Arama

Göz Sağlığı

Bu Konuya Puan Verin:
Güncelleme: 9 Nisan 2017 Gösterim: 45.251 Cevap: 19
WiLsPaCe - avatarı
WiLsPaCe
Ziyaretçi
28 Temmuz 2007       Mesaj #1
WiLsPaCe - avatarı
Ziyaretçi

Şaşılık ve Tedavisi

Ad:  Şaşılık.jpg
Gösterim: 10930
Boyut:  36.6 KB

Şaşılık nedir?
Sponsorlu Bağlantılar
Şaşılık, gözlerin paralelliğinin bozulduğu ve farklı yönlere baktığı bir görsel kusurdur. Bir göz düz bakarken diğeri içe, dışa, yukarı veya aşağı kayabilir.
Kayma daimi olabilir ya da ara ara ortaya çıkar. Bazen kayan göz düz bakıp diğeri kayma yapabilir.
Şaşılık, çocuklar arasında sık görülen bir durumdur. Hayatın ileri dönemlerinde de meydana gelebilir.
Kadın ve erkekler arasındaki dağılımı eşittir. Aynı ailede geçiş özelliği gösterebilir. Buna rağmen pekçok şaşılıklı kişide, şaşılığı olan akraba tespit edilemeyebilir.

Gözler birlikte nasıl çalışır?
Normal görmede heriki göz aynı noktaya bakar. Daha sonra beyin bu iki resmi birleştirerek üç-boyutlu bir görüntü oluşturur. Bu üç boyutlu görüntü bize derinlik algısı kazandırır.
Bir gözde kayma olursa beyne iki farklı resim gönderilir. Küçük bir çocukta beyin, kayan gözden gelen görüntüyü ihmal eder ve sadece normal, iyi gören gözden gelen görüntüyü algılar. Böylece çocuk derinlik algısını kaybetmiş olur. Erişkin hastalarda şaşılık meydana geldiğinde genellikle çift görme ortaya çıkar. Çünki beyin heriki gözden gelen görüntüleri görmeye alışmıştır ve kayan gözden gelen görüntüyü ihmal edemez.

Göz tembelliği
Çocukluk esnasında heriki göz paralel ise iyi bir görme gelişmesi olur. Beyin, iyi gören gözün görüntüsünü algılar, tembel gözün görüntüsünü ise ihmal eder. Bu durum, şaşılıklı çocukların hemen hemen yarısında görülür.Göz tembelliği tedavisi: Göz tembelliğinin tedavisi 8-10 yaşına kadar yapılmalıdır. Daha sonra tedavisi mümkün olmaz. Birkaç tedavi yöntemi vardır. Bunlardan ilki iyi olan göz kapatılıp tembel gözdeki görme güçlendirilerek yapılan tedavidir. Bir başka tedavi yöntemi özel kliniklerde CAM ismi verilen aletlerle seanslar halinde yapılan tedavidir. Bu tedavi şeklinde çocuk bir aletin başına oturtularak dönen çizgiler üzerinden boyamalar yapması, şekil çizmesi ya da bulmaca çözmesi istenir. En az 20 seanstan oluşur. Üçüncü bir tedavi yöntemi ilaçlardır. Sağlam göze atropin grubu ilaç damlatılarak diğer gözün çalıştırılması esasına dayanır.
Tedavi geciktirilirse göz tembelliği kalıcı hale gelir. Kural olarak, göz tembelliği ne kadar erken tedavi edilirse sonuç o kadar iyi olur. Bunun için çocuklar, bebekliklerinde ve daha sonra senede en az bir defa olmak üzere göz muayenesinden geçirilmelidirler.

Şaşılığın tam sebebi bilinmemektedir. Her bir gözün dış kısmına yapışarak hareketlerini kontrol eden altı kas mevcuttur. Herbir gözde iki kas, gözü sağa veya sola çeker. Diğer dört kas ise belli açılarda gözü yukarı veya aşağı hareket ettirirler.Gözlerin paralel kalıp belli bir hedefe odaklanabilmeleri için tüm kasların birlikte ve belli bir denge içinde çalışmaları gerekir. Gözlerin birlikte hareket etmesi için de her iki gözdeki kasların uyumlu çalışması gerekir.
Göz kaslarını beyin kontrol eder.
  • Serebral palsi (doğum esnasında oksijensiz kalıp bayılan çocuklar);
  • Down sendromu;
  • Hidrosefali;
  • Beyin tümörleri gibi problemleri olan çocuklarda şaşılık daha sık görülür.
Katarakt veya göz yaralanmaları da görmeyi bozup şaşılığa neden olabilir.

Şaşılığın belirtileri
Şaşılığın temel belirtisi düz bakmayan bir gözdür. Bazen çocuklar güneşte bir gözlerini kapatır veya gözlerinin ikisini birden kullanmak için başlarını eğerler.

Şaşılık nasıl teşhis edilir?
Şaşılık tanısı göz muayenesi sonucu konur.Tüm çocukların dört yaşına girmeden önce görme muayenesine girmeleri önerilmektedir. Ailede şaşılık veya göz tembelliği hikayesi varsa daha önce de görme test edilebilir.
Bebeklerin gözleri genellikle çapraz gibi durur. Küçük çocukların burun kökü geniş ve basık olur, ayrıca gözlerin burun kısmında bir cilt katlantısı bulunur. Bunlar sanki gözlerde çaprazlaşma varmış gibi gösterir. Çocuk büyürken bu yalancı şaşılık durumu kaybolur. Gerçek şaşılığı olan bir çocuğun durumunda düzelme olmaz. Göz hekimi, gerçek ve yalancı şaşılığı ayırt eder.

Şaşılık nasıl tedavi edilir?
Şaşılık tedavisinde amaç:
  • Görmeyi korumak;
  • Gözleri paralelleştirmek;
  • İki gözle görüşü yani derinliği sağlamaktır.
Tam bir göz muayenesi sonrası göz doktoru uygun tedavi şeklini belirler.
Bazı olgularda çocuğunuz için gözlük önerilebilir. Verilen gözlükle kayma tamamen veya kısmen düzelebilir. Bunun dışında gözleri paralelleştirmek ya da katarakt varsa gidermek için cerrahi gerekebilir. Tembel gözü güçlendirmek için sıklıkla sağlıklı gözü kapamak gerekir.

Sık görülen şaşılık tipleri


Içe kayma (ezotropya)
Bebeklerde en sık görülen şaşılık tipidir. Içe kayması olan çocuklar iki gözü birlikte kullanamazlar. Çoğu olguda erken dönemde cerrahi ile gözler paralelleştirilebilir.
Içe kaymaya yönelik cerrahi esnasında bir veya iki gözdeki kasların gerilimi ayarlanır.
Sıkı olan içteki kaslar yerinden ayrıştırılarak daha geriye alınır.
Böylece gözlerin dışa bakışı sağlanır. Bazen dışa baktıran kaslar kısaltılarak gerilimlerinin artırılması ve şaşılığın düzeltilmesi sağlanabilir.
Cerrahinin mutlaka kayan göze yapılması gerekmez. Diğer göze yapılan cerrahi de kaymayı düzeltebilir.

Uyumsal içe kayma
Daha çok iki yaş veya üzerindeki hipermetrop (uzak görüşlü) çocuklarda görülür.
Çocuk yakını görmek için gözlerini ayarlayabilir, fakat bu odaklama gayreti (uyum) gözlerin çaprazlaşmasına neden olur.
Gözlükler odaklama gayretini azaltarak kaymayı giderirler. Bazen yakın çalışma için bifokal camlar gerekebilir. Gözleri paralelleştirmek için göz damlaları, merhemleri veya prizma denilen özel lensler kullanılabilir.

Dışa kayma
Bir başka sık görülen kayma tipidir. Çocuk, uzaktaki nesnelere bakarken meydana gelir.
Dışa kayma, özellikle çocuk hayal kurarken, hasta veya yorgunken oluşabilir. Parlak güneş ışığında çocuk bir gözünü kısabilir.

Şaşılık cerrahisi nasıl yapılır?
Hiçbir göz cerrahisinde göz küresi yerinden asla çıkarılmaz. Göz kaslarına ulaşmak için gözü örten beyaz zara küçük bir kesi yapılır.
Gözün kayma şekline göre belli kaslar üzerinde girişim yapılır. Cerrahi bir veya her iki göz üzerinde planlanabilir.
Çocuklara şaşılık cerrahisi planlandığında genel anestezi gerekir. Lokal anestezi ancak erişkinlerde kullanılabilir.
İyileşme hızlı olur. Hastalar, birkaç gün içinde normal aktivitelerine dönerler.

Cerrahi sonrası gözlük veya prizma gerekebilir. Bazı olgularda sonraki bir dönemde ikinci bir cerrahiye ihtiyaç olabilir.
Sabit şaşılığı olan çocuklarda erken cerrahi daha iyi sonuç verir. Bu nedenle cerrahi gerekiyorsa okul döneminden önce düşünülmelidir.
Her cerrahide olduğu gibi göz kaslarının cerrahisi bazı riskleri beraberinde taşır. Bunlar, enfeksiyon, kanama, aşırı skarlaşma ve görme kaybına neden olabilecek diğer nadir sorunlardır.
Şaşılık cerrahisi gözlerin paralelleşmesi için genellikle etkin ve güvenilir bir tedavi şeklidir, fakat gözlüklerin veya göz tembelliği tedavisinin yerini alamaz.

Enjeksiyonlar
Bir kasın etkisini azaltmak için özel bir ilaç olan botulismus toksini enjekte edilebilir. Böylece karşı kasın daha gergin çalışması sağlanır. Beş-on hafta içinde ilacın etkisinin kaybolmasına rağmen bazı olgularda kalıcı tedavi sağlanır. Bazı olgularda ise enjeksiyonun tekrarlanması gerekebilir ve cerrahi kadar etkili bir tedavi şekli değildir.

Katarakt, insan gözündeki lensin kesifleşmesi olup bunun sonucunda görme azalması ve hatta görme kaybı meydana gelir. Tedavisi yapılabilir bir hastalıktır ve tedavisi ancak cerrahi ile mümkün olmaktadır.

Kataraktın tedavisi için pek çok cerrahi yöntem tanımlanmış olmasına rağmen günümüzde sık kullanılan iki yöntem bulunmaktadır. Bunlar ekstrakapsüler katarakt ekstraksiyonu ve fakoemulsifikasyondur.

Ekstrakapsüler katarakt ekstraksiyonu
  • Uygun saha temizliğini takiben ameliyat edilecek göz açıkta bırakılacak şekilde hastanın üzeri örtülür. Göz kapakları bir alet yardımı ile açık tutulur. Göz yüzeyini örten konjonktiva isimli zar korneanın üst kısmından kesilerek açılır ve aynı bölgeden yapılan derin kesi ile göz içerisine girilir. Lensin ön zarı yuvarlak veya düz olarak kesilir. Lensin çekirdeği göze bastırılarak doğurtulur. Geri kalan zar dışındaki lens artıkları emici aletlerle temizlenir.
  • Torba şeklinde kalan lensin zarları arasına suni göz içi lensi yerleştirilir. Ön zarın orta kısmı önceden alınmamışsa yırtılarak alınır. Kesi yeri çok ince ipliklerle dikilerek ameliyata son verilir.
Fakoemulsifikasyon
Uygun saha temizliğini takiben ameliyat edilecek göz açıkta bırakılacak şekilde hastanın üzeri örtülür. Göz kapakları bir alet yardımı ile açık tutulur. Korneanın üst veya üst dış kısmından tünel tarzında küçük bir kesi yapılarak göz içine girilir.
  • Fakoemulsifikasyon aleti elciği dışında aletler kullanabilmek amacıyla korneanın bir veya iki tarafına küçük delikler açılır. Yapılan kesilerden korneanın altına özel bir jel verilerek gözün şeklini koruması sağlanır.
  • Lens ön zarı yuvarlak şekilde yırtılarak alınır.
  • Lens ön zarı lens içeriğinden sıvı enjeksiyonu ile ayırt edilir.
  • Fakoemulsifikasyon elciği gözün içine sokularak lensin çekirdeği yumuşatılır, parçalanır ve emilir.
  • Fakoemulsifikasyon cihazının bir başka elciği ile kalan lens materyali temizlenir.
  • Ameliyatın başında yapılan küçük kesiden özel aletler yardımı ile katlanan lens gözün içinde lensin zarlarının içine yerleştirilir. Lens bu esnada açılır. Kesi yerine herhangi bir dikiş konulmadan ameliyata son verilir.
  • İkinci bir alternatif olarak kesi yeri biraz genişletilir ve küçük çaplı katlanmayan bir lens yerleştirilir. Bu durumda yine ya dikiş konulmadan ameliyata son verilir ya da bir adet dikiş konur.
Katarakt cerrahisi sonrası ortaya çıkabilecek sorunlar
Katarakt cerrahisi oldukça güvenli bir cerrahi olup sonuçları çok iyidir. Katarakt cerrahisinin meydana getirdiği sorunlar çeşitlilik itibariyle fazla olmakla birlikte görülme sıklığı azdır. Son yıllarda meydana gelen hızlı gelişmeler ve fakoemulsifikasyonun daha fazla uygulanması hasta memnuniyetini artırmıştır. Önemli olabilecek bazı sorunlar yine de görülebilmektedir.
Kornea bulanıklaşması. Özellikle birden fazla cerrahi geçirenlerde ve yaşlı kişilerde kornea arka tabakasının hasar görmesi neticesinde meydana gelir. Çoğunlukla kendiliğinden iyileşir. İyileşmediği ve görmeyi engellediği takdirde kornea nakli gerekebilir.

Gözlük ihtiyacı
Katarakt cerrahisine alınmadan önce bilgisayarlı cihazlarla göz içine yerleştirilmesi gereken lensin numarası belirlenebilir. Buna rağmen cerrahi sonrasında gözlük kullanmayı gerektiren bir kusur ortaya çıkabilir. Bunların başında astigmatizma gelir. Astigmatizma riski fakoemulsifikasyon yönteminde daha azdır.

Göz içi basınç yükselmesi
Ameliyat esnasında kullanılan ilaçlara bağlı olarak erken dönemde sık karşılaşılan bir problem olup ilaçlarla tedbir alınır. Sonra kendiliğinden düzelir. Geç dönemlerde de bu risk bulunduğu için hastaların belli aralıklarla muayeneden geçmesinde fayda vardır.

Gözde reaksiyon oluşması
Her gözde mutlaka reaksiyon olur. Ama bazı gözlerde daha fazla olur.

Göz içi lensi ilgili sorunlar
Göz içi lensler göze uyumlu maddelerden yapılırlar ve çoğunlukla bir sorun çıkarmazlar. Nadiren sorunlar olabilir.
Lens arka zarının kesifleşmesi. Lens ve ameliyat teknolojisinin ilerlemesiyle günümüzde daha nadir görülmektedir. Meydana geldiği takdirde lazerle, ameliyata gerek kalmadan giderilebilir.

Sinir tabakası ile ilgili sorunlar
Nadiren retina dekolmanı ve merkezi görme noktasında ödem oluşması gibi durumlarla karşılaşılabilir.

Enfeksiyon
Katarakt cerrahisi sonrası meydana gelen enfeksiyonlar çok ciddi seyredebilir ve gözün ya da görmenin kaybına kadar gidebilir. Genellikle gözde ağrı, kızarıklık, görme kaybı gibi belirtileri vardır. Derhal tedavi gerektiren bu durum nadiren görülür.

Katarakt cerrahisinin sonuçları
Fakoemulsifikasyon yapılan hastaların %90'dan fazlasında %60-70'in üzerinde görme elde edilmektedir. Ancak gözün sinir tabakası ile ilgili bir problem varsa bu sonucu elde etmek zordur. Katarakt cerrahisinden sonra yakın veya uzak gözlüğüne ihtiyaç duyulabilir.

Katarakt cerrahisi ile ilgili sık sorulan sorular


Katarakt cerrahisi sonrasında işlerime ne zaman dönebilirim?
Ekstrakapsüler katarakt ekstraksiyonunda yaklaşık 15-20 gün, fakoemulsifikasyonda ise birkaç gün içinde işinize dönebilirsiniz. Gözünüzü zorlayacak bir iş yapıyorsanız bu süreleri daha uzun tutmakta fayda vardır. Yine bu şekilde işleri olan kişilerin kesi problemleri ile karşılaşmaması için fakoemulsifikasyon yöntemini tercih etmesi gerekir.

Katarakt ameliyatını ne zaman olmam gerekir?

Görmeniz kendinize yeterli gelmemeye başladığı anda katarakt ameliyatını düşünmeniz gerekir. Fakoemulsifikasyonla katarakt ameliyatı olmayı istiyorsanız biraz daha acele etmekte fayda vardır. Zira bu yöntemde lens ses dalgaları ile parçalanmakta olup bekleyen kataraktlarda lens çekirdeği daha da sertleşir ve parçalanması daha zor olur. Bu durumda daha fazla enerji harcanması gerekir ve fazla enerji göz içi dokularına zarar verebilir.

Gözümü kısarsam veya oynatırsam ne olur?
Gözünüz iğne ile uyuşturulduğu takdirde böyle sorunlar olmayacaktır. Özel bir aletle göz kapaklarınız açık tutulur ve ameliyat yürütülür. Damlalarla uyuşturma yapıldığı takdirde kapak ve göz hareketleriniz tamamen sınırlandırılamaz. Kapak hareketlerinizi bir aletle açarak engellemek mümkündür. Ancak göz hareketlerinizi kendinizin engellemesi gerekir. Bunu yapmanın en iyi yolu ise doktorunuzun söyleyeceği yere sabit olarak bakmanızdır.

Ameliyat esnasında ağrı duyar mıyım?
Anestezi yapıldıktan sonra ağrı duymazsınız. Eğer ağrı duyuyorsanız ek anestezi yapılabilir ve rahat bir şekilde ameliyatı geçirmeniz sağlanır.

Hastanede yatmam gerekir mi?
Günümüzde katarakt cerrahisi günübirlik yapılarak ameliyattan hemen sonra hasta evine gönderilebilir. Ameliyat sonrası ancak çok ciddi sorunlar çıktığı takdirde hastaneye yatmak gerekebilir.

Her göze lens olur mu?
Geçmişte yapılan katarakt cerrahilerinde sadece katarakt alınır ve ameliyat sonrasında hastaya kalın camlı gözlük verilerek görmesi sağlanırdı. Sonraları gözün renkli tabakasının önüne suni göz içi lens uygulaması başladı. Bunun ardından normal insan lensinin bulunduğu yere yani renkli tabakanın ardına lens uygulaması yapılmaya başlandı. Ancak bu lenslerin yerinde kalabilmesi için lens zarlarının desteği gerekmektedir. Günümüzde yapılan katarakt cerrahilerinde suni göz içi lens ya lens zarlarının arasına ya da lens zarlarının önüne konmaktadır. Lens zarları yeterli destek sağlayamadığı zaman suni lens ya yine renkli tabakanın önüne konur, ya da lens renkli tabakanın arkasına konur ama ipliklerle gözün beyaz tabakasına dikilir.

BAKINIZ
Göz Nedir? Gözün Yapısı ve Görevleri

Oftalmoloji (Göz Hastalıkları Bilimi)
Göz Tansiyonu (Glokom)
Göz Kapağı Hastalıkları
Kuru Göz Hastalığı
Sarı Nokta (Leke) Göz Hastalığı
Ambliyopi (Göz Tembelliği)
Şaşılık
Miyop (Miyopi)
Astigmat

Son düzenleyen Safi; 18 Temmuz 2016 19:46
WiLsPaCe - avatarı
WiLsPaCe
Ziyaretçi
28 Temmuz 2007       Mesaj #2
WiLsPaCe - avatarı
Ziyaretçi

Kontak Lensler


Kontakt lensler, kornea yüzeyine yerleştirilerek gözdeki kusurların tashihi veya bazı hastalıkların tedavisi için kullanılan lenslerdir. Refraksiyon ve optikle ilgili ilkeler gözlüklere benzer şekilde kontakt lenslere de uygulanır. Bunlar, miyopi ve hipermetropi derecesine göre kornea eğriliğini bir kontakt lens yüzeyi ile değiştirerek var olan kusuru düzeltirler. Astigmatizmaların çoğunlukla kornea ön yüzeyinin çarpıklığı sonucu oluşmasından dolayı ya sert kontakt lenslerin kullanılması ya da özel olarak astigmatizmaya yönelik üretilmiş yumuşak lenslerin kullanılması gerekir. Miyop veya hipermetroplar için üretilmiş ve fiatı cazip olan yumuşak kontakt lensler en fazla -1,0 dioptri kadar bir astigmatizmayı düzeltebilirler.
Sponsorlu Bağlantılar
Ad:  lens.jpg
Gösterim: 3605
Boyut:  41.4 KB

Küçük numaralarda gözlük ve kontakt lens numaraları aynı iken numara arttıkça miyopların gözlüğe göre daha küçük, hipermetropların ise daha büyük numaralı bir lens kullanmaları gerekir. Son yıllarda kontakt lens teknolojisi çok gelişmiş ve lenslerin kullanımını kolaylaştıran ve kullanım süresini uzatan yeni tasarım ve materyaller geliştirilmiştir.

Kontakt lens çeşitleri


Günümüzde temel olarak iki çeşit lens vardır. Bunlar gaz geçirgen sert lensler ve yumuşak lenslerdir. Gaz geçirgen sert lenslerin kullanımının gerektiği birkaç durum dışında çoğunlukla yumuşak lensler kullanılır.

Gaz geçirgen sert lensler:
Göze oksijen geçişine izin verdikleri için bu adı alırlar ve bu özellikleri nedeniyle artık kullanılmayan sert lenslere göre kornea epitel metabolizmasını daha az bozarlar. Korneanın şeklini almadıkları için yüksek astigmatizma ve keratokonus gibi olgularda özellikle tercih edilirler.

Yumuşak lensler:

Çok değişik tipleri vardır. Günlük kullanılan 1 gün ömürlü lensler, günlük kullanılan 1 ay ömürlü lensler, günlük kullanılan 3 ay ömürlü lensler, günlük kullanılan 1 yıl ömürlü lensler, 1 hafta kullanılan 1 hafta ömürlü lensler, 1 ay kullanılan 1 ay ömürlü lensler, bazı göz hastalıklarının tedavisi için kullanılan tedavi edici lensler, bifokal lensler ve renkli lensler gibi. Bunların kullanımı oldukça rahattır. Gözdeki kusurun tashihi için kullanılan lenslerin çoğu renksizdir ve göze takıldığında görünümü değiştirmezler. Takıldıkları sürece kusuru giderir ve berrak bir görüntü sağlarlar.
Kornea yüzeyini bozan hastalıklar sinir uçlarının dışarıda kalmasına bağlı olarak hastaya yoğun bir huzursuzluk verirler. Eski lazer uygulamalarında da kornea sinir uçları açıkta kalır ve hasta yoğun ağrı duyardı. Bu gibi durumlarda hastanın tedavisi amacıyla tedavi edici yumuşak kontakt lensler kullanılır.

Bifokal lensler,
yakın ve uzak için iki ayrı gözlük kullanmak zorunda kalan kişiler için geliştirilmiştir.
Günümüzde çok populer olan bir lens grubu da renkli lenslerdir. Gözdeki kusurun düzeltilmesi amacıyla kullanılabildiği gibi herhangi bir kusur olmadan da sırf estetik amaçlı olarak kullanılan numarasız tipleri vardır. Renk seçenekleri çok fazladır. Renkli lensler her gözde katalogda gösterildiği gibi durmaz. Bu nedenle değişik seçenekleri deneme imkanı tanıyan bir merkezde göz muayenesinin ardından denenerek alınmasında fayda vardır.

Kontakt lenslerin avantajları
Kontakt lenslerin bazı kişiler için kozmetik faydası ve gözlük takmama rahatlığı yanısıra optik avantajları vardır.
Yüksek dereceli kusurlarda kontakt lensler küçük çaplı ve kalınlıklı olmaları yanısıra gözün direkt üzerinden tashih yapmaları nedeniyle çevresel kısımlardaki görme bozukluklarını azaltırlar.
Tek gözünde ameliyat veya yaralanma gibi bir nedenle lensini yitirmiş olanlara verilen gözlük camları aşırı büyütme yaptığı için hastanın kullanabilmesi zordur. Kontakt lenslerde büyütme faktörü oldukça azdır ve hasta tarafından tolere edilebilir. Böylece hasta heriki gözünü kullanabilir hale gelir.
Her iki gözünde lens olmayanlarda da daha iyi bir çevresel görme temin edilir ve görüntü bozukluğu fazla olmaz.
Gözlüklerle çok az düzelme kaydedilebilen veya görmesi hiç düzeltilemeyen keratokonuslu veya başka bir nedene bağlı düzensiz korneası olan hastalar kontakt lenslerle sıklıkla iyi bir görme elde ederler.
Kontakt lenslerin sporcular ve özel iş gereksinimleri olan kişiler için de avantajları vardır.

Kontakt lenslerin dezavantajları

Gözlüklere göre biraz daha masraflıdırlar. Ancak teknolojinin gelişimi sayesinde daha hesaplı kontakt lensler piyasaya sürülmektedir.
Yeni kullanmaya başlayanların belli bir adaptasyon süresi olur. Bu süre yumuşak lens kullananlarda daha az, sert lens kullananlarda daha uzundur.
Kontakt lens kullanımında temizliğe çok dikkat etmek gerekir. İleride anlatılacak olan bazı göz sağlığı sorunları kontakt lens kullananlarda meydana gelebilir. Bazen lensin kullanılamadığı zamanlar olur ve bu zamanlarda gözlük kullanmak gerekebilir.
Kontakt lens kullanmaya başlamadan önce yapılması gereken muayene:
  • Görme keskinliğinin değerlendirilmesi
  • Göz numarasının tespiti
  • Biyomikroskop ile göz muayenesi ve gözyaşı değerlendirmesi, Keratometri
  • Gerekiyorsa korneal topografi, yani korneanın kırıcılık haritasının çıkarılması
  • Yapılan bu değerlendirmeler ile gözün kontakt lens kullanımına uygun olup olmadığı belirlenir. Ayrıca nasıl bir kontakt lens kullanabileceğine karar verilir.

Kontakt lenslerin kullanımı


Temizlik
Lenslerinize dokunmadan önce mutlaka ellerinizi yıkayın. Böylece lenslerinizin kirlenmesini, dolayısıyla gözlerinizin mikrop kapmasını engellemiş olursunuz. Düzenli olarak ellerin yıkanması da gözünüzü olası enfeksiyonlardan korur. Ellerinizi yıkarken yağ, losyon ya da parfüm içermeyen bir sabun kullanınız ve pamukçuk bırakmayan bir havlu ile kurulayınız.

Lensin kontrol edilmesi

Kontakt lensler, steril kapalı blister ambalajlarda ya da cam flakonlarda sunulur. Lensinizin ambalaj paketi veya folyosunun açılmamış olmasına ve kullanım tarihinin geçmemiş olmasına dikkat ediniz.
Ambalaj üzerinde lensin numarası yer alır. İki gözü için farklı numarada lens kullananların uygun ambalajı açıp açmadığı konusunda emin olması gerekir. Lenslerin karışmasını önlemek için daima aynı gözden takmaya başlayın. Bazen ambalaj içinden lensi almakta zorlanabilirsiniz. Bu durumda asla cımbız veya benzeri bir alet kullanmayınız. Ambalajı kapalı halde bir iki defa salladığınızda lensinizi rahatlıkla alabilirsiniz.
Lensi kontrol etmek için işaret parmağınızın ucuna yerleştirin ve bir ışık kaynağına doğru tutun. Lensin temiz ve nemli olması gerekir. Çizik, çentik, yırtık veya çatlak bulunmamalı ve küçük parçacıklar yapışmış olmamalıdır. Lens hasar görmüş ise asla kullanmayın ve atın. Yumuşak lensler kuruduğu zaman da kullanılamaz hale gelirler.
Yumuşak lensler iki tarafa da dönebildiği için doğru yönde olduğunun kontrol edilmesi gerekir. Ters olarak göze yerleştirilen bir lens fazla hareket eder, rahatsızlık meydana getirebilir ve iyi bir görme sağlamaz.
Bu kontrol iki şekilde yapılabilir. Birincisinde lensi işaret parmağınızın ucuna yerleştirip şekline bakın. Eğer kenarları bir çanak şeklindeyse yönü doğru demektir. Eğer kenarları dışarı bakıyorsa yönü yanlış demektir ve tersyüz edilerek düzeltilmesi gerekir. İkinci yöntemde ise eğer varsa lensin yazısına bakılır. Yazının lens göze takıldıktan sonra karşıdan bakıldığında düzgün okunacak şekilde olması gerekir.

Lensin göze yerleştirilmesi
Ellerinizi yıkadıktan sonra kurulayınız. Elleriniz ıslak olduğunda kontakt lens ya elinize yapışır ya da kayıp düşebilir. Lensi sağ işaret parmağınızın ucuna yerleştirin. Solak olanlar aynı işlemleri sol elleriyle yapabilirler.
Aynı elinizin orta parmağını kirpiklerinize olabildiğince yaklaştırın ve alt göz kapağını aşağı çekin.· Üst göz kapağınızı yukarı kaldırmak için diğer elinizin parmaklarını kullanın. İşaret parmağınızla yavaşça lensi doğrudan gözünüze yerleştirin. Bunu yapamıyorsanız gözünüzün burun tarafına bakmasını sağlayın ve dış kısımda görünen gözün beyaz kısmına lensinizi yerleştirin. Üçüncü bir alternatif olarak yukarı bakın ve altta görünen beyazlığa lensinizi yerleştirin. İkinci ve üçüncü durumlarda lensin bulunduğu tarafa bakarak gözünüzün üzerine gelmesini sağlayın.
İlk önce alt göz kapağını, sonra da üst göz kapağını serbest bırakın.Yavaşça göz kırpın. Lensinizin artık ortalanmış olması gerekir. Lensleri taktıktan sonra gözlerinizi ovuşturmaktan kaçının.
Lensler gözünüzde rahat değilse veya net bir şekilde göremiyorsanız aşağıdaki durumlar söz konusu olabilir:
Lens gözde ortalanmış olarak durmuyor olabilir. Lens gözün beyazına doğru kaymış olabilir. Bu durumda lensi parmağınızla hafifçe bastırarak masaj yapın ve göz kapaklarınız yardımıyla iterek tekrar yerine yerleştirin. Eğer lens gözünüzden düşmüşse ve kısa ömürlü bir lens kullanıyorsanız yenisiyle değiştirin. Uzun ömürlü bir lens ise oldukça titiz bir şekilde lens solusyonunuz ile birkaç defa yıkayın.
Lensin üzerinde veya altında yabancı bir cisim olabilir. Bu durumda lensi çıkarıp solusyon ile temizledikten sonra tekrar takın.
Lensiniz yırtılmış veya hasar görmüş ise tekrar gözünüze yerleştirmeyin ve atın.Bulanık görme varsa lensi yanlış göze takmış ya da ters takmış olabilirsiniz. Böyle bir durum söz konusu değilse yine de lensi gözünüzden çıkarıp temizledikten sonra tekrar takın. Hala görmeniz netleşmiyorsa ve rahat değilseniz lensinizi çıkarıp doktorunuza başvurun.

Lensin çıkartılması
Ellerinizi yıkayın ve kurulayın. Çıkarma işlemini lensi düşürüp kaybedebileceğiniz lavabo gibi ortamlarda yapmayın.

Yumuşak lensler için:

Yukarı bakarken orta parmağınızla alt göz kapağını aşağı doğru çekin. İşaret parmağınızın ucunu lensin kenarına getirin ve gözünüzün beyaz tabakasına doğru aşağı kaydırın. Baş ve işaret parmaklarınız yardımıyla lensi hafifçe sıkarak dışarı çıkartın.
  • İkinci bir yöntem olarak alt göz kapağını aşağı doğru çektikten sonra burnunuza doğru bakın. Lensi gözün dışta kalan beyaz kısmına doğru çekin, baş ve işaret parmaklarınız yardımıyla hafifçe sıkarak dışarı çıkartın.
Gaz geçirgen sert lensler için:
  • Orta parmağınızın ucunu üst kapağınızın ortasına, yüzük parmağınızın ucunu da alt göz kapağınızın ortasına yerleştiriniz. Gözlerinizi parmaklarınızın yardımıyla mümkün olduğu kadar açıp kulaklara doğru çekerek dümdüz ileriye doğru bakınız. Göz kapaklarınız lensin kenarlarına basınç yapacağı için lensiniz kolayca gözünüzden çıkacaktır.
  • Bir elinizin baş parmağını ve işaret parmağını kullanarak lens ortaya çıkacak şekilde göz kapaklarınızı aksi yönlere doğru çekiniz. Diğer elinizle lens vantuzunu tutarak göze alttan yaklaşınız. Vantuzu, üstündeki delik lensin üzerine gelecek şekilde dikkatlice lensin yeterince yakınına yerleştiriniz. Vantuzu, hafifçe lense bastırınız, hafif eğerek geri çekiniz. Böylece lens vantuzun üzerine yapışacaktır.
  • Üst ve alt göz kapakları arasına lensi sıkıştırarak dışarı çıkmasını sağlayınız. Hiçbir zaman parmağınızı gözünüzün üzerinde lensinizi aramak için gezdirmeyin. Lensinizi çıkartmaya başlamadan önce kornea üzerinde olduğundan emin olun. Gözlerinizi ayrı ayrı kapayarak görüşünüzü kontrol edin, bir bozukluk farkederseniz lensiniz gözünüzden düşmüş olabilir. Lensinizin herşeye rağmen gözünüzde olduğundan eminseniz çıkartılması için iyi bir yardımcıya ihtiyacınız var demektir. Hiçbir zaman yumuşak lenslerinizi çıkartmak için vantuz kullanmayın. Gaz geçirgen sert lenslerin çıkarılmasında vantuz kullanılabilir.
  • Yumuşak lensler gözde uzun süre kaldığı zaman hafif kuruma yaparlar ve bu şekilde çıkarıldıklarında kenarları birbirine yapışabilir. Bu durumda lensi ayırmaya çalışmayın. Lens solusyonuyla ıslatıp biraz bekledikten sonra lens kolayca açılacaktır.
Kontakt lensin bakımı
Lens bakım malzemelerini devamlı elinizin altında bulundurmakta fayda vardır.
  • Temizlik için düz bir yüzey seçin. Lavabo gibi lensi kaybedebileceğiniz veya kirlenmesine sebep olabileceğiniz ortamları seçmeyin. Lensi takacağınız yerde küçük bir ayna bulunsun.
  • Lensleri tutmadan önce mutlaka ellerinizi yıkayıp durulayın ve kurutun.
  • Karıştırmamak için temizliğe her zaman aynı lensten başlayın.
  • Lens kabına lens solusyonu doldurun.
  • Çıkardığınız lensi avucunuzda birkaç damla lens solusyonu ile temizleyin. Lensin heriki tarafını işaret parmağınızın etli kısmı ile silin.
  • Lensi duruladıktan sonra kabına yerleştirin. Lens kabındaki solusyonun yumuşak lens kullanıldığı takdirde en azından lensi örtecek kadar olması gerekir. Sert lenslerin kuruması lensi bozmasa da lensin dezenfeksiyonu ve rahat kullanımı için nemli tutmakta fayda vardır.
  • Dezenfeksiyon için lensleri solusyonda en az 4 saat tutmak gerekir. Bu süre sonunda bazı solusyonlarda lens, kabından alır almaz göze takılabilirken bazılarında başka bir solusyonla yıkamak gerekebilir. Yine bazı lenslerde bu 4 saat içinde nötralizasyon hadisesi meydana gelir ve süre bitmeden lens direkt göze takılamaz. Lenslerinizi her çıkarışınızdan sonra dezenfekte etmek, tahrişe veya enfeksiyona neden olan mikroorganizmaların ölmesini sağlar.
  • Lensi gözünüze taktıktan sonra lens kabını solusyonla çalkalayıp ağzını kapatın. Lensi kabına koyacağınız her zaman mutlaka yeni solusyon doldurun.
  • Uzun ömürlü lens kullanımında birkaç haftada bir protein temizliği yapmak gerekir. Bu işlem için lens kabının gözlerine yeni solusyon doldurulur ve her birine bir adet protein temizleme tableti konularak çözülür. Lenslerinizi çıkarıp temizleyin ve duruladıktan sonra kutusuna yerleştirin. Lenslerin solusyona iyice batmasını sağlayın. Kapakları kapatın ve kutuyu hafifçe sallayın. 15 dakika bekleyin. Lensleriniz çok kirliyse bu süreyi 1-2 saate kadar uzatabilirsiniz. Lenslerini kutusundan çıkarıp lenslerinizi ve lens kutusunu lens solusyonu ile temizleyin. Sonra kutuya solusyon doldurup lenslerinizi koyarak normal dezenfeksiyon işlemini başlatın.
  • Tam renkli lenslerin temizlenmesi ve sterilizasyonunda sorbik asit ve potasyum sorbat ihtiva eden salin solusyonu, Optisoft polyquad solusyon, opticlean ve Mirasol solusyon kullanmayın.

Kontakt lens kullanırken makyaj


Lens kullanırken makyaj yapmak mümkündür. Ancak lenslerin makyaj malzemesi ile kirlenmemesine özen göstermeniz gerekir.
Cildinizi temizlerken: Önce lenslerinizi çıkarınız, sonra temizleme emulsiyonu ve göz makyajı temizleyicisini kullanınız.
Gece kremi:Yatmadan önce lenslerinizi çıkaracağınıza göre her zaman olduğu gibi gece kremi kullanabilirsiniz. Sabahları yüzünüzü ılık suyla yıkamalısınız. Eğer gözlerinizin etrafı yağdan arınmış olursa lenslerinize hiçbir şey olmaz.
Gündüz kremi: Likid krem yerine fazla akıcı olmayan bir krem kullanınız. Gözlerinizin etrafına sürerken çok dikkatli olmalısınız. Bu bölgeye hiç krem sürülmemesinde yarar vardır.
Makyaj malzemesi:Lensleri her zaman göz makyajı yapmadan önce takın. Makyaj malzemesi seçerken yağlı olanlardan çok nemlendirici özellikte olanları tercih edin. Göze yağlı makyaj veya krem uygulandığı takdirde bunların göz kırpma hareketiyle gözün yakınına gelip lense bulaşma tehlikesi vardır. Bu lensinize zarar vermese de görüşünüzü bulandırır. Ayrıca göz kapağının iç kenarında kullanılan makyaj malzemelerini kullanmayın. Çünkü bu gibi makyaj malzemeleri kontakt lens yüzeyini kirletip rahatsızlığa yol açabilir. Lensler gözünüzdeyken makyajınızı silmeniz mümkündür. Bunu yaparken makyajın ya da makyaj temizleyici malzemenin lensinize değmemesine özen gösterin.
Maskara:Rimeli her zaman lenslerinizi takmadan önce uygulayınız. Bir iki dakika kurumasını bekleyip sonra fırçalayınız. İçinde kirpik uzatmaya yarayan küçük katkı kıllar bulunan rimelleri kullanmayınız, zira bu kıllar düşebilir ve lenslerinizi kirletibilir. Hergün rimel kullanmak istemiyorsanız kuaförünüzden kirpiklerinizi boyatmanın mümkün olup olmadığını sorun. Rimel hiçbir zaman göz yaşı sıvısına bulaşmamalıdır.
Göz farı: göz farının sıvı, krem ya da kompakt toz gibi birçok alternatifleri mevcuttur. Hepsinin kendine göre avantajları vardır. Sıvı ve krem olanlarının uygulanması kolaydır. Kompakt toz farlar için uygulayıcı mevcut olup, bununla farı sürerken önce nemlendirilmesi gerekir, ayrıca far göze cömertçe sürülmemelidir.
Göz kalemi: Bu kullanmamanız gereken yegane makyaj malzemesidir. İçerdiği maddelerden dolayı lensinizin lekelenme tehlikesi vardır ve sürekli temizlemek lenslerinizin ömrünü azaltır.
Saç spreyi: Saçınızı lenslerinizi takmadan önce yapmanız en akıllıcası olur. Lenslerinizi takmış bulunuyorsanız sprey sıkmadan önce gözlerinizi kapatmayı unutmayınız.

Kontakt lensin çıkarılmasını gerektiren durumlar
  • Gözde kaşıntı, yanma veya batma,
  • Gözde bir şey varmış hissi
  • Aşırı sulanma, normal olmayan göz akıntısı veya kızarıklık
  • Görüş bulanıklığı, nesnelerin etrafında gökkuşağı veya harelenme görüntüsü
  • Lenslerin ilk takıldıkları zamana göre daha fazla rahatsızlık vermesi
  • Lensi çıkardığınız zaman rahatsızlık hissi ortadan kalkıyorsa lenste hasarlanma, kir veya yabancı cisim olup olmadığını kontrol etmek için yakından incelemeniz gerekir. Hasarlanma varsa lens atılmalı ve yeni bir lens kullanılmalı, kir ve yabancı cisim varsa temizliği yapılmalıdır. Bunlara rağmen problem devam ederse derhal doktorunuza danışınız. Burada bahsedilen şikayetler herhangi bir enfeksiyon ya da daha ciddi bir durumun habercisi olabilir
Kontakt lens kullanımı esnasında karşılaşılan sorunlar
Kontakt lensler bazı gözlerde kuruluk meydana getirebilir. Bu durumda kayganlaştırıcı ve ıslatıcı damlaları kullanmanız uygun olur. Eğer kuruluk hali devam ederse göz doktorunuza başvurmanız gerekir. Lens gözünüze yapışmış yani hareketi durmuş ise bir kayganlaştırıcı solusyon uygulayın ve lensi çıkarmayı denemeden önce serbestçe hareket etmesini bekleyin. Lens hala yapışmaya devam ediyorsa derhal göz doktorunuza başvurun.
Bazı gözlerde göz yaşı salgısında artma meydana gelebilir. Bu durum özellikle alışma sürecinde olan kişilerde daha sıktır.
Gözde yabancı cisim hissi. Toz parçacıkları, lens yüzeyinde kirlenme veya çizikler, lensi aşırı uzun süre takma veya lensi çıkarırken gözü zedeleme bu duruma sebep olur. Bu durumda lensinizi çıkarın, temizleyin. Çizik veya yırtık tespit ederseniz lensi takmayınız. Ayrıca lensleri önerilen süreden daha uzun süre takmamaya çalışın.
  • Ağrı.Gözde yabancı cisim hissine sebep olan faktörler ağrıya da neden olabilir. Önerilere dikkat ettiğiniz takdirde gözde yabancı cisim hissi ve ağrı devam ediyorsa fazla beklemeden doktorunuza müracaat etmeniz gerekir. Gözlerde yanma, batma, kaşıntı ya da sulanma. Lens yüzeyinde temizleme solusyonu veya sabun kalmış olabilir. Lenslerinizi çıkarıp iyice yıkadıktan sonra yeniden takmanız gerekir.
  • Gözde kızarma. Gaz geçirgen sert lens kullananlarda alışma sürecinin bir belirtisi olabileceği gibi gözde bir enfeksiyona da işaret ediyor olabilir. Kontakt lense alışmış bir gözde aniden kızarıklık meydana gelmişse hemen doktora müracaat etmek gerekir.
  • Işık hassasiyeti. Yine gaz geçirgen sert lenslerin alışma döneminde olabilir. Ayrıca kornea enfeksiyonunda da ışık hassasiyeti meydana gelebilir.
  • Işık etrafında gökkuşağı ya da hareler görme. Lensin merkezde durmamasından veya korneada ödem oluşmasından kaynaklanabilir.
  • Bulanık görme. Normalde net gördüğünüz bir lensle bulanık görmeye başlamışsanız lensleriniz kirli olabilir. Uzun süreli kullanımda da bulanık görme meydana gelebilir. Bir günlük bir takma süresinden sonra lenslerinizi çıkartınca birkaç saat süre ile bulanık görebilirsiniz. Bu geçici bir şikayettir.
  • Göz yorulması. Uykusuzluk, gözlerin okuma ve çalışmada uzun süre kullanılması sonucunda meydana gelir. Lensleri takma süresini azaltarak gözlerinizi dinlendirmeniz gerekir.
  • Lenslerin korneadan kayması veya düşmesi. Çocuklarda sık rastlanan bir durumdur. Ancak erişkinlerde olması lenslerde bir uygunsuzluğa işaret ediyor olabilir. Doktorunuza danışmanız gerekir.
  • Kornea ülseri. Kontakt lens kullanımda en çok korkulan durumdur. Yukarıda belirtilen durumların çoğuna neden olabilir. Lensi çıkarıp gözünüzü dinlendirmenize rağmen şikayetler geçmiyorsa fazla beklemeden doktora müracaat etmek gerekir. Bu durum tespit edildiğinde bir süre kontakt lens kullanımına ara verip gözünüzün tedavisinin yapılması gerekecektir.
  • Allerji. Kontakt lens kullanımının herhangi bir döneminde meydana gelebilir. Gözlerde kaşıntı, yanma, batma, sulanma ve kızarıklık gibi şikayetler olabilir. Lenslerin çıkarılarak tedavisinin yapılması gerekir.
  • Korneada damarlanma. Lenslerin uygun olmayan şekilde kullanılması, uygun olmayan lens kullanılması ve göz kontrollerinin aksatılması sonucunda meydana gelir. Zamanla görmeyi etkileyebilir ve kontakt lens kullanımını engelleyebilir.
  • Lens kullanırken gözünüze herhangi bir kimyasal madde kaçarsa derhal gözleri bol suyla yıkayın, lensleri hemen çıkartın ve atın. Acilen göz doktorunuza ya da acil servise başvurun.

Kontakt lens kullanımıyla ilgili ilginç notlar


Yıllık kornea ülseri görülme sıklığı kontakt lenslerini gündüzleri kullananlar arasında 10.000 kişide yaklaşık 4.1 olurken kontakt lenslerini geceleri de çıkarmayanlar arasında bu oran 10.000 kişide 20.9'dur.
Günlük kullanım için üretilen bir lens geceleri de çıkarılmadan kullanıldığında kornea ülseri riski lenslerini uyku sırasında çıkaranlara göre 9 kat fazladır.
Sigara içen kontakt lens kullanıcılarında ülseratif keratit riskinin sigara içmeyenlere göre 3 ila 8 kat fazla olduğu tahmin edilmektedir.
UV koruması olan lensler UV ışınlarına karşı korur ama UV ışınlarını absorbe edebilen bir güneş gözlüğünün yerini tutamaz.

Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 07:43
WiLsPaCe - avatarı
WiLsPaCe
Ziyaretçi
28 Temmuz 2007       Mesaj #3
WiLsPaCe - avatarı
Ziyaretçi

Glokom ve Tedavisi


Glokom, göz içi basıncı yüksekliği, görme alanı ve görme sinirinde kalıcı hasarlara yol açan, giderek görme keskinliğini azaltan bir hastalıktır. Tüm dünyada körlüğün önde gelen nedenlerinden biridir. Her yaşta görülebilir.
Ad:  glokome.jpg
Gösterim: 2713
Boyut:  37.7 KB

Glokom ve Göz içi Basıncı İlişkisi
Göz, ön ve arka segment olarak iki bölümden oluşur. Bu iki bölümü birbirinden ayıran yapı lenstir. Ön segment de yine ön ve arka kamara olarak iki bölümden oluşur. Bu iki bölümü ise iris dediğimiz gözün renkli tabakası ayırır. Ön kamarayı önde kornea sınırlar. Bu bölüm aköz denilen bir sıvı ile doludur. Aköz sıvısı lensin bağlantı noktalarının yakınındaki silier cisimden salgılanır, lensin ön yüzeyinden akarak ön kamaraya gelir. Burada lens ve korneanın beslenmesini sağlar. Ayrıca gözün şeklini oluşturacak basıncı meydana getirir. Bu basınca göz içi basıncı (GİB) denir. Görmenin korunması için bu basıncın belli sınırlar içinde korunması şarttır.
İnsanların çoğunda GİB 14-16 mmHg civarındadır, 10-21 mmHg değerleri normal kabul edilir, 22 ve üzerindeki değerler şüpheli veya anormaldir.
Silier cisimden salınan aköz sıvısı göz bebeğinden ön tarafa gelip iris ile korneanın birleşim yerindeki açıda trabeküler ağ denilen yapıdan süzülür. Devamlı bir döngüsü vardır. Bu döngü, göz bebeğinden geçiş esnasında ya da trabeküler ağ ve sonrasında engellenecek olursa GİB yükselmeye başlar. Artan basınç sağlam yapıya sahip gözü bir balon gibi patlatamaz. Bunun yerine en zayıf noktası olan görme sinirinin göze giriş yerine basınç yaparak sinir liflerini öldürür. Böylece kalıcı bir görme kaybı meydana gelir. Bu nedenle erken tanı ve tedavi önemlidir.

Glokom çeşitleri nelerdir?


Açık açılı glokom:
En sık görülen glokom tipidir. Toplumun yaklaşık %1'inde ve daha çok 40 yaşın üzerinde görülür. Erken dönemde hiç bir belirti vermez. Göz içi basıncı yavaşça yükseldiği için belirtiler yavaş bir şekilde başlar, kornea başlangıçta bulanmaz, ağrı hissedilmez. Görme yavaş yavaş kaybedildiği için geç dönemlere kadar hasta bunun farkına varmayabilir. Görme kaybının farkına varıldığı zaman da hasar kalıcı hale gelmiştir.
Açık açılı glokomda, gözün drenaj bölgesi olan trabeküler ağda henüz tam çözemediğimiz bir direnç oluşturmaktadır. Bu, kronik bir hastalıktır. Kalıtsal olma ihtimali vardır. Günümüzde kesin tedavisi yoktur, fakat eldeki imkanlarla hastalığın ilerlemesi yavaşlatılabilir ya da durdurulabilir. İlaçların ömür boyu kullanılması gerekebilir.

Normal basınçlı glokom:Düşük basınçlı glokom olarak da bilinir. Normal GİB'na rağmen görme alanı kaybı ve görme siniri hasarı vardır. Bu kişilerde görme sinirinde bir dolaşım bozukluğu söz konusu olduğu için GİB'nın daha aşağılara çekilmesi gerekir.
Bir de bu durumun tam tersi vardır. GİB yüksek olmasına rağmen görme alanı kaybı ve görme siniri hasarı görülmez. Buna da göz hipertansiyonu denir ve tedavi gerektirmez. Ancak ileride glokoma dönüşebileceği için takip gerekir.

Açı kapanması glokomu:
Kalıtsal olabilir ve aynı ailenin farklı bireylerinde aynı anda görülebilir. Asyalılarda ve hipermetroplarda daha sıktır. Bu kişilerde ön kamara normal kişilere göre daha sığdır. Kornea ve iris arasında trabeküler ağın bulunduğu açı dardır. Yaşlandıkça da lensin büyümesine bağlı olarak bu açı daha da daralır ve GİB yükselir.
Açı tamamen kapandığında ise akut glokom meydana gelir.
Akut glokomda GİB aniden yükselir. Hasta çok ağrı hisseder, hatta bulantı ve kusma olabilir. Göz kızarır, kornea bulanıklaşır. Hasta ışık çevresinde haleler görür ve görme azalır. Bu, acil bir durumdur. Tedavi geciktirilirse görüş kaybedilir. Trabeküler ağ sıkarlaşarak hastalık kronik hale geçebilir ve bu durumun tedavisi daha da zordur.
Çoğu atak karanlıkta veya stresli durumlarda meydana gelir. Zira bu durumlarda göz bebeği büyür ve açı daralır. Ayrıca göz bebeğini büyüten antidepresanlar, grip ilaçları, antihistaminikler ve bulantı ilaçları da gözde glokom krizini kolaylaştırabilir. Hafif olan ataklar ışıklı ortama geçmek veya uyumakla kendiliğinden yatışabilir. Çünkü bu durumlarda göz bebeği küçülür.
Akut atak, göz bebeğini küçülten ve aköz salgısını azaltan ilaçlarla durdurulabilir. GİB normal düzeyine indiğinde lazer iridotomi yapılması gerekir. Yani lazerle irise bir delik açılır. Böylece arka kamaradaki sıvı ön kamaraya kolayca geçebilir. Bu girişim damlayla göz uyuşturulduktan sonra yapılır ve birkaç dakika sürer. Diğer göze de tedbir amacıyla yapılabilir. Çünkü bir gözdeki açı dar olunca diğerinin de dar olma ihtimali yüksektir. Açının dar mı yoksa geniş mi olduğu gonioskopi ismi verilen bir teknikle anlaşılabilir.
Tüm açı kapanması glokomu olan kişilerde atak meydana gelmez. Bazılarında kronik açı kapanması glokomu meydana gelir ve bu durumda da belirtiler az olur. İris, drenaj bölgesini yavaşça kapatır ve skar oluşur. Skar dokusu epeyce ilerleyene kadar basınç yükselmeyebilir.

Pigmenter glokom:Bir açık açılı glokom şeklidir. Erkeklerde daha sık görülür. Genellikle 20-30 yaşlarında başlar. Miyoplarda daha sıktır. Bu kişilerde iris lense yakın olup hareketi esnasında göze renk veren pigment aköze dökülür ve trabeküler ağı tıkar. Böylece GİB yükselir.

Eksfoliasyon sendromu:İleri yaşlarda bazı kişilerde lens üzerinde saç kepeği gibi bir materyal birikir. İrisin hareketiyle bu materyal yerinden ayrılarak pigmentle birlikte drenaj kanallarını tıkar.

Neovasküler glokom:

Çok ağır bir glokom şeklidir. Gözün sinir tabakasında şeker hastalığına bağlı tutulum, damar tıkanıklığı veya herhangi bir şekilde beslenmesini engelleyen bir durum olduğunda iriste anormal damarlar gelişir ve bunlar ilerleyerek açıyı örterler.
Yaralanma sonrası oluşan glokom: Göze darbe alınması, kimyasal yanıklar veya delici yaralanmalar akut veya kronik glokoma yol açabilir. Sebebi genellikle drenaj sisteminin bozulmasıyla ilgilidir. Bu nedenle göz yaralanması geçiren kişilerin belli aralıklarla kontrolden geçmesi gerekir.

Konjenital glokom:
Doğuştan itibaren vardır. Birkaç ay içinde gözde belirgin bir büyüme, sulanma ve bulanıklaşma ile kendini belli eder. Erken cerrahi tedavi yapılmazsa körlükle sonlanır.

Kimler glokom riski taşır?


Öncelikle herkesin bu hastalık yönünden dikkatli olması ve düzenli kontrolden geçmesi gerekir. Fakat bazı kişiler normal topluma göre daha yüksek risk altındadırlar:
  • 40 yaşını geçenler,
  • Akrabalarında glokom bulunanlar,
  • GİB anormal şekilde yüksek seyredenler,
  • Şeker hastalığı,
  • Yüksek miyopi,
  • Uzun süreli kortizon kullanımı,
  • Göz yaralanması,
  • Yüksek kan basıncı,
  • Şiddetli kansızlık ve şok geçirilmiş olması.
Glokom nasıl tespit edilir?
Glokomun en iyi tespit yöntemi düzenli göz muayenelerinin yapılmasıdır. Göz doktoru bu hastalığı tespit etmek için aşağıdaki muayeneleri uygular:

GİB ölçümü:
Günümüzde en yaygın kullanılan iki yöntem vardır. Bunlardan birinde göz damlayla uyuşturularak alet göze değdirilir. Diğerinde ise hava ile ölçüm yapıldığı için göze herhangi bir şey damlatılmaz.
Optik sinir hasarının değerlendirilmesi: Oftalmoskop denilen bir aletle göz bebeğinden direkt olarak görme siniri değerlendirilir. Bilgisayarlı yeni bazı alet ve yöntemlerle optik sinir hasarı ve sinir lifleri tabakasının kayıpları sayısal olarak da değerlendirilebilmektedir.

Görme alanı: Görme siniri hasarını fonksiyonel olarak gösterir. Günümüzde genellikle bilgisayarlı olanı tercih edilmektedir. Bu metotta çene yarım küre şeklindeki bir cihazın önüne yerleştirilir. Işık gördükçe hastadan düğmeye basması istenir. Testin sonunda bilgisayar görme alanını kağıda basarak verir.
Gözün drenaj açısının incelenmesi: Göze gonyolens denilen özel ayna ve mercek sistemleri uygulanarak değerlendirilir.

Glokom nasıl tedavi edilir?


Glokom tedavisindeki amaç hastalığın iyileştirilmesi değildir. Çünkü öyle bir tedavi yoktur. Amaç GİB'nın kontrol altına alınarak görme kaybının engellenmesidir. Bu amaçla göz damlaları, ağızdan alınan ilaçlar, lazer, ameliyatlar veya bunların birkaçı bir arada uygulanabilir:

Göz damlaları:
GİB'nın kontrol altına alınabilmesi için damlaların doktorun önerdiği şekilde düzenli olarak kullanılması gerekir. İlacın gözdeki etkisini artırmak için uygulama sonrası bir süre gözleri kapamak iyi olur. Tüm göz damlaları içerdiği koruyucu maddeler nedeniyle gözde yanma ve batma hissi yapabilir, fakat bu hisler kısa sürer.

Ağızdan alınan ilaçlar:
Bazen damlalar GİB'nı kontrol altına almaya yeterli olmayabilir. Damlalardan daha fazla yan etkiye sahip olan bu ilaçlar da aköz üretimini azaltarak etkili olurlar.
İlaç kullanımında önemli bir prensip olarak doktorlarınıza mutlaka bütün kullandığınız ilaçları ve sizde meydana getirdiği yan etkileri söylemeniz gerekir.

Lazer:
İlaçlarla yeterli sonuç alınamadığında, ilaçlara uyum sağlanamadığında veya üstesinden gelinemeyen yan etkiler görüldüğünde cerrahiye müracaat edilir. Lazer cerrahisi normal cerrahiye geçmeden önce bir ara basamak oluşturur. En sık yapılan uygulama trabeküloplastidir. Bu girişim 15-20 dakika sürer, acısızdır ve ameliyathane şartları olmaksızın yapılabilir. Lazer, göze delik açmaz. Drenaj kanallarını gererek etki sağlar. Lazer cerrahisi sonrası GİB, bir-iki haftada düşeceği için ilaçlara devam edilebilir. İkinci bir uygulama şekli iridotomidir. Bu girişimle açı kapanması glokomu olan kişilerde irise bir delik açılarak göz sıvısının çıkışı kolaylaştırılır.

Cerrahi tedavi:

En yaygın yapılan ameliyat trabekülektomidir. Trabeküler ağın bir kısmı çıkarılır. Böylece aközün dışa akımı kolaylaştırılmış olur. Ameliyat sonrası görme eski haline birkaç haftada döner, ama ameliyat öncesi kaybedilen görme kazanılmaz. Ayrıca hastaların bir kısmında katarakt gelişebilir.
Gerek lazer, gerekse normal cerrahi sonrası bazı hastalarda yine ilaç kullanımına devam etmek gerekebilir.

Glokom tedavisi, hasta ve doktordan oluşan ikili bir takımla yapılır. Göz doktoru glokom tedavisini planlar, fakat ilaçları düzenli olarak kullanmak hastanın sorumluluğundadır. Doktorun bilgisi olmadan ilaç düzeninin ve miktarının değiştirilmesi sakıncalıdır.

Glokom-Baş ağrısı ilişkisi


Baş ağrısı, en sık sağlık problemlerimizden biridir. Çoğu kimse baş ağrılarının ciddi bir problem olmadığını ve sıklıkla stres, yorgunluk gibi nedenlere bağlı olduğunu düşünür. Sıklıkla baş ağrısının, gözleri yoran uygunsuz gözlüklere veya göz problemlerine bağlı olduğunu düşünülür, fakat bu doğru değildir. Yani göz yorgunluğu ve görme problemleri baş ağrılarının ana sebeplerinden değildir. Baş ağrısı-göz ilişkisine değinmekte yarar vardır.

Baş ağrılarının sebepleri nelerdir?
Sık görülen baş ağrıları aşağıdaki gruplara ayrılabilir:
  • Gerilim-tipi baş ağrıları;
  • Migren;
  • Baş, göz, kulak, diş vs. hastalıkları
Gerilim-tipi baş ağrıları en sık görülen grubu oluşturur. Ağrı alın, şakak, boyun veya göz çevresi gibi alanlarda hissedilebilir. Gerilim-tipi baş ağrıları, iş veya ev hayatındaki bazı sıkıntılı durumlar sonucu meydana gelebilir. İlginç bir pozisyonda uyuma veya çalışma, uzun süreli yakın görüş gerektiren iş yapma, dişleri sıkma, uyku esnasında dişleri gıcırdatma ve aşırı sakız çiğneme de bu tip baş ağrılarına neden olabilir. Bunlar genellikle geçicidir ve basit bir ağrı kesici ile kolayca giderilir. Diğer taraftan devamlı ağrı kesici kullanmak da baş ağrılarını kötüleştirir.

Migren sık görülen bir baş ağrısıdır. Migren ağrısı, baş derisinin ve beyni çevreleyen zarın kan damarlarındaki bir reaksiyonla ilişkilidir, fakat migrenin gerçek sebebi henüz bilinmemektedir. Her on kişiden birinde migren görülür. Bazı kişilerde özellikle migrene eğilim vardır ve aynı ailede geçiş gösterebilir. Küçük çocuklarda bile migren olabilir.
Migren, farklı kişilerde farklı belirtiler verebilir. Migren baş ağrısı olan pek çok kimse yanlışlıkla sinüziti olduğuna inanmaktadır. Yaygın kanaatin aksine sinüs baş ağrıları sanıldığı kadar yaygın değildir.

Göz hastalığına bağlı baş ağrıları, genellikle hastalığın olduğu tarafta göz veya kaş bölgesinde hissedilirler. Bu baş ağrılarına genellikle başka belirtiler eşlik eder:
  • Görme bulanıklığı;
  • Işıkların çevresinde haleler;
  • Işığa aşırı duyarlılık.
Baş ağrıları, yüksek kan basıncına bağlı olarak meydana gelebilir. Uzun süren veya tekrarlayan baş ağrıları olduğunda kan basıncını ölçmekte fayda vardır. Buna karşın kan basıncı yüksek seyredipte başı ağrımayan pek çok kişi de mevcuttur.
Beyin tümörü veya hastalığına bağlı baş ağrısı nadirdir.

Göz yorgunluğuna bağlı baş ağrısı olur mu?
Uzun süreli gözlerin kullanımı her türlü baş ağrısını artırır, fakat göz yorgunluğuna bağlı baş ağrısı ancak gözlerin çok uzun süre kullanımından sonra ortaya çıkar. Baş ağrıları sıklıkla gözde problem var gibi belirti verdiği için kronik baş ağrısı çeken kişiler bir göz muayenesinden geçmeyi tercih ederler. Göz ağrılarının nadiren göz hastalığı veya gözlüğe ihtiyaçtan kaynaklanmasına rağmen göz doktoru da baş ağrısının sebebini bulma konusunda yardımcı olabilir.
Göz hastalığı varsa tanısı konur ve göz doktorunuz tarafından tedavisi planlanır. Baş ağrısının sık olmayan bir sebebi varsa daha ileri tetkik ve uygun uzmana sevk gerekebilir. Baş ağrısı yaygın bir problem olduğu için, kronik ve tekrarlayan baş ağrısı olduğunda detaylı bir muayeneden geçirilmeniz önerilir. Bazı olgularda göz muayenesi olmak da gerekebilir. Baş ağrısı olduğunda glokomdan fazla şüphelenilmez, çünkü ani yükselen göz içi basıncı daha çok gözde ağrı yapar.
Son düzenleyen Safi; 17 Temmuz 2016 16:41
DrAm3vLH - avatarı
DrAm3vLH
Ziyaretçi
28 Temmuz 2007       Mesaj #4
DrAm3vLH - avatarı
Ziyaretçi

Az Görme


Az görme nedir?
Gözlük, kontakt lensler veya göz içi lens implantları ile görmeniz artırılamıyorsa sizde az görme mevcut demektir. Bu durum körlükle eş anlamlı değildir. Az gören kişilerin hala işe yarar bir görmesi mevcut olup sıklıkla görme cihazları kullanılarak artırılabilir.
Görme bozukluğu hafif ya da ağır olsun, az görme, görmenizin ihtiyaçlarınızı karşılayamadığı anlamına gelir. Görme artırıcı cihazların kullanımına ancak tıbbi ve cerrahi tedavilerden sonra, ya da bunların fayda sağlamayacağı saptandıktan sonra göz hekimi tarafından karar verilir.
Ad:  azgörme.jpg
Gösterim: 2370
Boyut:  19.3 KB

Az görme sebepleri nelerdir?
Doğumdan varolan bozukluklar, kalıtsal hastalıklar, yaralanmalar, şeker hastalığı, glokom, katarakt ve yaşlanma az görmeye yol açabilir. En yaygın sebebi gözün sinir tabakasının bir hastalığı olan maküla dejenerasyonudur. Maküla dejenerasyonu merkezi görmeyi bozar, tam körlük yapmaz ve çevresel görme korunur.

Az görmenin farklı tipleri var mıdır?

En sık merkezi görme veya okuma bozukluğu görülmesine rağmen çevresel görme azalması veya renkli görüşün kaybolması şeklinde de karşılaşılabilir. Göz; ışık, kontrast duyarlılık veya kamaşmaya karşı uyum yeteneğini kaybedebilir. Farklı az görme tipleri farklı yardımcı cihazlar gerektirir. Örneğin doğuştan az görmesi olan bir kişi ile sonradan az görme gelişen bir kişinin ihtiyaçları farklıdır.

Az görenler nasıl tedavi ediliyor?
Az görenler için geliştirilmiş pek çok yardımcı cihaz vardır. Her durumda görmeyi normale çeviren tek bir cihaz söz konusu değildir. Farklı amaçlar için farklı cihazlar gerekir. Bu cihazlar uzman ekipler tarafından denenerek kullanabilecek kişilere önerilmektedir. Az görenlere yardım cihazları optik olan ve optik olmayan başlıkları altında incelenebilir.

Optik cihazlar nelerdir?
Bunlar büyütme amaçlı lensler veya lens kombinasyonlarıdır ve normal gözlük camlarından farklıdır. Optik cihazlar beş ana grupta toplanabilir:

Büyütücü gözlükler, normal gözlüklerden daha güçlüdür. Bunları kullanırken okunacak materyalin göze çok yaklaştırılması gerekir, aksi takdirde yazı odak dışında kalır. Önce bu durum ürkütebilir, fakat zamanla alışılır. Yakın için tasarlanmışlardır, göze takıldıkları için okunacak materyal rahatça tutulabilir. Büyütücü gözlükler direk olarak bir gözlüğe monte edilebilirler ya da kişinin kendi gözlük numaraları üzerine eklenebilir. Bunların asferik ve teleskopik şekilleri vardır. Teleskopik olanlar daha kaba görünümlü olmalarına rağmen daha uzak mesafeden geniş bir görüş sağlarlar. Asferik olanlar ise estetik görünür, fakat daha kısa mesafeden daha dar alanı gösterirler. Heri ki büyütücü gözlük tipinin pek çok değişik modelleri piyasada mevcuttur.
El büyüteçleri çoğu kimse tarafından bilinir. Bunlarla okunacak materyal normal mesafede tutulabilir. Kırtasiye veya fenni gözlükçülerden temin edilebilirler.
Ayaklı büyüteçler okunacak materyalin üzerine konur. Bazıları kendinden aydınlatmalıdır. Büyüteçler, görüşü normal aktivitelerine yeten fakat kısa süreli yakın görüş gerektiren senet, fatura, telefon rehberi, telefon tuşları, ev aletlerinin düğmeleri vb. gibi şeylerin görülmesinde oldukça faydalıdır. Ellerinde titreme olanlar, görmesi çok düşük olanlar ayaklı, aydınlatmalı büyüteçlerden yararlanabilir.

Teleskoplar uzak büyütme içindir. Elde ya da gözlüğe monte edilerek kullanılabilirler. Özellikle televizyon seyrederken, otobüslerin yazılarını okurken, ilanlara, panolara bakarken çok yararlıdır; gözlük gibi devamlı kullanımları zordur ve deneyim gerektirir.

Kapalı devre televizyon sistemi, bir televizyon ekranına okunacak materyalin büyütülmüş görüntüsünü verir. Bunların büyütme ve kontrastı ayarlanabilir ve kullanımları diğer cihazlardan daha kolaydır. Sadece okumak veya resimlere bakmak için kullanılır. Siyah-beyaz veya renkli olanları vardır. Özellikle öğrenciler ve masa başı işi yapanlar için oldukça faydalıdır. Son zamanlarda maliyetleri de oldukça düşmüştür.

Optik olmayan cihazlar nelerdir?
  • Büyük yazılı kitaplar, gazete ve dergiler;
  • Düzgün yazmaya yardımcı cihazlar;
  • Büyük oyun kartları;
  • Büyük telefon tuşları;
  • Yüksek kontrastlı saat ekranları;
  • Konuşan makinalar (saatler, bilgisayarlar);
  • Yazıyı gösteren ve yüksek sesle okuyan makinalar;
Optik olmayan en basit yöntem görülmesi istenen şeye yanaşmaktır. Görülmesi istenen nesneye yaklaşmak, gözlere zarar vermez.

Az gören kimseler için aydınlatma önemli midir?
Uygun aydınlatma, az görenlere yardım cihazı kadar önemlidir. Benzer bir işi yapmak için 60 yaşında sağlıklı bir kişi, 20 yaşındaki haline göre iki kat aydınlatmaya ihtiyaç duyar. Aydınlatma kaynağı okunacak materyale yakın tutulmalı ve bu amaç için ayarlanabilir kolları olan yüksek yoğunluklu ışıklar kullanılmalıdır. Yansıyan ışıklar siper kullanılarak veya emici lenslerle yok edilebilir.

Az görenlere yardım için hangi hizmetler vardır?
Göz doktorunun tam bir muayene yapması şarttır. Az görmenizin sebebi tespit edildikten sonra bu cihazlar önerilir veya bu cihazların uygulanabileceği bir merkeze sevk yapılır. Hükümetler veya özel kuruluşlar az görenler için sosyal servisler sunabilirler. Bunlar konuşan kitaplar, bağımsız evde yaşayabilme eğitimi ve bazen oryantasyon ve hareketlilik eğitimi olabilir.

Bazen görme alanınızda küçük uçuşan noktalar veya karanlık alanlar görürsünüz. Bunlar genellikle boş bir duvar veya mavi gökyüzü gibi düz bir zemine bakarken belli olurlar. Uçuşan cisimler aslında, gözünüzün içini dolduran ve vitre ismi verilen saydam jel şeklindeki sıvıda bulunan hücrelerin küçük birikintileridir.
Bu nesneler sanki gözün önünde uçuşuyormuş gibi görünmesine rağmen aslında gözün içindedirler. Sizin gördükleriniz onların gözün sinir tabakası üzerine düşen gölgeleridir.Uçuşan cisimler farklı şekillerde olabilirler: Küçük noktalar, çemberler, çizgiler, bulutsu veya ağ şekiller veya tespih taneleri gibi.

Uçuşan cisimlerin sebepleri nelerdir?

İnsanlar orta yaşlara ulaştığında vitre kalınlaşmaya ve büzüşmeye başlar ve gözün içinde kümeleşmeler veya lifler oluşur. Vitre jeli gözün arka duvarından ayrılır. Böylece arka vitre dekolmanı oluşur. Bu durum, uçuşan cisimlerin sık görülen bir nedenidir.
Arka vitre dekolmanı aşağıdaki durumlarda daha sıktır:
  • Miyopi;
  • Göz yaralanması;
  • Katarakt cerrahisi geçirilmiş olması;
  • YAG lazer cerrahisi yapılmış olması;
  • Göz içinde iltihap olması;
Uçuşan cisimler ani gelişirse uyarıcı bir belirti olabilir. 8-10 yaşından itibaren pek çok insanda görülebilir. 45 yaşın üzerindeyseniz ve aniden uçuşan cisimler görmeye başlamışsanız hemen göz doktoruna müracaat etmelisiniz.

Uçuşan cisimler ciddi bir durum olabilir mi?
Büzüşmekte olan vitre retinayı çekerse yırtık meydana gelebilir. O zaman göz içinde hafif bir kanama olur ve kan, yeni oluşan uçuşan cisimler olarak görünebilir.
Retina yırtılması daima ciddi bir problemdir, çünkü retina dekolmanına yol açabilir.
  • Ani bir uçuşan cisim oluştuğunda;
  • Ani ışık çakmaları olduğunda
hemen göz doktoruna müracaat ediniz.
Çevresel görme kaybı gibi ek belirtiler olduğunda da mutlaka göz doktoruna görünmelisiniz.

Uçuşan cisimler için ne yapılabilir?

Retinada yırtık oluşup oluşmadığını bilmeniz gerektiği için aniden uçuşan cisimler gördüğünüzde dotorunuza müracaat etmelisiniz.
Okumaya çalışırken göz önünde görünen cisimler oldukça rahatsız edicidir. Bu cisimleri gözün önünden uzaklaştırmak için yukarı aşağı bakabilirsiniz.
Bir kısım uçuşan cismin sebat edebilmesine rağmen çoğu zamanla kaybolur veya verdiği rahatsızlık azalır. Yıllardır uçuşan cisimler görüyorsanız fakat aniden yenileri oluşmuşsa yine hemen göz doktoruna müracaat etmeniz gerekir.

Işık çakmalarına ne sebep olur?
Vitre jeli retinaya sürtündüğü veya onu çektiği zaman şimşek çakar gibi ışıklar görürsünüz. Göze darbe alındığında da yıldızların uçuşması tarzında ışıklar görülür.
Işık çakmaları beş-on hafta veya ay boyunca tekrar tekrar olup kaybolabilir. Yaşınız ilerledikçe ışık çakmaları daha da artar. Ani ışık çakmaları gördüğünüzde retina yırtığı olabileceği için derhal göz doktoruna görünmeniz gerekir.

Migren
Bazı kimseler, ışık çakmalarını sıklıkla 10-20 dakika kadar süren zigzaglı veya dalgalı çizgiler halinde görebilirler. Bu tip ışık çakmaları genellikle beyindeki kan damarlarının spazmına bağlıdır ve migren denir.
Işık çakmalarını başağrısı izlerse buna migren başağrısı denir. Fakat başağrısı olmadan da zigzaglı veya dalgalı çizgiler görülebilir. Bu durumda ışık çakmalarına göz migreni veya başağrısız migren denilir.

Gözleriniz nasıl muayene edilir?

Önce damlalarla göz bebekleriniz genişletilir. Retina ve vitre dikkatle izlenir. Gözleriniz genişletildiği için bulanık görme meydana gelir. İlaçla gözbebeğinizin büyümesi geçicidir. 10-12 saat sonra gözbebeğiniz eski halini alır ve gözünüzde kalıcı bir zarar meydana gelmez. Bulanık görme nedeniyle arabanız varsa yanınızda onu sürecek birini getirmeniz gerekir. Yaşlandıkça uçuşan cisimler ve ışık çakmaları artmaya başlar. Tüm uçuşan cisimler ve ışık çakmaları ciddi olmamakla birlikte retinanızda bir hasar olup olmadığını anlamak için iyi bir göz muayenesinden geçirilmeniz şarttır.
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 07:57
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Temmuz 2007       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Göz Muayeneleri


GÖRME DEĞERLENDİRMESİ
Görme değerlendirmesi göz muayene ve check-up'larının vazgeçilmez bir bölümünü oluşturur. Görme düzeyi sonraki yapılacak değerlendirmeler açısından önemli bir yer tutar. İnsanlar karşılaştırma şansına sahip olmadıkları takdirde dünyayı algıladıkları gibi zannederler ve kapasitelerinin boyutunu tasavvur edemezler. Normal gördüğünü zanneden pekçok kimse arkadaşlarının görebildiği şeyleri göremediği zaman derhal doktora müracaat eder.
Ad:  Göz Muayeneleri.jpg
Gösterim: 2237
Boyut:  30.9 KB

Görme azlığı göz hastalıklarının meydana getirdiği şikayetler arasında ilk sırayı tutar. Muayenelerde özel büyüklükteki harflerle görme test edilir. On sıradan oluşan bu harflerden en az dokuz sırayı bilenler normal görmeye sahip olarak kabul edilir. Okullarda yapılan görme muayeneleri en basit düzeydeki check-up'a bir örnek olarak gösterilebilir. Bu şekilde eksik gördüğü tespit edilen çocuklar daha ileri muayeneye sevk edilerek tedavilerinin yapılması sağlanır.

Çok küçük çocuklarda görme muayenesi ayrı bir öneme sahiptir. 3 yaşın altındaki çocuklarda görme durumunun değerlendirilmesi için belli başlı testler mevcuttur. Ayrıca diğer yapılacak muayeneler de görme konusunda belli bir fikir verir. 3 yaşından büyük çocuklar genellikle E harfinin yönü öğretilerek görme muayenesine alınabilir. İleri düzeydeki görme bozuklukları anne-babanın da farkedebileceği bulgular meydana getirir. Orta düzeydeki görme bozuklukları ise yıllarca farkedilmeden kalabildiği gibi sebep olan hastalığın durumuna göre de ilerleme yapabilir.

GÖZ NUMARASININ BELİRLENMESİ

Az görmenin önemli nedenlerinden biri gözlerde miyop, hipermetrop veya astigmatizma gibi bir kusurun bulunuşudur. Bu kusurlar çoğunlukla iki gözde mevcut olur. Bazen bir göz normal diğeri kusurlu olur, bazen de iki gözde farklı kusurlar bulunabilir.
Kırılma kusurları yaşa göre farklı dağılım gösterir. Çocuklarda ve küçük yaşlarda hipermetropi ön planda iken ileri yaşlarda miyop ve astigmatizma sıklığı artar. 40 yaşından sonra ise presbiyopi dediğimiz ve hipermetrop gibi tashihi yapılan yakın görme bozukluğu meydana gelir.

Kusurların farklı yaşlardaki tashih ve tedavisi de farklılık gösterir. Örneğin okula başlamadan önceki dönemlerde görülen kusurlar çok yüksek olmadığı ve iki göz arasında fazla fark olmadığı sürece tedavi edilmezler. Numara çok yüksek olduğunda veya iki göz arasındaki fark fazla olduğunda ileri yaşlarda tedavisi mümkün olmayan göz tembelliğinin ortaya çıkmasının engellenmesi amacıyla tedavi yapılır. Böyle durumlarda gözlük veya kontakt lens kullandırılabildiği gibi bazen cerrahi veya lazer tedavilerine de müracaat etmek gerekebilir.
Okul döneminde hipermetropi azalır, miyopi artarken astigmatizmada çok az değişiklik meydana gelir. Değişikliklerin tespiti için çocukların en az yılda bir defa kontrolden geçirilmeleri gerekir. Uygun olmayan gözlük veya kontakt lensler çocukların performansını etkiler.

İleri yaşlardaki göz kusurları yüksek numaralarda görme bozukluğuna yol açarken düşük numaralarda görme bozukluğu yanısıra başağrısı, göz ağrısı, gözde yorgunluk gibi şikayetlere de neden olurlar.
Bazen normal muayene sonrası da hastaların şikayetleri devam edebilir. Bu durumda gözlüğün kontrolü gerekir. Herşeyin yolunda görünmesine rağmen gizli bir kusur veya spazm gibi durumlar da bunun nedeni olabilir.
Unutulmaması gereken bir nokta da her hastaya her yöntemin aynı başarıyla uygulanamayacağıdır. Yapılan değerlendirmeler sadece kusurun tespitine yönelik olmamalı, aynı zamanda kişi için ideal seçeneğin gözlük mü, kontakt lens mi, ameliyat mı yoksa lazer mi olduğunu da belirlemelidir.

GÖZİÇİ BASINÇ (GÖZ TANSİYONU) ÖLÇÜMÜ
Hastaların önemli bir kısmı göz tansiyonunun belirtilerini merak eder. Diğer taraftan oldukça fazla sayıda kişi başı veya gözü ağrıdığında göz tansiyonunun yükseldiğini zanneder. Kişinin göz tansiyonunun belirtilerini öğrenmek istemesi veya başı ve gözü ağrıdığında göz tansiyonundan şüphelenmesi yanlış şeyler değildir. Gerçekten göz tansiyonu baş ağrısı, göz ağrısı, gözde kızarıklık, görme bulanıklığı, ışığı karşı hassasiyet ve mide bulantısı gibi şikayetler meydana getirir. Ancak bu şikayetlerin meydana geldiği göz tansiyonu hasta sayısı toplam sayı içinde çok az bir yeri işgal eder.

Göz tansiyonunun normal değeri 10-21 mmHg arasındadır. Bu değerler 35-40 mmHg'yı geçmedikçe kolay kolay bulgu vermezler. Göz tansiyonu yüksekliğinin meydana getirdiği glokom isimli hastalık çoğunlukla sinsi seyreder ve hasta ancak merkezi görmesi etkilendiğinde bunun farkına varabilir. Bu ana kadar kaybedilen çevresel görme maalesef bundan sonra geri kazandırılamaz.
Öncelikle herkesin bu hastalık yönünden dikkatli olması ve düzenli kontrolden geçmesi gerekir. Fakat bazı kişiler normal topluma göre daha yüksek risk altındadırlar:
  • 45 yaşını geçenler,
  • Akrabalarında glokom bulunanlar,
  • GİB anormal şekilde yüksek seyredenler,
  • Şeker hastalığı,
  • Yüksek miyopi,
  • Uzun süreli kortizon kullanımı,
  • Göz yaralanması,
  • Yüksek kan basıncı,
  • Şiddetli kansızlık ve şok geçirilmiş olması.
Bu risk grubunda olanların daha titiz davranmaları gerekir.

MİKROSKOBİK MUAYENE

Mikroskobik muayenede ek bir araç kullanılmıyorsa gözün ön kısmındaki kapaklar, kirpikler, konjunktiva, kornea, sklera, iris, göz bebeği, lens ve vitreus gibi yapıların değerlendirmesi yapılır. Bu yapıların hastalık veya bozuklukları genellikle bazı şikayetler meydana getirir. Bu şikayetleri bazı kişiler fazlaca değer verirken bazıları da önemsemez. Gerçekten gözde hiçbir sorun yokken kişinin bünyesine ait faktörler ve çevreye ait faktörler nedeniyle bazı şikayetler meydana gelebilir. Ancak aynı şikayetleri gözde bulunan bir hastalık da meydana getirebilir.
Örneğin gözde yanma ve batma hissi uzun süreli ve yoğun bir çalışmanın ardından meydana gelebilir. Ama aynı şikayetler göz kuruluğu, göz kapağı iltihabı, göz yüzeyinin iltihabi durumları, göze yabancı cisim kaçması gibi durumlarda da meydana gelebilir. Heriki durumda da dinlenmekle bir miktar rahatlanma sağlanır. Ancak şikayetler bir hastalığa bağlı ise giderek artış gösterir.
Kısacası gözdeki şikayet ne olursa olsun önemsiz görülmemelidir. Erken müdahale ile ileride meydana gelebilecek sorunlardan korunmak mümkündür.

GÖZYAŞI TESTLERİ

İnsanın gözyaşı 3 katmandan oluşur. Bunlar dıştan içe doğru yağ, su ve musin katmanlarıdır. Bu katmanların herbiri ayrı ayrı hücre veya bezlerden salgılanır. Gözyaşı gözümüze kayganlık vererek rahat hareket etmesini sağlar, gözümüzü mikroplara karşı korur, gözün önündeki belli hücrelerin beslenmesine katkıda bulunur ve en önemlisi cisimleri net olarak görmemizi sağlar. Gözyaşındaki herhangi bir bozukluk yanma, batma, kaşıntı, kuruluk, kızarıklık ve bulanık görme gibi şikayetler meydana getirir.

Gözyaşı bozuklukları kendi başlarına bir salgı bozukluğu olabildiği gibi bazen göz yüzeyi ve çevresini tutan hastalıkların meydana getirdiği düzensizlik şeklinde de olabilir. Klinikte gözyaşı incelemeleri biyomikroskop yardımıyla yapılır. Ayrıca Schirmer kağıdı denilen özel kağıtlarla gözyaşı yeterliliği tespit edilebilir.
Gözyaşı eksiklik veya düzensizliklerinin erken tedavisi ileride meydana gelebilecek olan göz yüzeyi düzensizlikleri, kornea ödemi ve sonuçta görme kaybı gibi şikayetlerin en aza indirilmesine yardımcı olur.

GÖZYAŞI KANALININ TEST EDİLMESİ

Göz sulanması da toplumda sık rastlanan bir şikayettir. Gözde sulanma yapan nedenin ne olduğunun ortaya çıkarılması gerekir. Göz enfeksiyonları, yabancı cisimler, allerjiler, pinguekula ve pterjium denilen et büyümeleri ve çevresel faktörler gözde sulanma meydana getirebilir. Bebeklerde göz sulanması yapan önemli bir hastalık göz tansiyonu yüksekliği yani glokomdur.

Gözde sulanma olan hastanın bu gibi durumlara yönelik değerlendirmesinin yapılması gerekir. Ancak gözyaşı kanalı test edilmezse muayene eksik kalmış demektir. İnsanın gözyaşı salgı bezlerinden salındıktan sonra göz yüzeyini ıslatarak burun kökündeki pınarcık denilen bölüme gelir ve oradaki iki adet delikten ince kanallar vasıtasıyla buruna aktarılır. Bu sistemin incelenmesinde bazı özel boyalar kullanılabilir ya da film çektirilebilir. Ama en pratik olan ve kliniklerde en çok kullanılan yöntem ince bir kanül ile sıvı verilerek kanalın açık mı yoksa kapalı mı olduğuna bakılmasıdır.

GÖZ HAREKETLERİNİN İNCELENMESİ
Göz hareketlerinin incelenmesi özellikle bebek ve çocuklara yönelik check-up'larda daha fazla önem taşır. Çocuklarda mevcut olan şaşılık veya diğer göz hareket bozuklukları kolayca yakınlarının gözünden kaçabildiği gibi bazen de herhangi bir anormallik olmadığı halde çocuğun gözünde bir kayma olduğundan şüphelenilebilir. Çocuğun gözünde bir kayma mı, yalancı bir şaşılık mı olduğuna yoksa normal mi olduğuna objektif testlerle karar verilmelidir.
Şaşılık muayenelerinde açma-kapama testleri, prizma testleri, özel lenslerle muayene, sinoptofor veya Hess perdesi gibi değişik yöntemler kullanılır.

Şaşılığın riskleri konusunda en çok korkulacak konu göz tembelliği geliştirmesidir. Bazen ileri derecedeki kaymalar herhangi bir göz tembelliği meydana getirmezken bazen de gözden kaçabilecek düzeydeki basit bir kayma görmeyi bozabilir. Göz tembelliği ancak erken yaşlarda tedavi edildiği takdirde iyi sonuç alınabilir.
Gözdeki kaymalar çoğunlukla kasların çalışmasındaki bir dengesizlikten meydana gelir. Hastaların bir kısmında ise göz görmediği için kayar. Görmeyi bozan faktör bir doğumsal anomali, bir katarakt, bir glokom, bir tümör veya göz siniriyle ilgili bir hastalık olabilir. Kaymaya neden olan faktörün erken tespiti görmenin kazandırılması ve kaymanın tedavisinde yardımcı olduğu gibi bazen hayati önem bile taşıyabilir.

SİNİR TABAKASI VE GÖZ SİNİRİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Sinir tabakası ve göz siniri hastanın şikayetleriyle ilişkili olmadıkça detaylı bir incelemeye tabi tutulmayabilir. Ancak bazı sinsi hastalıklar ve risk faktörleri bu bölümlerin detaylı incelenmesiyle tespit edilebilir.
Örneğin belirti vermeyen bir sinir tabakası yırtığı ilerleyerek dekolman denilen duruma dönüşüp görme kaybına neden olabilir. Bu hastalık yönünden risk taşıyan insanlar vardır. Bunlar yüksek miyop ve miyop astigmatlar, yakınlarında böyle bir hastalık geçirmiş olanlar, darbeli sporlar yapanlar, göz yaralanması geçirmiş olanlar, göz ameliyatı geçirmiş olanlar, diğer gözünden böyle bir hastalık geçirmiş olanlardır. Bir diğer risk grubu sinir tabakasının çevresel kısımlarında dejenerasyon denilen bozuklukları olanlardır. Bu bozukluk ilgili bölümlerin özel muayene yöntemleri ile incelenmesi sonucunda ortaya çıkarılabilir.

Bazen göz sinirinin muayenesi tedavi yönünden önem arzeden glokom hastalığını ortaya çıkarabilir. Yüksek seyreden göziçi basıncı göz sinirinin başında çukurluk oluşturarak görme kaybı meydana getirir. Göziçi basınç ölçümleri ile glokom hastalığı çoğunlukla tespit edilir. Bazı glokom hastalarında ise göziçi basıncının normal sınırlar içinde olmasına rağmen göz sinirinde hasar mevcuttur. Bu kişilere normal veya düşük tansiyonlu glokom hastası denir.
Göz önünde sinekler uçuşması, çizgiler görünmesi, noktalar görünmesi, nesnelerin farklı renk ve şekillerde görünmesi, düz bir zeminde bazı cisimlerin görünmesi, gözde şimşek çakmaları, göz önünde kurum yağması, perde inmesi gibi şikayetler yaygın görülen ancak az önemsenen şikayetlerdir. Bu şikayetlerin tedavi gerektirmeyen basit durumlara bağlı olması olasılığı çok yüksektir. Ancak tedavi gerektiren bir durum varsa bu ciddi bir durumdur ve derhal tedavisi gerekir.

KORNEA EĞRİLİKLERİNİN BELİRLENMESİ VE KORNEA HARİTASI
Bazı hastalar görme bozukluğu nedeniyle muayeneye gider, doktorun titiz gayretlerine rağmen verilen gözlük veya başka tedavi aracından memnun kalmaz. Normal muayene çerçevesinde korneaya ait bazı düzensizlikler ve hastalıklar tespit edilemeyebilir. Bunların başında düzensiz astigmatizma ve keratokonus gelir. Bu bozuklukların tespiti hastanın tedavi ve rehabilitasyonunda farklılık meydana getirir.
Keratometre denilen cihazla kornea eğriliğinin ölçümü ya da daha ileri bir yöntem olarak korneal topografi cihazıyla korneanın kırıcılık haritasının çıkarılması böyle durumları ortaya çıkarır. Kontakt lens kullanmak veya lazerle gözlerini tedavi ettirmek isteyenlerin de bu incelemelerden geçmesinde fayda vardır.

KORNEA KALINLIĞININ BELİRLENMESİ

Kornea kalınlığının belirlenmesi klinikte en çok lazerle gözlükten kurtulmak isteyenler açısından önem arzeder. Bunun dışında tanısal amaçlı olarak da kornea kalınlığının ölçümü yapılabilir.
Check-up'ta kornea kalınlığının ölçümü en çok göziçi basıncı yüksekliği olanlarda mana ifade eder. Göziçi basınç yüksekliği herhangi bir görme bozukluğu meydana getirmiyorsa, görme alanında bozukluk yapmıyorsa, göz sinirinde hasar meydana getirmiyorsa glokom hastalığı var dememiz zorlaşır. Bu durumdaki hastalar yakın takibe alınır ya da bazı doktorlar tedavi vermeyi uygun görürler. Glokom hastalığı olmadığı halde böyle bir tedavinin başlanması hastaya hem ekonomik külfet hem de psikolojik sıkıntı getirir. Son zamanlarda yapılan çalışmalarda kornea kalınlığının fazla olduğu kişilerde göziçi basıncının yüksek ölçülebildiği vurgulanmaktadır. Kornea kalınlık ölçümü şüpheli hastalarda glokom tanısından uzaklaştırabileceği gibi önceden yanlış glokom tanısı almış kişilerin de ortaya çıkarılmasını sağlar.

GÖZ YAPILARININ ÖLÇÜMÜ

Normal cetveller kullanılarak gözün ön kısmından görülen kapaklar, kapak aralığı, kornea genişlik ve yüksekliği, iki göz arasındaki mesafe gibi ölçümler yapılabilir. Hertel ek-zoftalmometre denilen özel bir aletle gözün öne doğru çıkkınlığı ölçülebilir. Ultrason dalgalarıyla da gözün ön-arka uzunluğu, lensin kalınlığı ve ön kamara derinliği gibi ölçümler gerçekleştirilebilir.
Bu ölçümler ile göz kapaklarının normal pozisyonda olup olmadığı, kapaklarda herhangi bir düşüklük olup olmadığı, korneanın normal boyutta olup olmadığı, gözlerin ileri doğru çıkkınlığının normal olup olmadığı ve göz içine ait ölçümlerin normal olup olmadığı anlaşılabilir.
Bu kriterlerin herbirinin belli hastalıkların tanısında ve klinik uygulamalarda yeri vardır.

GÖZ ANJİYOSU


Ad:  Göz anjiyosu.jpg
Gösterim: 5002
Boyut:  21.0 KB
Göz anjiyosu,
anjiyografik olarak gözün görüntülenmesi şeker hastalığı, yüksek tansiyon, göz tümörleri, gece körüğü ve retina bozukluklarının tanısını yapmaya yardımcı olur. Göz anjiyosu gözün arkasında bulunan retina ve koroid denilen sinir tabakasını, bunun destek dokusunu incelemeye yarayan bir tekniktir. Hastalara kasıktan ya da el bileğinden yapılan girişle fluoresein denen ilaç enjekte edilerek uygulanır. İlaç damardan ilerleyerek kalbe, vücuda retina ve koroid damarlarına kadar gider. Bu sırada özel bir kamerayla görüntüleme yapılır. Turuncu renkli ilaç üstüne mavi ışık tutulursa yeşil renkli yansıma yapar. Bu nedenle ilerlediği damarlarda net bir görüntü verir, tıkanıklıkların ve daralmaların tespitine, sıvı kaçaklarının belirlenmesinde, kanlanma bozukluğu olan yerlerin tespitinde kolaylık sağlar.

Bu şekilde göz sorunların tespit edilmesi halinde, uygulanan tedaviden daha kısa sürede sonuç alınabilir. Hastada optik sinir kanaması, serum sızıntısı gibi sorunların olması durumunda göz anjiyosu mutlaka yapılmalıdır. Şeker hastalarında glikoz metabolizması bozulduğundan, gözle ilgili sorunlar daha fazla yaşanmaktadır. Bu nedenle göz anjiyosu yapılarak mevcut sorunlar belirlenmeye çalışılır.

Göz anjiyosu nasıl yapılır?
Göz anjiyosu gözde arka odada bulunan damarları özel boyayla boyayarak, gözle görünmeyen sorunların görülmesi, tanı konulması, tedaviye karar verilmesi ve tedavinin etkilerinin izlenmesi amacıyla kullanılır. İşlemin başında göz bebekleri damlayla büyütülür ve koldan ya da kasıktan atardamar aracılığıyla damarlara özel bir boya verilir. Bu uygulama günümüzde daha çok koldan yapılmaktadır. İlacın dolaşımda göze kadar ulaşmasından sonra, gözdeki damarlar daha belirgin şekilde görülür. Bu sırada özel bir mikroskopla göz içi fotoğrafları çekilir. Bu fotoğraflarla hastaya tanı konur. Yaklaşık yarım saat süren uygulamanın gözlere zararı yoktur.

Göz anjiyosu neden yapılır?
  • Göz anjiyosu çıplak gözle görünmeyen damarların görünür hale getirilmesi ve sorunların belirlenmesi amacıyla
  • Göz sinirlerindeki hastalıkların tespiti için
  • Göz içinde herhangi bir kitle varlığının araştırılması için
  • Göz damarlarındaki kaçakların belirlenmesi için
  • Göz damarlarında çıplak gözle tespit edilemeyen damar kanamalarının belirlenmesi için
  • Göz damarlarındaki tıkanıklıkların belirlenmesi için
  • Göz iltihaplarının tespiti ve müdahalesi için
  • Lazer tedavisine karar vermek ve lazer tedavisinin uygulanacağı bölgelerin belirlenmesi için
  • Göz için uygulanacak tedavinin teyit edilmesi amacıyla göz anjiyosu yapılabilir.
RENK GÖRMENİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Renk görme muayenesi İshihara denilen ve renkli noktalardan oluşan harflerin okutulduğu bir kitap ile yapılır. Daha ileri renk görme testleri olduğu gibi renk yumakları tarzında basit testler de mevcuttur.
Renk görme bozukluğu ya da renk körlüğü sık görülen bir durum olup anne-babadan çocuklarına geçiş gösterir. Bu bozukluk yönünden kız çocukları çoğunlukla taşıyıcı olarak kaldıkları için erkeklerde daha sık görülür.
Renk görme muayenesi de bazı hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılır. Ancak en büyük önemi ileride muvazzaf asker, pilot, güvenlik görevlisi veya polis olmak isteyenlerde belirir. Ayrıca sürücü belgesi alabilmek için de renk körlüğünün olmaması gerekir. Önceden belirlenecek renk körlüğü çocuklarımıza yön verme konusunda bize yardım olacak, beklentilerimizi ona göre ayarlayacak ve sahip olamayacağımız fırsatların kapısına vardığımızda böyle bir kusurun tespiti ile daha fazla hayal kırıklığına uğramaktan kendimizi muhafaza etmiş olacağız.

GENİŞ KAPSAMLI CHECK-UP
Geniş kapsamlı check-up denilince gözle ilgili bilgi verebilecek pekçok tetkik dahil edilebilir. Ancak bu kapsamda kısaca bahsedeceğimiz bu tetkikler gerek külfetli olması, gerekse bazı yan tesirlerinin bulunması nedeniyle doktorun lüzum görmesi halinde teklif edilir ve hasta da isterse yapılabilir.
Göz ultrasonografisi muayeneye rağmen gözün arka kısmının görülemediği veya göz küresi çevresindeki dokuların değerlendirilmesi gerektiği durumlarda kullanılır. Bazen gözün arka kısmında görülen bir kitlenin de ultrasonla değerlendirmesi yapılabilir.
Görme olayı gözle başlar ve başımızın tam arkasında bulunan beyin kısmının görüntüyü algılaması ile sona erer. Ayrıca değişik refleksler ve göz hareketleri beynimizin belli bölümlerince kontrol edilir. Bu sistemlerle ilgili gerek gördüğümüz gerekse göremediğimiz bölümlerin değerlendirilmesi açısından klasik röntgen filmleri, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme, karotid arter ultrasonografisi ve ilaçlı tetkikleri yaptırabiliriz.
Gözün sinir ve damar tabakasının hastalıklarının tanısının konulmasında koldan ilaç verilerek çektirilen fundus floresein anjiografi ve indosyanin yeşili anjiografi gibi tetkikler yaptırılabilir.
Sinir tabakası ve görme sinirinin değerlendirilmesi için çok ileri yöntemler kullanılabilir.
Görme alanı tetkiki yaptırılarak glokom ve görme yollarının hastalıkları konusunda fikir sahibi olunabilir. Teknolojik gelişmeler hergün yeni yeni imkanlar sunmakta ve hastalıkların tanısı daha da kolaylaşmaktadır. Geri dönüşü olmayan bir yola girilmeden önce çocuklarımızı en azından 3 yaşından önce bir defa muayeneden geçirelim. Daha ileri yaşlarda da yılda bir defa check-up amaçlı göz muayenesini ihmal etmeyelim.
Son düzenleyen Safi; 17 Temmuz 2016 18:55
we come one - avatarı
we come one
Ziyaretçi
26 Aralık 2007       Mesaj #6
we come one - avatarı
Ziyaretçi

Çocuklarda göz hastalıkları


Erişkinlerde görülen göz hastalıklarının bir çoğu daha az sıklıkla olmak üzere bebeklerde ve çocuklarda da görülebilir.
Ad:  Çocuklarda göz hastalıkları.jpg
Gösterim: 2280
Boyut:  24.4 KB

ÇOCUKLARDA EN SIK GÖRÜLEN GÖZ RAHATSIZLIKLARI:
Görme kusurları (miyop, hipermetrop, astigmat), şaşılık, göz tembelliği, doğuştan katarakt, doğuştan göz tansiyonu (glokom), doğuştan gözyaşı kanalı tıkanıklığı, doğuştan anomaliler, bazı göz tümörleri olarak sıralanabilir.

BEBEK NE ZAMAN GÖZ DOKTORUNA GÖTÜRÜLMELİDİR?
Anne-baba, bebekte veya çocukta herhangi bir göz rahatsızlığından şüpheleniyorsa hemen bir göz doktoruna başvurmalıdır. Göz muayenesi için bebeğin belirli bir aya veya yaşa gelmesi beklenmemelidir. Bebeklerde ve küçük çocuklarda göz muayenesi genellikle çok güç olmaktadır, fakat imkansız değildir. Eğer bebek çok ağlar ve muayene olmaya kesinlikle karşı koyarsa narkozla muayene edilmelidir. Böylece herhangi bir rahatsızlık varsa erkenden teşhis edilip tedaviye başlanır.

BEBEKLERDE VE ÇOCUKLARDA GÖRME BOZUKLUKLARI BELİRTİLERİ:
Bebekte içe kayma varsa çoğunlukla, hipermetropi ve görme tembelliği ile birliktedir. Bu durumda tedavi için bebeğin büyümesinin beklenmesi yapılabilecek büyük bir hatadır. Çünkü şaşılıklarda, hiç beklenilmeden bir an önce gözdeki bozukluğun ve derecesinin, varsa görme tembelliğinin tespit edilip hemen uygun gözlüğün verilerek uygun tedaviye başlanılması son derece önemlidir. Ayrıca, bebeklerde ve çocuklarda şaşılık olmaksızın görmelerinde bir zayıflık hissedilirse, örneğin çocuk televizyonu çok yakından izliyorsa, kitaba-deftere çok yaklaşarak okuyup-yazıyorsa, gözlerini sürekli kırpıştırıyorsa, başına belirli bir pozisyon vererek görmeye çalışıyorsa, gözlerini kısarak bakıyorsa, bir gözünü kapatarak veya kısarak diğer gözüyle görmeye çalışıyorsa hemen muayene edilmeli ve bir görme bozukluğu teşhis edilirse gözlük takılmalı veya gerekli tedaviye geçilmelidir.

BEBEKTE GÖZYAŞI KANALI TIKANIKLIĞI:
Yeni doğan bebeğin bir veya her iki gözünde sürekli sulanma ve çapaklanma görülürse, göz yaşı kanallarının doğuştan tıkalı olabileceği düşünülerek bir göz doktoruna başvurulmalıdır. Teşhis doğrulanırsa doktor önce göz yaşı kesesine masaj yapılmasını ve bazı göz damlalarının kullanılmasını tavsiye edecek, sulanma ve çapaklanma düzelmediğinde ise narkoz altında göz yaşı kanalının açılmasını önerecektir. Doğuştan göz yaşı kanalı tıkanıklığı, bebek 18 aylık olmadan önce tedavi edilmelidir. Çünkü 18 aylıktan önce basit bir girişimle düzeltilebilen bu problem için ileri yaşlarda ameliyat gerekli olmaktadır.

DOĞUŞTAN KATARAKT:
Yeni doğan bebeğin gözbebeğinde beyazlık görüldüğünde, hemen doktora başvurulmalıdır. Bu durum, çoğunlukla doğuştan kataraktın belirtisidir; tek gözde veya her iki gözde olabilir ve ameliyatı gerektiren bir durumdur. Yine gözbebeğinde beyazlık veya parlama ile ortaya çıkan ve bebeklerde görülen bir göziçi tümörü de mevcuttur. Bu durum da acil olarak doktora başvurmayı gerektiren önemli bir hastalıktır.

DOĞUŞTAN GLOKOM (GÖZ TANSİYONU):

Yeni doğanlarda görülen önemli bir hastalık da, doğuştan glokomdur (göz tansiyonu yüksekliği). Bu hastalık başlangıçta bir belirti vermediği halde ilerledikçe bebeğin gözünün irileştiği, büyüdüğü dikkat çeker, ayrıca ışığa bakamama sulanma gibi belirtiler de tabloya eklenir. Tedavi edilmediği takdirde hastalığın ilerleyen dönemlerinde, gözün saydam tabakasının zamanla bulanıklaştığı ve giderek beyazlaştığı görülür. Bu durumda bebek, giderek görmesini kaybedecektir. Hastalık başlangıç döneminde teşhis edildiğinde, yapılacak ameliyatla göz tansiyonu düşecek ve görme kaybı önlenecektir. Fakat doğuştan glokomlu bebeklerde, ameliyattan bir süre sonra göz tansiyonu tekrar yükselebilir ve tekrar ameliyat gerekebilir. Bebeklerde görülen glokom, erişkinlerde görülen glokoma göre daha inatçı bir glokom türü olup bazen birkaç ameliyat bile gerekebilir.

sıkça sorulan sorular


Yeni doğan bir bebeğin göz muayenesi, en erken ne zaman yapılmalıdır?
Cevap: Eğer, bir göz rahatsızlığından şüpheleniliyorsa muayene için beklemenin hiçbir anlamı ve yararı yoktur. Bebek 1 günlük de olsa, gerekiyorsa hemen göz muayenesi yapılabilir.

Bir günlük bebeğin göz muayenesi olmasını gerektiren ne gibi göz rahatsızlıkları olabilir ?
Cevap: Bebeğin gözlerinde hemen tedaviye başlanmasını gerektiren iltihaplı hastalıklar veya özellikle erken doğan (premature) bebeklerde görülen ve görme kaybına yol açabilen bazı rahatsızlıklarda, bebeğin hemen göz muayenesinin yapılması gereklidir.

Yeni doğan bebeğin muayenesi zor değil midir?
Cevap: Yeni doğan bebeğin muayenesi erişkin muayenesine göre bazı zorluklar taşır. Ancak, bebeğin mutlaka muayenesi gerekiyorsa bu, narkozla da yapılabilir.

Bebeğin narkoz alması riskli değil midir ?

Cevap: Yapılan her işlemde bir risk payı vardır ve yeni doğan bebeğin uyutulmasında, erişkin bir hastaya narkoz verilmesine göre pratik bazı güçlükler vardır. Fakat narkoz için birinci koşul, bebeğin narkoz almasına engel bir sağlık probleminin mevcut olmamasıdır. Bu nedenle önce çocuk hastalıkları uzmanı ile konsültasyon yapılarak, narkoza engel bir durumun olup olmadığı öğrenilir. Deneyimli bir anestezi uzmanının varlığında bebeklerin uyutulmasının korkulacak hiçbir yanı yoktur.

1 yaşındaki bir bebeğin gözleri kayıyorsa tedavi için kaç yaşına kadar beklenmelidir ?

Cevap: Gözü kayan bir bebek veya çocukta, bu durumun zamanla kendiliğinden düzeleceği düşüncesiyle beklemek ve doktora başvurmamak büyük hatadır. Gözde herhangi bir kayma olduğunda, hiç beklemeden, hemen bir göz doktoruna başvurularak muayene ettirilmelidir ve doktorun önerisine göre hareket edilmelidir.

3 aylık bir bebeğim var, doğduğundan beri her iki gözü sürekli olarak sulanıyor ve çapaklanıyor, ne yapmalıyım ?
Cevap: Bebeğinizde büyük olasılıkla doğuştan gözyaşı kanalı tıkanıklığı var. Hemen bir göz doktoruna başvurmanız doğru olacaktır. Bu durumun tedavisi için önce bazı damlalar kullanmanız ve gözyaşı kesesinin bulunduğu yere (göz ile burun kökü arasındaki bölgeye) masaj yapmanız tavsiye edilecektir. Düzelme olmazsa narkozla, tıkalı olan gözyaşı kanalının açılması gerekecektir.

Bebeklerde narkozla, tıkalı gözyaşı kanalının açılması zor bir ameliyat mıdır ?
Cevap: Bu işlem bir ameliyat değildir. Sonda adı verilen tel gibi bir aletle gözyaşı kanalının açılması söz konusudur. Ortalama 5 dakikalık bir işlemdir. Fakat bebek 18 aylık olana kadar kanal açılmazsa, daha sonra kanala tüp takılması ve ameliyat yapılması gerekecektir.

5 yaşındaki çocuğum televizyonu çok yakından izliyor ve gözlerini kırpıştırıyor, ne olabilir?
Cevap: Çocuğun, gözlük takmasını gerektirecek bir görme problemi olabilir. Göz muayenesi olup, durumun ortaya çıkarılması gerekir.

Bir bebekte veya çocukta gözbebeklerinde beyazlık görülmesi neye işarettir ?
Cevap: Bir bebek veya çocukta her iki gözbebeğinde beyazlık görülürse bu, büyük ihtimalle doğuştan kataraktın belirtisidir. Bu durumda, hemen doktora başvurulmalı ve önce beyazlığın gerçekten katarakt olup olmadığı anlaşılmalı, sonra tedaviye geçilmelidir.

Doğuştan katarakt nedir ?
Cevap: Normal olarak saydam olması gereken göz merceğinin saydamlığını kaybedip beyazlaşmasına katarakt denir. Katarakt çoğunlukla yaşlılarda olduğu halde yeni doğan bebeklerde veya çocuklarda da görülebilir. Bu tür katarakt, doğuştan katarakt olarak isimlendirilir. Akraba evliliklerinde, ailesinde doğuştan katarakt olanlarda görülebilir. Ayrıca hamilelikte...

ŞAŞILIKTA TEDAVİYE BAŞLAMA YAŞI
Gözü kayan bir bebek kaç yaşında doktora götürülmelidir ?
Cevap: Bir bebekte şaşılık görüldüyse hiç beklemeden hemen doktora başvurulmalıdır. Çünkü gözün kayması hipermetropi gibi bir görme bozukluğuna bağlı olabildiği gibi bebeklerde görülen bir tür göziçi tümörüyle de ilgili olabilir. Her iki durumda da geç başvuru hastanın aleyhine olacaktır.

Bir bebekte şaşılık varsa ve muayenede görme bozukluğu da saptanmışsa gözlük takmak için kaç yaşına gelmesi beklenmelidir ?
Cevap: Böyle bir durumda, çocuk, kaç yaşında olursa olsun hiç beklenilmeden gözlük takılmalı ve hemen tedaviye başlanılmalıdır.

ŞAŞILIĞIN AMELİYATLA TEDAVİSİ

Şaşılığı olan bir çocukta hiç gözlük takmayıp doğrudan ameliyatla kaymayı düzeltmek doğru değil midir?
Cevap: Şaşılık sadece gözün basitçe kaymasından ibaret değildir. Temelde görme bozukluğu ve görme tembelliği de yatmaktadır. Bu nedenle görmeyi düzeltmeye yönelik hiçbir tedavi yapılmadan hemen ameliyat yapılması yanlış bir uygulama olacaktır. Önce, hastaya görme bozukluğuna uygun gözlük verilip, görme tembelliği varsa bununla ilgili kapama tedavisi gibi uygulamalar yapılmalıdır. Bazen yıllarca sürebilen bu tedaviden sonra hala düzeltilemeyen bir kayma mevcutsa bu, ameliyatla düzeltilebilir. Ancak ileri derecede kayması olan hastalarda, önce ameliyatla kayma düzeltildikten sonra görme bozukluğu ve görme tembelliğinin tedavisi yapılabilir.

Ameliyatla şaşılık tümüyle düzeltilebilir mi ?
Cevap: Düzeltilebilir, fakat görmesi belirli bir dereceden düşük olan gözlerde, ameliyattan bir süre sonra tekrar kayma ortaya çıkabilir. Görme dereceleri her iki gözdede iyi ve iki gözle görme fonksiyonlarında da bozukluk olmayan hastalarda ameliyatla, sağlanan düzelme sürekli olacaktır.

ŞAŞILIK AMELİYATINDAN SONRA GÖZLÜK VE GÖRME :
Şaşılık ameliyatından sonra gözlük ihtiyacı ortadan kalkar mı ?
Cevap: Hayır, şaşılık ameliyatının etkisi ve amacı kaymayı düzeltmektir. Şaşılık ameliyatının görmeyle bir ilgisi yoktur. Ameliyatla kayma düzeltildikten sonra da hasta yine aynı gözlüğünü takmaya devam edecektir.

Şaşılık ameliyatından sonra görme tembelliği düzelir mi ?
Cevap: Şaşılık ameliyatı, görme derecesini etkilemez; ameliyattan sonra görmede hiçbir artış olmaz, hasta ameliyattan sonra yine gözlüğünü takmaya ve tembelliğin tedavisine devam eder.

GÖRME TEMBELLİĞİ
Kayan gözde görme tembelliği varsa kaymayan göz kapatılarak tembellik ortadan kalkabilir mi?
Cevap: Tembel gözlerde en etkili tedavi diğer gözün kapatılmasıdır. Günlük kapama süresi ve kapamanın ne kadar devam edeceği, sürekli kontrollerle doktor tarafından belirlenir. Bazı tembel gözlerde, kapama ile çok iyi sonuçlar alındığı gibi bazen de tembellikte hiçbir düzelme kaydedilmeyebilir. Bu, tembelliğin derinliğiyle ve gözdeki görme bozukluğunun (hipermetropinin) derecesi ile ilgilidir.

Tembel gözlerde ne tür görme kusuru vardır ?
Cevap: Tembel gözlerde, büyük çoğunlukla hipermetropi veya hipermetropik astigmatizma mevcuttur. Miyop gözlerde ise tembellik çok daha az görülmektedir.

Görme tembelliğinin tedavisinde A vitamini kullanılması, havuç ve balıktan zengin bir beslenme etkili olur mu ? Cevap: Hayır, hiçbir yararı yoktur, görme tembelliğinin tedavisinde esas, hastanın uygun numaradaki gözlüğünü takıp iyi gören gözün kapatılması ve tembel olan gözün görmeye zorlanmasıdır.
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 08:05
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
29 Aralık 2007       Mesaj #7
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  göz.jpg
Gösterim: 5004
Boyut:  38.4 KB

Gözyaşı Sistemi


Gözyaşı, gözün üst dış kısmındaki ana bez ile konjonktiva ve kapaklardaki yardımcı bezlerden salgılanır. Göz yüzeyinde dağılarak kayganlık, koruma ve berraklık sağlar. Daha sonra göz kapaklarının burna yakın kısmında altta ve üstteki iki delikten girerek küçük kanallardan gözyaşı kesesine dökülür. Buradan da bir başka kanal ile burun içine iletilir.

Kurugöz


Gözyaşı iki yolla üretilir. Bunlardan biri gözyaşının yavaş ve sabit bir hızda üretimidir ve normal göz kayganlığını sağlar. Diğeri ise gözün uyarılmasına veya duygusal duruma cevaben fazla miktarlarda gözyaşı salınmasıdır. Bazı kimselerde gözün rahat etmesini sağlayacak ölçüde gözyaşı salgısı olmayabilir. Bu duruma kuru göz denir.

Kuru gözün belirtileri
  • Gözlerde batma ve yanma;
  • Kaşıntı;
  • Gözlerde yapışkan salgı;
  • Sigara dumanı veya rüzgarda gözlerde rahatsızlık;
  • Aşırı sulanma;
  • Kontakt lens kullanımında zorluk.
Kuru bir gözden aşırı sulanma olması anormal gözükmektedir, fakat gözde kayganlığı sağlayacak gözyaşı yoksa göz rahatsız olur ve uyarılır. Böylece aşırı gözyaşı salgısı meydana gelir ve bunu, gözün drenaj sistemi kaldıramadığı için gözden dışa akar.

Kuru gözün sebepleri
Yaşlanırken normalde gözyaşı üretimi azalır. Kuru gözün her yaşta her kişide meydana gelebilmesine rağmen bayanlarda daha sık görülür. Bu, özellikle menapoz sonrası için geçerlidir.
Artritte de kuru göz, bunun yanı sıra ağız kuruluğu olabilir. Kuru göz, ağız kuruluğu ve artrit birlikte Sjogren sendromunu oluşturur.
Pek çok ilaç da kuru göze sebep olabilir. Bunlardan bazıları idrar artırıcı ilaçlar, kalp ilaçları, tansiyon ilaçları, glokom ilaçları, alerji ilaçları, uyku hapları, sinir ilaçları ve ağrı kesicilerdir. Bu ilaçlar sıklıkla kullanıldığı için kuru göz durumu ya tolere edilir ya da "suni gözyaşları" ile tedavi edilir. Bu nedenle kullandığınız tüm ilaçları doktorunuza söylemeniz gerekir.
Kuru gözü olan kimseler tüm göz ilaçlarının yan etkilerine daha çok hassasiyet gösterirler. Örneğin bazı göz damları ve suni göz yaşı preparatlarındaki koruyucular gözü rahatsız edebilir. Özel, koruyucu içermeyen suni gözyaşları gerekebilir.

Kuru göz nasıl teşhis edilir?
Basit bir göz muayenesi ile kuru göz tanısı konabilir. Bazen gözyaşını ölçen testler gerekebilir. Schirmer gözyaşı testinde alt kapağın iç kısmına filtre kağıt parçaları konur ve değişik şartlarda gözyaşı üretimi ölçülür. Diğer bir testte göze floresein veya Rose Bengal isimli boyalar damlatılarak belli boyanma şekilleri araştırılır.

Kuru göz nasıl tedavi edilir?

Göz yaşı eklenmesi
Suni göz yaşları normal gözyaşına benzer. Bunlar gözü kayganlaştırır ve nemlendirir. Suni gözyaşlarındaki koruyuculara duyarlılık varsa koruyucusuz suni göz yaşları kullanılabilir.
Sık aralarla damla damlatma ihtiyacı varsa, koruyucu içermeyen göz yaşlarını kullanmak daha iyi sonuç verebilir. Ayrıca alt kapağın içine günlük olarak yerleştirilen ve yavaş salınım gösteren katı gözyaşı preparatları da mevcuttur.

Bandaj kontakt lens
Göz yüzeyinde hastayı ileri derecede rahatsız eden bozukluklar meydana geldiğinde tercih edilir, fakat bu durumda yine gözyaşı damlalarının kullanımına devam edilir.

Gözyaşının korunması
Gözün kendi salgısının korunması gözleri nemli tutmanın bir başka yoludur. Gözyaşı küçük bir kanal aracılığı ile gözden burna geçer. Bu kanalların ağzı geçici veya kalıcı olarak tıkanabilir. Böylece gözyaşı korunur, hem de suni gözyaşının etki süresi uzatılmış olur.
Gözyaşı kanallarının tıkanması bazı tıkaçlar, yapıştırıcılar veya elektrokoter ile yapılır. Bunlardan bir kısmı geçici, bir kısmı kalıcı etki gösterebilir. Duruma göre bunlardan biri seçilebilir ya da geçici yöntemlerden biri uygulandıktan sonra, fazla sulanma meydana gelmezse kalıcı bir girişime geçilebilir.

Diğer yöntemler
  • Gözyaşı da diğer sıvılar gibi buharlaşır. Bu buharlaşmayı önlemenin çaresine bakılabilir. Kışın ev içinde sıcaklık arttığında radyatöre su konarak havanın nemlenmesi sağlanabilir. Rüzgarlı havalarda çevresel koruması olan gözlükler kurumayı azaltır.
  • Kuruluğa sebep olan aşırı sıcak oda, saç kurutucular veya rüzgar gibi her faktörden kuru göz hastasının kaçınması gerekir. Sigara içilmesi de zararlıdır.
  • Kuru gözlü bazı hastalar sabahları gözlerini açamamaktan yakınırlar. Geceleri bir suni gözyaşı merhemi kullanılarak bu şikayet giderilebilir.
  • Fakir ülkelerde ve özellikle çocuklar arasında A vitamini eksikliğine bağlı kuru göz sıktır. Stevens-Johnson sendromu veya pemfigoid gibi anormal durumların sebep olduğu kuru göz hastalarına A vitamini desteği pek fayda sağlamamaktadır.
Göz sulanması
Gözyaşı bezleri tarafından üretilen gözyaşı burna gönderilen gözyaşından fazla ise gözde sulanma, hatta kapakların dışına taşma meydana gelir. Soğuk, sıcak, ışık, ağlama, heyecanlanma, yorgunluk gibi durumlarda göz yaşarması olabildiği gibi bu durum bazı bozuklukların da belirtisi olabilir.

Göz sulanmasının sebepleri
Aşağıdaki nedenlerle gözde sulanma meydana gelebilir:
  • Konjonktiva veya korneanın bozuklukları;
  • Göz kapağı bozuklukları;
  • Göz içi iltihapları;
  • Göze yabancı cisim kaçması;
  • Çocuklarda glokom (göz içi basınç yüksekliği);
  • Gözyaşı kanallarındaki tıkanıklık veya darlıklar
Gözyaşı kanallarındaki tıkanıklık nasıl tespit edilir?
Detaylı bir muayene ile göz sulanmasının diğer sebepleri dışlandıktan sonra gözyaşı deliklerinden ucu sivri olmayan bir iğne girilerek sıvı verilir, hasta sıvının genzinden geldiğini ifade ediyorsa kanallar açıktır, aksi takdirde kapalıdır. Kanalın kapalı olduğundan emin olmak ya da tıkanıklığın yerini tespit edebilmek için ilaçlı bir filmler gerekebilir.

Gözyaşı kanallarındaki tıkanıklık nasıl açılır?
Bebeklerde bu kanalların tıkanıklığı veya darlığı sık rastlanan bir durum olup bir yaşına kadar genellikle açılır. Bu zamana kadar açılmadığı takdirde genel anestezi altında sonda uygulaması yapılır. Bununla başarı elde edilemezse ileri yaşlarda (4 yaşından itibaren) ameliyat yapılır. Erişkinlerde genellikle ameliyat tercih edilir ve bunun ileri yaşlara bırakılmamasında fayda vardır. Tıkanıklık seviyesine göre teknik değişir ve bazen tüp uygulaması gerekebilir. Bu takdirde tüp uzun süre gözyaşı kanalında bırakılır.
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 08:08
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
19 Eylül 2008       Mesaj #8
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"

KATARAKT


Katarakt göz içindeki şeffaf tabii lensimizin bulanıklaşması, bir nevi kirli camdan bakmak gibidir. Bu bulanıklaşma ışık hassasiyeti,uzak-yakın görme zorluğu,renk ayırım zorluğu,derinlik kaybı,ışık kaynaklarını çift hatta birkaç görme,kamaşma gibi şikayet ve bulgular yaratır.

Katarakt Nedenleri
Katarakt tipik olarak kendi göz içi merceğimizin yaşlanma sonucu opaklaşmasıdır.Hayat boyunca lens (mercek) içinde yeni optik kablolar ürer.Kapalı bir ortam olan mercek gittikçe sıkışır ve sertleşir.İlk başta sadece uyum gücünü 45 den sonra etkileyen bu sertleşme ile birlikte bir noktadan itibaren lens içinde bir bulanıklaşma,sararma başlar. Zamanla ilerler ve retina üzerine düşen ışığın önce kalitesini bozar,daha ileri safhada ışığın geçişini engeller.Bu şekilde gelişen kesafete Yaşa Bağlı Katarakt denir.
Kalıtımsal meyil söz konusu olmakla birlikte,kötü beslenme,kronik hastalıklar,sigara riskleri arttırmaktadır.
Ultraviolet ışığa maruz kalmak katarakt riskini çok arttırdığından UV blokajlı güneş gözlükleri ve kasket kullanımı tavsiye olunur.
Bunun dışında delici veya künt darbeler de kataraktı tetikleyebilir.Ayrıca başka bazı faktörler de normal kataraktın daha erken gelişmesine sebep olabilirler. — mesela zararlı kimyasallar veya radyasyon ; kortizon kullanımı;şeker hastalığı,alkolizm.
Yüksek doz antioxidan,A, C, E vitaminleri ve Seleniumun katarakt gelişimini yavaşlatabileceğini düşüşündüren çalışmalar var.
Bazı bebekler konjenital katarakt (doğumsal) ile doğarlar.Bu bebeklerde doğum öncesi faktörler (enfeksyon-ilaç-kalıtımsal rahatsızlıklar-kromozom anomalileri) normal lens gelişimini etkilemiştir.Modern katarakt cerrahisi ve göz içi lensleri ile zamanında teşhis edilirse bu bebeklere de normal görme sağlama şansı yüksektir.

Katarakt Şikayeti ve bulguları
Kişiden kişiye,gözden göze farklı belirtiler farklı sürelerde ortaya çıkabilir. -Bulanık görme -Tedrici renk görme bozukluğu,nesneler daha sarı veya mat görünür -Daha fazla ışık ihtiyacı -ışık kaynaklarını birden fazla görmek -kamaşma -gittikçe miyoplaşma ve belli bir noktada yakın gözlüğüne ihtiyaç duymama -çok ileri safhada çok az görme ile birlikte göz bebeğinin beyazlaşması.

Teşhis

Teşhis muayene ile olur.

Tedavi Seçenekleri

Modern katarakt cerahisi (bundan sonra fako veya fakoemülsifikasyon denecektir) şikayetleri çok çabuk ve başarılı şekilde yok etmektedir.Amerikada tüm ameliyatların %7 sini oluşturmakta ve yıda 1,5 milyon fako yapılmaktadır.Yaygınlaşmış olması emniyetinin işaretidir.
Fako saniyede 40bin titreşim yaparak ultrasonik dalgalar yaratan bir aletle yapılır.Oluşan bu dalgalar karşılaştıkları dokuları (kataraktlı lens) parçalar.Aletin ortasındaki bir borudan parçalanan lens materyeli emilir.Emilme ile oluşacak hacım kaybını eşitlemek ,boruda tıkanıklığı önlemek ve ultrasonik enerjinin yarttığı sıcaklığı yok etmek içinaletin dış çeperinden ortadaki shafttan emilen sıvı kadar sıvı pasif olarak göz içine akar.
Fako yöntemi ile lekeli-sararmış mercek çıkarılmakta yerine değişik özelliklere sahip sentetik göz içi merceği konmaktadır. Katarakt ameliyatının 2 ayrı seansta yapılması emniyet açısından daha doğrudur.

GÖZİÇİ MERCEK SEÇİMİ

Katarakt çıkarıldığı zaman gözün optik sisteminden yaklaşık 23 numara bir mercek de çıkarılmış olmaktadır.Bunu yüksek numara gözlük takan birinin camları çok çizildiğ,lekelendiği için gözlüğünü atmasına benzetebiliriz.Bu durumda ameliyat olan kişinin görüntüyü retina üzerinde odaklayabilmesi için çıkarılan lensin yerine yeni,suni bir mercek (intraoküler lens) takılması gerekir(eskiden bu teknoloji yokken hastalar ameliyat sonrası çok kalın gözlükler takarlardı).
Her biri farklı avantajlara sahip değişik intraoküler lensler vardır ve hangisinin uygun olduğu muayene sonrası doktorunuz tarafından ihtiyaçlarınıza göre belirlenir ve birlikte kararlaştırılır.
Bu lensler katarakt dışında refraktif lens değişimi denilen gözlük takmamak amacıyla yapılan ameliyatlarda da kullanılmaktadır.

Sabit odaklı(monofokal) lensler
Katarakt ameliyatlarının çoğunda halen bu lensler kullanılmaktadır.Derecesine göre sadece bir mesafe için gözlük ihtiyacını ortadan kaldırırlar.Örneğin uzak sıfırlandı ise yakın için 2,5 numara gözlük gerekecektir. Mükemmemmel kalitede görme sağlarlar ve yeni modelleri aberasyon dediğimiz kenar ışık çarpıtmalarını da yok etmekte, her türlü ışıkta da kaliteli görme sağlamaktadır.Yakın gözlüğü takmaktan rahatsız olmayacaklara bu lensler tavsiye edilir.

Çok odaklı (multifokal/bifokal) lensler

Uzak ve yakın görmeyi aynı anda sağlamak için geliştirilmişlerdir. Optik özelliklerinden dolayı değişik ışık kaynaklarını aynı anda değişik odak noktalarında toplayabilirler.Bu sayede kişi uzak ve yakın nesneleri gözlüksüz olarak aynı anda net görebilir.

Birkaç marka bu tip lens olmakla birlikte hasta memnuniyeti açısından Alcon’un ReSTOR modeli en mükemmel sonuçları vermektedir.Bu lens difraktif dediğimiz bir optik dizayn kullanmaktadır.Işık 2 odağa kırılmaktadır.Böylece hem yakın hem uzak net görülür.Hastaların %90 ı artık hiç gözlüğe ihtiyaç duymamaktadırlar,kalan %10 uzak ve yakına aynı cam olmak kaydıyla çok ufak bir gözlüğe sadece araba kullanmak veya bilgisayar gibi özel durumlarda ihtiyaç duyarlar.Benzer teknoloji AMO nun TECHNIS lensinde kullanılmaktadır.

Diğer bir teknoloji refraktif denilen lens yüzeyinde konsantrik halkalar bulunan ve her halkanın ayrı mesafeleri net gösterdiği bir türdür.Uzak için iyi olmakla birlikte yakın için aynı memnuniyet her zaman elde edilememekte ayrıca gece ışık rahatsızlığı çok şiddetli olabilmektedir.Bu yüzden bu lensleri tavsiye etmiyorum. AMO nun REZOOM modeli bu gruptandır.

Kimler için uygundur
Katarakt kişinin normal hayat stili ve günlük aktivitelerini etkilemeye başladığı zaman ameliyat kararı alınabilir.Buradan anlaşıldığı gibi eski zamanlardaki gibi son safhaların beklenmesi sözkonusu değildir,bilakis gecikmek ameliyatı zorlaştırabilir.Aynı nedenlerle kataraktı olan biri hayat tarzından dolayı hiç rahatsız olmuyorsa acele etmeyebilir.
Detaylı bir göz muayenesi sonucu iyi görmesini engelleyecek veya daha ağırlaşabilecek bir göz hastalığı olmayan kişiler ameliyat kararı alırlar.
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 07:10
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
29 Eylül 2008       Mesaj #9
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"

MİYOP

Miyop kusurunun şikayeti ve bulguları
Çoğu Miyop uzaktaki nesneleri zor veya bulanık görür. Mesela otoyol tabelaları,sınıfta arka sıralarda tahta.Televizyona çok yaklaşırlar ,gözlerini kısarak bakarlar . Okuma,örme,bilgisayar gibi yakın işlerini rahat yaparlar.
Kalıtımsal olabilir ve genellikle 8-10 yaş cıvarı ortaya çıkar.Tipik olarak vücut gelişimine bağlı olarak 20li yaşlara kadar değişik oranlarda miyop ilerleyebilir.Daha sonra durur veya daha yavaş ilerler.
Toplumun yaklaşık %40ı değişik derecelerde miyoptur

Miyop kusurunun Nedenleri
Gözün önden arkaya normalden uzun olduğu veya kornea veya merceğin kırma gücünün normalden fazla olduğu durumda gelişir.Bu sebeple resim retina yüzeyinde değil onun önünde oluşur.
Miyop, gözleri kullanmak veya yormakla hiçbir ilgisi yoktur.Miyop'un en belirgin ortak neden kalıtımdır.
Miyop bazı göz veya genel rahatsızlıklarla birlikte veya onların sonucu olarak ortaya çıkabilir.(diabet-marfan-keratokonus-katarakt v.s.) Bu da göz muayenelerinin doktorlar tarafından yapılması gereği ve önemini gösterir.

HİPERMETROP


Hipermetrop görüntünün retina arkasında odaklanması sonucunda bulanık görme yaratır. Bunun sebebi gözün ön-arka boyunun kısa oması, daha ender olarak da korneanın veya göz merceğinin kırma kuvvetinin az olmasıdır. Hipermetropun derecesi ve kişinin yaşına bağlı olarak bazı hipermetroplar uzağı ve bazen de hem uzak hem yakını iyi görebilirler. Bu nun sebebi uyum gücünün genç yaşlardaki kuvvetidir. Fakat bu yorgunluk ve ağrı verebilir ve yaşla kuvvet gittikçe azalır. Toplumun %10 unudan fazlası gözlük veya başka bir şekilde düzeltmeye ihtiyaç duyan hipermetroplardır.(Toplam %30)
Hipermetropların miyopun tam tersi olarak uzağı iyi gören fakat yakını göremiyen olduğu sanılır. Uyum gücünün fazla olduğu genç yaşlarda böyle gibi görünebilir hatta yakında bile şikayet olmayabilir fakat yaş ilerledikçe uyum gücü azalır ve belirtiler önce yakında daha sonra uzakta da ortaya çıkar. Aslında bir hipermetrop ne yakını ne uzağı eforsuz göremeyen kişidir ve bir miyop her yaşta yakını iyi görebilirken uyum gücünü kaybetmiş 50yaş üstü bir hipermetrop hem uzak hem yakın içi düzeltme ihtiyacı hissedecektir.

Hipermetrop'un Şikayeti ve Bulguları
Göz etrafında ağrı,göz yorulması,gidip gelen bulanıklık,huzursuzluk,kolay dikkat dağılması gibi şikayetler ile başlar ve bunlar özellikle uzun süre yakın mesafe çalışmalarında oluşur.Bu şikayetler gizli hipermetropun derecesine,ne kadar yakın işi yapıldığına ve uyum gücü rezervi açısından yaşa bağlıdır.
Yüksek hipermetropu olan bir çocukta bu şikayetler dışında uyum eforunun tetikleyebileceği içe şaşılık da söz konusu olabilir..

Hipermetrop'un Nedenleri
Gözün kısa veya kırma gücünün zayıf olması sonucudur. Işınlar retina arkasında odaklanırlar.
Sağlıklı göz değişik uzaklıktaki görüntüleri odaklamak için merceğin biçimini değiştirir. Daha yakın bir noktaya bakarken merceğin kalınlığı artar, uzağa bakıldığında ise azalır. Bir merceğin eğriliği ne kadar fazla ise ışığı o kadar fazla kırar ve odak uzaklığı kısalır. Sağlıklı bir gözde sonsuzdaki bir nokta, merceğin eğriliği en azken ağtabaka üzerine odaklanır. Hipermetrop gözde is, merceğin aynı noktayı odaklayabilmek için eğriliğinin artması gerekir. Merceğin eğriliğini, kirpiksi kasın kasılması düzenler. Halka biçimindeki bu kas, iris kökü ile mercek arasında bulunur. Hipermetroplukta göz küresinin ön-arka çapı normalden kısadır. Bu nedenle, mercekte kırılan ışınlar, ağ tabakanın üstü yerine arkasındaki bir noktada birleşirler. Işınların ağtabakası üzerine düşmesi için mercek eğriliğinin artması gerekir. Ancak mercek belirli bir sınırın ötesinde eğriliğini arttıramadığı için, hipermetrop göz yakın nesneleri odaklayamaz. Bu nedenle, hipermetroplar gazeteyi uzakta tutarak okurlar. Ayrıca göz küresinin ön-arka çapı kısa olduğundan ,mercek uzak nesneler için eğriliği arttırır. Sonuçta kirpiksi kasın, hiçbir zaman tam gevşeyemediğinden, göz baş ağrısına neden olur. Hipermetropluk, çocukta içe dönük şaşılığa yol açabilir. Gecikmeden müdahale edilirse, uygun camların kullanımıyla bu şaşılık çocuklukta düzeltilebilir

Hipermetrop görüntünün retina arkasında odaklanması sonucunda bulanık görme yaratır. Bunun sebebi gözün ön-arka boyunun kısa oması, daha ender olarak da korneanın veya göz merceğinin kırma kuvvetinin az olmasıdır. Hipermetropun derecesi ve kişinin yaşına bağlı olarak bazı hipermetroplar uzağı ve bazen de hem uzak hem yakını iyi görebilirler. Bu nun sebebi uyum gücünün genç yaşlardaki kuvvetidir. Fakat bu yorgunluk ve ağrı verebilir ve yaşla kuvvet gittikçe azalır. Toplumun %10 unudan fazlası gözlük veya başka bir şekilde düzeltmeye ihtiyaç duyan hipermetroplardır.(Toplam %30)

Hipermetropların miyopun tam tersi olarak uzağı iyi gören fakat yakını göremiyen olduğu sanılır. Uyum gücünün fazla olduğu genç yaşlarda böyle gibi görünebilir hatta yakında bile şikayet olmayabilir fakat yaş ilerledikçe uyum gücü azalır ve belirtiler önce yakında daha sonra uzakta da ortaya çıkar. Aslında bir hipermetrop ne yakını ne uzağı eforsuz göremeyen kişidir ve bir miyop her yaşta yakını iyi görebilirken uyum gücünü kaybetmiş 50yaş üstü bir hipermetrop hem uzak hem yakın içi düzeltme ihtiyacı hissedecektir.

TEDAVİSİ
Gözlük veya kontakt lensler
Halen en yaygın düzeltme şeklidir. Tedavi edici özellikleri yoktur. İlerlemeye etkileri yoktur.

Refraktif cerrahi
  • LASER Cerrahisi (Lasik-PRK)
    +4 dioptriye kadar tavsiye edilir
  • OPHTEC Fakik IOL (Sabit göz içi lensi)
    Lasere uygun olmayan,genç hipermetroplarda tavsiye edilir
  • Şeffaf Mercek Değişimi (Refractive Lens Exchange)
    1. monofokal
    2. multi/bi fokal
    3. Lasere uygun olmayan veya 50 yaş üstü.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 07:15
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
29 Eylül 2008       Mesaj #10
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"

ASTİGMAT


Korneanın yuvarlak olmadığı , yumurta şeklinde olduğu bır durumdur.yumurta veya rugby topu gibi astigmat bir korneanın 2 kesiti ,temel eğrisi vardır,biri yassı diğeri ona 90 derecede daha dik. Bu iki farklı eğri ışığı farklı kuvvette kırarlar ve retinada iki görüntü oluşmasına neden olurlar.

Astigmat Şikayeti ve Bulguları
Astigmat‘ı olan kişiler uzak ve veya yakında bulanık veya gölgeli görürler. Görüntü hiçbir zaman keskin değildir. Bir yönde net olan çizgiler 90 derece aksinde bulanık görülebilirler. Mesela pencerenin dik kenarları netken yatay kenarları bulanık görülebilir. Daha net görme eforu baş ağrısı ve göz etrafında ağrı ,baskı yapabilir ve kişi kolay yorulup işi bırakmak zorunda kalabilir. Astigmatism değişik dercelerde olabilir ve gözlük veya lens takanların %30-40 ında astigmat bulunur. Astigmat tek başına olabileceği gibi miyop veya hipermetropla birlikte olabilir.

Kalıtım bir faktördür,gözün yorulması,az ışık,çok bilgisayar v.s. gibi dış faktörlere bağlı değilidir ve zamanla bir miktar artma,azalma veya açı değiştirme gösterebilir. KERATOKONUS denilen bir rahatsızlık da yüksek ve değişken astigmata sebebiyet verebilir. Muayene esnasında tesbit edilir ve tedavisi farklıdır.

Astigmat Tedavi Seçenekleri
Belli bir dereceye kadar ve şikayet yoksa tevdavi gerektirmez.
  • GÖZLÜK
  • KONTAKT LENS
En iyi görme düzeltmesini sert veya yarı sert lensler sağlar.Fakat alışması daha zor ve özellikle tozlu ortamlarda daha rahatsız olduğu için TORIC denilen yumuşak lensler tercih edimektedir.Yine de bazı durumlarda toric lens ile iyi görme sağlanamıyabilir ve sert türde lens gerekebilir. Keratokonusa bağlı astigmatlar ender olarak yumuşak toric lenslerle ,bazen basit gazgeçirgen sert lenslerle ve daha ileri safhasında özel kalıplı gaz geçirgen sert lenslerle düzeltilir.Eğer bu tür lenslerle de iyi görme sağlanamıyor veya lens tahriş ediyor veya oturtulamıyorsa kornea nakli söz konusu olabilir.

GLOKOM

Göz Tansiyonu
Halk arasında göz tansiyonu adıyla bilinen glokom, milyonlarca insanı etkileyen yaygın bir göz hastalığıdır. Tedavi edilmezse görme kaybına neden olabilir. Glokomda ,göz içindeki sıvı basıncı,görme yeteneği için gerekli olan göz sinirine zarar verecek düzeyde yüksektir.

BELİRTİLER
Başlangıçta genellikle belirti görülmez, görmede bozukluk ve ağrı yoktur. Hastalık teşhis edilmezse ilerler ve görme sinirindeki hasara bağlı olarak görme alanı gittikçe daralır .Bir borudan bakıyormuş gibi etraftaki cisimler görülmez olur.Dahada ilerlediğinde bu boru görüşü de kaybolur.

KİMLER GLOKOMA EĞİLİMLİDİR?
Glokom dünyada milyonlarca kişide görülen ve her insanda ortaya çıkabilecek bir hastalıktır. Bununla birlikte bazı faktörler hastalığın ortaya çıkma riskini arttırabilir. Toplumda 40 yaş üzerinde %2 ,60 yaş üzerinde %10 oranında görülür.

GLOKOM RİSKİNİ ARTTIRAN FAKTÖRLER
  • İlerleyen yaş, ailede glokom öyküsü ( genetik yatkınlık)
  • Sigara, şeker hastalığı,migren
  • Miyopi, yüksek düşük kan basıncı.
  • Uzun süreli kortizon tedavisi,göz yaralanmaları.
Bu özelliklere sahip kişilerin glokom yönünden göz muayenelerini yaptırmaları uygun olur.

TEŞHİS
Glokom erken dönemde belirti vermediğinden kişi hastalığın farkına varamaz.glokom teşhisi ancak göz doktoru tarafından yapılabilir. 40 yaş üzerindeki herkes yılda en az bir kez muayene olup göz tansiyonunu ölçtürmelidir. Glokomda erken teşhis ve tedavi çok önemlidir.
Çünkü erken tedavi ile ancak hastalığın ilerlemesi ve görme sinirine vereceği hasar durdurulabilir.

TEDAVİ
  • İlaç tedavisi.
  • cerrahi yöntemler.
  • Çeşitli lazer tedavileri.
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 07:17

Benzer Konular

30 Temmuz 2010 / Morrigan Sosyal Ağlar
15 Temmuz 2016 / Misafir Cevaplanmış
15 Temmuz 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
19 Şubat 2013 / Demir YumruK Taslak Konular