Arama

Deniz ve Kıyı Turizmi

Güncelleme: 31 Mayıs 2012 Gösterim: 14.671 Cevap: 4
HayLaZ61 - avatarı
HayLaZ61
VIP BuGS_BuNNY
23 Kasım 2007       Mesaj #1
HayLaZ61 - avatarı
VIP BuGS_BuNNY
Turizm sektörü, dünyada ve ülkemizde doğa, özgü kimlik ve aktif tatil arayışının giderek arttığı yeni bir süreç içine girmiştir. Ülkemiz sahip olduğu çok zengin doğal değerler ile doğa sporlarına yönelik büyük bir potansiyelide bünyesinde barındırmaktadır. Türkiye üç tarafı denizlerle çevrili bir yarımada şeklindedir ve kıyı turizmi açısından oldukça önemlidir. Güney Ege İzmir, Çeşme, Ayvalık, Kuşadası, Bodrum, Datça, Bozburun, Marmaris, Göcek, Fethiye, özellikle Akdeniz sahillerimiz Kalkan, Kaş, Finike, Kemer ve Antalya, Mersin doğa harikası kıyılarımızdır.
YAT TURİZMİ
Sponsorlu Bağlantılar
Akdeniz, Ege Denizi, Karadeniz ve Marmara Denizi yatçıların her gece değişik, özel demir atacakları koy, körfez ve plajların hazinesidir.
Yatçılık Türkiye'de oturanlar ve ziyaretçiler için popüler bir etkinliktir. Geçen kırk yılda sanayi gelişme göstermiş, İstanbul ile Antalya arasında kıyı çizgisi bugün çok sayıda Marino ile doludur. Bunlar muhimmat, önemli tatil merkezi ve güvenli limanlarda kıyıya çıkma imkanı sağlamakta ve eğlence mahalleri oluşturmaktadırlar.
Türkiye'nin en donanımlı marinaları güney Ege ve Akdeniz kıyılarında İzmir, Kuşadası, Bodrum, Datça, Bozburun, Marmaris, Göcek, Fethiye, Kalkan, Kaş, Finike, Kemer ve Antalya'da yer almaktadır. Bu limanlarda, yatçılar gereksinim duydukları hizmet ve mühimmatı bulabilmektedirler.
Antalya, Dalaman, İzmir ve İstanbul havaalanları tüm Türk marinalarına süratli bağlantı kurabilmektedir. Bodrum, Bozburun, Marmaris, İstanbul, ve Karadeniz kıyılarındaki tersaneler'de inşa olunan bu gemiler, motorlarıyla birlikte tam deniz aracı teçhizatıyla donatılmaktadırlar. Guletlerdeki yolcu sayısı geminin boyuna bağlı olmakla birlikte, çoğu sekiz ile oniki kişi barındırabilmektedir.
Bu gemiler yolculara müstakil konaklama sağlayabilmekte, kiralandıklarında hizmet ve eğlence satın alabilmektedir. Modern Guletler evin tüm konforuyla donatılmış olup kendinize tümüyle hoş vakit sağlayacağınız bir çevreye özendirmektedir.
Mürettebatsız kiralama, Türkiye'de yeni bir yat kiralama yöntemi olarak başlanmıştır. Yelken açmadan önce, mürettebatsız kiralama şirketleri müşterilerine çevrenin özellikleri, hava koşulları, mühimmatın nereden temin olunacağı, tehlike anında ne yapılacağı ve benzeri konularda bilgi verirler.
İzmir şehri, gemi ve yatların devamlı dolaştığı dar ve uzun bir körfezin başında yer alır. İklimi ılımlıdır ve yazın sürekli serinletici deniz meltemi güneşin ısısını yumuşatır. Palmiye ağaçlı yollar ve rıhtıma paralel caddeler arkasında yatay balkonlarıyla şehir civardaki dağ yamaçlarını zarif şekilde devam ettirir. Kozmopolit ve canlı şehir, galeriler, tiyatrolar ve kültür olayları İzmir'e özel bir hareketlilik kazandırır.
Levent Marina bir yatçılık macerası başlatmak için uygundur. Urla iskelesinde kıyıyı dolduran küçük adalarda güzel plajlar ve demir atıldığında aletli ve aletsiz dalınacak, yüzülecek şahaser köşeler mevcut bulunmaktadır. Karaburun'da güzel oteller, çay bahçeleri ve balık lokantaları güzel dağ dekoru ve berrak temiz su arasında yer almaktadır. Çeşme Yarımadası adını bu bölgedeki çok sayıda su kaynağından almıştır. 16. yüzyılda Osmanlılar tarafından restore edilip genişletilen 14. yüzyıl Cenova Kalesi, küçük Çeşme limanına hakim konumdadır. Çeşme civarında Büyük Altın Yunus Setur Marina kompleksi ve Ilıca Dalyan'daki Çekek mahalleri güvenlik açısından kayda değerdir. İlçede, kalenin yanında, Kanuni Sultan Süleyman tarafından inşa olunan 16. yüzyıl kervansarayı otele dönüştürülmüştür. Mükemmel alış veriş imkanıyla, en iyi kalite halılar, deri eşyalar ve hatıra eşyaları satınalınabilir. Gece, özellikle ana cadde üzerindeki lokanta, kafe, bar, diskoları bir eğlence atmosferi kaplar.
Temmuz ayında Çeşme'nin uluslararası şarkı yarışması, ilçeye heyecan ve şenlik katan dünyaca ünlü icracıları cezbeder. Bu bölgedeki termal hamamlar, Ilıca Körfezi'nde deniz suyuna karışan kıyıdaki doğal kaynakları, Çeşme'nin güneydoğusunda güzel koylar muhteşem bir manzara, rüzgar ve dalgalarla güvenlikte sakin gece demir atma imkanı sağlar. Kuşadası Körfezi, Ege sahilinin plaj, körfez ve koylarıyla güney ve güneydoğuya açılmaktadır.
Kuşadası Turban marinası, gemilere kışlama sağlayan Türkiye'nin en iyi donatılmış marinalarından biridir. Tüple dalmak çok popüler hale gelmiştir.Bar, caz klubü, disko ve kabareleri ile sahil boyunca ünlü bir gece hayatı vardır.
Kuşadası'nın güney kıyıları ile pamukkale arasında Priene, Milet, Didim, Afrodisias ve Pamukkale dahil çeşitli eski uygarlıkların önemli yerleşimler kurdukları Menderes Irmağı vadisi yer alır. Didim'deki Apollo Tapınağı antik çağların en kutsal yerlerinden biriydi. Arkeolojik mekandan uzak olmayan Altınkum Plajı tüm ziyaretçilerin yelken açma, yüzme ve rahatlama imkanı sunmaktadır.
Gökova Körfezi'ni kuzey sahilindeki Bodrum ilk "Mavi Seyahatçi" Cevat Şakir Kabaağaç yada "Halikarnas Balıkçısı'nın" memleketi idi. Tartışmasız Ege sahillerinin "en can alıcı noktasıdır." Bohem atmosferi ile çalkalanan şarkı söyleyen, dans eden ilçe Türkiye'nin artislerini, aydınlarını ve güzel hayat meraklılarını toplamaktadır.

Bodrum'da alış verişi zevk haline gelmiştir. Hatıra eşyaları her yeri doldurmuş, bazı sokaklarda yerel artistler, her şekle giren eserlerini satmak üzere bir araya gelmişlerdir. Bodrum Turban Marinası sevimli ve iyi donatılmış marinalarından biridir.
Demir atılacak yerlerden biri, güzel manzaralı Akbük'tür. Sedir Adası böcek kabuklarından kaynaşan kum ile plajın ve körfezin karşı yakasındaki Kıran Dağı'nın manzarasını ön plana çıkarmaktadır.
Marmaris Koyu sakin bir gölü andırmakta ve yatlara Çekek mekanı oluşturmaktadır. Eski Marmaris, Fizikos, Anadolu - Rodos - Mısır - ticaret yolu üzerinde önemli bir merhale idi. Çam ormanları Marmaris'i çevreleyen ormanları kaplamıştır; sahilde beyaz bir kum ve kaya çizgisi yeşili maviden ayırmaktadır. Sörf ve su kayağı yapanlar Marmaris’in koşullarında kaynaşmaktadırlar.
Deri ve süet eşyalar, bakır ve pirinç ürünleri mücevherat ve oniksten oyma eşyalar bulabilirsiniz. Türk halıları, tekstil ve iğne oyaları gayet iyi el sanatı ürünleri oluşturur ve mahalli ürün olarak çam kokulu bal şahanedir.
Türkiye’nin en büyük ve iyi donanımlı marinalarından biri olan Marmaris Netsel Marina ile kışlama ve yat bakımı konusunda en iyilerinden Marmaris Albatros Marina, Marmaris’i Ege kıyısında mavi seyahat başlangıç noktası haline getirmiştir.
Delikli Ada Ekincik’in güneydoğu kıyısı dışında yer almaktadır. Yatçılar adaya demir atıp Dalyan Deltası’nı daha küçük bir gemi ile gezerek, tarz değiştirmekten hoşlanmaktadırlar. Ağzındaki uzun, altın rengi, kumlu plajda delta, bir doğa koruma alanı ve deniz kaplumbağları (caretta caretta) ile mavi yengeçlerin sığınağıdır. Irmağın kavis yaptığı yerde, eski liman şehri Kaunos’un üzerindeki yamaç yüzünde, kayaya mezarlar oyulmuştur. Delikli Ada’nın güneydoğusunda Sarı Germe bulunur.
Göcek Körfezi, Akdeniz’in en iyi yatçılık merkezlerinden biridir. Adalarla çevrilmiş ve deniz manzarası Körfezin en güney ucundaki eski Arimeksa şehrinin kalıntıları, mavi suların uzantısında yer alır. Tersane Adası’nın karşısında, eski tersanelerinde bulunduğu Bizans harabeleri yer alır.
Tatil ilçesi Fethiye’nin önemli bir marinası bulunmaktadır ve Adalarla kaynaşan güzel bir körfeze bakmaktadır. Eski binaların ön cephelerini örnek alan çok sayıda Likya kaya mezarı tepenin yüzüne oyulmuştur. Belceğiz Körfezi ile, sakin, kristal duruluğunda suyun yüzme ve diğer su sporları için ideal olduğu yer Ölü Deniz'dir. Gemiler Adası’nda Bizans harabeleri çamlar arasına sıkışmıştır
Türk ve yabancı yatların uyması gerekenler;
Türk ve yabancı yatlar, Türk limanları arasında seyredeken “Yat kayıt belgesinde” liman başkanının onayını almak zorundadırlar.
Yabancı limanlara hareket ederken veya dönerken, Türk ve yabancı yatların, gümrük, sağlık ve pasaport polisi yetkilileri nezdinde tüm işlemlerini tamamlamış olmaları gerekir.
Seyahat tamamlandığında yat sahibi veya kaptanların yat kayıt belgesinin yatta kalan suretini liman başkanına teslim etmeleri zorunludur.
Türkiye’ye yatları ile birlikte giriş yapan yabancılar, yatlarını belgeli bir yat limanına veya yat çekek yerlerine iki yıla kadar bir süre için kışlama, bakım ve onarım amacı ile bırakarak başka bir vasıta ile Türkiye’den ayrılabilirler.
Bu halde yat limanı veya yat çekek müdüründen alacakları bir belge ile mahalli gümrük idaresine başvurdukları takdirde, gerekli işlem yapılır.
Bu suretle yat limanında veya yat çekek yerlerinde kışlayan en az iki yılda bir sahipleri tarafından kullanılan yatlar ayrıca bir izne gerek kalmaksızın beş yıla kadar Türkiye’de kalabilirler.
Beş yılın bitiminde bu süreyi uzatmaya Turizm Bakanlığı yetkilidir.
İnanç Turizmi

2000 yılında tüm dünyada kutlanacak olan ısa'nın doğumunun 2000. yılı etkinlikleri çerçevesinde, Türkiye'de "İnanç Turizmi" adı altında bazı faaliyetlerin gerçekleştirilmesi yönündeki çalışmalara, 1995 yılından itibaren başlanılmıştır. İnsanlık tarihinin üç büyük dini olan Müslümanlık, Hristiyanlık ve Musevilik, dünyanın en büyük uygarlıklarını barındıran Anadolu topraklarında olgunlaşmış ve etkileri tüm dünyaya yayılmıştır. İç büyük dinin günümüze kadar ulaşan eşsiz eserleriyle büyük bir potansiyel oluşturan ınanç Turizmi, ülkenin diğer tarihi kültürel zenginlikleri, doğal güzellikleriyle birleştirilerek Türkiye'nin tanıtımı amaçlanmaktadır.
2000 yılına kadar sürdürülecek etkinliklerin etapları olan ınanç Turizmi Tur 95, 96 ve 97 projeleri çok sayıda yabancı tur operatörleri, konu ile ilgili uzman kişiler ve basın mensuplarının katılımı ile başarılı bir şekilde gerçekleştirilmiştir. Bunların yanısıra 2000 yılının, dini turizm de dahil olmak üzere Anadolu'nun eşsiz kültür zenginliğini dünyaya tanıtmak için önemli bir fırsat olduğunu düşünen Turizm Bakanlığı'nın girişimi sonucu, Başbakanlığın koordinasyonu ve ilgili kuruluşların katılımı ile "Anadolu 2000" adı altında devlet projesi niteliğinde bir proje gerçekleştirilmesi çalışmalarına başlanılmıştır. 2000 yılında Kudüs'e akın etmesi beklenen tahminen 50 milyon kadar Hristiyan'ın, Anadolu'daki Hristiyanlık dönemi eserlerine de büyük ilgi göstereceği tahmin edilmektedir. Nitekim ısa Peygamber'in Kudüs'te çarmıha gerilmesi ile havarilerin isa'nın yaşam biçimi ve öğretilerini yaymak için Anadolu'yu seçmeleri, Anadolu'da ilk Hristiyanlık merkezleri ve kiliselerinin oluşmasına neden olmuştur. Mevcut sayısız kilisenin yanında Anadolu'da Hristiyanlar tarafından kutsal kabul edilen bazı merkezler şunlardır:
Antakya
Hristiyanlığın en önemli merkezlerindendir. Hristiyanlık, bu ismi ilk defa burada almıştır. Havarilerin tüm tanıtım seyahatlerinin rotaları burada hazırlanmıştır. St. Pierre'nin Antakya'ya geldiğinde ilk konuşmasını yaptığı St. Pierre Kilisesi ve Manastırı kentten 2 km. uzaklıkta Reyhanlı yolu üzerindedir. Reyhanlı ilçesinde bulunan "Kızlar Sarayı"nın 5.yüzyılda yapıldığı sanılır. ılk Hristiyanlık döneminde Kuzey Suriye'nin en önemli dinsel merkezi olup kilise, manastır ve bunlarla ilgili yapılardan oluşmaktadır. Yöreye "Rahibeler Manastırı" da denilmektedir. St. Barlohom Manastır Kilisesi ise antik Cossios (Keldağ) Dağı'nda, Yeditepe köyünün 3 km. güneybatısındadır. St. Barlohom adına yapılmış kilise iki nefli ve haç biçimi planlıdır.
Tarsus
St. Paulus'un doğum yeri olması nedeniyle Tarsus, Hristiyanlık'ın önemli kentlerinden biridir. St. Paulus'un öğrencilerinden olan Aya Thekla'nın ıkenion (Konya) ve Pisidya Antiokheiası'nda (Yalvaç) sürdürdüğü Hristiyanlığı yayma çabaları, yörenin diğer önemli dinsel merkezi olan Silifke'de sona ermiştir. Aya Thekla 5. yüzyıl Hristiyanlık dünyasının saygın kişilerindendir. Bu azize, Silifke'nin eski kent tanrıçası Athena'nın yerini almıştır. 1. yüzyılda azizenin sığındığı yeraltı mağarasının üzerine yapılan Thekla Bazilikası plan bakımından Suriye kiliseleriyle benzeşmektedir. Bazilikanın yaklaşık 150 m. kuzeyindeki kubbeli kilise, orta sofanın doğu bölümü üstündeki kubbesiyle dikkat çekmekte ve aynı zamanda bazilikanın kubbe ile birleştiğini göstermektedir. Kilise ayrıca, sonraki yıllarda İstanbul'daki Ayasofya'da doruk noktasına ulaşan; kubbenin orta sofanın tam merkezine konularak diğer bölümlerin bu merkeze göre düzenlenmesi tekniğinin ilk aşamasını göstermesi bakımından büyük bir öneme sahip bulunmaktadır.

Yöredeki diğer Hristiyanlık merkezlerinden biri de Alahan Manastırı yapılar topluluğudur. Kayalara oyulmuş keşiş manastırları buranın başlangıçta bir inziva merkezi olduğunu göstermektedir. Mağaraların yakınında ise ilginç süslemeleri ile dikkat çeken büyük bir bazilika bulunmaktadır. Bazilikanın kapı süslemelerindeki kabartmalarda Cebrail ve Mikail oldukları kabul edilen iki meleğin bir takım simgesel yaratıkları ezdikleri görülür. Bunların Anadolu'nun çok tanrılı inançlarındaki kutsal varlıkların simgeleri olabileceği ileri sürülmektedir.
Efes
Dünyanın ilk yedi kilisesinin ilki olan ve Hristiyanlığın yayılışının odak noktası olarak görülen Efes, Meryem Ana'nın son günlerini geçirdiği ve öldüğü yer olarak kabul edilmektedir. Nitekim ısa'nın 12 havarisinden biri olan St. Jean, İsa'nın ölümünden sonra Meryem'i de yanına alarak Batı Anadolu'ya gelmiş (M.S. 42-4 ve dönemin en büyük kentlerinden olan Efes'e yerleşmiştir. Meryem'in Efes'te yaşadığı sanılan ev, Hristiyanlığın kutsal merkezlerinden biri olup, ziyaret yeri olarak önemini günümüzde de sürdürmektedir.
M.S. 53-56 tarihlerinde St. Paul de kente gelmiş ve kaldığı süre içerisinde yörede Hristiyanlığın yayılması için çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmalar sonucu ise Efesos (Selçuk), Symrna (ızmir), Pergamon (Bergama), Sardes (Sart), Philedephia (Alaşehir), Laodikeio (Denizli) ve Tyateiro'da (Akhisar) Hristiyanlığın ilk yedi kilisesi oluşmuştur. Ayrıca M.S. 435'te Hristiyanlığın III. Konsülü Efes Meryem Ana Bazilikası'nda toplanmış ve ısa ile Meryem'in tanrısal nitelikleri tartışılmıştır.

İznik
Hristiyanlık tarihine yön veren iki önemli konsül M.S. 325 ve 381 tarihlerinde İznik'te toplanmıştır. M.S. 325 tarihinde Roma ımparatoru Konstantinus tarafından Hristiyanlar arasındaki ayrılıkları gidermek için toplanan İznik Konsülü Roma İmparatorluğu'nun resmen Hristiyanlaşması açısından ilk önemli adım olmuştur. M.S. 381 yılında ikinci kez toplanan İznik Konsülü ile de Ortodoksluk Doğu Roma'nın resmi dini olarak kabul edilmiştir.
İstanbul
Dünyanın dört büyük Ortodoks merkezlerinden biri olan ıstanbul'da V. Konsül toplantısı yapılmıştır. Ayrıca tüm devirlerin en görkemli yapıtı olan Ayasofya da bu kentte bulunmaktadır.
Kapadokya
Erken Hristiyanların kayaları oyarak yaşadıkları yeraltı kentlerinin, kilise ve manastırlarının bulunduğu Kapadokya bölgesi, bugün aynı zamanda ilginç yeryüzü şekilleri ve peribacaları ile de tanınmaktadır.

Demre
M.S. 4. yüzyılda yaşayan ve hümanist fikirleriyle tanınan ünlü Noel Baba'nın (St. Nicholas) yaşadığı ve piskopos olduğu yerdir. Her yıl Aralık ayında düzenlenen Noel Baba Törenleri; noel tatillerini bu antik Likya şehrinin sıcak kumsallarında geçiren çok sayıda turisti biraraya getirmektedir.
Antalya
İncil'de adı geçen ve Aziz Paul'ün ziyaret ettiği yerler arasındadır. Ayrıca eşsiz güzellikteki doğası, modern otelleri, spor etkinlikleri, yat limanları ve çok sayıda kamping alanları ile ülkenin en önemli turizm merkezidir.
Yalvaç
Hristiyanlığın yayılmasında önemli bir rol oynamıştır. Aziz Paul'ün ziyaret ettiği yerler arasındadır.
Şanlıurfa
Tarihi 9000 yıl öncesine dayanan Şanlıurfa; Müslümanlığın, Museviliğin ve Hristiyanlığın genetik olarak büyükbabası olan Hz. İbrahim'in doğduğu, Hz. Eyyüb'ün yaşadığı ve Hz. İsa'nın kutsadığı ülkenin önemli bir inanç merkezidir.

Harran
Kutsal kitaplarda adı geçen Harran, İnanç Turizmi'nin Türkiye'deki odak noktalarından biridir. Kutsal kitaplarda yazılanlara göre ıbrahim Peygamber, Şanlıurfa'dan güneye doğru göç ederken Harran'da konaklamıştır. İbrahim peygamberin babası Terah burada ölmüştür. Ayrıca Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed'i oluşturacak olan genetik ürünlerin temelleri de Harran'da atılmıştır.
Ağrı Dağı
Tufandan sonra Nuh'un gemisinin Ağrı Dağı eteklerinde karaya oturduğuna dair kutsal kitaplarda bilgiler bulunmaktadır.
Trabzon
Ortodoks dünyasının kutsal dağ manastırları Trabzon çevresinde bulunmaktadır. Sumela (Meryem Ana) Manastırı, Konagio Thaoskepostas (Kızlar Manastırı), Kaymaklı Manastırı, Vazelen Manastırı ve Gregorius Peristere (Kustul) Manastırı bunlardan bazılarıdır.
Konya
İncil'de ismi geçen önemli bir dinsel merkezdir. St. Paulin'in MS 47-50 ve 53 yıllarında ziyaret ettiği ileri sürülen şehir 2. yüzyıldan itibaren önemli bir din merkezi olarak ilan edilmiştir. Kent Roma ımparatorluğu'nun kuruluşundan sonra da önemini korumuştur.
Sanat Turizmi

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Pirana Kovalayan Çılgın Hamsi...
Bia - avatarı
Bia
Ziyaretçi
10 Eylül 2008       Mesaj #2
Bia - avatarı
Ziyaretçi
Deniz ve Yat Turizmininin Gelişmesi İçin Neler Gerekiyor

Sponsorlu Bağlantılar
Türkiye’de hızla gelişen marinaların uluslararası standartlara uygun hizmet vermesi için kalitenin yükseltilmesine, altyapı hizmetlerinin geliştirilmesine, idarî ve yönetimden kaynaklanan sorunların çözümlenmesine çalışılmalıdır. Ayrıca yat hizmet sektöründe ve marinalarda çalışan personelin eğitimi konusundaki faaliyetler geliştirilmelidir. Marina ve yat hizmet sektörünün faaliyet alanında sayısı çok fazla olan kamu otoritelerinin (Gümrük, Gümrük Muhafaza, Liman Başkanlığı, Pasaport Polisi, Sahil Sıhhiye v.b.) sayısının azaltılarak tek bir birime indirgenmesi konusunda bir çalışma yapılmalıdır.

Karasularımızda yapılmakta olan her türlü yatçılık faaliyetlerinin ve yatçılık kavramıyla bütünleşen (imalât, pazarlama, günlük gezi, yarışma vs.) tüm etkinliklerin gelişmesi, dünya pazarlarından daha fazla pay alınması, karasularımızda daha çağdaş, daha güvenli seyirlerin sağlanması, bunlar için gerekli yeni yasal düzenlemelerin yapılmasına bağlıdır. Ayrıca, AB yönetmeliklerine uyum amacıyla AB ülkelerindeki uygulamalar araştırılmalı ve konu hukukî açıdan incelenmelidir. Deniz ve yat turizminin geliştirilmesi ve uluslararası rekabet koşullarına kavuşturulması maksadıyla mevcut ticari yatlarımız dünya standartlarına yükseltilmeli, yat limanları ve yanaşma yerlerinin artırılması için kısa ve orta vadeli politika ve görüşler geliştirilmelidir.


Yatçılık Sektörünün Sorunları Ve Çözüm Önerileri

Son yıllarda denizcilik sektöründe yaşanan olumsuzluklar Türkiye denizcilik sektörünü ve turizmini de etkilemiş ve sektördeki gelişmelerde bir yavaşlama eğilimi gözlenmiştir. Türkiye’de çeşitli nedenlerle oluşan darboğaz özellikle turizm sektörümüzde çalışan firma ve şahısları olumsuz etkilemiş olup, sektörü büyük bir bunalımın eşiğine getirmiştir. Öte yandan yat sektöründe istenilen seviyedeki standardın sağlanamamış olması bir olumsuzluk faktörü olmaktadır. Yapılacak yeni bir düzenlemeyle yatlarda belli bir standardizasyona gidilmesinin sağlanması ve kontrolü ile gerek standardizasyon çalışmalarına katkıda bulunmak, gerekse sektördeki ekonomik bunalımı çözümlemek için yatlara donanım ve pazarlama kredisi sağlanmalıdır.

* Yat ve deniz turizmi sektöründe bugüne kadar değişik Bakanlıklara bağlı kuruluşlar hizmet verdiği için ve bu kuruluşların arasındaki koordinasyon yetersizliğinden dolayı sektörle ilgili yeterli bilgiler çok geç sağlanabilmektedir. Denizcilik Müsteşarlığı bünyesinde yat ve deniz turizminde istatistikî bilgi ağı kurulmalı ve bir veri bankası oluşturulmalıdır.

* 3.000 yat ve 30 bin yatak kapasitesine sahip olan Türk yat turizmi hak ettiği ilgiyi bir türlü bulamamaktadır. Bunda başlıca etkenin tanıtım yetersizliği olduğu bilinmektedir.

* Yat personeli eğitimi çok yönlü ele alınmalıdır. Muğla ilçeleri (Bodrum, Marmara, Fethiye) ve Antalya’da bu eğitim Deniz Ticaret Odası tarafından kısa süre de olsa verilmektedir. Deniz meteoroloji bültenleri zamanında ve en az bir yabancı dilde yapılmalıdır.

* Türkiye yat turizmi için bir doğa, kültür birleşimiyle ideal bir ortamdır. Bu ortamın devamlılığının sağlanması yat turizmi açısından çok önemlidir. Çevre koruma kapsamı altında yapılan çalışmalar devamlı olmalı, çevre bilincinin geliştirilmesi amacıyla panel ve seminerler düzenlenmeli ve özellikle deniz kirliliği konusunda mevcut kanun, tüzük ve yönetmelikler hakkında sektörde çalışanların bilinçlendirilmesi konusunda eğitim programları düzenlenmeli, turistik liman ve marinalarda, sintine sularını ve pis su tanklarındaki kirli su ve atıkları toplayıcı/arıtıcı tesisler ile kara ve deniz vasıtaları sağlanmalıdır.

* Yatçılık hizmet ihraç edilerek döviz getiren bir sektördür. Günümüzde yurda önemli ölçüde döviz girdisi sağlayan yat işletme firmalarının ihracatçı sayılmaları ve ihracatçı firmalara uygulanan teşviklerden faydalandırılmalarının sağlanması gerekmektedir.

* Diğer Akdeniz ülkelerinin sahip olduğu marina kapasiteleriyle karşılaştırıldığında Türkiye’deki 5.500 rakamının çok düşük olduğu görülmektedir. Örneğin, Yugoslavya’nın 35 bin, Yunanistan’ın 65 bin, İspanya’nın 110 bin ve Fransa’nın Akdeniz’de 110 bin marinası mevcuttur. Bu bakımdan ülkemizdeki yat limanı açığının kapatılması büyük önem taşımaktadır.

Kaynak: Yaratım İçerik İletişim
(Bu yazı Devlet Planlama Teşkilatı Ulaştırma Özel İhtisas Komisyonu Deniz Yolu Ulaştırması Alt Komisyonu Raporu’ndan derlenmiştir.)


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Temmuz 2009       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
KIYI TURİZMİ
KIYI TURİZMİ
Mehmet Çakılcıoğlu
Dr. Kent Plancısı

Kıyı mekanına, yaşamın başladığı kara parçası diyecek kadar gerilere gidilmese de, geçmişe bir göz atıldığında, antik çağda önemli sitelerin yaklaşık tümünün bu alanda yer aldığını, bazı durumlarda denizin getirdiği olanakları kullanan sitelerin çağına göre bu yerleşmeleri dev boyutlara ulaştırdığı gözlenmektedir. Kara üzerindeki etki alanları çok az olduğu, ancak deniz aracılığı ile dış dünya ile ilişkilerin kurulduğu ve uygarlığın da bu yolla deniz aşırı kolonilere ulaştırıldığı bilinmektedir.

Kıyılar doğal kaynaklardır. Bu kaynaktan yararlanma isteği, sanayileşme ve kentleşmenin hız kazanması ile artmıştır. Sanayi kuruluşları denizleri, gölleri ve nehirleri kirletmeye başlamıştır. Bunun yanında kentleşme olgusu ileri düzeylere ulaşmaya başlamıştır. Kentli nüfusun, sağlık dinlenme, eğlenme ve tatil alışkanlıkları değişmiştir. Artan gelir düzeyleriyle de desteklenen bu alışkanlıklar, kıyılara olan talebi arttırmıştır.

Kıyı mekanının biçimlenmesi, üzerindeki doğal, toplumsal, ekonomik ve politik devingen güçlerin etkileşimlerinin geçici dengeleri ile oluşur.

“Kıyılardan yararlanma biçimleri, kıyı miktarının arttırılamaz olması nedeniyle birbiriyle çatışır duruma gelmiştir. Kıyılar çoğaltılamayan ancak, planlı kullanımla kullanışı arttırılabilen, tüketilemeyen ancak kötü ve yanlış kullanımla niteliği bozulabilen bir kaynaklardır.”[1]

Kıyı Kullanımları;
- Ulaşım (karayolları, liman)
-- - Ticaret (limanlar, serbest bölgeler, depolar)
- Sanayi (rafineri, tersane)
- Tarım (sulu tarım)
- Artık Hammadde atımı (sanayi ve kentsel atıklar)
- Hammadde kaynağı (kum, tuz)
- Savunma (deniz üsleri)
- Rekreasyon ve turizm (turistik tesisler, ikinci konutlar, plaj tesisleri)
- Sağlık (kür merkezleri)
- Enerji (deniz hareketlerinden yararlanma tesisleri)
- Konut yerleşmeleri (kentler, kırsal yerleşmeler)
- Gıda maddeleri kaynağı (deniz ürünleri)
- Spor (yüzme, yelken)
- Çeşitli bitki ve Hayvan topluluklarının yaşam alanı

Büyük ölçüde plansızlık ve yanlış kullanımlar yüzünden bu çeşitli yararlanma biçimleri deniz ve kıyılarında önemli ve giderek büyüyen sorunlara yol açmaktadır. Bu sorunlar doğal ekolojik dengede onarılması güç yaralar oluşturmaktadır.

Turizm son 30 yılda, kazandığı sayısal büyüklük ve coğrafi yaygınlık yüzünden olağanüstü bir olgu haline dönüşmüştür. Bu olgunun doğal verileri ile ilişkili olarak incelenmesi giderek önem kazanmıştır. Özellikle yaz aylarında kıyıları dolduran büyük kalabalıkların beraberinde oluşturdukları yapısal değişim ve artlarında bıraktıkları kirlilik kolaylıkla gözlenmektedir. Öte yandan turizm hareketinin kapalı bölge ekonomilerine getirdiği canlılık ve hareketliliğin mevsimlik olmasına karşın birçok alt bölgede önemli ekonomik değişimlere neden olmaktadır. Toplum yapısı bu hızlı değişime ayak uyduramamakta, bir yandan ziyaretçilerin istekleri kabul ederken, öte yandan bu yabancılar ile arasında var olan yapı farklılığı, zararlı ölçülere varabilecek çelişki ve sürtüşmeler yaratmaktadır.

3621 sayılı Kıyı Yasası, deniz, tabii ve suni göl ve akarsu kıyıları ile bu yerlerin etkisinde olan ve devamı niteliğinde bulunan sahil şeritlerinin doğal ve kültürel özelliklerini gözeterek koruma ve toplum yararlanmasına açık, kamu yararına kullanma esaslarını tespit etmek amacıyla düzenlenmiş ve kıyılarla ilgili olarak birçok kavrama açıklık getirmeye çalışarak bu alanların korunabilmesi ve kullanılması için hükümler getirmiştir.

“Buna karşın, kıyısal mekan, yasalar ile değil, ancak genel bir mekan düzenlemesi ile tanımlanabilir. Dolayısıyla, mekan düzenleme sürecinin ana unsuru olan politikanın tanımlanması ve hedeflerinin saptanması mekan düzenlemede üst yapı örgütlenmesinin özünü oluşturur. Politikaya biçim veren ise ülkede var olan değişik kesimlerin-tarafların-(devlet, yerel yönetim, politik örgütler, plancı, mal sahibi, yabancı dış dinamikler, genel kamuoyu, toplumsal sınıflar...) güçler dengesidir. Bu politika gene, “Demokratik bir siyasal rejim” içinde “Karma ekonomiyi benimsemiş”, dolayısıyla, “Devlet kesimi için emredici”, “özel kesimin de etkinliklerini özendirici, destekleyici ve caydırıcı olarak yöneltici bir görev üstlenmiş” planlama ve ona bağlı tartışmalı “toplum yararı-kamu yararı” ikilemi içinde biçim alacaktır.”[2]

Türkiye'deki turizm olgusu Ege ve Akdeniz Bölgeleri ağırlıklı gelişim/bozulma göstermiştir. Bu bölgelerde bütüncül bir plandan yoksun ve denetimden uzak turizm yapılaşması sonucunda, çevre kalitesi bozulmaya başlamış ve altyapı eksiklikleri önemli bir sorun olarak ortaya çıkmıştır. Altyapı eksikliklerinin belirlenmesi amacıyla 1989 yılında Güney Anadolu Çevre Projesi (GAÇ) adı ile başlayan ve halen Akdeniz-Ege Turizm Altyapısı Kıyı Yönetimi (ATAK) Projesi adı ile yürütülen bir proje Turizm Bakanlığı'nca yürürlüğe konmuştur. 2020 yılı hedef alınarak, yaklaşık 4000 km'lik kıyı ve hinterlandı boyunca kanalizasyon, içme suyu, atık su arıma, çöp toplama ve imha gibi altyapı sorunlarına çözüm getirmeyi amaçlayan proje, Dünya Bankası'nca Japon Hükümeti'nden sağlanan teknik yardım kredisi ile karşılanmaktadır. Ancak, ATAK Projesi, "Yerel yönetimlerin personel, ekipman, teknik, finansal yetersizlikleri ve merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasındaki koordinasyon eksikliği gibi sorunlardan dolayı yaşama geçirilememektedir." [3]

"Türkiye özellikle son yirmi yıl içinde Marmara, Ege ve Akdeniz kıyılarına nüfus ve kapital yığılması yaşamaktadır. Bu süreç "Kıyısallaşma" diye adlandırılmaya başlamıştır. Bu kıyısallaşma değişik mekanizmaların bileşik bir etkisi sonucu ortaya çıkmaktadır. Bunlardan ilki, Türkiye'de özel araba sahipliliğinin artışı ve yaşam kalıplarındaki değişmeler sonucu kıyılarda dinlence ya da spekülatif amaçlı çok sayıda ikinci konutun yapılmasıdır. İkincisi ise, özellikle 1980'li yıllardan sonra büyük ölçekli turizm yatırımlarının özendirilmiş olmasıdır. Turizm sektöründeki gelişme bu alanlara çok sayıda küçük girişimcinin gelmesine ve kamunun altyapı harcamaları içinde öncelik almasına neden olmaktadır. Son olarak da, ülke ekonomisinin 1980'li yıllardan sonra dışa yönelmesiyle ülkenin bu kesiminin göreli üstünlüğünü arttırması sayılabilir." [4]

Geliştirilen politikalar ve önlemler, çoğu kez uygulamaya dönüştürülememekte veya uygulamada belirlenen sonuçları getirememektedir. Ülkesel ölçekte geniş kapsamlı planlamalar yapılamadığından veya uygulanamadığından, yapılan girişimler kısa vadeli ve parasal çıkarın ön planda olduğu bireysel girişimler olmaktadır.

Sektörün alt birimlerindeki uygulayıcılar (fiziksel plancılar veya belirli bir tanıtma biçimine karar verme durumunda olanlar-Turizm Danışma Şirketleri, Seyahat Acentaları) ve yatırımcı gruplar, yönlendirici bir ana politikanın, belirgin bir gelişim çizgisinin olmayışından yakınmaktadırlar. Sektörün bugünkü durumu, politika belirlenmesinde "Bütünsel" bir yaklaşımı gerektirmektedir. Türkiye’nin iç politikasında görülen sık değişimler, makro turizm politikalarının oluşmasını ve yeterli ve gerekli bir turizm stratejisi geliştirmesini engellemiştir. Makro bir turizm politikası olmadan yapılan girişimler bütüncül bir yaklaşımı olanaksız kılmaktadır.

Türkiye'de turizm olgusu bilinçli bir dizge içerisinde ele alınmadığından, toplumsal, fiziksel ve ekonomik açılardan gerekli irdelemeler yapılmadığından, çalışmalar tam verime ulaşamamış, bazen de karşıt tepki yaratmıştır. Gelişmekte olan birçok ülke gibi Türkiye'de turizm olgusunun tüketici ve bozucu yanı ağır basmakta, doğal ve kültürel değerler yozlaşmakta ve yok olmaktadır.

Türkiye'de turizm hareketi giderek hızlanırken ve buna bağlı olarak turizm amaçlı yatırımlar birbiri ardına tamamlanıp hizmete sunulurken, herkesin birleştiği gözlem "Kentlerimizden sonra kıyılarımız da betonlaşıyor" olmuştur. "Betonlaşma" deyimi, kültürel ve doğal çevre bakımından eşsiz varsıllıkların yer aldığı ülkemizde bu çevreye saygı duymayan, uyumsuz, kişiliksiz yapılaşmayı tanımlamak için kullanılmaktadır. Kuşkusuz bu olumsuz gelişmenin sorumlusu "Beton" değildir. Önemli olan "Malzeme değil", "Amaçtır", "Yaklaşımdır". Kısa vadeli ekonomik kazanca ve spekülasyona yönelik yapılaşma devam ettiği sürece suçu, "Malzemede" değil kendimizde aramamız gerekmektedir.


Toplumsal kimliğimizi oluşturan doğal ve kültürel değerlerimizi, turizm için en önemli kaynak olarak ortaya koyarken, turizm amaçlı planlama ve yapılaşmalarda bu değerleri bozucu, giderek yok edici bir uygulamaya gidilmektedir. Özellikle son yıllarda, turizm yapılaşması, tarihsel ve doğal çevreyi hızla yok etmekte, ülke turizmi için en önemli potansiyel olan "Ülke/bölge kimliğini" giderek ortadan kaldırmaktadır. Turistler "Farklı bir çevrede olduklarını" tesisin fiziksel yapısından başlayarak sürekli duyumsamalıdır. Herhangi bir ülkenin veya, bölgenin, herhangi bir "İyi" otelinde değil Türkiye'de/Söz konusu bölgede, kaldığını ve Türkiye'ye/Bölgeye ait "Doğal yapının parçası" bir tesiste konakladığını, ülkenin/bölgenin ayırdedici özellikleri içinde yaşayarak görebilmelidir.

alinti...
chivasregal - avatarı
chivasregal
Ziyaretçi
28 Mart 2012       Mesaj #4
chivasregal - avatarı
Ziyaretçi
kıyı bölgelerine turist olarak gitmek istiyorsanız ve gittiğiniz yerde gece hayatı da önemliyse sizin için mutlaka yabancı diliniz olsun bence.
ingilizce özellikle çok gerekebiliyor.
şuanda infolang dil kursuna gidiyorum, kısmetse seneye antalya, bodrum ve sırasıyla yunan adaları turu yapacağım.
faydasını göreceğime eminim.
lucas - avatarı
lucas
Ziyaretçi
31 Mayıs 2012       Mesaj #5
lucas - avatarı
Ziyaretçi
benimde bir arkadaşım infolang dil merkezi'ne gitmişti ingilizce kursuna.
speaking'i falan baya iyi seviyeye geldi.
birçok kişiden de olumlu yorumlar duydum kurs hakkında.
bende başlamayı düşünüyorum yaz sonu gibi.

Benzer Konular

14 Kasım 2016 / YesilBoncuk Deniz Bilimleri
31 Ağustos 2018 / Misafir Cevaplanmış
14 Nisan 2013 / Misafir Soru-Cevap
6 Eylül 2008 / asla_asla_deme Taslak Konular
22 Kasım 2011 / DERUNİ X-Sözlük