Ziyaretçi
Onur Bayraktar
Sponsorlu Bağlantılar
Doğum tarihi: 1979
Doğum yeri: Samsun
Eğitimi: Mimar Sinan Üniversitesi - Tiyatro
Ölüm Tarihi: 26/11/2010
Ölüm Yeri: İstanbul
2001 yılında M.S.Ü. Tiyatro Bölümü'nden mezun oldu. 26 Kasım 2010 günü saat 00.30 sıralarında İstanbul'da motosiklet kazasında yaşamını yitirdi.
Doğum yeri: Samsun
Eğitimi: Mimar Sinan Üniversitesi - Tiyatro
Ölüm Tarihi: 26/11/2010
Ölüm Yeri: İstanbul
2001 yılında M.S.Ü. Tiyatro Bölümü'nden mezun oldu. 26 Kasım 2010 günü saat 00.30 sıralarında İstanbul'da motosiklet kazasında yaşamını yitirdi.
Rol aldığı oyun ve diziler:
Onur Bayraktar hakkında bir yazı ve röportaj:
Bulgaristan’da oyunları kitap yapıldı
“Sessiz Fırtına”daki Hikmet karakteriyle izleyicinin beğenisini kazanan Onur Bayraktar, başarılı bir senarist ve yönetmen.
“Sessiz Fırtına”daki Hikmet karakteriyle izleyicinin beğenisini kazanan Onur Bayraktar, aslında tiyatro dünyasının yakından tanıdığı başarılı bir senarist ve yönetmen. Bayraktar'ın yazdığı iki oyun, Bulgaristan'da kitap yapıldı.
- "Sessiz Fırtına" sizin ikinci işiniz. Dizi sektörüne girişiniz nasıl oldu?
"Sessiz Fırtına"da yer almam tesadüfi oldu. Esra Akkaya benim sınıf arkadaşım, Sarp Akkaya’nın ablasıdır. Onun kendi ajansı var. Ben artık televizyona iş yapabilirim dediğim noktada “Esra ben böyle bir şeyler düşünüyorum ama ne olur her iş için de beni arama” dedim. Dizi sektörünü bilmiyordum, zaten hiçbir şeyden de haberdar değildim. Esra bana bu işi önerdi. Bu anlamda çok şanslıyım. Çünkü ikinci işimde ise TMC ile çalışıyorum.
- Çekimlerin ilk günü nasıldı?
Benim için çok farklı ve güzel deneyimdi. Sonuçta okul döneminde birkaç kısa filmde oynadım ama ilk televizyon dizim olacaktı. İlk başlarda biraz şaşırdım. Bir kahvaltı sahnesi vardı. Yakın plan çekiyorlar, sonra da detay alıyorlardı. Devamlılık durumu söz konusu. Ama ben devamlılığın farkına varmadan patır kütür yiyordum kahvaltıyı.
- Tiyatro eğitimi aldınız. Bu tempoya alışmak zor oldu mu?
Kolay oldu aslında ama bunun ekiple de alakası var. İlk dizim "Şöhret" için de çok iyi bir ekip kurulmuştu.
- Orada öyle bir ekip kurdunuz ki, Ahu Türkpençe ile de “İyi ki Varsın” isminde bir tiyatro oyununa imza attınız.
Ben zaten tiyatronun içindeydim. Ahu bir proje yapmak istiyordu. Bir aradayken “yapalım” dedik, sonra senaryomuzu yazdık ve başladık. Oyundan da memnunuz. Güzel oldu. Seyirci sıkıntımız çok şükür yok. 300-500 kişi gibi iyi rakamlara oynuyoruz. Bazen biletler bitiyor. 23 Kasım’daki oyunda kapalı gişe oynadık mesela. Bu çok güzel bir duygu.
Nazım Hikmet'i İtalya'da dinlettik
- Tiyatroda hem yazıp, hem yönetip hem de oynamak gibi bir durumunuz var. Bir de üzerine dizi temposunu ekleyin. Hepsine nasıl yetişiyorsunuz?
Dizi temposuyla çok çakışmıyor. Yazma, yönetme ve oynama aşaması hazırlık. Oyun çıktıktan sonra sadece oynamak kalıyor. Oyunları da çok fazla sayıda oynamayı istemiyoruz. Çünkü oyun sayısı arttıkça seyirci sayısının ortalaması düşüyor. Tiyatronun amacı seyirciye ulaşmaksa, ben 500 seyirciye 10 oyunda ulaşacağıma bir oyunda ulaşırım.
- Peki, "Sessiz Fırtına"da çekimler nasıl gidiyor?
Çok iyi gidiyor. Hikmet Zülfarisoğlu karakterini çok sevdim.
- Oyuncular yeni dönem televizyon dizileri için reyting kaygısı taşırlar “Aman yayından kaldırılmasın” gibi. Sizde de bu sendrom var mı?
O beni ilgilendirmiyor ki. Oradaki işin devamlılığını sağlayacak olan ben değilim ki. Ben sadece bana verilen rolü en iyi ekrana taşımaya çalışıyorum. Reytingler yapımcının sorunu. Tabii emek verdiğimiz bir iş ve devam etmesini isteriz. Açıkça söyleyeyim bu iş ile ilgili tutar mı tutmaz mı gibi en ufak bir kuşkum olmadı.
- Yurtdışındayken keşfedilmenizin şansınızla bir alakası var?
Bu çalışmakla ve işimi sevmekle ilgili, öncelik sırasında her zaman işimi iyi yapmanın ilk sırada olmasıyla ilgili. Yurtdışından durup dururken gelip de “Onur Bayraktar diye bir adam varmış” demediler tabii ki. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi’nde okurken Sicilya’dan bir grup gelip "10-15 tane ülkenin her birinden birer oyuncuyu bu festivale davet ediyoruz" dediler. Bölüm başkanı Zeliha Berksoy benim ismimi vermiş. O vesileyle Sicilya’ya gittim. Sonraki yıl bire bir bana teklif geldi aynı festivalden. Sicilya’ya ikinci gidişimde Nazım Hikmet’in “Kuva-i Milliye”sinden bir derleme yaptım ve sahneye İtalyan bir aktris ile çıktım. Ben Türkçe’sini o da İtalyanca’sını söyledi. Nazım’ı İtalya’da da dinlettik yani.
- Bulgaristan’da oyun yönetmek için seçildiniz mi? Nasıl gittiniz?
İlk Bulgaristan’a gidip oyun yönetmen, Ayla Algan sayesinde oldu. Bulgaristan’daki arkadaşlar “Bir festival düzenliyoruz, bir yönetmen arıyoruz, kim olur?” dediklerinde Ayla Algan benim ismimi vermiş. Burada öğrencisi olduğum insanlar üzerinde iyi bir intiba bırakabilmişim demek ki, onlar da bana böyle yollar açtı. Bulgaristan'a da ekipçe gittik. Ertesi yıl yazdığım iki oyunu Bulgarca’ya çevirdiler. Kitap olarak basıldı ve kütüphanelere de dağıtıldı.
- Neden tiyatro oyunlarında eskisi kadar aktif değilsiniz?
Tiyatro eskisi kadar yoğun değil hayatımda. Bu bilinçli olarak tercih ettiğim bir şey. Tiyatro meslek ve iş haline dönüştüğü zaman yorucu olabiliyor. Dünyada tiyatroda gerileme hatta duraklama var.
- Kapalı Çarşı- TV Dizisi - Timur
- Güldün ya
- Sessiz Fırtına - Hikmet
Bulgaristan’da oyunları kitap yapıldı
“Sessiz Fırtına”daki Hikmet karakteriyle izleyicinin beğenisini kazanan Onur Bayraktar, başarılı bir senarist ve yönetmen.
“Sessiz Fırtına”daki Hikmet karakteriyle izleyicinin beğenisini kazanan Onur Bayraktar, aslında tiyatro dünyasının yakından tanıdığı başarılı bir senarist ve yönetmen. Bayraktar'ın yazdığı iki oyun, Bulgaristan'da kitap yapıldı.
- "Sessiz Fırtına" sizin ikinci işiniz. Dizi sektörüne girişiniz nasıl oldu?
"Sessiz Fırtına"da yer almam tesadüfi oldu. Esra Akkaya benim sınıf arkadaşım, Sarp Akkaya’nın ablasıdır. Onun kendi ajansı var. Ben artık televizyona iş yapabilirim dediğim noktada “Esra ben böyle bir şeyler düşünüyorum ama ne olur her iş için de beni arama” dedim. Dizi sektörünü bilmiyordum, zaten hiçbir şeyden de haberdar değildim. Esra bana bu işi önerdi. Bu anlamda çok şanslıyım. Çünkü ikinci işimde ise TMC ile çalışıyorum.
- Çekimlerin ilk günü nasıldı?
Benim için çok farklı ve güzel deneyimdi. Sonuçta okul döneminde birkaç kısa filmde oynadım ama ilk televizyon dizim olacaktı. İlk başlarda biraz şaşırdım. Bir kahvaltı sahnesi vardı. Yakın plan çekiyorlar, sonra da detay alıyorlardı. Devamlılık durumu söz konusu. Ama ben devamlılığın farkına varmadan patır kütür yiyordum kahvaltıyı.
- Tiyatro eğitimi aldınız. Bu tempoya alışmak zor oldu mu?
Kolay oldu aslında ama bunun ekiple de alakası var. İlk dizim "Şöhret" için de çok iyi bir ekip kurulmuştu.
- Orada öyle bir ekip kurdunuz ki, Ahu Türkpençe ile de “İyi ki Varsın” isminde bir tiyatro oyununa imza attınız.
Ben zaten tiyatronun içindeydim. Ahu bir proje yapmak istiyordu. Bir aradayken “yapalım” dedik, sonra senaryomuzu yazdık ve başladık. Oyundan da memnunuz. Güzel oldu. Seyirci sıkıntımız çok şükür yok. 300-500 kişi gibi iyi rakamlara oynuyoruz. Bazen biletler bitiyor. 23 Kasım’daki oyunda kapalı gişe oynadık mesela. Bu çok güzel bir duygu.
Nazım Hikmet'i İtalya'da dinlettik
- Tiyatroda hem yazıp, hem yönetip hem de oynamak gibi bir durumunuz var. Bir de üzerine dizi temposunu ekleyin. Hepsine nasıl yetişiyorsunuz?
Dizi temposuyla çok çakışmıyor. Yazma, yönetme ve oynama aşaması hazırlık. Oyun çıktıktan sonra sadece oynamak kalıyor. Oyunları da çok fazla sayıda oynamayı istemiyoruz. Çünkü oyun sayısı arttıkça seyirci sayısının ortalaması düşüyor. Tiyatronun amacı seyirciye ulaşmaksa, ben 500 seyirciye 10 oyunda ulaşacağıma bir oyunda ulaşırım.
- Peki, "Sessiz Fırtına"da çekimler nasıl gidiyor?
Çok iyi gidiyor. Hikmet Zülfarisoğlu karakterini çok sevdim.
- Oyuncular yeni dönem televizyon dizileri için reyting kaygısı taşırlar “Aman yayından kaldırılmasın” gibi. Sizde de bu sendrom var mı?
O beni ilgilendirmiyor ki. Oradaki işin devamlılığını sağlayacak olan ben değilim ki. Ben sadece bana verilen rolü en iyi ekrana taşımaya çalışıyorum. Reytingler yapımcının sorunu. Tabii emek verdiğimiz bir iş ve devam etmesini isteriz. Açıkça söyleyeyim bu iş ile ilgili tutar mı tutmaz mı gibi en ufak bir kuşkum olmadı.
- Yurtdışındayken keşfedilmenizin şansınızla bir alakası var?
Bu çalışmakla ve işimi sevmekle ilgili, öncelik sırasında her zaman işimi iyi yapmanın ilk sırada olmasıyla ilgili. Yurtdışından durup dururken gelip de “Onur Bayraktar diye bir adam varmış” demediler tabii ki. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi’nde okurken Sicilya’dan bir grup gelip "10-15 tane ülkenin her birinden birer oyuncuyu bu festivale davet ediyoruz" dediler. Bölüm başkanı Zeliha Berksoy benim ismimi vermiş. O vesileyle Sicilya’ya gittim. Sonraki yıl bire bir bana teklif geldi aynı festivalden. Sicilya’ya ikinci gidişimde Nazım Hikmet’in “Kuva-i Milliye”sinden bir derleme yaptım ve sahneye İtalyan bir aktris ile çıktım. Ben Türkçe’sini o da İtalyanca’sını söyledi. Nazım’ı İtalya’da da dinlettik yani.
- Bulgaristan’da oyun yönetmek için seçildiniz mi? Nasıl gittiniz?
İlk Bulgaristan’a gidip oyun yönetmen, Ayla Algan sayesinde oldu. Bulgaristan’daki arkadaşlar “Bir festival düzenliyoruz, bir yönetmen arıyoruz, kim olur?” dediklerinde Ayla Algan benim ismimi vermiş. Burada öğrencisi olduğum insanlar üzerinde iyi bir intiba bırakabilmişim demek ki, onlar da bana böyle yollar açtı. Bulgaristan'a da ekipçe gittik. Ertesi yıl yazdığım iki oyunu Bulgarca’ya çevirdiler. Kitap olarak basıldı ve kütüphanelere de dağıtıldı.
- Neden tiyatro oyunlarında eskisi kadar aktif değilsiniz?
Tiyatro eskisi kadar yoğun değil hayatımda. Bu bilinçli olarak tercih ettiğim bir şey. Tiyatro meslek ve iş haline dönüştüğü zaman yorucu olabiliyor. Dünyada tiyatroda gerileme hatta duraklama var.
Biyografi Konusu: Onur Bayraktar nereli hayatı kimdir.