Arama

Hepatit - Sayfa 2

Güncelleme: 2 Aralık 2017 Gösterim: 39.213 Cevap: 14
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Mayıs 2008       Mesaj #11
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Hepatit nedir


Hepatit karaciğerin iltihabıdır ve insan vücudunda bir çok olumsuz bulguya yol açar. Hepatitlerin bazıları virüslere bağlı , bazıları da değildir. Bazı toksik ilaçlar ve bağışıklık sistemi ( immün sistem ) bozukluklarıda karaciğer iltihabına neden olabilir. Hepatitlerin en çok rastlanan türü, virütik olanlardır. "Hepatit" terimi ile işte bu "viral hepatit"ler söylenmek istenmektedir. Karaciğerin taze, alevli iltihabına "Akut Viral Hepatit", 6 aydan fazla sürmesi haline ise "Kronik Viral Hepatit" adı verilmektedir.
Sponsorlu Bağlantılar

Her sarılık Hepatit midir ?

Türkiye'de halk arasında, viral hepatitle, sarılık özdeşleştirilir ve her sarılık "viral hepatit" zannedilir. Halbuki sarılık bir hastalık değil belirtidir. Birçok hastalık, sarılık ( belirtilerine ) neden olabilir. Örneğin, ana safra kanallarında taş olması sarılığa neden olabilir. Ancak viral hepatit'le hiçbir ilgisi yoktur ve bulaşmaz. Yeni doğanlarda rastlanan sarılığı da hepimiz biliriz. Bu tür sarılığın da "viral hepatit"le bir ilgisi yoktur ve bulaşmaz.

Hepatit yapan nedenler nelerdir ?

En başta;
  • Virüsler (A,B,C,D ender rastlanan E,F,G gibi)
  • Toksik kimyasal maddeler (Karbon tetraklorür , vinylchlorür gibi)
  • Bazı ilaçlar ( örneğin tüberküloz tedavisinde kullanılan İNH, bazı sinir hastalığının tedavisinde kullanılan chlorpromazin gibi ) ve özellikle batı ülkelerinde daha fazla görülen alkol
  • Bazı mikroplar (Tüberküloz, brucella)
  • Radyasyon;
  • Genetik olarak geçen nadir hastalıklar , demir depolama hastalığı ( Hemokromatozis ) ( irsi olarak geçen, başta karaciğerde olmak üzere demir birikmesiyle organ hasarına yol açan ender bir hastalık ), bakır depolama hastalığı ( Wilson hastalığı ) ( bakır metabolizması bozukluğu nedeniyle özellikle karaciğerde ve gözün kornea tabakasında bakır depolaması ile karaciğerde hasara neden olan ender bir hastalık ).

Son düzenleyen Safi; 24 Ekim 2016 13:54
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
6 Eylül 2008       Mesaj #12
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  hepatit2.jpg
Gösterim: 453
Boyut:  48.3 KB
Hepatit B virüsünün (HBV) yaptığı karaciğer iltihabıdır.

HBV bulaştıktan sonra hastaların bir kısmında bildiğimiz sarılık ile karakterli akut hepatit oluşur.
Sponsorlu Bağlantılar

Çoğu hasta ise ilk infeksiyonu sessiz veya sarılık olmaksızın gripal infeksiyon gibi geçirir. HBV, hepatotrop (karaciğeri seven!) bir virüstür. Karaciğere yerleşir, çoğalır ve zamanla karaciğeri harap ederek siroza-karaciğer yetersizliğine yol açar. Normalde akut infeksiyon sonrası altı ay içinde vücüttan atılır ve HBV antikorları (anti-HBs ) ortaya çıkar. Bu tam iyileşmeyi gösterir. HBV infeksiyonu (kandaHBsAg pozitifliği) altı aydan uzun sürerse "kronik hepatit B virusu infeksiyonu" baş gösterir. Erişkinlerde akut B hepatiti %95 iyileşme ile sonuçlanır. Kronikleşme %5 veya daha azdır. Bu kronikleşme ilk infeksiyonu sessiz geçirenlerde daha sıktır.

Kronik infeksiyon klinik seyri açısından ikiye ayrılır. Çoğu kişide virüs vücutta olmasına rağmen, çoğalma yeteneği çok sınırlıdır ve karaciğer hasarı yapamayacak düzeydedir. Bu kişilerdeki durum "İnaktif Taşıyıcılık" veya daha doğru bir ifade ile "İnaktif Kronik HBV İnfeksiyonu" ya da kısaca "taşıyıcılık" olarak adlandırılır. Bu inaktif taşıyıcılık inatçı ve büyük çoğunlukla (>%90) ömür boyu süren ancak selim bir haldir. Hastaların uzun süreli takibinde çok azında ciddi karaciğer hastalığı meydana gelebilir. Yine düşük bir oranda kendiliğinden HBsAg kaybı ve antikorun (anti-HBs) ortaya çıkması söz konusudur. Bunu önceden kestirmek mümkün değildir. He ne kadar selim seyirli (iyi huylu) bir durum olarak tanımlansa da, inaktif taşıyıcıların en az yılda bir kez kontrolü gerekir.

Kronik HBV infeksiyonu olanların daha az bir kısmında (%30) virus aktiftir, çoğalarak karaciğerde kronik iltihaba sebep olur. HBV DNA'nın belli bir düzeyin üzerinde pozitifliği ve karaciğer enzimlerinde yükseklik ile karakterli bu durum "kronik B hepatiti" olarak tanımlanır. Bu kronik B hepatitli kişilerin yaklaşık bir kısmında 10-40 yıl gibi çok uzun olabilen sürelerde siroz ve daha az bir kısmında da karaciğer kanseri gelişebilir.

Hepatiti B neden farklı sonuçlara sebep oluyor? Herkeste aynı seyri mi gösteriyor?

Aslında HBV ile infekte olununca, sonucun ne olacağını HBV ile vücüdumuzun immun sistemi arasındaki etkileşmeler belirtliyor. Virüs vücuda girdikten sonra, bağışıklık sistemi yabancı mikrobu tanıyarak cevap vermeye başlar. Bağışıklık cevabının normal ölçülerde olması durumunda sarılık ve diğer belirtilerle beraber iki-altı hafta süren bir hastalık tablosu oluşur. Bu tür vakalarda hastalık sıklıkla iyileşmeyle sonuçlanır. Ancak vücudun bağışıklık cevabı çok fazla olursa, karaciğerin çoğu hatta tamamı hasara uğrar ve bu defa 'fulminan hepatit' (akut karaciğer yetersizliği) gelişir. Bu durumda hastaların yüzde 70'i ölür ya da ancak karaciğer nakliyle hayata döner. Eğer vücut normalden zayıf bağışıklık cevabı veriyorsa, karaciğerde süregelen bir iltihaplanma, yani 'kronik hepatit', bunun sonucunda da bazılarında siroz ve ertesinde karaciğer kanseri gelişir.

Hepatit B virusu nasıl bulaşır?
Hepatit B, virüslü kan ve kan ürünlerinin alınması, cerrahi girişimler ve ciddi diş tedavileri, taşıyıcı ya da hasta birinin kullandığı iğnenin vücuda girmesi, virüslü kesici ve delici aletlerin batması, hepatit B olan hastanın diş fırçasının kullanılması, özellikle hastalığın vücutta aktif olduğu dönemde hastayla tükürük ve salya yoluyla yakın temas, cerrahi girişimler ve diş tedavilerinde virüslü kanın vücuda girmesi, doğum sırasında hepatit B'li anneden bebeğe taşıyıcılık, korunmasız riskli cinsel ilişki gibi yollarla bulaşmaktadır.

Tıraş bıçağı, diş fırçası, tırnak makası gibi aletlerin ortak kullanımı da hastalığın bulaşmasında etken olabilir. Türkiye'de HBV enfeksiyonu bebeklerde ve ilk çocukluk yıllarında seyrekken, ilkokul ve ortaokul çağlarında belirgin artış göstermektedir. Ülkemizin Doğu ve Güneydoğu yöresinde gerek hijyen koşullarının iyi olmaması, gerekse çok fazla sayıda çocuklu ailelerde çocuklar arası temas (yara, bere gibi) bulaşmadan sorumludur ve tüm ailenin HBV ile enfekte olması sık rastlanan bir durumdur. Aslında hassas testlerle yapılan taramalar sonucu, kan ve kan ürünleri ve cerrahi ile bulaşma yok denecek kadar azalmıştır. Bütün dünyada ve tabi ki Türkiye'de de giderek daha iyi belirlenmiş riskli gruplar ön plana çıkmaktadır. Damar içi uyuşturucu kullananlar, erkek homoseksüeller, hayat kadınları ve kronik alkolikler yüksek risk altındaki başlıca topluluklardır.

B hepatiti hangi belirtilerle ortaya çıkar? Nasıl tanı konur?

Akut B hepatiti: Mikrop alındıktan sonra ortalama 1-2 ay süren kuluçka dönemini takiben ateş, halsizlik, kırıklık veya bulantı, kusma, iştahsızlık, karın ağrısı, ishal veya deride döküntüler ile birlikte eklemlerde ağrı ve şişlik gibi değişik bulguların olabildiği ve 3-10 gün süren ön belirtiler (prodromal dönem) ve ardından sarılık (önce idrar rengi koyulaşır ve göz akları sararır) ortaya çıkar. Bu tipik tablo hastaların yarısından azında görülür. Çoğu kez sarılık olmaksızın, hepatiti B için tipik olmayan belirtilerle ve tanı konulmadan akut infeksiyon geçirilir. Henüz sarılık ortaya çıkmamış hastalara erken dönemde solunum yolu infeksiyonu veya gastroenterit veya romatolojik hastalık gibi tanılarla verilen ilaçlar hepatit tablosunun ağırlaşmasına ve tanı karışıklığına yol açabilir.

Kronik B hepatiti:
Henüz siroz aşamasına gelmemiş hastaların büyük çoğunluğunda klinik belirti veya hastalığa ait bir yakınma yoktur. Tanı hemen daima herhangi bir nedenle yapılan kan testlerinde HBsAg'nin pozitif bulunması ve/veya karaciğer enzimlarinin (ALT, AST) yüksek bulunması ile konulur. Daha sonra ayrıntılı incelemeler ve gerekirse karaciğer iğne biyopsisi yapılır. Hastalar sıklıkla hepatit B olduklarını öğrendikten sonra halsizlik ve karaciğer bölgesinde ağrı veya rahatsızlık hissinden yakınırlar. Bu çoğu kez psikolojik bir sorundur. Karaciğer ve/veya dalak büyümesi, cilt belirtileri, karın şişliği gibi belirtiler sirozlu hastalarda görülür. Klinik pratikte sık olarak siroz, hatta ilerlemiş siroz (karında su toplanması, kanama vb) aşamasına kadar tanı konulmamış hastalarla karşılaşmaktayız.

B Hepatiti nasıl tedavi edilir?
Akut B hepatiti (yeni ortaya çıkan, sarılık ve karaciğer testlerinde aşırı yükseklik ile kendini gösteren bir klinik tablo) sıklıkla kendiliğinden iyileşir. Ciddi seyirli veya fulminan hepatit dediğimiz çok ağır olan vakalar dışında özel bir ilaç tedavisi gerektirmez. İlaç tedavisi de uygulanan bu ağır vakaların önemli bir kısmında çözüm acil karaciğer naklidir. Bu tip fulminan hepatit dediğimiz çok ağır vakalar %1'den azdır. Yine de her yıl onlarca fulminan hepatit B hastasına karaciğer nakli gerekmektedir.

Asıl sorun kronik B hepatiti hastalarının tedavisidir. Hangi hasta, ne zaman ve hangi ilaç veya ilaçlarla tedavi edilmelidir soruları yanı sıra, tedavinin başarı oranı, ilaç direnci, tedavi sonrası alevlenme gibi çok ciddi sorunlar söz konusudur. Bu nedenle kronik B hepatiti hastalığın tedavisi gerçekten mesaisini bu konuya ayırmış deneyimli uzman hekimleri gerektiren bir konudur. Bu hastalık için değişik tedavi seçenekleri söz konusudur. Her hasta kendi özel şartları ile değerlendirilmeli, ona göre karar verilmelidir. Zamanında tanı konmuş ve tedaviye başlanmış hastalarda siroz ve kanser gelişmesi önlenebilir, bazılarında ise hastalık tamamen ortadan kalkabilir.

Türkiye'de aşı uygulaması yeterli mi?

Toplum sağlığı ve koruyucu hekimlik adına en önemli uygulama yenidoğan her bebeğe yapılan hepatit B aşılamasıdır. Ayrıca ülkemizde ilkokul çağı çocukları da aşılanmaktadır. 1996 sonrası başlanan bu uygulama dev bir adımdır, her yıl daha iyi sonuçlar bildirilmektedir. Ancak dünyada 400 milyon, Türkiye'de de yaklaşık 3.5 milyon kronik hepatit B enfeksiyonlu kişi vardır ve bunların tedavi edilmeleri gerekmektedir. Bu tedavi ile hem hastalar iyileşecek, hem de enfeksiyonu yaymaları önlenecektir. Risk gruplarında yer alan erişkinler (sağlık personeli, ailesinde hepatit B'li kişi veya kişiler bulunanlar, sık kan ve kan ürünleri transfüzyonu gerektiren hastalığı olanlar, diyaliz hastaları, organ nakli hastaları, hayat kadınları ve erkek homoseksüeller ile damar içi uyuşturucu kullananlar gibi) mutlaka aşılanmalıdırlar.

Prof. Dr. Yılmaz Çakaloğlu Memorial Hastanesi Gastroenteroloji Bölüm Başkanı

Son düzenleyen Safi; 24 Ekim 2016 16:19
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
15 Kasım 2008       Mesaj #13
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Karaciğerin fonksiyonlarıı kontrol etmek için yapılan testlerin tümü karaciğer fonksiyon değerleridir.

KARACİĞER FONKSİYON TESTLERİ:
KCFT: Günlük hayatımızda rutin labratuvar tetkikleri esnasında istenen bazı karaciğer fonksiyon testleri ve böbrek fonksiyon testleri hakkında hastalara aydınlatıcı bilgileri bu alanda bulabilirsiniz.

AST (SGOT):
Normal değerler: 10-34 U/L
Özellikle karaciğer başta olmak üzere, pankreas, kas dokusu ve pek çok hücrede, hücre içi olarak yer alan bir enzimdir. Karaciğer hastalıklarına belirgin olmak üzere , bazı kalp hastalıklarında, travmalar sonrasında yükselebilen bir enzimdir.Bununla birlikte böbrek yetmezliği ve B vitamini eksikliklerinde düzeyi azalabilir

ALBUMİN:
Normal Değerler: 3,8-5,4 g/dl
Albumin; Karaciğer tarafından sentezlenen ve pek çok iyon, metabolit, ilaçları bağlayan bir proteindir. Karaciğer sirozu, malnutrisyon dediğimiz bir tür beslenme bozuklukları , kanser hastaları gibi pek çok hastalıkta albümin değeri düşer.

ALKALEN FOSFATAZ:
Normal Değerler: : 30-90 U/L(çocuklarda bu değer 300e kadar çıkabilir)
Vücuttaki alkalen fosfatazın büyük bir kısmı osteoblastlar tarafından oluşturulur. Karaciğer ,pankreas hastalıklarında, safra yollarının taş ile tıkanmasında Paratiroid bezin fazla çalıştığı durumlarda, bazı kemik hastalıklarında değerleri yükselebilir

ALT (SGPT):
Normal değerler:9-43 U/L
Siroz, akut hepatit gibi karaciğer hastalıkları, kalp krizleri, kullanılan bazı ilaçlara bağlı kan değeri yükselebilir.

AMİLAZ:

Normal değerler: <82 U/L
Başlıca üretim yeri pankreas olması sebebiyle özellikle akut pankreatit, kronik pankreatit, kolesistit gibi rahatsızlıklarda kan değeri yükselir. Ayrıca ülsere bağlı perforasyon(delinme) safra kesesi taşlarında da değeri yükselebilir.

BİLİRUBİNLER:

Normal Değerler: Total Bilirubin: <1,0mg/dl
Direkt Bilirubin: <0,25mg/dl
Bilirübin kandaki eritrosit(kırmızı küre) lerin parçalanması sonucu ortaya çıkar. Bazı metabolik hastalıklar, karaciğer hastalıkları, safra yolları hastalıkları, yada kan kırmızı kürelerin vücutta hızlı yıkılmalarını takiben kanda değerleri yükselebilir.

GGT (GAMAGLUTAMİLTRANSFERAZ):
Normal değerler: 11-43 mg/dlKaraciğer hastalıklarında ve özellikle alkole bağlı karaciğer hastalıklarında daha değerli bir enzimdir. Ayrıca safra kesesi taşı, bu taşa bağlı safra yolları tıkanıklığı, pankreas hastalıklarında da kan değeri yükselir..

ÜRE :
Normal değerler:10-50 mg/dl
İnsan vücudunda metabolizma sonrası karaciğerde oluşan azotun yaklaşık %95'i böbreklerden atılır. Atılan azotun çok büyük bir kısmını ise üre meydana getirir(yaklaşık%80) .Doğal olarak böbrek fonksiyonlarındaki bozulma durumunda ürenin kan değeri yükselir.

ÜRİK ASİT:
Normal değerler:3,4-7,0 mg/dl
Üretilen ürik asitin ¼ ü sindirim sistemi kalan ¾ lük kısmı ise böbrekler yoluyla atılır. Gut hastalığı bazı metabolik hastalıklar, kan yıkımı ile birlikte giden anemiler, bazı malign(kanser) hastalıklarda kan değeri yükselebilir.

KREATİNİN:
Normaldeğerler:0,7-1,5mg/dl
Glomerüler filtrasyon hızı dediğimiz böbreğin süzme hızını değerlendirmede kullanılan bir değerdir. Böbreğin çalışması hakkında bize bilgi verir. Böbrek hastalıkları ve yetmezliklerinde, enfeksiyon ve sıvı kayıplarında, böbrek sonrası üriner sistem tıkanıklıklarında kan değeri yükselir
Son düzenleyen Safi; 24 Ekim 2016 13:56
Quo vadis?
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
18 Mart 2017       Mesaj #14
Avatarı yok
Yasaklı

Hepatit C Hastalığı!


Ad:  hep-c.jpg
Gösterim: 162
Boyut:  118.8 KB
Hepatit C, öldürücü bir hastalık olarak tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı. 2014 yılında elde edilen veri ABD Hastalık Denetim Merkezi (CDC) tarafından sunuldu ve Hep-C’nin şimdi HIV, Zatürre ile Verem’in toplamından daha ölümcül olduğu görüldü. Sadece o yıl yaklaşık 20.000 insan ölmüş. Rapor ayrıca, 2014 yılında bildirilen yeni vakaların sayısının 2.194 olduğunu söylüyor. Fakat bu rakamlar şaşırtıcı olsa da, Hepatit-C vakalarının çoğunluğu damar içi ilaç kullanımından kaynaklandığı için, hastalık bulaşan bireylerin gerçek resmini çok temsil etmiyor olmaları muhtemel.

Bu vakalar sıklıkla eksik bildiriliyor. CDC, yeni vakaların gerçek sayısının her yıl yaklaşık 30.500 civarında olduğunu tahmin ediyor. Hepatit C, karaciğerde siroz meydana getiriyor ve eğer tedavi edilmeden bırakılırsa, sonunda karaciğer kanserine veya iflasına yol açabiliyor.

Kaynak: Popular Scıence
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
2 Aralık 2017       Mesaj #15
Avatarı yok
Yasaklı

Hepatit A Virüsü!


Hepatit A virüsü, en fazla kirli sulardan geçtiği için yaz aylarında bu hastalığa yakalanma sıklığında artıș görülüyor. Mikroplu, iyi yıkanmamıș yiyecekler de hepatit A’nın önemli bir bulașma yolu. Havuz ve deniz suyundan da virüs alınabiliyor. Ayrıca midye ve istiridye gibi deniz mahsullerinden de hepatit A geçebiliyor. Hepatit A virüsünün kuluçka dönemi kısadır. Belirtileri de kendisini somut bir șekilde gösterir. Kișilerin renginde solukluk, sararma, așırı halsizlik, bulantı, ateș ve idrar renginde koyulașma oluyor. Hastalık halinde kolayca tedavi edilirse de nadir bazı vakalar, ciddi sonuçlar da doğurabilir. Hepatit A, așısı olan bir hastalıktır. Bu nedenle özellikle bebeklerde așılanma tavsiye ediliyor. Açıktan su içmemek, açıktan satılan yiyecekleri tüketmemek, el hijyenine çok dikkat etmek koruyucu önlemlerin bașında sıralanabileceklerden bazılarıdır.

Kaynak: Popüler Bilim Dergisi (Eylül 2017)

Benzer Konular

15 Kasım 2008 / Ziyaretçi Cevaplanmış
1 Mayıs 2010 / 741852 Tıp Bilimleri