Arama

Ayak Rahatsızlıkları ve Ayak Sağlığı

Güncelleme: 8 Ocak 2018 Gösterim: 11.527 Cevap: 4
mustafakarahano - avatarı
mustafakarahano
Ziyaretçi
7 Ekim 2011       Mesaj #1
mustafakarahano - avatarı
Ziyaretçi
AYAK SAĞLIĞI
Ayak sağlığında dikkat edilmesi gereken temel kuralları şöyle sıralayabiliriz:
Sponsorlu Bağlantılar
  • Dar kalıplı, üstü basık, sivri burunlu, yüksek topuklu ayakkabılar nasır ve benzeri bir çok probleme davetiye çıkarabilir.
  • Ayak ağrılarını kulak ardı etmeyin. Sürekli ağrı varsa bir uzmana görünmelisiniz.
  • Ayaklarınızdaki ısı ve renk değişimlerini, yaraları inceleyiniz. Kalınlaşan veya düzensiz büyüyen tırnaklar mantar belirtisi olabilir. Ayağın herhangi bir yerindeki büyüme normal sayılmamalıdır.
  • Ayağınızı, özellikle parmak aralarını düzenli olarak yıkayıp çok iyi kurulamalısınız.
  • Ayak tırnaklarınızı düz olarak kesmeli ve çok kısaltmamalısınız. Tırnaklarınızın kenarını kesmeniz batık tırnaklara neden olabilir.
  • Şeker hastaları, kan dolaşımı problemi olanlar ve kalp hastalarının tırnaklarının başkaları tarafından kesilmesi daha doğrudur. Çünkü bu grupta bulunan insanlar enfeksiyona eğilimlidir.
  • Ayakkabının ayağa göre olması önemlidir. Ayakkabı alışverişinizi ayaklarınızın şiş durumuna denk getirin. Aşırı yıpranmış ayakkabıları mümkünse kullanmayın.
  • Yaptığınız etkinliğe uygun ayakkabı seçin. Örneğin koşarken gündelik ayakkabılarınızı değil, koşu ayakkabısı giyin.
  • Her gün aynı ayakkabıyı kullanmayın.
  • Yara ve enfeksiyona açık ortamlarda çıplak ayakla yürümeyin. Sandalet giyiyorsanız güneşli havalarda vücudunuz gibi ayaklarınızı da kremleyin.
  • Ayak hastalıklarında mutlaka bir doktora başvurun. Hatalı veya yanlış ilaç kullanımı küçük bir sorunu büyük bir soruna dönüştürebilir.
  • Şeker hastasıysanız yılda en az bir kez ayak uzmanına görünmelisiniz.

Mustafa Karahanoğlu

Son düzenleyen ThinkerBeLL; 7 Ekim 2011 11:34
mustafakarahano - avatarı
mustafakarahano
Ziyaretçi
7 Ekim 2011       Mesaj #2
mustafakarahano - avatarı
Ziyaretçi

TÜRK İNSANI DAHA ÇOK NE GİBİ AYAK PROBLEMLERİ YAŞIYOR?

Sponsorlu Bağlantılar
Türkiye'de de diğer ülkelerden farklı olmayarak, yaşanan ayak problemlerinin başında yanlış ayakkabı kullanımına bağlı gelişen problemler gelmektedir. Bunlar arasında tarak kemikleri üzerine fazla basınç gelmesi sonucunda oluşan ağrılar (metatarsalji), nasırlar ve topuk ağrıları başı çekmektedir.

Özellikle kadınlarda daha sık karşımıza çıkan Halluks Valgus (halk arasında başparmak yanında oluşan kemik çıkıntıları olarak bilinir) problemi de temelinde genetik yapı olsa da genelde yanlış ayakkabı giyimi sonucunda ortaya çıkar veya kötüleşir. Bunun dışında özellikle çocuk yaş grubunda en sık karşılaştığımız problem düz tabanlık veya içe basmadır. Aileler bu konuda çok duyarlıdır ve hastalarımızın önemli bir bölümünü oluşturmaktadırlar.



AYAK RAHATSIZLIKLARI


TAVUK GÖZÜ

Tavuk gözü ters istikamette gelişen ve derinlere kadar inen, ortasında nasırdan bir tıkaç bulunan bir tür nasırdır. Tavuk gözü, kemik üzerini örten derinin sürekli baskı altında kalması nedeni ile oluşur.

NASIRLAR

Nasırlar uygun olmayan ayakkabı giyimi, kemik ve eklemlerdeki değişmeler, ayakların belli kesimlerinde fazla yüklenilmesi veya bir bölgeye sürtünmesiz baskı yapılması halinde ortaya çıkar. Nasırlar büyük ve küçük parmakların yanlarında, topuk ve ayak tabanında görülür.

ÇATLAKLAR

Çatlaklar, derideki su ve yağ noksanlığından elastikiyetini kaybeden derinin genişlemesiyle oluşan deri üzerindeki yarıklardır. Bu yarıklar, genelde aşırı nasır oluşumu ile birlikte ve ökçe bölgesinde görülür.

MANTAR HASTALIKLARI

Mantar hastalıkları ayak derisinde görüldüğü gibi ayak tırnaklarında da görülmektedir. Mantarlar ayağın çeşitli yollardan kızarması, çatlaması, ya da kaşıntı sonucu zarar görmesi yoluyla ortaya çıkabildiği gibi yanlış ayakkabı kullanımı, aşırı terleme veya kan dolaşımındaki bozukluklar mantar hastalıklarına yol açabilir. Tırnak mantarı ise başlangıç aşamasında tırnak kenarlarında görülen sarımtrak bir renk değişimi ile belirlenebilir. Tırnak yüzeyinin renk değiştirmesi, aşırı kalınlaşma, kırılganlık ve dökülme mantar hastalığının sonuçlarıdır. Mantar ile bağlantılı olarak, ayakta dokunma alerjilerine bağlı ekzamalar, su noksanlığı ile oluşan ayak ekzamaları ve irsi olan deri hücrelerinin çoğalma problemleri gibi bir çok hastalık meydana gelebilir.

SİĞİLLER

Siğiller, virüslerin neden olduğu iyi huylu deri oluşumlarıdır. Siğillerin oluşumunda küçük yaralar, kötü kan dolaşımı gibi sorunlar rol oynar. Bir siğil türü olan diken siğili, bir diken gibi derine doğru büyür ve üzeri genellikle nasırla kaplı olur. Bu siğilin görülebilmesi için ancak üzerindeki mantar tabakasının kaldırılması gerekmekte olduğu gibi üzerleri sert dikenli ve pürüzlü yüzey tarafından da örtülü olabilir.

ODUN TIRNAK

Odun tırnak doğuştan olan veya mantar enfeksiyonu, tırnak yatağı ve kökündeki yaralanmaların neden olduğu aşırı kalınlaşmış tırnak halidir.

TIRNAK ÇATLAMALARI

Tırnak çatlaması tırnağın uzunlamasına ya da yüzeye paralel parça parça kopması olayıdır. Tırnak çatlamasının sebepleri arasında aşırı yıkama, nemli ortamda bulunma, vitamin eksikliği, tırnak yaralanmaları, alkol-yağ çözücü sıvıları ya da aseton bulunmaktadır.

PENÇE TIRNAK

Pençe tırnak genellikle başparmakta görülür ve tırnağın kalınlaşması, sertleşmesi ve doğal büyüme istikametinin sapması ile meydana gelir. Genelde ileri yaşlarda görüldüğü gibi ayakkabının ayağa baskı yapması, başparmak yanaklarının şişmesi gibi değişiklikler de pençe tırnağın oluşumunu kolaylaştırır.

TIRNAK BATMASI

Tırnak batması, tırnağın yanlarda çok derinden kesilmesi, uygunsuz ayakkabının tırnakların yan çeperine baskı uygulaması ve ayak bakım hataları nedeniyle oluşur.

AYAK TERLEMESİ

Ayak terlemesi, deri ter bezlerinin salgıladığı sıvımsı ter nedeni ile meydana gelir. Vücudun aşırı hareketi, hastalıklardan sonraki nekahat dönemi, asabi bozukluklar ve genetik yapı nedeni ile aşırı terleme meydana gelebilir. Salgılanan ter buharlaşamaz ve deri üst yüzeyinde birikir.


Mustafa Karahanoğlu

mustafakarahano - avatarı
mustafakarahano
Ziyaretçi
7 Ekim 2011       Mesaj #3
mustafakarahano - avatarı
Ziyaretçi
AYAKKABI SEÇİMİ



AYAKKABININ AYAĞA UYGUNLUĞUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ

Uzunluk: Ayak başparmağının önündeki mesafenin yeterli olup olmadığına bakmak gerekir. Bu mesafeyi ölçmek için ayakkabının burnundaki bombeye basılmaz, bu durum ayakkabıda hasara yol açabilir. Bunun yerine müşteriden ayak parmağını kaldırması ve uçtan itibaren olan mesafeyi kendisinin tespit etmesi rica edilir. Bu mesafe normal şartlarda 0.5 mm olmalıdır.



Topuk: Topuk kısmının iyice oturup oturmadığına bakılır. Müşteri oturduğunda topuğun çıkıp çıkmadığına dikkat edilir. Ayakkabının vurmaması için topuk kısmının çok da sıkı olmaması gerekir.



Ayakkabının Ağzı: Ayakkabının ağız kısmının ayağı sarıp sarmadığına bakılır. Bilek kemiğini kesip kesmediğine dikkat edilir.



Yüz: Müşteri parmak ucunda dururken ayakkabının yüzünde fazladan boşluk kalıp kalmadığına bakılır. Eğer boşluk kalmışsa sığ bir kırışıklık oluşacaktır.



Topuk Kayması: Müşteri yürürken topukta herhangi bir kayma olup olmadığına bakılır. Kalın tabanlı yeni ayakkabılarda ufak çapta bir kayma oluşabilir. Giyildikçe taban esnekleşecek, böylelikle kaymanın miktarı azalacaktır. Tam ve buçuklu numaraların enleri arasında bir ilişki vardır, ayakkabının uzunluğu arttıkça eni de her buçukta 0.40 cm artar.



AYAK SAĞLIĞI

Bilinçli ayakkabı seçimleri yaşam süreci içinde oluşabilecek bazı sağlık problemlerini engelleyebildiği gibi, bazı ayak problemlerinin tedavisini de saplamaktadır. Buna göre, ayak sağlığı için öncelikle ayağın şekline uygun ayakkabılar seçmeye özen göstermek gerekmektedir.

Anatomik ayakkabıların ise ayakta önemli taşıyıcı noktaları desteklediği için yürüyüşü rahatlatıcı yönü bulunmaktadır. Anatomik ayakkabılar vücudun rahat taşınmasını sağlar, omuriliğin duruşunu destekler, kişinin yorulmasını geciktirir. Doğal malzemeden üretilen ayakkabılar cilt sağlığının korunmasını sağlar, nasır, batık tırnak ve mantar gibi rahatsızlıkların oluşmasını engeller. Doğru ayakkabı ve sandaletler de ayağa egzersiz yaptırır.

Rasgele, (sonradan genişler) düşüncesiyle alınan ayakkabılar ayak sağlığını olumsuz olarak etkilemekte ve basma bozukluğuna, tırnak batmalarına, ayak mantarlarına, acılı nasırlara, ayak parmaklarında şekil bozukluklarına, çabuk yorulmaya, bilek burkulmalarına, ayak, bacak ve bel ağrılarına ve ayakta kalıcı deformasyonlarına sebep olabilmektedir.

Ayakkabı seçerken ilk kriterin, model ve renkten önce rahatlık olması gerekir. Bunun için ayakkabının doğal malzemelerden imal edilmiş olmasına özen göstermek gerekmektedir.

Ayakkabıyı alırken her ikisinin de giyilip yürürken test edilmesi gerekir.

Ayrıca, en uzun parmak ile ayakkabının ucu arasında yarım santim boşluk olmasına dikkat etmek gerekir.

Bağcıklı ayakkabılar ayağı daha iyi kavradığı ve kan dolaşımını engellemeyecek şekilde ayarlanabildiği için tavsiye edilmektedir.

Anatomik ayakkabıların ise ayakta önemli taşıyıcı noktaları desteklediği için yürüyüşü rahatlatıcı yönü bulunmaktadır.

Anatomik ayakkabılar vücudun rahat taşınmasını sağlar, omuriliğin duruşunu destekler, kişinin yorulmasını geciktirir. Doğal malzemeden üretilen ayakkabılar cilt sağlığının korunmasını sağlar, nasır, batık tırnak ve mantar gibi rahatsızlıkların oluşmasını engeller.

Mustafa Karahanoğlu



Doğru ayakkabı ve sandaletler de ayağa egzersiz yaptırır.
mustafakarahano - avatarı
mustafakarahano
Ziyaretçi
7 Ekim 2011       Mesaj #4
mustafakarahano - avatarı
Ziyaretçi
MİLATTAN ÖNCEKİ DÖNEMDE AYAKKABI

Tarihte bilinen ilk ayakkabı şekli, düzleştirilmiş ot veya kaba derinin ayağa ilkel iplerle bağlanmasından oluşmaktadır.

Mevcut kaynaklara göre ayakkabıya ait ilk bulgulara Avrupa (İspanya, Fransa, İtalya)’ daki mağaralarda rastlanmaktadır:

“M.Ö. 12000-15000 yıllarında İspanya’ nın doğusundaki paleolitik mağara resimlerinde erkeklerin deri, kadınların kürk çizme giydikleri görülmektedir.”

Bu alandaki en eski kanıtlardan birisi de M.Ö. 8000 yılına tarihlenen Amerika yerlilerine ait sandaletlerdir.

Eski Mısır’ da yalın ayak dolaşmayanlar, iki bantla ayağın üzerinden tutturulan ve çoğu kez süslü sandaletler giymişlerdir. Mısırlılar’ ın kutsal emanetleri arasında papirus yapraklarından yapılmış çeşitli sandaletler mevcuttur. Mısır’ da sandalet imalatının itibarlı bir sanat dalı olarak kabul gördüğü bilinmektedir.


Ayakkabı konusunda oldukça yaratıcı olan Mısırlılar, M.Ö. 3500 yıllarında ıslatılmış kumda ayaklarının kalıplarını çıkarıp, bu kalıplarda şekillendirdikleri tabanı ham deriye bağlayarak sandaletler yapmışlardır. Bu sandaletler zamanla giyen kişinin statüsünü gösteren birer simge halini almıştır. Kadınlar mücevherlerle süsledikleri ayaklarını sergileyip, erkekler ise deri kayışlarla ender bulunan değerli taşlar taktırmışlardır.

Mısırda yaygın olarak sandalet kullanılırken Anadolu’ da Hititler, bugün kullanılan çarıklara benzer ayakkabılar giymişlerdir.

Kaynaklara göre Mezopotamya’ da M.Ö. 3000 yılından önce Mısır sandaletlerine benzer sandaletler Sümer askerleri tarafından kullanılmıştır. M.Ö 2000’ den sonra ayağa bantlarla bağlanan sandaletler yaygınlaşmıştır. Mezopotamya’ da sandaletin dışında Anadolu etkisiyle çizme ve bot da giyilmiştir.

Bütün binici halklar gibi Asurlular da çizme giymişlerdir. İlk ökçeli ayakkabıları da onlarda görmekteyiz. Üstten bağcıklı ayakkabılar da Asurlular’ ın buluşudur. İranlılar çeşitli kabartmalarda, ayakkabılı olarak tasvir edilmiştir.

M.Ö. 5. yüzyılın sonlarına doğru, Atina’ da zafer tanrıçası Nike’ ın toprağının elden gidişi ve savaş alanından çekilme figürünün simgelenmesi bağı çözülmüş sandaletler ile gösterilmiştir.

Eski Yunan’ da ise bildiğimiz sandaletlerin yanı sıra, bot tipi ayakkabılar da giyilmiştir. Yunan ayakkabıları üç çeşittir: Kayışlarla bağlanmış basit bir tabandan ibaret olan sandal, ayrıca bir tabanı olmayan aba ayakkabı ve kothornos adı verilen devrik konçlu bir çeşit potin. Aynı tip ayakkabıları Romalılar’da kullanmışlardır. Romalılar da ayakkabı modelleri giderek zenginleşip çeşitlenmeye başlamıştır.

Eski Yunan ve Romalılar’da M.Ö. 500’ lerde sahnede boyu uzun göstermek için ökçenin yerini tutan, yüksek mantar tabanlı ve konçlu “kothurnus” modeli ayakkabılar, trajedi aktörlerince giyilmiştir.
Japonlar’ ın sandaletle tanışıklığı da çok eskilere dayanır. Japon sandaletlerindeki her bir şeklin ayrı bir mevkii veya mesleğe işaret etmesi, ayakkabıya verdikleri önemin bir simgesidir.



MİLATTAN SONRAKİ DÖNEMDE AYAKKABI

M.S. 270-275 yılları arasında Roma İmparatoru Aurelianus, erkeklerin renkli ayakkabı giymelerini yasaklamış, kadınlara kırmızı, yeşil, sarı ve beyaz ayakkabı kullanma izni vermiştir.

Eski Yunan ve Roma döneminde sandaletin yaygın olarak kullanılmasına karşın, Bizanslılar 4. Yüzyıldan başlayarak kahverengi ve siyah deriden yapılmış terlik ve kapalı ayakkabılar giymeye başlamışlardır.

Bizans ayakkabıları, Pers formlarından ve Orta Asya Türk kavimlerinin ayakkabı formlarından da etkilenmiştir: Mezopotamya uygarlığının son temsilcisi Persler (İranlılar), Hitit çizme ve botlarında kendi kültürlerine uygun değişiklikler yaparak ucu kesik, bilekten üç bağcıkla (siyah ve kırmızı renklerde) bağlanan modeli geliştirmişlerdir. Bu model, Antik Yunan, Roma ve Bizans’ ta da görülmüştür. 1000’ li yılların başlarından itibaren Anadolu’ ya giren Türklerin giydiği siyah, kırmızı, sarı bot ve çizmeler de Bizanslılar tarafından kullanılmıştır.

Ortaçağ’ da, 13. yüzyıl ortalarında özellikle Avrupa saraylarında görülen, “poulaine” isimli ucu sivri ve yukarı kalkık model Hitit formları ile Doğu etkisiyle biçimlenmiştir.

16. yüzyılda Avrupa’ nın en ilginç ayakkabıları çıkış noktası Türk takunyaları olan chopinelerdir. “Chopine” yüksek tabanlı, süslü kadın ayakkabısıdır. Chopinelerin tabanları Venedik’ te 75 cm’ e kadar ulaşmıştır. Bu tarzın Venedikli kadınların da Türk kadınları gibi sokağa daha az çıkmaları için uyarlandığı belirtilir.

16. yüzyılın sonlarına doğru erkek ve kadınlarca giyilen “mule” ya da ökçeli terlikler moda olmuştur. Bu tür terliklerin burunları uzunca, keskin kare kesimli ve yüzleri kapalıdır. Genellikle ipek, kadife ve saten brokar lüks kumaşlardan yapılmış sayaları ipek, altın ve gümüş alaşımlı stilize çiçek motifleri ile kabartma işlidir.

Barok dönemde yumuşak ve akıcı biçimlere olan tutku, ayakkabı ve ölçülere de yansımıştır. Düğmeler ve tokalarla süslü olan ayakkabılar işlemeli ve kadife kumaşlardan üretilmiştir. Ökçeler giderek yükselmiştir.

Rönesans ile birlikte ayakkabı modasındaki aşırılılıklar, yerini geniş rahat modellere bırakmıştır. Bu dönemde genellikle deri, kadife, ağır ipekten üzeri işlemeli ve alçak ökçeli ayakkabılar (kadınlar için babet tarzı) giyilmiştir.

1790, Fransız İhtilali sonrası yüksek ökçeler ortadan kalkınca insanlar sokakta çamurdan korunmak için ayakkabılarına mantar ökçeli “şoson” lar giymeye başlamışlardır.

1820-50 arasında kadın ayakkabılarında ökçeli modeller eski önemini yeniden kazanmıştır. Erkekler içinse kibar ve sade bir şıklığa sahip, bileğe kadar uzanan “bottinelaer” adlı formlar moda olmuştur.

Ayakkabının insan ayağına uyumu, aşağı yukarı 100 yıllık bir geçmişi olan “Pedortiks” biliminin alanına girmektedir. Bu bilimin temeli İngiltere Kralı II. Edward’ ın 1324’ te inç’ i tarif etmesiyle atılmıştır. Bu tarihten sonra ayakkabılara standart numaralar verilmeye başlanmıştır.

Bugün kullanılan İngiliz Ölçü Sistemi, 1880 yılında, New York’ lu Edwin B. Simpson tarafından başlatılmıştır. Bu ölçü sistemi, her bir numara artışında ayakkabının 1/3 inç büyümesini, ¼ inç de genişlemesini esas almaktadır.

TÜRKLER’DE AYAKKABININ TARİHÇESİ

Türk dilinde ayakkabı anlamındaki en eski sözcük “edik” tir. Orta Asya Türkleri’ nde edik; “çizmeye benzer konçlu bir ayakkabı” dır. Edik sözcüğünün 8. Yüzyılda Orhun Yazıtlar’ nda geçmesi, o dönemde Türkler’ in çizme, bot giydiklerini ortaya koymaktadır.
Anadolu Türkleri’ nde ayakkabıcılık sanatı ile ilgili en eski bilgiler İbn-i Batuta Seyahatnamesi’ nde görülmektedir. İbn-i Batuta 1330 yılında Antalya’ da dikicilerin bulunduğunu anlatmaktadır.

Konuyla ilgili Osmanlı İmparatorluğu dönemine ait belgeler de mevcuttur. Eski kayıt ve belgelerde ayakkabıcı veya ayakkabı kelimelerine rastlanmamaktadır. Bu esnaf ve sanatkarların adı, Babuççu (babuçi), Başmakçı, Dikici ve Haffaf olarak geçmektedir. Eskiden Babuççuların ve Dikicilerin yaptıkları malları satan tüccara Haffaf denmiştir. Bu kelime sonradan bozularak Kavaf olmuştur.

Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’ nde Mercan yokuşunda Babuççu bekarlarının kaldığı sekiz adet bekar odası (Mercan Odaları) olduğunu belirterek ayakkabıcılar hakkında bilgi vermektedir. Evliya Çelebi, ayakkabı imalatçılarını gözü pek, haffafları ise pabucu beş akçe kar ile satmaya razı olmayan, insafsız ve müşteriye kan ağlatan kişiler olarak anlatmaktadır.

Ayakkabı yapan sanatkarlar, yaptıkları iş bakımından şu bölümlere ayrılmıştır:
• Kırmızı ve kara pabuç yapan ustalar,
• Zenne pabucu yapan ustalar,
• Erkek çizmesi yapan ustalar,
• Zenne çizmesi yapan ustalar.

Ayakkabı çeşitleri ise şunlardır:
• Dikişli kara pabuç (postal),
• Dikişli kırmızı pabuç
• Kopçalı lapçın mest (Gıcırlı mestler sonradan icat olmuştur),
• Erkek terliği (Mercan terlik),
• Zenne terliği,
• Zenne ayakkabısı (bunlara sarı şipitik pabuç denilmiştir, taban astarları çuhadan yapılmıştır),
• Parlak zenne kundurası (gelinler için yapılmıştır),
• Dikişli erkek çizmesi (bunların konçları, sahtiyan olup altları ökçesiz ve düzdür. Ökçe mahalline büyük bir nalça konmuştur. Bu nalçalar ökçeye içten çivi ile perçinlenmiştir. Uzun konçları yukardan dizkapağı altına bağlanmıştır. Bu bağın üzerine de, bir kısım konç devrilmiştir),
• Zenne çizmeleri (konç yüzleri, telli bezlerden yapılmıştır. Renkleri sarı ve kırmızı olmuştur. Konçları da erkek çizmelerinden daha kısa yapılmıştır. Bu çizmeleri çoğunlukla köy gelinleri giymiştir).

Osmanlı Türkleri’ nde deri işleme sanatının gelişmiş olması ve özellikle Yeniçeri Ocağı’ nın at binmede geçerli olan yumuşak deri çizmelere gösterdiği ihtiyaç yüzünden ayakkabıcılık çok gelişmiştir. Yalnız asker ocağında değil, sivil hayatta da ayakkabıların, giyenin sosyal durumunu gösteren özellikleri olmuştur.

Örneğin, hizmetkar çizmesini sadece bu sınıfın görevlileri giymişlerdir. Türkler’ in Anadolu’ ya gelmesinden sonra 14. yüzyıldan en az 17. yüzyıl sonuna kadar ayakkabıcılar Ahilik Teşkilatı içinde belirli kurallara bağlı olarak yaşamışlardır. Daha Anadolu Selçuklu Devleti döneminde dikicilerin bulunması, Akdeniz Bölgesi’ nde üretimi devam etmekte olan yemenilerin kökeninin 14. yüzyıla kadar gittiğini göstermektedir. Üç asırlık dönemde ayakkabıcılar genel olarak; çizme, pabuç, terlik ve mest yapanlar biçiminde sınıflandırılmaktadır. Ayrıca ayakkabı tamircilerinin bulunduğunu da Evliya Çelebi anlatmaktadır.

Yakın zamana kadar ayakkabı üreten tek kamu kuruluşu olan Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Sanayi Müessesesi’ nin kuruluşu 1810’ lu yıllara kadar gitmektedir.

1923’ te Cumhuriyet’ in ilan edilmesinden 1950’ ye kadar ısmarlama ayakkabı dönemidir. Bu dönemde düşük gelir seviyesi, kısıtlı talep ve üretimin tamamen el emeğine dayanması sonucu, ayakkabı üretim miktarı sınırlı kalmıştır.
1950-1975 döneminde ayakkabıcılık makineleşmeye yönelmiş, üretim önceki döneme göre birkaç katına çıkmış, fakat kitle üretimine geçiş mümkün olmamıştır.

1975 yılından sonra Ayakkabı Sanayi gelişme yoluna girmiştir. Makineleşmiş ve yarı makineleşmiş tesislerin artması, ihracatta görülen artışlar ve devletle ilişkilerin sıkılaşması bu döneme rastlamaktadır.

1980 sonrası hükümetlerin izlediği dışa açılma ve ihracat teşvik politikaları Ayakkabı Sanayiini de etkilemiştir. Sovyetler Birliği’ nin dağılmasından sonra bu birliği oluşturan ülkelerin vatandaşları Türkiye’ den bavul ticareti yoluyla ciddi miktarda ayakkabı satın almışlardır. Diğer yandan bu talebe bağlı olarak sektörde makineleşme oranı yükselmiş, kurulu kapasite artmıştır.

Yine bu dönemde düzenli fuarlar yapılmaya başlanmış, 1989 yılında lise düzeyinde ayakkabıcılık mesleki-teknik eğitimi başlamıştır.

Mustafa Karahanoğlu
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
8 Ocak 2018       Mesaj #5
Avatarı yok
Yasaklı

Ayak Hastalıkları / İncinmeler!


Ayak incinmeye yatkın bir bölgedir. Ayak burkulması bilekte kırıklara neden olabilir. Parmaklar ve tarak kemikleri, üstlerine düşen nesneler ya da zıplama sırasındaki sarsıntılar nedeniyle ezilebilirler.

Bazı hareketler de topuk kemiğinin kırılmasına yol açabilir. Eskiden ordudaki uzun yürüyüşlerden sonra görülmesi nedeniyle 'yürüyüş kırıkları' denen tarak kemiğindeki ince kırıklara genel olarak jogging yapan kişilerde rastlanmaktadır. Çok ağrı yapar ve teşhis edilmesi güçtür.

Kaynak: Grolıer Internatıonal Amerıcana

Benzer Konular

19 Ekim 2013 / _Yağmur_ Tıp Bilimleri
19 Mart 2009 / HipHopRocK Spor
7 Haziran 2009 / ThinkerBeLL X-Sözlük
29 Şubat 2016 / Baturalp X-Sözlük
9 Temmuz 2015 / Safi X-Sözlük