Arama

Beylikler - Candaroğulları (İsfendiyaroğulları) Beyliği

Güncelleme: 15 Nisan 2011 Gösterim: 12.922 Cevap: 7
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Ocak 2007       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Candaroğulları (İsfendiyaroğulları) Beyliği

Sponsorlu Bağlantılar
Beyliğin kurucusu Demir Yaman Candar Bey, Oğuzların Kayı boyundandır. Beyliğin 8. beyi İsfendiyar Bey'den sonra (1392'den itibaren) itibaren hanedan İsfendiyaroğulları olarak anılmıştır. Beyliğin asıl adı Cândâroğulları Beyliği'dir. Fakat sonradan hanedana son hükümdarlarına göre Kızıl-Ahmedlular diyen tarihçiler de vardır.
Candaroğulları, devamlılık ve Osmanlılar'la son derece sıkı münasebetleri bakımından mühim bir beylik kurmuşlardır. 1291-1461 arasında 170 yıl sürmüştür. Karamanoğulları'ndan sonra, Dulkadıroğulları ile beraber en devamlı Türkmen beyliği Candarlılar'dır. 1308'e kadar Selçuklular'a, 1335'e kadar İlhanlılar'a tabî olan Candaroğulları, bu tarihten 1383'e kadar 49 yıl istiklâl kazanmışlar, 1383'te Osmanoğlu I. Murad'a tabî olmuşlardır. 1392'den 1402 ye kadar 10 yıl, alelade Osmanlı valisi durumuna düşmüşler, Ankara felâketinden sonra tekrar istiklâl kazanmışlar, fakat 1413'te tekrar Osmanlı tâbiiyetine girmişler, 1417'de ve sonraki yıllarda bu tâbiiyet bağları gittikçe artmıştır.
1459-1461 arasında gene Osmanlı valisi vaziyetinde kalmışlardır. Osmanoğulları ile Candaroğulları'nın kanı o derece karışmıştır ki, Candaroğulları, nadiren Osmanlılar'a muhalif bir siyaset takip edebilmişler, ekseriya onlarla müttefiken hareket etmişler, birçok Candaroğlu doğrudan doğruya Osmanlı hizmetine girmiştir.
Beylik, Kastamonu, Sinop, Samsun, Çankırı, Zonguldak vilayetlerinde hüküm sürüyordu. Osmanlı sarayı ile sıkı bir akrabalık bağı kurmuşlardı. 1461'de Osmanlı Devleti'ne bağlandı.Türkiye Selçuklu Sultanı II. Gıyâseddîn Mes'ûd, taht mücâdeleleri sırasında Çobanoğullarının karıştığı bir savaşta esir düşmüş, fakat sonra kurtarılmıştı (1292). Sultan Mes'ûd, kurtarılması sırasında yararlığı görülen Şemseddîn Demir Yaman Candâr'a Kastamonu ve havalisini vermiş ve böylece bu beyliği kurulmuştu.
Ama bu hibe işe yaramadı çünkü bu sırada Çobanoğullarından Hüsâmeddîn Bey Kastamonu'yu elinde bulunduruyordu. Şemseddîn Yaman Candâr'ın yerine geçen oğlu Süleymân Paşa âni bir baskınla Kastamonu'ya sahip oldu. Daha sonra Sinop şehri de Candaroğulları topraklarına ilhak edildi (1322). Bir süre sonra taht mücadelesi sebebiyle beyliğin ikiye ayrıldığını görüyoruz. Osmanlıların yardımı ile Süleymân-şâh 1384'den itibaren Kastamonu'ya hâkim olmuş, rakibi Celâleddîn Bayezid ise Sinop'a çekilmek zorunda kalmıştı. II. Süleymân-şâh Osmanlılar ile dost geçindiyse de, bu dostluk Yıldırım Bayezid'in ilk yıllarına kadar devam etmiştir.
Yıldırım Bayezid, Anadolu'daki Türk birliğini sağlama yolundaki çalışmaları sırasında Candaroğulları topraklarına sahip olmuş, fakat Sinop'ta Candaoğulları Beyliğini devam ettirmiştir. İsfendiyar Bey Ankara savaşından (1402) sonra Timur'un hâkimiyetini tanıdı. Bunun karşılığında da eski Candaroğulları toprakları kendisine verildi, böylece Kastamonu'ya yeniden hâkim oldu.
Osmanlı şehzâdeleri arasındaki saltanat mücadelesi sırasında, tedbirli bir politika takip ederek, her defasında bu şehzâdelerden birisini destekledi. Bu mücadele sonunda duruma hâkim olan Çelebi Mehmed ile dost geçindi. Çelebi Mehmed'e Karaman ve Eflak seferlerinde oğlu Kasım Bey idaresinde yardımcı kuvvet verdi (1417).Fakat Kasım Bey geri dönmeyerek Çelebi Mehmed'den Candaroğullarına ait bazı yerlerin kendisine verilmesini istedi. Neticede Kasım Bey bu arzusuna kavuşmuş, İsfendiyar Bey de Osmanlılara tâbi olmuştu. Ancak Sultan II. Murad Osmanlı tahtına çıktığı zaman (1421) meydana gelen karışıklıklardan istifade eden İsfendiyar Bey oldu ve Kasım Bey'in elindeki toprakları ele geçirdi.II. Murad, şehzâde isyanları bastırıp duruma hâkim olduktan sonra İsfendiyar Bey üzerine yürüdü. İsfendiyar Bey yeniden Osmanlılara tâbi oldu (1423-4) ve bundan sonra da onlarla dost geçindi.
Candaroğulları Beyliği Fatih Sultan Mehmed devrine kadar varlığını sürdürdü. Fatih Trabzon seferi dönüşünde Kastamonu ve Sinop Osmanlı topraklarına katılarak Candaroğulları Beyliği'ne son verildi (1462).Candaroğulları beyleri çeşitli eserlerle ülkelerini imâr etmişlerdi. Bu devreden Kastamonu'da İbn Neccâr Câmii ve altı yapıdan ibaret bir külliye olan İsmail Bey İmâreti en önemli eserler olarak göze çarpmaktadır. Candaroğulları beyleri sanat adamlarını da himaye etmişler ve kendi adlarına çeşitli Türkçe eserler yazdırmışlardır. Candarlılardan İsmail Bey (1443-1461) "Hulviyât-ı Şâhî" isminde büyük bir eser yazmıştır.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Şubat 2007       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Candaroğulları (İsfendiyaroğulları) Beyliği
On üçüncü asırda Kastamonu, Sinop ve çevresinde kurulan bir beylik. Aslen Türkmen bir ailedendirler. Beyliğin kurucusu ise Şemseddin Yaman Candar'dır.
Sponsorlu Bağlantılar

On üçüncü asrın sonlarında, Selçuklu hükümdarı İkinci İzzeddîn Keykavus'un oğlu İkinci Gıyâseddîn Mesud'un birinci hükümdarlığı zamanında (1293-1298), bunun kardeşlerinden olup memleket dışında bulunmakta olan Rükneddin Kılıç Arslan, bir gemi ile Kırım'dan gelerek Sinop'a çıkmış ve oradan da Kastamonu'ya gelmiş ve vali tarafından hüsnü kabul görmüştü (1291). Bu tarihlerde Kastamonu valiliğinde, Emir Çoban'ın oğlu Muzafferüddin Yavlak Arslan bulunuyordu. Kılıç Arslan, Yavlak Arslan'ı kendisine atabeg yaparak hümükdarlığını ilan etti ve Moğollarla birlikte üzerine gelmekte olan kardeşi Mesud'un kuvvetlerini dağıttı ise de, Mesud'a yardıma gelmekte olan Şemseddin Yaman Candar karşısında bozguna uğradılar. Yavlak Arslan, öldürüldü. Bu durum üzerine, Yavlak Arslan'ın ıktaı (karşılığında asker beslemek şartıyla istifadesine verilen toprak) Kastamonu ve havalisi, İlhan Geyhatu tarafından Şemseddin Yaman Candar'a verildi.
Şemseddin Yaman'ın hangi tarihte vefat ettiği ve nereye defnedildiği belli değildir. En yakın ihtimal, vefatının 14. yüzyıl başlarında olmasıdır.
Şemseddin Yaman Candar'ın ölümü üzerine, Kastamonu'nun eski sahibi Yavlak Arslan'ın oğlu Hüsameddin Mahmud Bey, derhal harekete geçerek, Kastamonu'yu işgal ettiğinden, Şemseddin Yaman Candar'ın oğlu Süleyman Paşa, Eflâni tarafına çekilerek orada oturmaya mecbur olmuştu. Süleyman Paşa, 1309'da Eflâni'den kalkarak âniden Kastamonu üzerine baskın yapmış, Mahmud Beyi sarayında muhasara ederek, yakalayıp öldürdükten sonra, burasını beyliğine merkez yapmıştır.
Süleyman Paşa, 1335 yılına kadar, İlhanlıların hâkimiyetini tanıdı. İlhanlı hükümdarı Ebû Saîd Bahadır Hanın ölümünden sonraki beş yılda ise, müstakil olarak hükümet sürdü. Anadolu'da İlhanîlerin nüfuzu sarsılmaya başladığı sırada, Süleyman Paşa, tedbirli hareket ederek, İlhanîlerin vezîri Emir Çoban Anadolu'ya geldiği zaman, onu karşılamış ve sadakatini arz eylemiş, bu halden istifade ile de hududunu genişletmeye muvaffak olmuştu.
Süleyman Paşa, Pervaneoğulları'ndan Gâzi Çelebi zamânında, Sinop'u kendi hâkimiyeti altına aldı ve Gâzi Çelebi'nin 1322'de vefatından sonra, burasını doğrudan doğruya ilhak ederek, idaresini büyük oğlu Giyâsüddîn İbrahim Beye verdi. Bu arada Taraklı ve Safranbolu'yu da beyliğine katan Süleyman Paşa, kendi adına para da bastırdı.
Süleyman Paşanın, 1339'da küçük oğlunu kendine veliaht yapmasını bahane eden büyük oğlu İbrahim, babasına isyan ederek Kastamonu'yu zapt ile hükümdar oldu. Süleyman Paşanın nasıl vefat ettiği ve veliaht Çoban'ın âkıbeti belli değildir. İbn-i Battûta, Süleyman Paşanın 70 yaşında olduğunu beyan ettiğine göre, ölümünde 80 yaşında olması muhtemeldir. İbn-i Battûta, Süleyman Paşayı uzun sakallı, güler yüzlü, vakûr ve heybetli olarak tavsif etmektedir. İbrahim Beyin hükümeti, uzun sürmedi ve 1345'te vefat etti. Yerine amcası Emir Yâkub'un oğlu Âdil Bey geçti. Zamanı hakkında fazla malumat bulunmayan Âdil Bey, 1361 yılında ölünce, yerine Osmanlı tarihlerinde Kötürüm Bayezid diye anılan oğlu Celâleddîn Bayezid, hükümdar oldu.
Bayezid Bey, sert, haşin ve acımasız bir zât idi. O, kendisinden sonra oğlu İskender'i hükümdar yapmak istiyordu. Diğer oğlu Süleyman Paşa, bundan dolayı kardeşi İskender'i öldürüp, Osmanlı hükümdarı Murad Hüdâvendigâr'ın yanına kaçarak, onu babası aleyhine tahrik etti. İkinci Süleyman Paşa, Osmanlı kuvvetleri ile Kastamonu'ya gelerek babasını Sinop'a kaçırmış ve bu suretle Beylik ikiye bölünüp, Süleyman Paşa, Kastamonu Beyi olmuştur. Daha sonra Bayezid Bey, oğlunun, Osmanlılar'la arasının açılmasından istifade ederek, Kastamonu'ya hücum ile Süleyman'ı kaçırdı ise de, Süleyman Paşa, Osmanlıların yardımı ile burasını yeniden ele geçirdi (1384). Bu son seferinde hastalanan Celâleddîn Bayezid Bey, 1385'te vefat ederek, Sinop'taki türbesine defnedildi. Yerine, Sinop Şubesi hükümdarı olarak, oğullarından İsfendiyar Bey geçti. Bunun hükümdarlığı uzun sürdüğü için, Candar Beyleri, Osmanlı tarihlerinde, İsfendiyaroğulları diye zikredilmiştir.
Osmanlıların himayesinde Kastamonu Beyi olan Süleyman Paşa, Birinci Kosova Savaşı'nda, yardımcı asker yolladığı gibi, Yıldırım Bayezid'in Batı Anadolu beyleri üzerine yaptığı seferde de kuvvet vermişti. Ancak, beyliklerin ortadan kalkmasının sırası kendisine geleceğini hisseden Süleyman Paşa, Osmanlılardan yüz çevirerek Sivas hükümdarı Kadı Burhaneddin ile ittifak etmiş ve bu suretle, iki defa Yıldırım Bayezid'in elinden kurtulmaya muvaffak olmuştur. Nihayet 1392 yılında süratle Kastamonu'ya gelen Yıldırım Bayezid, Kadı Burhaneddin ile birleşmelerine meydan vermeden, Candaroğulları kuvvetlerini bozguna uğrattı. Süleyman Paşa öldürüldü. Böylece, Candar Beyliğinin Kastamonu şubesi, Osmanlıların eline geçti. Sinop tarafına taarruz etmeyen Bayezid, İsfendiyar Bey ile anlaşarak, Kıvrım yolunu hudut kesti.
Ankara Savaşı'ndan sonra, Menteşeoğlu Mehmed Beyle beraber Timur Han'a saygılarını arz eden İzzeddin İsfendiyâr Beye, Kastamonu da dahil olmak üzere, bütün Candar Beyliği devredildi. İsfendiyar Bey, Fetret Devri'nde İsa ve Musa Çelebilere, mümkün olduğu kadar yardımda bulundu. 1413 yılında ise, Osmanlı tahtında hâkimiyeti ele geçiren Çelebi Mehmed'in Eflak üzerine yaptığı seferlerde, kendisinden yardım isteğine karşılık oğlu Kasım Bey kumandasında asker göndermekle mukâbelede bulundu.
İsfendiyar Bey, emri altındaki bölgelerden, Çankırı, Kalecik ve Tosya'yı en çok sevdiği oğlu Hızır Beye vermek istedi. Babasının bu icraatına gücenen büyük oğlu Kasım Bey, Eflak seferinden dönüşte Kastamonu'ya gelmedi ve bu yerlerin Osmanlı himâyesinde bulunmak şartıyla, kendisine terk edilmesini istedi. Çelebi Mehmed, Kasım Beyin bu arzusunu muvafık bularak harekete geçti. Ancak, İsfendiyar Beyin red cevabı karşısında, Kastamonu üzerine yürüyen Çelebi Mehmed, onu Sinop'a çekilmeye mecbur etti. Nihayet Kastamonu ve Küre, Candaroğullarında kalmak şartıyla, diğer bölgeler Osmanlılara terk edildi. Onlar da bu bölgeleri, kendileri adına Kasım Beye verdiler.
İki beylik arasında uzun bir süre devam eden iyi ilişkiler, Çelebi Mehmed'in ölümü ve Osmanlı Devletindeki iç karışıklıktan istifade etmek isteyen İsfendiyar Beyin, oğlu Kasım Beye taarruzu ile bozuldu. Kasım Beyin elinden eski bölgelerini alan İsfendiyar Bey, daha sonra Osmanlılara ait Safranbolu'yu muhasara ettiyse de, muharebede mağlûp olarak yaralı halde Sinop'a kaçtı. Osmanlı kuvvetleri, bakır madeni ile meşhur Küre'yi zaptettiler. Bu durum üzerine İsfendiyar Bey, torununu (İbrahim Beyin kızını) İkinci Murad'a vermek ve Bakır Küresi hasılatının bir kısmını Osmanlılara terk ve lüzumu hâlinde asker göndermek, bir de Kasım Beyin yerlerini iade etmek suretiyle sulh teklif ederek, bu şartlarla anlaşma imzalandı (1424).
İsfendiyar Bey, yaşı yetmişi geçmiş olduğu halde, 1440 yılında vefat etti ve Sinop'daki türbesine defnedildi. Yerine oğlu Taceddin İbrahim Bey geçti ise de, üç buçuk yıl kadar bir saltanat sürdü. 1443 Mayısı sonunda öldü.
İbrahim Beyin yerine büyük oğlu Kemaleddin İsmail Bey geçti. İsmail Beye, kardeşi Kızıl Ahmed Bey muhalefet ederek, Osmanlıların yanına gitti. Osmanlılar, Ahmed Beyin teşvikiyle Mahmud Paşa komutasında, Kastamonu üzerine asker sevk ettiler. İsmail Bey, Sinop'a kaçarak müdafaa hareketine girişti. Müdafaadan bir netice elde edemeyeceğini anlayınca da, hayatına ve çocuklarına dokunulmayacağına dair teminat alarak kaleyi teslim eyledi (1461).
Fatih Sultan Mehmed, Sinop önünde orduya iltihak ederek, İsmail Beyle görüştü ve ona akran muamelesi yaptı. Otağının kapısında karşıladı. İsmail Bey el öpmek istediyse de, Fatih Sultan Mehmed, 'kardeşim' hitabıyla boynuna sarılarak öptü.
Osmanlı padişahı, İsmail Beye başlangıçta İnegöl, Yenişehir ve Yarhisar taraflarını ve oğlu Hasan Beye de Bolu sancağını vermişti. Fakat İsmail Bey, kendisine Rumeli'de bir yer verilmesini rica edince, Filibe'ye nakledildi. Hükümdarlığında olduğu gibi, Filibe'de de hayırlı vakıflar yaptı. 1479 tarihinde, orada vefat etti. İsmail Beyin yerine hükümdar olan Kızıl Ahmed Beyin saltanatı ise, iki üç ay sürmüş ve beylik tamamıyla Osmanlıların eline geçmiştir.
Candaroğulları, Birinci Süleyman Paşadan beyliğin son bulmasına kadar, yaklaşık yüz altmış sene devam eden saltanatları zamanında, ilmî ve sosyal müesseselerle memleketlerini imar etmişlerdir. Ayrıca ilim ve sanat adamlarını himaye ile kendi adlarına ithaf edilen pek çok Türkçe eser yazdırmışlar, bu suretle Türkçe'nin ilim dili olmasına her bakımdan özen göstermişlerdir.
Candaroğullarından Celâleddin Bayezid Beyin, Araç kasabasında bir câmi, İsmail Beyin Kastamonu, Sinop ve beyliğin diğer merkezlerinde cami, mescid, han, hamam, çeşme gibi eserleri vardır. İsfendiyar Bey zamanında Kastamonu, Anadolu'daki ilim merkezlerinden biri olmuştur. Daha sonra burada Sancakbeyliği etmiş olan Osmanlı şehzadeleri de, Candaroğulları zamanındaki ilim ve edebiyat cereyanlarını devam ettirmişlerdir.
İlim ve fazîlet sahiplerini himaye eden, destekleyen ve daima onlarla beraber olan Candaroğulları hükümdarları adına yazılmış eserler arasında en önemlileri şunlardır: Süleyman Paşa adına, tasavvuftan Farsça İntihâb-ı Süleymâniye ismiyle Allâme Şîrâzî'nin bir eseri; Celâleddîn Bayezid adına, Ebû Mihnef'ten tercüme edilen üç bin beyitli Maktel-i Hüseyin Mesnevîsi; İsfendiyar Bey adına göz hastalıklarına dair Sinoplu hekim Mü'min bin Mukbil tarafından telif edilen Kitâb-ı Miftâh-ün-Nûr ve Hazâin-üs-Surûr; Hızır Bey adına tercüme edilen Mîrâcnâme, Kasım Bey adına yazılan Ömer bin Ahmed'in kaleme aldığı on beş bâb üzerine kırâat-ı seb'aya dâir olan Risâle-i Münciye isimli Türkçe tecvid kitabı.
Candaroğulları beyliği, iktisadî durum itibariyle iyi bir mevkide bulunuyordu. On üç, on dört ve kısmen on beşinci asırlarda pek ehemmiyetli olan Sinop ticaret limanı, bu beyliğin elinde bulunuyordu. Sinop vasıtasıyla, Anadolu emtiasını ve kendi mallarını ihraç ettikleri gibi, Cenevizlilerin getirdikleri malları da içeri alıyorlardı. Bir ara Samsun'u da elde eden Candaroğulları, burada bir kalesi olan Cenevizlilerle, ticarî muamelede bulundular. Kastamonu'nun en mühim ihraç eşyası, bakır ile demirdi. Bilhassa birincisi, pek önemli ve makbuldü. Bu ihracat dolayısıyla, beylik, külliyetli gelir temin etmekteydi. Cenevizlilerle alış verişlerinde, Candaroğullarının çift balık resimli bakır sikkeleri görülmüştür. Candaroğulları beyliği zamanında, Kastamonu atları meşhur ve Arap atları gibi şeceresi olup yüksek fiyatla satılırdı. Ayrıca, dışarıya doğan ve şahin gibi av kuşları ihraç edilirdi.
Candaroğulları beyliğinin, Sinop limanında tersanesi ve donanması olduğu malum ise de, bu donanmanın miktarına ve faaliyetine dair fazla bilgi yoktur. Pervaneoğullarından Gâzi Çelebiden sonra, Candaroğullarına geçen Sinop'ta, donanma faaliyetleri görüldü. Nitekim Candaroğulları beyliği donanmasının, 1361'de Kefe'yi Cenevizliler'den almalarına ramak kalmıştı. Osmanlılar zamanında da, Candaroğullarından kalan Sinop tersanesinde kadırgalar yapılmıştır.

Son düzenleyen BrookLyn; 14 Eylül 2008 05:12
AlCoLiC - avatarı
AlCoLiC
Ziyaretçi
8 Şubat 2007       Mesaj #3
AlCoLiC - avatarı
Ziyaretçi
CANDAR OĞULLARI (İSFENDİYAROĞULLARI) BEYLİĞİ
spacer horz


XIV. yüzyıl başlarında Paflagonya'da yani Kastamonu ve Sinop'da kurulmuş olan beyliğe adı verilen Şemseddin Yaman Candar, Anadolu Selçukîleri ümerasındandır. Osmanlı tarihlerinde bu beyliğe İsfendiyar oğulları (İsfendiyaroğulları) Beyliği denilirdi.
Anadolu Selçukî hükümdarı olup Moğollara karşı cephe aldığından dolayı Rum împaratorluğu'na kaçarak sonradan Altmordu Ham tarafından kurtarılan ve Saray şehrinde vefat eden II. İzzeddin Keykâvüs'un oğullarından Rükneddin Siya-vüş veya Rükneddin Kılıçarslan bir gemi ile Kırım sahillerinden Sinop'a ve oradan Kastamonu ve Kayseri'ye gelmiş ise de Sultan Mesud bunu hapsettirmiş ve Karamanoğlu'nun tazyikiyle Konyada oturtulmuştu (1290). Kılıç Arslan bir sene sonra tekrar saltanat mücadelesine atıldı; fakat İlhan Keyhatu'-nun Anadolu'ya gelmesiyle Kastamonu'ya çekildi. Bu tarihlerde Sinop'da ikta suretiyle Muînüddin Süleyman Pervane'nin oğlu Mehmed Bey ve Kastamonu'da da aynı suretle Hüsameddin Çoban'ın oğlu Muzafferüddin Yavlak Arslan bulunuyorlardı.
Rükneddin Keyumers, Kastamonu'ya gelince oranın valisi Muzaffer üddin tarafından tevkif olunmuştu. Fakat bir müddet sonra tekrar faaliyete geçen Rükneddin, Yavlak Arslam öldürüp (691 H./1292 M.) o tarafları idaresi altına alması üzerine Sultan Mes'ud, Moğolların yardımiyle bizzat biraderi üzerine gitmiş ve onunla yaptığı muharebede esir düşmüş ise de Şemseddin Yaman Candar kumandasındaki Selçuk kuvvetleri tarafından kurtarılmış ve Rükneddin Siyavüş bulunamamış —ihtimal ki Bizans İmparatorluğuna— kaçmıştır.
Bu hizmetine mükâfat olarak Muzaffer üddin Yavlak'm beyliğinin batı tarafları yani Eflani mıntakası Şemseddin Yaman Candar'a ve Kastamonu'da Yavlak Arslan'ın oğlu Mahmud Bey'e verilmiştir. Şemseddin Candar'ın ondörduncü asır başlarında vefat etmiştir. Babasının yerine Eflani bey'i olan Süleyman Paşa, Kastamonu'nun zabtı için fırsat kollayarak 708 H./1308 M. senesi içinde birden bire Kastamonu'yu basarak Mahmud Bey'i sarayında yakalayıp öldürmek suretiyle Kastamonu'ya, sahip olmuştur.
Süleyman Paşa Ilhanîlerin yüksek hâkimiyetini tanımak suretiyle vefatına kadar Kastamonu beyliğinde kalmış İlhan Ebu Said Bahadırhan adına 725 H./1325 M. de Kastamonu'da para kestirmiş ve Sinop'ta beylik eden Pervane oğullarından Gazi Çelebi'yi hâkimiyeti altına almış ve onun 1322'de vefatını müteakip Sinop'u kendi beyliğine ekleyerek büyük oğlu Giyasüddin ibrahim'e vermiştir.
13l4'de Anadolu beylerinin llhanîlere karşı bağlılıklarını temin ve asilerini tedip etmek üzere Anadolu'ya gelen Em îr Çoban'a itaat ile bizzat gelerek hediyeler takdim eden Anadolu beyleri arasında Süleyman Paşa da bulunmuştur.
Süleyman Paşa, .Kastamonu'nun batısındaki Taraklı Borlu denilen Safranbolu'yu. —belki Batı Paflagonya beyi Umurhan'm oğullarından— alarak idaresini ortanca oğlu Ali Bey'e vermiştir. Seyyah İbn-i Bat tuta 1333'de Anadolu'yu gezdiği sırada Kastamonu'ya uğrayarak yetmiş yaşında kadar olan Süleyman Paşa ile de görüşmüştür. Ibn-i Batuta Süleyman Paşa'nın oğullarından. İbrahim'in Sinop'ta ve Ali Bey'in Safranbolu'da ve küçük oğlu ve veliahdı olan Çoban Bey'in de kendi yanında bulunduklarını yazmaktadır.
Süleyman Paşa, Ebu Said Bahadır Han'ın ölümüyle vukua gelen taht kavgaları esnasında istiklâlini îlân ile namına para kestirmiştir. Oğlu Sinop beyi İbrahim, 1339 veya az daha sonra babasına isyan edip Kastamonu'yu zabt eylemiştir. Süleyman paşa'nın ne suretle vefat ettiği malûm değildir.
Mesalik-ül-Ebsar'da Süleyman Paşa'nın kırk şehir ve kaleye hattâ daha ziyadesine sahip olduğu yirmi beş veya otuz bin atlı asker ve belki daha fazla kuvvet çıkardığı yazılıyor.
Süleyman Paşa adına Allâme Kutbeddin Mahmud bin Mes'ud-i Şirazî'nin 709 H. / 1309 M. tarihli telif etmiş olduğu Intihâb-ı Süleymanî isminde İhyâ-ul-Ulûm'un farsca muhtasar tercümesi vardır. Bu eserin mukaddimesinde lâkabının Şücaüddin olduğu görülüyor.
Süleyman Paşa'dan sonra hükümdar olan Giyasüddin İbrahim hakkında bir şey bilmiyoruz. Sinop'ta iç kalede 742 H./ 1341 M. tarihli bir camii vardır. Kendisinden sonra yerine geçen Süleyman Paşa'nın kardeşi Yakup Bey'in oğlu Âdil bey'in hükümdarlığını meskukât mütehassısları 746 H./1345'de Sinop ve Kastamonu'da basılmış isimsiz sikkelerine göre bu tarihten itibar etmişlerdir.
Âdil Bey'in de zamanı olayları bilinmiyor. Tarihsiz olarak Kastamonu'da basılmış olan bir sikkesinde Emîr-ül-Âdil olarak ismi vardır. Oğlu Celâlüddin Bayezid adına 763 H./1362 M. de yazılmış Maktel-i Hüseyin adlı esere göre vefatı bu tarihten evveldir. Bir harpte maktul düştüğü anane olarak söyleniyor; kabri Kastamonu'nun Kozyaka nahiyesine bağlı Türbe-i Âdil Bey köyündedir. Yerine Osmanlı tarihlerinde Kötürüm Bayezid demlen oğlu Celâlüddin Bayezid hükümdar olmuştur. Vekayiin tetkikinden bunun sert ve haşin bir zat olduğu anlaşılmaktadır. Sivas hükümdarı Kadı Burhaneddin Ahmed ve Osmanlı hükümdarı I. M ur a d ile mücadeleleri vardır.
Bayezid Bey, kendisinden sonra oğlu İskender'i hükümdar yapmak istiyordu. Diğer oğlu Süleyman Paşa bundan dolayı kardeşi İskender'i öldürdükten sonra Osmanlı hükümdarı Mu-rad Hüdavendigâr'm yanına kaçmış ve Osmanlı hükümdarını babası üzerine tahrik eylemiştir.
Candaroğulları Beyliği'nin İkiye Ayrılması
II. Süleyman Paşa, Osmanlı kuvvetleriyle Kastamonu'ya, gelerek babasını Sinop'a. kaçırmış ve bu suretle Candar Oğulları Beyliği ikiye bölünüp Süleyman Paşa Kastamonu beyi olmuştur. Bayezid Bey, oğlunun, Osmanlılarla arasının açıldığını haber alması üzerine Kastamonu'ya hücum ile Süleyman'ı kaçırmış ise de Osmanlıların yardımlariyle burasını tekrar elde etmiştir (786 H./1384 M.). İkinci Süleyman Paşa, Osmanlı hanedanından Sultan Murad'ın biraderi Süleyman Paşa'nın kızıyla evlenmiş ise de ismi malûm değildir.
Bu son seferinde hastalanmış olan Celâlüddin Bayezid Bey 787H./1385 M. de vefat ederek Sinop'taki türbesine defnedildi. Meskukât kataloglarında sikkeleri görülüyor. Sinop'taki Ulu Cami denilen Sultan Alâüddin comii'ni tamir ettirmiştir. A rac kasabasında da bir camii vardır. Vefatında yerine Sinop şubesi hükümdarı olarak oğullarından İsfendiyar Bey geçmiştir. Bunun hükümdarlığı uzun sürmüş olduğu için Candar Oğulları Beyliği Osmanlı tarihlerinde İsfendiyar Oğulları (İsfendiyaroğulları / İsfandiyaroğulları) Beyliği diye zikredilmiştir.
Murad Hüdavendigâr'ın himayesinde olarak Kastamonu beyi olan Süleyman Paşa, birinci Kosova muharebesinde asker yolladığı gibi, Yıldırım Bayezid'in Batı Anadolu beyleri üzerine yaptığı seferde de kuvvet vermişti; fakat beyliklerin ortadan kalkmasının sırası kendisine de geleceğini hisseden Süleyman Paşa Osmanlılardan yüz çevirerek Sivas hükümdarı Kadı Burhanettin ile ittifak etmiş ve bu suretle iki defa Bayezid'in elinden kurtulmuş ise de nihayet süratle Kastamonu'ya gelen Yıldırım Bayezid, Kadı Burhaneddin ile birleşmesine meydan bırakmadan yaptığı muharebede Süleyman Paşa mağlup ve maktul olduğundan Candar Oğlu Beyliği'nin Kastamonu şubesi Osmanlılar tarafından işgal olunmuştur (793 H./1391 M.). Sinop tarafına taarruz etmeyen Bayezid, Isfendiyar Bey ile anlaşarak Kıvrım Yolu'nu hudud kesmiştir.
Sinop Hükümdarı İzzettin İsfendiyar Bey; validesi tarafından Osmanlılara mensuptur. Kötürüm Bayezid Osmanlı hükümdarı Orhan Gazi'nin oğlu Süleyman Paşa'nın kızını almış ve ondan İsfandiyar Bey dünyaya gelmiştir (1). Siyasî hâdiseler dolayısiyle Osmanlılar'la münasebeti bulunan İsfandiyar Bey, Yıldırım Bayezid'den kaçıp yanına gelen Anadolu Beyleri'ni Timur 'un yanına göndermiş ve kendisi de Ankara Savaşı'ndan sonra Timur'un İzmir taraflarına gittiği sırada Menteşeoğlu Mehmed Bey'le beraber Timur'a tazimlerini arzetmiş ve Kastamonuda dahil olmak üzere bütün Candaroğulları beyliği bu suretle İsfendiyar Bey'e verilmiştir.
Osmanlı şehzadeleri arasındaki saltanat mücadelelerinde İsfendiyar bey, İsa ve Musa Çelebilere mümkin olduğu kadar müzahir olmuş ve Çelebi Mehmed'den kocunmuştur. Çelebi Mehmed 1314'de bütün Osmanlı memleketleri idaresini ele aldıktan sonra Karamanoğlu ve daha sonra Eflak üzerine yaptığı seferlerde İsfendiyar Bey'den kuvvet istemiş ve o da oğlu Kasım Bey kumandasında asker göndermişti. (814 H./1416 M.)
Candar Oğulları Beyliği'nin İkinci Defa Parçalanması
Kasım Bey, Eflak seferinden dönünce babası beyliğin en mahsuldar olan Çankırı, Kalecik, Tosya ve Kastamonu taraflarını çok sevdiği oğlu Hızır Bey'e vermek istediğinden dolayı gücenerek alakasını kesip memleketine gitmedi ve bu yerlerin Osmanlı himayesinde bulunmak şartiyle kendisine terkine müzaheret edilmesini istemişti. Kasım Bey'in bu arzusu Çelebi Mehmed'ce kabul olunarak bu yerleri, hatta Bakır küresi'nin Kasım Bey'e verilmesi hakkında İsfendiyar Bey'e nâme yazıldı ise de reddedildi. Bunun üzerine Candaroğulları Beyliği üzerine sefer açıldı, İsfendiyar Bey mağlub olup Sinob'a kaçtı. Nihayet Kastamonu Bakır küresi hariç diğer yerleri vermeğe mecbur oldu ve Çelebi Sultan Mehmed adına hutbe okutmağı kabul etti ve Ilgaz dağ'ından hudud kesildi (1417) ve bu yerler Kasım Bey'e verildi.
Ankara muharebesinden evvel Samsun, Bafra ve civarı Osmanlılar tarafından alınmış fakat muharebeden sonra buraları yine eski beyleri tarafından elde edilmişti. 1419'da Çelebi Sultan Mehmed, Samsun, ve Bafra'yı elde etti. Sultan Mehmed o havali beyi olan Isfendiyar'ın oğlu Hızır Bey'in de kardeşi Kasım gibi Osmanlı devleti hizmetine girmesini teklif ettiyse de Hızır, itizar ederek babasının yanına döndü.
Çelebi Mehmed'in ölümü ve Mustafa Çelebiler hâdiselerinden istifade etmek isteyen İsfendiyar Bey, oğlu Kasım Bey'e taarruz ile onu kaçırdıktan sonra Osmanlılara ait Safranbolu'yu muhasara ettiyse de muharebede mağlup olarak yaralı olduğu halde Sinop'a kaçtı; Osmanlı kuvvetleri Kastamonu ile Bakır madeniyle meşhur Küre'yi işgal ettiler (1423). Bunun üzerine İsfendiyar, torununu (İbrahim Beyin kızını) II. Murad'a vermek ve Bakır küresi hâsılarının bir kısmını Osmanlılara terk ile lüzumu halinde asker göndermek Kasım Bey'in yerlerini iade etmek suretiyle sulh teklif etti ve bu suretle müsaleha yapıldı (1424).
İsfendiyar Bey 22 Ramazan 843/26 Şubat 1443'de yaşı yetmişi geçkin olarak vefat etti; Sinop'taki türbelerinde medfundur; kabir taşı, taş işlemeciliğinin nefislerindendir.
İsfendiyar Bey'in sikkelerinden bir tanesi merhum Ahmed Tevhid bey tarafından katalogda tarif edildiği gibi beşi gümüş, beşi bakır olmak üzere altı sikkesi de rahmetli Abdülahad Nuri Bey tarafından Kastamonu'da çıkardığımız Doğu mecmuasında neşredilmiş ve Talât Mümtaz Yaman da Kastamonu tarihi isimli eserinde bunları toplu olarak göstermiştir. İsfendiyar Bey'in ismine muzaf mahallesinde cami ve zaviyesi ve Devrekani'nin Kasaplar köyünde camii olup 833 H./1429 M. de Sinop'taki Sultan Alâüddin camii mihrap ve minberini de tamir ettirmiştir.
İsfendiyar'ın yerine oğlu İbrahim Bey geçmiştir. İbrahim Bey, kızı Hatice Hatunu vermek suretiyle II. Murad'ın kayın pederi olduğu gibi daha sonra Çelebi Mehmed'in kızı Selçuk hatun'ı da almak suretiyle eniştesi de olmuştur. Üç sene kadar Candar Oğulları beyliği'nde bulunmuş olan İbrahim bey'in zamanına aid malûmatımız yoktur. 847 Muharrem/1443 Mayısta vefat ederek Sinop'taki ecdadı türbesine defnedilmiştir. Şimdiye kadar bir gümüş sikkesi elde edilmiştir. Kastamonu'da Aktekke imareti bu İbrahim Bey'in tesisidir.
İbrahim Bey'in yerine büyük oğlu Kemalüddin İsmail Bey geçti. Bunun ilk oğlu Hasan Bey olduğundan (Ebu'l-Hasan) künyesini aldı. İsmail Bey'e kardeşi Kızıl Ahmed Bey muhalefet ederek Osmanlıların yanına gitmiş ve kendisine Bolu sancak beyliği verilmiştir. Biraderinin elinden beyliği almak için Osmanlı ricalini tahrik etmiş olup Vezir-i âzam Mahmud Paşa kendisine müzahirdi.
Fatih Sultan Mehmed'in Trabzon seferine hareketi esnasında Ankara'ya gelindiği sırada muahede mucibince İsmail Bey, oğlu Hasan Bey kumandasında olarak yardımcı asker göndermiş, fakat Hasan Bey tevkif olunarak ortadaki muahede ve dostluğa aykırı olarak birden bire Mahmud Paşa kumandasında Kastamonu üzerine asker sevk edildiğinden bu halden şaşıran îsmail Bey Siraop'a kaçarak müdafaa tertibatı almış ve Candaroğulları Beyliği Kızıl Ahmed Bey'e verilmişti. Bu durum üzerine müdafaadan bir netice alınmıyacağım anlayan İsmail Bey, kaleden çıkarak Mahmud Paşa ile görüşüp hayatına ve çocuklarına dokunulmıyacağına dair teminat alarak kaleyi teslim eylemiştir (865 H./1461 M.). İsmail Bey'in müteaddit sikkeleri görülmektedir.
Fatih Sultan Mehmed, Sinop önünde orduya iltihak ederek İsmail Bey'le görüştü ve ona akran muamelesi yaptı; otağının kapısında karşıladı; İsmail Bey el öpmek istediyse de Sultan Mehmed kardeşim hitabiyle boynuna sarılarak öptü. Bu tarihte Fatih otuz ve İsmail Bey kırk üç yaşında bulunuyorlardı.
Osmanlı padişahı, İsmail Bey'e ibtida Yenişehir, İnegöl ve Yarhisar taraflarını ve oğlu Hasan bey'e de Bolu sancağını vermişti; fakat İsmail Bey kendisine Rumeli'de bir yer verilmesini rica ettiğinden Filibe'ye nakledildi ve hükümdarlığında olduğu gibi Filibe'de de hayırlı vakıflar yaptı ve 884 H./1479 M. tarihinde orada vefat etti.
İsmail bey'in hükümdarlığı zamanı, ilim adamlarını himayesi ve onlara yüksek mevki ve tahsisat bağlaması dolayısiyle Anadolu beyliklerinin kültür cihetinden en yüksek bir devridir. Kendisi de âlimdi; fıkıhtan Hulviyyât-ı Şâhî ismiyle furu'dan ibadat kısmını havi yetmiş sekiz bab üzerine türkçe büyük bir eseri vardır. Ahfadı zamanımıza kadar gelmiştir (2).
Senelerce çalışarak göz diktiği biraderinin yerine Osmanlı himayesinde olarak İsfendiyar beyi olan Kızıl Ahmed Bey, pâdişahla beraber Trabzon seferinde bulunmuş ve avdette kendisine Mora sancak beyliği verilmek suretiyle İsfendiyaroğulları Beyliği elinden alınmıştır. Bu suretle Kızıl Ahmed'in beyliği ismen bir, iki ay sürmüştür (1461).
Kızıl Ahmed, Bolu'da bulunan ailesini alıp Mora'ya gitmek üzere ordudan ayrılarak tedarikini gördükten sonra evvelâ Karaman oğlu'nun yanına ve daha sonra da Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan pâdişâhın yanına kaçmış ve Fatih'in ölümünden sonra II. Bayezid zamanında Osmanlı memleketine dönmüştür.
Candar Beyliği'nin Osmanlı himayesinde olan Çankırı şubesi beyi Kasım, Çelebi Mehmed'in kızını almıştır. 869 H./1464M. de vefat eden Kasım Bey Çankırı'da medfundur. Orada imaret ve zaviyesi vardır. 3 Zilhicce- 868/7 Ağustos 1464 tarihli vakfiyesine Emirze Bey (Emirzâde Bey) denilen oğlu iskender'i mütevelli koymuştur. Diğer oğlu Kaya Bey, II. Murad'ın kızını almış" ve İstanbul muhasarasında bulunmuştur.
Candar Oğulları Adına Yazılan Eserler
Süleyman Paşa adına yazılan întihâb-ı Süleymani'den bahsetmiştik. Isfendiyar Bey'in emriyle oğlu İbrahim Bey'in okuması için Cevahir-ül-Esdaf adında Türkçe bir Kur'an tefsiri yazılmıştır ki lisan bakımından da ehemmiyeti vardır. Celâlüddin Bayezid (Kötürüm Bayezid) adına tercüme edilen üç bin küsur beyitli Maktel-i Hüseyin mesnevisi, İsfendiyar'ın oğlu Hızır Çelebi adına Mirac-nâme-, Kasım Bey adına Hülasat-üt-Tıb ve İsmail Bey'in emriyle kaleme alınan kıraat-i seb'aya dair Risale-i Münciye ve yine İsmail Bey adına tasavvuftan Miyar-ül-ahyar vel-Eşrar ismiyle Yunus bin Halil tarafından telif olunan eser ve yine İsmail Bey namına olarak Sinoplu Halil oğlu Mümin'in kaleme aldığı göz hastalıklarına dair Miftah-ün-nur ve Hazain-iis-sürur isimli eser şimdiye kadar Candar oğulları'na dair görülebilen telif ve tercümelerdendir. Candar Oğulları Beyliği zamanında taş oymacılığı ve işçiliğinden başka ağaç oymacılığına dair fevkalâde eserler de görülmektedir. Candaroğulları Beyliği Türkçenin kültür lisanı olmasına ehemmiyet vermişlerdir.
1 Sultan Hatun binti Süleyman Paşa, 797 H./1395 M. vefat ederek Sinop'ta Aynalı türbe diye meşhur olan türbeye defnedilmiştir. Ayancık kazasına bağlı Sorkon köyü bu türbenin vakıflarındandı.
2 İsmail Bey'in Kastamonu, Sinop ve diğer bazı yerlerde bir hayli müesseseleri vardır. Bunlardan en mühimmi Kastamonu'daki küçük imaret denilen cami, medrese, kütüphane ve imarettir. Bu eserini 858 H./1454 M. de yaptırmış ve 861 Rebîuelevvel ihtidasında (1456 Aralık) vakfiyesini tertip ettirmiştir, tsmail Bey'in yine Kastamonu'da bir kervansaray, Sinop'ta Demirli mescit karşısında çeşme ve gine Sinop'ta diğer bir tesis, Araç'ta han ve çeşmesi ve yine Arac'ın Boyalı ve Küre-i Hadid köylerinde camileri. Bakır fcüre'sinde hamamı, Taşköprü'nün Gökçe nahiyesi merkezinde kervansarayı, Göl nahiyesinin Kemal feöyii'nde camii ve Kavaklı köyünde cami ve çeşmesi, Devrekani merkezinde hamamı ve Çayırcık köyünde bir mescidi ve Arac'ın Oyacalı köyünde bir ham vardır.
İsmail Bey Kastamonu'da mühim bir ilim merkezi kurmuştur. Medresesini yüksek âlimlerden Niksarlı Muhyiddin için yaptırmıştır. Riyaziyat âlimi Fethullah-ı Şirvanî ve yüksek mütefekkir Seyyid Ali Acemî, Tabib Sinop'lu Halil bin Mümin bin Halil, Ömer bin Ahmed, Tabib ve edip Ke-malüddin gibi yüksek ilim adamlariyle Sinoplu Mehmed, Kastamonulu Türabı, Senayı, Hâki ve Acem Hâmidî gibi edip ve şairler de İsmail Bey sarayına mensup idiler. Hâmidî, İsmail Bey'in medrese, cami ve imareti hakkında sanatkârane manzumeler kaleme aldığı gibi İsmail Bey hakkında da güzel kasideleri vardır. Hâmidî Filibe'de bulunduğu sırada da İsmail Bey'-le görüşmüştür.
BrookLyn - avatarı
BrookLyn
Kayıtlı Üye
14 Eylül 2008       Mesaj #4
BrookLyn - avatarı
Kayıtlı Üye
Candar Oğulları

Anadolu Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Mesud, tahta çıkmasına yardımcı olan Şemseddin Yaman Candara Kastamonu çevresindeki topraklan vermişti.

1292'de bu bölgede kurulan Candar oğulları Moğolların Anadolu'dan çekilmesinden sonra bağımsız bir beylik haline geldi.


Yaman Candardan sonra bey olan Süleyman Paşa zamanında Sinop, Çankırı ve Safranbolu alındı. Ama daha sonra çıkan taht kavgaları nedeniyle beyliğin toprakları ikiye bölündü.

Önce Osmanlıların egemenliğini tanıyan, sonra Kadı Burhaneddin ile birleşerek Osmanlılara başkaldıran Kastamonu kolunu 1392'de Yıldırım Bayezid ortadan kaldırdı.

Sinop kolunun başında bulunan Candar oğlu İsfendiyar Bey ise Yıldırım Bayezid'in egemenliğini tanıdığı için beyliğin başında kaldı. Ankara Savaşı'ndan sonra beyliğin eski topraklarını da ele geçirdi.

Çelebi Sultan Mehmet’in yeniden Anadolu birliğini kurması üzerine Candar oğulları Osmanlı egemenliğini tanıyarak bu devletle dostça geçindi.

50 yılı aşkın bir süre tahtta kalan İsfendiyar Bey'in adıyla, İsfendiyar-oğulları olarak da anılan bu beylik 1460'ta Fatih Sultan Mehmet tarafından Osmanlı topraklarına katıldı.


Candar oğullan'nın sınırlan içindeki Kastamonu, Sinop, Küre, Çankırı gibi kentler değerli yapılarla donandı. Sinop ve Samsun limanları önemli birer ticaret merkezi durumuna geldi. Aynca Sinop'ta büyük bir tersane kuruldu.



Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica

MeLiSSiA - avatarı
MeLiSSiA
Ziyaretçi
12 Mart 2010       Mesaj #5
MeLiSSiA - avatarı
Ziyaretçi
Candaroğulları İle Mücadeleler

Karamanogulları'ndan sonra Anadolu Beylikleri'nin en kuvvetlilerinden plan Candaroğulları, Karamanlılar gibi Osmanlılar'ın en zor ve sıkıntılı anlarından faydalanmaya çalışan beyliklerden biri idi. Nitekim Candaroğlu İsfendiyar Bey, Sultan İkinci Murad'ın amcası Mustafa ve küçük kardeşi Mustafa Çelebi'lerce meşgul olduğu ani fırsat bilerek ondan yararlanmaya çalışarak Tosya, Çankırı ve Kalecik'i geri almıştı. Halbuki buralar, daha önce Çelebi Sultan Mehmed zamanındaki gayretler sonucunda elde edilmiş olup Osmanlı himayesinde kalmak sertiyle İsfendiyar'ın oğlu Kasım Bey'e verilmişti. İsfendiyar Bey'in geri aldığı bu yerler, Osmanlıların taraftan olan oğlu Kasım'a ait yerlerdi. İsfendiyar Bey, bu topraklan almakla da yetinmeyip Taraklı Borlu denilen Safranbolu'yu alıp Bolu'ya doğru uzanmıştı. Bu arada Kasım Bey de İznik hareketi esnasında kaçıp Sultan Murad'ın yanına gelmişti. Sultan Murad, Küçük Şehzade Mustafa Çelebi olayını halledince İsfendiyar'a karsı kuvvet gönderdi. Kasım Bey de Osmanlı kuvvetleri ile birlikte bulunuyordu. Osmanlı ordusu Bolu'ya geldiği zaman İsfendiyar Bey'in ordusundaki Kasım Bey taraftarları, efendilerinin bulunduğu Osmanlı ordusunun saflarına katılırlar. Böylece İsfendiyar Bey, büsbütün sarsılır. Bununla beraber savası kabul etmekten başka çaresi de kalmamıştı. Bu sebeple Bolu ile Gerede arasında yapılan savaşta maglub olup bozguna uğrar. Muharebenin karışıklığı arasında kendi Kapıcıbaşısı Yahşi Bey tarafından basına vurulan bir "bozdoğan"la kulağı sağır olur. Zorlukla Sinop kalesine sığınan İsfendiyar Bey artik sağırdı.

Candaroğlu'nu takib eden Osmanlı kuvvetleri, Kastamonu ile Bakir Küresini zapt ederler. İsfendiyar Bey, küçük oğlu Murad Bey başkanlığında bir heyet vasıtasıyla barış istemek zorunda kalır. O, bu barısı sağlamak üzere Osmanlı devlet adamlarına da ayrı mektuplar yazarak tavassutlarını ister. Bu arada torununun (İbrahim Bey'in kızı) padişah tarafından nikahlanmasını da teklif eder. Sultan Murad'ın adamları, barışılması için hükümdarlarına ricada bulunurlar. Bunun üzerine Sultan Murad, sulh yapmayı kabul etti.
Bu antlaşma gereğince Kasım Bey'e yerleri tekrar geri verilecek, Osmanlıların aldıkları Kastamonu ile Bakir Küresi İsfendiyar Bey'e iade edilecekti. Fakat İsfendiyar Bey, Bakir Küresi hâsılatından büyük bir kısmini Osmanlı Devleti 'ne verecek ve gerektiği zaman da Osmanlı ordusuna asker gönderecekti (827 H./1423 M.).
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
19 Mart 2010       Mesaj #6
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Candarogullari'nin, Osmanli hâkimiyetini kabul etmek zorunda kalmasi, Anadolu birliginin kurulmasi bakimindan atilmis önemli bir adimdir. Kastamonu, Sinop ve çevrelerinde bir beylik kurmus olan Candarogullari, aslen Türkmen bir ailedendir. Beyligin kurucusu Semseddin Yaman Candar'dir.
Osmanli Devleti'nin, Balkanlar'da giristigi sistemli ve planli fetihlerden sonra Anadolu'da Germiyanogullari ile Hamidogullari'na ait bazi yerlere sahip olmasi, Candarogullari tarafindan endise ile karsilaniyordu. Candaroglu Beyi Kötürüm Bâyezid (Celaleddin Bâyezid Bey), babasi Adil Bey'in vefati üzerine hükümdar olmustu. Çok sert ve hasin bir kimse oldugu anlasilan Celaleddin Bey zamani, iç ve dis gaileler sebebiyle huzursuzluk ve mücadeleler içinde geçmisti. Celaleddin Bey, memleketinin idaresini en çok sevdigi oglu Iskender Bey'e vermeye mütemayildi. Bu durumu fark eden büyük oglu Süleyman Sah, babasinin bu arzusuna içerleyerek kardesini öldürüp ortadan kaldirmak için firsat kollamaya basladi. Bu firsati yakaladigi anda da kardesi Iskender'i Öldürmüstü. Osmanli tarihlerinde Kötürüm Bâyezid diye anilan Celaleddin Bâyezid'in sert ve hasin tavrini ortaya koymasi bakimindan, ehemmiyet arz eden bir hadiseyi burada zikr etmek gerekir. O, oglu Iskender'i öldüren büyük oglu Süleyman'in, biri kiz digeri erkek iki çocugunu, yani kendi torunlarini öldürmekten çekinmemistir.
Gerçi Kötürüm Bâyezid, baslangiçta Sultan I. Murad'a itaatini arz etmekle beraber, gittikçe büyüyen Osmanli tehlikesi karsisinda yakin komsulari ile de iyi münasebetler kurmaya çalismakta idi. Daha önce de temas edildigi gibi Kötürüm Bâyezid, tahtini küçük oglu Iskender'e birakmak niyetinde idi. Fakat büyük oglu Süleyman, kardesi Iskender'i öldürerek babasina isyan etmisti. Bu isyan esnasinda Süleyman, Osmanlilara siginip onlardan yardim istemisti. Sultan I. Murad tarafindan bu yardim istegi kabul edilmis olacak ki, Osmanli kuvvetleri Kötürüm Bâyezid üzerine harekete geçmisti. Süleyman, Osmanli kuvvetleri ile Kastamonu'ya gelmis babasiyla harb ederek onu Sinop'a siginmak zorunda birakmisti. Hicrî 785 (M. 1383) yilinda cereyan eden bu hadise üzerine Candarogullari Beyligi, merkezleri Sinop ve Kastamonu olmak üzere ikiye ayrilmisti. Bununla beraber Süleyman'in hükümdarligi uzun sürmemisti. Durumu, Anadolu birligini saglamak bakimindan kendi hesabina uygun gören Sultan Murad, Süleyman Pasa'yi tevkif ederek Candar Beyli'ginin Kastamonu subesini ülkesine ilhak eder. Fakat Sultan Murad'in bu hareketi, Süleyman Bey'e bagli olan Kastamonu halki tarafindan iyi karsilanmamistir. Bir firsatini bulup Osmanlilarin hapsinden kaçan Süleyman Pasa, kendine bagli taraftarlarini topladiginda Osmanli kuvvetleri Kastamonu'dan ayrilmaya mecbur olmuslardi. Böylece Süleyman Pasa tekrar hükümdarligina kavusmus oldu. Fakat durumu dikkatle izleyen Süleyman Pasa'nin babasi Kötürüm Bâyezid, Sinop'tan gelerek Süleyman Pasa'yi firara mecbur etmisti. Süleyman Pasa, Sultan Murad'dan tekrar yardim istedi. Sultan Murad, onu tekrar himayesi altina aldi. Sultan Murad,
bununla da yetinmeyerek onu Osmanli hanedanina damat yapti. Süleyman, bu akrabalik ve himaye sayesinde Kastamonu'yu tekrar ele geçirdi. Bundan sonra Osmanlilarla dost geçinen Süleyman, Osmanlilarin gerek Balkanlar'da gerekse Beylikler üzerine yaptiklari seferlerde yardimci kuvvet göndermekten geri kalmadi.
Görüldügü gibi, Osmanli hükümdari I. Murad'in yardimiyla beyligini sürdüren Süleyman Pasa, Osmanlilarla dost geçindi. Bu sebeple Birinci Kosova muharebesinde ve onu takiben Yildirim Bayezid'in hükümdarliginin ilk senelerinde Anadolu beylerinin Osmanlilar aleyhine olan hareketlerinde o, Bâyezid'e yardimda bulundu.
MsXLabs.org & OT
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
17 Haziran 2010       Mesaj #7
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Candaroğulları:
(1292-1461)

  • Kastamonu, Sinop ve çevresinde kurulmuştur.
  • Denizcilikte ileri gitmişlerdir.
  • Fatih Sultan Mehmet 1461'de bu beyliği Osmanlılara katmıştır.

ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
15 Nisan 2011       Mesaj #8
ener - avatarı
Ziyaretçi
Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi&MsXLabs

Candaroğlulları Beyliği

1292-1461 yılları arasında Anadolu'da Kastamonu, Sinop, Samsun, Çankırı ve Çorum dolaylarında hüküm süren beylik. Beyliğin kurucusu, Anadolu Selçuklu emirlerinden Şemsettin Yaman Candar'dır. Şemsettin Yaman, Eflani dolaylarında İlhanlılara bağlı olarak beyliğini sürdürdü. Oğlu I. Süleyman Paşa Kastamonu, Sinop ve Samsun dolaylarını ele geçirdi ve İlhanlıların yıkılışına kadar onlara bağlı kaldı. İlhanlıların yıkılışından sonra da bağımsız olarak beyliğini sürdürdü. Ancak Süleyman Paşa'nın ölümünden sonra beylik, Sinop ve Kastamonu şubelerine ayrıldı. Bu ayrılıktan bir süre sonra, önce Kastamonu şubesi Osmanlıların eline geçti. Fatih, Trabzon Seferi sırasında beyliğin Sinop şubesine de son verdi. Candaroğulları, edebiyatçıları ve bilginleri korumuş, yönetimlerindeki yerleri imar etmişlerdir. Candaroğullarının korudukları yazarlar arasında, Maktel-i Hüseyin'in yazarı Ebu Mihnef, İntihab-ı Süleymanî adlı tasavvuf kitabının yazarı Allame Mahmud Şirazî sayılabilir. Kastamonu, Sinop, Eflani, Safranbolu gibi yerlerde çok sayıda cami, medrese, imaret ve külliye yaptıran Candaroğullarından kalan en önemli yapılardan biri Kastamonu'daki İsmailbey Külliyesi'dir.

Benzer Konular

24 Ağustos 2011 / Misafir Türk ve İslam Dünyası
30 Haziran 2011 / Misafir Türk ve İslam Dünyası
14 Eylül 2008 / Misafir Taslak Konular
12 Nisan 2009 / 123 Soru-Cevap
1 Temmuz 2012 / Misafir Türk ve İslam Dünyası