Arama

Q Humması (Balkan Gribi)

Güncelleme: 19 Temmuz 2012 Gösterim: 3.689 Cevap: 1
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
19 Temmuz 2012       Mesaj #1
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Q Humması (Balkan Gribi)
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
Sponsorlu Bağlantılar
Bu maddedeki yazılar yalnızca bilgi verme amaçlıdır. Yazılanlar, doktor uyarısı ya da önerisi değildir.
İnsanda ve hayvanda, Ricketsia adı verilen mikroorganizmaların yol açtığı ağır ve bulaşıcı hastalık. Q hummasının insanlardaki belirtileri, göğüs ağrısı, kuru bir öksürük, ateş, titreme ve bulantıdır. Hastalığa neden olan mikroorganizmalar çiftlik hayvanlarında ya da bunların ürünlerinde (et, süt, yün) bulunur. Bu mikroorganizmalar, havada, toprakta ve hayvanların dışkılarında aylarca yaşayabilirler. Hastalığın teşhisi için laboratuvarda kan tahlillerinin yapılması gerekir. Tedavide antibiyotikler kullanılır. Hastalığa yakalanma olasılığı olan kişilere de, korunma amacıyla aşı yapılır.

Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
19 Temmuz 2012       Mesaj #2
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Q Humması
MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar

Endemik Q humması, genellikle birden başlayan ateş, titreme, halsizlik, baş ağrısı, iştahsızlık gibi özgül olmayan semptomlarla seyreden, riketsialardan, Coxiella burnetii’nin neden olduğu zoonotik bir hastalıktır. Doğal konakları, koyun, sığır, keçi, köpek, kedi ve kuşlar gibi insanlara yakın olan hayvanlardır. Mikroorganizma özellikle plasental dokularda yoğun olarak bulunur ve çoğalır. Enfekte hayvanlarda genellikle semptom ve bulgular gözlenmez, bir diğer ifade ile hastalık gelişmez ancak mikroorganizmayı yüksek oranlarda plasental dokularla ve ayrıca süt, idrar, gaita ve diğer vücut sıvıları ile birlikte atarlar. Enfekte hayvanların doğumu sırasında yakınında bulunmak endemik hastalık için bilinen en yüksek risk durumu olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca tarım ve hayvancılıkla ilgilenenler, mezbaha çalışanları da artmış risk taşıyan gruplardır. Laboratuar koşullarında da, çalışanlar için risk yaratan Coxiella burnetii biyolojik silah olarak kullanıldığında da doğal enfeksiyona benzer hastalık oluşturacaktır. İnhalasyon yolu ile kolaylıkla bulaşma kapasitesine sahip olması, çevre şartlarına karşı direnç göstermesi ve klinik bulguların az sayıda mikroorganizmanın alınmasını takiben gelişmesi, Coxiella burnetii’nin biyolojik silah olarak ilgi çekmesine neden olmuştur. Ancak, bugün için biyolojik silah olarak geliştirilip, kullanıma hazır hale getirildiği yolunda bilgiler mevcut değildir. İlk defa Avusturya’da, Q hummasının etiyolojik ajanı olan Coxiella burnetii 1937 yılında tanımlanmıştır. Coxiella burnetii konağa bağlı faz varyasyonu geçiren tek mikroorganizmadır ve ısı, kurutulma ve kimyasal ajanlara karşı yüksek oranda dirençlidir. Aerosol olarak alındığında oldukça infeksiyöz olan Coxiella burnetii, tek bir mikroorganizma olarak inhale edildiğinde bile klinik hastalık gelişimine neden olabilir.

Sıklıkla 2-14 günlük inkübasyon süresini takiben (inkübasyon süresi 40 güne kadar uzayabilir) gelişen Q humması, 2 gün ile 2 hafta arasında klinik bulguları devam eden ve sonrasında, yavaş yavaş iyileşen, kendi kendine düzelen bir hastalıktır. Hastalık dünya çapında endemiktir ve tipik olarak sığır, keçi ve koyun yetiştirilen bölgelerde görülür. İnkübasyon periodunun süresi inhale edilen mikroorganizma sayısı ile ilişkilidir, alınan mikroorganizma sayısı artıkça, inkübasyon süresi kısalırken, mikroorganizma sayısının az olduğu durumlarda inkübasyon süresi göreceli olarak uzun olmaktadır. Hastalığın tipik mevsimsel özelliği olmamakla birlikte, bazı yörelerde koyun ve keçilerin yavrulama döneminde artış olduğu da bildirilmektedir. Hastalık özgül olmayan ateş, başağrısı, yorgunluk ve miyaljinin ön planda olduğu semptomlarla ortaya çıkar. Genellikle göğüs muayenesinde patolojik bulgular tespit edilmezken, hastaların %50’sinde akciğer grafisinde anormal görünümün eşlik ettiği pnömoni gelişir. Pnömoni olan vakaların yaklaşık üçte birinde (%28) hastalığın ilerleyen dönemlerinde öksürük gelişir ve ral duyulabilir. Pnömoni gelişen vakaların dörtte birinde göğüs ağrısı vardır. Radyolojik bulgular sıklıkla viral veya mikoplazma enfeksiyonlarını düşündüren “patchy” infiltrasyonlar şeklindedir, ancak yuvarlak konsalide görünüm ve adenopatide tespit edilebilir. Q humması vakalarının yaklaşık %33’ünde akut hepatit gelişir. Pulmoner semptom ve bulgular gelişmeden, hepatitli vakalarda ateş ve yüksek serum transamilazları tespit edilir. Nadir olmakla birlikte kronik hepatit, kültür negatif endokardit, aseptik menenjit, ensefalit ve osteomyelit görülebilecek komplikasyonlardır. Akut Q humması nadiren mortaliteye neden olurken komplikasyonları yüksek mortalite ile seyredebilir. Endokardit geliştiğinde mortalite %30-60’tır. Endokardit tespit edilen vakalarda sıklıkla daha öncesinde kalp kapaklarının zedelenmesi söz konusudur. Özgül olmayan ateşli hastalık bulguları ve pnömoni gelişimi ile hastalık seyrettiği için ayırıcı tanısında özellikle atipik pnömoni etkenlerinin ekarte edilmesi gerekir, ancak belirli bir bölgede veya belirli bir alandan gelen askerler arasında birden çok ve benzer zamanlarda başlayan ateşli pnömonilerde akla getirilmesi gereken biyolojik saldırı ajanlarından birisidir.

Hastaların yaklaşık üçte birinde lökositoz tespit edilirken, çoğunda transaminaz seviyelerinde hafif yükselme görülür. Organizma kültür ortamında çok zor ürediği için, izolasyonuna yönelik çalışmalar gereksizdir. Bu nedenle balgam veya diğer klinik örneklerde mikrobiyolojik incelemeler genellikle sonuçsuz kalır. Ayrıca laboratuar ortamında kolaylıkla bulaşabiliyor olması, konu hakkında deneyimi olmayan laboratuar çalışanları için de ciddi risk teşkil eder. Q hummasının tanısına yönelik olarak kullanılan serolojik testler, Coxiella burnetii’ye karşı gelişen antikorların tespiti için kullanılan, indirekt floresan antikor (IFA), “enzim bağlı immünosorbant assay” (ELISA) ve kompleman fiksasyon testleridir. Özgül IgM tipi antikor cevabı klinik bulguların gelişimini takip eden iki hafta içerisinde gelişebilir. Ticari olarak en sık kullanılan test yöntemi, kompleman fiksasyon testidir. Akut Q humması vakalarının büyük çoğunluğu antibiyotik tedavi olmaksızın düzelebilir, ancak ciddi mortalite riski yüksek olan komplikasyonların önlenebilmesi için tedavi gereklidir. Tetrasiklin (altı saatte bir 500 mg) veya doksisiklin (her oniki saatte bir 100 mg) kullanılan 5-7 günlük tedavi protokolü tercih edilen yaklaşımdır, bugün için kloramfenikol alternatif ajan olarak kabul edilmektedir. Ateş antimikrobiyal tedavinin ilk veya ikinci gününde düşer. Tetrasiklin grubu ajanların sekiz yaşından küçük çocuklarda kullanılmasının kemik ve diş gelişimi üzerindeki olumsuz etkisinin tedavinin sağlayacağı avantajla tartılarak karar verilmesi gerekir. Tetrasiklin veya doksisiklin tedavisini tolere edemeyen kişilerde kinolon, siprofloksasin invitro olarak etkili olan ajanlardır ve tercih edilebilir. Mikroorganizma dokularda yıllarca latent kalabildiği için kronik enfeksiyonlarda ve endokardit gelişen vakalarda tedavi oldukça güçtür, tetrasiklin veya doksisiklinin, TMP-SMX veya rifampin ile kombine edildiği ikili ve 12 ay gibi uzun süreli tedavilerle ancak başarılı sonuçlar alınabilmektedir. Uzun süreli kombine tedaviye rağmen endokardit vakalarında sıklıkla kapak replasman tedavilerine ihtiyaç duyulur. Eğer hastalar, hastaneye yatırılacak olursa standart önlemlerin alınması yeterlidir, özel izolasyon koşullarının sağlanması gerekmez.

Formalin ile inaktif hale getirilmiş tüm hücre aşısı yüksek risk altındakiler için kullanılmaktadır ve Avusturya’da lisans almıştır. Coxiella burnetii’nin ölü hücre süspansiyonu halindeki bu aşı ile tek doz sonrasında doğal enfeksiyona karşı tam koruma ve aerosol şeklindeki (olası biyolojik saldırıda kullanılacak yöntem) bulaşmada ise %95 korunma sağlamaktadır. Aşı ile kazanılan korunma süresi yaklaşık 5 yıldır. Aşının en önemli yan etkisi özellikle immün kişilerde görülen ve nekroza kadar uzanabilen lokal yan etkilerdir. Bu nedenle aşı öncesinde 0,02 mg’lık aşının sensitize veya immün olmuş kişileri tespit etmek için cilt testi olarak kullanılması kabul görmüş bir uygulamadır. Olası temas veya saldırı sonrasında kemoprofilaksi tetrasiklin veya doksisiklin ile tedavi dozunda 5-7 gün süre ile sağlanabilir. Kemoprofilaksiye olası temastan 8-12 gün sonra başlanmalıdır, eğer profilaktik tedaviye hemen (1-7 gün içinde) başlanacak olursa sadece inkübasyon süresinde uzamaya neden olacak ancak klinik bulgular üzerinde etkili olmayacaktır. Bugün için biyolojik silah olarak kullanılabileceği düşünülen ancak geliştirildiği kesin olarak bilinmeyen Coxiella burnetii, toplumda iş gücü kaybına ve bakım ihtiyacı olacak çok sayıda kişiye neden olabileceği için üzerinde durulması ve değerlendirilmesi gereken ajanlardan birisidir.

Dr. Ateş Kara


***

Kaynaklar


1. American Academy of Pediatrics. Q fever, In: Pickering LK, ed. 2000 Red Book: Report of the Committee on Infectious Diseases. 2. 25th ed. Elk grove Village, IL: American Academy of Pediatrics; 2000: .
3. Kortepeter M, Christopher G, Cieslak T, Culpepper R, Darling R, Pavlin J, Rowe J, McKee K, Eitzen E. USAMRIID’s Medical Management of Biological Casualties Handbook 4th Ed. Fort Detrick Maryland 2001; pp 33-36.
4. MMWR; Recognition of illness associated with the intentional release of biological agent. MMWR; 2001: 50: 893-897. 28-32.
5. Cole LA. Bioterrorism threats: learning from inappropriate responses. J Public Health Management Practice, 2000: 6: 8-18.
6. Cieslak TJ, Eitzen EM. Bioterrorism: agents of concern. J Public Health Management Practice, 2000: 6: 19-29.
7. Atlas RM. The medical threat of biological weapons. Critical Reviews in Microbiology 1998; 24: 157-168.
8. Brad R. Export controls and biological weapons: new roles, new challenges. Critical Reviews in Microbiology 1998; 24: 235-254.

Benzer Konular

5 Ağustos 2008 / asla_asla_deme Ziraat
5 Temmuz 2008 / drzombie Tıp Bilimleri
8 Temmuz 2015 / Hera X-Sözlük
20 Haziran 2015 / ahmetseydi X-Sözlük