Arama

Hanlıklar - Kırım Hanlığı

Güncelleme: 14 Haziran 2013 Gösterim: 9.885 Cevap: 4
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Şubat 2007       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kırım Hanlığı
Kuzey Karadeniz kıyısındaki Kırım Yarımadasında kurulmuş bir Türk devleti.
Altınordu Devleti'nde hânedanlık mücadelesine katılan sülâle mensupları ve âsi kabile beylerinin sığınağı Kırım Yarımadasıydı. Burada 14. yüzyıldan itibaren başlayan hakimiyet kurma mücadelesi, 15. yüzyılda Hacı Giray tarafından gerçekleştirildi. Hacı Giray, Cengiz Hanın oğullarından Cuci’nin küçük oğlu Tokay Timur soyundan gelmekteydi. Babasının, Kırım’daki taht mücadelesi sonunda Litvanya’ya göç ettiği ve Kral Vitold’un yanına sığındığı sıralarda dünyaya gelen Hacı Giray, büyüdükten sonra, Şirin kabilesinin yardımıyla Kırım’ı ele geçirdi.
Sponsorlu Bağlantılar
Kırım Hanlığını kurma tarihi kesin olmamakla beraber, bastırdığı paranın 1441 tarihini taşımasından, belirtilen bu tarihten daha önceki yıllarda devleti kurmuş olduğu anlaşılmaktadır.
Hacı Giray da, diğer hanlar gibi üzerinde hak iddiâ ettiği Altınordu tahtını ele geçirmek için, Lehistan Kralı ve Moskova Rus Prensi ile anlaşma yapmaktan çekinmedi. Bu arada, Kefe Cenevizlilerine karşı, Fatih Sultan Mehmed Han ile de anlaştı.
Hacı Giray’ın 1466 tarihinde ölümünden sonra, oğulları Mengli Giray ile Nur Devlet arasında taht mücadelesi başladı. Mengli Giray, Osmanlı Devleti'nin yardımıyla, hanlık tahtını ele geçirdi. Fakat, vaad ettiği yardımı göndermemesi üzerine yakalanarak İstanbul’a götürüldü. Kardeşi Nur Devlet tahta geçti. 1478 tarihinde Mengli Giray’ın; Kırım Hanlarının tayin ve azil haklarını Osmanlı padişahına veren, padişahın açacağı seferlere Kırım hanının da katılmasını kabul eden bir antlaşma yapması üzerine, İstanbul’dan Kırım’a han tayin edildi. Mengli Giray’ın üçüncü defa Kırım hanı olması üzerine kardeşleri Nur Devlet ve Haydar, Moskova’ya kaçtılar. Mengli Giray, Osmanlı himayesinde tahtı ele geçirmesiyle, papalığın teşvik ve yardımlarıyla devamlı genişleyen Moskova Knezliğine karşı, Kırım Hanlığını garanti altına aldı. Kırım kuvvetleri, ilk defa, Sultan İkinci Bayezid Hanın, 1484 Akkerman Seferine katıldı. Osmanlılar ile münasebetini arttıran Kırım Hanlığı ile 18. yüzyılın sonuna kadar askerî, siyasî, iktisadî, kültürel işbirliği yapıldı. Kırım hanı, 1502’de Saray şehrine hücum ederek Altınordu Devletinin yıkılmasına sebep oldu. Moskova Knezliği, 1502 yılına kadar Altınorduluların korkusundan Kırım’a muhtaç olup, Mengli Giray ile iyi geçinirken, bu tarihten sonra Rusya, Mengli Giray’ın düşmanlarıyla anlaşarak Kırım’a karşı cephe almaya başladı. Mengli Giray da, Litvanya ve Lehistan Kralı Dördüncü Kazimir ile Rusya’ya karşı anlaşarak, Osmanlı Devletinden başka, bu Avrupa devletleriyle de ittifak kurdu.
Mengli Giray’ın 1514’te ölümüyle tahta geçen oğlu Mehmed Giray ile Kazan tahtına getirilen Sâhip Giray da, Rusya’ya karşı birlikte hareket ettiler. Mehmed Giray, 1521’de Moskova’yı kuşatıp, Rusları yenerek onları haraca bağladı. Ruslar, bu haracı, Deli Petro (1682-1725) zamanına kadar ödediler. Mehmed Giray’ın 1523 tarihinde Astrahan Seferinden dönüşünde, Nogayların yaptıkları baskınla öldürülmesinden sonra yerine geçen hanlar, Rusya ile mücadeleyi devam ettirdiler. Bu hanlar arasında Sâhip Giray (1532-1551) ve Devlet Giray (1551-1577) devrinde Ruslara karşı yapılan mücadele başarılı oldu. Devlet Giray’ın hanlığı sırasında Kazan ve Astrahan, Rusların eline geçti. Bu enerjik han, adı geçen şehirleri geri alabilmek için Ruslarla çetin çarpışmalar yaptı. Yine bu han zamanında, Kırım Hanlığı için tehlikeli görülen Nogaylar, Özi Irmağının batısına, Turla ve Tuna arasına yerleştirildi. Rus yayılmasına karşı tedbir alınarak, Doğu Avrupa’ya, Orta Asya’dan Türk boylarıKafkasya’daki Çerkezler ve Kıpçak bozkırlarındaki yerli ahâli ile münasebetler kuvvetlendirilerek, Kırım hanının ve Osmanlı sultanının otoritesi buralarda hakim kılındı. Osmanlılar, Orta Asya’daki Türkleri Rusya’ya karşı desteklemek ve münasebet kurmak için Don-Volga kanal projesine başladılar. getirilerek yerleştirildi. Bucak’a (Besarabya) Müslümanlar yerleştirilerek, kuvvet dengesi sağlandı.
Devlet Giray’ın 1577’de ölümünden sonra, Kırım’da taht mücadelesi başladı. 1588 tarihinde tahtı ele geçirmeyi başaran ve “Bora” unvanı ile tanınan İkinci Gâzi Giray Han, ülkede birlik ve beraberliği tesis ederek, Osmanlıya sadakatini arz etti. Daha sonra da rakibi Murat Giray’a yardım eden Moskova hâkimi Çar Feodor üzerine yürüdü. Fakat, Osmanlı Devletinin Avusturya ile yaptığı savaşa katılmak için, harbi bırakıp Ruslarla anlaşma yapmak zorunda kaldı (1592). Anlaşmaya göre Çar, on bin ruble vergi ve belirli hediyeler göndermeyi kabul etti.
İkinci Gâzi Giray, Osmanlı-Avusturya savaşlarında büyük başarılar kazandı ve Boğdan Beyinin itaat altına alınmasını sağladı. Osmanlı Devletinin 17. yüzyıl başlarında Avrupa’da yaptığı savaşlara katılan bu yiğit Han, 1607 tarihinde vebadan öldü. İkinci Gâzi Giray’ın ölümünden sonra Kırım’da hanlık mücadelesi, yıkılış tarihi olan 1792’ye kadar devam etti. Bu arada Kırım Hanlığı, 17. yüzyıl başlarından itibaren tesirlerini göstermeye başlayan Rus Kazaklarla da mücadele etti. Osmanlı Devletinin Lehistan’a karşı, Kazak Atamanı Droşenko’yu desteklemesi sonucunda, 1672’de Lehistan’la ve arkasından Ruslarla 1678’de yapılan savaşlarda, Kırım Hanlığının büyük yardımları görüldü. Ruslarla yapılan 1678 Savaşı sonunda, Osmanlı Devleti, Ruslarla görüşme yapma yetkisini Kırım Hanlığına verdi. O sırada tahtta bulunan Murat Giray, Rus temsilcileri ile yirmi yıllık bir barış antlaşması imza etti.
1683 tarihinde, Viyana Kuşatması sırasında, Murat Giray, sadrazamdan intikam almak gayesi ile, ilerleyen Jan Sobieski idaresindeki Leh kuvvetlerini önlemedi ve bozguna sebep oldu. Bu yüzden azledilerek, yerine İkinci Hacı Giray getirildi. Hanlığın şahsî sebeplerle Osmanlı kuvvetlerini Haçlılar karşısında yalnız bırakması, ileride başına gelen felâketlere sebep oldu. İkinci Hacı Giray’ın çok kısa süren hanlığından sonra, 1684’te Selim Giray, Rusların (1687-1689) ve Lehlilerin (1687-1688) yaptıkları saldırıları yiğitçe püskürttü.
Karlofça Antlaşması (1699) ile Azak Kalesini alan Ruslar, Kırım’a ödedikleri yıllık vergiyi de kestiler. On sekizinci yüzyılda, Rus ve Avusturya kuvvetlerinin, Osmanlı Devleti ile yaptıkları savaşlar sırasında, Ruslar, Haziran 1736’da Kırım Hanlığının merkezi Bahçesaray’ı yağma ve tahrip ettiler. Kırım’ın diğer bölgeleri ve şehirleri de bu tahripten kurtulamadı. 1768-74 Osmanlı-Rus muharebelerinde, Bucak (Besarabya) 1770’lerde, Kırım Yarımadası da 1771’de, Ruslar tarafından istilâ edildi. Savaşı sona erdiren 21 Temmuz 1774 tarihli Küçük Kaynarca Antlaşması ile Kırım, Osmanlı himayesinden çıkartılıp, siyasî ve mülkî idare bakımından bağımsız hâle getirildi. Ahalisi Müslüman olan Kırım, dinî bakımdan yine Osmanlı Devletine bağlı kalacaktı.
Rusya, Kırım’daki Osmanlı kuvvetlerini çektirmeye Küçük Kaynarca Antlaşmasıyla muvaffak olunca “sıcak denizlere inme” siyaseti dolayısıyla, bütün harp metotlarını tatbik etmeye başladı. Kırım’da başlayan hanlık mücadelesine karışan Ruslar, 1777’de Rus taraftarı olan Şahin Giray’ın han olmasını sağladılar. Osmanlı taraftarı olan Bahadır Giray, hanlık mücadelesinde Şahin Giray karşısında başarılı olamadı. Tam manâsıyla Rus taraftarlığı yapan ve Ruslar gibi yaşamaya başlayan Şahin Giray’a Kırımlılar, “kâfir” gözüyle bakmaya başlayıp, onu istemediler. Sonunda, Kırım’dan Türkiye’ye göçler başladı. Bu durumu değerlendiren Ruslar, Türklerin boşalttıkları yerlere, yetmiş beş bin Rus göçmeni yerleştirdiler. 1779’da yapılan Aynalıkavak Antlaşması ile, Kırım hanlarının serbestçe seçilmesi, Rus askerlerinin Kırım’dan çekilmesi, Osmanlı Devletinin Şahin Giray’ı tanıması maddelerinin kabul edilmesine rağmen, antlaşma kâğıt üzerinde kaldı. Çünkü Ruslar, antlaşmaya uymadılar ve askerlerini çekmediler. Kırım’ı ilhak edebilmek için, Kırım ahalisini tahrik yoluna gittiler. Osmanlılar da Çerkez ve Kuban Türklerini Rus tahriklerine karşı desteklediler.
Şahin Giray, Ruslardan da yardım alarak Kırım’ı Osmanlılardan ayırıp, Rus tipi bir ordu ve idarî teşkilatlanmaya gitti. Kırımlılar buna karşı çıkıp, harekete geçtiler. Şahin Giray, Ruslara sığındı. Osmanlıların desteklediği Bahadır Giray, 1782’de tahta geçti. Fakat Rus Generali Potemkin ile geri dönen Şahin Giray, 8 Nisan 1785’te hanlığı tekrar ele geçirdi. Bu arada Rus askerleri, otuz bin Kırımlı Türkü acımadan öldürdüler. Aynı tarihte Ruslar, Kırım’ı ilhak ettiklerini de resmen ilan ettiler. Osmanlı Devleti, bu tarihte içinde bulunduğu durum dolayısıyla Rusya’ya karşı yeni bir sefer tertip edemedi. Şahin Giray, ihanetlerinin mükâfatı olarak, Ruslardan, hanlığını devam ettirmelerini beklerken, işlerine yaradığı müddetçe büyük itibar göstermiş olan Ruslar, Kırım’ı ilhak ettikten sonra, ona yüz vermediler. Şahin Giray, İstanbul’a gitmek mecburiyetinde kaldı. Fakat, önce Rodos’a sürüldü. Sonra da idam edildi (1787). Osmanlı Devleti, Kırım’ın kurtarılması için, Ruslarla yeni bir harbe girişti ise de muvaffak olamayıp, 1792 Yaş Antlaşması ile Kırım’ın Rusya’ya ilhakını kabul etti. Osmanlılar, Kırım’ı Rus istilâsından kurtarmak için çok uğraştılarsa da, bir türlü muvaffak olamadılar. 1853-1855 tarihleri arasında yapılan Kırım Savaşı'nda da istenilen netice sağlanamadı. Rus işgâlindeki Kırım, 1918’de Almanlar tarafından işgal edildi. Daha sonra Beyaz Rus hükümetinin merkezi oldu. 1921’de, Muhtar (Özerk) Kırım Sovyet Cumhuriyeti kuruldu. Ancak, İkinci Dünya Savaşı esnasında Almanlarla işbirliği yaptıkları iddiasıyla Cumhuriyet dağıtılıp, halkı sürgün edildi (1945). Kırım Türklerinin başlattığı anayurda dönüş mücadelesi, doksanlı yıllarda hâlâ devam etmekteydi. Kırımlı liderlerden Mustafa Cemiloğlu ve birçok Kırımlı aile, Kırım’da kurdukları çadırkentlerde yaşama mücadelesi vermektedir.

Kırım Hanlığı'nın Kültür ve Teşkilâtı
Altınordu ve Osmanlı Devletinde olduğu gibidir. On beşinci yüzyıldan itibaren; Kırım Yarımadası, Kabartay, Kıpçak ve Taman bölgelerinde hâkimiyet süren Kırım Hanlığının merkezi, Bahçesaray şehridir. Hanlık dîvânındaki Karaçi Beyleri Altınordu ananesine göre hareket ederlerdi. Hanlığın birinci veliahdına “Kalgay”, ikincisine “Nûreddîn” denirdi. Devlet işleri, Hanın başkanlığında; Kalgay ve Nûreddîn’le birlikte, Bucak, Yedisar ve Kuban seraskerleri, Şirin Beyi, müfti, uluağa denilen vezir, kadıasker, hazînedarbaşı, defterdar, aktaçıbey, kilercibaşı, dîvân efendisi, kâdıasker nâibi, Bağçesaray kadısı ve kullar ağası tarafından idare edilirdi. Toprak, Han ailesi ve mirzalar arasında timar olarak dağıtılırdı. Buna karşılık timar sahipleri, Kırım Hanlığına asker beslerdi. Kırım askerleri, umumiyetle atlı olup ateşli silahları, Osmanlılardan temin edilirdi. Kırım süvarileri, Moskof üzerine akın yapmakta gayet usta muhariptiler. Kırım hanları, kuvvetli zamanlarında Moskova’dan ve Lehistan’dan “tıyış” adı verilen yıllık vergi alırlardı. Osmanlı seferlerine, Kırım kuvvetleri de katılırdı.

Kırım hanları, pek çok mimarî eserler bırakmışlardır. Gözleve’deki Han Camii, 1552’de Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Karagöz kasabasındaki Koleç Mescidi, Karasu’daki Şor Camii, kervansaray ve büyük hamam, Yenikale surları, Kerç’te Bayezid Camii, Mustafa Çelebi Camii, medrese ve hamam, Bahçesaray’daki Han Sarayı ve civarında bulunan türbe, 16-17. yüzyıllarda yapılmış belli başlı Kırım eserleridir.

Kaynak: Genel Türk Tarihi / dallog.com

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Şubat 2007       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kırım Hanlığı'nın Kuruluşu Kırım Altın-Ordu İmparatorluğu içinde önemli bir bölge idi. XIII. Asır sonlarına doğru Nogay, Altın-Ordu hanına karşı Karadeniz kuzeyindeki stepler ile Kırım'ı müstakilen elinde tutuyor ve Balkanlar ile Bizans üzerinde siyasî üstünlüğünü ve himâyesini kurmağa çalışıyordu. Nogay'ın safdışı edilmesinden sonra da (1300), Kırım geniş yetkili vâliler idâresinde ayrıcalıklı durumunu korudu. Kırım'da oturan beyler yarımada dışındaki steplerde dolaşan kalabalık savaşçı kabilelere dayanmakta idiler ve Cenevizliler ile ihtilâfları eksik olmuyordu.
XIV. asrın ikinci yarısında, Altın-Ordu'da hüküm süren taht kavgaları sırasında, Kırım rakip beylerin ve hanların sığındıkları başlıca bölge halini aldı. Bu suretle Kırımparçalanmakta olan Altın Ordu hanlığı içinde müstakil bir siyasî varlığa aday görünüyordu. Cengiz soyundan prensler, bu bölgeye dayanarak, hanlıklarını ilân etmekte ve sonra Volga üzerindeki merkezi ele geçirmeğe çalışmakta idiler.
Sponsorlu Bağlantılar
Toktamış Han bunlardan biridir. 1394-1395'e doğru, Toktamış gibi, Cuci soyundan olan Baş-Timur Kırım'da sikkeye kendi adını da koyarak, hâkimiyet iddiasında bulundu. Kırım onun atalarının yurtluğu idi. Onun oğulları rakiplerine (Uluğ Muhammed ve Edike) karşı mücadelelerden sonra nihayet Kırım'da ayrı bir hanlık kurmağa muvaffak oldular. Fakat bağımsızlık uzun sürmedi. Kendisinden sonra yerini alan Gıyaseddin Han zamanında, Altın Ordu hakanı Pulat Han'ın Kırım'ı ele geçirmesi üzerine Gıyaseddin, hanlığı terk etmek zorunda kaldı. Ama, Altın Ordu Devleti'ndeki çekişmelerden yararlanan Gıyaseddin'in oğlu Hacı Giray 1438'de Kırım'a geldi, hanlığını ilân etti ve o da kendi adına para bastırdı. Altın Ordu Hakanı onun hanlığını kabul etmek zorunda kaldı. Bundan dolayı, Kırım Hanlığı'nın asıl kurucusu Hacı Giray'dır.
Kırım'ın Osmanlı Yönetimi Altına Girmesi

Hacı Giray Han'ın ölümünde (1466) oğulları arasında taht kavgası uzun bir kargaşalık devresi açtı. Yenilen rakip yarım ada dışındaki steplere kaçarak yahut Kefe'ye sığınarak mücadeleye devam etmekte idi. Kefe Cenevizliler'i kendi durumlarını kuvvetlendirmek için, kâh bunun ve kâh ötekinin tarafını tutarak, bu mücadelelerde mühim rol oynamakta idiler. Esas mücadele Nurdevlet ile Mengli Giray arasında idi. Mengli Giray mağlûp olarak Kefe'ye sığındı. Orada Şırın kabilesi beyinin ve Cenevizliler'in yardımı ile 1468'de Kırım tahtını tekrar ele geçirdi.
Kırım'da devam eden taht kavgasını ve Cenevizlilerin buraya çeşitli şekillerde müdahalelerini fırsat bilen Fatih Sultan Mehmet, Gedik Ahmet Paşa'yı kuvvetli bir donanma ile acele Kırım'a gönderdi (1475). Kefe ile Kırım sahillerinde Cenevizliler'e ait bütün limanları zaptettirdi. Gedik Ahmet Paşa tarafından hapisten çıkarılan Mengli Giray Ceneviz dostu olan Nurdevlet'in elinden hanlığı almağa muvaffak oldu ve Osmanlı sultanının tâbiliğini kabul etti. Bir buçuk ay sonra da padişaha yazdığı bir mektupta tâbiiyetini te'yid etti. Buna göre Han, padişahın dostuna dost, düşmanına düşman olmayı ve onun hâmiliğini kabul etmiştir.
1476'da Altın-Ordu hanı Seyyid Ahmed Kırım'ı istilâ etti. Mengli Giray Kırker'e (Çufut-kale) sığındı. Altın-Ordu hanı, Osmanlı padişahının tehdidi üzerine, Canibek adında bir valisini bırakarak, memleketine döndü ise de, bu sefer Nurdevlet Osmanlı himayesinde olarak Kırım Hanlığı'nı ele geçirmeye muvaffak oldu. Mengli Giray İstanbul'a getirtilerek, mevkûf tutuldu.
Bir müddet sonra Kırım kabile aristokrasisinin başı Eminek, Nurdevlet Han'a karşı kargaşalıklar çıkarıp, padişahtan Mengli Giray'ın İstanbul'dan gönderilen ilk han sıfatı ile, Kırım tahtını tekrar işgal etmesini sağladı. Osmanlı vakayinâmelerinde Mengli Giray'ın 1475'de tahta gelişine ait hadiseler ile 1478'deki hadiseler birbirine karıştırılmıştır. Mengli Giray'ın bu üçüncü saltanatı (1478-1514) esnasında Kırım Hanlığı sağlam bir şekilde teessüs etmiştir. Osmanlı himayesi hanlıkta otorite birliğini sağlamış, son Altın-Ordu hanlarının birleştirme teşebbüslerine, sonra Moskova'nın genişleme siyasetine karşı hanlığın varlığını garanti altına almış, Hanlık da ilk defa 1484'de Bayezid II.'in Akkerman seferine iştirak ederek, Osmanlılar ile batıda işbirliği siyasetine başlanmıştır.
Artık Kırım Osmanlı İmparatorluğu ile bütünleşmişti. Fakat öteki Osmanlı eyaletlerinden çok farklı ve imtiyazlı bir statüye sahipti. Kırım Hanı atadan hutbe ve sikke sahibiydi ve kendisine Osmanlı Padişahı'nın küçük kardeşi muamelesi yapılırdı. Bu birlik Kırım'ın ve dolayısıyla Osmanlıların gücünü arttırdı.Nihayet Yavuz Selim'in kayınpederi olan Mengli Giray yaptığı askerî yardım ile onun Osmanlı tahtına geçmesine yardım etmiştir.


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Mayıs 2008       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
KIRIM HANLIĞI:

Doğu Avrupa siyasetinin kilit unsurlarından biri haline gelen ve Hacı Geray’ın soyundan gelen “Geray” hânedânı idaresindeki Kırım Hanlığı 1475 yılında Osmanlı İmparatorluğu ile sıkı bir ittifaka, hattâ onun himayesi altına girdi. Bu tarihten itibaren Kırım’ın güneyindeki dar kıyı şeridindeki Ceneviz kolonileri Osmanlı hakimiyetine geçtikten başka, giderek artan bir Osmanlı nüfuzuna girecek olan hanlığın da kaderi güneyindeki bu imparatorluğa bağlanmış oldu.
Bundan sonra giderek artan ölçüde Osmanlıların her seferine Avrupa’nın Hristiyan devletlerinin korkulu rüyası haline gelmiş olan güçlü Kırım Tatar süvari birlikleri de katılacak ve Orta Avrupa’dan İran’a ve hattâ Mısır’a kadar Kırımlılar da Osmanlılarla birlikte üç yüzyıl kanlarını dökeceklerdi. Özellikle XV. asırdan itibaren de Kırım Hanlığı üzerindeki Osmanlı tesiri günden güne arttı. Zaman içinde Gerayların bu devleti idarî ve kültürel bakımdan Altın Orda’nın ve Osmanlı Devleti’nin ilginç bir sentezine dönüştü. Artan Osmanlı nüfuzuna rağmen Kırım Hanlığı siyasî hükümranlığını daima korudu ve başlı başına Doğu Avrupa’nın en güçlü devletlerinden biri olmayı sürdürdü. XVI. asır başlarında Altın Orda’nın siyasî unvanını tamamıyla devralan Kırım Hanlığı, bu dönemde Türk/Müslüman hanlıkları aleyhine güçlenmeye ve genişlemeye başlayan Rusya’yı durdurabilen tek güç durumundaydı. Bu meyanda, Kırım Hanı I. Devlet Geray Han kumandasındaki Kırım ordusu 1571’de karşısındaki Rus birliklerini perişan ederek, Moskova’ya kadar gidip orayı yakabilecek kudrete sahipti. Kırım yarımadasının yanısıra, Deşt-i Kıpçak ve Kuzey Kafkasya’nın batı bölümüne de egemen olan Kırım Hanlığı’nın hakimiyet sahası, savaşlarla kuzeye, doğuya ve batıya doğru sık sık genişliyordu.
Hanlık idaresinde Kırım pek çok yönü günümüze kadar devam edecek olan özgün karakterini aldı. Müslüman olan, muhtelif şivelerde Türk dilini konuşan ve yabancıların “Tatar” ,olarak tesmiye ettikleri yarımada ahalisinin kendine has bir halk olarak teşekkülünde Kırım Hanlığı dönemi büyük önem taşır. Diğer taraftan, bugün Kırım Tatarları olarak adlandırılan halkın özgün devleti ve yarımda da üzerindeki siyasî taleplerinin tarihî referansı da Kırım Hanlığı’dır. Başşehri Bahçesaray olan Kırım Hanlığı bir göçebe devleti olmaktan çıkarak, yerleşik ve parlak bir Türk/İslâm medeniyetinin temsilcisi oldu. Kırım, XV.-XVIII. yüzyıllar arasında sayısız büyük âlim, devlet adamı, edip, sanatçı ve askerin vatanıydı. Osmanlı devlet protokolünde de Sadrazam ile birlikte Padişah’dan hemen sonra gelen Kırım Hanlarından bir çoğu yukarıda anılan bu vasıfları şahıslarında toplayabilen kimselerdi. II. Gazi Geray Han, III. Selim Geray Han ve Kırım Geray Han gibi hanlar çok yönlü kişilikleriyle büyük izler bırakmış devlet adamlarındandır.

KIRIM HANLARI

Haci Giray Han (1426-1456 , 1456-1466)
Mengli Giray Han (1468-1514)
Mehmet Giray Han (1514-1523)
Saadet Giray Han (1523-1532)
Sahib Giray Han (1532-1552)
Devlet Giray Han (1551-1577)
Semin Mehmet Giray Han (1577-1584)
İslam Giray Han (1584-1588)
Bora Gazi Giray Han (1588-1608)
Selamet Giray Han ( 1608-1610)
Canbek Giray Han (1610-1630)
II. Mehmet Giray Han (1630-1635)
İnayet Giray Han (1635-1637)
Rezmi Bahadır Giray Han (1637-1640)
IV. Mehmet Giray Han (1640-1655)
II. İslâm Giray Han (1655-1665)
Adil Giray Han (1665-1670)
Selim Giray Han (1670-1677 , 1684-1691, 1692-1699)
Murat Giray Han (1677-1683)
II. Haci Giray Han (1683-1684)
II. Saadet Giray Han (1691)
Safa Giray Han (1692)
II. Devlet Giray Han (1699-1702, 1707-1713)
II.Gazi Giray Han (1704-1707)
Kaplan Giray Han (1707, 1713-1716, 1730-1736)
III. Kara Devlet Giray Han (1716-1717)
III. Saadet Giray Han (1717-1724)
II. Mengli Giray Han (1724-1730 , 1737-1739)
II. Fethi Giray Han (1736-1737)
II.Selamet Giray Han (1739-1743)
II. Selim Giray Han (1743-1748)
Arslan Giray Han (1748-1756)
Halim Giray Han (1756-1758)
Kırım Giray Han (1758-1769)
III. Selim Giray Han (1764-1769)
II. Sahib Giray Han (1772-1775)
IV. Devlet Giray Han
Şahin Giray Han (1777-1783)
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
30 Ağustos 2011       Mesaj #4
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Giray Han Soyu


14. yüzyıl başlarından 18. yüzyıl sonlarına (1783) değin Kırım'da egemenliğini sürdüren "Han" soyu.

Cengiz Han'ın yenip Moğollar içine dağıttığı ve Moğolların "Kereit" (Giraylar) dediği Türk boyundan gelmektedirler. Kırım, Altınordu devletinin son dönemlerinde Giraylara yurtluk olarak verilmişti. Altınordu hanları ile sürekli savaşlar sonunda Kırım'da bağımsız bir hanlık kurdular. İlk Kırım hanı sanını kullanan, Hacı Giray'dır. Bundan sonraki bütün han ve prensler "Giray" adını kullandılar. Cengiz Han'ın Moğol geleneklerine bağlı kalarak Kırım'ın bağımsızlığı için sürekli başkaldıran başka Giray ailelerine karşın, Kırım Hanlığı, sürekli olarak Osmanlıların korumasında ve egemenliğinde kaldı. 18. yüzyıl sonlarına doğru, önce Osmanlılardan bağımsız bir devlet hâline geldi, kısa süre sonra da Rusya'ya ilhak edildi.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
buz perisi - avatarı
buz perisi
VIP Lethe
14 Haziran 2013       Mesaj #5
buz perisi - avatarı
VIP Lethe
Kırım Hanlığı
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Altınordu Devleti'nin dağılmasından sonra kurulan küçük devletlerden biri. Bu devlet, 1427 yıllarından 1783'e dek yaşadı, 1 Haziran 1475'ten 21 Temmuz 1774'e kadar Osmanlı Devleti'ne tâbi bir Türk krallığı oldu. Kırım hanları, Cuci ulusundan, yani Cengiz'in büyük oğlu Cuci Han soyundan gelen Türkleşmiş Moğollardır. Altınordu Devleti parçalanınca, Altınordu yani Cengizli prenslerinden Devlet Berdi (Verdi), Kırım ile bütün Ukrayna'yı içine alan bir devlet kurdu (1427). 15. yüzyılda Kırkyer, Hanlığın merkeziydi. Daha sonra devletin taht kenti, Kırım Yarımadası'nda Bahçesarayı oldu. Hükümdarlarına "han", veliahtlarına "kalgay" denir. Kalgay, Akmesçit'te, yani hanlığın en büyük şehrinde otururdu. F

atih Sultan Mehmet'in son yıllarında Kırım Hanlığı, Osmanlı Devleti'ne katıldı (1475). Bu dönemde Kırım, iç yönetiminde bağımsızdı. Kefe şehrinde beylerbeyi payesiyle bir Osmanlı paşası oturur, Kırım'ın içişlerini denetlerdi. 16. ve 17. yüzyıllarda Osmanlı ordusunun seçkin atlı birlikleri Kırımlılardan oluşturulurdu. 21 Temmuz 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile bağımsız olan Kırım Hanlığı, 1783'te Çarlık Rusyası tarafından ilhak olunarak ortadan kaldırıldı.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 0 üye beğendi.
In science we trust.

Benzer Konular

18 Haziran 2012 / Misafir Türk ve İslam Dünyası
11 Haziran 2012 / Misafir Türk ve İslam Dünyası
28 Haziran 2008 / The Unique Türk ve İslam Dünyası
10 Şubat 2007 / Misafir Türk ve İslam Dünyası
8 Mart 2010 / Misafir Türk ve İslam Dünyası