Arama

Büyük Türk Devletleri - Uygurlar - Sayfa 2

Güncelleme: 14 Ocak 2017 Gösterim: 31.204 Cevap: 15
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
6 Ekim 2011       Mesaj #11
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye

Uygurlar


Bir Türk kavmi.
Sponsorlu Bağlantılar

Varlıkları eski Hun İmparatorluğu'na kadar inen Uygurlar, Göktürk Devleti zamanında Selenga Irmağı dolaylarında yaşıyorlardı. 630'da bu devletin yıkılmasında etkili oldular. Ancak, Kapgan Kağan zamanında yeniden İkinci Göktürk ya da Kutluk denilen devletin egemenliğine girdiler. 745'te bu devleti yıkarak Uygur Hanlığı'nı kurmayı başardılar. Çin ile olan ilişkiler sonucu Uygurların bir kısmı yerleşik yaşama geçti.

Göçebe hayvancılık ekonomisinden tarım ekonomisine geçiş, Şamanizm dinini bırakarak Mani dinine girenlerin sayısını çoğalttı. 840'ta Kırgızların saldırısı sonucu bu devlet yıkıldı. Uygurların bir kısmı Çin'e göç ederken, bir kısmı da Beşbalık ve Turfan yöresine çekildiler; bu bölgelerde küçük devletler kurdular. Büyük ölçüde göçebeliği bırakarak tarım ve ticaret yaşamına atıldılar.

Uygurlar, yaşadıkları bölgelerde kısa sürede önemli kültür merkezleri oluşturdular. Büyük kentler, manastırlar kuruldu; okuma yazma bilenlerin sayısı arttı. Fakat 10. yüzyılda önce Karahitaylara, daha sonra da Cengiz Han'ın istilâsıyla (1260) Moğollara bağlandılar; Moğollar içinde eriyip gittiler. Ancak Uygurlar arasında okur yazarların fazlalığı, onların bu devletlerin yönetim kadrolarına geçmelerini kolaylaştırdı. Uygurca, uzun süre bu devletlerin resmî yazışma ve kültür dili oldu.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

Son düzenleyen Baturalp; 19 Kasım 2016 00:49 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_EKSELANS_ - avatarı
_EKSELANS_
Kayıtlı Üye
15 Aralık 2012       Mesaj #12
_EKSELANS_ - avatarı
Kayıtlı Üye
Uygur Devleti Kuruluş Tarihi - 744
Yıkılış Tarihi - 840
Sponsorlu Bağlantılar
Kurucusu - Kutlug Bilge Kül Kağan
Başkenti - Ordu Balık
Dili - Uygurca
Devlet Başkanı - Kağan


Uygurlar hakkındaki bilgiler, Çin yıllıkları ile Göktürk ve Uygur kitabelerinde bulunmaktadır. Uygur kelimesine çeşitli anlamlar verilmekle birlikte en kabul göreni; akraba, müttefik anlamında olanıdır. Uygurlar Çin kaynaklarında Hunların soyundan gösterilmektedir. V. yüzyılda Orta Asya'nın büyük bir kısmına yayılmış olan Töleslerin bir boyu olarak karşımıza çıkmaktadır. Uygurlar bu dönemde Kao-çı (yüksek tekerlekli arabalılar) adıyla bilinmekteydiler. Orhun Kitabeleri'nde ise Dokuz Oğuz adı ile anılıyorlardı. Uygurlar, Orhun ve Selenga vadilerinin yerli kavimleri idiler. Bunlar Göktürk devleti kurulunca, onların hâkimiyetini tanıdılar. 630 yılında Göktürk devleti Çinliler tarafından yıkıldığında serbest kalmışlar ve bir siyasî birlik oluşturmuşlardır. Çin ise Göktürklere karşı bu Uygur birliğini destekliyordu. Bu çağda başlarında Alp İlteber unvanını taşıyan, Pusa isimli biri bulunuyordu. Uygurlar, 681 yılından sonra, İl Teriş Kağan'ın ortaya çıkmasıyla, yine Göktürklere bağlanmak zorunda kaldılar. Bu süre içinde kendilerini toplamış olan Uygurlar, Göktürk İmparatorluğu'nun zayıflaması ile yeni bir fırsat daha bulmuş oldular. Göktürklerin hâkimiyetinde bulunan Basmil ve Karluk gibi Türk toplulukları ile birleşen Uygurlar, 742-43 yıllarında Göktürk Kağanı Ozamış'ı mağlûp ederek öldürdüler.
Ad:  Uygur Devleti1.JPG
Gösterim: 1275
Boyut:  102.6 KB

Uygur Devleti'nin Kuruluşu


Göktürk İmparatorluğu ortadan kalkınca, 743 yılında Basmillerin idaresinde yeni bir devlet kuruldu. Uygurlar bu Basmil Kağanlığı'nın Sol Yabgusu, yani doğu Yabgusu; Karluklar ise, Sağ Yabgusu, yani batı Yabgusu oldular. Bu yeni devlet, tam bir federal devlet biçimindeydi. 744 yılında Uygur Yabgusu, Basmil Kağan'ını mağlûp ederek kendini kağan ilân etti. Kağanlık unvanı olarak da Kutluk Bilge Kül Kağan unvanını aldı. Böylece Uygur Kağanlığı kurulmuş oldu. Bu kağanlık unvanından da anlaşılacağı üzere, Göktürk devletinin gelenek ve töreleri yeni Uygur Kağanlığı'nda da devam ediyordu. Ancak Uygurlar arasında Buda ve Mani dini gibi yabancı inanışlar yayıldıkça, Kağan unvanlarında da birtakım değişiklikler olmaya başlayacaktır. Uygur devletini kuranlar Orhun bölgesini yurt tuttukları için, bunlara Orhun Uygurları denilmektedir.

Kutluk Bilge Kül Kağan ölünce yerine oğlu Bayan Çur, kağan oldu. Uygurların en büyük kağanı olan Bayan Çur Kağan, unvan olarak da "Tengride bolmış, il itmiş Bilge Kağan" unvanını aldı. Bu unvanın anlamı ise, Gökte doğmuş, devlet yönetmiş, Bilge Kağan demekti. Bayan Çur Kağan devri (747-759), Uygurların dört yönde genişledikleri bir devirdir. batıda Kara Türgeş devleti, Uygur hâkimiyetini tanımak zorunda kaldı. Kırgız, Çik, Sekiz Oğuz ve Dokuz Tatar gibi Türk boyları itaat altına alınarak, devlet otoritesi güçlendirildi. Öte yandan yine bu devirde, güneydeki Beş-balıg, Kuça ve Karaşar gibi zengin tarım ve ticaret şehirleri de Uygur etkisi altına alınmıştır. Turfan bölgesi ile Uygurlar arasındaki ilişkiler de, yine bu devirden itibaren başlamış oluyordu. Bayan Çur Kağan'ın önemli işlerinden birisi de, onun zamanında, Uygurlar arasında şehirleşme eğilimlerinin başlamasıdır. O, Ordu Balık adında başkentleri olan bir şehir kurdurmuştur (757).

Diğer yandan aynı kağan, gittikçe güçlenmekte olan Tibet tehlikesini sezerek onlara karşı cephe aldı. İmparatorun isteği üzerine, Çin'de büyük bir tehlike yaratan An-luşan adlı Türk asıllı bir generalin isyanının bastırılmasına yardım etmiştir. Bu yardım sonunda yapılan anlaşma ile, Uygur tüccarlarına Çin kapıları da açılmış oldu. Bayan Çur Kağan'ın Şine-usu gölü yakınında bulunmuş, Göktürk yazısı ile yazılmış olan, Türkçe bir kitabesi vardır. Bu kitabede kağan olarak yaptığı işler anlatılmaktadır. Bayan Çur kağan'ın ölümünden sonra yerine oğlu Bögü Kağan oldu (759) . Bögü Kağan'ın faaliyetleri siyasî ve manevi olmak üzere başlıca iki alanda olmuştur. Siyasî faaliyetleri daha çok Çin üzerine olmuştur. Çin'de baş gösteren isyanların bastırılması sebebiyle sık sık Çin'e girilmiştir. Ancak Uygurların Çin'e girişlerinde Çin'in çeşitli bölgelerine yağma akınları da yapılıyordu. Çin'deki isyanların en önemlisi yabancı kavimlerin Tibetliler etrafında birleşmeleri sonucunda ortaya çıkan isyan olmuştur. Bu Tibet isyanı ancak Uygurlar yardımı ile önlenebilmiştir.

Bögü Kağan'ın manevî alandaki en büyük faaliyeti, Manihaizm dinini kabul etmesi olmuştur. Bögü Kağan, aynı zamanda bu dinin öncülüğünü de üstlenmişti. Bir tüccar ve şehirli dini olan Mani dininin kabulünün, Uygurların savaşçı ruhlarını gevşetmekle beraber, ilim, sanat ve edebiyatta ilerlemelerine katkısı olmuştur. Eskiden beri Orta Asya Türk kavimleri arasında, çok geniş ve köklü bir kültüre sahip olan Çin'in zapt edilemeyeceği, bu mümkün olsa bile uzun süre elde tutulamayacağına dair yaygın bir inanış vardı. Bögü Kağan Çin'in zayıf bir anında Çin'i ele geçirmek istemişti. Ancak veziri Baga Tarkan, adı geçen inanış sebebiyle Kağan'ın bu girişimine karşı çıktı. Ancak sözünü dinletemeyince Bögü Kağan'ı öldürüp Alp Kutluk Bilge Kağan unvanıyla tahta geçti (779). Bundan sonraki kağanlar onun soyundan gelmiştir. Bu tarihten sonra Uygur devletini oluşturan kabileler arasında huzursuzluklar da başlamıştır.

Kültür ve ticaret bakımından gelişen Uygurların savaşçılık tarafları zayıflamıştı. 840 yılında, Uygurların kuzeybatı kısımlarında yaşayan Kırgızlar, 100 bin kişilik atlı kuvvetleri ile, Uygur başkentine baskın düzenleyerek kağanlarını öldürüp, halkı kılıçtan geçirdiler. Bu şekilde Bayan Çur ve Kutlug Bilge Kağan zamanında uğradıkları saldırıların intikamını korkunç bir şekilde almış oldular. Bu baskından kurtulan Uygurlar, canlarını kurtarmak için çeşitli yönlere dağılmak zorunda kaldılar.

Turfan Uygurları


Kırgız baskınından kaçan Uygur boylarının önemli bir kısmı Doğu Türkistan'a göçmüşlerdir. Burada Turfan ve Karaşar şehirlerinin civarında yerleşen Uygurlar, Türk medeniyet tarihî açısından büyük değer taşırlar. Daha Orhun Uygurları zamanında, tarım ve ticaret merkezleri olan Türkistan'ın bu büyük şehirleri, Uygurların etkisi altına girmişlerdi. Bu nedenle Uygur devletinin yıkılmasından sonra, Turfan dolaylarına kaçan Uygurlar için, bu bölge güvenilir bir yer olmuştur. 848 yılından sonra, kendilerini toparlayıp, varlıklarını komşularına kabul ettiren Uygurlar, 856 yılında ise kağanlıklarını ilân etmişlerdir. Bu dönemde başlarında Mengli Kağan bulunuyordu. Mengli Kağan, Uluğ Tengride Kut Bulmış Alp Külük Bilge Kağan, (bugünkü Türkçe ile; Ulu Tanrı da güç ve saadet bulmuş, kahraman, çalışkan Bilge Kağan) unvanını taşıyordu.

Kağanlık merkezî olarak Turfan şehrini seçtikleri için, kendilerine Turfan Uygurları denilmiştir. Ayrıca yazlık başkentleri olarak Beş-balıg şehrini kullandıkları için, kaynaklarda Beş Balık Uygurları adı da kullanılıyordu. Çin yönetimi, bu Uygur devletini Tibet tehlikesine karşı desteklemiştir. Uygurlar da Doğu Türkistan'da etkinliklerini artırmış olan Tibetlileri bu bölgeden çıkarmışlardır. Böylece batıdaki sınırlarını Urumçi şehrine kadar uzatmışlardır. Turfan Uygurları Mani dinine inanıyorlardı . Bu dini, siyasî amaçları için de kullanan Uygurlar, dinlerini himaye bahanesiyle Çin üzerinde baskı kurmuşlardır.

Kültür ve medeniyet bakımından büyük gelişmeler gösterecek olan Uygurlar, 1335 yılına kadar devletlerini yaşatacaklardır. Gerek X. yüzyılda Çin'in kuzeyinde Hıtay devletinin kuruluşunda, gerekse Cengiz Han devletinin gelişmesinde, bu Uygurların, öncülük, bilgi ve tecrübelerinin çok büyük payı olmuştur. Uygurlara devlet teşkilâtında çok önemli görevler veren Moğollar, yazı olarak da Uygur yazısını kullanıyorlardı. Moğolların XVI. yüzyıla gelindiğinde büyük oranda Türkleşmesinde Uygurlar, önemli rol oynamışlardır.

Sarı Uygurlar


840 yılındaki Kırgız baskınından sonra, dört bir yana dağılan Uygurların bir kısmı, güney kesimlere, yani Çin ile Doğu Türkistan arasındaki Kansu bölgesine indiler. Önemli bir ticaret merkezî olan bu bölge, meşhur İpek yolu üzerinde idi. Bu bölgede yerleşen Uygurlar, büyük bir şehir olan Kan-Cov'da yeni bir devlet kurmuşlardır. Sonradan, Sarı Uygurlar adı ile anılacak olan bu Uygurlar, bu bölgenin yerli halkı ile karışmadan kalmışlardır. Türk dili ve kültürünü uzun yıllar yaşatan bu Uygur Türklerinin torunlarına bugün bile rastlamak mümkündür.

Din olarak Budizm'i kabul etmiş olan Sarı Uygurlar, ticaret ve medeniyet bakımından çok gelişmişlerdir. Budistlerin en kıymetli eserlerinin bulunduğu Bin Buda Mağaraları, Sarı Uygurların yaşadığı bölgede idi. Daha sonraki yıllarda İslâmiyet'i seçen ve Karahanlılar Çağında Türk-İslâm medeniyetine önemli katkılar sağlayan Uygur Türkleri, bugün de varlıklarını aynı adla, devam ettirmektedirler.

Uygur Devleti Hükümdarları
  • Kutlug Bilge Kül Kağan (745 - 746)
  • İl-Etmiş Bilge Bayınçur (Moyunçur) Kağan (746 - 759)
  • İl-Tutmuş Alp Külüğ Bilge Kağan (759 - 780)
  • Alp-Kutluğ Bilge Kağan (780 - 789)
  • Taras Külüg Bilge Kağan (789 - 790)
  • Oçur Kutluğ Bilge Kağan (790 - 795)
  • Alp-Uluğ Kutluğ Bilge Kağan (795 - 805)
  • Ay-Tengri'de Kut-Bulmuş
  • Tengri'de Kut Bulmuş Küçlüg Bilge Kağan
  • Alp - Külüg Bilge Kağan
  • Üge Kağan (839 - 845)
  • Bilge Bayınçur (II.Yoyunçur) Kadır Han (845 - 885)
  • Tafgaç Oğulçak Kadır Han (885 - 940)

Son düzenleyen Baturalp; 14 Ocak 2017 00:41 Sebep: düzenlendi.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Aralık 2013       Mesaj #13
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

UYGUR DEVLETİ

  • Uygur Devleti'nin ilk hükümdarı Kutluk Bilge Kağan'dır.
  • Ötüken bölgesinde kurulmuştur. Daha sonra Karabalgasun Uygurların başkenti olmuştur.
  • Uygurlar yerleşik hayat düzenini benimsemiş olmaları dolayısıyla Hunlar ve Göktürklerden farktı bir özelliğe sahiptirler.
  • Uygurlar siyasi başarılarından çok kültürel ve medeni faaliyetleriyle tanınırlar.
  • Yerleşik hayata geçmeleri ile tarım, sanat ve ticarette ilerlemişlerdir.
  • Uygurlar ilk defa din değiştiren Türk koludur. (Böğü Kağan Çin'e yardım için gittiğinde ülkesine dönerken beraberinde dört Mani rahibi de getirmişti. Türkler arasında bundan sonra Mani dini yayılmaya başladı.)
  • Manihizmin, hayvansal gıdalar yenmesini yasaklaması savaşçılık duygusunu zayıflatıp, Uygurların hayat anlayışında büyük değişiklikler (bilgi yelpazesi.net) meydana getirdi.
  • Ticaretle uğraşan Uygurlar, Hint, Tibet ve Mave-raünnehir halkı ile sıkı ilişkiler içinde bulunmuşlardır.
  • Mani ve Buda dinine ait tapınaklar yapmışlardır ve mimaride gelişme göstermişlerdir. Bu alanda Hint ve İran sanatı etkisinde kalmışlardır.
  • Kanallar açarak modern tarım yapmışlardır.
  • Moğolların Türkleşmesinde önemli rol oynamışlardır.
  • Kitap basma tekniğini ve kağıt yapımını bilen Uygurtar dünya kültür tarihinde önemli bir yere sahiptir.
  • Bilge Kağan'ın kendi adına diktirdiği Karabalgasun adlı anıtları bulunmaktadır.
  • Kırgızlar 840 yılında Uygur Devleti'ni yıktılar. Bu yenilginin ardından dağılan Uygur toplulukları güneye doğru hareket ederek Yeni Uygur devletlerini kurdular. Bu devletler; Kansu Uygur Devleti ve Turfan Uygurları’dır.
Son düzenleyen Baturalp; 13 Ocak 2017 00:39
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
19 Kasım 2016       Mesaj #14
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi

Uygurlar (Uygur Devleti, Uygur İmparatorluğu)


Ötüken, Kansu ve Doğu Türkistan’da bir hâkanlık iki devlet kurmuş olan Türk boyu.

Ad:  Uygurlar1.JPG
Gösterim: 3514
Boyut:  52.4 KB
Uygurların anayurtları, Baykal Gölünün güneyindeki Orhun, Selenga ve Tala nehirlerinin bulunduğu bölgedir. Bilinen tarihleri Büyük Hun İmparatorluğu ile başlar. Tabgaçlar (386-534) devrinden sonra, beşinci yüzyılın ikinci yarısında beylik kurdular. Göktürkler'in ilk zamanlarında Selenga Nehri etrafında oturuyorlardı. Yedinci yüzyılın ilk çeyreğinde Sir-Tarduşların altı kabileden meydana gelen birliğine katıldılar. P’u-ku, Tongra, Bayırku ve Fu-lo-pu kabileleri de Uygurların etrafında toplanarak, hep beraber Uygur adını benimsediler. Beyleri, Erkin unvanını taşıyor ve elli bin muharip asker çıkarabiliyorlardı. Göktürklerin zayıflamasıyla, kuvvetlendiler. Erkin yerine İl-teber unvanını kullanmaya başladılar.

İlteber Tumitu devrinde, Tola havâlisini alıp, güneyde Hoang-ho’ya kadar akınlar tertip ettiler. Uygurlar, akınları neticesinde, 646’da Çin İmparatoru tarafından da tanındılar. İl-teber T’u-mi-tu, kendini kağan ilan etti. Uygurlar’ı Göktürkler tarzında teşkilâtlandırdı. Tumitu 648’de Çin’in entrikalarıyla öldürülünce, yerine oğlu Pojon geçti. Pojon, Çinlilerin on okların başına kukla kağan yaptığı Holu’yu mağlup ederek, 656’da Taşkent yakınlarına kadar ilerledi. Uygurlar, Göktürklü Kapagan Kağan (693-716) zamanında Göktürklere bağlandı.

Bilâhare Uygurlar, Göktürklerin iç mücadelesinden faydalanarak toplandılar. Göktürk Devletini yıktılar. 745’te, Ötüken merkez olmak üzere, Uygur Hakanlığını kurdular. Dokuz Uygur Uruğu’ndan, birlik haline geldiler. Uruklar, Çince kaynaklarda şöyle geçer; Yaglakar (Yaglakır), Hutuko (Uturkar), Hu (Kürebir), Mokosiki (Bagasıgır), Avuçö (Ebirceg), kosa (Hazar), Hu-vu-su (Khifuzu), Yovuku (Yagmurkar), Hiyevu (Ayabire).

Bu uruklardan kurulu Uygur kabilesinin idaresi altındaki Dokuz-Oğuz birliği de; Duku (Buku), Hun (Qun), Payeku (Bayırku), Tunglu (Tongra), Ssekie (Sıkar), Kipi, Apusse, Kulun vuku, Atie (Ediz)'dir. Dokuz Uruk’dan meydana gelen Uygur boyu, Dokuz-Oğuz boyunun ilâvesiyle boy sayısı ona yükselerek, On Uygur diye anılan birlik meydana geldi. Basmıl ve Karluk boylarının katılmasıyla birlik sayısı onbire yükseldi. Uygur Hakanlığı, her boyun başına birer bey olmak üzere, on bir vali tarafından idare edilmekteydi.

Uygur Hakanı Kutlug Bilge Kül, Orhun kıyısında Ordu-balık şehrini kurup, burayı merkez yaptı. Kutlug Bilge Kül, 747’de ölünce, yerine oğlu Moyen-çor (Bayan çor, Bilge Kağan) Uygur Kağanı oldu. Moyen çor (747-759), kuzeyde Kırgızlar, batıda Karluklar ve onlara yardım eden Türgişler ve Basmıllar ayrıca Sekiz-Oğuz, Dokuz-Tatar ve Çikler ile muharebe edip, bunları kendine bağladı. Hakimiyetini Yenisey kaynakları, Çutalas havalisi, İç Asya ve Kerulen’e kadar genişletti. Oğullarını buralara, Yabgu, Şad unvanıyla tayin etti.

Moyen çor, Çin üzerinde de çok tesirli oldu. Moyen çor’a bağlı Karluklar, Çinlilerle, İslâm dînini tebliğ için bölgeye gelen Müslümanlar arasında yapılan Talas Meydan Muharebesi'nde (751) İslâm ordusu tarafını tuttu. Talas Meydan Muharebesinde Çinliler, ağır mağlubiyete uğradı. Tarım Havzası, Uygurlara geçti. Çinliler, Orta Asya’dan çekildi. Çin’de büyük hâdiseler oldu. Annesi Türk olan An-lu-şan adlı bir kumandan, 200.000 kişilik bir kuvvetle, Çin’in merkezî şehirlerinden Loyang’ı 756’da, Çangan’ı 757’de zaptetti. Anluşan, kendisini imparator ilan etti. Çinliler, bu hâdiseler üzerine, Uygurlardan yardım istemek zorunda kaldı. Moyen çor, Uygurları yardıma çağıran Tang İmparatoru Su-tsung’u destekledi. 757’de Loyang’ı ve diğer merkezî şehirleri geri aldı. Çin, yılda 20.000 ton ipek vermeyi taahhüt etti. Uygur Hakanı, İmparatorun kızıyla evlendi. Moyen çor (Bilge Kağan) 759’da ölünce yerine Bögü Kağan (Alp Külüg Bilge Kağan) geçti.

Bögü Kağan, Çin’e hakim olmak niyetindeydi. Uygur Ordusu, 762’de Çin’e sefere çıktı. Uygurların gelmesiyle Çin’deki iç mücadele sona erip, birlik oldular. Uygur ileri harekâtı durdu. Fakat, Çin’de Uygur nüfusu ve tesiri arttı. Çin’in merkez ve şehirlerinde pek çok Uygur, serbestçe ticaret yapıyor, istedikleri kadar ipekli kumaş alıp, satıyorlardı. Bögü Kağan, Tibetlilerin hücumuna uğrayan Çin’i korumak üzere, Töles asıllı Çin kumandanı Puku Huaien’in davetiyle, 762’de Loyang Seferini yaptı. Lo yang Seferi, Tibetlilerden Çin’i kurtardıysa da, Türk kültürünün aleyhine oldu. Bögü Kağan, Ötüken’e dönerken, Mani dînini Türkler arasında yaymak için, dört rahibi de beraberinde getirdi. Bögü Kağan, Manihaizm'i kabul edince, bu bozuk din, Uygurlar ülkesinde resmî bir mahiyet kazandı. Manihaizm, hayvanî gıdâlarla beslenmeyi yasakladığından, disiplinli ve cesur bir kavim olan Uygurların muhariplik (savaşçılık) vasfını zayıflattı.

Bögü Kağan, Kırgızlar üzerinde de zafer kazandı. Çin’e sefer etmek isterken, buna karşı çıkan akrabası Nazır Tang Bağa Tarkan tarafından, 779’da öldürüldü. Tang Bağa Tarkan, Alp Kutlug Bilge Kağan unvanıyla, Uygur Hakanı oldu. Alp Kutlug Bilge Kağan (779-789), cesareti, iyi idaresi ve yapmış olduğu kanunlarıyla tanınır. Kırgızları tekrar mağlup etti. Çinli bir prensesle evlenince, Uygur tüccarlarının Çin’de tahakkümlerinden doğan anlaşmazlıklar ortadan kalktı. 789’da ölmesiyle yerine Külüg Bilge Kağan (789-790) ve sonra bunun oğlu Kutlug Böge (790-795) hakan oldular.
Uygurlar, iktisadî ve kültürel menfaatleri sebebiyle, Çin’i eskiden beri taarruzlardan koruyorlardı. Tibetlilerin tekrar Çin’e tecavüz etmeleriyle, yine kuvvet yardımı gönderildiyse de, başarılı olmadı. Kutlug Bilge Kağan, bu başarısızlık üzerine 795’te öldürüldü, yerine Alp Kutlug geçti. Alp Kutlug Bilge Kağan (795-805), sevilen bir kumandan ve idare adamıydı.

Külüg Bilge Kağan (805-808) zamanında, huzur devri açıldı. İktisadî hayat gelişti. İç Asya’nın önemli ticaret şehirlerine nüfuz edildi. Alp Bilge Kağan’dan (808-821) sonra hakan olan Küçlüg Bilge Kağan (821-833); Karabalasagun Kitabesini, 826’da diktirdi. Külüg Bilge Kağan zamanında, Türkistan’ın doğusuna inmek isteyen Tibetliler durduruldu. Karlukların başına yeni bir Yabgu tayin edilip, Soğd bölgesine kadar ticarî münasebetler geliştirildi. Fakat, Uygur ülkesinde huzursuzluk da başladı, hakan öldürüldü. Küçlüg Bilge Kağan’dan sonra yerine geçen Alp Külüg Bilge Kağan (833-839) da, nazırının tahrik ettiği isyanda öldürüldü.

Uygurlar, millî vasıflarına ters düşen Manihaizm tesiriyle gittikçe gevşeyince; Yenisey bölgesinde olup, Orhun bölgesini de kontrol altında tutan Kırgızların taarruzuna dayanamadılar. Kırgızlar, kalabalık kuvvetleriyle, 840’ta Uygur topraklarına girdiler. Uygur başşehri Ötüken’i zaptedip, son hakanı öldürdüler. Ötüken’de devletleri yıkılan Uygurlar, büyük topluluklar hâlinde yurtlarını terk ettiler. Karluk ülkesine, Çin hududuna ve daha kesif olarak da, zengin ticaret merkezlerinin bulunduğu İç Asya’da, Beşbalık, Turfan, Kuça sahasına göçtüler.

Uygurların Ötüken’den göçleri, Hakan ailesine mensup, Vu-hi Tegin ve Ngonic Tegin adlı iki kardeş tarafından idare edildi. Göçten sonra, Uygur tarihinin ikinci safhası başladı. Göçü idare eden kardeşlerden Vuhi Tegin (841-846), kağan seçildi. Uygurlar, Kırgız ve Çin taarruzlarına maruz kalıp, çok zarar gördüler. Bir kısmı Çin’in tâbiiyetine girip, Kan Çou Uygur Devletini kurdular. Bir kısmı da eski yurtlarına dönüp, Doğu Türkistan (Turfan) Uygur Devleti'ni kurdular. Fakat, bu iki devlet de, Bozkır Türk Devletinden farklı vasıflar taşıyorlardı. Hakimiyetlerini genişletme idealleri yoktu. Büyük siyasî mücadelelere girmekten sakındılar. Başta, Çin hükümetleri olmak üzere, komşularıyla dostluk ve ticarî münasebetlerini devam ettirdiler.

Kaynak : Genel Türk Tarihi / dallog.com
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
19 Kasım 2016       Mesaj #15
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi
Uygurlar
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
14 Ocak 2017       Mesaj #16
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi

Uygur Devleti

Ad:  Uygur Devleti3.JPG
Gösterim: 839
Boyut:  34.9 KB

Uygurlar, Asya Hun Devleti ne bağlı olarak Orhun ve Selenga nehirleri kıyılarında yaşamışlardır. II. Kök Türk Devleti’nin son zamanlarında Basmiller ve Karluklarla birleşen Uygurlar, bu devlete son vererek kendi devletlerini kurmuşlardır. Uygurların merkezi Ötüken’dir.

Uygurlar yerleşik yaşama geçmeleri nedeniyle Türk tarihinde dönüm noktası oluşturmuş olan bir Türk topluluğudur.Özellikle Büyük Uygur Kağanlığının yıkılışından sonra vuku bulan göçlerle ortaya çıkan Kansu ve Turfan Uygur Devletleri konumlandıkları noktalar, Maniheizm dininin etkisi ve yerleşik yaşam süreci ögelerinin birleşimi sonucu diğer Türk topluklarından farklı bir toplumsal süreç izlemişlerdir.Fakat bu farklılık tamamen bir kopuş değil,eski Türk gelenekleri ile yeni edindikleri değerlerin uzlaştırılması ve geliştirilmesi tarzında bir özgünlüğe sahip olan farklılaşmadır.

Uygur Devleti , en parlak dönemi Bögü Kağan zamanında yaşadı. O, Çin üzerindeki etkisini artırmak için onlara yardım etti. Kendisi Mani dinine girdi.Bu dini halkına öğretmeye çalıştı. Mani dini, Uygurların yaşantılarını etkiledi. Onların yerleşik hayata geçmesinde rol oynadı. Yerleşik hayata geçen Uygurlar; Ticaret , bilim , sanat ve özellikle edebiyat alanında başarılı oldular. Fakat Mani dini , Türklerin hareketlerini yaşantılarına ters düşüyordu. bu yüzden Uygur ülkesinde genel bir uyuşukluk havası da doğurdu.

Coğrafi Yapısı ve Konumu


Uygurların anayurtları, Baykal Gölünün güneyindeki Orhun, Selenga ve Tala nehirlerinin bulunduğu bölgedir. Bilinen tarihleri Büyük Hun İmparatorluğu ile başlar. Tabgaçlar (386-534) devrinden sonra, beşinci yüzyılın ikinci yarısında beylik kurdular. Göktürkler'in ilk zamanlarında Selenga Nehri etrafında oturuyorlardı. Yedinci yüzyılın ilk çeyreğinde Sir Tarduşların altı kabileden meydana gelen birliğine katıldılar. Puku, Tongra, Bayırku ve Fulopu kabileleri de Uygurların etrafında toplanarak, hep beraber Uygur adını benimsediler. Beyleri, Erkin unvanını taşıyor ve elli bin muharip asker çıkarabiliyorlardı. Göktürklerin zayıflamasıyla, kuvvetlendiler. Erkin yerine İl-teber unvanını kullanmaya başladılar. İlteber Tumitu devrinde, Tola havâlisini alıp, güneyde Hoang-ho’ya kadar akınlar tertip ettiler. Uygurlar, akınları neticesinde, 646’da Çin İmparatoru tarafından da tanındılar. İlteber Tumitu, kendini kağan ilan etti. Uygurlar’ı Göktürkler tarzında teşkilâtlandırdı. Tumitu 648’de Çin’in entrikalarıyla öldürülünce, yerine oğlu Po-jon geçti. Po-jon, Çinlilerin on-okların başına kukla kağan yaptığı Holu’yu mağlup ederek, 656’da Taşkent yakınlarına kadar ilerledi. Uygurlar, Göktürklü Kapagan Kağan (693-716) zamanında Göktürklere bağlandı.
Ad:  Uygur Devleti.JPG
Gösterim: 6158
Boyut:  30.8 KB
Ortaçağ da gelişmiş bir uygarlık kuran Uygurlar, önceleri Kuzey Moğolistan’da yaşıyorlardı. Hun İmparatorluğu yıkıldıktan sonra Göktürkler’in buyruğu altına girdiler. Daha sonra da onlara karşı ayaklanarak 740 ta bağımsız bir devlet kurdular. Öteki Türk boylarını egemenlikleri altına alarak güçlendiler. Uygurlar Çinliler le de ilişki kurdular. LX.yy. In ortalarında Tibetliler le Kırgızların saldırısına uğrayarak yıkılan Uygur Devleti ortadan kalkınca, Uygurlar Batıya göç ederek (840) küçük, dağınık devletler kurdular. Sonunda bütün Uygurlar, Cengizhan zamanında Moğolların egemenlikleri altına girdiler. Böylece son Uygur devleti de ortadan kalktı (1212). O zamandan beri bir daha bağımsız olamayan Uygurlar, bugün Çin’in kuzey batısında, Çin egemenliği altında yaşamaktadırlar.

Ekonomik ve Kültürel Hayat


Türk boylan içinde kendilerini en çok ticarete ve ekonomik kalkınmaya veren Uygurlar olmuştur. Aynı zamanda Uygurlar, yerleşik hayata geçen ilk Türk boylarından biri olmuştur. Uygurlar, 744-840 dönemi hariç, siyaseten müstakil kalma da pek başarılı olamamışlardır. Bu başarısızlıkta Uygur ileri gelenlerinin Mani dinini benimsemelerinin büyük rolü olmuştur. Zira, Mani dini, Türkler'in savaşçı ruhunu değiştirmiş, bu da onların siyasi mücadelelerde daha ileri gitmelerine tesir etmiştir.

Esasında ise, halkın büyük çoğunluğu Mani dinini benimsememiştir. Fakat idareciler ve ileri gelenler bu dini benimsedikleri için halk bir şey yapamamıştır. Nitekim, sözde Mani dininin kabul edildiği Uygur Kağanlığında halk bilahare Budizme büyük alaka göstermiştir. Hatta bir kısım halk, Hıristiyanlığın bir kolu olan Nastürilik'e dahi ilgi duymuştur. Fakat, Batı Türkistan Türkleri tarafından büyük rağbet gösterilen İslam dini, çok geçmeden Uygurlar arasında da hızla yayılmaya başlamıştır. İslam'ı kabul eden Uygurlar ile diğer Müslüman Türk gruplarının oluşturduğu Karahanlı Devleti, bu içtimai karışıklığa son vermiştir.

Uygurlar çağı, Türk tarihine pek çok ilklerin gerçekleştiği bir devir olmuştur. Bunların başında ise, Doğu Türkistan'ın tamamen Türkleşmesi gelir. Uygurlar, Doğu Türkistan'a geldikleri zaman buralarda Türk boylarından Basmiller yaşıyordu. Basmillerden başka bazı İran menşeli grupların da yaşadığı Doğu Türkistan'da Uygurlar, önce İran kökenli halkı kovmuş, sonra da kendilerine katılan Basmiller ile birlikte yeni yurtlarında kendilerini ziraat, ticaret, sanat ve kültüre vermişlerdir. Kaşgar, Hoten, Turfan ve Yarkent gibi şehirlerin yanına Kara-Hoço, Karabalsagun, Beşbalık, Karaşar, Kulca, Kumul, Urumçi, Aksu, Soçu ve Çerçen gibi yeni şehirler kurulmuştur. Muntazam yollarla birbirine bağlanan bu şehirler kısa zamanda birer sanat, ticaret, sanayi ve kültür merkezleri haline gelmiştir. Zira, kendini ticarete veren Uygurlar kısa zamanda zenginleşmiş, bu zenginlik onları kültürel faaliyetlere sevk etmiştir. Bununla da yetinmeyen Uygurlar, Orta Asya'nın ve Çin'in belli başlı şehirlerinde, özellikle İpek Yolu üzerindeki şehirlerde, ticaret hayatının en aktif elemanları olmuştur. Ülkede açtıkları sulama kanalları sayesinde ziraatte oldukça ileri giden Uygurlar, ihtiyaç duydukları bitkileri ve meyveleri yetiştirmişler ve bunları pazarlarda satmışlardır.

Bu arada yetiştirilen iyi kaliteli pamuk işlenerek pamuklu kumaş imal edilmiş, yün ve yünlü kumaşlarla birlikte bu mallar, Çinliler'in ürettiği ipekli kumaşlardan sonra Orta Asya ve Çin pazarlarında en çok aranan mallar olmuştur. Ayrıca, maden yönünden zengin olan Türk ülkelerinde, madenleri en usta bir şekilde işleyip satanlar Uygurlar olmuştur. Bu arada yetiştirilen çok sayıdaki hayvan ve hayvan ürünleri de Uygur ticaretinin önemli mallarını teşkil etmişti.

Uygurlar'ın bu ekonomik kalkınmaları onları kültür alanında da hamle yapmaya sevk etmiştir. İş hayatında ziraatçının, tüccarın, sanatkar ve sanayicinin haklarını koruyan hukuki düzenlemeler (kanunlar) yapılmış ve herkesin işini sağlıklı bir şekilde yürütmesi sağlanmıştır. Ayrıca, alım-satım işleri de bazı kurallara bağlanmıştır. Bu kurallara uymayanlar iş ve ticaret hayatından uzaklaştırılmıştır.

Ekonomik ve ticari hayatında ileri giden Uygur Türkleri, kültürel hayata kolayca geçmişlerdir. İlerlemiş sanayilerinde üretilen en önemli maddelerinden biri kağıt idi. Kağıt sanayiinde ileri gitmeleri Uygurlar'ı okuma-yazma alanında da ileri götürmüştür. Bunun neticesinde matbaayı keşfeden Uygurlar, Gök-Türkler'den sonra kendi alfabelerini kullanan ikinci Türk topluluğu olmuşlardır. Müteharrik harflerle kurulmuş olan Uygur matbaası, Türk kültür tarihinin en önemli hadiselerinden birini teşkil eder. 1902-1909 arasında Doğu Türkistan'da ilmi tetkik gezisi yapan Alman Von Le Coq ile Grünwedel ve Fransız Pelliot Uygur alfabesinde baskı yapan matbaa parçaları ve harflerini bulmuşlardır.

Kendi matbaası ve alfabesi olan Uygurlar, neticede eğitim ve öğretim hayatında büyük başarılar sağlanmıştır. Bu da, onların dil ve edebiyat ile felsefe, din ve muhtelif bilim dallarında ileri gitmelerini sağlamıştır. Bundan başka Uygur Türkleri heykelcilik, resim, duvar resmi, çinicilik, kumaşçılık ve halıcılık sanat ve zanaat dallarında oldukça ileri gitmişlerdir. Bu arada Uygurlar'ın mimarlık alanında da ileri gittiklerini, şehirlerini surlarla çevirdiklerini, odalarının ve mabedlerinin içini renkli ve yaldızlı duvar resimleri ile süslediklerini bıraktıkları kültürel mirastan anlamaktayız. Yine duvar resimlerinden ve minyatürlerden anladığımıza göre, Uygurlar musiki ve dans alanlarında da ileri gitmişlerdir. Kısaca, Aurel Stein ve Sven Heden'in dediği gibi, bu güzel ve yüksek medeniyeti yaratan Uygur Türkleri bugünkü tohumlan ile ne kadar iftihar etseler azdır. Uygur devletleri yıkıldıktan sonra pek çok Uygur prensi ve bilgini Moğollar'a ve Koreliler'e devlet ve hükümet kurma da ve idare etme de hocalık yapmışlardır.

Edebiyat


Uygur edebiyatı, taş üzerine kazılmış birçok yazıtla başlar. Taryat Yazıtı: Üç parça halindeki yazıtın bir parçası 1957’de, diğer ikisi 1970 yılında Moğolistan Halk Cumhuriyeti’nde Taryat yöresinde bulundu. İkinci Uygur kağanı Moyunçur bu yazıtı 753’ de diktirmiştir. Yazıt askersel başarılardan söz etmektedir. Şine Usu Yazıtı: 1909 G. J. Ramstedt tarafından Şine Usu gölü yakınlarında bulundu. Üzerinde 51 satırlık Türkçe metin vardır. Uygur kağanı Moyunçur’ un mezar yazıtıdır.

Kara Balgasun Yazıtı: Moğolistan’daki Karakurum (Kara Balgasun) kentinde bulunan yazıt Türkçe,Çince ve Sogdca dillerinde yazılıdır. Yazıtın çeşitli parçaları 1889’ da N. M. Yadrintsev, 1890’ da A. Heikel ve 1891’ de W. Radloff tarafından bulundu. 808-821 yılları arasında tahtta bulu-nan dokuzuncu Uygur kağanı, yazıtta bir Türk hükümdarı olarak nitelenmektedir.

Yazıtta, Maniciliğin kabulüne ilişkin bölüm özellikle önemli- dir. Bu yazıtların dışında Hoytu Tanmir ve Gurbalcin yazıtlarının da Uygurlar’ ın elinden çıktığı sanılmaktadır. Uygurlar, Maniciliğin kabulünden sonra dini eserleri Sogdca yazmaya başladılar. Uygur edebiyatı, en parlak dönemini 840’ dan sonra, Uygurlar’ ın Turfan vadisi ve Kansu’ ya yerleşmeleriyle yaşadı.

Uygurlar bu bölgelerde Manicilik, Hıristiyanlık ve Budacılık inanışlarına dayalı zengin bir edebiyat yarattılar. Yüzyıllarca toprak altında ve yıkıntılar arasında kalmış olan kağıtların çok azı günümüze ulaştı.Manici Uygur Edebiyatı, Bogu Kağan’ın 762’ de Maniciliği kabul edip, Sogdca dinsel metinlerin Uygurca’ya çevrilme-siyle başladı. Şiir türünde yazılmış dua ve ilahilerde mısra sonu ve mısra sonlarında uyaklar kullanıldı. Günümüze ulaşan metinler arasında Manici Uygurlar’ ın mektupları da bulunmaktadır.

Hıristiyan Uygur Edebiyatı, Turfan’ın kuzeyinde yapılan araştırmalarda Hıristiyanlıkla ilgili metinlerin bulunması, burada Hıristiyan bir Uygur topluluğunun yaşamış olduğunu göstermektedir.Bu metinlerin sayısı çok az olup değişik konularıyla dikkat çekmektedir. Uygur alfabesi üç sesli, biri sesli de olabilen onbeş sessiz harften meydana geliyordu. Uygur yazısı, önceleri sağdan sola yazılırken, sonraları yukarıdan aşağıya doğru yazılmaya başlandı. Uygur harfleri, İslam harflerinin 15. yy.’ da kabulüne kadar bütünüyle, 18. yy.’ a kadar Uygurlar’ ın bulundukları bölgede kısmen kullanılmıştır.

Derlemedir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Baturalp; 14 Ocak 2017 02:13

Benzer Konular

6 Kasım 2016 / Baturalp Türk ve İslam Dünyası
18 Kasım 2016 / Misafir Türk ve İslam Dünyası
18 Kasım 2016 / Misafir Türk ve İslam Dünyası
7 Ocak 2012 / asla_asla_deme Türk ve İslam Dünyası
1 Şubat 2017 / Misafir Türk ve İslam Dünyası