CANDAR OĞULLARI (İSFENDİYAROĞULLARI) BEYLİĞİ
XIV. yüzyıl başlarında Paflagonya'da yani Kastamonu ve Sinop'da kurulmuş olan beyliğe adı verilen Şemseddin Yaman Candar, Anadolu Selçukîleri ümerasındandır. Osmanlı tarihlerinde bu beyliğe
İsfendiyar oğulları (İsfendiyaroğulları) Beyliği denilirdi.
Anadolu Selçukî hükümdarı olup Moğollara karşı cephe aldığından dolayı Rum împaratorluğu'na kaçarak sonradan Altmordu Ham tarafından kurtarılan ve Saray şehrinde vefat eden II. İzzeddin Keykâvüs'un oğullarından Rükneddin Siya-vüş veya Rükneddin Kılıçarslan bir gemi ile Kırım sahillerinden Sinop'a ve oradan Kastamonu ve Kayseri'ye gelmiş ise de Sultan Mesud bunu hapsettirmiş ve Karamanoğlu'nun tazyikiyle Konyada oturtulmuştu (1290). Kılıç Arslan bir sene sonra tekrar saltanat mücadelesine atıldı; fakat İlhan Keyhatu'-nun Anadolu'ya gelmesiyle Kastamonu'ya çekildi. Bu tarihlerde Sinop'da ikta suretiyle Muînüddin Süleyman Pervane'nin oğlu Mehmed Bey ve Kastamonu'da da aynı suretle Hüsameddin Çoban'ın oğlu Muzafferüddin Yavlak Arslan bulunuyorlardı.
Rükneddin Keyumers, Kastamonu'ya gelince oranın valisi Muzaffer üddin tarafından tevkif olunmuştu. Fakat bir müddet sonra tekrar faaliyete geçen Rükneddin, Yavlak Arslam öldürüp (691 H./1292 M.) o tarafları idaresi altına alması üzerine Sultan Mes'ud, Moğolların yardımiyle bizzat biraderi üzerine gitmiş ve onunla yaptığı muharebede esir düşmüş ise de Şemseddin Yaman Candar kumandasındaki Selçuk kuvvetleri tarafından kurtarılmış ve Rükneddin Siyavüş bulunamamış —ihtimal ki Bizans İmparatorluğuna— kaçmıştır.
Bu hizmetine mükâfat olarak Muzaffer üddin Yavlak'm beyliğinin batı tarafları yani Eflani mıntakası Şemseddin Yaman Candar'a ve Kastamonu'da Yavlak Arslan'ın oğlu Mahmud Bey'e verilmiştir. Şemseddin Candar'ın ondörduncü asır başlarında vefat etmiştir. Babasının yerine Eflani bey'i olan Süleyman Paşa, Kastamonu'nun zabtı için fırsat kollayarak 708 H./1308 M. senesi içinde birden bire Kastamonu'yu basarak Mahmud Bey'i sarayında yakalayıp öldürmek suretiyle Kastamonu'ya, sahip olmuştur.
Süleyman Paşa Ilhanîlerin yüksek hâkimiyetini tanımak suretiyle vefatına kadar Kastamonu beyliğinde kalmış İlhan Ebu Said Bahadırhan adına 725 H./1325 M. de Kastamonu'da para kestirmiş ve Sinop'ta beylik eden Pervane oğullarından Gazi Çelebi'yi hâkimiyeti altına almış ve onun 1322'de vefatını müteakip Sinop'u kendi beyliğine ekleyerek büyük oğlu Giyasüddin ibrahim'e vermiştir.
13l4'de Anadolu beylerinin llhanîlere karşı bağlılıklarını temin ve asilerini tedip etmek üzere Anadolu'ya gelen Em îr Çoban'a itaat ile bizzat gelerek hediyeler takdim eden Anadolu beyleri arasında Süleyman Paşa da bulunmuştur.
Süleyman Paşa, .Kastamonu'nun batısındaki Taraklı Borlu denilen Safranbolu'yu. —belki Batı Paflagonya beyi Umurhan'm oğullarından— alarak idaresini ortanca oğlu Ali Bey'e vermiştir. Seyyah İbn-i Bat tuta 1333'de Anadolu'yu gezdiği sırada Kastamonu'ya uğrayarak yetmiş yaşında kadar olan Süleyman Paşa ile de görüşmüştür. Ibn-i Batuta Süleyman Paşa'nın oğullarından. İbrahim'in Sinop'ta ve Ali Bey'in Safranbolu'da ve küçük oğlu ve veliahdı olan Çoban Bey'in de kendi yanında bulunduklarını yazmaktadır.
Süleyman Paşa, Ebu Said Bahadır Han'ın ölümüyle vukua gelen taht kavgaları esnasında istiklâlini îlân ile namına para kestirmiştir. Oğlu Sinop beyi İbrahim, 1339 veya az daha sonra babasına isyan edip Kastamonu'yu zabt eylemiştir. Süleyman paşa'nın ne suretle vefat ettiği malûm değildir.
Mesalik-ül-Ebsar'da Süleyman Paşa'nın kırk şehir ve kaleye hattâ daha ziyadesine sahip olduğu yirmi beş veya otuz bin atlı asker ve belki daha fazla kuvvet çıkardığı yazılıyor.
Süleyman Paşa adına Allâme Kutbeddin Mahmud bin Mes'ud-i Şirazî'nin 709 H. / 1309 M. tarihli telif etmiş olduğu Intihâb-ı Süleymanî isminde İhyâ-ul-Ulûm'un farsca muhtasar tercümesi vardır. Bu eserin mukaddimesinde lâkabının Şücaüddin olduğu görülüyor.
Süleyman Paşa'dan sonra hükümdar olan Giyasüddin İbrahim hakkında bir şey bilmiyoruz. Sinop'ta iç kalede 742 H./ 1341 M. tarihli bir camii vardır. Kendisinden sonra yerine geçen Süleyman Paşa'nın kardeşi Yakup Bey'in oğlu Âdil bey'in hükümdarlığını meskukât mütehassısları 746 H./1345'de Sinop ve Kastamonu'da basılmış isimsiz sikkelerine göre bu tarihten itibar etmişlerdir.
Âdil Bey'in de zamanı olayları bilinmiyor. Tarihsiz olarak Kastamonu'da basılmış olan bir sikkesinde Emîr-ül-Âdil olarak ismi vardır. Oğlu Celâlüddin Bayezid adına 763 H./1362 M. de yazılmış Maktel-i Hüseyin adlı esere göre vefatı bu tarihten evveldir. Bir harpte maktul düştüğü anane olarak söyleniyor; kabri Kastamonu'nun Kozyaka nahiyesine bağlı Türbe-i Âdil Bey köyündedir. Yerine Osmanlı tarihlerinde Kötürüm Bayezid demlen oğlu Celâlüddin Bayezid hükümdar olmuştur. Vekayiin tetkikinden bunun sert ve haşin bir zat olduğu anlaşılmaktadır. Sivas hükümdarı Kadı Burhaneddin Ahmed ve Osmanlı hükümdarı I. M ur a d ile mücadeleleri vardır.
Bayezid Bey, kendisinden sonra oğlu İskender'i hükümdar yapmak istiyordu. Diğer oğlu Süleyman Paşa bundan dolayı kardeşi İskender'i öldürdükten sonra Osmanlı hükümdarı Mu-rad Hüdavendigâr'm yanına kaçmış ve Osmanlı hükümdarını babası üzerine tahrik eylemiştir.
Candaroğulları Beyliği'nin İkiye Ayrılması
II. Süleyman Paşa, Osmanlı kuvvetleriyle Kastamonu'ya, gelerek babasını Sinop'a. kaçırmış ve bu suretle Candar Oğulları Beyliği ikiye bölünüp Süleyman Paşa Kastamonu beyi olmuştur. Bayezid Bey, oğlunun, Osmanlılarla arasının açıldığını haber alması üzerine Kastamonu'ya hücum ile Süleyman'ı kaçırmış ise de Osmanlıların yardımlariyle burasını tekrar elde etmiştir (786 H./1384 M.). İkinci Süleyman Paşa, Osmanlı hanedanından Sultan Murad'ın biraderi Süleyman Paşa'nın kızıyla evlenmiş ise de ismi malûm değildir.
Bu son seferinde hastalanmış olan Celâlüddin Bayezid Bey 787H./1385 M. de vefat ederek Sinop'taki türbesine defnedildi. Meskukât kataloglarında sikkeleri görülüyor. Sinop'taki Ulu Cami denilen Sultan Alâüddin comii'ni tamir ettirmiştir. A rac kasabasında da bir camii vardır. Vefatında yerine Sinop şubesi hükümdarı olarak oğullarından İsfendiyar Bey geçmiştir. Bunun hükümdarlığı uzun sürmüş olduğu için Candar Oğulları Beyliği Osmanlı tarihlerinde İsfendiyar Oğulları (İsfendiyaroğulları / İsfandiyaroğulları) Beyliği diye zikredilmiştir.
Murad Hüdavendigâr'ın himayesinde olarak Kastamonu beyi olan Süleyman Paşa, birinci Kosova muharebesinde asker yolladığı gibi, Yıldırım Bayezid'in Batı Anadolu beyleri üzerine yaptığı seferde de kuvvet vermişti; fakat beyliklerin ortadan kalkmasının sırası kendisine de geleceğini hisseden Süleyman Paşa Osmanlılardan yüz çevirerek Sivas hükümdarı Kadı Burhanettin ile ittifak etmiş ve bu suretle iki defa Bayezid'in elinden kurtulmuş ise de nihayet süratle Kastamonu'ya gelen Yıldırım Bayezid, Kadı Burhaneddin ile birleşmesine meydan bırakmadan yaptığı muharebede Süleyman Paşa mağlup ve maktul olduğundan Candar Oğlu Beyliği'nin Kastamonu şubesi Osmanlılar tarafından işgal olunmuştur (793 H./1391 M.). Sinop tarafına taarruz etmeyen Bayezid, Isfendiyar Bey ile anlaşarak Kıvrım Yolu'nu hudud kesmiştir.
Sinop Hükümdarı İzzettin İsfendiyar Bey; validesi tarafından Osmanlılara mensuptur. Kötürüm Bayezid Osmanlı hükümdarı Orhan Gazi'nin oğlu Süleyman Paşa'nın kızını almış ve ondan İsfandiyar Bey dünyaya gelmiştir (1). Siyasî hâdiseler dolayısiyle Osmanlılar'la münasebeti bulunan İsfandiyar Bey, Yıldırım Bayezid'den kaçıp yanına gelen Anadolu Beyleri'ni Timur 'un yanına göndermiş ve kendisi de Ankara Savaşı'ndan sonra Timur'un İzmir taraflarına gittiği sırada Menteşeoğlu Mehmed Bey'le beraber Timur'a tazimlerini arzetmiş ve Kastamonuda dahil olmak üzere bütün Candaroğulları beyliği bu suretle İsfendiyar Bey'e verilmiştir.
Osmanlı şehzadeleri arasındaki saltanat mücadelelerinde İsfendiyar bey, İsa ve Musa Çelebilere mümkin olduğu kadar müzahir olmuş ve Çelebi Mehmed'den kocunmuştur. Çelebi Mehmed 1314'de bütün Osmanlı memleketleri idaresini ele aldıktan sonra Karamanoğlu ve daha sonra Eflak üzerine yaptığı seferlerde İsfendiyar Bey'den kuvvet istemiş ve o da oğlu Kasım Bey kumandasında asker göndermişti. (814 H./1416 M.)
Candar Oğulları Beyliği'nin İkinci Defa Parçalanması
Kasım Bey, Eflak seferinden dönünce babası beyliğin en mahsuldar olan Çankırı, Kalecik, Tosya ve Kastamonu taraflarını çok sevdiği oğlu Hızır Bey'e vermek istediğinden dolayı gücenerek alakasını kesip memleketine gitmedi ve bu yerlerin Osmanlı himayesinde bulunmak şartiyle kendisine terkine müzaheret edilmesini istemişti. Kasım Bey'in bu arzusu Çelebi Mehmed'ce kabul olunarak bu yerleri, hatta Bakır küresi'nin Kasım Bey'e verilmesi hakkında İsfendiyar Bey'e nâme yazıldı ise de reddedildi. Bunun üzerine Candaroğulları Beyliği üzerine sefer açıldı, İsfendiyar Bey mağlub olup Sinob'a kaçtı. Nihayet Kastamonu Bakır küresi hariç diğer yerleri vermeğe mecbur oldu ve Çelebi Sultan Mehmed adına hutbe okutmağı kabul etti ve Ilgaz dağ'ından hudud kesildi (1417) ve bu yerler Kasım Bey'e verildi.
Ankara muharebesinden evvel Samsun, Bafra ve civarı Osmanlılar tarafından alınmış fakat muharebeden sonra buraları yine eski beyleri tarafından elde edilmişti. 1419'da Çelebi Sultan Mehmed, Samsun, ve Bafra'yı elde etti. Sultan Mehmed o havali beyi olan Isfendiyar'ın oğlu Hızır Bey'in de kardeşi Kasım gibi Osmanlı devleti hizmetine girmesini teklif ettiyse de Hızır, itizar ederek babasının yanına döndü.
Çelebi Mehmed'in ölümü ve Mustafa Çelebiler hâdiselerinden istifade etmek isteyen İsfendiyar Bey, oğlu Kasım Bey'e taarruz ile onu kaçırdıktan sonra Osmanlılara ait Safranbolu'yu muhasara ettiyse de muharebede mağlup olarak yaralı olduğu halde Sinop'a kaçtı; Osmanlı kuvvetleri Kastamonu ile Bakır madeniyle meşhur Küre'yi işgal ettiler (1423). Bunun üzerine İsfendiyar, torununu (İbrahim Beyin kızını) II. Murad'a vermek ve Bakır küresi hâsılarının bir kısmını Osmanlılara terk ile lüzumu halinde asker göndermek Kasım Bey'in yerlerini iade etmek suretiyle sulh teklif etti ve bu suretle müsaleha yapıldı (1424).
İsfendiyar Bey 22 Ramazan 843/26 Şubat 1443'de yaşı yetmişi geçkin olarak vefat etti; Sinop'taki türbelerinde medfundur; kabir taşı, taş işlemeciliğinin nefislerindendir.
İsfendiyar Bey'in sikkelerinden bir tanesi merhum Ahmed Tevhid bey tarafından katalogda tarif edildiği gibi beşi gümüş, beşi bakır olmak üzere altı sikkesi de rahmetli Abdülahad Nuri Bey tarafından Kastamonu'da çıkardığımız Doğu mecmuasında neşredilmiş ve Talât Mümtaz Yaman da Kastamonu tarihi isimli eserinde bunları toplu olarak göstermiştir. İsfendiyar Bey'in ismine muzaf mahallesinde cami ve zaviyesi ve Devrekani'nin Kasaplar köyünde camii olup 833 H./1429 M. de Sinop'taki Sultan Alâüddin camii mihrap ve minberini de tamir ettirmiştir.
İsfendiyar'ın yerine oğlu İbrahim Bey geçmiştir. İbrahim Bey, kızı Hatice Hatunu vermek suretiyle II. Murad'ın kayın pederi olduğu gibi daha sonra Çelebi Mehmed'in kızı Selçuk hatun'ı da almak suretiyle eniştesi de olmuştur. Üç sene kadar Candar Oğulları beyliği'nde bulunmuş olan İbrahim bey'in zamanına aid malûmatımız yoktur. 847 Muharrem/1443 Mayısta vefat ederek Sinop'taki ecdadı türbesine defnedilmiştir. Şimdiye kadar bir gümüş sikkesi elde edilmiştir. Kastamonu'da Aktekke imareti bu İbrahim Bey'in tesisidir.
İbrahim Bey'in yerine büyük oğlu Kemalüddin İsmail Bey geçti. Bunun ilk oğlu Hasan Bey olduğundan (Ebu'l-Hasan) künyesini aldı. İsmail Bey'e kardeşi Kızıl Ahmed Bey muhalefet ederek Osmanlıların yanına gitmiş ve kendisine Bolu sancak beyliği verilmiştir. Biraderinin elinden beyliği almak için Osmanlı ricalini tahrik etmiş olup Vezir-i âzam Mahmud Paşa kendisine müzahirdi.
Fatih Sultan Mehmed'in Trabzon seferine hareketi esnasında Ankara'ya gelindiği sırada muahede mucibince İsmail Bey, oğlu Hasan Bey kumandasında olarak yardımcı asker göndermiş, fakat Hasan Bey tevkif olunarak ortadaki muahede ve dostluğa aykırı olarak birden bire Mahmud Paşa kumandasında Kastamonu üzerine asker sevk edildiğinden bu halden şaşıran îsmail Bey Siraop'a kaçarak müdafaa tertibatı almış ve Candaroğulları Beyliği Kızıl Ahmed Bey'e verilmişti. Bu durum üzerine müdafaadan bir netice alınmıyacağım anlayan İsmail Bey, kaleden çıkarak Mahmud Paşa ile görüşüp hayatına ve çocuklarına dokunulmıyacağına dair teminat alarak kaleyi teslim eylemiştir (865 H./1461 M.). İsmail Bey'in müteaddit sikkeleri görülmektedir.
Fatih Sultan Mehmed, Sinop önünde orduya iltihak ederek İsmail Bey'le görüştü ve ona akran muamelesi yaptı; otağının kapısında karşıladı; İsmail Bey el öpmek istediyse de Sultan Mehmed kardeşim hitabiyle boynuna sarılarak öptü. Bu tarihte Fatih otuz ve İsmail Bey kırk üç yaşında bulunuyorlardı.
Osmanlı padişahı, İsmail Bey'e ibtida Yenişehir, İnegöl ve Yarhisar taraflarını ve oğlu Hasan bey'e de Bolu sancağını vermişti; fakat İsmail Bey kendisine Rumeli'de bir yer verilmesini rica ettiğinden Filibe'ye nakledildi ve hükümdarlığında olduğu gibi Filibe'de de hayırlı vakıflar yaptı ve 884 H./1479 M. tarihinde orada vefat etti.
İsmail bey'in hükümdarlığı zamanı, ilim adamlarını himayesi ve onlara yüksek mevki ve tahsisat bağlaması dolayısiyle Anadolu beyliklerinin kültür cihetinden en yüksek bir devridir. Kendisi de âlimdi; fıkıhtan Hulviyyât-ı Şâhî ismiyle furu'dan ibadat kısmını havi yetmiş sekiz bab üzerine türkçe büyük bir eseri vardır. Ahfadı zamanımıza kadar gelmiştir (2).
Senelerce çalışarak göz diktiği biraderinin yerine Osmanlı himayesinde olarak İsfendiyar beyi olan Kızıl Ahmed Bey, pâdişahla beraber Trabzon seferinde bulunmuş ve avdette kendisine Mora sancak beyliği verilmek suretiyle İsfendiyaroğulları Beyliği elinden alınmıştır. Bu suretle Kızıl Ahmed'in beyliği ismen bir, iki ay sürmüştür (1461).
Kızıl Ahmed, Bolu'da bulunan ailesini alıp Mora'ya gitmek üzere ordudan ayrılarak tedarikini gördükten sonra evvelâ Karaman oğlu'nun yanına ve daha sonra da Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan pâdişâhın yanına kaçmış ve Fatih'in ölümünden sonra II. Bayezid zamanında Osmanlı memleketine dönmüştür.
Candar Beyliği'nin Osmanlı himayesinde olan Çankırı şubesi beyi Kasım, Çelebi Mehmed'in kızını almıştır. 869 H./1464M. de vefat eden Kasım Bey Çankırı'da medfundur. Orada imaret ve zaviyesi vardır. 3 Zilhicce- 868/7 Ağustos 1464 tarihli vakfiyesine Emirze Bey (Emirzâde Bey) denilen oğlu iskender'i mütevelli koymuştur. Diğer oğlu Kaya Bey, II. Murad'ın kızını almış" ve İstanbul muhasarasında bulunmuştur.
Candar Oğulları Adına Yazılan Eserler
Süleyman Paşa adına yazılan întihâb-ı Süleymani'den bahsetmiştik. Isfendiyar Bey'in emriyle oğlu İbrahim Bey'in okuması için Cevahir-ül-Esdaf adında Türkçe bir Kur'an tefsiri yazılmıştır ki lisan bakımından da ehemmiyeti vardır. Celâlüddin Bayezid (Kötürüm Bayezid) adına tercüme edilen üç bin küsur beyitli Maktel-i Hüseyin mesnevisi, İsfendiyar'ın oğlu Hızır Çelebi adına Mirac-nâme-, Kasım Bey adına Hülasat-üt-Tıb ve İsmail Bey'in emriyle kaleme alınan kıraat-i seb'aya dair Risale-i Münciye ve yine İsmail Bey adına tasavvuftan Miyar-ül-ahyar vel-Eşrar ismiyle Yunus bin Halil tarafından telif olunan eser ve yine İsmail Bey namına olarak Sinoplu Halil oğlu Mümin'in kaleme aldığı göz hastalıklarına dair Miftah-ün-nur ve Hazain-iis-sürur isimli eser şimdiye kadar Candar oğulları'na dair görülebilen telif ve tercümelerdendir. Candar Oğulları Beyliği zamanında taş oymacılığı ve işçiliğinden başka ağaç oymacılığına dair fevkalâde eserler de görülmektedir. Candaroğulları Beyliği Türkçenin kültür lisanı olmasına ehemmiyet vermişlerdir.
1 Sultan Hatun binti Süleyman Paşa, 797 H./1395 M. vefat ederek Sinop'ta Aynalı türbe diye meşhur olan türbeye defnedilmiştir. Ayancık kazasına bağlı Sorkon köyü bu türbenin vakıflarındandı.
2 İsmail Bey'in Kastamonu, Sinop ve diğer bazı yerlerde bir hayli müesseseleri vardır. Bunlardan en mühimmi Kastamonu'daki küçük imaret denilen cami, medrese, kütüphane ve imarettir. Bu eserini 858 H./1454 M. de yaptırmış ve 861 Rebîuelevvel ihtidasında (1456 Aralık) vakfiyesini tertip ettirmiştir, tsmail Bey'in yine Kastamonu'da bir kervansaray, Sinop'ta Demirli mescit karşısında çeşme ve gine Sinop'ta diğer bir tesis, Araç'ta han ve çeşmesi ve yine Arac'ın Boyalı ve Küre-i Hadid köylerinde camileri. Bakır fcüre'sinde hamamı, Taşköprü'nün Gökçe nahiyesi merkezinde kervansarayı, Göl nahiyesinin Kemal feöyii'nde camii ve Kavaklı köyünde cami ve çeşmesi, Devrekani merkezinde hamamı ve Çayırcık köyünde bir mescidi ve Arac'ın Oyacalı köyünde bir ham vardır.
İsmail Bey Kastamonu'da mühim bir ilim merkezi kurmuştur. Medresesini yüksek âlimlerden Niksarlı Muhyiddin için yaptırmıştır. Riyaziyat âlimi Fethullah-ı Şirvanî ve yüksek mütefekkir Seyyid Ali Acemî, Tabib Sinop'lu Halil bin Mümin bin Halil, Ömer bin Ahmed, Tabib ve edip Ke-malüddin gibi yüksek ilim adamlariyle Sinoplu Mehmed, Kastamonulu Türabı, Senayı, Hâki ve Acem Hâmidî gibi edip ve şairler de İsmail Bey sarayına mensup idiler. Hâmidî, İsmail Bey'in medrese, cami ve imareti hakkında sanatkârane manzumeler kaleme aldığı gibi İsmail Bey hakkında da güzel kasideleri vardır. Hâmidî Filibe'de bulunduğu sırada da İsmail Bey'-le görüşmüştür.