Arama

Aşılar

Güncelleme: 21 Ağustos 2018 Gösterim: 41.964 Cevap: 13
NihLe - avatarı
NihLe
Ziyaretçi
12 Eylül 2006       Mesaj #1
NihLe - avatarı
Ziyaretçi

Aşı



Sponsorlu Bağlantılar
Ad:  2321b3aad07dcef497f516a5823088df_1279133232.jpg
Gösterim: 1819
Boyut:  20.9 KB
Organizmada belli bazı hastalıklara karşı bağışıklık sağlamak için kana verilen, o hastalığın mikrobuyla hazırlanmış eriyik ve bu eriyiğin uygulanması.

Bu eriyik, hastalık yapma gücü yok edilmiş bir mikrop maddesinden oluşur. İnsanların kullandığı ilk aşı, çiçek aşısıdır. Bu aşıyı Çinliler çok eski dönemlerde kullanırlardı. O dönemlerde aşı, çiçekli hastanın akıntısından yapılırdı. İrin, dışarda bekletilerek içindeki mikrobun hastalık yapma gücü azaltılırdı. Kullanılması pek güvenli değildi. 1796'da İngiltere'de Berkeley'de doktorluk yapan Jenner, çiçek hastası sığırların akıntısının aşılandığı insanlarda, çiçek hastalığına karşı bağışıklık elde edileceğini kanıtladı.
Aşı, herhangi bir mikrobun salgıladığı ve vücutta o mikroba karşı bağışıklık doğurabilecek antikorların yapımına yol açan antijenlerin çok bulunduğu bir maddedir.

Hazırlanış biçimlerine göre iki çeşit aşı vardır:


1. Virüs aşıları: Akıntıdan (çiçek aşısı) ya da hasta dokuların özünden (kuduz aşısı) yapılır. Akıntı ya da doku özündeki mikrobun gücü, aşı bekletilerek ya da antisepsili maddeler eklenerek zayıflatılır. Bu tür aşılar önleyici olarak kullanılırlar. Virüsleri etkisiz kılınarak hazırlanan aşılar arasında çocuk felci (salk aşısı), kuduz, grip gibi hastalıklara karşı yapılan aşılar vardır.

2. Bakteri aşıları:
Bunlar da ya bakterileri eriterek yok edebilecek nitelikte (mikrop öldürücü aşı) ya da bakterilerin çıkardığı zehirleri yok edecek nitelikte (toksin giderici aşı) hazırlanırlar. Önce mikrobun kültürü üretilir. Bu eriyiğin hastalık yapma gücü, ısıtma, kurutma, antisepsili madde ekleme yoluyla zayıflatılır.
Mikrobu öldürülerek elde edilmiş bakteriyel aşılar arasında boğmaca, veba, kolera, tifo, tifüs, belsoğukluğu gibi hastalıklardan korunmak için uygulanmakta olan ve bu hastalıkların adlarını taşıyan aşıları sayabiliriz. Canlı fakat hastalık yapma yetenekleri yok edilmiş mikroplarla yapılmış aşılara örnek olarak verem aşısını gösterebiliriz. Verem aşısı, bulanların adlarının baş harflerinden kısaltılarak "Basil Calmette - Guerin" (BCG) aşısı olarak bilinir.

Aşılamanın temelindeki ilke,bakteri ve virüs gibi enfeksiyon etkenlerini yada çeşitli zehirli maddeleri belirli işlemlerden geçirdikten sonra kişiye vererek vücudun bu maddelere karşı antikor üretmesini,yani bağışıklık kazanmasını sağlamaktır.
Böylece vücudun,hazırlıklı olduğu hastalık etkenlerinden biriyle karşılaştığında, önceden, oluşmuş antikorlar sayesinde bu maddelerle savaşması kolaylaşır.

AŞILARIN BİLEŞİMİ

Aşılar ya hastalık etkeni olan mikroorganizmalardan(bakteri,virüs vb)yada bunların ürettiği zehirlerden yapılır.Vücuda verilmeden önce çeşitli işlemlerden geçirilen aşının hastalık yapıcı etkisi ortadan kaldırılır.Ama bu işlemler aşının antijen özelliğini ve vücutta antikor oluşturma etkisini engellemez.Başlıca aşı tipleri şunlardır:
Canlı aşılar-Enfeksiyon etkeni mikroorganizma ısıtma,kimyasal işlem gibi çeşitli yöntemlerle zararsız hale getirilerek vücuda verilir. Bazen de enfeksiyon etkenine benzeyen daha zararsız bir mikroorganizma kullanılır.Örneğin,çiçek aşısında inek çiçek hastalığının etkeni,verem aşısında da hastalık yapma gücü zayıflatılmış BCG denen verem basili kullanılır. Ölü mikropların kullanıldığı aşılar-Örneğin boğmaca ve kolera hastalıklarında bu tip aşılar kullanılır. Mikropların ürettiği zehirleri(anatoksin)içeren aşılar-Bu tip aşılarda formol gibi kimyasal maddeler yada ısı kullanılarak zehrin hastalık yapıcı etkisi yok edilir,ama antikor yapımını uyaran etkisi korunur(tetanos aşısı,difteri aşısı vb).

AŞILARIN ETKİ MEKANİZMASI
Canlı aşılarla vücuda giren mikroorganizmalar çoğalmaya başlar,ama bunlar etkisizleştirilmiş olduğundan üremeleri hastalıkla sonuçlanmaz yada ancak çok hafif belirtiler gelişir.Sonuçta gerçek mikropların oluşturduğuna benzer bir bağışıklık ortaya çıkar.Aşılanmadan en erken 2-3 hafta sonra gelişen bu bağışıklık yıllarca sürer.
Ölü aşılar ve anatoksinler hastalık belirtilerine yol açmaz,ama vücutta bunlara karşı antikor üretilir.Gene de tam bir bağışıklık oluşması için aşı dozu birkaç kez yinelenmelidir. Bunların yarattığı bağışıklık canlı aşılarınki kadar uzun süreli değildir.Yeni doğanlarda ve Süt çocuklarında bağışıklık sistemi tam olarak olgunlaşmadığından,aşılara yanıt( göreceli olarak)zayıftır.İlk aşı(karma aşı)yaşamın ikinci ayından sonra yapılır.Aşıya en iyi yanıt çocukluk ve ergenlik döneminde alınır.Daha sonra bu etki azalır.

YAN ETKİLERİ
Yan etkiler aşının özelliklerine göre değişir.Canlı aşı yapıldıktan sonra gelişen yan etkiler,gerçek hastalığın hafif bir biçimi gibidir.Örneğin kızamık aşısından sonra hafif ateş ve döküntü ortaya çıkabilir.
Etkisizleştirilmiş maddeler içeren(örneğin,ölü bakteri yada virüsler,anatoksinler)aşılar ise kızarıklık,aşının uygulandığı yerde şişlik ve ağrı gibi yerel,ateş ve kırıklık gibi genel durumlara yol açabilir. Aşı komplikasyonları ağır ve hafif olarak ikiye ayrılabilir.Hafif komplikasyonlar aşıdaki çeşitli öğelere karşı gelişen alerji tepkimelerinin deride yol açtığı belirtiler ile aşının uygulandığı bölgedeki lenf bezlerinde şişkinlikten oluşur. Ağır komplikasyonlar ise daha az görülür ve anafilaktik şok(ikinci kez karşılaşılan bir antijene karşı şiddetli alerji tepkisi), çırpınma nöbetleri(özellikle çocuklarda boğmaca, kızamık,çiçek gibi aşılardan sonra)yada çok ender olarak beyin iltihabı gibi durumlara neden olur.

AŞILAMA YAPILAMAYAN DURUMLARDA

Özellikle canlı aşı uygulamasının sakıncalı olduğu durumlar arasında ateş,ishal,genel bitkinlik,enfeksiyon hastalıkları,kalp hastalıkları,gebelik ve bebeğin erken doğmuş olması olabilir.

Kortizon tedavisi görenlere aşı uygulanmaz.Çünkü kortizon bağışıklık sistemini etkileştirerek aşının içindeki maddeye karşı vücudun antikor üretmesini önler.

Kötü huylu tümörü olan hastalara canlı aşı uygulaması yapılmaz.Kanserin etkisiyle baskılanan bağışıklık sistemi nedeniyle ölü aşı ya da anatoksin aşısı da yeterli antikor üretmediğinden yararlı olmaz.

Merkez sinir sistemi hastalığı bulunanlara boğmaca aşısı kesinlikle uygulanmaz.Bu hastalara zayıflatılmış canlı aşılar uygulanırken de çok dikkatli olunmalıdır.Sindirim sistemi hastalığı bulunanlara çocuk felci aşısı uygulanmamalıdır.Alerjik özellikleri olan kişilerde ise yumurta proteini içeren aşıların kullanılması sakıncalıdır.Antihistaminik türü ilaçların koruyuculuğu altında öbür aşılar dikkatli bir biçimde uygulanabilir.böbrek ya da karaciğer hastalığı bulunanlara BCG aşısı uygulanmamalı,difteri ve tifo aşısı uygularken de çok dikkatli olunmalıdır.
Derlemedir
Ayrıca Bakınız >>

Bakteri Nedir? Bakteriler Hakkında
Mikroorganizma veya Mikrop Nedir? Mikroorganizmalar Hakkında
Virüs Nedir? Virüsler Hakkında


Son düzenleyen Baturalp; 21 Ağustos 2017 21:39
NihLe - avatarı
NihLe
Ziyaretçi
12 Eylül 2006       Mesaj #2
NihLe - avatarı
Ziyaretçi
ÇOCUK FELCİ AŞISI
Bu aşı ağız yoluyla doğrudan ya da çocuğun direnç göstermemesi için kesme şekere emdirilerek verilebilir.
Aşılama sonucu oluşan antikor düzeylerinde yıllar geçtikçe düşme eğilimi görülmekle birlikte,doğru ve yeterli dozlarda yapılmış aşılama yaşam boyu koruma sağlayabilir.
Sponsorlu Bağlantılar
Sakıncalı durumlar: Bağışıklık sistemi baskılanmış,örneğin ışın tedavisi gören,kortizon ve kanser ilaçları alan kişilerde bağışıklık oluşturma tepkisi zayıfladığından aşı yapılmamalıdır.Aşının dölüt yada gebelik üzerinde olumsuz etkisini gösteren bir kanıt yoktur.Ama önlem olarak gebe kadınlara ve aşıdan sonraki üç ay içinde gebe kalmayı düşünenlere aşı uygulaması önerilmez

DİFTERİ AŞISI
Difteri günümüzde çok ender görülen bir hastalıktır.Ama hangi yaşta olursa olsun yaşamsal tehlike yaratır.Difteri aşısı boğmaca ve tetanos aşısıyla birlikte uygulanır.Bu aşılama işlemi on yılda bir uygulanır.
Tepki ve komplikasyonları: Bebeğe yapılan ilk aşı önemli bir tepkiye neden olmazken,erişkinlerde aşıya bağlı tepkiler sık görülür.Genellikle aşı yapılan yerde kızarıklık,şişlik ve ender durumlarda ateş görülebilir.Bu belirtiler 2-3 gün içinde kaybolur.
Sakıncalı durumlar:
Difteri hastasıyla karşılaşan kişiler iki grup altında toplanabilir.Birin-ci durumda hastayla ilişkiye geçen kişi son difteri aşısını ya da yineleme dozunu en çok 5-6 yıl önce olmuştur.İkinci durumda ise kişi ya hiç aşılanmamıştır ya da son aşılamanın üzerinden uzun yıllar geçmiştir.Difteri aşısı akut dönemindeki ve henüz iyileşmemiş hastalarda,gebelik ve emzirme döneminde,egzama,kurdeşen gibi alerji kökenli deri hastalıklarında uygulanmamalıdır.Kesin olarak uygulanmaması gereken durumlar ise kötü huylu tümör gibi ağır kronik hastalıklar ile şeker hastalığıdır.

TETANOS AŞISI
Tetanos ağır seyreden ve genellikle ölümle sonuçlanan bir enfeksiyon hastalığıdır.Kırsal kesimlerde de oldukça etkili biçimde sürdürülen zorunlu aşı uygulamasıyla denetim altına alınmıştır.Aşının bağışıklık yapıcı etkisi en az 5 yıl sürer.Bu yüzden yasalarla zorunlu kılınmasa da 5 yılda bir yinelenmelidir.Bu hastalık bazı meslek gruplarında da sıklıkla görülür:çiftçiler, çobanlar,hayvan yetiştiricileri,çöpçüler,toprak yol yapım,maden ,fabrika,sporcular, askerlik hizmetinde bulunanlar...vs
Tepki ve komplikasyonları
:
Ender olarak aşı yerinde kızarıklık,şişlik yapabilir.Ama bunlar birkaç gün içinde geçer.

BOĞMACA AŞISI
Boğmaca çok kolay bulaşan,zatürreeye,havale nöbetlerine ve beyin işlevinde bozukluklara yol açabilen ağır bir enfeksiyon hastalığıdır.Hastalık en çok çocuklarda görülür ve belirtiler özellikle bu yaşlarda ağırdır.Boğmaca aşısı genellikle difteri ve tetanos aşısıyla birlikte uygulanır.
Tepki ve komplikasyonları:
En yaygın komplikasyonları kızarıklık ve şişliktir.Boğmaca aşısına bağlı tepkilerin yaşla birlikte arttığı görülmektedir.

KIZAMIK AŞISI
Yaygın bir çocukluk hastalığı olan kızamık,bazen çok tehlikeli boyutlara varıp kulak enfeksiyonuna,bronşit,zatürree gibi komplikasyonlara neden olabilir.Çocukların büyük bölümü kızamığa okul çağlarında yakalanır.Bu nedenle çocuğun henüz hastalığın bulaşabileceği topluluklara girmeden aşı olması gerekir. Günümüzde kızamık aşısı kızamıkçık ve kabakulak aşısıyla karma olarak uygulanmaktadır.
Tepki ve komplikasyonları: Aşılanan çocukların %6’sında aşıdan 6gün sonra görülen ateş,5-6 gün kadar sürebilir.Ender olarak kızamık döküntüleri görülebilir.

KABAKULAK AŞISI
Kabakulak,okul çağındaki çocuklarda sık görülen bir enfeksiyon hastalığıdır.Genellikle tükürük bezlerini etkiler,ama başka organlarda da enfeksiyona yol açtığı olur.Aşı %90 oranında 10 yıl süreyle yeterli bağışıklık sağlar.Aşı tavuk embriyonundan üretilen kabakulak virüsü kültüründen elde edilir.Bu nedenle yumurtaya karşı alerjisi olduğu bilinenlere uygulanmamalıdır.

KIZAMIKÇIK AŞISI
Kızamıkçık,çocukluk çağının en hafif geçen enfeksiyon hastalıklarından biridir.Genellikle hastalığın farkına bile varılmaz.Kızamıkçık virüsünün en büyük tehlikesi,gebelik döneminde geçirilen enfeksiyonlarda ortaya çıkar.
Yan etkiler ve komplikasyonları:
Kızamıkçık aşısının yan etkileri genellikle hafif ve kısa sürelidir.Ama bazı durumlarda birkaç ay sürebilir.En sık görülen yan etkiler kurdeşen,çeşitli döküntüler,kırıklık,ateş ile boyun ve koltukaltı lenf bezlerinde şişmedir.Bazen erişkin kadınlarda 2-3 gün süren orta şiddetli eklem ağrıları görülebilir.

HEPATİT AŞISI
Virüs kökenli hepatit tüm dünyada önemli bir sağlık sorunudur.Bugüne değin virüs hepatitine neden olan beşten çok virüs saptanmıştır.Bunlar A,B,C,D ve E tipleridir.
Nasıl yapılır:
Hepatit B aşısı,erişkinlere kolun dış yüzeyinden kas içine,bebeklerde kalçanın üst bölümüne uygulanır.Yeterli bağışıklık sağlamak için ilk dozdan sonraki birinci ve altıncı aylarda aşı yenilenmelidir.Bağışıklık en az 4-5 yıl sürer ve bu süre sonunda aşının yinelenmesi önerilir.
Yan etkiler ve komplikasyonları:
En sık görülen yan etkiler aşı yerinde kızarıklık,kaşıntı ve şişliktir.Bunlar çok hafif seyreder ve genellikle birkaç gün içinde kendiliğinden kaybolur.Ender olarak ateş,bulantı ve yorgunluk görülebilir.Aşı hepatit B virüsüne karşı tam bir bağışıklık sağlar.


VEREM AŞISI

Son yıllarda Türkiye’de görülme sıklığı önemli oranda yükselen verem,dünya ölçeğinde de yaygın bir enfeksiyon hastalığı olma özelliğini korumaktadır.
Nasıl yapılır:
Aşı deri içine verilerek uygulanır.Eskiden ağız yoluyla uygulanmış,ama bağışıklık oluşturacak kadar yüksek miktarda antikor oluşumu sağlamayan bu yöntemden vazgeçilmiştir.Verem aşısı çiçek aşısına benzer biçimde iğneyi deriye birkaç kez batırarak ya da deriyi çizerek uygulanabilir.Verem aşısı çok dikkatli yapılmalıdır.Deri altına değil kesinlikle deri içine uygulanmalıdır.En sık kullanılan bölge kolun dış yüzüdür. Uygulama bölgesinde 3 hafta sonra birkaç milimetre çapında bir lezyon belirir.Oluşan küçük yara 2-3 ayda geride bir nedbe dokusu bırakarak iyileşir.
Etkisi:
BCG aşısı bebekleri 5 yaşına değin %80-90 oranında korur.Bu koruma 10 yaşına değin %80’e erişkinlerde %50’ye düşer.Bazı durumlarda koruma tam değildir.Ama her durumda aşı hastalığın vücuda yayılmasını engeller.
Kimler aşılanır:
Yeni doğanlara ve tüberkülin testi negatif sonuç verenlere aşı uygulaması önerilirken,aşağıda risk gruplarında bulunanlara aşının uygulanması gerekir.
  • Beş-on yaşlarında,hastalığın yaygın olduğu toplumsal ve ekonomik düzeyi düşük bölgelerde yaşayan ve tüberkülin test sonucu negatif olan kişilerde,
  • Beş-on beş yaşlarında,aile bireylerinden birinde verem saptanan ya da önceden verem hastalığı geçirmiş ve tüberkülin testi negatif sonuç veren kişiler,
  • Sanatoryumda görevli personelin çocukları içinde tüberkülin testi negatif çıkanlar,
  • Sağlık kuruluşlarında çalışan ve tüberkülin testi negatif olan kişiler,
  • Tüberkülin testi negatif çıkan tıp öğrencileri,tıp fakültesine kayıt sırasında,
  • Tüberkülin testi negatif çıkan ve askerlik görevine başlayan kişiler.
Komplikasyonları:Verem aşısından sonra genel bir komplikasyon görülmemiştir.Aşı yanlışlıkla kişinin vereme yakalandığı bir dönemde uygulanırsa,hasatlığın kuluçka süresi kısalır,yerel lezyon hızla yayılır ve ateşle birlikte hastalığın tüm belirtileri ortaya çıkar.Yerel komplikasyonlar aşının uygulandığı bölgedeki lenf bezlerinin büyümesidir.Şişlik 1-2 ayda kaybolur.

ÇİÇEK AŞISI
Dünya Sağlık Örgütü’nün 8 Mayıs 1980’deki 33.toplantısında çiçek hastalığının bütün dün yada ortadan kalktığı açıklanmıştır.Elde edilen başarı,bütün dünyada yürütülen çiçek aşısı kampanyalarına bağlıdır.Türkiye’de de zorunlu olarak yapılan çiçek aşısı,Dünya Sağlık Örgütü’nün açıklamaları doğrultusunda uygulamadan kaldırılmıştır.

HEMOFILUS INFLUENZA TİP B (HİB)
Hib (hemofilus influenza tip b ) 5 yaş altındaki çocuklarda sık görülen ve başta menenjit olmak üzere ölümle sonuçlanabilen birçok ağır hastalığa neden olan bir bakteridir. Hib kaynaklı enfeksiyonlar, 5 yaş altındaki her çocuk için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır, çünkü;
Özellikle 2 yaş altındaki bebeklerde vücudun kendini enfeksiyonlardan koruyan bağışıklık sistemi tam olarak gelişmemiştir. Bu nedenle çocuklar aşılanarak korunma altına alınmalıdır.
5 yaş altındaki çocuklarda görülen bakteriyel menenjitlerin en sık nedeni Hib' dir.

Hib menenjit
Beyin ve omuriliği çevreleyen ve koruyan zarların iltihabına menenjit adı verilir. Menenjit baş ağrısı, kusma, kabızlık, ense sertliği, kabarık fontanel(bıngıldak), şuur bozuklukları ve yüksek ateş ile seyreden bir hastalıktır. 0-5 yaş arası çocuklarda görülen bakteriyel menenjitlerin en sık karşılaşılan etkeni Hib'dir. Erken ve uygun tedaviye rağmen Hib kaynaklı menenjit vakalarının % 20 sinde işitme kaybı(sağırlık), zeka geriliği, felçler ya da epilepsi ( sara) gibi nörolojik komplikasyonlar oluşmakta, %3-8 i ölümle sonuçlanmaktadır. Bu oran gelişmekte olan ülkelerde daha da artmaktadır. Özellikle yuva, kreş ve anaokuluna giden çocuklarda menenjite yakalanma riski evde bakılan çocuklara oranla en az iki kat daha fazladır. Bu nedenle kalabalık ortamlarda bulunan bebek ve çocukların mutlaka Hib aşısı ile aşılanması gerekmektedir.

Hib aşısı

Hib aşısı, hemofilus influenza tip b mikrobunun parçalanarak etkisiz hale getirilmesi ile hazırlanmış olup, çocukları bu mikropla oluşan hastalıklara karşı etkin bir şekilde korumaktadır. Hib aşısı, bebek iki aylık olduktan sonra bir-iki ay arayla 3 doz uygulanmalı ve bebek 18 aylık olunca bir hatırlatma dozu daha yapılmalıdır. 12 aylıktan büyük ( 1 yaşını doldurmuş) bebeklere Hib aşısı tek doz şeklinde uygulanmakta ve etkin bir korunma sağlamaktadır. Hib aşısının yan etkileri hemen hemen yok gibidir. Aşının, difteri, tetanos, boğmaca karma aşısı ile birlikte, karıştırılarak aynı enjektör içerisinde ve aynı anda uygulanmasında, herhangi bir sakınca yoktur. Aşının koruyuculuğu % 99-100 dür. Hib aşısı tek aşı olarak bulunabileceği gibi, Aventis Pasteur tarafından geliştirilen beşli aşı içerisinde difteri, tetanoz, boğmaca ve inaktive çocuk felci aşısı ile birlikte beşli aşı formunda üretilmektedir.
Derlemedir

Son düzenleyen perlina; 26 Mayıs 2016 23:13 Sebep: Yazı Tipi..
NihLe - avatarı
NihLe
Ziyaretçi
14 Aralık 2006       Mesaj #3
NihLe - avatarı
Ziyaretçi

Bağışıklık Nedir?


Yeryüzünde, insan sağlığına zararlı birçok mikrop, virüs ve bakteri mevcuttur. İnsanlar, bunların etkilerinden vücudu dış etkenlere karşı savunan "bağışıklık sistemi" ile korunur. Vücut, kendine zarar verebilecek tüm etkenlere karşı hiçbir ayrım yapmadan savunma yapma kabiliyetiyle donatılmıştır. Ayrıca her hastalığa başka bir tür mikrobun yol açtığını bilme ve onları ayırt etme
Ad:  IMG_20160526_000024.jpg
Gösterim: 1176
Boyut:  51.4 KB
yeteneği de bahşedilmiştir. Bu yetenek, vücuda giren mikropları tanımlayarak, onları etkisiz hale getirecek silahların üretimini sağlar. Bu silahlara antikor denir. Doğal olarak vücut ilk kez karşılaştığı mikroplara karşı antikor üretmiş değildir. Örneğin, kızamık mikrobu olan bir çocuğun vücudu ancak bu mikropla karşılaştıktan, yani hastalığı kaptıktan sonra kızamığa karşı antikor üreterek onunla savaşabilir. Bu yüzden bir kez kızamık geçiren bir vücut, artık bundan sonrası için kızamığa karşı savunma mekanizmasını geliştirmiş demektir ve bu hastalığa bir kez daha yakalanmayacaktır.

Ne var ki bir kez geçirildiğinde bile ölüm, sakatlık, zeka geriliği gibi ciddi sonuçlara neden olabilen ağır hastalıklar vardır. Dolayısıyla sağlıklı bir yaşam için alınması gereken ilk önlem, vücuda bu hastalıkları hiç geçirmeme gücünü veren aşılanmadır. Aşılanma, hastalıklardan korunmak için en etkin, en güvenli ve en ekonomik yoldur.

Aşı Nedir?


Aşı, canlının bünyesinde hastalığa sebep olabilme gücüne sahip mikropların güçlerinin zayıflatılarak vücuda verilmesidir. Mikrobun bünyesi hasta edemeyecek kadar zayıflatılmış hali vücutta hemen ona karşı antikor oluşumunu sağlar ve bağışıklığın ortaya çıkarılmasına sebep olur.

  • Aşıların tedavi edici özelliği yoktur. Bu yüzden yakalanma riski olan hastalıkla karşılaşmadan önce yapılmalıdır.
  • Aşılar cinsine göre ağız yoluyla alınır yada enjekte edilir. Hangi yoldan yapılırsa yapılsın aşı vücudun savunma mekanizmasını harekete geçirerek vücudu hastalıktan korur.
  • Vücudun oluşturduğu antikorlar güçlerini hastalıkla sadece bir kez karşılaştıklarında değil sürekli olarak gösterir. Aşının geçerlilik süresi boyunca ilgili mikrobun hastalık yapması önlenmiş demektir.

Aşının koruyucu etkisi, uygun yaşta ve uygun aralıklarla yapılmasına bağlıdır. Araştırmalar sonucunda, her aşı için bir takvim geliştirilmiş, aşının etkinliğinin tam olması için bu takvimin uygulanması önerilmiştir. Çocukluk insan vücudunun hastalıklara karşı en zayıf dönemdir. Bebeklerin çok sayıda hastalıktan korunması gebelik döneminde anneye yapılan aşılarla başlar. Örneğin; anne adaylarının gebeliğin son üç ayında bir ay ara ile iki doz tetanoz aşısı olması, hem anne hem de bebek için hayati önem taşır.

Bebeklik döneminde en sık Hepatit B, Verem, Difreni, Tetanoz, Zatürre, Boğmaca, Çocuk Felci, Menenjit, Kızamık, Kızamıkçık, Karabakulak, Suçiçeği hastalıkları görülmektedir. Ciddi sonuçlar doğurabilecek bu hastalıkların engellenebilmesi bebeklerin aşı takvimine göre aşılanmasıyla mümkündür.

Aşı Nasıl Elde Edilir
Aşılamanın temelindeki ilkebakteri ve virüs gibi enfeksiyon etkenlerini yada çeşitli zehirli maddeleri belirli işlemlerden geçirdikten sonra kişiye vererek vücudun bu maddelere karşı antikor üretmesiniyani bağışıklık kazanmasını sağlamaktır.Böylece vücudunhazırlıklı olduğu hastalık etkenlerinden biriyle karşılaştığında önceden oluşmuş antikorlar sayesinde bu maddelerle savaşması kolaylaşır.

AŞILARIN BİLEŞİMİ

Aşılar ya hastalık etkeni olan mikroorganizmalardan(bakterivirüs vb)yada bunların ürettiği zehirlerden yapılır.Vücuda verilmeden önce çeşitli işlemlerden geçirilen aşının hastalık yapıcı etkisi ortadan kaldırılır.Ama bu işlemler aşının antijen özelliğini ve vücutta antikor oluşturma etkisini engellemez.Başlıca aşı tipleri şunlardır:
Canlı aşılar-Enfeksiyon etkeni mikroorganizma ısıtmakimyasal işlem gibi çeşitli yöntemlerle zararsız hale getirilerek vücuda verilir. Bazen de enfeksiyon etkenine benzeyen daha zararsız bir mikroorganizma kullanılır.Örneğinçiçek aşısında inek çiçek hastalığının etkeniverem aşısında da hastalık yapma gücü zayıflatılmış BCG denen verem basili kullanılır.Ölü mikropların kullanıldığı aşılar-Örneğin boğmaca ve kolera hastalıklarında bu tip aşılar kullanılır. Mikropların ürettiği zehirleri(anatoksin)içeren aşılar-Bu tip aşılarda formol gibi kimyasal maddeler yada ısı kullanılarak zehrin hastalık yapıcı etkisi yok edilirama antikor yapımını uyaran etkisi korunur(tetanos aşısıdifteri aşısı vb).

Aşı Zarar Verir mi?


Günümüz tıp teknolojisinin gelişmiş koşullarıyla üretilen aşılarda yan etki olasılığı yok denecek kadar azdır. Aşı yapıldıktan sonra çok nadir olan vücutta ve aşı yerinde bazı hafif yan etkiler olabilir. Bunlar nadir olmakla birlikte, ateş, ağrı, kızarıklık şeklinde görülür ve genellikle kısa süreli olup, tedavi gerektirmezler. Aşı uygulamalarından sonra yine bir çok ender olarak hafif alerjik reaksiyonlar görülebilir.

Aşı yapmamayı gerektiren durumlar var mı?


Bilimsel araştırmalar, halk arasında hafif ateş, ishal, öksürük, burun akıntısı, zayıflık gibi durumlarda aşı yapılamaması inanışı çürütmüş aşının bu durumlarda da gerekli ve yapılabilir olduğunu kanıtlamıştır.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) bildirisine göre, bir çocuğa aşı yapılması sırasında hekim kontrolünden geçmesi gerekli durumlar şunlardır;


  • Lösemi, Lenfoma gibi kötü huylu hastalığı olan ve diğer kanserli çocuklar. Örneğin; Aktif verem hastalıkları
  • Ağır derece Zatürre, böbrek Yetmezliği, metabolizma hastalığı gibi hastane tedavisi gerektiren durumda olanlar. Örneğin; Kortizon tedavisi görenler, Işık tedavisi(Radyo Terapi görenler)
  • Bu hastalığı olanlara aşı konusunda kararı hastayı izleyen hekimin vermesi gerekir. Yukarıda belirtilen hastalıklar dışında hastalığı olan ya da sağlam olan tüm bebek ve çocukların aşı takvimine uygun olarak mevsim ayırt edilmeden gerekli tüm aşıları yapılmalıdır.
Derlemedir
Son düzenleyen perlina; 26 Mayıs 2016 19:06
NihLe - avatarı
NihLe
Ziyaretçi
17 Ağustos 2007       Mesaj #4
NihLe - avatarı
Ziyaretçi
GRİP AŞISI

Grip aşısı inaktive (ölü) bir aşıdır ve her yıl tek doz olarak uygulanması önerilmektedir. Grip aşısının her yıl tek doz olarak uygulanmasının önerilmesinin nedeni grip virüsünün (influenza virüsü) hemen her yıl genetik yapısını değiştirmesi ve farklı bir virüs olarak ortaya çıkmasıdır. Her yılın grip aşısı içerik olarak birbirinden farklılık gösterir. 2005 yılının grip aşısı ülkemizde Eylül ayında piyasaya çıkmıştır. Grip aşısı 8 yaş altındaki çocuklara ilk kez uygulanacağı zaman bir ay ara ile iki doz olarak önerilmektedir. Takip eden senelerde tek doz aşı uygulanması yeterli olmaktadır.

8 yaşından büyük çocuklara ve erişkinlere grip aşısı ilk kez uygulanacağı zaman da dahil olmak üzere tek doz olarak önerilmektedir. 3 yaşın altındaki çocuklara grip aşısı yarım doz olarak uygulanmalıdır.

Grip aşısının etkinliği dolaşımdaki virüs tipleri ile uyuma, yaşa ve aşılanan kişinin sağlık durumuna göre değişmekle birlikte %70-90’dır. Sağlıklı erişkinlerin %90’ını hastalıktan korumaktadır. Yaşlılar ve altta yatan hastalığı olan kişilerde gribe karşı koruyuculuk oranı bir miktar azalmakla birlikte grip nedeniyle gelişebilecek komplikasyon ve ölümleri önlemekte etkindir. Yaşlılarda hastaneye yatışları %50-60, ölümleri %80 oranında azaltmaktadır. Grip aşısının uygulanması için en uygun zamanlar Eylül-Ekim-Kasım aylarıdır. Ancak salgınlar Mart-Nisan aylarına kadar devam edebildiği için hastalığı geçirmedikçe ve aşı bulunabildiği sürece Ocak-Şubat ayları ve sonrasında da aşı uygulanabilmektedir. Grip aşısından sonra kesin koruyuculuğun başlaması için en az 10-14 günlük bir süre gerekmektedir.

Grip Aşısı Olmalımı Olmamalımı?
Sonbahar ve grip aylarının baş belası gripten korunmanın en etkili yolu sağlıklı beslenmek, düzenli egzersiz yapmak, yeterince istirahat etmek ve sigaradan uzak durmak gibi davranışlarla bağışıklık sistemini kuvvetli tutmaktan geçer. Öksüren ve hapşıran kişilerden hele de ağız ve burunlarını kapatmıyorlarsa uzak durmak ve sık sık elleri yıkamak korunmada etkili yöntemlerdir. Ancak her ne kadar korunursak korunalım grip bizi orada bulabilecek kadar bulaşıcı bir hastalıktır.

Grip günümüzde aşı ile önlenebilen bir hastalıktır. Gelişmiş ülkeler grip aşısını genellikle programlarına almış ve vatandaşlarına ücretsiz olarak sunmaktadırlar. Ülkemizde grip aşısı rutin olarak yapılmamaktadır, ancak aşı özellikle risk altındaki gruplara önerilmektedir.

Grip aşısının önerildiği gruplar
1) Gribin yaşamsal risk oluşturduğu ve tıbbi açıdan mutlaka aşılanması önerilenler:

• 65 yaşından yaşlılar
• Şeker hastaları
• Astım hastaları
• Kronik akciğer hastaları
• Kronik kalp ve damar sistemi hastaları
• Bağışıklık sistemi baskılanmış kişiler
(kronik kan hastalığı olanlar, kanser hastaları, immunsupresif ilaç kullananlar)
• Huzurevi, bakımevi vb ortamlarda yaşayanlar

2)
İkincil risk grupları: 1. risk grubunda yer alanlarla yakın temasta olanlar ve;

• 50-64 yaş arası kişiler
• kronik tıbbi rahatsızlıkları bulunan huzur evi ve diğer kronik bakım kuruluşlarının tüm yaşlardaki sakinleri
• astım dahil pulmoner ve kardiyovasküler sisteme ait kronik hastalıkları bulunan erişkinler ve çocuklar
• bir önceki yılda (şeker hastalığı dahil) kronik metabolik hastalıklar, böbrek disfonksiyonu, hemoglobinopatiler, veya bağışıklık sisteminin baskılanması nedeniyle düzenli tıbbi takip veya hastaneye yatırılmaları gerekmiş olan erişkinler ve çocuklar
• Sağlık Personeli
• Yukarıda belirtilen risk grupları ile aynı ortamda yaşayanlar
• Huzurevi, bakımevi ve benzeri yerlerde çalışan personel

3) Özel gruplar:

• Hamile bayanlar (4 aylıktan itibaren)
• HIV ile enfekte kişiler
• Sık seyahat edenler
• Gribin tıbbi ve ekonomik olumsuz etkilerinden korunmak isteyen kişiler (iş adamları, üretimde çalışanlar, sporcular vb)

Grip aşısı kimlere uygulanmamalı?

Grip aşısı 6 aylıktan küçük çocuklara, hamileliğinin ilk 3 ayının içinde bulunanlara ve ciddi yumurta alerjisi olanlara uygulanmamalıdır.

Grip aşısının yan etkileri nelerdir? Grip aşısı sonrası %15-20 oranında aşı yerinde ağrı, kızarıklık, şişlik oluşabilir. Tüm vücudu etkileyen yan etkiler ise son derece nadirdir (%1’in altında) ve ateş, halsizlik, kas ağrısı gibi yan etkiler (eğer görülürse) aşıdan 6-12 saat sonra başlamakta ve 1-2 gün içinde kendiliğinden geçmektedir. Her biyolojik üründe olduğu gibi grip aşısı uygulanmasından sonra da alerjik reaksiyon görülebilir.

Aşılarınızı her zaman tam teşekküllü sağlık merkezlerinde veya hekim kontrolünde uygulatmanız önerilir.. Grip aşısı +2-+8 derece arasında buzdolabında saklanmalı ve kesinlikle dondurulmamalıdır.

Grip aşısı sonrası grip hastalığının görülmesi olsa olsa bir tesadüf olabilir, ancak salgın sırasında aşı yapıldığında bu tesadüf hiç de nadir değildir. Grip aşısı teknik olarak inaktive yani ölü bir virüs aşısı olduğundan vücuda virüs verilmez ve aşıya bağlı grip hastalığı oluşamaz.

Bilimadamları hastalığı önlemek için kullanılan altı ayrı çeşit grip aşısını bire düşürmek konusunda yeni bir gelişme katettiler. Belçikalı bilimadamlarına göre, 'hemagglutinine' ve 'neuraminidase' proteinlerinin bileşiminden oluşan M2 proteinin aşı solüsyonlarında kullanılması sayesinde, insanlar tek bir aşı ile gribe karşı önlem alabilecekler. Bugüne kadar hastalığı önlemek amacıyla piyasadaki altı çeşit aşıdan birini kullanabilmek için bazı testlerden geçmek ve uygun aşı çeşidi belirlemek gerekiyordu.Aşı, bir önceki senede en sık karşılaşılan virüs tipine karşı, Dünya Sağlık Örgütü'nün önerileri doğrultusunda hazırlanmaktadır. Her yıl Ekim-Kasım aylarında tek doz şeklinde yapılmalıdır. Aşı ile koruyuculuk sağlıklı kişilerde %80'lere varmaktadır; yaş ilerledikçe koruyuculuk %50-60'lara inmekle birlikte hastalığın hafif geçirilmesi sağlanmaktadır.

Kimler aşı olmalıdır?
Bazı durumlarda "öldürücü" bile olabilen gripten korunmanın tek yolu aşı. Aşının yararlı olması için salgın başlamadan önce yapılması gerekiyor. 65 yaş üstündekilere, ilk 3 ayından sonra hamilelere ve çocuklara grip aşısı öneriliyor. Birbirine yakın çalışan iş arkadaşları, yaşlılar, astım, şeker ve kronik solunum hastaları, öğretmenler, öğrenciler, askerler, hac ve umreye gidenler grip için yüksek risk grubunda bulunuyor.

Şiddetli kas ve eklem ağrıları, halsizlik, yüksek ateş, titreme, kuru öksürük ve baş ağrısıyla ortaya çıkan gripten korunmak için, salgın başlamadan önce aşı yaptırarak, önlem alınması istendi. Uzmanlar, gribin önemli bir salgın hastalık olduğuna ve birçok kişinin bu rahatsızlıktan dolayı zor dönemler yaşadığına dikkat çekiyor.

Grip aşısı, genel olarak 65 yaş ve üzerindeki bireylerle, grip sonrası hastalık riski olan herkese, 6aylık bebeklikten itibaren yapılmalıdır. Çünkü ağır seyirli hastalık nedeniyle hem işgücü kaybı ve dolayısıyla ekonomik kayıp olmakta hem de özellikle risk gruplarında ölümle karşılaşabilmekteyiz. Aşı yapılması gereken bu yüksek risk grupları şunlardır: 1. 65 yaş ve üstündeki kişiler (özellikle bakımevlerinde kalanlar), 2. Kronik hastalığı olan kişiler: Kronik kalp, akciğer (astımlılar dahil), karaciğer, böbrek hastalığı, şeker hastalığı ve diğer endokrin sistemi hastalığı olanlar, 3. Kronik hastalık dışında bağışıklık sistemleri zayıflamış olan kişiler: Kanserli-lösemili kişiler, bağışıklık sistemi hastalığı olanlar, organ ve kemik iliği nakli yapılan kişiler, 4. Uzun süreli aspirin tedavisi alan çocuk ve gençler. Ayrıca risk grubundaki kişilere grip bulaştırabilecek sağlıklı kişilerin de (örneğin hastanelerde yoğun bakım, yenidoğan, nakil, bağışıklığı zayıf hastaların bakıldığı bölümlerde çalışan doktor, hemşire, hastabakıcılar; kreş ve huzurevleri çalışanları; birlikte yaşayan aile bireyleri,...) aşılanması önerilmektedir.Hamile kadınların da, gripten korunmak için gerekli önlemleri alması gerektiğine işaret eden uzmanlar, hamilelik sırasında bulaşan gribin, bebekte ve anne adayında çeşitli komplikasyonlara neden olduğuna işaret ediyor. İlk 3 ayından sonra tüm hamilelere grip aşısı öneren uzmanlar, 6 ayından itibaren bütün bebeklere de grip aşısı yaptırılması gerektiğini kaydediyor.

Aşının yan etkileri var mıdır?
Aşı, embriyonlu yumurta kesesinden elde edilmektedir; bu nedenle yumurta allerjisi olanlar kullanmamalıdır. Aşı sonrası nadiren, hafif geçen, nezle benzeri bir tablo oluşabilir. Aşı yerinde kızarıklık ısı artışı, hafif ateş kas ağrıları, kırıklık hissi olabilir, 1-2 günde düzelir. Ateşli hastalığı olanlara, bu iyileştikten sonra aşı önerilir. Gebe kadınlarda 3.aydan sonra ve yenidoğan dönemi bebeklerine aşı yapılabilir. AİDS'lilere de aşı yapılabilir.

Grip aşısı nasıl temin edilir ve yapılır?
Aşı, ticari olarak eczanelerde bulunmaktadır. Recetesiz alınabilir. Fakat bir hekime danışarak yapılması bir çok açıdan faydalıdır. Grip aşısını devlet ödemez. Aşı uygulaması, erişkinlerde omuz kası içine veya cilt altına, 2 .yaşın altındaki çocuklarda uyluğun ön-yan kısmına bir sağlık personeli tarafından yapılmalıdır. Her sene aşı içeriği değiştiğinden o sene üretilen aşı ile aşılanmalıdır. Bu şekilde yapılan aşı, kişiyi 1 yıl kadar gripten korur.
makinamuhendisi.com
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
16 Eylül 2008       Mesaj #5
nünü - avatarı
Ziyaretçi
AŞI
Bazı bulaşıcı hastalıktan geçirenler ge­nellikle aynı hastalığa ikinci kez yakalanmaz, bu o hastalığı geçirerek kazanılmış bir doğal bağışıklıktır. İnsanlara yapay yoldan bağışıklık kazandıran aşı ve aşılama düşüncesi de bundan doğmuştur. Bir hastalığın zayıfla­tılmış ya da öldürülmüş mikroplan vücuda aşılandığında, kişi o hastalığı hafif biçimde atlatır. Böylece, ileride aynı hastalığın canlı ve etkili mikroplarıyla karşılaştığında ağır biçimde hastalanmaktan korunmuş olur.

18. yüzyılın sonlarına kadar en korkulan hastalıklardan biri çiçek hastalığıydı. Birçok kişi bu hastalıktan ölüyor, ölmeyenler ise irinli kabarcıklar dökerek "çiçek bozuğu" olmuş yüzlerindeki kalıcı izlerle yaşamak zorunda kalıyorlardı. Hastalığı hafif atlatan kişilerin aynı hastalığa bir daha yakalanmadı­ğını fark eden Türkler ve bazı doğu halkları koruyucu bir önlem olarak sağlıklı kişilere aşılamayı düşünmüşlerdi. Bunun için erideki kabarcıklardan alınan irini aşı olarak kullanıyorlardı. Ama bu yöntem çok başarılı olmadı; çünkü hastalığı en hafif geçirenlerden alınan mikroplar, sağlıklı kişilerde çoğu basit hastalığın en ağır biçimine yol açabiliyordu..

Bu salgın ve bulaşıcı hastalığa karşı en etkili korunma yöntemi olan çiçek aşısını 1796'da İngilizdoktor Edward Jenner buldu (bak. Jenner, Edvvard). Çiçek hastalığının inekten insana bulaştığı zaman çok daha hafif geçtiği biliniyordu. Hastalığın bu hafif biçiminin de aynı virüsten ileri geldiğine inanan Jenner, bir çocuğa önce inekten bulaşmış hafif çiçek hastalığının, sonra insandan bulaşmış ağır çiçek hastalığının irinli kabarcıklarından aldı­ğı mikroplu sıvıyı verdi. Gerçekten de çocuk hastalanmadı. Böylece Jenner'in yöntemi be­nimsenerek birçok ülkede aşılama programla­rına başlandı. Çiçek aşısının bütün dünyada uygulanması sonucunda bugün çiçek hastalığı tümüyle yok edilmiştir.

Jenner'in öncülük ettiği bu ilk aşıdan sonra, mikrobik, yani bakteri ya da virüslerden ileri gelen birçok ağır ve bulaşıcı hastalığın aşısı bulundu. Aşı olarak vücuda verilen bakteri ve virüslerin hastalık yapıcı etkisi genellikle ısıy­la ya da özel kimyasal işlemlerle azaltılır. Mikropların çoğu ağız yoluyla vücuda veril­diği zaman sindirim sisteminde parçalanarak yok edilir. Bu yüzden ağızdan kullanılan tek aşı çocuk felci aşısıdır. Geri kalanlann hepsi ya deri üzerine iğneyle bir çizik yapılarak (çiçek aşısı) ya da doku içine şınnga edilerek (kızamık aşısı) uygulanır.

AŞILAMA
Vücuda giren mikroplar bağışıklık sistemi­nin saldırısına uğrayarak yok edilir. Böylece hastalığın hafif biçimi atlatılmış olur. Aynı mikroplar ikinci kez vücuda girdiğinde bağı­şıklık sistemi bunları hemen tanır ve çoğala­rak hastalık yapmalarına zaman bırakmaksı­zın yok eder. Aşılama yoluyla mikroplara karşı bağışıklık yaratarak hastalıklardan ko­runmayı amaçlayan bu yönteme bağışıklama denir (bak. Bağişiklik).
Bazı aşılar, yan etkileri önlemek için birkaç doza bölünerek belirli aralıklarla yapı-\İr. Tetanos gibi bazı hastalıklarda ise bağışık­lığın sürmesi için ilk aşılamadan sonra birkaç tfılda bir ek aşılama gerekir.

Bazı ülkelerde, örneğin Türkiye'de, birçok bulaşıcı hastalığa karşı aşılanma zorunluluğudır. Birçok ülkede de, saptanmış bazı hastalıklara karşı aşılı olduklarını kanıtlamadıkça yabancılara giriş izni verilmez. Çünkü bir hastalık bir bölgede yok edildikten sonra bile, halkın bu bölümü aşılı değilse, mikrobu taşıyan bu yabancı hastalığın yeniden ortaya çakmasına yol açabilir.

Aşılama, bulaşıcı hastalıkların önlenmesin­de çok büyük yararlar sağlamıştır, ama hiçbir 'zaman yüzde 100 etkili değildir; bazı kişiler aşılandıkları halde hastalığa yakalanabilirler. Bazı aşıların da ağır yan etkileri görülmüştür. Örneğin boğmaca aşısı beyin dokusunun yıpranmasına ve zekâ geriliğine yol açabilir.

"Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica"


Son düzenleyen perlina; 26 Mayıs 2016 00:59
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
22 Kasım 2008       Mesaj #6
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye

AŞILARIN UYGULAMA YERLERİ VE ŞEKLİ


Gereksiz bölgesel veya genel yan etkileri önlemek ve en yüksek bağışıklığı sağlamak için önerilen verilme yollarına dikkat edilmelidir.

AĞIZ YOLU ( ORAL ): Ağız yoluyla verilen tek aşı canlı çocuk felci ( polio-OPV ) aşısıdır. Aşı öncesi ve sonrası anne sütü ve diğer yiyecek içecekler verilmesi aşının bağışıklığını etkilemez, sadece klorlu su verilmemelidir. Aşıdan sonraki 5-10 dakika içinde çocuk kusarsa aşı dozu tekrarlanabilir, ikinci dozu da kusarsa ertesi gün aşı tekrar edilmelidir.

CİLT İÇİ ( İNTRADERMAL ) ENJEKSİYON: Aşı cildin içine yapılmaktadır ve uygun şekilde yapıldığında ufak bir kabarcık oluşmalıdır. Bu tip aşılarda verilen antijen miktarı az olduğu için yanlışlıkla ciltaltına yapılırsa istenilen bağışıklık düzeyi oluşmaz. BCG ( verem ) aşısı bu yolla uygulanmaktadır ve sol omuz yan bölgeye ( deltoid ) yapılır.

CİLT ALTI ( SUBKÜTAN ) ENJEKSİYON: Aşı cildin altına yapılmaktadır. Genellikle 2 yaş altı çocuklarda uyluk bölgesi, 2 yaş üstü çocuklar ve yetişkinlerde omuz yan bölge kullanılır. Canlı viral aşıların ( kızamık, suçiçeği, kızamık-kızamıkçık-kabakulak vb. ) bu yolla uygulanması önerilmektedir.

KAS İÇİ ( İNTRAMÜSKÜLER ) ENJEKSİYON: Aşı cilt ciltaltı dokularını geçerek kas içine ulaşılarak yapılmaktadır. 2 yaş altı çocuklarda uyluğun ön-dışyan yüzü, 2 yaş üstünde omuz üçgen kası ( deltoid kas ) kullanılmalıdır. Bu yolla aşılamada kalça bölgesi kullanılmamalıdır. DBT, DT, dT, tetanoz, hepatit-B, hepatit-A, HIB vb aşılar bu yolla uygulanmalıdır.

AŞILARIN SAKLANMASI,KORUNMASI,NAKLİ


Aşılar yapı olarak biyolojik ürünler olarak bilinen bir gruba girerler.Dikkat edilmediğinde, biyolojik ürünler kolaylıkla zarar görebilrler.Özellikle ISI-GÜNEŞ IŞIĞI,DONMA bu zararlı etkenlerin başında gelmektedir.Bu nedenle biyolojik ürünler olarak bilinen aşı,serum ve bazı kan ürünlerinin diğer ilaç ve kimyevi ürünlerden farklı bir depolama ve sevkiyat özelliği vardır. Aşıların etkinliklerinin azalmaması için üretildikleri andan, kişilere uygulanıncaya kadar geçen süre içerisinde uygun ısısda depolanmasını vr taşınmasını sağlayan sisteme "soğuk zincir" ası verilmektedir.Soğuk zincirin bir halkasında meydana gelebilecek bir aksaklık, etkinliğini kaybetmiş bir aşının kişilere uygulanmasına neden olabilecektir. Tüm aşılar ısısya hassastırlar.B.C.G. ve kızamık aşıları gibi bazıları ise ayrıca gün ışığına da (U.V) hassasiyet göstermektedirler., Biyolojik ürünler,özellikle aşılar üretildikleri andan ititbaren ısı artışı riski altındadırlar.Bu nedenle depolanma sevkiyat sırasında meydana gelebilecek ısı artışlarından aşıları korumak gereklidir.Az veya çok ısıyla karşılaşma, aşıyı olumsuz etkilemekte ve aşı tekrar uygun ısılara konulsa dahi, ısı artışının yapmış olduğu etki ortadan kalmamaktadır.Bu konuda Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) örneği çok ilgi çekicidir: "Yumurta bir kez haşlandıktan sonra ne yaparsanız yapın eski haline döndürülemez,aşıların protein kompozisyonunda ısıya maruz kalmaları ile oluşan değişikliklerin bu örnekte olduğu gibi geri dönüşümü mümkün değildir." Yüksek ısıyla olduğu kadar çok düşük ısıyla karşılaşmada aşıların inaktif hale gelmesine neden olmaktadır.Bu nedenle en ideal ısı +2 C ile +8 C arasındaki buzdolabı raf ısısıdır. Dünyanın en büyük aşı ürteticisi olan Pasteur Merieux Connaught, soğuk zincir sistemi üzerinde titizlikle durmakta tüm soğuk hava depo ve dolaplarında aşı ve serumların uygun ısıslarda depolanmasını elektronik sistemlerle günlük olarak izlenmekte, aşıların akli sırasında termos özelliğindeki özel izotermik kutular ve buz aküleri kullanmaktadır
Son düzenleyen perlina; 26 Mayıs 2016 19:51
Quo vadis?
LeqoLas - avatarı
LeqoLas
Ziyaretçi
20 Nisan 2010       Mesaj #7
LeqoLas - avatarı
Ziyaretçi

Aşı


hastalıklara karşı bağışıklık sağlama amacı ile insan veya hayvan vücuduna verilen, zayıflatılmış hastalık etkeni, hastalık etkeninin parçaları veya salgıları ile oluşturulan çözeltidir.
Mikroplar veya virüslerce oluşturulan hastalıklara karşı vücut, bağışıklık sistemi ile yanıt verir. Bağışıklık sisteminin hastalık etkeni vücuda girmeden, yani hastalık gelişmeden, etkeni tanıması ve onu yenecek yanıtı geliştirmesi (Örneğin vücudun gerekli antikoru üretmesi), aşılamanın temel ilkesidir. Bu amaçla hastalık yapma yetisi azaltılmış hastalık etkeni, tüberküloz (BCG) aşısında olduğu gibi, kullanılabilir.
Tüm hastalık etkenleri için hastalık yetisi azaltılmış mikro organizma bulunamayacağı için, etkenin dış kılıfı gibi parçaları ya da salgıladığı maddeler, difteri (DBT) aşısı gibi, kullanılabilir. Aşı, özellikle küçük çocuklara her ne kadar korkutucu ve ürkütücü görünse de aşı sağlık içindir, aşırı veya farkedilemeyecek kadar etkisiz virüsler, salgınlar vb. için hem çok önemlidir hem de faydalı bir önlemdir.
Son düzenleyen Safi; 26 Mayıs 2016 01:32
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
2 Nisan 2016       Mesaj #8
Avatarı yok
Yasaklı

AŞI

, Jenner'in 1796'da yaptığı çiçek aşısı ilk aşıdır. Jenner bunu, çiçeğe benzeyen, ama insan için zararsız olan sığır çiçeğinin bir insanda meydana getirdiği yara sızıntılarını sağlam insana aşılayarak gerçekleştirdi. İşleme daha o zaman '‘aşı” adı verildi. Söz konusu hastalık, çiçek virüsünü saklamak amacıyla bir deveye geçirildi ve bu hayvanda ortaya çıkacak çiçek döküntülerinin sızıntılarıyla insanları aşılama amacı güdüldü, 1889'da, gliserin kullanılarak, aşıyı uzun süre saklamak, hazırlandığı yerden uzak yerlere götürmek olanağı bulundu. Bir hastalığa karşı, aynı hastalığın ürünlerinden aşılanarak bağışıklık sağlanması, ancak Pasteur'ün çalışmaları sonucunda gerçekleşti. Mikrobiyolojinin kurucusu olan Pasteur, kuduz aşısını bularak ve o güne kadar öldürücü olan bu hastalığa karşı bulduğu aşıyı ilk kez insana uygulayarak (Josepb Meister, 1884) zayıflatılmış virüslerle, aşılama yolunu açtı. 1895'ten sonra Yersin ile Haffkine’nin çalışmaları vebâ aşısına yöneldi. Aynı yıllarda Ferran, Haffkine, Kotle ve Castellani'nin çalışmaları sonucunda koleraya karşı çeşitli aşılar ortaya çıktı.

Chantemesse ile Widal'ın, sonra Hyacinthe Vincent'ın araştırmaları sonucunda, Birinci Dünya Savaşı yıllarında tifo aşısı bulundu. 1923'te Ramon, difteriye karşı ilk anatoksinleri buldu. 1926'da Ramon ile Zoeller, karma aşıların yararını gösterdiler. Koch'un verem basilini bulmasından sonra girişilen verem aşısı çalışmaları (Cavagnis, Mafucci, von Behring, vb.) ancak Calmette ile Guörin'ın 1906'da başlayan çalışmalarıyla kesin yoluna girdi ve BCG'nin bulunmasıyla sonuçlandı. Çocuk felci aşısı ABD’de Saik tarafından bulundu ve 1955’te uygulamaya kondu. Löpine onu daha da geliştirdi. Gerek Löpine aşısı, gerek onun temeli olan Saik aşısı ölü mikroplara dayanan aşılardır. Sabin aşısıyla daha üstün bir aşıya ulaşıldı. bunda zayıflatılmış canlı virüs kullanılır. 1949 ve 1953 yıllarında görülen grip salgınları ("Asya gribi”) Pasteur Enstitüsü'nü kesin etkili bir grip aşısı bulmaya yöneltti. Çiçek aşısı, 1979'da Dünya Sağlık Örgütü’nün bu hastalığın yeryüzünden silindiğini ilan etmesinden sonra bazı ülkelerde zorunlu olmaktan çıkarıldı.

Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen perlina; 21 Ağustos 2017 21:32
perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
26 Mayıs 2016       Mesaj #9
perlina - avatarı
Ziyaretçi

Aşılama Zamanı Cetveli



Ad:  saglik-bakanligi-asi-takvimi.jpg
Gösterim: 3174
Boyut:  111.9 KB
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 3 üye beğendi.
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
6 Haziran 2016       Mesaj #10
Safi - avatarı
SMD MiSiM

AŞILAR (= AKTİF BAĞIŞIKLAMA)

Ad:  aşı.jpg
Gösterim: 889
Boyut:  18.6 KB

Tanım: Organizmaya uygun yolla verildiğinde bağışık yanıt oluşturarak, canlının infeksiyon hastalıklarından korunmasını sağlayan maddelere aşı denir.
Aşı olarak verilen maddeler antijenik yapıdadırlar. Organizmada hümoral veya hücresel bağışık yanıt (veya herikisini de birden) oluşturarak hastalığı geçirmeden, fakat infeksiyon hastalığını geçirmişcesine koruma sağlarlar.

Aşı Çeşitleri


Dört çeşit aşı vardır.
  • Cansız (ölü) mikrop aşıları
  • Canlı (atenüe) mikrop aşıları
  • Mikrop ürünlerinden hazırlanan aşılar
  • Biyoteknolojik aşılar

Cansız (ölü) Mikrop Aşıları


Çeşitli yöntemlerle öldürülmüş bakteriler ile inaktive edilmiş virüs aşılarıdır. Bakteri veya virüslar laboratuvarlarda üretildikten sonra 1 cm3 s ıvıda belirli sayıda mikrop olacak şekilde sulandırılarak ısı, formaldehit, fenol, aseton, ultraviyole gibi etki veya maddelerle öldürülürler. Bu öldürülme veya inaktivasyon işleminde genellikle mikrop bütünlüğü ve anti-jenik yapı bozulmaz.
Cansız mikrop aşıları parenteral yollardan uygulanırlar. Genel olarak ilk verilişten 4 gün sonra antikorlar görülmeye başlar. Ancak ilk uygulamada oluşan antikorlar koruyucu düzeyde değildirler. Bu nedenle 2. kez ve 3. kez, hatta bazan daha çok sayıda aşılama ile bağışıklık düzeyini arttırmak gerekir. Cansız mikrop aşılarının koruyuculuk süresi diğer aşılardan daha kısadır. Aşağıda cansız mikrop aşılarına birkaç örnek verilmiştir.
  • Ölü bakteri aşıları : Tifo, paratifo, kolera, boğmaca, veba, salgın tifüs aşıları
  • İnaktive virüs aşıları : Çocuk felci (Salk tipi) , kuduz, influenza (Grip) aşıları gibi.

Canlı (Atenüe) Mikrop Aşıları


Antijenik niteliği bozulmadan, hastalandırıcılık özelliği (=virülansı) ortadan kaldırılan veya virülansı yavaşlatılan mikroplardan hazırlanan bu aşılara canlı atenüe aşılar denir.
Atenüe aşılar organizmaya çeşitli yollarla verilebilirler. Bu tip aşılar organizmada, sessiz veya çok hafif seyirli bir infeksiyon oluşturarak doğal infeksiyona benzer nitelikte bir bağışıklık oluştururlar. Aşı hastalığı da denen bu infeksiyon bazı aşılarda açıkça görülebildiği halde (BCG aşısında), bazı aşılarda hafif bir hastalık (kızamıkçık aşısında), bazılarında ise tamamen belirtisiz (çocuk felci aşısında) seyir gösterir.
Canlı mikrop aşıları daha çok hücresel bağışık yanıt oluştururlar ve koruyuculuk süreleri de daha uzundur. Özellikle bazı atenüe virüs aşıları (örn. kızamık, kızamıkçık, kabakulak gibi) tek bir doz ile ömür boyu bağışıklık sağlayabilirler. Bazı örnekler aşağıda verilmiştir.
  • Canlı (atenüe) bakteri aşıları : BCG Verem Aşısı
  • Canlı (atenüe) virüs aşıları : Sabin tipi çocuk felci aşısı, Sarı ateş , kızamık, kızamıkçık, kabakulak.

Mikrop Ürünlerinden Hazırlanan Aşılar:


Toksoid (Anatoksin) aşılar:
Difteri ve tetanoz gibi bakteri toksinleriyle meydana gelen hastalıklardan korunmada kullanılan aşılardır. Bakteri toksini saf olarak elde edilir ve daha sonra ısı veya formol ile muamele edilerek (% 0,3 - 0,4 oranında formol eklenerek 37°C'de 3-4 hafta bekletilir) zehir etkisi giderilmiş, fakat antijen yapısı bozulmamış toksoid (anatoksin) ler aşı olarak kullanılır.
Toksoid aşılar daha çok hümoral bağışık yanıt oluşturarak antikorlarla (= antitoksinlerle) koruma sağlarlar.
Mikropların belirli bir kısmından hazırlanan aşılar: Bazı infeksiyon hastalıklarında, etken mikrobun belirli bir parçasından (örneğin HBs Ag partikülleri, N. meningitidis'in hücre duvar polisakkariti gibi) hazırlanan aşıların daha iyi koruyucu etki yaptığı araştırmalarla gösterilmektedir.

Biyoteknolojik Aşılar


Aşılamada bazı sorunların yaşandığı infeksiyon hastalıklarında, daha etkili ve yan etkileri daha az olan aşıların elde edilmesi için yeni, moleküler biyoteknoloji kullanılmaktadır. Bu tekniklerle hazırlanan aşılar:
  • Rekombinant DNA Aşıları: Bu teknikle mikropların bağışıklıkta etkili olan proteinlerini kodlayan genleri ayırdedilir ve bu genler bir taşıyıcı hücreye aktarılarak, orada bol miktarda sentezlettirilirler. Örneğin Hepatit B virusunun yüzey antijenini (HBsAg) kodlayan gen bir maya hücresine aktarılarak çokça elde edilir ve aşı olarak kullanılır (Rekombinant HBV aşısı). Rekombinant DNA tekniğinin bir başka uygulaması, elde edilen "aşı geni"nin taşıyıcı bir viru- sa (örneğin herpes viruslara) rekombine edilmesidir.
  • Sentetik peptid aşıları: Bu teknikle, bağışıklıkta etkili olan proteinlerin, aminoasit sıralaması belirlenir ve bu proteinler laboratuvarda sentetik olarak sentezlettirilirler. Örneğin, kolera toksini, streptokok M proteini aşıları gibi.
  • Mutant Aşılar: Canlı mikrop aşıları hazırlanırken uygulanan eski virulans azaltma yöntemleri yerine, biyoteknoloji ile patojen mikroplardaki virulans genleri yok edilerek "aviru- lan mutant" suşlar ile atenüe aşılar hazırlanabilmektedir. Örneğin V.cholerae bakterisinde toksini kodlayan genin yok edilmesi gibi.
  • Anti idiotip Aşılar: Antikorlar aracılığı ile gerçekleştirilen yeni bir aşı tekniğidir.

AŞILAR İLE İLGİLİ BAZI TANIMLAR


  • Primovaksinasyon: Belirli bir aşı ile daha önce hiç aşılanmamış bir kişiye aşının ilk uygulanışına primovaksinasyon denir.
  • Rapel: Primovaksinasyonla sağlanan bağışıklığın, etkin bir düzeyde devam etmesini sağlamak ve bağışıklığı pekiştirmek için belirli zaman aralıkları ile yapılan aşı tekrarlarına ra- pel denir.
  • Monovalan Aşı: İçinde tek bir çeşit mikrop veya tek bir çeşit antijen bulunan aşılardır. Örnek: Kızamık aşısı, kabakulak aşısı gibi.
  • Polivalan (=Karma) Aşı: Ölü bakteri aşılarından veya toksoid aşılardan birkaç tanesi karıştırılarak elde edilen aşılardır. Karma aşıların hem uygulaması daha kolay, pratik ve zaman kazandırıcıdır, hem de tek tek uygulamalara göre daha güçlü bağışıklık kazandırırlar. Örnek: Difteri - Boğmaca - Tetanoz (DBT) aşısı.
  • Aşının Koruyuculuk Değeri: Aşılardan beklenen sonuç, canlıyı infeksiyona karşı en iyi derecede korumasıdır. Bir aşının koruyuculuk değeri; aşılı canlıların, aşılı olmayanlara göre o infeksiyona karşı gösterdikleri direnç oranı ile ifade edilir. Böyle bir direnç oranı elde edebilmek için de geniş kitle uygulamalarına ve zaman içinde bunların deneysel olarak sonuçlarının hesaplanmasına gerek vardır. Bu da oldukça güç ve zaman alıcıdır. Ancak aşının koruyuculuk değerinin anlaşılmasında, oluşturduğu hümoral ve hücresel bağışık yanıtın ölçülmesi yararlı olabilir. Örneğin, ölü ve toksoid aşılarda antikor düzeyi bir fikir verebilir.Bazı canlı aşılarda da, oluşan hücresel bağışık yanıtın ortaya çıkarılmasında deri testleri yararlı olmaktadır. Örneğin BCG aşısından sonra PPD testi gibi.
  • Aşının Koruyuculuk Süresi : Aşıların koruyuculuk etkilerinin ne kadar zaman devam ettiğini anlatan bir terimdir. Koruma süresi uzun olan aşılar iyi aşılardır. Canlı (atenüe) mikrop aşıları, koruyuculuk süresi en uzun olanlardır.

AŞILARIN UYGULANMASI İLE İLGİLİ ÖZELLİKLER


Bir aşının beklenen sonucu verebilmesi için yeterli dozda, yeterli sayıda ve uygun zaman aralıkları ile ve usulüne uygun teknikle yapılması gerekir.
Aşıların Verilme Yolları :
Aşılar özelliklerine göre organizmaya çeşitli yollardan verilebilirler. Bu yollar şunlardır.
  • Buruna damlatmak
  • Buruna püskürtmek
  • Ağızdan verilerek (oral)
  • Ad:  aşı1.JPG
Gösterim: 948
Boyut:  15.7 KB
  • Aşı enjeksiyon şeklinde uygulanıyorsa (özellikle deri altı veya kas içi) damara rastlamamasına özen gösterilmelidir. Çünkü damar içine aşı uygulaması yapılmaz. Nedeni de hem aşının bağışıklama gücü azalır, hem de yan etki daha fazla görülür.
  • Enjektör iğnesi batırıldıktan sonra, piston geri çekilir, kan gelirse, çıkarılır ve işlem tekrar yapılır.
  • Kas içi uygulamalarda iğne uzunluğu yeterli olmalıdır. Çünkü bu tür aşılar adjuvan madde katkılıdır ve gerektiği kadar derine yapılmayıp yüzeysel verilirse (örneğin deri altına), doku nekrozu meydana getirirler. Kas içi aşı uygulamalarında uyluk veya deltoid ile kalça bölgesi tercih edilmelidir. Ancak kalça bölgesinde hem siyatik sinire zarar verme ihtimali vardır, hem de yağ dokusu içine injeksiyon ihtimali fazladır.
  • Parenteral aşı uygulamalarında en iyi yolun deri içi olduğu, aynı miktar antijenle daha erken ve daha güçlü bağışık yanıt oluştuğu ileri sürülmektedir. Bu konuda yoğun araştırmalar devam etmektedir.
  • Özellikle ağızdan ve burun yolu ile verilen aşıların geniş kitle aşılamalarında kolay uygulanma üstünlükleri vardır.
  • Aşılama Yaşı: Aşı genellikle bir infeksiyonun daha sık görüldüğü yaşta uygulanır. Ancak aşılamalarda yaşın diğer önemli bir yanı da uygulanan aşının yaşa bağlı yan etkilerinin azlığı veya çokluğudur. Örneğin 40 yaşın üzerinde tifo aşıları yan etkilerinin çok fazla olması nedeniyle yapılmamaktadır. Boğmaca, çocuk felci ve difteri erken çocukluk döneminde (hatta bebeklikte) çok sık görülür. Bu nedenle bu hastalıkların aşılarına doğum sonrası hemen uygulanmaya başlanır. Diğer taraftan tehlikesi kalmadığı için de 6 yaşından sonra boğmaca aşısı yapılmaz. Kızamıkçık aşısının da buluğ çağından önce kız çocuklarına uygulanmış olması gerekmektedir. Ayrıca bazı aşıların, erken çocukluk döneminde uygulandıklarında beklenen korumayı sağlamadıkları, daha büyük çocuklarda ise başarılı sonuç verdiği gözlenmektedir. Aşılama yaşı ile ilgili örnekler daha da arttırılabilir.
  • Aşılama Riski: Aşı ile sağlanacak yararın, aşının neden olacağı risklerle karşılaştırılması gerekir. Özellikle riski büyük olan aşıların uygulanmasında bu konu titizlikle düşünülmelidir. Gebe bir kadına canlı (atenüe) kızamıkçık aşısı yapılması fetüste anomalilere yol açar. Bu durumda aşı yapmanın tehlikesi, kızamıkçık hastası ile temas etmiş bir gebe kadının hastalığa yakalanma ihtimalinden çok daha fazladır.

Aşının Kalite Özellikleri


Uygulanacak aşının kalite özelliklerinin bozulmamış olması gerekmektedir. Bu amaçla şu noktalara dikkat edilmelidir.
  • Aşının içindeki antijenik madde bozulmamış olmalı veya canlı aşı ise içindeki mikrop ölmemiş olmalı veya bunların miktarında azalma olmamalıdır.
  • Dışardan başka mikroplarla kontamine olmamalıdır. Homojen bir bulanıklığı olmalı, çöküntü, partikül bulunmamalıdır.
  • Aşılar stabil olmalıdır. Aşılarda stabiliteyi sağlamak için de aşılar çok iyi korunmalıdır. Ölü aşılar ile BCG +2°C ile 8°C'de saklanır. Canlı virus aşıları -15C° ile -20°C'de saklanır. DBT ve TT aşıları dondurulmaz. BCG karanlıkta tutulmalıdır.
  • Aşıların bozulmaması için içine koruyucu maddeler ve antibiyotikler konulabilmektedir.
  • Liyofilize aşılar (soğukta, vakum altında suyunun buharlaştırılarak kuru toz haline getirme) en sağlıklı korunabilen ve uzun süre stabilitesi bozulmayan aşılardır.
  • Ancak yine de her aşı ürününün bir kullanım ömrü ve son kullanma tarihi olmalıdır. Bayat veya stabilitesi bozulmuş aşılar kesinlikle kullanılmamalıdır.

AŞILAMADA DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN DURUMLAR


Aşıların Yan Etkileri


Aşılarda az veya çok bazı yan etkiler görülebilir. Bu yan etkiler yerel (lokal) veya yaygın olabilirler. Ayrıca yan etkiler doğrudan aşı maddesi ile ilgili olabileceği gibi, aşı içindeki katkı maddelerine karşı da olabilmektedir. Yan etki ihtimali nedeniyle aşı uygulaması yapılırken daima önceki aşılamaların reaksiyonları hakkında bilgi alınmalıdır.
  • Yerel (lokal) Aşı Reaksiyonları : Enjeksiyon şeklinde yapılan aşılarda o bölgede ısı artışı, kızarıklık, şişlik, ağrı, bazen de bölgesel lenf bezlerinde şişlik olabilir. Özellikle tekrarlanan aşılarda, aşı rapellerinde (Örneğin difteri ve tetanoz aşılarında) giderek artan ciddi, lokal reaksiyonlar oluşabilmektedir.
  • Hafif Sistemik Aşı Reaksiyonları : Kırıklık hissi, hafif ateş, bulantı, kusma gibi aşı içindeki yabancı proteinlerin neden olduğu reaksiyonlardır. 
  • Ağır Sistemik Aşı Reaksiyonları : Daha nadir meydana gelir. 40°C veya daha yüksek ateş, yüksek sesle uzun süre ağlama, konvülziyonlar görülebilir.
  • Allerjik Aşı Reaksiyonları ve Odak (organ) Reaksiyonları : Nadir de olsa aşı uygulamalarından sonra anaflaktik şok tipinde oldukça ciddi allerjik reaksiyonlar oluşabilir (Buna Aşı Şoku da denir). Ayrıca ekzema, astım gibi allerjik hastalıklar varsa, bunlar tekrarlayabilir. Bazı aşılardan sonra ise (Örneğin Semple tipi kuduz aşısı) allerjik en- sefalit meydana gelebilir. Özellikle tifo aşılarından sonra görülen tüberküloz odaklarının alevlenmesi veya böbrek hastalıklarının tekrarlaması önemli organ reaksiyonlarıdır.

Aşılama Kontrendikasyonları


  • Direnci Düşük Kişiler : Aşı infeksiyonunu sınırlandırma yeteneği olmayan, immünitesi düşük kişilere aşı uygulanmamalıdır. Canlı aşılar bu kişilerde ciddi, hatta ölümcül hastalık yapabilirler. Aşılanması riskli, immünitesi düşük kişilere örnekler yandaki kare içinde verilmiştir.
  • Gebeler : Gebelere (özellikle canlı) aşı yapılmamalıdır. Sadece yenidoğan tetanozunu önlemek için, riskli bölgelerde tetanoz toksoid aşısı gebeliğin 4. ayında uygulanabilir.
  • Kronik Organ Hastalığı Olanlar : Kronik organ (kalp, böbrek, karaciğer ve sinir sistemi) hastalığı olanlara aşı uygulanmamalıdır.
  • Ateşli Hastalar : Ateş varlığında ve tüm infeksiyon hastalıklarının seyri ve nekahatleri sırasında aşı uygulanmaz. Özellikle grip, kızamık, tifo, viral hepatit gibi immün sistemin baskılandığı hastalıklarda, üç ay geçmeden aşı yapılmamalıdır.
  • Kanserli hastalar
  1. Malign kan hastalığı olanlar
  2. Dalağı alınmış kişiler
  3. Kaşektikler
  4. Doğuştan veya sonradan immünitesi bozulmuş kişiler
  5. İmmün sistemi baskılayıcı tedavi alanlar
Örn. :
– Radyoterapi
– Sitostatik ilaç (Ca ilacı)
– Immünosüpresif ilaç
– Kortikosteroid
  • Yaşla İlgili Kontrendikasyonlar : 40 yaşın üzerinde tifo ve difteri, 2 yaşın altında tifo ve sarı ateş, prematürelere BCG aşısı yapılmamalıdır.
  • Diabetes Mellitus (şeker) Hastaları: Genelde şeker hastalarına aşı yapılmaz (Tifo aşısı kesinlikle yasaktır) . Şekeri kontrol altında olmak koşuluyla 3 yaşından sonra çocuk felci yapılabilir.
  • Allerjik Kişiler :
  1. Ekzemalı ve deri infeksiyonu olanlara (hatta evinde ekzemalı kişi bulunanlara dahi) çiçek, BCG ve tifo aşıları yapılmaz.
  2. Allerjik kişiler için aşılama zorunlu olduğunda, aşı dozu parçalara ayrılır, ayrıca duyarsızlaştırma yöntemleri uygulanabilir.
  • Aşılar arası Etkileşim : Ölü bir aşı yapıldıktan sonra 5 gün geçmeden yeni bir aşı uygulanmamalıdır. Canlı bir aşı yapıldıktan sonra 1 ay geçmeden yeni bir aşı uygulamamalıdır. Canlı virus aşısı ile birlikte anti-serum aynı anda yapılmaz. Aradan 3 ay geçmesi beklenir. Ölü aşılarda ayrı bölgeden aynı anda anti-serum uygulaması yapılabilir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM