavi edilebildiği ve böbrek hasarının çok ileri olmadığı bazı hastalarda, bu kronik değişikliklere rağmen, böbrekler vücudun gereksinimlerini karşılayabilir ve böbrek hastalığına bağlı herhangi bir klinik veya biyokimyasal anormallik gözlenmez.

Kronik böbrek hastalıklarının pek çoğu ilerleyici bir şekilde seyreder ve zamanla nefron sayısı giderek azalır. Bir süre sonra da hastada böbrek yetersizliğinin biyokimyasal ve klinik bulguları ortaya çıkar (kronik böbrek yetersizliği ya da kronik üremik sendrom). Primer olayın ilerlemesi durdurulabilirse hasta yaşamını oldukça uzun bir süre bu böbrek fonksiyonu ile sürdürür ve bir başka nedenle hayatını kaybeder. Ancak, çoğu olguda hastalığın kritik bir düzeye ilerlemesiyle nefronların sayısı iyice azalır ve kanda hastanın hayatını tehdit edecek düzeyde toksik madde birikir.

Böbreklerin vücudun gereksinimlerini artık hiçbir şekilde karşılayamadığı bu döneme son dönem veya terminal böbrek yetersizliği denir.
Terminal döneme gelince hastayı hayatta tutabilmek için replasman tedavileri adı verilen kronik düzenli hemodiyaliz, kronik peritoneal diyaliz veya böbrek transplantasyonu gibi tedavi yöntemlerinden birini uygulamak şarttır.

Kronik böbrek hastalığı tanısı koymak için:


  • Glomeruler filtrasyon hızı (GFR) en az üç ay süreyle 60 ml/dk altında olmalıdır;
ve/veya
  • En az üç ay süreli böbrek hasarının varlığı kanıtlanmalıdır. Söz konusu hasar: biyopsi ile ortaya konabilir veya idrar tahlilinde, kan tahlilinde ya da görüntüleme yöntemlerinde saptanabilir.
  • Hastaya böbrek transplantasyonu uygulanmış olması da o hastada kronik böbrek hastalığı bulunduğuna işaret eder.

Kronik böbrek hastalığının önemi:


Kronik böbrek hastalığı sıklıkla böbrek fonksiyonlarında bozulmaya yol açar; kronik böbrek yetersizliği ve ardından son dönem böbrek yetersizliği ile sonuçlanır. Son dönem böbrek yetersizliği çok önemli ekonomik, sosyal ve tıbbi sorunlara sebep olur:
1. Ekonomik sorunlar: Ülkemizde bir hemodiyaliz hastasının yıllık tedavi maliyeti ortalama 25.000 dolardır; halen yaklaşık 60.000 diyaliz hastasının bulunduğu göz önüne alınırsa 1 yılda yalnızca diyaliz hastaları için ayrılan kaynak yaklaşık 1.5 milyar dolara erişir. Bu rakam değişik komplikasyonların tedavisini içermez.
2. Sosyal sorunlar: Kronik böbrek hastalarının önemli bir kısmında diyaliz veya transplantasyon gerektiren son dönem böbrek yetersizliği gelişir. Çok pahalı olan bu tedavi şekillerini sosyal sağlık güvencesi olmayan bir hastanın karşılayabilmesi mümkün değildir. Ayrıca, hemodiyaliz hastalarının sürekli olarak bir sağlık merkezine bağımlı yaşamaları, periton diyalizi hastalarının uygulamak zorunda olduğu tıbbi manipülasyonlar, transplantasyon hastalarının sürekli immunosupressif ilaç kullanmaları bu hastaların günlük aile yaşamlarında önemli problemlere yol açar. Diyet uygulamaları, maddi ve manevi zorluklar sosyal problemlerin ve boşanmaların çok sık olmasına sebep olur.
3. Tıbbi sorunlar: Son dönem böbrek yetersizlikli hastalarda hemen tüm organ ve sistemler etkilenir; tıbbi problemler çok sıktır. Beklenen yaşam süresi genel popülasyona göre anlamlı derecede kısalır. Diyaliz hastalarındaki 1 yıllık mortalite oranı %10 ile %25 arasında değişir.

BÖBREK FONKSİYONLARININ ÖLÇÜLMESİ


1. Kanın biyokimyasal incelenmesi


Böbreklerin temel görevi günlük metabolizma sırasında açığa çıkan pek çok toksik maddenin temizlenmesidir. Bu toksik maddelerin kanda birikerek düzeylerinin yükselmesi böbrek yetersizliğini gösterir. O nedenle böbrek fonksiyonlarını değerlendirmek amacı ile değişik maddelerin (en sık olarak da üre ve kreatinin) düzeylerinin ölçülmesi yararlıdır.

Üre karaciğerde amonyaktan ve aminoasitlerden sentez edilir; bazen ölçüm kan üre azotu (BUN: Blood Urea Nitrogen) olarak verilir; BUN değerinin 2.1 ile çarpılmasıyla kan üresi bulunur. Sağlıklı insanlarda BUN değeri 8 - 18 mg/dl’dir. Kreatinin ise kaslarda bulunan kreatin ve fosfokreatin isimli maddelerin yıkılması sonucunda ortaya çıkar; normalde serum kreatinin düzeyi 0.7-1.3 mg/dl’dir.
Böbrek fonksiyonlarının %50'si kaybolana kadar kanda üre ve kreatinin düzeyleri artmaz; yani bu maddelerin ölçümü kaba bir yöntemdir. Bu nedenle son yıllarda serum sistatin-C düzeyinin ölçülmesi gündeme gelmiştir. 
Sistatin-C bütün nüveli hücreler tarafından salgılanan bir proteindir. Kreatininden farklı olarak GFR’nin henüz azalmaya başladığı, böbrek yetersizliğinin erken dönemlerinde bile kan düzeyi artar. Bu nedenle, kreatinine göre daha duyarlı bir göstergedir; ancak henüz rutin kullanıma girmemiştir.

2. Glomeruler filtrasyonun ölçülmesi


Böbrek fonksiyonları hakkında daha ayrıntılı bilgi sahibi olmak için GFR'yi (yani bir dakika süresinde her iki böbrekteki tüm glomerullerin Bowman boşluklarında biriken filtratın miktarını) ölçmek yararlıdır. Bu miktar sağlıklı erişkinlerde 130 ml/dak’dır.

Glomeruler filtrasyonu öçmek için:
a) idrar toplayarak klirens testleri yapılır. Bu amaçla en sık kreatinin klirensi hesaplanır.
b). Radyoizotop teknikleri kullanılır. Bu yöntem için en çok kullanılan maddeler I125-iyotalamat (IOTH) ile Tc99-dietilentriaminpentaasetik asit (Tc- DTPA)’tir.
c). Farklı formüller (Cockcroft-Gault; MDRD; CKD-EPI) kullanılarak GFR hesaplanır. Bu formüller değişik parametreleri gözeterek (hastanın yaşı, cinsiyeti, ırkı, kilosu, serum üre, kreatinin, albumin düzeyleri) ve bu parametreleri belirli katsayılar ile çarparak gerçeğe çok yakın hesaplamalara imkan verir. Bu formüllere internetten kolayca ulaşılır veya cep telefonlarına yüklenebilir. Son yıllarda en sık olarak formül yöntemi kullanılmaktadır.

KRONİK BÖBREK HASTALIĞINDA ETYOPATOGENEZ


1. Kronik böbrek hastalığına yol açan nedenler


Doğumsal veya edinsel bir şekilde ortaya çıkan ve böbrek parenkimasını ilerleyici şekilde harap eden hastalıklar kronik böbrek hastalığına yol açabilir. Bu hastalıklar inflamatuar (örneğin; kronik glomerulonefrit), infeksiyöz (örneğin; kronik piyelonefrit) veya degeneratif karakterli (örneğin; amiloidoz) olabilir. Bazen ise doğumsal hastalıklar (örneğin; ren polikistik) kronik böbrek hastalığına ve yetersizliğine yol açar.
Gelişmiş ülkelerde (bu arada yurdumuzda) diyabetik nefropati kronik böbrek yetersizliğinin en sık rastlanılan nedenidir. Bunu, hipertansiyonun yol açtığı primer (hipertansif) nefroskleroz, kronik glomerulonefrit ve diğer nedenler izler.

2. Kronik böbrek hastalığında böbrek yetersizliğine ilerlemenin patogenezi


Yukarıda sayılan hastalıkların hepsinde böbrekler (bir kaç istisna dışında) küçülür; böbrek dokusunun yerini fibröz dokunun almasıyla nefron sayısı giderek azalır.

Altta yatan hastalığa göre değişen bir sürenin sonunda böbrekler vücudun gereksinimlerini artık karşılayamaz ve üremik sendrom ortaya çıkar.
Kronik böbrek hastalığı bulunanların uzun süreli takiplerinde çok önemli bir nokta dikkati çekmiştir: Böbrekler belli bir ölçüde hasara uğradıktan ve parenkimasının kritik bir miktarı kaybedildikten sonra, primer hastalık tamamen iyileşse bile, son dönem böbrek yetersizliğine gidiş önlenemez. Yani, böbrek fonksiyonlarının dönüşümsüz şekilde, kritik bir düzeyin altına inmesinden sonra terminal böbrek yetersizliğinden kaçınılamaz. Bu düzey çoğu kez GFR’nin 30-35 ml/dak. altına inmesidir.

Bu döneme gelmiş böbreklerin histopatolojik incelenmesinde primer olaya bağlı olmaksızın pek çok ortak bulgu saptanır: Glomeruller sklerotik hale gelir; renal interstisyumda fibröz doku gelişir; lenfosit ve makrofajlardan oluşan kronik inflamasyon ortaya çıkar. Tubulusların çoğu atrofik bazıları dilatedir. Bu bulgulara dayanarak primer olayın ne olduğunu anlaşılamaz.

Histopatolojik görünümün son dönem böbrek hastalarının tümünde bu kadar benzer olması böbrek hastalığının ilerlemesinde pek çok ortak fizyopatolojik mekanizmanın rol oynadığını gösterir; bu olaylar şu şekilde özetlenebilir:
1. Hemodinamik faktörler: Her gün için vücuttan atılması gereken sabit bir metabolik toksik madde yükü (çoğu kez 600 mOsm/gün) vardır. Bu yük, sağlıklı kimselerde yaklaşık iki milyon nefron tarafından vücut dışına atılır. Öte yandan, altta yatan herhangi bir hastalığa bağlı olarak böbrek parenkim kaybı ortaya çıktığında skleroza uğramış glomeruller devreden çıkacak, böylece diğer nefronların yükü artacaktır. Söz konusu nefronlarda ilk gözlenen değişiklik belirgin hipertrofi ve her bir nefrona düşen plazma akımının artmasıdır (hiperperfüzyon). Hiperperfüzyonda ön planda rol alan faktör afferent arteriyolün dilate olmasıdır. Nefron plazma akımının artışı glomeruler filtrasyonunun artmasıyla sonuçlanır (hiperfiltrasyon). Her bir glomerul kapalı bir hacim gibi varsayılırsa, bu alana gelen kan hacmının artması ile intraglomeruler hipertansiyon görülecektir. Bu hipertansiyon glomerul kapilerlerinde endotel hasarına ve mikroanevrizma oluşumuna yol açar. Endotel hasarı koagülasyonu uyarır; intraglomeruler tromboz, fibroz ve glomeruloskleroz ortaya çıkar. Skleroza uğramış glomerullerin devre dışı kalması ile geride kalan ve halen fonksiyone eden glomerullerin yükü daha da artar; anlatılan olaylar tekrarlanır ve sonuçta bir kısır döngü gelişir. Söz konusu olaylar dizisinde renin-angiotensin-aldosteron (RAA) sisteminin aktivasyonu önemli rol alır. Bu sistemin etkisi ile: a) sistemik kan basıncı artar; bunun bir yansıması olan intraglomeruler basınç daha fazla yükselir, b). Efferent arteriyol konstriksiyonu ile intraglomeruler basınç artışı belirgin hale gelir.

2. Humoral faktörler: Glomeruloskleroz gelişimine glomerulerde hücre ve matriks artışı da katkıda bulunur. Bu durum pek çok hormon, büyüme faktörü, lipidler, sitokinler, vazoaktif maddeler ve büyütücü ("growth”) faktörlerin etkisi ile ortaya çıkar. RAA sisteminin aktivasyonu sonucunda plazma düzeyi artan angiotensin-II çok etkili bir büyüme faktörüdür ve glomeruldeki hem endotel, hem de mesangial hücrelerin proliferasyonunu artırır. Ayrıca, bu faktörün salınımını uyardığı TGF-beta sitokini skleroza yol açar.
Özetle, primer hastalıktan bağımsız bir şekilde yalnızca mekanik ve hormonal olaylar sonucunda bile böbrek yetersizliği ilerler. 

Kronik böbrek hastalığının ilerlemesinde risk faktörleri:


Kronik böbrek hastalığının seyri sırasında bazı faktörler böbrek yetersizliğinin ilerlemesini hızlandırır.

Bu risk faktörlerinin başlıcaları şunlardır:


1. Sistemik hipertansiyon: Glomerul içi basınç sistemik kan basıncının bir yansımasıdır. Sistemik kan basıncının artması ile intraglomeruler hipertansiyon daha belirgin hale gelir.
2. Diyetle ilgili faktörler: Yüksek proteinli diyetler atılması gereken osmotik aktif madde miktarını artırır; böylece intraglomeruler hipertansiyonu daha belirgin hale getirir. Ayrıca proteinli gıdalar fazla miktarda fosfor da içerir; kalsiyum-fosfat tuzlarının dokuya çökmesi ile inflamasyon ve fibröz doku gelişimi artar. Yüksek kolesterol içeren diyetler aterosklerozu hızlandırarak böbrek yetersizliğinin ilerlemesine kötü yönde etki eder.
3. Proteinüri: Proteinüri aslında böbrek hastalığının bir göstergesidir. Ancak, masif düzeye eriştiği zaman primer hastalıktan bağımsız bir şekilde böbrek yetersizliğinin ilerlemesini hızlandırır.

KRONİK BÖBREK HASTALIĞINDA KLİNİK BELİRTİ VE BULGULAR


Kronik böbek hastalığı başlangıç aşamasında genellikle sinsi seyreder; öte yandan böbrek yetersizliği geliştiği zaman pek çok organ ve sistemde belirti ve bulgular ortaya çıkar.

1. Belirti ve bulguların patogenezi


a). Böbrekle atılması gereken maddelerin kanda birikmesi,
b). renal ve ekstrarenal endokrin disfonksiyon
c). biyokimyasal anormallikleri düzeltebilmek için oluşturulan bazı sekonder kompansatris yanıtlar üremik belirti ve bulgulara yol açar. Aşağıda bu mekanizmalar özetlenecektir:
1. Toksik madde retansiyonu: Böbrek yetersizliğine bağlı olarak kanda çok sayıda ve değişik yapıda azotlu maddeler birikir. Bunların başlıcaları üre, kreatinin, ürik asit, guanidinler, aromatik aminler, middle (orta büyüklükteki) moleküller ve değişik yapıdaki diğer peptidlerdir. Bu maddelerden her biri, farklı klinik ve laboratuar bulgularından sorumludur. Böbrek hastalığının daha ileri aşamalarında fosfor, hidrojen ve ürik asidin, en son aşamalarında ise sodyum, potasyum ve suyun vücutta birikmesi ile fatal komplikasyonlar gelişebilir.
2. Böbreğin endokrin fonksiyonlarının bozulması: Böbreklerin çok sayıda endokrin görevi vardır; böbrek yetersizliğinde bu görevler yerine getirilemez ve pek çok bulgu ve belirti ortaya çıkar. Söz konusu belirtilerden klinikte en fazla önem taşıyanları RAA sistemindeki anormal aktivitenin patogenezinde öncelikle rol aldığı hipertansiyon, ön planda eritropoetin yetersizliğinin rol oynadığı anemi ile kalsiyum-fosfor-D-vitamini
metabolizmasındaki bozuklukların rol oynadığı renal osteodistrofidir.
3. Biyokimyasal anormallikleri düzeltebilmek için oluşturulan kompansatris yanıtlar (“Trade-off” hipotezi): Bu hipoteze göre, sağlam kalan nefronlardaki fonksiyonel adaptasyonu sağlayabilmek üzere kanda düzeyi yükselen bazı hormonlar, üremik bir toksin olarak rol oynar ve pek çok belirtinin ortaya çıkmasına neden olur. Örneğin; üremik sendromdaki hiperfosfatemi ve hipokalsemiyi düzeltmeye yönelik olarak serum parathormon (PTH) düzeyi çok artar (sekonder hiperparatiroidi)
Ad:  böbr1.JPG
Gösterim: 2194
Boyut:  75.8 KB
Ancak, PTH, anemi, nörolojik belirtiler, inatçı kaşıntı, hiperglisemi ve impotans gibi çok değişik semptom ve bulguların ortaya çıkmasına da yol açar; bu hastaların morbidite ve mortalitesine önemli ölçüde katkıda bulunur.

2. Kronik böbrek hastalığında klinik ve laboratuar bulguları


Kronik böbrek hastalığı ve bunu izleyen kronik böbrek yetersizliği sürecinde hemen tüm organ ve sistemleri ilgilendiren semptom ve bulgular / laboratuar anormallikleri ortaya çıkar.
Söz konusu bulgular erken dönemde yeterli şekilde tedavi edilmez ise morbidite ve mortalite ile sonuçlanır.
Ad:  böbr2.JPG
Gösterim: 2662
Boyut:  167.4 KB
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
3 Şubat 2017       Mesaj #8
Avatarı yok
Yasaklı

Böbrek Kanserinde En Önemli Risk Faktörü Obezite ve Sigara!


Türk Tıbbi Onkoloji Derneği'nden yapılan açıklama ile böbrek kanserindeki en önemli risk faktörlerinin obezite ve sigara olduğu bildirildi. 4 Şubat Dünya Kanser Günü dolayısıyla yazılı bir açıklama yapılarak, böbrek kanseri hakkında bilgiler aktarıldı. Açıklamada tüm kanser türlerinde olduğu gibi böbrek kanserinde de yeni nesil tedavilerin hasta ve yakınlarına umut vadettiği dile getirildi.

Böbrek Kanserinin Belirtileri!


Genellikle belirtiler böbrek bölgesinde ağrı, idrarda kanama veya ele gelen şişlik şeklinde kendini gösterebilir. Erken evredeki küçük boyutlu tümörler genelde başka bir hastalık nedeniyle yapılan, özellikle karın ultrasonografisi veya tomografisinde rastlantısal olarak saptanabilir. Özellikle böğür bölgesinde çok şiddetli olmayan ağrılar, idrarda kanama ve böbrek bölgesinde şişlik en sık fark edilen belirtilerdir. Eğer tümör kemik, akciğer, beyin gibi organlara sıçrama göstermiş ise bu yayılıma bağlı olarak öksürük, kanlı balgam, kemik ağrıları ve beyin tutulumuna bağlı rahatsızlıklar görülebilir. Bunun yanı sıra tüm kanserlerde görülebilecek halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı gibi belirtiler böbrek kanserinde de görülebilir.

Özellikle obezitenin ve sigara kullanımının böbrek kanserinde önemli birer risk faktörü olarak ortaya çıktığının vurgulandığı açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Şişmanlığa neden olan hareketsiz yaşam ve sağlıksız beslenme, diğer kanser türlerinde olduğu gibi önemli risk faktörüdür. Sigara kullanımı da en önemli risk faktörlerinden biridir. Bununla birlikte böbrek kanseri, ailesinde özellikle genç yaşta böbrek kanseri gelişen kişilerde, normal kişilere nazaran yaklaşık üç kat daha fazla görülmektedir. Hastalığın oluşumunda özellikle genetik bozukluklar rol alsa da böbrek kanserinde kalıtsal geçiş sık beklenen bir durum değildir.”

Kaynak: AA / Türk Tıbbi Onkoloji Derneği (3 Şubat 2017)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
31 Ağustos 2018       Mesaj #9
Avatarı yok
Yasaklı

Böbrek Sağlığına Dair Doğru Sanılan 8 Yanlış!


Böbreklerde taş oluşumu, böbrek enfeksiyonları, kalıtsal böbrek hastalıkları… Dünyada 500 milyondan fazla insanda, yani her 10 kişiden 1’inde değişik derecelerde böbrek hastalığı mevcut. Ancak insanlar, böbrek hastalıkları hakkında maalesef hala yeterli ve doğru bilgiye sahip değil.
  • Yanlış: Belin her iki yanında gelişen ağrı, her zaman böbrek hastalığı belirtisidir.
    Doğrusu: Taş hastalıkları, tümör ve büyük kistler dışında, böbrek hastalıkları ağrı yapan hastalıklar değildir. Bazı durumlarda böbrek enfeksiyonları olarak adlandırılan piyelonefritlerde belin her iki yanında ağrı hissedilebiliyor.
  • Yanlış: İdrar çıkışının normal olması böbreklerin iyi çalıştığını gösterir.
    Doğrusu: Böbrek fonksiyonu yüzde 15’in altına düşene dek idrar miktarı azalmaz. Yani idrar çıkışının normal miktarlarda olması, idrar yaparken ağrı olmaması, her zaman böbreklerin iyi çalıştığını göstermez.
  • Yanlış: Çok su içmek böbrekleri temizler.
    Doğrusu: Böbrekler sağlıklı çalıştığında günlük alınan su miktarının fazla bir önemi olmuyor. Böbrek taşı hastalığında ise günlük içilen su miktarının 2 litreden fazla olması böbrek taşının tekrarlama riskini yüzde 60 oranında azaltıyor. Ancak böbrek fonksiyonu bozulduğunda, böbreğin atık maddeleri vücuttan temizleyebilmesi için günlük su tüketiminin 2 litrenin üzerinde olması gerekiyor.
  • Yanlış: Antibiyotik kullanmak böbreklere zarar verir.
    Doğrusu: Antibiyotik kullanımının gerekli olduğu durumlar, bakterilere bağlı gelişen enfeksiyonlardır. Ciddi enfeksiyonlar da tedavi edilmediğinde böbrekleri etkiler. Dolayısıyla antibiyotikler enfeksiyon nedeniyle uygun dozlarda ve uygun süreyle kullanıldıklarında böbreklere zarar vermezler. Ancak hastanın böbrek fonksiyonlarını etkileyen diyabet ve hipertansiyon gibi başka hastalıklarının olması ve bu hastalıklar için kullanılan ilaçların antibiyotikler ile etkileşimi, böbreklerin daha kolay etkilenmesine yol açabiliyor.
  • Yanlış: Tansiyon ilaçları böbreklerde hasar oluşturur.
    Doğrusu: Yüksek tansiyon kontrol altına alınmadığında kalp, beyin ve böbreklere zarar veriyor. Tansiyon yüksekliği tedavi edilmezse yıllar içerisinde böbrek yetmezliğiyle de sonuçlanabiliyor. Sanılanın aksine tansiyon ilaçları sayesinde kan basıncı kontrolü sağlandığı için böbreklerin yüksek kan basıncına bağlı olarak zarar görmesi önleniyor.
  • Yanlış: Hastalıklarda ilaç yerine bitkisel ürünler kullanarak böbreklerimizi ilaçların zararlı etkilerinden koruyabiliriz.
    Doğrusu: Alternatif tedaviler olarak halk arasında yaygın kullanılan bitkisel ürünler, içeriklerinin tam olarak bilinmemesi ve ilaçlarla etkileşime girmeleri nedeniyle böbreklerde bir tür alerjik reaksiyon yoluyla nefrit olarak adlandırılan hastalıklara yol açabiliyor.
  • Yanlış: Süt ve süt ürünleri böbrek taşı yapar.
    Doğrusu: Tam aksine kalsiyumdan fakir bir beslenme böbrek taşı riskini artırır. Kalsiyum içeriği yüksek olan süt ve süt ürünlerinin belirli miktarlarda tüketimi böbrek taşı riskini azaltıyor. Ancak kalsiyum içeren ilaçların kullanımı ise taş oluşum riskini yükseltiyor.
  • Yanlış: Fazla çay içmek böbrek taşı riskini artırır.
    Doğrusu: Sanılanın aksine, fazla çay içmek böbrek taşı riskini azaltıyor. Kahve tüketimindeki artış ise böbrek taşı riskini artırıyor.

Kaynak: Ntv Sağlık (23 Mayıs 2018)

Benzer Konular

30 Haziran 2016 / Heulwen Tıp Bilimleri
27 Haziran 2016 / Ziyaretçi Tıp Bilimleri
23 Haziran 2016 / Misafir X-Sözlük
1 Temmuz 2016 / Misafir Cevaplanmış
8 Temmuz 2016 / reyan Tıp Bilimleri