Arama

Dede Korkut Hikayeleri

Güncelleme: 15 Kasım 2011 Gösterim: 39.496 Cevap: 5
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
21 Kasım 2006       Mesaj #1
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
TURK DESTANLARI VE DEDE KORKUT
"Menim hikmetlerim dana (bilgin) isitsin Sozumu destan kilib maksadina yetsin."
Orta Asya'nin Yese sehrinde, bugunku Kazakistan'da yasamis ve gomulu olan Ahmet Yesevi'nin (olumu (M.S. 1167) Hikmet adli kitabinda yukarda yazili oldugu gibi yer alan bu beyit, Turk destan turu'nun gucunu gostermesi bakimindan onemlidir. Buyuk unlu dusunur Yesevi'nin, oz dunya gorusunu ogrencilerine aktarmaya calisirken, destanlari kendi hikmetlerinden daha guclu ve ustun saydigini anlatir.
Destanlar Turklerin dusunce, kimlik ve yaraticiliginin en onemli temel taslarindan biridir. Bununla birlikte, destan sozcugunun tanim olarak Turkce'ye odunc alinmasi, Turklerce bu kendini dunya'ya anlatim ve gelecek kusaklara ogut turunun ilk yaratildigi yuzyillardan cok sonra yer alan bir olaydir. M. S. 732 yillarinda dikilen Kultekin anitlari bu kendini anlatim turunun ilk orneklerinden biri olup, bu anit'i diktiren Bilge Kagan, anit'in uzerindeki yazitlarda kendini tanittiktan sonra, tanik olduran ve Ortadogunun bir bolumunu icine alan) slamiyeti kabul ettikten sonra, Iranlilari hakimiyetleri altina almislardi. Bu olay, Iranlilarin kendi dil, kultur ve benliklerini buyuk ocude kaybetmeye baslamalarina sebep olmustur. Iranlilarin bir toplum olarak ortadan kalkmasi anlamina gelecek olan bu tehlike'yi zamaninda goren Fars sair'i Firdevsi, eski Iran destanlarini toplayarak (Turk Gazneli devleti icinde otuz yil sure ile calisarak) manzum Sahname'yi yazmistir. Onsozune de "Sahname'yi Farsca yazip, Iranli'yi dirilttim" diye kayit koyup, hakli olarak boburlenmistir. Sahname'de Iranlilarin bas dusmani olarak gosterilenlerden biri Afrasiyab olarak adlandirilmis olup, Kasgarli Mahmut'a gore (M. S. 8ci yuzyilda dikilmis, yukarida adini verdigimiz) Turk anitlarinda adi gecen Turk Alp Er Tunga'dan baskasi degildir. Boylelikle, Kasgarli Mahmut da, 11ci yuzyilda Turk destanlarinin onemine deginmistir. Bu tarihler sonrasinda (Yesevi Hikmet kitabini yazdigi siralarda) Turk sav ve jir'larina, destan da denilmeye baslanmistir.
Sponsorlu Bağlantılar
Turk'un "kendini anlatim ve gelecek kusaklara ogut turu" uzerine Bati Turkleri tarafindan yapilmaya baslanan calismalar ise, cok yenidir. Ziya Gokalp ve calisma arkadaslari bir sure bu konu'ya egilmislerdir. Turk destanlarinin bilimsel olarak incelenmesi yolunda ilk adimlari atanlardan biri ise Prof. Zeki Velidi Togan olup, 1931 yilinda Atsiz Mecmua'da yayinlanan dort makalesinde yazdigina gore:
Milli destanlar, tarihi vakalari tasvirden ziyade, milletin yuksek milli duygularinin yansitan, tamami veyahut az cok tarihe mustenit bir ideal alemi gosteren halk edebiyat eserlerinden ibarettir. Milli destanin meydana gelmesi icin uc merhale gerekir:
1. Destani ruhlu bir milletin cesitli devirlerindeki macerali hayatini halk sairleri ufak parcalar halinde soylerler;
2. Milletin butununu ilgilendiren bir olay, bu cesitli destan parcalarini bir odak noktasi etrafinda toplar;
3. Sonunda, millete buyuk bir medeni hareket olur ve o sirada cikan aydin bir halk sairi, bu parcalari toplayarak milli destani yaratir. (Fars, Yunan ve Fin destanlari boyle meydana gelmistir).

Prof. Togan'a gore, Turkler, ikinci devri birkac kere gecirmislerdir.
Butun Turk milletinin mefkuresini ve dusuncelerini bir yere toplayan destanlar butun Turk milletini birlestiren Oguz ve Cengiz vekayi gibi hadiseler dolayisi ile husule gelmis fakat ucuncu devre'ye girmeyip buyuk bir halk sair'i tarafindan tesbit edilerek muntazam milli destan seklini alamamis ve uful edip gitmistir. Bizde bu buyuk destanlarin ancak enkazi vardir.
Nihal Atsiz'in 1951 yilinda yazdigina gore de:
Togan, Danismend Gazi ve Seyid Battal Gazi hikayelerini, konularini Anadolu'daki slam-Bizans carpismalari sirasinda Emevi ve bilhassa Abbasi ordularindaki Turk unsurlari arasinda dogmus olacagi dusuncesini ileri surmustur.
Arap ordularinin (Iran'dan sonra) Orta Asya ya girmelerinden sonra, yeni bir Arap edebiyati tur'u de ortaya cikmistir. Dini sahsiyetlerin meziyetleri ve din ugruna yaptiklari futuhatlari oven bu tur'e "menkibe" adi verilmistir. Sav ve jir'lardan tam anlami ile ayri olan bu menkibeler'in konulari dini dir. Kahramanlari cogunlukla Arap'tir. Menkibelerde yapildigi anlatilan isler genellikle insan yetenekleri disindadir, ve onlara ancak Rufailer karisir. Cogunlukla masal gibi anlatilirlar. Anlasildigina gore, bu nitelikleri dolayisi ile Prof. Togan menkibe saydigi eserleri destan tanimi icine almamistir.
Bu menkibe turunun bir baska dali da, bir bolum Turkler Muslumanligi kabul ettikten sonra "gazavat" adi altinda gorulmektedir. Dolayisi ile, Sav ve jir'lardan gelen, kocaklama ve kopuzlama olarak adlandirilan Turk destanlari ile digerlerini, ozellikle menkibe ve gazavatnamalari karistirmamak gerekir.
Onasya'ya 11ci yuzyil icinde yerlesen Turkler, "Kocaklamalar" yazmaya baslamislardi. Bugun bildigimiz Koroglu da bu kocaklama turunde ve duzenindedir. Bu kocaklamalarin, Togan'in da belirttigi gibi, birinci basamakta kaldigi goruluyor. Dede Korkut'un icinde anlatilan olaylarin, kagida cekildikleri yuzyillardan cok once'ye gittigini, ve Dede Korkut'un Asya'nin Dogusundan Bati'ya gelen Turklerce getirildigini biliyoruz. Bunun gibi, Koroglu'nun daha once (ve baska ad ile) var olup olmadigi bugun'e kadar koklu olarak arastirilmamistir.
"Ana Bagimsizlik Destanlari," yeni destanlarin yaratilmasina da yardimci olurlar. Cocuklar, ozanlarin soyledigi destanlari okuyarak, dinleyerek buyurler. Birkac kusak sonra, uruglarina yeni bir yagi satasir. Delikanlilar arasinda destanlarda adi gecen alp'in yerini alacak olanlar cikar. Kavga'yi, vurus'u, destanlarda sozu gecen degerler yoluna, ancak gunun gerekleri ve yollari ile yaparlar. Ozanlar ve tarihciler de, bu yeni alp'i kutlamak icin yeni destan yazarlarken, eski destanlardan parcalari da yeni destan'a katarlar. Boylece, yeni alp'in eski topraktan geldigini gosterirler.
Sozunu ettigimiz "Ana Destanlar," "kurtulus ve bagimsizlik destanlari"dir. Bir urug, boy, oymak ya da "el" in kendine satasan yagi'yi altedip bagimsizligini korumasinin dile getirir. Destan yaraticilari, durup dururken komsularina el kaldirmazlar, ama, gerektiginde kendilerini korumasini bilirler.
Bu "el," urug ve oymak'larin mutlu gunleri de vardir. Evlenme toylarinda, bagimsizlik destanlarina ek olarak, uzun Yar-Yar lar da soylenir. Aradan bir kusak gectikten sonra, bu Yar-Yar lar kendi baslarina bir destan gorunumunu de alabilirler. Bir sure sonra, bu Yar-Yar lar kisaltilarak bebeklere, kucuk cocuklara da anlatilir ki, boylelikle masallar dogmus olur. Bunula birlikte, "kurtulus destanlari" olmez. "Ana destan" olarak yasar, yasatilirlar. Yaraticilari ile birlikte yolculuk ederler, yeni ellere vardiklarinda da yeni yer adlari bu eski destanlara girebilir. Destanlar, icinden ciktiklari toplumun en karanlik gunlerinde bile yureklerde yatan umitleri dile getirirler:
Bana imkan verin, serkes hayaller
Babam heykelini dikti yadima
Ta ki aciz kalsin yillar, simaller
O'nu cikarmasin imanimdan

Bana imkan verin, serkes hayaller
Bagislayin Babama nurlu bir destan
Ta ki aciz kalsin yillar, simaller
O'nu unutmaya kalmasin imkan

Turk destanlari uzerinde Prof. Togan'dan once calisanlar arasinda, Rus carligi memurlarindan olan, Alman dogumlu ve doktorasini Almanya'da tamamlamis olan Wilhelm Radloff da vardir. Radloff 19cu yuzyil'in ikinci yarisinda Kazan sehrinden baslayarak Orta Asya'yi dolasmis ve Turk destanlarinin ancak parcalarini ciltler halinde St. Petersburg'da bastirmistir. O yillarda yururlukte olan Rus kanunlari geregince, destanlarin buyuk bir bolumlerini kitabina almadigini bugun yaptigimiz arastirmalar sonucunda biliyoruz. Abubekir Diveyef, Gazi Alim, Hamid Alimcan, N. Katanov (1862-1922) gibi konu'ya egilen yerli aydinlar, Radloff'un tersine, kendi canlarini hic'e sayarak Turk destanlarini kagida aktarmis ve bastirmayi basarmislardir. Yukarida da belirtildigi gibi, destanlar yanliz atalar sozlerini gunumuze aktarmakla kalmazlar. Destanlar, yaraticilarinin oz degerlerini, benliklerini de dunya'ya tanitirlar. Bu yol'dan, uluslararasi iliskilere buyuk olcude katkida bulunurlar. Destanlar, sahiplerinin mayasini korur, bozulmasini onler, ilerde bu maya'nin arilastirilabilmesi icin saklarlar.
Bu yonde Dede Korkut ile ilgili ilk calismalarin ve Dede Korkut'un diger dillere yapilan cevirilerinin dokumu ayrica yayinlanmistir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Eylül 2008       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Dede Korkut Hikâyeleri

Sponsorlu Bağlantılar
Türkler in gelenek ve göreneklerinin, ahlak, inanç ve törelerinin, savaş ve eğlencelerinin, kısaca eski Türk yaşamının bütün canlılığıyla anlatıl­dığı 12 güzel hikâyeden oluşur. 15. yüzyılda yazıya geçirildiği sanılan Dede Korkut Kitabı Türkler'in tarihine ilişkin çok önemli kaynak­lardan biridir.
Dede Korkut Kitabı'nda geçen tarihsel olaylardan, kişi ve yer adlarından, bu destansı hikâyelerin Oğuz boylarının Orta Asya'dan göçlerinden önceki bir dönemden kaldığı ortaya çıkmaktadır; bunlar Türkler'in İslami­yet'i kabulünü izleyen dönemde son biçimini almıştır. Örneğin Karacukdağ, Karşu-Yatan Karadağ, Aladağ, Kanlı Koca, Usun Koca gibi adlar Orta Asya döneminden kalmadır. Oğuzlar'ın batıya doğru göç ederken geçtikle­ri, konakladıkları yerlerle ilgili olaylar, Azer­baycan ve Kuzeydoğu Anadolu ile ilgili yer adları öyküleşerek anlatılagelmiştir.
Dede Korkut'un Oğuzlar'ın Bayat boyun­dan olduğu ileri sürülmektedir. Dede Korkut Kazak, Kırgız ve Türkmen boyları arasında da bir ulu kişi olarak anılır. Taşkent yakınla­rında bulunan türbesi bir ziyaret yeri haline gelmiştir. Bir söylenceye göre 295, bir başka­sına göre de 100 yıl yaşamıştır. "Han" diye adlandırılan hükümdarların danışmanı, öğüt vericisidir. Sözlerine, davranışlarına büyük önem verilir. Dede Korkut geleceği gören, yiğitlere ad veren, zor durumda kalanlara yardım eden, derin bilgisi ve zengin deneyi­miyle tüm güçlüklere çözüm bulan bir halk önderidir.
Hikâyelerin hepsi "Hanım Hey" sözüyle başlar. Bu sözden de anlaşıldığı gibi bunlar hükümdarın da bulunduğu bir topluluk önün­de anlatılmaktadır. Kuşaktan kuşağa aktarı­lan bu hikâyelerin ilk kez 15. yüzyılın ikinci yansında, Akkoyunlular döneminde Kars ve Erzurum yörelerinde yazıya geçirildiği sanıl­maktadır. Dresden Krallık Kütüphanesi'nde bulunan ve içinde 12 hikâye yer alan yazma­nın tam adı Kitâb-ı Dedem Korkud alâ Lisân-ı Tâife-i Oğuzân'du. Kitap Türkçe'de ilk kez 1916'da Kilisli Muallim Rifat (Bilge) tarafın­dan eski harflerle, 1938'de de Orhan Şaik Gökyay tarafından yeni harflerle yayımlan­mıştır. Daha sonra, ilkin 1950'de Rusça'ya, ardından İtalyanca, Almanca, İngilizce, Sırp­ça ve Farsça'ya çevrilmiştir.
Kitabın başkişisi anlatıcı durumunda olan Dede Korkut'tur. Kazan Han ve Bayındır Han'dan da saygıyla söz edilir. Ayrıca, Türk­ler'in İslam dinini benimsemesine karşın eski inanışlarından da tam olarak kopmadıklârı görülür. Örneğin adı sık sık geçen ağacın (özellikle kayın ağacının) kutsallığı eski bir Türk inanışıdır. Kayın ağacının çocukların koruyucu tanrısı olan Umay ile birlikte gök­ten indiğine inanılırdı.
Dede Korkut Kitabı'nda bozkırlarda sürdü­rülen göçebe yaşamı anlatılır. Göçebelikte insanlar çadırlarda yaşarlar ve buna bağlı olarak da çadırın çok önemli bir yeri vardır. Çadırların dizilişi, yerleri, han çadırında ki­min nerede oturacağı sıkı kurallara bağlıdır. Örneğin Boğaç Han hikâyesinde, Bayındır Han yılda bir düzenlediği şenlikte Oğuz beylerini konuk ettiği sırada, "Oğlu olanı ağ otağa, kızı olanı kızıl otağa, oğlu kızı olmaya­nı kara otağa kondurun; kara keçeyi altına döşeyin, kara koyun yahnisinden önüne geti­rin" diye buyruk verir. Ayrıca at, deve, koyun gibi hayvanlardan oluşan sürüleriyle yazın yaylalarda, kışın kışlaklarda yaşayan kişiler anlatılır. Yerleşik olarak yaşayan komşu ulu­sun kent ve kalelerine yapılan akınlar, savaş­lar, av serüvenleri, düğünler, şölenler, içkili toplantılar, deve ve boğa güreşleri, at yarışla­rı, ok yarışları ve başka oyunlar da anlatılır.
Türk toplumunda kadına verilen önem ve değer, ailenin düzeni, tekeşli evlilik, kız ba­basına verilen "kalın" ya da "kalınlık" de­nilen başlık parası konularında bu öyküler­de anlatılanlar Türkler'in toplumsal yaşayışı konusunda bilgi kaynağıdır. Bunların yanı sıra çocuklara ad verilmesi, ölüm törenleri, ölenin adına aş verme geleneği, toy adıyla anılan çeşitli eğlenceler anlatılır; tümüyle Türkler'e özgü yiyecek ve giyecek adları ve bunlara ilişkin bilgiler verilir. Hayvanların göçebe yaşamında çok önemli bir yeri olduğu için, pek çok hayvan adı geçer. Ama hiçbir hayvanın yeri at kadar değerli değildir. Başkahramanlar hep atlarıyla birlikte anılır. Atlara da insanlar gibi ad verilir. Kitapta at üzerine söylenmiş çok sayıda atasözü geçer.
Dede Korkut Kitabı'nda 8.000'e yakın farklı sözcük ve deyim geçer. Azeri ve Kıpçak lehçesinin bazı özellikleri anlatımda kendini belli eder. Cümleler kısa ve yalındır; arada şiir parçalan vardır. Bu bölümlere "soylama" de­nir. Dede Korkut Kitabı birçok özelliğiyle dünyanın sayılı destanlan arasında anılır.


MsXLabs.org & Temel Britannica

cHatLaqLady - avatarı
cHatLaqLady
Ziyaretçi
6 Ocak 2010       Mesaj #3
cHatLaqLady - avatarı
Ziyaretçi
Dede Korkut hikayeleri'nin özellikleri
Dede Korkut Hikayeleri'nin yaratıcısı Korkut Ata adıyla anılan kutsal bir oğuz ozanıdır.Yaşadığı dönem ve yaşantısı kesin bilgilerimiz yoktur.Hikayelerinden kerametler gösteren Gaybdan haber veren yarı tarih yarı destan kahramanı bir Türk ihtiyarı olarak tanınmaktadır.Dede Korkut her hikayenin sonunda ortaya çıkarak Oğuz beyleriyle boyları üzerine kopuz eşliğinde söylediği dualı şiirlerle hikayeyi sona erdirir.Türk Edebiyatı'nın en güzel nesir örneklerinden biri Dede Korkut Hikayeleridir.Bu hikayelere destani hikaye demek daha doğru olur.Bu hikayelerde Oğuz halkının inançları,yaşantıları,töreleri,savaşları ve özellikle dil yetenekleri yer alır.Türklerin İslamiyet Öncesi ve İslamiyet Sonrası yaşamından söz eden ve on iki hikayeden oluşan eserdir.İlk önce sözlü olarak doğan bu hikayeler daha sonra 15. yüzyılda yazıya geçirilmiştir.Destandan Halk hikayesine geçiş dönemi ürünüdür.12. ve 14. yüzyıllar arasında Dogu Anadolu ve Azerbaycan bölgesinde Oğuz boyları arasında söylenmiş sözlü Halk Edebiyatı ürünlerindendir.
Bu hikayelerde Oğuz boyları arasındaki çatışmalar ve Oğuzların komşu Hristiyan topluluklarıyla yaptıkları mücadeleler anlatılmaktadır.Eserde bir yandan Türklerin İslam öncesi hayatı anlatılırken diğer yandan İslam sonrası yaşantılara da (bilgilere de) yer verilir.Hikayelerde nazım ve nesir bir aradadır. Destan geleneğinden Halk hikayeciliğine geçiş örneğidir.
Hikayelerin isimleri ve içerikleri şöyledir:
*Oğuzların İç Savaşını Anlatanlar
-Dirse Han Oğlu Boğaç Han
-Dış Oğuz'un İç Oğuzla Savaşı
*Doğaüstü Varlıklarla Savaşı Anlatanlar
-Basat'ın Tepegöz'ü Öldürmesi
-Duhan Oğlu Koca DeLi Dumrul
*Aşk Hikayesini Anlatanlar
-Kanlı Büre Oğlu Bamsı Beyrek
-Kanlı Koca Oğlu Kan Turalı
*Müslüman Olmayanlarla Yapılan Savaşları Anlatanlar
-Salur Kazan
-Kazlık Koca Uruz Bey
-Kazan Bey Oğlu Uruz Bey
-Beğil Oğlu Emre
-Uşun Koca Oğlu Seyrek
-Suhar Kazan Oğlu Uruz
qirl - avatarı
qirl
Ziyaretçi
28 Şubat 2011       Mesaj #4
qirl - avatarı
Ziyaretçi
3-KAM BÜRE BEG OĞLU BAMSİ BEYREK:

Bayındır Han'ın Oğuzları topladığı sohbete tüm beylerin oğullarıyla gelmesi üzerine, Büre Bey üzülür.Oğuz beyleri, Büre Bey için bir oğul, Bican Bey'e de doğacak oğlana vermesi için bir kız dilerler.Doğan oğlan büyüdükten sonra kendisine hediye getiren bezirgânları kafirlerden kurtarır ve "Bamsi Beyrek" adını alır.Banı Çiçekle evleneceği gece kafirler düğünü basarak Bamsi'yi esir alır.Banı Çiçek'in abisi Deli Karçar'a Yalancı oğlu Yaltacık'ın kanlı bir gömlek getirip "Bamsi öldü." demesiyle Banı Çiçek Yaltacık'a verilir.Düğün gecesi esir bulunduğu kaleden,tekürün kızının yardımıyla kaçan Bamsi, yaşadığını Bani Çiçek'e bildirir.Sonra düğün yapılır.

4-KAZAN BEYİN OĞLU URUZ BEYİN TUTSAK OLMASI HİKÂYESİ:

Kazan Bey, oğlunun henüz bir kan akıtıp, baş kesip isim sahibi olamayışına üzüldüğünü bildirir.Oğlu da babasından nasıl savaş edildiğini, kan döküldüğünü kendisine öğretmesini ister.Kazan Han bunun üzerine oğlunu ava çıkarır, bu sırada düşman gelir ve Kazan Han savaşmaya başlar.Oğluna sadece izlemesini söylemesine rağmen oğlan babasına fark ettirmeden savaşır.Babası, oğlunu bulamaz;evde de göremeyince düşmanla savaşılan yere gelir.Oğlunun kılıcını görünce onun esir düştüğünü anlar.Düşmanla tek başına savaşa giden Kazan Bey, yenilir.Bunun üzerine Hatun kırk kızla ve diğer Oğuz beyleriyle kafirleri yener.Oğuzlar yurtlarına dönerler.

5-KOCA DUHA OĞLU DELİ DUMRUL HİKÂYESİ:

Duha Koca oğlu Deli Dumrul, bir kuru çayın üstüne köprü diker, geçenden de geçmeyenden de akçe alır.Bunun sebebini de erliğinin, yiğitliğinin yayılması olarak açıklar.Köprü üstünde birinin ölmesi üzerine Deli Dumrul, bu yiğidin canını alan Azrail'in gelip kendisiyle savaşmasını ister.Bu başkaldırı üzerine Allah, Azrail'i Deli Dumrul `un canını alması için yollar.Deli Dumrul, Azrail'i bir türlü yakalayamaz ve Allah'ın birliğine iman eder.Bir can getirmesi şartıyla canı bağışlanacak olur.
Annesi de babası da can vermeyi kabul etmez.Artık öleceğine inanan Deli Dumrul, karısıyla helalleşmeye gider.Karısının kendisine canını vermesini istemesi üzerine Allah'a "Ya ikimizin canını de canını al ya ikimizi de yaşat." der.Allah ikisine de 140'ar yıl ömür verir.Annesi ve babasının da canını alır.

6-KANLI KOCA OĞLU KAN TURALI HİKÂYESİ:

Kanlı Koca adında bir Oğuz eri kahraman oğlu Kan Turalı'ya onu evlendirmek istediğini söyler.Ancak oğlan, aradığı kadar kahraman, gözü pek bir kız bulamaz.Babası arar ve Trabzon tekürünün kızının tam oğlunun istediği gibi bir kız olduğuna kanaat getirir.Bir aslanı, bir boğayı ve bir deveyi öldürmek şartıyla verilecek olan kızı, Kan Turalı bu şartları gerçekleştirerek alır. Evlendikleri gece kafirlerin saldırısına uğrar ve savaşırlar. Savaş devam ederken Selcen Hatun eşini arar, bulamaz. Bulduğu yerde de yardım eder. Selcen Hatun'un düşmanı yendiği için övüneceğini düşünen Kan Turalı, Selcen'i öldürmeye karar verir. Ok çekerler; ancak Selcen, okunun başındaki demiri çıkartmıştır. Selcen'i böylece deneyen Kan Turalı ve Selcen, yurtlarına dönerler.

7-KAZICIK KOCA OĞLU YİĞENEK HİKÂYESİ:

Bayındır Han'ın İç Oğuz beylerini sohbete çağırdığı bir gün, aralarından Kazılık Koca denilen bir bey Bayındır Han'dan akın ister. İzin alınır, Kazılık Koca yararlı ihtiyarlarla birlikte Karadeniz kenarındaki bir kaleye gider. Kalenin Tekürü Kazılık Koca'yı aklar ve esir alır. 16 yıl esir kalan Kazılık Koca'nın 16 yaşına gelmiş olan oğlu Bayındır Han'a giderek babasını kurtarmaya gideceğini söyler. Yanına 24 sancak beyini de alır. Yola çıkmadan gördüğü rüyada Dede Korkut'tan öğütler alan Yiğenek, Allah'a sığınıp dualar ederek tekürü yener. Babasını kurtarır.

8-BASAT'IN TEPEGÖZÜ ÖLDÜRMESİ HİKÂYESİ:

Basat, Uruz Bey'in Oğuzlar'ın göçü sırasında düşürülüp bir aslan tarafından büyütülen oğludur. Uruz'un çobanı Oğuzlar'ın yaylaya göç ettikleri sırada bir peri kızıyla çiftleşir. Peri kızı, bunun acısını Tepegöz'ü (çobandan olan çocuğu) Oğuzlar'ın içine salarak çıkarır. Tepegöz, çocukların kulaklarını, burunlarını yer; adamları yiyerek öldürür. Basat'ın kardeşi Kıyan Selçuk da Tepegöz yüzünden ölmüştür. Basat gider ve kardeşi uğruna Tepegöz ile savaşır. Önce gözünü yok eder;sonra da öldürür.

9-BEGİL OĞLU EMREN'İN HİKÂYESİ:

Bayındır Han, Gürcistan'dan haraç olarak bir kılıç, bir çomak, bir at geldiğini görünce kızar. Bunları yiğitlere, boylara veremeyeceğini söyler. Dede Korkut, bu üç haracın da bir yiğide verilmesi yönünde akıl verir. Begil Yiğit, bunları kabul eder. Haraçları alan Begil Yiğit, Gürcistan sınırına yerleşir. Oğuz'a geldiğinde Kazan Bey'in Begil Yiğide avda hünerli olduğunu; ancak bu hünerin ata bağlı olduğunu söylemesi üzerine darılır. Oğuzlara başkaldırışından onu ancak karısı döndürür ve ava çıkmasını söyler. Av sırasında sağ uyluğunu kıran Begil, bunu bir süre saklar. Açıklaması üzerine Tekür bunu duyar ve Oğuz üstüne yürür. Begil oğlu Emren direnir. Allah ona kırk er gücü verir, böylece kafirler yenilir.

10-UŞUN KOCA OĞLU SEĞREK HİKÂYESİ:

Uşun Koca adında birinin Eğrek ve Seğrek adında iki oğlu vardır. Eğrek, bir gün beyleri çiğneyip Kazan Bey'in karşısına gelir, oturur. Ters Uzamış adında bir bey ona baş kesmediğini, kan dökmediğini,aç doyurmadığını, burada ne aradığını sorar. Eğrek, baş kesmenin, kan dökmenin hüner olduğunu öğrenince Kazan Han'dan akın diler. Kazan Han, kabul eder; üç yüzer verip gönderir. Bu akın sırasında esir düşer. Kardeşi Seğrek, onu kurtarmaya gider. Kafirler, Eğrek kardeşini tanımadığı için bir tuzak kurmak isterler. Seğrek'in bir deli olduğunu, yoldan geçenlerin ekmeğine el uzattığını, bunun üstüne yürürse onu serbest bırakacaklarını söylerler.Eğrek gidince bu kişinin kardeşi olduğunu öğrenir. Kafirleri yenerler. Yurtlarına dönerler.

11-SALUR KAZANIN TUTSAK OLUP OĞLU URUZUN ÇIKARDIĞI HİKÂYESİ:

Tarabuzan Tekürü Salur Kazana bir şahin gönderir. Salur Kazan şahincibaşına haber vererek ava çıkacağını söyler. Av sırasında şahin, Taman'ın Kalesine iner. Şahinin arkasından gittiği sırada Salur Kazanın uykusu gelir, 7 gün uyur. Taman, Salur Kazan'ın Oğuz beyi olduğunu öğrenince onu esir alır. Taman'ın eşinin isteği üzerine esir edildiği kuyudan çıkarılan Salur Kazan'dan kafirleri övmesi istenir, ama o övmez. Kardeşi ve oğlu olduğu için de öldürülemez. Oğlu Uruz, Salur Kazan'ı kurtarmaya gelir. Kazan ile oğlu savaştırılır ve Uruz babasını yaralar. Tam bu sırada Kazan Bey Uruz'a babası olduğunu açıklar. Uruz, babasının elini öper, yurtlarına dönerler.

12-İÇ OĞUZ DIŞ OĞUZ ASİ OLUP BEYREK'İN ÖLDÜĞÜ HİKÂYESİ:

Kazan 3 yılda bir İç ve Dış Oğuz beylerini toplar, helalini alır, nesi var nesi yoksa yağmalatırdı. Yine Kazan'ın evini yağmalattığı bir zaman Dış Oğuz beyleri gelmez, İç Oğuz beyleri yağma eder. Bunun üzerine Dış Oğuz beyleri Kazan'a düşman olur. Kılbaş adında bir bey Dış Oğuz beylerinden Aruz'un evine gider ve Dış Oğuz beylerinin Kazan Han'a kin beslediğini öğrenir. Kıbaş gittikten sonra Dış Oğuz beyleri yemin eder, Beyrek'in bu yemine katılmasını yoksa öldürüleceğini söylerler. Beyrek, kabul etmez,ancak Dış Oğuz beyleri de Beyrek'e kıyamaz. Aruz Bey, Beyrek'in sağ uyluğunu keser. Beyrek öleceğini anlayınca Kazan Han'a kanını yerde bırakmamasını vasiyet eder. Kazan Bey bunun üzerine İç Oğuz beylerini toplayarak Aruz'un evini yağmalar, kendisini öldürür. Kazan, Dış Oğuz beylerini affeder...
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
10 Haziran 2011       Mesaj #5
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Dede Korkut Kitabı

Oğuzların destansı öykülerinin toplandığı yapıt.

Yazarı bilinmemektedir. Dede Korkut adlı bir Oğuz ozanı tarafından anlatıldığı varsayılan öyküler, 14. yüzyıl sonlarında Kuzeydoğu Anadolu'da yazıya geçirilmiştir. Kitap bir önsözle on iki öyküden oluşmaktadır. Öykülerde 13. yüzyılda Kuzeydoğu Anadolu'ya yerleşen Müslüman Oğuzların Rum, Ermeni ve Gürcüler ile yaptıkları savaşlar ve boylar arasındaki iç savaşımlarla doğaüstü varlıklara ya da yaratıklara karşı giriştikleri savaşlar anlatılmıştır. Her öykünün sonunda Dede Korkut ortaya çıkarak olayı sonuca bağlamaktadır. Öykü kahramanlarının kişilikleri, dil ve anlatım özellikleri bakımından destansı bir nitelik taşıyan yapıtın son bilimsel yayımı Orhan Gökyay tarafından gerçekleştirildi (1973).

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Kasım 2011       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bayındır Han, Gürcistan'dan haraç olarak bir kılıç, bir çomak, bir at geldiğini görünce kızar. Bunları yiğitlere, boylara veremeyeceğini söyler. Dede Korkut, bu üç haracın da bir yiğide verilmesi yönünde akıl verir. Begil Yiğit, bunları kabul eder. Haraçları alan Begil Yiğit, Gürcistan sınırına yerleşir. Oğuz'a geldiğinde Kazan Bey'in Begil Yiğide avda hünerli olduğunu; ancak bu hünerin ata bağlı olduğunu söylemesi üzerine darılır. Oğuzlara başkaldırışından onu ancak karısı döndürür ve ava çıkmasını söyler. Av sırasında sağ uyluğunu kıran Begil, bunu bir süre saklar. Açıklaması üzerine Tekür bunu duyar ve Oğuz üstüne yürür. Begil oğlu Emren direnir. Allah ona kırk er gücü verir, böylece kafirler yenilir.

Benzer Konular

4 Şubat 2012 / virtuecat Edebiyat tr
17 Mart 2011 / Ziyaretçi Soru-Cevap
16 Aralık 2013 / agah Taslak Konular
13 Nisan 2011 / Misafir Soru-Cevap