Arama

Akupuntur Nedir?

Güncelleme: 26 Mayıs 2015 Gösterim: 13.697 Cevap: 9
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Eylül 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Akupunktur Nedir?
MsXLabs & Büyük L.
Sponsorlu Bağlantılar

AKUPUNKTUR a (fr acupuncture' •den; lat. acus, iğne ve punctura, iğne bat- ması'ndan acupunctura). insanı bir bütün olarak ele alıp yakın ya da uzak çevresiyle uyumlu kılmak amacı güden ve bunun için "nokta” denilen belirli deri bölgelerine saplanınca, vücudumuzu canlandırıcı, çeşitli güçlerin dolaşımını kolaylaştırma özelliğine sahip ince iğneler kullanan tıp dalı.
—ANSİKL. Çin düşüncesine göre insan, çeşitli güçlerin bir bileşimi, Asıl, Temel, Tek ve Yaratıcı bir gücün türümü, ölümse bu güçlerin ayrışmasıdır. Çin hekimliğinin temel direği olan akupunktur, ayrıca moksabüsyonu, vücut eklemlerinin elle muayenesini, ilaç yapımını ve beden eğitimi tekniklerini de içerir.
Akupunkturu açıkltoprak dalak-pankreas mide, et, ağız ayan en eski Sağdaki uç meridyen rastgele seçilmiş, yalnız kitaplardan biri Huangdi Neicing’dir (Sarı impa- rator’un gelenekçi klasik kitabı); i.Û. II. yy.’da yüzeydeki yollar gösterilmiştir
yayımlanan ve bir kısmı ta i Ö. XIII. yy' a uzanan bu kitabın iki bölümünden biri Suvın (Ham ipek hakkında saptanan sorular), biri de Lingşu’dur (Manevi temel öğe). Bu tedavi yöntemini 1930’larda Avrupa’ya getiren batıklardan ilki Georges Soulie de Morant’dır. Ta o zaman bile Morant birçok akupunktur çeşidi olduğunu söylüyordu: başka bilim dallarından habersiz, yalnızca, ağrının olduğu yere iğne batırmayı örgören basit ve ilkel akupunktur; hastayı ve etkileşimleri hesaba katmaksızın yalnız hastalığı göz önüne alarak örnek formüllerde yazılı noktaları göz önüne alan, az daha gelişmiş bir başka akupunktur; ve nihayet, bütün hastalıkların kaynağında bulunan dengesizlikleri araştıran gerçek akupunktur. Bu sonuncusu (genellikle fizyolojinin ve anatominin bize öğrettiklerinden farklı olan) bölge ilişkilerine, güçlerin ve kanın organizmadaki dolaşımına dayanır.
Aslında akupunktur, batı tıbbının, ona kendi ölçütlerini uygulayarak ya da kendi mantığına göre açıklamalar getirerek, onu bir yardımcı hekimlik ya da bir uzmanlık dalı gibi görmesiyle yetinemez. Akupunktur özel bir fizloyojiye dayanarak ve özgül tedavi araçlarına başvurarak kendine özgü teşhis yollarını kullanan tam ve apayrı bir hekimliktir.
Günümüzde akupunkturu, özellikle onun ağrı dindirici etkisini çözmek amacıyla pek çok bilimsel çalışma yapılmaktadır. Bu çalışmalar arasında nörolojik, nöroendokrinolojik ve elektrofizyolojik incelemeler vardır; ama bunların çözümlemesi yaklaşımı, somutlaştırılması çok zor bir enerjiler hekimliği olan ve benzetme ile bireşime dayalı zihinsel bir çıkış yöntemi kullanan akupunkturu anlamaya elverişli değildir.
Bu çalışmalara paralel olarak, özellikle Çin'de akupunkturla anestezi gelişmektedir. Aslında yapılmakta olan, anestezi değil, basit iğnelerle ya da elektrikle birlikte iğnelerle sağlanan bir analjezi, yani ağrı gidermedir Vücudun belli noktalan (bir bölme tekniğine göre) uyarılarak bilinci ve beyindeki düzenleme yetisi yerinde olan hastalara cerrahi müdahalede bulunabilmeye yeterli bir analjezi durumu yaratılır. Böyle bir yöntemin yararlan pek çoktur: uygulama alanının genişliği, hiçbir riskin, kan kaybının ve ameliyat sonrası rahatsızlıkların olmaması, kısa sürede iyileşme ve tıbbi altyapı giderlerinin azlığı. Çin istatistikleri bu yöntemin etkinliği konusunda ne kadar iyimserlik vericiyse Batı da bu konuda o kadar temkinlidir, batı ülkelerinde hekimler, Çin’de kolayca uygulanmakta olan bu çeşit ameliyatlara pek hazırlıklı değildir. Hatta bazıları, doğulu hastaların bu tedaviye yatkın olduklarını ve ağrı yitirme tekniklerine gönüllü olarak katlandıklarını ileri sürerler. Kuşkusuz bu yöntemin iyi ve kötü yanları zamanla anlaşılacak ve batı cerrahisinde de belki yer alacaktır.
Akupunkturla analjezi hayvanlara uygulanmakta, ama akupunktur henüz veteriner hekimlikte kullanılmamaktadır.

AKUPUNKTUR DERGİSİ . CİLT 11 . SAYI 43 . YIL 2001

AKUPUNKTURUN TÜRKİYE’DEKİ TARİHÇESİ
Baki DÖKMEMsn Star
Msn Star Rumeli Cad. Efe Sk. 18/2 Osmanbey-İstanbul, Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı, İst Akupunktur Derneği Sekreteri.
GİRİŞ
Tarih bir milletin belleğini oluşturur. Tarihini iyi bilen milletler, geleceklerini onun üzerine bina ederler ve hayatta fazla zorluk çekmezler. Tarih bir yerde kayıtlı olmadığı takdirde unutulmaya mahkumdur. Onun için “Tarih yazının icadıyla başlar” sözü doğru bir tespittir. Her konunun olduğu gibi akupunkturun da bir tarihçesi var. Onun da unutulmaması için yazılı hale gelmesi gerekiyor. Bunu yazmak tabii ki tıp tarihçilerinin işi. Ancak onların akupunktur tarihçesini yazabilmeleri için kaynağa ihtiyaçları var. Kaynaklardan birini buraya almanın tıp tarihçisinin işini kolaylaştıracağını sanıyorum. Diğer meslektaşlarımın da kaynakça olarak bazı bilgiler aktaracaklarını umarım. Çünkü onlar da bu konuda pek çok olay yaşadılar.İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde ihtisas yapan bir meslektaşımdan aldığım mektuba cevap olarak yazacaklarım, akupunkturun tarihçesinin bir kısmının kayda geçmesine vesile olacak diye düşünüyorum. Meslektaşımdan aldığım mektup şöyle:“Merhaba, Ben Dr. Bahar Çakmak, Cerrahpaşa T. F. de Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon bölümünde asistanım. Akupunkturun Türkiye'ye nasıl geldiğine, akupunkturun Türkiye'deki tarihine dair bilgiye ulaşmak için beni yönlendirir misiniz. İlginiz için teşekkürler. İyi günler..”Akupunkturun Türkiye’deki gelişimi konusunu yazarken yaşadıklarımı anlatmayı uygun gördüm. Böylelikle, sıkıcı olabilecek bir tarihçeyi zevkle okunur hale getirmeyi düşündüm.
TÜRKİYE’DE AKUPUNKTUR
Akupunktur kelimesini hayatımda hiç duymamıştım. İ. Ü. Cerrahpaşa Tıp fakültesi’nin son sınıfında okuyordum ve bitirmeme az bir zaman kalmıştı. Anestezi bölümünde staj yapıyorduk. O günkü hocamız Doç. Dr. Abdülkadir Erengül idi. Bir ara arkadaşlar nereden duymuşlarsa duymuşlar, akupunkturun nasıl etki ettiğini sormuşlardı. Abdülkadir Bey “Ben de bilmiyorum, ama herhalde iğnenin ucundan morfin salgılanıyormuş” diye cevapladı.Konu orad kapandı. 28 Kasım 1975’ de fakülteden mezun oldum. 30 Kasım 1975’de Almanya’ya gittim. Nisan 1976’da Osterode Devlet Hastanesinde anestezi ihtisasına başladım. Burası çevre hastanesi olduğu için yakın yerlerdeki iki hastaneye daha bakıyordum. Bir gün Endonezyalı arkadaşım Dr. Sue’nin elinde küçük bir alet görmüştüm. tanımadığım bir aletti. Ne olduğunu sorduğumda “Akupunktoskop” dedi. Akupunktur kelimesini ikinci kez duymuştum. Arkadaşım akupunktur kursuna gittiğini ve öğrenmeye çalıştığını söylemişti. Konuya olan ilgim tam olarak o zaman balamıştı ama bir fırsat bulup da akupunktur kursuna gidemedim. Anestezi öğrenmek üzere kalp ameliyatlarına katılmak üzere 1976 yılının Aralık ayında Giessen şehrine gönderilmiştim. Burada Prof. Dr. herget’in ağrı kliniği dikkatimi çekmişti. Burada bir yandan akupunktur yapılıyor, bir yandan da ozon tedavisi, kupa çekme tedavisi uygulanıyordu. Bir hafta boyunca hem anesteziye, hem de ağrı polikliniğine gittim. Artık akupunktura olan ilgim iyice artmıştı. Kursları takip etmeye başladım. İlk gittiğim kurs Dr. Stux’un düzenlediği kurstu. Orada Ceylon (Sri Lanka)’lu Prof. Dr. Jayasuria da ders anlatmıştı.SK meridyeni anlatılırken SK-30 noktası dikkatimi çekmişti ve ben ilk defa burada öğrendiğim bu noktayı Türkiye’den tanıyordum!.. Nasıl mı? AnlatayımMsn Surprisedrtaokul yıllarımın başlangıcında Bük’te (Göksu Irmağı’nın kıyısındaki bahçemizin olduğu yerin adı) güya kendi kendime spor yapıyordum.Takla attığım bir sırada belimde bir ağrı hissettim. Çünkü takla atmayı usulüyle yapamamıştım. O günden sonra belimde ve daha sonra sağ bacağımda şiddetli ağrı hissetmeye başlamıştım. Tabii ki bir iki gün içinde okul doktoru Pancar’a (Dr. Pancaroğlu’nun lakabı) gitmiştim. Pancar’ın verdiği ilaçlar maalesef ağrılarımı geçirmemişti. Sıkıntı çekiyordum. Arkadaşlarımdan Çevik “Gel seni Çöp Ali’ye götüreyim. O, kengi (Siyataljinin Silifke’deki adı) ocağıdır” dedi. Gittik. Çöp Ali (İnce birisi olduğu için bu ad takılmış olsa gerek) yan yatmamı söyledi. Ağrıyan bacağım üstte kalmıştı. Çöp Ali ayak baş parmağıyla sağ kalçamda bir noktaya bastırmıştı. Canımın çok yandığını hatırlıyorum. Herhalde ondan dolayı olsa gerek ki, ikinci tedaviye gitmedim. İşte bu kursta gördüüm SK-30 noktası, Çöp Ali’nin çöktüğü (yani akupressür yaptığı) noktaydı. Kurs konusunda kaldığımız yerden devam edelim. Bir çok kursa gittim. Fakat gittiğim kurslar içerisinde Alman Akupunktur Akademisi en derli toplu olanı geldi bana ve ona devam ettim. 1982 yılında izinli olarak Türkiye’ye gelmiştim. O tarihte Ankara’da Dr. Yakup Buğra ile görüşmüştüm. Görüşme sırasında sadece SK-30 ile ilgili tespitimden dolayı ona “Akupunkturun Türk icadı olabileceği”ni söylemiştim. Yakup Bey, bunun mümkün olamayacağını söylemiş ve bir de sebep öne sürmüştü, ama şu anda o sebebi hatırlamıyorum; kendisinin de hatırlayabileceğini sanmıyorum. Ben ona “Buna rağmen bir araştırmakta fayda var, siz oralısınız; belki bir şeyler bulabilirsiniz” demiştim. Türkiye’ye dönüş tarihim yaklaşıyordu. Dönmeden önce Avusturya’da Viyana Ludwig Boltzmann Akupunktur Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Jochanes Bischko ile mektuplaşmıştım. Bischko “Akupunkturun Türk icadı olabileceği konusunda ” duyumlar aldığını, ama elinde belge olmadığından kesin konuşmasının mümkün olmadığını bildirmişti.Dönmeme yakın Alman Akupunktur Akademisi’nden oranın üyesi olup da Türkiye’ye kesin dönüş yapan Türk doktorlarının isimlerini almıştım. 1 ocak 1984 yılında Türkiye’ye döndüm. Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde uzmanlık bitirme sınavım 23 Şubat 1984’de bitmişti. Bir müddet Ankara’da kalmaya karar verdim. Ankara Nümune Hastanesi’nde Anestezi Başasistanı olarak çalışmaya ve bir cerrah arkadaşımın muayenehanesinde akupunktur yapmaya başladım. Tarihin tam hatırlamıyorum, belki Mart 1984 olabilir, Almanya’dan aldığım belgelerimi bir dilekçeye ekleyerek Sağlık Bakanlığına götürdüm. Resmi olarak akupunktur yapabilmem için bakanlığın iznini istedim. Yetkili bana “Doktor bey, bizim öyle bir bölümümüz yok ki sana izin verelim. Sen belgelerini burada bırakma, kaybolup gitmesin” demişti. Bozulmadım tabii... Çünkü maratona yeni başlamıştım ve bu maratonun uzun süreceğini biliyordum. Aldım belgelerimi, çıktım dışarı. “Akupunktur” başlığıyla yazdığım bir yazıyı Tercüman gazetesine vermiştim. 30 Nisan 1984 günü sabahı telefonumun zili çaldı. Karşımdaki kişi Dr. Yakup Buğra idi. Yakup Bey heyecanlı bir şekilde “Tebrik ederim” dedi.. “Tercüman’daki yazınızı okudum; çok heyecanlandım. Yazdığınız gibi akupunktur gerçekten Türk icadı. Bende bununla ilgili belgeler var, onları da Tercüman’da yayınlayalım”..Dr. Yakup Bey’den buları işittiğim için çok memnun olmuştum. Yazdıklarını belgeleriyle birlikte Tercüman yayınladı. Bu yazıyı daha sonra Akupunktur Dergisi’nde de yayınladık. Nedense Ankara beni sarmamıştı, İstanbul’a dönmeye karar verdim. 27 Ağustos’ta İstanbuldaydım. Alman Akupunktur Akademisi’nden 3 kişinin ismini almıştım. Birisi sanırım Adana’da ydı ve şimdi onun adını hatırlamıyorum. Bu aradaşımızla şimdiye kadar hiç karşılaşmadım. Ya Türkiye’de akupunkturla hiç ilgilenmedi, ya da yeniden yurtdışına çıktı ve Türkiye’ye dönmedi. Diğer iki kişiden biri Anestezi uzmanı Dr. Faruk Türeci, biri de Op. Dr. Mehmet Fuat Abut idi. Bu arkadaşlarımızla görüşmenin planlarını yaparken, bir yandan da başka kimlerin akupunktur yaptığını araştırıyordum. Maksadım Türkiye’de akupunktur yapanları bir çatı altında toplamaktı. Dr. Türeci ve Dr. Abut’la görüştüm. Düşüncelerimi açtım. Özellikle Dr. Mehmet bey bu konuda çok istekli ve girişkendi. Ayrıca İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp fakültesi Anestezi Anabilim Dalı’ndan Prof.Dr. Abdulkadir Erengül, Dr. Hayati Kocal, Dt. Bülent Topbaşı, Dr. Ümit Sakar, Dr. Mustafa Oruçoğlu, Dr. Ahmet Özdemir ile de görüşüp fikirlerimi onlara da açmıştım. Hepimiz dernek kurmada hemfikirdik. Bu arada Dr. Baha Çelik ile de telefon görüşmesi yaptık. Ona da düşüncelerimi açıkladığımda “Biz de bir dernek kuruyoruz” cevabını almıştım. “Peki” demiştim. Gerçekten de her iki derneğin çalışmaları da aynı süreç içinde devam etti. Fakat kuruluş sırasında bir sorunla karşılaşmıştık.Her iki dernek de ismini “Akupunktur Derneği” koymuştu. Dernekler masasındaki yetkililer aynı isimde iki dernek olamayacağını bildirince derneğin birinin adı “İstanbul Akupunktur Derneği” oldu, ötekininki “Akupunktur Derneği”Böylece ben bir dernek kurmaya çalışırken iki tane derneğimiz olmuştu. Her iki derneğin kuruluşu da Mayıs 1987’de tamamlanmıştı. Her iki dernek te çalışmalarına büyük bir hızla başlamıştı.İstanbul Akupunktur Derneği bir basın toplantısı yapmıştı.
BASIN METNİ
Basın metni aynen şöyleydi: “Sayın Basın mensupları;Hepiniz hoş geldiniz. Türkiye’de bulunan akupunktur hekimleri bir araya gelerek ‘İstanbul Akupunktur Derneği’ni kurmuş bulunmaktayız.Dernek aşağıdaki amaçlar için kurulmuştur:1. Akupunktur ile ilgili bilimsel konularda müzakere etmek, tartışmak ve yayınlamak,2. Akupunktur alanındaki çalışmaları teşvik etmek ve deneysel çalışmalara yardım etmek,3. Bu tıp dalı mensuplarının faaliyetlerini koordine etmek,4. Onları temsil etmek ve haklarını korumak,5. Bu tıp dalı mensupları arasında işbirliğini kurmak ve bunu geliştirmek,6.Gerektiğinde Sağlık Bakanlığı’nın müsaadesi çerçeveside öğretici kurslar açmak,7. Gün geçtikçe aktüel hale gelen akupunktur tedavisini milletimize daha iyi tanıtmak ve onun hizmetine sunmak.Yukardaki amaçla kurulmuş olan derneğimizin kurucuları ve geçici yönetim kurulu şu isimlerden meydana gelmiştir:1. Prof. Dr. Abdülkadir Erengül: Başkan2. Dr. Mehmet Fuat Abut:İkinci Başkan3. Dr. Baki Dökme: Sekreter4. Dr. Faruk türeci: Muhassip5. Dr. Ahmet Öztürk: Yönetim kurulu üyesi6. Dr. Hayati Kocal: Kurucu üye7. Dr. Mustafa Oruçoğlu: Kurucu üye8. Dt. Bülent Topbaşı: Kurucu üye9. Dt. Hülya Topbaşı: Kurucu üye10. Dr. Bahattin Yükler11. Dr. Ümit SakarTeşekkür ederiz.”Mayıs 1987 ‘de yapılan genel kurulda şu isimler yönetimuna seçilmişlerdi:1. Dr. Abdülkadir Erengül: Başkan2. Dr. Mehmet Fuat Abut:İkinci Başkan3. Dr. Baki Dökme: Sekreter4. Dr. Hayati Kocal: İkinci Başkan5. Dt. Bülent Topbaşı: VeznedarBu 5 kişilik yönetim kurulu uzun yıllar görev yapmıştır.Akupunktur Derneği’nin kurucu yönetim kurulu şu isimlerden oluşmuştu:1. Dr. Nüzhet Ziyal: Başkan2. Dr. Baha Çelik: İkinci Başkan3. Dr. Turgut Göksoy: Sekreter4. Dt. Ömer Engin (Veznedar)5. Dt. Şükran EnginHer iki dernek de değişik tarihlerde (Bazen aynı günlerde) meslektaşlarımızın akupunkturu öğrenmeleri için kurslar açtı, seminerler düzenledi. Bu kurslarda hoca değişimi yapıldı. Akupunktur Derneği’nin kurslarına Dr. Mehmet Abut ve Dr. Baki Dökme katıldı. İstanbul Akupunktur Derneği’nin kurslarına ise Dr. Nüzhet Ziyal ve Dr. Baha Çelik geldi.Kurslarda Klasik Çin akupunkturunun yanında Fransız-Alman ekolü Kulak akupunkturunun başlangıç basamağğı da öğretildi. Bir ara iki derneğin birleşmesi gündeme geldi. Yönetim kurulları bir kaç kez bir araya geldi. Fakat birleşme sağlanamadı. Ayrı ayrı çalışmanın daha iyi olacağı kanaatıyla toplantılara son verildi. Fakat bazı çalışmalar birlikte yürütüldü. Mesela 8-10 Aralık 1989 tarihlerinde yapılan I. Ulusal Akupunktur Kongresi’inin organizesi iki dernek tarafından gerçekleştirildi. Dernekler kuruluşlarından itibaren yayın hayatına da atıldılar ve akupunktur dergisi çıkarmaya başladılar. İstanbul Akupunktur Derneği’nin çıkardığı “Akupunktur Dergisi” 1988 yılından beri yayın hayatını devam ettirmektedir. İstanbul Akupunktur Derneği ICMART adlı bir kuruluşa üye olmuştur. Dünya çapında teşkilatlı bulunan bu kuruluşun 6. toplantısı “6.İCMART Dünya Kongresi” adıyla İstanbul’da yapılmış olup, kongrenin ev sahipliğini İstanbul Akupunktur Derneği yapmıştır.Akupunktur Derneği de buna benzer bir kongre gerçekleştirmiştir. İstanbul Akupunktur Derneği, Avusturya Ludwig Boltzmann Akupunktur Enstitüsü ile çalışmalarda bulunarak çeşitli seminerler ile yurt içinde de Tıp fakülteleriyle işbirliği içine girmiş ve çeşitli sempozyumlar gerçekleştirmiştir. Akupunktur Dergisi’nde şu anda yazdığım konuyla ilgili olarak 3 tane yazı çıkmıştır. Bunlar, Dr. Yakup Buğra, Dr. Cevat Yalın ve Dr. Baki Dökme’ye aittir. Dr. Yakup Buğra’nın yazısı akupunkturun tarihi derinliklerini, Dr. Cevat Yalın’ın yazısı Osmanlı dönemini, Dr. Baki Dökme’nin yazısı ise günümüzdeki durumunu içermektedir.“Acaba bizlerden önce Türkiye’de akupunktur yapan doktor var mıydı?” şeklinde yaptığımız bir araştırmada hastalarımızdan öğrendik ki, evet varmış. Dr. Kayır Doy isimli bir meslektaşımız Nişantaşı’nda 1960’lı yıllarda akupunktur yapmış. Bu meslektaşımız muhtemelen Kafkas kökenli birisi.Ondan önce ise doktorlar akupunkturu, yani kuru iğne tedavisini bıraktıkları için, “Ocak” mensubu olan halk hekimleri çökme (akupressür) tedavisi yapmaktaydılar. Bunun böyle olduğunu yaptığımız bir araştırmayla öğrenmiş ve bu araştırmanın sonucunu Tercüman gazetesinde yazdığımız “Akupunktur” başlıklı yazıda ve başka yayınlarımızda kamuoyuna sunmuştuk.Her iki derneğin ve Sağlık Bakanlığı’nın gayretleri sonucu bakanlığın bünyesinde bir komisyon kuruldu; “Akupunktur Üst Komisyonu”.Nereden nereye gelmiştik. Komisyon kurulduğunda 1984 yılında Sağlık Bakanlığı’na verdiğim dilekçe ve aldığım cevap gelmişti hemen. Komisyonun kuruluşunu büyük bir sevinçle karşılamıştım. Akupunktur Komisyonu’na her iki dernekten katılan ilk üyeler şunlardı:
AUPUNKTUR ÜST KOMİSYON ÜYELERİ
1. Prof. Dr Atilla Varol: Akupunktur Derneği’nden 2. Prof. Dr. Abdülkadir Erengül: İstanbul Akupunktur Derneği’nden 3. Dr. Mehmat Fuat Abut: İstanbul Akupunktur Derneği’nden 4. Dr. Hayati Kocal: İstanbul Akupunktur Derneği’nden 5. Dr. Baki Dökme: İstanbul Akupunktur Derneği’nden6. Dr. Dr. Nüzhet Ziyal: Akupunktur Derneği’nden.Şu günlerde değişmediyse Dr. Nüzhet Ziyal ve Dr. Mehmet Abut hala komisyon üyesi oalrak çalışmalarına devam ediyorlar.Akupunktur Komisyonu’nun çalışmaları sonucu Türkiye’de ilk defa “Akupunktur Yönetmeliği” hazırlandı ve akupunktur çalışmaları bu yönetmelikle disiplin altına alındı. Yönetmelik 20885 sayılı Resmi Gazete’nin, 3-5. sayfalarında 29.05.1991 tarihinde yayınlanmıştı. Akupunktur Üst Komisyonu yaklaşık 3 yıl önce akupunktur öğreniminin Ankara Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yapılmasını kararlaştırmıştır. Fakat henüz bu çalışma başlamamıştır (Not: Konuyla ilgili olarak yazdığımız ‘TÜRKİYE’DE AKUPUNKTURUN GELECEĞİ’ başlıklı yazımızı okumanız öneririz. Her iki derneğin geçekleştirdiği kurslardan ön diploma alan meslektaşlarımıza Akupunktur Üst Komisyonu tarafından “Akupunktur Yapabilir Sertifikası” verilmiştir. Bakanlık-Komisyon-Dernekler üçlüsünün ortak çalışması sonucu yaklaşık 75 civarında meslektaşımız sertifika almış, daha sonra bir kaç doktora daha sertifika verilmiştir. Dernek çalışmaları bu şekilde devam ederken bir gelişme oldu. Dr. Mehmet Abut Akademik Akupunktur Derneği’ni kurdu. Çalışmalarına orada devam etmektedir. AAD’nin kurucuları yönetim kurulu şu kişilerden oluşmuştuMsn Grinr. Mehmet Abut: BaşkanDr. Nebahat Sivrikaya: 2. Başkan Dr. Hakan Canatay: SekreterDr. Cengiz Pilgir: MuasipDr. Faik Selcen: VeznedarAyrıca Dr. Nüzhet Ziyal “Aurikuloterapi Derneği” isimli bir dernek daha kurmuştur.Şu anda 4 tane akupunktur derneği bulunmakta olup, dernek yetkilileri zaman zaman bir araya gelmekte ve akupunktur konusunda fikir alışverişinde bulunmaktadırlar. Derneklerin şimdiki yönetim kurulları aşağıdaki kişilerden oluşmuştur:
DERNEK YÖNETİM KURULLARI
Aurikuloterapi Derneği
1. Dr. Nüzhet Ziyal: Başkan 2. Dr. Baha Çelik: 2. Başkan3. Dr. Murat Topoğlu: Sekreter 4. Dr. Azdağ Bağlas 5. Dr. Kaya Özkuş
Akupunktur Derneği
1. Dr. Nüzhet Ziyal: Başkan 2. Dr. Kaya Özkuş: 2. Başkan 3. Dr. Murat Topoğlu: Sekreter 4. Dr. Baha Çelik 5. Dr. Azdağ Bağlas
Akademik Akupunktur Derneği
1. Dr. Mehmet Fuat Abut: Başkan 2. Dr. Meral Alagün: 2. Başkan 3. Dr. Hakan Canatay: Sekreter 4. Dr. Cengiz Pilgir: Muhasip 5. Dr. Faik Selcen: Veznedar
İstanbul Akupunktur Derneği
1. Dr. AbdülkadirErengül: Başkan 2. Dr. İlhan Öztekin: 2. Başkan 3. Dr. Gürbüz Şeref Temuçin: 2. Başkan 4. Dr. Nurmuhammet Uyguroğlu: Veznedar 5. Dr. Baki Dökme: Sekreter
Akademik Akupunktur Derneği ve İstanbul Akupunktur Derneği ICMART (International Council of Medical Acupuncture and Related Techniques) adlı uluslararası bir kuruluşun üyesidirler.


Son düzenleyen Jumong; 26 Mayıs 2015 12:00
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
2 Ekim 2006       Mesaj #2
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Sigara İçme Yaygınlığı
Sigara kullanımı insan sağlığını doğrudan ve dolaylı olarak etkilemesi bakımından çok önemli bir çevresel sorundur. İnsan vücudundaki çeşitli organlarda sigara kalıcı ve insan hayatını tehdit eden çok önemli bozukluklara yol açar. Şu anda eldeki veriler incelendiğinde, önümüzdeki 50 yıl içinde olası ölüm sayısı 10 milyon civarında tahmin edilmektedir. Bu korkutucu rakamlara bakıldığında sigara kullanımının çok önemli bir halk sağlığı sorunu olduğu ortaya çıkmaktadır.
Sponsorlu Bağlantılar
Sigara tüketimi dünyada gün geçtikçe artmaktadır. Dünya sağlığı örgütü, 1970 - 1985 yılları arasında sigara tüketiminde yıllık % 7.1’lik bir artış olduğunu bildirmektedir. Sigara tüketimi alınan önlemler sayesinde Kuzey Amerika ve Avrupa’da azalma gösterirken, Asya, Latin Amerika ve Afrika’da süratle artmaktadır. Türkiye’de sigara tüketimi dünya ortalamasının üzerinde olup % 10 civarındadır.
1970- 1980 yılları arasında sigara üretimi artışı % 62.5’le Pakistan’a aittir. Bu da yoksulluk ile sigara tüketimi arasındaki ters ilişkiyi göstermektedir.
Türkiye’de 1988 yılında yapılan bir araştırmaya göre 15 yaş üstündeki nüfusta erkeklerin % 62.8’i kadınların ise % 43.6’sının sigara içtiğini göstermektedir. Bu araştırmada sigara içme kriteri (ölçüsü) olarak paket taşıma alınmıştır. Buna mukabil Dünya Sağlık Örgütü günde sadece bir adet düzenli sigara içilmesini ‘sigara alışkanlığı’ olarak kabul etmektedir. Bu ölçü alındığında ülkemizde daha yoğun sigara içildiği ortaya çıkmaktadır. Benim kişisel görüşüm de bu istikamettedir.
Sigara dumanıyla kanser yapıcı maddeler akciğerlere taşınır. Ayrıca sigara dumanı içindeki bazı maddeler solunum yollarını kaplayan dokuya zarar vererek balgamla bu zararlı ve kanserojen maddelerin dışarıya atılmasını güçleştirirler. Böylece vücut zararlı maddeleri kolayca dışarıya atamaz. Zararlı maddeler de vücutta birikerek çeşitli hastalıklara yol açarlar.
Sigara tüm kansere bağlı ölümlerin % 30’undan, akciğer kanserine bağlı ölümlerin ise % 90’ından sorumludur. Yapılan araştırmalar Amerika Birleşik Devletleri’nde her yıl 312.000 kişinin sigaranın yol açtığı hastalıklardan öldüğünü göstermektedir.

Avrupa ülkelerinde her yıl 400.000 kişi sigaranın yol açtığı kanserden ölmektedir. Bu rakama sigaranın yol açtığı diğer hastalıklar da eklendiğinde çok daha fazla insanın sigaranın zararlarından etkilendiği görülür.
Yapılan araştırmalarda, 1950 - 1975 yılları arasında dünyada sigaradan ölüm 10 milyon kişidir. 1975 - 2000 yılları arasında bu sayının 50 milyon olacağı düşünülmektedir. Aynı tempoda içme devam ettiği sürece 2000 - 2025 yılları arasında sigaraya bağlı ölüm sayısı 120 milyon kişiye ulaşmaktadır.
Sigara içilmesi, yaşamın 10 - 15 yıl kısalmasına sebep olmaktadır. Böylesine dramatik rakamlar olmasına karşın sigaranın hala çok yaygın olarak kullanılmasını anlamak oldukça güç olsa gerektir.
Ülkemizde de her yıl 35.000 kişinin sigaraya bağlı hastalıklardan öldüğü hesaplanmaktadır. Ülkemizdeki istatistiksel çalışmaların çok sağlıklı olmadığı düşünüldüğünde, bu rakamın çok daha üstünde sigaraya bağlı ölümlerin meydana geldiği gerçeği ile karşı karşıya kalırız.
Doç. Dr. Baha Çelik
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı, Akupunkturist

_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
27 Ağustos 2007       Mesaj #3
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
Akupunkturun Tarihçesi

Akupunktur tedavisinin başlangıcı insanlığın taş devrini yaşadığı zamanlara dayanır. İlk akupunktur araçları yeşim taşlarını yontarak ve uçlarını sivrilterek yapılan “bian” adı verilen taştan iğnelerdir.
(Hanlar döneminde yazılmış olan “Karakterlerin Analitik Sözcüğü” isimli kitapta bianın tedavi maksadı ile kullanılan taş olarak nitelendirildiği görülmektedir.) Daha sonra bambu iğneler, bronz ve metal çağlarında ise metal iğneler yapılmıştır. Günümüzde ise altın, gümüş ve çelik iğneleri kullanmaktayız.
Zamanımıza kadar gelen ilk yazılı eser M.Ö.200 yıllarında Huangdi Neijing’ in yazdığı Canon of Medicine (Sarı İmparatorun Dahili Tıp Kanunları) adlı kitaptır. Bu kitapta ilk tıbbi tecrübeler ve teorik bilgiler vardır. Huangdi Neijing’den günümüze kadar Çinlilerde ve Batılılarda sayısız gözlemler yapılmış ve bunlar sayısız kitaplarda toplanmıştır. 3. ve 4. Yüzyılda Tsinn ve Soe soyları , Orta Tang hanedanlığı zamanında Chen-Chang-Chi, 6.ve 10. Yüzyılda Soun-Se-Miao, Tchenn-Tsiuann önemli eserler yazdılar. 1027’ de Wang Wei önderliğinde iki tane normal insan ölçülerinde bronz heykel yapıldı, akupunktur noktaları ve ondört kanal bu heykel üzerinde işaretlendi.1068 yılında akupunktur eğitimi veren ilk fakülte kuruldu.
17.yüzyıl başlarında ilk Hristiyan misyonerler özellikle Cizvitler Akupunktur tedavisini Avrupa’ ya taşıdı, 1950 yılından sonra akupunkturun bilimsel görüşle tanımı ve bilimsel teorileri hakkında yoğun çalışmalar başladı. Dr. Paul Nogier bugünkü modern aurikulaterapinin (kulak akupunkturu) temel prensiplerini ortaya koydu.
1972 yılında ABD Başkanı Nixon’ un Çin gezisi sırasında geçirdiği apandisit krizinin akupunktur anestezisi ile opere edilmesinden sonra ABD ‘ den yoğun bir ilgi başladı.
Ülkemize akupunkturun girişi Kafkas Dr. Kayir Doy ile olmuştur. Rusya’ da tıp eğitiminden sonra Çin’ e giden ve akupunktur eğitimi alan Dr. Doy dönüşte Fransa’ ya yerleşmiştir. Akupunkturda başarılı uygulamaları ile üne kavuşmuştur. Fransa büyükelçimiz Dr. Doy’ u Türkiye’ ye davet etmiş ve 1960 yılında İstanbul’ da ilk akupunktur tedavi kliniği açılmıştır.
Günümüzde halkımızın ve hekimlerimizin Akupunktur tedavisine ilgisi giderek artmaktadır. Amacımız tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Akupunktur eğitiminin Üniversitelerde verilmesi, kürsülerinin açılması ve bilimsel çalışmaların Üniversitelerde yapılmasıdır.
_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
28 Ağustos 2007       Mesaj #4
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
Akupunkturla Tedavi Edilen Hastalıklar

WHO (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından onaylanan akupunkturla tedavi edilen hastalıklardan bazıları:
  • Migren ve gerilim tipi baş ağrıları
  • Trigeminal nevralji
  • Fasial paralizi (yüz felci, erken teşhis, 3-6 ay içinde)
  • Periferal neuropati
  • Parezi ve inme
  • Poliomyelitis sekeli (erken teşhis,3-6 ay içinde
  • Neurojenik mesane disfonksiyonu
  • Menier sendromu
  • Nokturnal enürezis (gece işemeleri)
  • İnterkostal neuralji
  • Servikobrakial sendrom
  • Omuz kireçlenmesi
  • Tennis elbow
  • Osteoartrit
  • Siyatik
  • Kardio-özafagial spazm
  • Hıçkırık
  • Akut ve kronik gastrit
  • Gastrik hiperasidite
  • Peptik ülser
  • Akut ve kronik kolit
  • Konstipasyon
  • Diare
  • Akut ve kronik farengit
  • Akut ve kronik rinit
  • Akut sinuzit
  • Akut bronşit
  • Bronşial asthma
  • Gingivit
  • Diş ağrısı
  • PMS (Menstrüel rahatsızlıklar)
  • Spor yaralanmaları
  • Cilt hastalıkları
  • Depresyon
  • Fonksiyonel frijidite (cinsel soğukluk)
  • Fonksiyonel impotans (iktidarsızlık)
  • Stres
  • Hormonal bozukluklar
  • Diabet
  • Guatr
  • İnfertilite (kısırlık)
  • Cushing sendromu
  • Bağımlılık Tedavisi:
  • Sigara bağımlılığı
  • Alkol bağımlılığı
  • Morfin bağımlılığı
  • Yiyecek bağımlılığı ( OBEZİTE=ŞİŞMANLIK )
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
23 Aralık 2007       Mesaj #5
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
AKUPUNKTUR : İĞNELER ve SİNİRLER


Yrd.Doç.Dr. Ömer Said GÖNÜLLÜ


Günümüzde en çok konuştuğumuz konuların başında sağlık sorunları geliyor ve bu bütün dünya için geçerli. İnsanlarda tabiî ve sade olana dönme eğilimi, sentetik ürünlerden, kimyasal ilaçlardan bıkkınlık, hatta bunlara karsi güvensizlik görülüyor. Her ne kadar modern tip ve ecza biliminin gözardi edilemeyecek basarilari ortada ise de, alternatif tip sifali bitkilerle, ayurvedayla, biyoenerjiyle ve akupunkturla yine de gündemden düsmüyor;. Akupunkturun vücud üzerinde gerçek bir etkisi oldugunu kabullenmekte gönülsüz olanlar için yüksek teknolojinin ortaya koydugu bazi sasirtici deliller sözkonusu. Hersey yasanmis bir öyküyle basliyor.

Uzun yillardanberi ABD'de yasayan California Üniversitesi'nden Koreli fizikçi Zang-Hee Cho 1993'de bir vesileyle ülkesine gittiginde birgün dostlariyla piknik yapmak için daglik bir yere çikar. Dolasirken bir ara yere yikilacak gibi olur. "Ayakkabilarim çok rahat degildi" diyor 62 yasindaki Cho, "yere düstüm. Fakat sanki bir uçus, dagdan asagiya atlama gibi birseydi. Ertesi gün California'ya dönmek üzere uçaga bindim ve 12 saatlik bir yolculugunun sonunda ayaga kalkmaya çalistim. Fakat basaramadim. Büyük bir agri vardi. Eninde sonunda aksayarak uçaktan çikabildim." Cho daha sonra arka kisminda agri hissedince bir çare arar. Akrabalari akupunkturu denemesini salik verirler. Cho bu fikre baslangiçta dudak bükerse de Ğçünkü egitimli bir insan olarak akupunktura inanmamaktadir- sonunda test etmeye karar verir. Deneme oldukça sasirticidir ve akupunktur sonuç vermistir. Yaklasik on dakika sonra agrinin kayboldugunu hisseder. Cho'nun böyle ummadigi sekilde rahatlamasi profesyonel merakini dürter. Radyolojide çalisan bir fizikçi olarak vücudun kompleks iç isleyisini görüntüleme sekilleri gelistirir; icatlarindan biri 1975'de gelistirdigi prototip bir PET (Positron Electron Transmission) tarayicidir. Cho'nun hayret ettigi husus, vücudun üzerinde görünüste rastgele noktalara igne batirilmasinin insan sagligini nasil olup ta etkileyebildigidir ? Konuya daha yakindan egilmeye karar verir ve buldugu sonuçlar onu büsbütün hayrete düsürür. Birkaç gönüllü ögrenciye igne batirip beyin görüntülerini alir. Kesfi heyecan vericidir : meselâ akupunkturun temel bilgilerine göre görme duyusu ile ilgili oldugu söylenen bir akupunktur noktasini (aku-nokta) igneyle uyardiginda (stimülasyon), beynin görmeyi kontrol eden kisminda bir faaliyetin basladigini PET teknigiyle izleyebilmektedir. Cho artik, "akupunkturun bir gerçekligi var" hükmünü vermistir.

Tarihçe

Akupunktur ve geleneksel Çin tibbinin diger formlari 4 bin yildan daha öncesine dayanmaktadir. Akupunkturun Ğve bir bütün olarak Çin tibbinin- nasil isledigi çok uzun zaman esrarini korudu, tabii bu arada birçok Batili doktor tarafindan da alay konusu edildi. Akupunkturun temel teorisi ilk defa M.Ö. 200'de Sari İmparator'a atfedilen bir metinde ortaya konmus. Teori özetle insanlarda ve tabiatta "ki" olarak bilinen bir hayat enerjisi veya hayat gücü oldugunu kabul etmektedir. Ki, istege bagli kas hareketinden kan akisina kadar bütün hareketlerin kaynagidir; vücudu dis etkilerden korur ve isisini üretir. Ki bedenin heryerinde cereyan eder ve organlara "meridyen" olarak bilinen yogun bir kanallar sistemiyle ulasir. Eger bu hayat gücünün akisi bozulursa, meydana gelen noksanlik veya ki'nin durgunlugu bedendeki fonksiyonlarin bozulmasina, dolayisiyla hastaliklara yolaçar. İgnelerin meridyenler boyunca belli noktalara batirildigi ve manipule edildigi akupunktur tedavisi ki'nin kendine özgü akisini yeniden eski haline getirip vücudu sagligina yeniden döndürür.

Avrupa'ya 17. yüzyildaki girisinden bu yana, akupunktur resmi tip tarafindan bir plasebo olarak kabul edildi. Yani kendi kendine telkinle, tortikolis gibi kendiliginden geçen rahatsizliklari tedavi edebilen bir yöntem. Plasebo etkisi bir ilaç veya bir tedavinin etkinliginde % 30 civarinda rol oynuyor. Bati tibbi akupunkturun etkinligini bugüne kadar bu sekilde açikliyordu.

Bir toplanti ve dönüm noktasi
Çok yakin zamanda ise, ABD'nin en üst düzey tip kurumu olan Milli Saglik Enstitüsü (National İnstitute of Health, NİH) akupunkturun en azindan bazi hastaliklar için bilimsel bir temeli oldugunu, dis, sirt, uzuv agrilari, mide bulantilari, migren, kramp ve artrit gibi iltihapli hastaliklar gibi bazi patolojiler için bir plasebodan daha iyi oldugunu kabul etti. Buna karsilik astim üzerindeki etkisinin süpheli oldugu, kanser, kalp hastaliklari, AİDS veya deli dana gibi agir organik hastaliklar üzerinde hiçbir etkisi olmadigi belirtildi.


NİH uzmanlari bu sonuca bir mutabakat konferansinin ardindan vardilar. Mutabakat konferansi en üst düzeyde bir kamu seansi olup, bu toplanti sirasinda doktorlar ve arastirmacilar belli bir konuyu ahlâkî bakimdan hiçbir lekesi olmayan (bir bakima âkil adamlar heyeti gibi) bir uzmanlar jürisi önünde tartisirlar. Tartismalar bittiginde jüri baskani ve üyeleri bir sonuç rapor yazmak için kapali kapilar ardina çekilirler. Raporun sonuçlari resmi tavsiye degeri tasir (Fransa'da Hepatit C'nin yolaçtigi kamu sagligi probleminin ciddiyeti 1997 Ocak ayinda yapilan böyle bir toplantiyla kabul gördü).

ABD'deki sözkonusu konferans 1997 Kasim ayinda yapildi. Amaci baskan Richard Nixon'un 1972'de Çin'e yaptigi ve akupunkturun ABD'de atilim yapmasina yolaçan ziyaretinden beri binlerce amerikali doktorun uyguladigi ve milyonlarca hastanin basvurdugu bir teknik olan akupunktura son noktayi koymakti. Fakat özellikle akupunkturun sarlatanliga mi, yoksa tibba mi dayandigini günyüzüne çikarmakti.

Bunu anlamak için NİH yetkilileri tibbin çesitli branslarina mensup (epidemiyoloji, farmakoloji, psikoloji, biyoloji, antropoloji, psikiyatri vd) dünya çapinda basarili on iki bilim adamindan olusan bir jüri teskil ettiler. Jüri baskani Maryland Üniversitesi'nden Profesör David Ramsay'di. Müzakereciler ise uluslararasi akupunktur uzmanlari arasindan seçilmisti. Yayinlanmis bütün bilimsel çalismalar ve klinik incelemeler kili kirk yararcasina gözden geçirildi.

Üç gün süren müzakerelerin sonunda jüri üyeleri iki önemli soru üzerinde yogunlastilar : plasebo etkisine göre akupunkturun verimi nedir ? Akupunkturun biyolojik etkileri nelerdir ve nasil islemektedir ? İlk sorunun cevabini jüri üyeleri sonuç raporlarinda, akupunkturun yukarida sayilan bazi hastaliklar için plasebodan daha üstün oldugu seklinde verdiler. İkinci soru için ise, akupunkturun, ignelerin gündeme getirdigi biyolojik ve fizyolojik mekanizmalarla açiklanabilecegini kabul ettiler. Sonuçta jüri bazi patolojilerin tedavisinde akupunkturun lehinde görüs bildirdi.

Bu konferans sayesinde akupunktura bilimsel bir açiklama artik getirilebilir. Çünkü geleneksel Çin yorumu evrensel bilim kriterlerini karsilamiyor. Mesela 1988'de Toulouse Üniversitesi (Fransa) Nörosirürji servis sefi Profesör Yves Lazorthes tarafindan yapilan çalismada meridyenlere karsilik gelen herhangi bir ag sisteminin mevcut olmadigi Teknesyum 99 radyoizotop izleyicisi kullanilarak gösterildi.

Aku-noktalar
Aku-nokta sayisinin ise zaman içinde arttigi görülüyor. Milattan önce ikinci yüzyilda 160, milattan sonra yedinci yüzyilda 349, 1981'de 747 olarak belirlenen aku-noktalarin 1500 civarinda oldugunu düsünenler de var. Aku-noktalarin derinligi de Pekin, Nankin ve Sangay okullarina göre degisiyor. Bazi tedavi yöntemleri derinin elektrik direncinin aku-nokta seviyesinde azaldigini iddia ediyor. Aslinda vücudumuzun üzerinde çok küçük elektrik direncine sahip binlerce nokta var.


Peki o halde akupunktur bazi durumlarda nasil sonuç aliyor ? Mutabakat konferansinda uzmanlar akupunkturun Çinliler tarafindan tarif edilen mekanizmalara göre degil de, Akupunktur uzmanlari yaklasik 1500 aku-nokta tanimlamaktadirlar. Bunlarin büyük kisminin ulasilmak istenen hedeflerle açik bir iliskisi yoktur. Mesela ayakta isaret parmagina karsilik gelen parmak üzerindeki bir nokta bas ve dis agrilarinin tedavisinde kullanilirken, dirsek yakinindaki bir nokta ise bagisiklik sistemini güçlendirmektedir. Birçok kompleks fonksiyonun beyindeki etkilesimlerle kontrol edildigini varsayan Bati tibbindan farkli olarak, geleneksel Çin tibbi, beyin ile çesitli organlar arasinda pek fazla baglanti olmadigina, bir aku-noktada yapilan uyarma islemiyle hedeflenen organa dogrudan mesaj gönderildigine inanir.

Akupunkturun bir diger temel kavrami, tabiatin heryerinde bulunan ve birbirlerini bütünleyen iki tabiat kuvveti, yin ve yang arasindaki gerilimdir. Bu ikisi arasindaki denge bozuldugunda, kisi hastalanmaktadir. Yin sartlari ki'nin yoklugunu yansitmaktadir : solgun bir yüz, el ve ayak parmaklarinin sogumasi, nabzin yavaslamasi, depresyon. Yang sartlari ise ki' nin asiriligindan ileri gelir : kirmizi yüz, yüksek ates, hizli nabiz atisi, hareketlilik ve heyecan.

Doktorlar ve ruhsatli çalisan akupunktur uygulayicilari her yil ABD'de 9-12 milyon arasinda akupunktur tedavisi yapiyor. Bunlarin büyük kismi agri kontrolü, ayrica nikotin, eroin ve kokain bagimliligini ortadan kaldirma amaçli. Akupunktur Bati'da ragbet gördügü için, arastirmacilar sirlarini kesfetmeye çalisiyorlar. Bu eski tip uygulamasinin nasil isledigini anlamak istiyorlar, özellikle de, Batili arastirmacilar bir meridyeni inceden inceye tetkik edemediginde veya ki'nin akisini belirleyemediginde. Bu arastirmacilarin ölçebildigi sey, akupunkturun yol açtigi endorfin (hipofizin ara lobundan salgilanan ve aciya karsi morfin kadar etkili olan peptid grubu) akisidir. Toronto Üniversitesi'nden sinir bilimci Bruce Pomeranz'a göre, geçen 20 yil zarfinda yapilan birçok arastirma, aku-noktalara batirilan ignelerin kaslarin altindaki sinirleri uyardigini göstermistir. Arastirmacilar, bu uyarinin omurilikten yukariya, beynin limbik sistem olarak bilinen nisbeten daha basit kismina, ayrica orta beyne ve hipofiz bezine impulslar gönderdigi düsüncesindeler. Bu sinyal gönderme bir sekilde endorfin ve monoamin salgilanmasina yolaçmaktadir ve bu kimyasal maddeler omurilikte ve beyinde agri sinyallerini bloke etmektedir. Sonuç :genellesmis bir "akupunktur analjezisi (agri duymazlik)".

Pomeranz, "endorfin açiklamasi artik kesin" diyor. "...Binlerce yilda haritalanmis olan aku-noktalar muhtemelen sinirlerin yogunlastigi yerler olsa gerek. Fakat endorfin olayi akupunkturun diger basarilarindan birçogunu açiklayamiyor. Akupunktur kemoterapinin ve ilk gebelik döneminin yolaçtigi tiksinti hissi, mide bulunmasi ve istifrayi büyük ölçüde önlüyor, bunu gösteren çok sayida klinik tecrübesi var. Fakat bu endorfinden kaynaklanmiyor. Kimse bu sistemin nasil isledigini bilmiyor."

Görme mekanizmasi ve akupunktur
Endorfin süreci, Cho'nun görme problemlerinin geleneksel tedavisinde kullanilan aku-noktalari kesfederken elde ettigi bulgulari da açiklayamiyor. Cho tarafindan VA1, VA2, VA3 ve VA8 seklinde adlandirilan noktalar gözün yakininda degil ayagin üst kisminda küçük parmaktan ayak bilegine kadar olan kisimda bulunuyorlar. "VA" Cho'nun adlandirma sisteminde "görmeyle ilgili aku-nokta" (vision-related acupoint) anlamina geliyor. Ayni sekilde akupunkturcular sidik torbasi (urinary bladder) meridyeni üzerinde bulunan noktalari sirayla BL67, BL66, BL65 ve BL60 seklinde belirtiyorlar. Bu noktalarin ignelerle uyarilmasinin gözleri, merkezi sinir sisteminden ziyade meridyenler sistemi yoluyla etkiledigine inaniyorlar.


Bunu test etmek için Cho gönüllü ögrencileri bir fMRİ (functional magnetic resonance imaging) makinasina bagladi. Standard MRİ makinasi vücuttaki yapilarin statik kesitlerini alirken, fonksiyonel MRİ daha ileri giderek bu yapilarin nasil çalistigini göstermekte, mesela kandaki oksijen miktarindaki dakikalik degisimleri ölçmektedir. Bu, çesitli dokular tarafindan kullanilan glükozun kabaca ölçülmesi demektir ki, bu da hangi dokularin aktif oldugunu gösteren iyi bir belirteçdir. Bütün bu sonuçlar renkli fMRİ beyin aktivasyon haritasi seklinde görülebilmektedir.

Cho gönüllülerin gözlerini ilk önce geleneksel yollarla uyardi; gözlerinin önünde bir isik yakti. Ortaya çikan görüntüler, beklendigi gibi, beynin göz fonksiyonuyla ilgili oldugu bilinen kisminda, yani görme korteksinde aktivite artisi anlamina gelen bir renk yogunlasmasi (Resim 2) gösteriyordu. Cho bunun hemen ardindan bir akupunkturcunun yardimiyla VA1 noktasini uyardi. Sirayla bütün gönüllüler üzerinde yapilan bu uyarmalara bagli olarak fMRİ görüntüsü üzerinde beynin hep ayni bölgesi -görme korteksi- aydinlaniyordu.

Birinin ayagina batirilan igne ile, bir baskasinin gözleri önünde yakilan isigin beyinde ayni etkiyi yaptigini görmek gerçekten çok ilginçti. Ve bu, agri incelemelerinde görülmüs olan, ilkel limbik sistemin meydana getirdigi genel analjezik etki degildi; bu, konusma, isitme, hafiza ve zeka gibi ileri fonksiyonlardan sorumlu bölge durumundaki beyin korteksinde olusan fonksiyona özgü bir cevap idi. Dahasi, akupunktur uyarisinda görülen beyin aktivitesi nerdeyse isik yakilmasindaki kadar büyüktü.

"Gerçekten çok heyecan verici" diyor Cho, "somut herhangi bir sey olabilecegini hiç ummuyordum fakat akupunktur noktasinda yapilan uyari görme korteksinde çok açik sekilde aktivite baslatiyordu". Cho bir plasebo etkisi ihtimalini ortadan kaldirmak için ayak basparmaginda aku-nokta olmayan herhangi bir noktayi da uyardi. Görme korteksinde cevap yoktu. Cho daha sonra, zaman içinde birçok uyari sekli denedi : ignenin pozisyonunu bir an için degistirmek veya isik yakip bir müddet söndürmemek, sonra tekrar etmek gibi. Önceki gibi, fMRİ görüntüleri hem akupunktur hem de isik uyarilari için sasirtici ölçüde benzerlik arzediyordu.

Ayak üzerindeki görmeyle ilgili diger üç aku-nokta uyarildiginda sonuçlar yine tutarliydi : VA2 noktasi hariç, her aku-nokta tipki isik uyarisinin yaptigi gibi, fMRİ görüntüsü üzerinde görme korteksi bölgesini aydinlanmis gösteriyordu. Fakat bu kez Cho baska bir seyin farkina vardi. Cevabin zaman içindeki siddet degisimini göstermek için aktivasyon verileri grafige döküldügünde Cho oniki gönüllü içinde iki farkli reaksiyon oldugunu gördü. Akupunktur safhasi boyunca bazi gönüllülerin beyin aktivitesinde artis, diger bazilarininkinde ise azalma görülüyordu. Bir baska deyisle akupunktur uygulamasi esnasinda bazilarinda beyin bölgesindeki oksijen tüketimi artiyor, bazilarinda azaliyordu.

"Bir yerde bir hata yapmis olmaliydik diye düsündüm" diyor Cho. Fakat denemeleri birçok kere tekrar etmesine ragmen, her defasinda ayni sonucu aliyordu. "Sonunda bir akupunkturcu sunu söyledi : 'Ah, evet ! Bu yin ve yang'". Cho ona bunun ne demek oldugunu sordu. Tabii bu arada ilginç olan husus, akupunkturcunun kimin beyin aktivitesinde artis (yin), kiminkinde azalma (yang) olduguna dair verileri görmeden 12 kisinin 11'inde durumu oldugu gibi ortaya koymus olmasi idi. Cho, "bunu nasil açiklayacagimi hâlâ bilemiyorum" diyor.

Birçok bilimsel hazirlik raporu gibi, Cho'nun küçük arastirmasi da cevapladigindan çok daha fazla soru getiriyor. Fakat Cho akupunturun yeni fonksiyonel etkilerini göstermeye devam ediyor. Cho'nun ayni üniversiteden meslektasi Joie Jones "Klasik olarak akupunktur tecrübe açisindan çok ileri bir noktada, çünkü insanlar binlerce yildan beri veri topluyor" diyor. "İnsanlar bir noktaya igne soktugunuz zaman, bunun vücudun bir baska tarafinda etkisi olacagini gösterdiler. Fakat bütün bunlarin beyinle olan iliskisi asla ortaya koyulmamisti. Bu çalismalarla biz en azindan bazi akupunktur noktalari için etkilerin beyin üzerinden gerçeklestigini göstermis bulunuyoruz." Fakat, bu böyle olsa bile, ayak üzerinde belli bir noktanin uyarilmasi beynin görmeyi kontrol eden kisminda nasil aktivite baslatiyor ? Her ne kadar bunun sinir sistemi üzerinden isledigi kanisinda olsa da Cho, "henüz açiklamasi yok" diyor. Pomeranz ise, "eger bunun gerçek oldugu ispatlanirsa, muhtemelen akupunkturun endorfin salgilanmasina sebep oldugu mekanizmanin aynisi degil" diyor : "bu endorfin vücudun herhangi bir yerinde fiber seklindeki belli tip sinirlerin uyarilmasiyla serbestlenmektedir. Fakat ayak parmaginizla görme sisteminiz arasinda belli bir iliskinin olmasi gerçekten garip. Bu gerçekten akli hayrette birakan bir sey."

Kesin açiklamasi olmamakla beraber, akupunkturun klinik sonuçlari tibbin ilgisini çekiyor. Milli Saglik Enstitüsü (NİH)'nün düzenledigi ve bagimsiz uzmanlarin katildigi bir panelde, akupunkturun anesteziden ve kemoterapi ilaçlarindan ileri gelen mide bulantisinin tedavisinde gerçekten etkili oldugu sonucuna varildi. Ayni sekilde ameliyat sonrasindaki veya diger agrilarin tedavisinde de yardimcidir. Bunun yanisira, ayni panel Bati tibbinin üstün klinik özelliklerine olan genel inanisa ragmen, kronik agrilarin birçok klasik tedavi seklinin akupunkturla ayni basari oranini gösterdigini -siklikla görülen zararli yan etkileriyle birlikte-kaydetmektedir.

Çok daha önemli akupunktur arastirmalarindan biri, kronik agrilari olan hastalarin beyin görüntülerini kaydetmek için SPECT (tek foton emisyonuna dayanan bilgisayarli tomografi) teknigi kullandi. Pennsylvania Üniversitesi Hastanesi Nükleer Tip bölümü baskani Abbas Alavi'nin gerçeklestirdigi bu çalisma, akupunktur uyarisina cevap olarak endorfin salgiladigi sanilan beyin yapilarina -talamus, hipotalamus ve beyin kökü ?- kan akisini ölçtü. Agrisi olan hastalarin normal ölçüm görüntülerini, bunlara akupunktur tedavisi uygulandiktan sonra alinan görüntülerle karsilastiran Alavi talamus ve beyin kökünde artmis olan kan akisinin açik delillerini buldu. Ayrica, tedavi edilen hastalarin artik daha az agri duydugu da ortaya kondu.

Cho gibi Alavi de, bu çalismayi yapmadan önce akupunktura veya Çin tibbinin diger formlarina inanmiyordu : "Akupunkturun az-çok psikolojik oldugunu, objektif bir etkisi olmadigini düsünüyordum. Bu çalismayi da eglence olsun diye yaptim ve ortaya hiçbir sey çikmayacak saniyordum." Tabii ki hala birçok süpheci var. Santa Clara Vadisi Tip Merkezi'nin Tibbî Onkoloji bölümünün eski baskani ve özel bir krulus olan Tip Sahtekarliklariyla Mücadele Millî Konseyi üyesi Wallace Sampson "Cho'nun makalesi hiçbir seyi ispatlamiyor. Bu basit bir yalanci bilim vak'asi" diyor. Sampson, Cho'nun çalismasinin gerçek etkileri ortaya koyamayacak kadar küçük oldugunu ve iyi kontrol edilemedigini ileri sürüyor. NİH panelinin raporunu tenkid ediyor ve panelistler arasinda karsi görüste kimse olmadigini söylüyor.

Diger bazilari ise, her ne kadar henüz tam anlayamiyor olsalar da,akupunktur ile ne yapabileceklerini ögrenmeyi tercih ediyorlar. Hiçbir sekilde bilinmeyen mekanizmalarin çalisabilecegine ihtimal vermiyorlar. Pomeranz, "Herkes meridyenleri aradi fakat kimse herhangi bir sey bulamadi. Ki'yi ölçme girisimleri basarisizlikla sonuçlandi. Fakat bu, varolmadigi anlamina gelmez. Endorfin öyküsü büyük bir sürpriz oldu. Simdi yari tereddüt-yari hayret var" diyor.

Cho aku-noktalar ile beyin arasindaki baglantilari kesfetmek için fMRİ'yi ve diger görüntüleme sistemlerini kullanarak bilimsel siniri biraz daha ileri götürebilecegi ümidini tasiyor. Ayrica, bir darbe sonrasinda görme bozuklugu çeken kisilerde akupunkturun görme korteksine kan akisini artirmada nasil kullanilabildigini arastirmayi planliyor. Diger arastirmacilarin yaptigi az sayida çalismada ise, akupunktur tedavilerinin darbe almis hastalarin hareket kabiliyetini artirmaya aslinda yardimci oldugu ortaya konmus bulunuyor. Cho, akupunktur görüntüleme çalismalarinin sinir bilimleri için yeni bir kapi açtigini söylüyor.

Sonuç itibariyle, akupunktur, reçetesi sadece su ve sekerden olusan bir plasebo durumundaki homeopatiden çok farkli bir tedavi yöntemi ve modern bilim bundan sonra açiklayamadigi herhangi bir olgu karsisinda hemen dudak bükme rahatliginda olamayacak. Akupunktur iste böyle bir tabuyu yikmasi itibariyle de önemli ve kendisiyle ilgilenilmeyi hakediyor.
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
21 Nisan 2011       Mesaj #6
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Akupunktur

4000 yıldan beri Çin'de birçok hastalığın tedavisinde ve vücuttaki ağrıların giderilmesinde kullanılan eski bir hekimlik yöntemi.

Vücudun belli noktalarına, altından ya da gümüşten ince iğnelerin batırılmasına dayanır. Eskiden, akupunkturun, karşıt güçler olarak tanımlanan "yin" ve "yang" arasındaki dengesizliği giderdiğine inanılırdı. Günümüzde de akupunkturun nasıl bir fizyolojik temele dayandığı kesin olarak bilinmemektedir. Çin'de hâlâ yaygınlığını koruyan akupunktur, bir anestezi yöntemi olarak Batı'da da kullanılmaktadır.

Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi & MsXLabs

GüNeSss - avatarı
GüNeSss
Ziyaretçi
29 Eylül 2011       Mesaj #7
GüNeSss - avatarı
Ziyaretçi
Akupunktur nedir?

Acus-Punctura (iğne-batırmak), insan vücudunun bazı noktalarının iğne kullanmak suretiyle uyarılmasını sağlayan bir tedavi yöntemidir. Akupunktur iğneleri acı vermeyen, iğne uçlu ve keskin olmayan özel iğnelerdir. Akupunktur tedavisi yan etkisi olmayan ve acı vermeyen etkili bir tedavidir. Farklı hastalıklar için farklı akupunktur stilleri vardır ve akupunktur tedavisi tamamen deneyimli ve uzman doktorlar tarafından yapılması gerekir.
Türkiye'de 1991 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından çıkarılan akupunktur yönetmeliği uyarınca yeterli görülen doktorlara akupunktur uygulama ruhsatı verilmekte ve bu tedavi yöntemi yasal olarak hastalık tedavisinde uygulanmaktadır.
Hangi hastalıkların tedavisinde uygulanır?

Belirtilere (semptomlara) karşı değil, hastalığın sebebine karşı bir tedavi metodu olduğu için ameliyat gerektirmeyen hastalıkların çoğunda akupunktur tedavisi uygulanabilir.
- Sigara, alkol ve madde bağımlılığı gibi alışkanlıkların tedavisi
- Fazla yeme ve kilo verme tedavisi
- Sinüzit, larinjit, az işitme, kulak çınlaması vb. solunum yolu rahatsızlıklarında

- Ritim bozukluğu, yüksek tansiyon, hipotansiyon, nefes darlığı gibi kardiyolojik rahatsızlıklar
- Obezite, hipofizer yetmezlik, diabet, hipertiroidi gibi Endokrin bozukluklar
- Karın ve yüz germe, selülit tedavisi, karın ve göbekteki yağların tedavisi gibi estetik uygulamalarda
- Kadınlara has hastalıklar: Adet sorunları, vajinismus, adet öncesi sıkıntılar ve doğum sonrası sıkıntılar ve depresyon
- Stres, depresyon, uyku sorunları, yüz felci, kas hastalıkları
- Bazı sinirsel hastalıklarda
- Migren, başağrısı, horlama, kekemelik, vertigo
- Depuitren hastalığı
- Romatizma ağrıları
- Boyun ve bel ağrıları, fıtık, diz ve dirsek ağrıları
- Sindirim sistemini ilgilendiren hastalıklar - Bulantı ve kusma, mide ülseri, gaz ve karın şişme sorunları, hemoroid, ishal, diş ağrısı, kabızlık
- Cinsel bozukluklar ve geceleri altına kaçırma sorunu.


kaynak
GüNeSss - avatarı
GüNeSss
Ziyaretçi
2 Kasım 2011       Mesaj #8
GüNeSss - avatarı
Ziyaretçi
Akapunktur ve Sigara Bırakma

Akupunktur ile sigara nasıl bırakılabilir?
Yapmanız gereken tek şey sigarayı bırakmaya karar vermektir. Bu, insanın yaşamında alabileceği en önemli kararlardan biridir. Bu kararı verdikten sonra, akupunktur, size sigarayı bırakmanızda büyük kolaylık sağlayacaktır.


İnsanlarda serotonin ve endorfin adı verilen iki madde vardır. Bunlar beyinde bulunur ve rahatlık, hoşluk, keyif ve huzur gibi duygular ile ilgilidirler. Normalde insanlarda kahkaha atınca, mutlu bir haber alınca ya da çikolata veya güzel bir tatlı yiyince, bir yeriniz acıyınca serotonin ve endorfin düzeyi yükselir. Ancak sigara içenlerde serotonin – endorfin salgılama işini sigara üstlendiğinden vücut otonomisini kaybetmiştir. Hani keyiflenince de, dertlenince de sigara içilir ya, işte, açıklaması budur.

Sigarayı bırakanlarda ilk hafta beyin serotonin salgılama işini gerçekleştiremediğinden vücut oldukça zor anlar yaşar. Beyin ancak 72 saat sonra eski görevini yapmaya başlar.
Bu 72 saatlik süre içinde, hastanın yoksunluk belirtileri önlenirse, sigarayı bırakması çok kolaylaşır. Akupunktur ile tedavi, kişinin sigara içmemekten dolayı oluşabilecek şikayetleri ortadan kaldırır. Böylece sigara içmemeye karar vermiş olan kişi, bunu hiç zorlanmadan başarır; çünkü, akupunktur tedavisi beyni yeniden sigaraya gerek duymadan serotonin ve endorfin salgılaması için uyarır ve bundan sonra da beyin eski otonomisini kazanır.


Akupunktur ile kaç seansta sigara bırakılabilir?
Üç gün üst üste 20 dk.lık 3 seans tedavi uygulanır. Toplam 1 saat süren bir tedavidir. Böylece 72 saatlik en zor geçen dönemde vücut kontrol altındadır. Daha sonra hastanın bağımlılık derecesiyle bağlantılı olarak ek seanslar yapılabilir, ama genellikle buna gerek kalmaz. Tedavi süresince tek bir sigara bile içilmemesi ve nikotin preparatları kullanılmaması gerekir. Aksi halde, başladığımız noktaya geri döneriz.


Akupunktur tedavisi ile sigarayı bırakmada başarı oranı nedir?
%90 – 95 gibi yüksek bir başarı oranı vardır.


kaynak:
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Jumong - avatarı
Jumong
VIP VIP Üye
26 Mayıs 2015       Mesaj #9
Jumong - avatarı
VIP VIP Üye
Sigara Alışkanlığı ve Akupunktur
Sigara içimi, sadece içeni değil etrafta bulunanları da esir alan günümüzün en önemli sorunlarından birisidir. Niye etraftakileri de esir alıyor? Dumana mani olabilir misiniz?
Hepiniz hatırlarsınız, eskiden şehirler arası otobüslere binip uzun bir yolculuk yaptığınızda, otobüs mola verince inip yemek yenilirdi. Yemekten sonra otobüse döndüğünüzde iki dakika sonra tüm sigara içen yolcular sözleşmiş gibi hep birlikte sigaralarını yakar içmeyen yolcuları adeta nefes alamaz duruma getirirlerdi.

Devletin aldığı son tedbirlerle bu sıkıntılardan kurtulmamıza rağmen hem içenler hem etrafta bulunanlar nikotin ve katran zehirlenmesine hala kuvvetli bir şekilde maruz kalıyorlar. Bulunuşunun kolay oluşu, halk tarafından uyuşturucu olarak kabul edilmeyişi! Bazı kesimlerde içene ayrıcalık verdiğinin düşünülmesi gibi anlamsız sebeplere bağlı olarak sigara tüketimi azalacağına süratle artmaya devam ediyor.
Sigarayı zorlama ve polisiye tedbirlerle kimseye bıraktıramazsınız, zararları hakkında geniş kitleleri bilinçlendirip yeni kuşaklara örnek olacak davranışlar içerisine girersek belirli bir yol alabiliriz.
Sigara içen bir babanın veya annenin çocuğuna ‘sakın sigara içme gencecik ciğerlerini yakarsın’ şeklindeki sözleri ne kadar inandırıcı olabilir ki? Tersine çocuk annem veya babam kötü olsa niye sigara içsinler ki diye bir düşünceye saplanır. Bu da büyüklerin inandırıcılıklarına büyük bir darbe indirir.
Çok sayıda insan doktorlarına sigaradan nasıl kurtulurum diye müracaat eder. Bunların bir bölümü sigarayı bırakacaklarına kesinlikle kendileri de inanmaz. Gittikleri doktoru bir savunma aracı olarak kullanırlar.
Sigara vücutta kalıcı bozukluklar yapmadan ondan kurtulmak gerekir. Bunun için de bir an önce yanınızdaki sigara paketini buruşturup atın ve onu sonsuza kadar unutun. Bakın göreceksiniz yemeklerin tadı ne kadar güzel. Bahar aylarında kokmaya başlayan hanımelinin, güllerin ve gardenyaların unuttuğunuz o güzelim kokularını ciğerlerinize iyice çekin. Nefesinizi derin derin içinize bin bir güzel kokularla çekerken artık öksürmediğinizi merdiven çıkarken veya hızla yürürken ayaklarınızın bazen yere basmadığını göreceksiniz.
Daha önceleri yürüyerek gitmeye cesaret edemediğiniz mesafeleri ne kadar kolayca kat ettiğinizi gördükçe kendinizle gurur duyacak ve sigarayı bıraktığınız tarihi ömrünüz boyunca ikinci doğuş olarak hatırlayacaksınız.
Hafta sonları ormana koşmaya gittiğinizde koşu yolunda sigara içerek sizden daha önde olan bir kişinin içtiği sigaranın kokusunu metrelerce mesafeden alacak ve soluduğunuz havanın temizliğinin ne kadar önemli olduğunu somut olarak göreceksiniz.
Değerli kullanıcı, elindeki sigaranın göğe doğru yükselen o mavi dumanı yüzünü yalayarak geçiyor ve sen hala parmaklarında onu sıkı sıkıya tutuyor musun? Ben sigaraya son defa baktığını ve kor halindeki ucu kül tablasına doğru bastırdığını görüyorum. Kurtuluşunun bu ilk adımını sonsuza kadar sürdürecek gücün sende olduğunu biliyorum.
Zorlandığında sana yardımcı olacak konunun uzmanlarının olduğunu hiç aklından çıkarma ve çekinmeden müracaat et.

Sigaranın Kısa Tarihçesi
İlk defa Küba’da ‘Kristof Kolomb’ tarafından 1542 yılında yerlilerin tütün içtiği görülmüştür.
Avrupa’dan ilk sigara içicileri Kolomb ve gemicileri olmuştur. 1557 yılında Papaz ‘Andre Thevet Rio’ tütün tohumunu Avrupa’ya getirmiştir. 1565 yılında Sir John Hawkins ve Sir Walter Raeigh tütünü Avrupa ülkelerine tanıtmıştır.

Türklerin tütünle tanışmaları 1601 yılına rastlar. Bu tarihte İstanbul’a gelen İngiliz gemiciler yanlarında getirdikleri tütünü Türk gemicilerine vermişler ve bu sayede ülkemizde sigara içilmeye başlamıştır. Kısa sürede imparatorlukta tütün kullanımı yaygın hale geldi.
Lüle taşından yapılan pipolar ve uzun çubuklar bir çeşit filtre olarak kabul edilebilirler ve ilk kullanım Türklere aittir.

Tütünün içinde bulunan ve insana keyif veren madde ‘nikotin’dir. Nikotin ilk defa 1828 yılında ‘Reiman’ tarafından bulunmuştur.
Türkler tütünü sararak ve içe çekerek içmişlerdir. İngilizler de ilk defa Kırım savaşı sıralarında tütünü içlerine çekerek içmeyi Türklerden öğrenmişlerdir.
Dünyada ilk kez 1867 yılında ‘James Buchanan’ tarafından sigara sanayii kurulmuştur.
Birinci Dünya Savaşına kadar sigara üretimi yılda 18 milyon iken savaşla birlikte 47 milyona ulaşmıştır. İnsanlar birbirlerini top ve tüfekle öldürürken bu tarihten itibaren kimsenin yardımına ihtiyaç duymadan yavaş yavaş ve kendi kendilerini öldürmeye başlamışlardır.


Akupunktur

Akupunktur doğu tedavi yöntemlerinden biridir. Vücudun belirli bölümlerine akupunktura özel olan iğneler batırılarak tedavi yapılır. İğnelerin amaca yönelik bir şekilde batırılması gerekmektedir, bu nedenle bu işlem profesyonel kişiler tarafından yapılmalıdır.
Akupunktur iğneleri on iki tanesi belli bir organa bağlı olan meridyenlerin bir kısmının arasına batırılır. Akupunkturun tedavi yöntemi, hastalığın kaynağı olan organları belirlemek ve chi’nin bu bölgede süratli bir şekilde ilerlemesine yardımcı olmaktır.
"chi" doğu tıbbında insan zihnini ve vücudunu doyuran hayati bir güç olarak tanımlanabilir. Sağlıklı bir insanda chi’nin vücutta rahatça dolaşabildiği söylenirken, chi rahatlıkla dolaşamadığında ise organların birinde tıkanma olduğu düşünülmektedir. Rahatsızlıkların ortaya çıkması da chi’ye bağlanmaktadır.
Akupuktur modern tıbbın uyguladığı tedavinin yanında ek olarak uygulanabilir. Aynı zamanda modern tıbbın yan etkilerini tedavi etmek amacıyla da kullanılabilir.
Akupınktur yöntemiyle tedavi olmak istiyorsanız bir süre Akupunktur Tedavi Merkezlerin’nde tedavi gören kişileri izlemeli, tedavi olmuş kişilerle sohbet etmelisiniz..
Akupunktur tedavisi yapan uzmanın eğitimi hakkında bilgi edinmeye çalışın. Uzman olmadığına inandığınız kişilere vücudunuzu teslim etmeyin.
Uzman kişinin kullandığı iğnelerin mutlaka tek kullanımlık olması ya da her hastadan sonra sterilize edilmesi gerekmektedir. Bu, hastanın sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır.

Uygulaması
İyi bir akupunktur uzmanı hastalık belirtilerini göstermeden onu yok edebilir. Bunu başarabilmek için vücuttaki enerjinin dengesizliğini kavramak gerekmektedir. Akupunkturun en önemli yönü de budur.
Akupunktur mutlaka uzmanlar tarafından uygulanmalıdır. Tedaviyi yapacak olan kişinin enerji dengesizliğinin geldiği yeri çok iyi bilmelidir ki tedavi gerçekleşsin. Bunu ancak yeterli eğitimi aldıktan ve gerekli deneyimi kazandıktan sonra yapabilir.
Akupunktur uzmanı olan kişi sizin sağlık geçmişiniz hakkında detaylı bilgi edinmek ister. Bunun yanı sıra hayatınızı nasıl yönlendirdiğinizi, duygusal geçmişinizi de öğrenecetir. Sizi tamamen gözlemlemekte, oturuşunuzu kalkışınızı incelemektedir. Terapiye başlamadan once yaklaşık bir saat sizinle sohbet eder. Böylece enerji dengesizliğinin nedenini öğrenmeye çalışır.
Tedaviye başlamadan once uzman size neleri yanlış yaptığınızı, düzeltmeniz gerekenleri anlatacak ve size uygun bir tedavi şekli önerecektir.
Akupunktur tedavisine başlamadan önce uzmanınız size uygulama konusunda bilgide verecektir. Akupunktur iğneleri hızlı bir şekilde batırılarak süratle çekilir. Bu en çok kullanılan yöntemdir. Ama hastaların bir kısmında uzmanın hastanın vücudunu çizmesi de yeterli olabilmektedir.
Belirlenen bölgelerin gerekli ölçüde uyarılabilmesi için bazen iğneler yavaşca çevrilir. Uyarma yöntemlerinden biri de iğne başlarının "moxa" ile ovulması ve daha sonra yakılmasıdır. Bu şekilde iğne üzerinde taşıdığı ısıyı gerekli bölgeye iletecektir. Iğnelerin elekrik sağlayan bir alete bağlanması ve bu şekilde vücuda oldukça az seviyede elektrik akıtması da elektro akupunktur olarak bilinmekte ve bazı uzmanlar tarafından kullanılmaktadır.
Akupunkturun iğneli tedavi uygulaması insanların bir kısmına ürkütücü gelebilir. Vücudun her yerinde uygulanabildiği de düşünülünce bu davranışlar kabul edilebilir. Ancak uygulama sırasında düşünüldüğü kadar acı yoktur. Sadece iğnelerin batırılma aşamasında bir hassasiyet olabilir. Akupunktur tedavisi görmüş olan kişiler uygulamanın acısız ve çok etkili olduğunu savunmaktadırlar. Tedavi sırasında hasta chi’nin bedenindeki akışını da hissedebilir.
Akupunkturun ağrı kesici etkisi kimi doktorlar tarafından ameliyatlarda anestezi yerine kullanılmasını sağlamaktadır. Akupunkturun ağrı kesici etkisinden yararlanabilmek için akupunktur bölgelerinin uyarılır ve beyin, acıyı azaltan endorfin salgılamaya başlar. Akupunkturun yan etkisinini olmaması bir çok hasta üzerinde ameliyatlarda kullanılma şansı vermektedir. Bu yöntem en çok Çin’de uygulanır.
Seansın ardından kendinizi oldukça mutlu ve huzurlu hissedeceksinizdir. Seanslar devam ettikçe fiziksel fonksiyonlarınızdaki gelişmeleri kısa süre içinde fark edebilirsiniz.

🌘 🚀
Jumong - avatarı
Jumong
VIP VIP Üye
26 Mayıs 2015       Mesaj #10
Jumong - avatarı
VIP VIP Üye
Sigara Bırakmada Akupunktur’un Yararları
Akupunktur kendine özgü iğneler kullanılarak yapılan bir tedavi metodudur. Akupunktur binlerce yıldan beri kullanılan bir tedavi yöntemidir. İlk defa Çinliler tarafından kullanılmış ve dünyaya oradan yayılmıştır.
Vücuttaki belirli noktalara iğnelerin batırılması ile tedavi yapılır. Altın, gümüş, çelik iğneler kullanılır. Son yıllarda daha çok paslanmaz çelik iğneler kullanılmaktadır. Ayrıca kulakta yaklaşık 1 hafta kalabilen küçük kalıcı iğneler de kullanılmaktadır.
Akupunktur’un ciddi hiçbir yan etkisi yoktur. İğnelerin temiz olması gereklidir. Pis iğnelerle tedavi yapılması insan sağılığı açısından son derece tehlikelidir.
Akupunktur Tedavisiyle Sigara Bırakma
Sigarayı bırakmak son derece zor bir iştir. İnsanlar hiç bir tıbbi yardım almadan da sigarayı bırakabilirler. Bu son derece zor ve sıkıntılı bir çözümdür. Daha öncede bahsedildiği üzere sigara içme isteği ortaya çıkar. Eğer sigara içilerek gerekli nikotin alınmazsa, sıkıntı, sinirlilik, depresyon, isteksizlik ve buna benzer belirtiler ortaya çıkar.

Akupunktur, nabız ve diğer tıbbi kontrolleri yapılan hasta haftada iki veya üç gün tedaviye çağrılır. Sigarayı bırakmak için toplam 6 seans yeterli olmaktadır.
İğneler kulağa ve vücudun doktor tarafından belirlenen yerlerine batırılır. Bir tedavi süresi ortalama 20 - 25 dakika arasında değişmektedir.
Tedavi süresince hastaya bol sıvı gıdalar alması ve açık havada yürümesi tavsiye edilir.
Tedavi olan hastaların sigara içme arzuları büyük ölçüde ortadan kalkar. Sigara içtiklerinde yahut sigara içilen ortama girdiklerinde kötü bir tat ve mide bulantısı ortaya çıkar. Bazı durumlarda kusmalar meydana gelebilir.

Hastalar kendilerini çok iyi hissederler. Ruhsal sıkıntılar ortaya çıkmaz. Akupunktur tedavisiyle kendilerini canlı hissederler, zihinleri berraktır ve konsantrasyon sorunları yoktur.
Her hastada böyle iyi sonuçlar alınmaz. Etkilenmeyen hastalar da çıkar. Tedaviden faydalanan çok yüksek oranda hasta yanında bu tip hastalarında bulunması çok doğaldır.
Sigara alışkanlığı bazen o kadar kötü bağımlılık yapmıştır ki, bazı hastalarda ciddi dolaşım bozuklukları ortaya çıksa dahi sigarayı bırakamazlar. Önceki yıllarda sigara dolayısıyla el ve ayak parmakları kesilen bir hastaya sigarayı bırakma tedavisi uyguladım. Hasta 6 ay sigara içmedikten sonra tekrar sigaraya başladı. Daha sonra bacağı kesilen hasta yine sigara içmeye devam etti. Bacağını veya diğer uzuvlarını sigaraya feda eden bir kişiye yapabileceğimiz yardım da kısıtlıdır. Bu söylediğim vakada ileri derecede kişilik kusuru bulunuyordu. Böyle örnekler yok denecek kadar azdır.
Akupunktur, sigara bırakmada kullanılan tedavi yöntemlerinden sadece bir tanesidir. Ucuzluğu, yan tesirinin olmayışı ve bir hayli etkin oluşu tercih sebebidir.
🌘 🚀