Arama

Ege Bölgesi - Genel Bilgi - Sayfa 2

Güncelleme: 26 Kasım 2016 Gösterim: 187.194 Cevap: 14
_AERYU_ - avatarı
_AERYU_
Ziyaretçi
3 Mart 2015       Mesaj #11
_AERYU_ - avatarı
Ziyaretçi

Ege Bölgesi Yöresel Yemekleri


MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar

MİYANE ÇORBASI


Malzeme:
3 çorba kaşığı sade yağ, 2 su bardağı un, su.

Yapılışı:


Sade yağı kızdırılarak içine un katılır. Karıştırılarak kavrulur. Az peMbeleşince üzerine sıcak su karıştıra karıştıra dökülür. Bir taşım kaynayınca indirilir.

TOP TARHANA


Bir tencereye et, biraz tuz, mevsimine göre iki üç kuru veya taze biber ve böğrülce, su, tarhana konup 2 -2.5 saat kaynatılır. Eti pişince diğerleri de pişmiş demektir. İndirilir, ılık olarak yenir.

KARMA KATMA


Malzeme:
1 kg. Patlıcan, 3 kaşık katı yağ, 3 baş soğan, 3 kaşık salça, 3 adet domates, tuz, bulgur.

Yapılışı:


Patlıcanlar soyularak doğranır, bir tencerede yağla soğan kavrulur, domates ilave edilerek de kavrulur , üzerine doğranmış patlıcanlar konur. Tuz ve az su ilavesiyle kaynatılır. Biraz kaynadıktan sonra su ve biraza bulgur ilave edilir. Bir iki taşım daha kaynatılır ve indirilir.

ET KÖFTESİ


Malzeme:
750 gr. Koyun kıyması, 2 Adet soğan (rendelenmiş), 100 gr. Ekmek içi, 2 adet yumurta, 1 çorba kaşığı karabiber, tuz, 4 çorba kaşığı tereyağı veya sıvıyağ, 1 su bardağı un

Yapılışı:


Kıyma, soğan, ekmek içi, karabiber, tuz, yumurta katılarak hep beraber yoğurulur, sonra hamur küçük yassı köftecikler haline getirilir. Una bulandıktan sonra kızdırlmış yağda kızartılır.

SURA


Kuzunun kaburga kısmı alınır. Kemikle et arasına (pirinç, üzüm, ince doğranmış ciğer, karabiberden mütekkil ) iç doldurulur. Dikilir. Büyükçe bir tencere içinde suda haşlanır. Kaynarken şişle birkaç yerinden patlamaması için delinir. eti pişince içte pişmiş demektir. Çıkarılır. Suyu süzüldükten sonra yağda kızartılır. Tencerede ki suyu et suyu olarak kullanılır.

KULAK AŞI


Hamur açılır, 4 köşe küçük kesilir, içine peynir veya kıyma konur. Muskalama kapatılır. Kaynar suda pişirilir. Üstüne yağ dökülür. Yoğurt da katıldığı olur.

EGE PİLAVI


1 tavuk
4 su bardağı pirinç
1 kaşık yağ
10 ince çubuk makarna
100 gram badem, yeşil fıstık
8 bardak su
Yeteri kadar tuz.

Tavuk haşlanır. Bir kenara konur, bir kap içinde üç kaşık yağda bir parmak boğumunda küçük küçük kesilmiş makarna kızartılır, bir kenara çıkarılır, haşlanmış, soğuyup temizlenmiş badem ve fıstılar yağda kızartılır, buna kızarmış makarna, etler piş-mezden bir saat evvel sıcak tuzlu suda ıslanmış dört beş kez kırılmadan yıkanmış pirinç kaynar suya katılır; tuz, biber, fıstıklar ve küçük parçalarda kesilmiş tavuk hep beraber hafif ateşte pişirilir; suyunu çektikten sonra kıvılcım üzerine alınır, üzerine geri kalan yağ dökülür, yarım saat dinlendirildikten sonra karıştırılarak servis edilir.

MARMARİS PİLÂVI


1/2 kilo pirinç ve tavuk suyuyla bir pilâv pişirmeli. Pilâv pişerken bir tavaya 4 çorba kaşığı zeytinyağıyle 1 çorba kaşığı sadeyağ koymalı. Yağ kızmaya başlayınca rendelenmiş bir küçük baş soğan katmalı ve tahta kaşıkla karıştırarak soğanı kavurmalı. Soğan pembeleşmeden buna rendelenmiş havuçla ince ince doğranmış bir sap kerevizi katmalı.

Sebzeler kavrulunca ince ince doğranmış iri bir kemiğin iliğini, kıyılmış tavuk karaciğeriyle yüreğini ve katısını katmalı. On dakika da bunları kavurduktan sonra 2 çorba kaşığı tuzsuz natürel domates salçası katmalı. Salça iyice pişinceye kadar tavayı ateşte tutmalı. Gerekirse bir fincan sıcak tavuk suyu katmalı. Tavayı ateşten indirmeden iki dakika önce tuzunu ve biberini serpip, kaşıkla birkaç defa karıştırmalı. Demlendirilen pilâvı servis tabağına boşaltınca üstüne salçayı dökmeli, bir - iki defa harmanladıktan sonra servis yapmalı.

EGE PALAMUT HAŞLAMASI


Palamudu yuvarlak dilimlere doğramalı. Sonra bunu, içinde dilim dilim doğranmış limon, havuç, kereviz yaprağı, maydanoz bulunan bir kaba oturtmalı. Tuzunu ve biberini de serptikten sonra gereği kadar su koyup kabı ateşe oturtmalı ve balıkları onbeş dakika kadar kuvvetli ateşte kaynatmalı. Sonra balık dilimlerini kaptan çıkarıp derilerini çıkarmalı ve sıcak bir yerde tutulan servis tabağına yerleştirmeli.

Beri yanda bir avuç maydanozu ince ince doğramalı. Bir diş sarımsağı havanda dövmeli. İki koşeronu küçük küçük doğramalı. Dört ançüez filetosunu ezmeli. Sonra bunları yarım bardak zeytinyağı ve yarım limonun suyuyla birlikte iyice karıştırmalı ve bir salça kâsesine koymalı. Servis tabağının çevresini limon dilimleriyle süsledikten sonra servis tabağını yanında salça kâsesi olduğu halde sofraya çıkarmalı.


Son düzenleyen Baturalp; 26 Kasım 2016 01:48 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
24 Kasım 2016       Mesaj #12
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi

Yeryüzü Şekilleri

Ad:  Egebolgesi.JPG
Gösterim: 3142
Boyut:  37.0 KB


Sponsorlu Bağlantılar

Kıyıları


Ege Denizi'nin yerinde eskiden Egeid karası bulunmaktaydı. Bu kara parçasının çökmesi sonucunda bugünkü adalar ve yarımadalar meydana geldi. Bölge dağları kıyıya dik uzandığı için kıyı girintili-çıkıntılı, Enine Kıyı Tipidir. Kıyıda bir çok körfez, koy, yarımada ve buruna rastlanır. Edremit, Çandarlı, İzmir, Kuşadası, Güllük, Gökova başlıca körfezleridir. Reşadiye, Bozburun, Dilek ve İzmir - Karaburun başlıca yarımadalarıdır. Ege kıyıları girintili-çıkıntılı olduğu için en uzun kıyımızdır. Muğla, 1.100 km. kıyı şeridi ile en uzun kıyıya sahip ilimizdir.

Dağları


Asıl Ege Bölümü faylanma hareketlerine uğradığı için Kaz Dağı, Madra Dağı, Yunt Dağı, Bozdağlar, Aydın Dağları faylanma sonucu yüksekte kalmış horstlardır. Bölümün güneyinde uzanan Menteşe Dağlarının uzanış yönü kıyıya paraleldir. İç Batı Anadolu’ya gidildikçe yükseklik artar. Bu bölümde, Alaçam, Eğrigöz, Murat ve Sandıklı Dağları vardır.

Ovaları


İç Batı Anadolu Bölümünde Yazılıkaya Platosu, Tavas- Çivril- Banaz-Örencik ovaları vardır. Asıl Ege Bölümünde horstlar arasında kalan grabenler birer alüvyon ovasıdır. Bunlar Bakırçay, Gediz, Küçük Menderes ve Büyük Menderes ovalarıdır. Bunlar aynı adı taşıyan ve bol alüvyon taşıyan, akarsuları tarafından oluşturulmuştur. Akarsuların döküldükleri yerlerde de delta ovaları da oluşmuştur.

Akarsuları


Bakırçay, Gediz Nehri, Küçük Menderes Nehri, Büyük Menderes Nehri başlıca akarsularıdır. İç Batı Anadolu’da Susurluk ve Sakarya Akarsularının bazı kolları da bulunmaktadır.
Gölleri: Göl bakımından fakir olan bölgede iki doğal göl vardır. Bunlar Marmara ve Çamiçi (Bafa) Gölleridir. Adıgüzel, Kemer ve Demirköprü baraj gölleri de vardır

İklim ve Bitki Örtüsü


Bölgenin asıl Ege Bölümünde graben ovaları sayesinde içlere kadar sokulan Akdeniz İklimi görülür. Bu alanlarda yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı bir iklim görülür. Bitki örtüsü makidir ve yer yer ormanlara da rastlanır. Bu bölgede yağışlar ortalama ocak ayında daha fazla görülmektedir.
İç Batı Anadolu bölümüne gidildikçe yüksekliğin artması ve denize olan uzaklığı sebebiyle iklim karasallaşır. Yazları sıcak ve kurak, soğuk ve kar yağışlı Karasal İklim görülür. Bitki örtüsü de Bozkırdır.

Tarım ve Hayvancılık


Bölgenin yurt ekonomisine katkısı daha çok tarım alanındadır. Bölümler arasında iklim ve yeryüzü şekillerinin farklı olmasına bağlı olarak yetiştirilen ürünler arasında da farklılık ve çeşit vardır.
  • Tütün: Kıyı ovalarında yetiştirilir. Ülke üretiminin %65’ini yetiştirir. Birinci sıradadır.
  • Pamuk: Asıl Ege Bölümündeki alüvyal ovalarda ve özellikle güneye yakın bölgelerde yetiştirilir. Ülke üretiminin %40'ını sağlar. Birinci sıradadır.
  • Zeytin: Kıyı kesiminde, özellikle Edremit Körfezi çevresinde yetiştirilir. Birinci sıradadır.
  • İncir: En çok Büyük Menderes vadisinde yetiştirilir. Birinci sıradadır.
  • Turunçgiller: En çok Akdeniz ikliminin görüldüğü kıyı bölümünde yetiştirilir.
  • Üzüm: En çok Gediz Vadisi'nde yetiştirilir. Ülke üretiminin %35’ini sağlarken birinci sırada yer alır.
  • Haşhaş: İç Batı Anadolu'da Afyon ve Kütahya çevresinde kontrollü olarak yetiştirilir.
  • Şekerpancarı: İç Batı Anadolu Bölümü'nde yetiştirilir.
  • Tahıllar: İç Batı Anadolu Bölümü'nde yetiştirilir.

Yeraltı Kaynakları

  • Krom: Muğla, Denizli, Kütahya. Demir: Balıkesir ve Kütahya. Birinci sıradadır.
  • Linyit: Kütahya, Manisa, Muğla ve Denizli. Birinci sıradadır.
  • Civa: Uşak ve İzmir. Birinci sıradadır.
  • Bor: Kütahya ve Eskişehir. Manganez: Uşak, Afyon ve Denizli.
  • Mermer: Afyon ve Denizli. Titanyum: İzmir ve Manisa. Birinci sıradadır.
  • Zımpara Taşı: Muğla, Aydın ve İzmir. Uranyum: Manisa, Aydın ve Uşak.
  • Tuz: İzmir-Çamaltı. Birinci sıradadır.

Sanayi


Sanayi bakımından Marmara Bölgesi'nden sonra ikinci sırada gelir. Bölümler arasında gelişmişlik ve sanayi oranı bakımından büyük farklılık vardır. Asıl Ege Bölümü sanayi bakımından daha gelişmiştir. Zaten bölgenin en büyük ve gelişmiş kenti İzmir’de bu bölümde yer alır. İzmir sanayisi, fuarı, ve ihracat limanı ile önemli bir kentimizdir. İzmir’de Aliağa Petrol Rafinerisi de bulunmaktadır.
Bölgede dokuma, şeker, çimento fabrikaları ile termik ve hidroelektrik santraller vardır.
Yatağan-Muğla, Tunçbilek-Kütahya, Soma-Manisa'da termik santraller vardır. Türkiye'nin tek jeotermal santrali Sarayköy, Denizli'de bulunmaktadır. Bölgedeki hidroelektrik santralleri arasında Demirköprü (Demirci, Körübaşı, Salihli-Manisa), Adıgüzel (Güney-Denizli) ve Kemer (Bozdoğan-Aydın) sayılabilir.

Nüfus ve Yerleşme


2000 sayıbmına göre bölgenin nüfusu 8,9 milyondur. Nüfus yoğunluğu km²’ye 96 kişidir. Bu Türkiye ortalamasına biraz üstündedir. En yoğun nüfuslu üçüncü bölgedir. Kentsel nüfus daha fazladır (% 61). %65 olan Türkiye ortalamasına yakındır. Nüfus kıyılarda, alüvyal ovalarda yoğunlaşmıştır. İç kesimlere gidildikçe nüfus yoğunluğu azalır. Buralarda da nüfus maden işletmelerinin çevresine ve ovalara toplanmıştır. Kıyıda Menteşe Yöresi de dağlık alan olması nedeniyle az nüfuslanmıştır. Nüfus artış hızı binde 16’dır (Türkiye binde 18,3).

Turizm


Ege Bölgesi, Marmara Bölgesi'nden sonra turizm geliri en fazla ikinci bölgedir. Akdeniz ikliminin görüldüğü kıyılar deniz turizmi açısından zengindir. Bunlardan Çeşme, Kuşadası, Didim, Bodrum en ünlüleridir. Bölgede İlkçağ uygarlıklarından ve Türk Devletlerinden kalan tarihi eserlerde turistlerin ilgisini çeken yerlerdir. Pamukkale-Denizli travertenleri de güzel yerlerden biridir.

Tarihi Önemi


İlkçağ'dan beri bölgede yerleşim bölgeleri mevcuttur. Günümüze kadar ayakta kalan Efes gibi antik kentler mevcuttur. Bölge Kurtuluş Savaşı'nın en önemli savaşlarına sahne olmuştur. Kütahya ve Afyon bu savaşların en önemlilerinin geçtiği illerimizdir.

İlleri

  • İzmir
  • Manisa
  • Aydın
  • Denizli
  • Kütahya
  • Afyon
  • Uşak
  • Muğla (il)

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Baturalp; 26 Kasım 2016 01:59
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
24 Kasım 2016       Mesaj #13
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi
Ege Bölgesi
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
25 Kasım 2016       Mesaj #14
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi

Ege Bölgesi Mutfak Kültürü

Ad:  Ege_Mutfağı.JPG
Gösterim: 2751
Boyut:  49.1 KB

Türkiye’nin diğer 6 coğrafi bölgesinde olduğu gibi Ege Bölgesinin de kendine has yöresel lezzetleri bulunmaktadır. Sebze yemeğinden et yemeğine, salata çeşitlerinden tatlılarına kadar Ege Bölgesi, kendini diğer bölgelerden ayırmaktadır. Genel olmanın dışında birde Ege Bölgesinin her bir şehrinin de kendine özgü yöresel yemekleri bulunmaktadır.

Ege Bölgesinde özellikle Afyon ve İzmir ön plana çıkmaktadır. Afyon denince akla ilk gelen yöresel lezzet Afyon kaymağı iken İzmir denince akla ilk gelen yöresel lezzet ise İzmir köftedir. İşte sizlere Ege Bölgesinin Yöresel yemekleri…

İzmir Mutfağı


İzmir mutfağı denince önce deniz ürünleri geliyor akla. Sonra çeşit çeşit otlar... Halis zeytinyağı... Anadolu bir ot cennetidir adeta. Hemen her ile özgü değişik otlarla karşılaşırsınız gezdiğinizde. Ancak, Ege Bölgesi kadar zenginlik göstermez hiçbiri de. Sarmaşık, ebegümeci, ısırgan, cibez, stifno, turpotu, ısırgan, kenger, hindibağ, şevket-i bostan, gelincik, labada, kuşotu, sinirotu, helvacık, radika, denizbörülcesi, kuşkonmaz, arapsaçı, su teresi İzmir ve kıyı Ege'de en çok tüketilen otlar arasında. Yemeklerin sırrına gelince; otlar mümkün olduğunca az haşlanıp yeşil kalmalı, limon suyu ve sızma asidi 0.5'ten az olan bir zeytinyağı ile tatlandırılmalı. En önemlisi de ılık yenmeli.

Ad:  İzmir_Yemekleri.JPG
Gösterim: 2857
Boyut:  37.5 KB
İzmir mutfağında neredeyse iki bin beş yüz yıldır zeytinyağı kullanılıyor. Bunun en önemli kanıtı, Urla'daki Klazomenai İyon antik kentinde bulunan ve dünyadaki zeytinyağı fabrikalarının en eski örneği olan 'Zeytinyağı İşliği'. İzmir'in akciğeri olarak bilinen bu güzel ilçe zeytinliklerle bezelidir. Buralara kadar gelirseniz, mutlaka meşhur katmerini ve keşkülünü tatmalısınız. Bir de kömür ateşinde ağır ağır pişmiş çipurayı.

Giritlilerden İzmir mutfağına giren epeyce yemek var: Kabak, börülce, semizotu, radika ve arapsaçı ile yapılan kipohorta (zeytinyağlı bir yemek); gelincik otu, ısırgan ve tere ile yapılan gelincik böreği, kuzu etli şevket-i bostan, trança çorbası, dalgan (ısırgan) salatası, Girit pilavı, mantarlı güveç, kabak pabucaki, kalamar dolma, zeytinyağlı turpotu. Kordon'da gezinti modasına uyup akşamı ettiğimde, İzmir'in meşhur sütlü balığını yemek için bir restorana girmiştim. Lagos balığı ile hazırlanan sütlü balığın yanı sıra masaya bir de fesleğen soslu balık kavurması gelmişti; aşçıbaşının ikramı.

İzmir'de balık ve deniz ürünleri üzerine müthiş bir mönü çıkıyor karşınıza. Tuzda lagos, subye, balık köftesi, sardalye buğulaması, asma yaprağında barbunya ya da sardalye, dilbalığı fileto şiş, kâğıtta sardalye, kefal balığıyla hazırlanan kakavya, papalina balığından yapılan papalina tavası... Boşnaklar, Arnavutlar, Levanten ve Yahudilerin de önemli katkıları olmuş yöre mutfağına. Selanikliler İzmir'de özellikle paça-çorba kültürünü yaygınlaştırmış. Sebze yemeklerinin bir kısmı da ortak. Örneğin kemer patlıcan, ayşekadın fasulye ve enginar yemekleri... Enginardan söz etmişken önemli bir ayrıntıya dikkat çekelim; Selanik ve İzmir'de enginara soğan konmuyor. Priştine'den gelen Arnavut yemeklerinden elbasan tava, arnavut ciğeri, priştine tavası ve kirde kebabı da İzmir mutfağına girmiş yemeklerden. Boyozu da unutmamak gerek. Musevilerin yöre mutfağına ekledikleri bu nefis böreği, Alsancak'ta ancak bir fırında bulabiliyorsunuz. Saat 06.30-11.00 arasında çıkıyor ve hemen tükeniyor. Hani şu meşhur İzmir köftesini bilirsiniz. Peki, ya Tire köftesini? Et, tuzla birlikte üç kere çekilir makineden. Parmak kalınlığında uzunca şiş köfteler hazırlanır. İşin sırrı köftenin pişirilmesinde. Bunun için kömür ateşi gerekli ve uzun süre pişmeli köfteler. Sonra birkaç parçaya kesilip sivribiber ve domatesle servis yapılır.

Manisa Mutfağı


Türkiye’nin hemen her şehrinde olduğu gibi Manisa ilinin de kendine has yöresel lezzetleri bulunmaktadır. Sebze yemeğinden et yemeğine, salata çeşitlerinden tatlılarına kadar Manisa, kendini diğer şehirlerden ayırmaktadır. Ege Bölgesinde bulunan Manisa ili, bulunduğu coğrafi şartlar itibariyle zengin bir mutfak kültürüne sahiptir.

Ad:  Manisa_Mutfağı.JPG
Gösterim: 3364
Boyut:  39.2 KB
Manisa yöresi, uygun iklim koşulları, ekilebilir alanların genişliği ve verimliliği nedeniyle, kimi yerlerde yılda birkaç ürün alınabilen, bağ ve bahçe tarımının yaygın olduğu bir ilimizdir. Sebze ve meyve çeşitliliğinin yanı sıra, malzemeleri çok taze kullanabilme imkanı da yöre mutfağının önemli bir özelliğini oluşturmaktadır. Bu unsurların yanı sıra, tarihi geçmişi ve aldığı göçlerin de Manisa mutfağına etkileri olmuş, farklı yemek kültürlerinin karışımı yöre mutfağına zenginlik katmıştır. Türk mutfağında yer alan belli başlı çeşitlerin hemen hepsi yöre mutfağında yer almaktadır.

Manisa iline özgü birçok meşhur yemek, içecek, hamur işi ve tatlılar vardır. Ama Manisa denince akla ilk gelen yöresel lezzetler Manisa Kebabı, odun köftesi, simit ekmeği, ekmek dolması, nohutlu mantı, börülce tarator v.b. Bu yöresel lezzetlerin dışında Manisa iline özgü diğer yöresel lezzetleri de anlatmaya çalışacağız. İşte sizlere Manisa yöresine ait lezzetler…

Geleneksel yemekleri;


Manisa Kebabı, Odun köftesi, Simit ekmeği, Ekmek dolması, Nohutlu Mantı, Börülce, Tarator, Alaşehir kapaması, Şevket-i bostan, Yaprak sarması, Sinkonta, Mantar Tatlısı, Höşmerim, Kula güveci, Kabaklı pide, Su böreği, Kula şekerli pidesi

Ad:  Manisa_Mutfağı.JPG
Gösterim: 3364
Boyut:  39.2 KB

Aydın Mutfağı


Aydın’da zeytinyağı ve taze otların usta ellerde ayarlanan pişirimleri, yani “işte, Ege lezzetleri” dedirten tatlar damaklarla buluşur. Hazmı kolay zeytinyağlı ot ve sebze yemeklerinin yanı sıra, et ve hamur işi lezzetler de Aydın mutfağının önemli bir bölümünü oluşturur. Pazı, börülce, ısırgan otu, turp otu ve patlıcan yöre mutfağında farklı ve kendine özgü pişirme teknikleriyle hazırlanır. Öte yandan Aydın mutfağında mevsimine göre balık ve deniz ürünlerine de rastlanır. Ege Denizi’nden pazarlara getirilen taze çipura, mercan, barbunya ve kefal zeytinyağında terbiye edilip pişirilir. Aydın’a özgü hamur işleri arasında ısırgan otu böreği ve paşa böreği başta gelir. Aydın’ın tüm dünyaya ihraç ettiği ürünlerin başında gelen incir de yörenin mutfak kültüründe bolca kullanılan bir malzeme. Özellikle tatlı yapımında değerlendirilen incirin reçeli de bolca tüketilir. Aydın mutfağı zengin birikimiyle Ege mutfağının en güzel örneklerini sergiler.

Aydın mutfağı, zeytinyağlı yemekleri, incir, üzüm, narenciye ürünleri, turunç reçeli ve çipura, kefal, mercan ve barbunya gibi zengin balık çeşitleri ile Türkiye'nin çeşidi bol ve lezzetli mutfakları arasındadır. Yörenin kendine özgü yemeklerinden bazıları; çorbalardan tarhana çorbası, kulak çorbası; yemeklerden acılı güveç, patlıcan biber kızartma, zeytinyağlı kırlı kızartma, zeytinyağlı taze ve kuru börülce, patlıcan kavurma, sarmaşık ve kedirgen kavurma, yaprak sarma, etli nohut yahnisi, nohutlu kereviz, etli enginar, arap saçı,ciğer sote, imambayıldı, keşkek, tandır kebap, yuvarlama (sıkma), paşa böreği, cilav(ayran böreği); salatalardan patlıcan-biber teretoru (turşusu), börülce teretoru, turp otu salatası, semizotu salatası, çingene pilavı; tatlılardan ise irmik helvası, zerde, muhallebi, sütlaç, aşure, lokma, pelvize tatlısı, paşa böreği, yuvarlama, ısırganotu böreği sayılabilir.

Muğla Mutfağı


Türkiye’nin hemen her şehrinde olduğu gibi Muğla ilinin de kendine has yöresel lezzetleri bulunmaktadır. Sebze yemeğinden et yemeğine, salata çeşitlerinden tatlılarına kadar Muğla, kendini diğer şehirlerden ayırmaktadır. Ege Bölgesinde bulunan Muğla ili, bulunduğu coğrafi şartlar itibariyle zengin bir mutfak kültürüne sahiptir.

Ad:  Muğla_Mutfağı.JPG
Gösterim: 2361
Boyut:  44.3 KB
Muğla iline özgü birçok meşhur yemek, içecek, hamur işi ve tatlılar vardır. Ama Muğla denince akla ilk gelen yöresel lezzetler tarhana, çopur, döş dolması, galli patlıcan v.b. Bu yöresel lezzetlerin dışında Muğla iline özgü diğer yöresel lezzetleri de anlatmaya çalışacağız. İşte sizlere Muğla yöresine ait lezzetler…

Muğla Yöresel Yemekleri


Çopur, Et Terbiyelisi, Döş Dolması, Büryan, Balıklen, Karın kumbar dolması, Çökertme, pirinçli balık, Ahtapotlu pilav, her tür balık ızgara ve buğulama, Çıntar Kavurması, Ot Ekşilemesi, Galli Patlıcan, Ebegümeci Kavurması, Börülce Kavurması, Teltorlu Börülce,hardal haşlaması,sirken otlaşı, ekşili biber

Muğla Yöresel Hamur İşleri


Keşkek, Saç Böreği, Yalankı, Zerde, Katmer, Badem ve cevizli sucuk, Üzüm köftesi, Ballı Kabak, hoşmerim

Denizli Mutfağı


Denizli'de geleneksel yemek türleri ve beslenme alışkanlıkları sürmektedir. Kedi börülcesi çorbası,Mercimek çorbası,Domates çorbası, kuru börülce çorbası, Tarhana çorbası, ovmaç çorbası gibi yöreye özgü çorba türleridir. Et yemeklerinin başlıcaları tas kapaması, kumbar dolması, sirkeli et, nohutlu et, Tandır,kol dolması, ciğer sarma, saçta işkembedir.

Denizli mutfağının temelini sebzeli yemekler oluşturur.Özellikle patlıcan yemek çeşitleri çoktur. Kuru patlıcan dolması, patlıcan gözlemesi gibi vb. Taratorlu börülce salatası, ebe gümeci salatası, filiz salatası Yöreye özgün salata türleridir. Börek ve tatlı türlerinde Ege Bölgesi özellikleri görülür. Yufka, şipit, bazdırma evlerde yapılan ekmekledir. Yöredeki beslenme alışkanlıklarından biri de yatmadan önce yenen "yat geber ekmeği"dir. Kışın darı, kavurga, ceviz, kestane; yazın türlü meyveler, salatalık, kavun, karpuz yenir.

Denizli Yöresel Yemekleri
Ad:  Denizli_Mutfağı.JPG
Gösterim: 2680
Boyut:  47.1 KB

Keşkek, Arabaşı, Mısır gömbesi, Leyen böreği, Bazlama Ispanak çöreği, Kıymalı su böreği, Börülce böreği, Cızlama, Kide, Katmer, Tavuklu börek, Bahar gevreği, Süller pidesi, Zeytinyağlı patlıcan, gömme, Zeytinyağlı patlıcan dolması, Zeytinyağlı parmak yaprak sarması, Kuru biber ve patlıcan dolması,Patlıcan kebabı, Patlıcan soğan, Patlıcan kapama, Karnıbaharlı tavukgöğsü, Göveç, İçli köfte, Kıymalı bulgurlu yaprak sarması, Göveçte debitaşı, Börülceli, tarhana çorbası, Yoğurtlama, Nohut yemeği, Pancar kavurması, Sucuklu un karıştırması, Macar tarhanası, Sütlü çorba, Tavuk göveç, Meneviş yoğurtlaması, Lahana sarması, Topalak, Kabak aşı, Kaçamak, Siron, Türlü güveç, Yuvalama, Kıymalı soğan böreği, Yoğurtlu köfte,

Ad:  Uşak_Mutfağı.JPG
Gösterim: 2340
Boyut:  49.6 KB

Uşak Mutfağı


Anadolu kültürlerin beşiği. Bu kültürler uzak kentlere göç verince değişime uğrasalar da tencerelerde uzun yüzyıllar aynı yemekler kaynayabiliyor. Gidilen yerlere de yemek kültürü taşınıyor. Ege ve Orta Anadolu etkisindeki Uşak mutfağı ot-bitki yemeklerinden çok tahıl ve erkeç denilen erkek keçi etine dayanıyor. Ne var ki keçi ormanlara zarar verdiği için bir süre önce üretimi yavaş yavaş durmuş, yerine koyun yetiştiriciliği desteklenmiş. Uşak köylerinde keşkek yapmak başlı başına bir tören. Buğday kabuğundan ayrılıp ezilmesi için taş oyma dibeklerde ağaç tokmaklarla ve davul zurna eşliğinde dört kişi tarafından ritmik hareketle dövülüyor. Tarhana çorbası Uşak'ın en ünlü çorbasıdır. Bunun dışında salatalık yemeği, köpük helva, haşhaşlı ve tahanlı peksimet, cevizli baklava, bükme, kese ayranı, pide, cıbır çorbası ve düğün yemeklerinin vazgeçilmezi keşkek Uşak'ta önemli yemekler arısında. Doğu Ege'nin neredeyse tamamında ve Anadolu'nun çoğu bölgesinde olduğu gibi burada da et yemeklerinin ağır gelebileceği düşünülür ve son yemek olarak bol ekşili bamya ikram edilir. Uşak'ın bamyasında kurutulmuş dağ eriği vardır. Bamya olsun dağ eriği olsun hem çeşitleri hem de kurutularak kullanılmaları bakımından Uşak'ın geleneksel mutfağına ait değil. Son yıllarda Güney ve Güneydoğu bölgelerinden çok göç aldığı için bu yörelerin mutfak kültürünü de almış ve kendi coğrafyasına uyarlayarak kullanmıştır.

Uşak Yöresel Yemekleri


Tarhana Çorbası, Çömlek Eti, Keşkek, Cendere Tatlısı, Tahin Helva, Höşmerim, Katmer, Demir Tatlısı, Muska Böreği

Afyonkarahisar Mutfağı


Afyonkarahisar, halk kültürünün bütün unsurlarıyla kendine özgü bir çeşitlilik sunar. Zengin yemek kültürü ile anılan birkaç ilimizden bir tanesidir. Bu yüzdendir ki Bolu/ Mengen’den sonra en iyi aşçıların Afyonkarahisar’dan çıktığı söylenmektedir. Afyonkarahisar’ın zengin mutfağı ağırlıkla hamura ve ete dayalı olmakla birlikte kaymağı ve lokumu gibi kendi üretimine dayanan bir çok çeşitliliği de arz eder. Sadece patlıcandan yapılan 22 çeşit yemeğin tespit edildiği İlimizde, 100’ün üzerinde yemek çeşidi bulunmaktadır.

Ad:  Afyon_Mutfağı.JPG
Gösterim: 2488
Boyut:  28.5 KB
Bu zenginlik özellikle düğün, doğum ve asker yemeklerinde kendini göstermektedir. 10-12 kişilik meydan sofralarında yenen bu yemekler, geleneksel sofra adabı içerisinde ve Afyonkarahisar’a özgü bir sıraya dayalıdır. Bu nedenle belli bir sırayı takip etmesinden dolayı “Sıra Yemeği” adını almaktadır. Sıra yemeğine çorba yemeği ile başlanır, daha sonra et yemeği (bütüm et, afyon kebabı, pilav üstü kavurma vb.) arkasından mevsime göre sebze yemekleri gelir. Börek bu yemeklerin vazgeçilmez yiyeceğidir. Böreğin yanında vişne hoşafı ikram edilir, arkasından tatlı (kaymaklı ekmek kadayıfı, baklava irmik helvası, hurma tatlısı vb.) yendikten sonra üzerine bamya yemeği gelir. Sıra yemeği, meyve yada sütlü tatlının yenilmesi ve yemek duası ile sona erer.

Afyonkarahisar Yöresel Yemekleri


Afyon Ekmeği, Afyon Övmesi, Afyon Salatası, Ağzı Açık, Arabaşı, Bamya, Bükme, Göce Köftesi, Hamursuz Hamırsız, Haşhaşlı Pide, Hurma Baklavası, İlibada Dolması, Kaymaklı Baklava, Kaymaklı Ekmek Kadayıfı, Keşkek, Kurabiye, Özbek Pilavı, Palize, Patıcan Böreği, Patlıcan Musakka

Kütahya Mutfağı


Kütahya'da beslenme büyük ölçüde ev ürünlerine da ya n maktadır. 1960'lı yıll arda "Aşçı dükkanı" denen lokanta kent yaşamına girmiştir. Kütahya'da buğday ürünleri, hamurlula r ve süt ürünleri beslenmenin temelini oluşturmaktadır. Ev makarnası dene n erişte, bulgur ve tarhana yörede en çok tüketilen yiyecekler arasındadır. Bağcılığın yaygın olduğu dönemlerde pekmez ve şıra çeşitli biçimlerde kullanılarak, kimi besin gereksinimlerini karşılamaktaydı. Yaygınlaşan kentleşme olgusu giderek bu beslenme biçiminde köklü değişimler yaratm ıştır. Yakın zamana kadar çarşı ekmeği, ev ekmeği ayrımı yapılan Kütahya'da beslenme artık büyük ölçüde Pazar ürünlerine dayanmaktadır. Yazdan biber, fasulye, patlıcan gibi sebzelerin kurutulması geleneği hala sürmektedir. Yerli halk sebze kurutması yanında salça, erişte, bulgur, nişasta, tarhana, turşu gibi genel tüketim maddelerini evde kendileri hazırla maktadır. Haşhaşlı, şibit denen saç pidesi beslenmedeki değişime karşın hala yaygın olarak yapılmaktadır. Kütahya'da böreklerde oldukça çeşitlilik görülmektedir.Gökçümen hamursuzu Şibit, gözleme, ıspanaklı şibit gibi. Günlük yiyecekler arasında tarhana ve bulgur önemli bir yer tutar. Ayrıca kızılcık tahrası yapılma ktadır. Cimcik denilen hamur yemeği yöreye özgü yemeklerin başında gelmektedir.

Kütahya Yöresel Yemekleri
Ad:  Kütahya_Mutfağı.JPG
Gösterim: 2612
Boyut:  38.5 KB

Cimcik, Kıymalı Sini Mantısı, Gözleme, Ispanaklı Şibit, Şibitli Tavuk Tiridi, Dolamber Böreği, Namaz Lokması, Gölçümen Hamursuzu, Tosunum, Lokum, Tahinli Çörek, Kıymalı Su Böreği, Sarma Hamur Dolması, Sıkıcık Çorbası, Miyane Çorbası, Oğmaç Çorbası, Yoğurt Çevirme Çorbası, Kızılcık Çorbası, Tutmaç Çorbası, Tarhana Çorbası, Tekke Çorbası,Çene Çarpan Çorbası, Ilıbada Çorbası, Etli Yaprak Sarma, Zeytinyağlı Soğan Çorbası, Göveç ,Kütahya Usulü Kavurma,Küp Eti, Hekmane Erik Çorbası, Güllaç, Ev Baklavası, Hoşmerim, Peluze, Çekme Helva, Yufka Tatlısı, Su Muhallebisi, Dondurma Kabak Tatlısı, Un Helvası, Kötdür Tatlısı, Göveçli Pilav, Zerdeli Pilav, Mercimekli Pilav, Pilavlı Tas Kebabı, Dövmeç, Şerbet, Gelincik ve Gül Şurubu

Derlemedir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Baturalp; 26 Kasım 2016 01:49
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
26 Kasım 2016       Mesaj #15
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi

Ege Bölgesi Tarihi ve Turistik Yerleri


Dünya denizcilik tarihinin başlangıç noktasında bulunan Ege bölgesi, insanlığın da en eski yerleşim alanlarından biri. Tarihte çok sayıda uygarlığın vatanı oldu. Ege bölgesi tarihten bu yana bir çok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Antik kentler bakımından zengin bir bölgemizdir. Deniz turizmi bakımından ilk bölgemizdir. Ege bölgesinin tarihi zenginliğinin yanında doğal güzellikleride bulunmaktadır.

Ege bölgesinin tarihi ve doğal güzelliklerinden bazıları şunlardır.

  • Efes antik kenti
  • Bafa gölü
  • Aphrodisias antik tiyatro
  • Bergama antik kenti
  • Seferihisar
  • Kula türk evleri
  • Priene antik kenti
  • Meryem ana evi
  • Pamukkale travertenleri
  • Diley yarımdası ulusal parkı
  • Apollon tapınağı

Efes Antik Kenti


Bütünüyle benzersiz bir kent Eski efsanelere göre; Efes (Ephesus), Amazon adı ile bilinen kadın savaşçılar tarafından kurulmuştur. İsminin, Ana Tanrıça kenti anlamına gelen Arzawa krallığındaki bir kentten, Apasas’dan geldiği düşünülür. İzmir'in Selçuk ilçesinde bulunan Efes Antik Kenti Roma, Yunan ve Türk olmak üzere farklı medeniyetlerin esintisini içermektedir.

Ad:  Efes_antik_kenti.JPG
Gösterim: 2807
Boyut:  34.2 KB
Kuruluşu MÖ. 6000 yıllarına dayanan Efes Antik Kenti, farklı dönemlerde Roma, Yunan ve Türklere ait bir antik kent olmuştur. İçerisinde Artemis Tapınağı, Meryem Ana Evi ve Ashab-ı Kehf gibi yapıtları bulunduran bu olağanüstü eser İzmir’in Selçuk ilçesinde yer almakta ve Türkiye’nin en önemli turistik yerleri arasında bulunmaktadır.

Efes, Helenistik ve Roma dönemlerinde en parlak zamanlarını yaşamıştır. Roma imparatoru Augustus zamanında Asya Eyaleti’nin başkenti olarak nüfusu 200.000 kişiye ulaşmıştır. Doğu ile batı arasında bir kapı vazifesi gören Efes aynı zamanda önemli bir liman kentiydi. Bu özelliği Efes’in o dönemde önemli bir ticaret ve politik merkez olmasını sağlamıştır. Bunun yanında Anadolu’nun eski tanrıça geleneğine dayalı olan Artemis kültürünün en büyük tapınağı da Efes içerisinde yer almaktadır. Tarihte ve günümüzde çok önemli bir yere sahip olan Efes, Herakleitos, Artemidoros, Hipponaks, Zenodotos ve Soranos gibi ünlü isimleri yetiştirmiştir.

Bafa gölü


Didim'e 10 kilometre, Söke'ye 25 kilometre mesafede bulunan Bafa Gölü, Söke-Milas karayolunun doğusunda yer alır. Aydın ve Muğla il topraklarında yer alan gölün en derin yeri 21 metre, kıyı uzunluğu ise 50 kilometredir. Eskiden Ege Denizi'nin bir koyu olan Bafa Gölü, Büyük Menderes nehrinin zamanla taşıdığı alüvyonlarla bir göle dönüşmüş ve denizle ilişkisi kesilmiştir. Çevresi zeytin ve çam ağaçları ile kaplı olan ve irili ufaklı adacıkların bulunduğu gölde tipik Akdeniz iklimi görülür. Aynı zamanda önemli bir orkide ve kuş gözlem alanı olan göl çevresi Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından “'tabiat parkı”' olarak ilan edilmiştir.

Ad:  Bafa_gölü.JPG
Gösterim: 2247
Boyut:  30.7 KB
Gölün üzerinde üç küçük ada var Buralarda manastırlar, kiliseler kurulmuş çok eskiden En eskisi "Yediler Manastırı" Tarihi kalıntıların yanısıra, balıkçıl kuşları, pelikanlar, karabataklar ve ördekler de hemen dikkatinizi çekiyor Etrafı zeytin ağaçlarıyla çevrili gölün doğal zenginliklerini tamamlıyor kuşlar Sahilde birçok tekne gezi için yolcularını bekliyor Dolmuş usulü çalışan teknelerle ada turu yapmak mümkün Bu keyifli tur sırasında yüzme molası da veriliyor Ama en keyifli anlar, güneş battıktan sonra gökyüzüne vuran kızıllığın gölün rengini değiştirmesi seyrettiğiniz saatler.

1994 yılında tabiat parkı olarak ilan edilen Bafa Gölü ve çevresinde kamping alanları, ziyaretçi merkezi, kuş gözlem istasyonu, günübirlik kullanım alanları, yürüyüş parkurları ile restoranlar bulunmaktadır. Aynı zamanda yapılan araştırmalara göre yaklaşık 2000 yaşında olan ve ülkemizde bilinen en yaşlı zeytin ağacı da Bafa Gölü kıyısında yaşamaktadır.

Arkeolojik ve tarihi değerler ile doğal güzellikleri açısından Türkiye'nin en muhteşem coğrafyalarından biri olan Bafa Gölü ve çevresi mutlaka görülmesi gereken zenginliklerimizden biridir.

Aphrodisias Antik Tiyatro


Aphrodisias özellikle Roma çağında Aphrodite tapımı ile ünlenmiş bayındır bir antik kent, günümüzde ise çok iyi korunmuş anıt yapıları ile Türkiye’nin en önemli arkeolojik yerlerinden biridir. Afrodit tapınağı bu antik kentte bulunmaktadır.Tanrıça Afrodit'e adanmış birçok eski çağ kentinin ortak adı.

Ad:  Aphrodisias_Antik_Tiyatro.JPG
Gösterim: 2277
Boyut:  37.4 KB
Aphrodisias özellikle Roma çağında Aphrodithe tapınımı ile ünlenmiş bayındır bir antik kent, günümüzde ise çok iyi korunmuş anıt yapıları ile Türkiye’nin en önemli Arkeolojik yerlerinden biridir. M.Ö. 5000’lere kadar giden Prehistorik bir yerleşmedir. M.Ö. 6. yüzyılda Aphrodisias küçük bir köydür. M.Ö. 5. yüzyılda Roma İmparatorluğu döneminde gelişmiş, M.Ö. 1. yüzyıl ile M.S. 5. yüzyıllar arasında, başta heykelcilik olmak üzere önemli bir sanat merkezi haline gelmiş, Afrodit tapınağıyla ve Afrodit adına yapılan törenlerle ün salmıştır. Kent adını, aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodite'den almıştır. Aphrodisias ismi ilk olarak M.Ö. 2.yy da kullanılmaya başlanmıştır. Kent daha önce başka adlarla anılıyordu.

Aydın’ın Karacasu ilçesinde yer alan Geyre beldesinin sınırları içinde yer alan Aphrodisias, Aydın’a 95 km. uzaklıkta bulunuyor. Buraya ulaşmak oldukça kolay, Aydın – Denizli karayolu üzerinde ilerlerken Kuyucak sapağından dönüp tabelaları takip ediyorsunuz. Tavas Aydın yolu üzerindedir. Giriş 10 Türk lirasıdır. Araba parkı ücretlidir. Buradan Babadağ görünmektedir.

Bergama Antik Kenti


İzmir‘in 100 km kuzeyinde Bakırçay Havzasında yer alan 8.500 yıllık tarihi geçmişi olan Bergama Antik Kenti, uygarlık tarihinin en eski yerleşim yerlerinden birisiydi. Tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır olan şehir, olağanüstü güzel doğası ve şifalı doğal kaynaklarıyla Doğu’nun en batısında, Batı’nın da en doğusunda yer alan bir yerde kurulmuş, Ortaçağın önemli stratejik konumdaki şehirlerinden biriydi.

Ad:  Bergama_Antik_Kenti.JPG
Gösterim: 2252
Boyut:  22.1 KB
Krallığı’nın da başkenti olan bu kent, kuruluşundan bugüne kadar bilim ve kültür tarihi alanında pek çok olaya ev sahipliği yapmış bir yer. Çeşitli bilimlerin doğuşuna tanıklık etmiş olan Bergama, Anadolu’da gelişen tıp biliminin ilk örneklerine ev sahipliği de yapıyordu. Tıpta kullanılan ilk aletlerinin Bergama ve civarı bölgelerde bulunmuş olması bunu destekleyen nitelikte.

Bergama Antik Kenti, yerli turistler kadar yabancı turistler tarafından da sürekli olarak ziyaret edilmektedir. Kent, antik dönemlerde Pergama ve Pergamon isimleri ile anılmıştır. Bergama Antik kenti, sadece birçok medeniyetin hüküm sürdüğü bir yerleşim alanı değil, aynı zamanda sağlık ve şifa merkezi özelliği taşımaktadır. Antik şehrin her kalıntısı fazlasıyla dikkatinizi çekecek. İzmir'de geçireceğiniz günlere Bergama Antik Kent'ni dahil edip, tarihi dönemlere kısa bir yolculuk yapabilirsiniz.

İzmir'in sayısız tarihi alanlarını ziyaret ederken doğal güzelliklerine de zaman ayırmayı unutmayın. Gölcük Yaylası, Kazak Vadisi ve Malgaca İçmeleri'nin yanı sıra; Hadrian Tapınağı, Klaros Antik Kenti, Larissa Antik Kenti ve Belevi Mozolesi'ni gezi listenize mutlaka dahil etmelisiniz.

Seferihisar


Seferihisar‘ın, özellikle de Sığacık‘ın (Seferihisar’ın Sahil Kasabası), gelenlerin tekrar geldiği, eve döndüklerinde de eşlerine dostlarına önerdikleri bir yer olması ve Türkiye’nin ilk “Citta Slow”u olarak, kaliteli bir hayat sürmek isteyenlerin ilgisini çekmeyi başarması ile ismi İzmir il sınırlarından taşmaya başladı.

Peki nedir İzmir Seferihisar‘ı özel yapan?
Sığacık’ın muazzam restore edilen sokaklarının fotojenikliği, pazar günleri burada kurulan yöresel pazarı, az bilinen antik kent Teos, doğa idealistlerinin kurduğu Doğa Okulu…

Ad:  Seferihisar.JPG
Gösterim: 2275
Boyut:  37.6 KB
İzmir Seferihisar, Türkiye’nin ilk Citta Slow’u yani “Sakin Şehri”. Seferihisar’ın 2oo9 yılında aldığı bu ünvan şehirleşme ve küreselleşme karşısında, mimarisi, kültürü, gelenekleri, zanaatleri bozulmadan bugüne gelen, nüfusu 50 binin altındaki yerleşkelere İtalya’daki bir komite tarafından veriliyor ve sıkı denetleniyor. Citta Slow’un en temel hedeflerinden biri de yerel topluluklarda ve kasabalarda eco-gastronomi pratiklerini günlük hayatın içine sokarak “Slow Food” felsefesini geliştirmek.

Seferihisar'da Gezilecek Yerler
Teos Antik Kenti, Sığacık Kalesi ve Marinası, Sığacık Pazarı mutlaka gezilmesi gerek yerleri. Denk gelirseniz Kale Meydanı’nda yazın konserler de oluyor. Ayrıca buraya kadar gelmişken Sığacık’a yarım saat uzaklıktaki Seferihisar Doğa Okulu’na bir uğrayın deriz. Zihninizi açacak bir yer olduğuna emin olabilirsiniz.

Kula Türk Evleri


Kula evleri 18. yy Osmanlı İmparatorluğu’nun altındaki hemen her bölgede karşımıza çıkan ve TÜRK EVİ olarak tabir edilen ahşap evlerdir. Gerek plan, kuruluş ve gerekse ahşap, alçı ve kalem işi gibi zengin sistemleriyle bu dönem Osmanlı Sanatı nın başarılı örnekleridir. 19, yy da devam eden yapı tipiyle Kula tipik bir Osmanlı Kent dokusuna sahiptir.

Ad:  Kula_Türk_Evleri.JPG
Gösterim: 2342
Boyut:  26.8 KB
Genelde iki katlı olan tarihi Kula Evleri'nin üst katları, sokağa doğru çıkıntılı bir yapıya sahip. Kiremitle örtülü olan çatılar ise saçakla bitiyor. Saçakların hemen alt kısmında yer alan süslemeler ise hemen göze çarpıyor. Tahta kepenkli pencereleri, iç avlusu ile Kula Evleri, günlük yaşam biçimine oldukça uyumlular.

Tüm Kula Evleri'nin en az 3 metre yükseklikte bir duvar ile çevrelendiği bir avlusu bulunuyor. Eve girişler de bu avlularda yer alan çift kanatlı ahşap bir kapı ile sağlanıyor. Genellikle iki katlı olan Kula Evleri'nin zemin katlarında ahır, kiler ve mutfak gibi bölümler yer alıyor. Fırın ve tuvalet ise genelde avlunun bir köşesinde bulunuyor. Ancak sofalı evlerde tuvaletler evin içlerine yapılmış. Kula Evleri'nin plan tipini ise üst kat belirliyor. Üst katlarda da genelde günlük yaşamın geçtiği oturma odaları bulunuyor.

Büyük aile yapısına uygun bir şekilde inşa edilmiş olan Kula Evleri, yaşamın önemli bir bölümünü evde geçiren kadınlara göre düzenlenmiş. Yaz aylarında yaşamın çoğu avluda ve sokakta, kış aylarında ise ara ya da ikinci katta geçiyor. Bahçede ise sebze ve meyve yetiştiriliyor genelde. Yolunuz bir gün Kula'ya düştüğünde Kule Evleri'ni görmeyi ve fotoğraflamayı ihmal etmeyin.

Priene Antik Kenti


Ionia Bölgesi’nde kurulan 12 İon kentinden biri olan Priene M.Ö. 10. yüzyılda Yunanistan’dan gelen kolonicilerce kuruldu. Kentin ilk kurulduğu yarımadanın her iki yanında yer alan iki limandan oluştuğu sanılır. M.Ö 630’da Anadolu’ya giren yırtıcı Kimmerler Priene’yi yıkıma uğrattılar. Daha sonra Lidya Kralı Ardys tarafından ele geçirildi. İÖ 547’de Pers egemenliğine girdi. İÖ 500’de Perslere başkaldıran İonia kentleri arasında yer aldı.

Ad:  Priene_Antik_Kenti.JPG
Gösterim: 2282
Boyut:  51.0 KB
İonia İhtilali adı verilen bu ayaklanmada Miletos Kenti’nin önündeki Lade Adası açıklarında Pers Donanması’na karşı yapılan deniz savaşına 12 gemiyle katıldı (İÖ 495). İÖ 350’de doğal nedenler yüzünden eski yerleşme bırakılarak günümüze kalıntıları ulaşan kent Atina Kenti örnek alınarak yeniden kuruldu. Ancak yüzyıllar boyunca Büyük Menderes Irmağı buradaki denizi de doldurarak günümüzdeki görünümünü aldı. İÖ 334’te Persleri Anadolu’dan çıkaran Büyük İskender Priene’ye uğradığında yeni kurulmaya başlayan kentin yapımı için maddi yardımda bulundu. Priene kuruluşundan bir süre sonra Atina’nın egemenlik ve etki alanına sonra Bergama Krallığı’nın egemenliğine girdi. Bergama Kralı III. Attalos (İÖ 138-133) krallığının topraklarını ölümünden sonra Roma’ya verilmesini vasiyet edince Priene de Roma topraklarına katıldı.

Roma döneminde Büyük Menderes’in körfezi giderek daha fazla doldurması Priene’nin de zamanla önemini yitirmesine yol açtı. Roma İmparatorluğu’nun İS 395’te ikiye ayrılmasından sonra Bizans İmparatorluğu’nun topaklarında kalan Priene bir süre piskoposluk merkezi oldu. 12. yüzyıldan sonra da tümüyle terk edildi.

Kentin en önemli yapıları arasında Demeter Tapınağı, Athena Tapınağı, tiyatro, agora, Zeus Tapınağı, bouleuterion, Yukarı Gymnasion, Aşağı Gymnasion, Mısır Tapınağı, Büyük İskender’in evi, Bizans klisesi, nekropol ve konut alanları sayılabilir. 5000 kişilik kapasiteye sahip tiyatro M.Ö. 350 yılında inşa edilmiştir. Tanrıça Athena için kentin en hakim yerine yapılan tapınağın önünde Athena’nın altın ve fildişinden yapılan heykeli yer almaktaydı. Tapınak sunağının günümüzde yalnız bir bölümü ayaktadır.

Meryem Ana Evi


İzmir ilinin Selçuk ilçesinde bulunan Efes Antik kentinin üst kapısından geçildikten Hz. Meryem’in altın görünümlü heykeli karşılıyor sizi. Kısa bir yolculuktan sonra karşınıza çıkan tarihi yapı bir Bizans Kilisesi olmasının yanı sıra Meryem ana evi olarak bilinir. Bu evde zamanında Hz. İsa’nın annesi Hz. Meryem’in yaşadığı ve burada öldüğüne inanılmaktadır. Müslümanlardaki hac ziyareti kadar kutsal kabul edilerek Hıristiyanlar da burayı ziyaret etmeyi dini bir vazife olarak kabul ederler.

Ad:  Meryem_Ana_Evi.JPG
Gösterim: 2319
Boyut:  28.8 KB
İzmir Selçuk’taki Bülbüldağı’nda, Hz. İsa’nın annesi’nin son günlerini St. Jean (Yuhanna) ile geçirdiği kilise olduğuna inanılmaktadır. Hristiyanların Hac merkezidir. Papalar tarafından da ziyaret yeri haline gelen Meryem Ana Evi, inanılmaz bir ziyaretçi akınına uğramaktadır. Net olarak bir kanıt olmasa da Hz. Meryem’in burada öldüğünün düşünülmesi dışında Kudüs’de öldüğü ile ilgili de söylentiler bulunmaktadır. Ancak ona yaverlik eden Aziz Yuhanna’nın mezarının da Efes de bulunması Meryem Ana Evi’nin gerçek olduğunu desteklemektedir. Yeşillikler ile donatılmış bu şahane yapıya çıkış esnasında hediyelik eşya bakabileceğiniz dükkanlar, şifalı olduğuna inanılan suyundan içebileceğiniz bir çeşme ve bir mola verebileceğiniz cafeler bulunmaktadır. Burada bulunmanın, suyundan içmenin ayrı bir şifa olduğuna inanılması nedeni ile dilek duvarı bulunmaktadır.

Meryem Ana Evi’nde küçük bir Bizans Kilisesi bulunmaktadır. Sadece Hristiyanlar tarafından değil herkesin de ziyaret akınına uğrayan bir yerdir. 431 yılında Meryem Ana Evi adını almıştır. Bu yıllardaki Efes Konsili’ne kadar uzanan karşıt görüş Genel Konsil sonrasında İstanbul’a yazılan mektuptaki bir cümleye dayanır. Böylece 37-48 yıllarında Efes’te olduğunua inanılan St. Jean Meryem ile birlikte buraya geldiği ve Meryem Ana’nın burada yaşayıp 44 yılında öldüğü kabul edilir.

Bu tarihi ibadet yerini ziyaret edenlerin sayısı günümüzde on binleri aşmaktadır. İzmir’e gelip te Selçuk Meryem Ana Evini ziyaret etmeden gitmeyiniz.

Pamukkale Travertenleri


Denizli ilinin 18 km. kuzeyinde yer alan Hierapolis antik kentinin arkeoloji literatüründe Kutsal Kent olarak adlandirilmasi, kentte bilinen bir çok tapinak ve diger dinsel yapinin varligindan kaynaklanmaktadir. Hierapolis cografi konumu ile kendisini çevreleyen çesitli tarihi bölgeler arasinda yer almaktadir. Ilk Çagda yasayan Strabon ile Ptolemaios verdikleri bilgilerde, Karia bölgesine sinir olan Laodikeia ve Tripolis kentlerine yakinligi ile Hierapolis''''in bir Frigya kenti oldugunu ileri sürerler. Hierapolis olarak adlandirilmadan önce kentte bir yasamin var oldugunu Ana Tanriça kültünden dolayi biliyoruz. Kentin kurulusu hakkinda bilgilerin kisitli olmasina karsin; Bergama Krallarindan II. Eumenes tarafindan M.Ö. II. yy baslarinda kuruldugu ve Bergama'nin efsanevi kurucusu Telephos''''un karisi Amazonlar kraliçesi Hiera''''dan dolayi, Hierapolis adini aldigi bilinmektedir.

Ad:  Pamukkale_Travertenleri.JPG
Gösterim: 2174
Boyut:  22.4 KB
Denizli’de bulunan Pamukkale Travertenleri, sıcak su kaynaklarının doğal yollarla traverten yataklarına gelerek yüzeye çıkması ile oluşmaktadır. Sıcak su burada travertenlerin katmanlarına dökülerek çeşitli çökelmeler yapar. Kalsiyum ve hidrokarbonatça oldukça zengin olan bu sıcak su, 356 derecededir ve havayla temas ettiğinde bir dizi kimyasal değişim sonucu karbonat çökeltileri oluşturarak beyaz renk ve sert bir zemin oluşturur.
Pamukkale çevresindeki sıcak termal suların kaynağı bölgedeki fay hatları ve jeolojik olaylardır. Bölgede 35-100 derece aralığında sıcaklıklara sahip 17 adet sıcak su alanı yer almaktadır. Pamukkale kaynağı çok eski çağlardan hatta antik devirlerden beri kullanılmaktadır. Kaynaktan çıkan termal su 320 metre civarındaki bir mesafeyi kat ederek traverten başına gelir. Buradan da traverten katmanlarına dökülerek 240-300 metre kadar yol kat etmektedir. Buradaki kat kat görünümü oluşturan kimyasal tepkimeler dizisinde çökelen kalsiyum karbonat başlangıçta jel halinde bir yapıdadır. Zamanla sertleşen bu jelimsi yapı, traverten halini almakta ve pek çok turistin ilgisini çekmektedir.

Diley Yarımdası Ulusal Parkı


Parkımız Ege Bölgesi, Aydın ili sınırları içinde yer alır. Dilek Yarımadası 1966 yılında, Büyük Menderes Deltası 1994 yılında ilan edilmiştir. Yarımada 10.985, delta 16.613 hektar olmak üzere toplam 27.598 hektarlık bir yüz ölçümüne sahiptir. Yarımada ülkemizde maki florasının en iyi örneklerine sahip olduğu gibi, kuzey bakılarında Karadeniz florasına ait türleri de barındırmaktadır. Delta ise Ege Bölgesi’nde göçmen kuşlar için en önemli yaşama alanlarından biridir. Delta aynı zamanda deniz balıklarının yumurta bırakma sahasıdır. Yarımada, yaz mevsiminde yöre halkının denizden yararlandığı bir merkez haline gelmektedir.

Dilek Yarımadası Milli Parkı ‘nın halka kapalı kısımlarında ise uzun trekking rotaları oluşturulmuş, bu alan tamamen yazılı özel izin dahilinde geçilebiliyor, ormanın derinlikleri de buralarda zaten. Milli Park olduğundan kamp kurmak ve ateş yakmak yasak. Konaklama imkanı da bulunmuyor. Plajlardaki özel işletmelerden şezlong, şemsiye, duş, yeme–içme hizmeti alabiliyorsunuz ya da havlunuzu çakıl taşlarının üzerine serip dilediğiniz yerden denize girebilirsiniz. Yörede yapılan tekne turlarının bazıları Dilek Yarımadası koylarına yakın giderek bu güzelliği tekne ile görme ve denize girme imkanı da sunuyor.

Dilek Yarımadası Milli Parkı’nda neler yapabilirsiniz:
Ad:  Diley_Yarımdası_Ulusal_Parkı.JPG
Gösterim: 2250
Boyut:  19.6 KB
  • Kuş gözlemciliği (Büyük Menderes Deltasının bitim yeri olduğundan flamingo dahil bir çok kuş türü mevcut)
  • Bisiklet turu
  • Doğa yürüyüşü
  • Fotoğraf çekebilirsiniz
  • Yamaç paraşütü

Apollon Tapınağı


Yenihisar ilçe merkezindedir. Didyma aslında bir antik kent değil, kutsal bir mahaldir. Miletos’tan gelen kutsal yol ile bağlantıya sahip Didyma bir kehanet merkezidir. Didyma ile ilgili ilk yazılı kaynak Herodot’tur. Herodot M.Ö. 600’lerde Mısır Kralı II. Nekho ve Lidya Kralı Kroisos’un Didyma’daki Apollon mabedine adaklar sunduklarını nakleder. Arkaik devirde çok ünlü olan Apollon’un kutsal yeri Persler tarafından M.Ö. 494’de yakılmıştır.

Ad:  Apollon_Tapınağı.JPG
Gösterim: 2239
Boyut:  38.8 KB
Didim'in girişinde, Batı Anadolu kıyılarının en etkileyici bağımsız anıtı olarak kabul edilen Apollon Tapınağı yükselir. Tapınağın anıtsal boyutları ve benzersiz planı kadar, çok iyi bir durumda koruna gelmesi de hayranlık uyandırmaktadır. Yunan dünyasında Apollon Tapınağı'nı boyutları bakımından önemli bir farkla geride bırakacak herhangi bir tapınak yoktur. Hellenistlik dönemde tasarlanan Apollon Tapınağı, dev boyutlu mimarlık yapıtlarının Roma'lıların tekelinde olmadığını göstermektedir. Didyma hiçbir zaman bir kent niteliği taşımamıştır. Tapınak ve onun yönetiminde ki bilicilik , Miletos toprakları içerisindedir ve rahibi de kentin önde gelen resmi görevlileri arasında yer almıştır.

Tapınak diğer tarihi miraslara bakıldığında şuan ki durumu tarihçileri ve gelen misafirleri oldukça fazla şaşırtmaktadır. Özellikle ayakta kalmayı başaran 3 dev sütun oldukça fazla dikkat çekmektedir. 100 yıllar önce bile tarihçilerin dikkatini çekmiş ve bir çok makalede konu olmuştur tapınak. Tapınak savaşlar esnasında saldırılardan dolayı zarar görmüştür sadece savaşlar değil doğal olaylar ve zamanında etkisiyle zarar görmüş fakat yinede ayakta kalmayı başarmıştır.

Derlemedir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

19 Kasım 2016 / kompetankedi Türkiye Coğrafyası
21 Kasım 2016 / kompetankedi Türkiye Coğrafyası
22 Kasım 2016 / perlina Türkiye Coğrafyası
21 Kasım 2016 / Mystic@L Türkiye Coğrafyası
10 Aralık 2017 / kompetankedi Türkiye Coğrafyası