ERZURUMLU HALK OZANLARI
AŞIK ŞÜMMANİ
1860 - 1915. Narman’ın Samikale köyünde doğdu. Asıl adı Hüseyin’dir. Küçük yaşlarda aşıklık geleneğini öğrenmeye başladı. Yaklaşık 11 yaşında Erzurum’a giderek aşıklar çevresine girdi. Hodlu Şamili gibi birçok aşıktan etkilenmesine karşın, Sümmani’nin yetişmesinde dönemin ünlü aşığı Erbabi’nin katkısı farklıdırYaşça kendisinden büyük olmasına karşın Aşık Ruhsati’yi de etkileyen Aşık Sümmani, birçok genç aşığında yetişmesine de katkıda bulundu.
Sümmani, köyünde öldü ve orada toprağa verildi.
ŞİİR
Uyandım gafletten oldum perişan
Bir nur doğdu alemler oldu ürüşan
Selam verdi geldi üç-beş dervişan
Lisanları bir hoş sedasın tek tek
Lisanları bir hoş eyler avazı
Onlarda mevcuttur ilm-ü el fazı
Dediler: Vaktidir kılak namazı
Aldılar abdestin edasın tek tek
Aldılar abdesti uyandım habran
Aslımız yapılmış hak ü turabtan
Üç harf okuttular yeşil yapraktan
Okudum harfini noktasın tek tek
Okudum harfini zihnim bu!andı
Yalelerim göz göz oldu sulandı
Baktım çar etrafa kadeh dolandı
Nuş ettim kırkların mahlesin tek tek
Nuş ettim badesin gördüm rengini
Tam on sekiz saat sürdüm cengini
Yar yüzünde saydım üç beş bengini
Halhalın altında hırdasın tek tek
Dediler: Sümmani gel etme meram
Adamı çürütür dert ile verem
Sen içün dünyada kavuşmak haram
Hüdam böyle salmış kalemin tek tek
AŞIK REYHANİ
1932 - 10 Aralık 2006. Hasankale’nin Alvar köyünde doğdu. Asıl adı Yaşar Yılmaz’dır. İran’dan göçen babası önce Kars’a daha sonra Erzurum’a yerleşti. Aşık Reyhani’nin çocukluğu köyünde geçti. Zaman zaman komşu köylere gitme olanağı bulduysa da daha başka yerlere gidemedi. Okuma yazmayı okula gitmeden öğrendi. Sonraki yıllarda ise dışarıdan sınava girerek diploma aldı.
Bursa'da öldü ve orada toprağa verildi.
Beni (Ey Rüzigar)
Ey rüzigar gider isen canana söyle beni Lütfünde keremi varsa yakmasın böyle beni Ben bu aşka düş olalı bana Mecnun dediler
Ben nasıl Mecnun’um bilmem aramaz Leyla beni
Ben bu aşka düş olalı gönlüm telaşta benim Sinemi sitem bürüdü gözlerim yaşta benim Ne dizimde kuvvet kaldı ne aklım başta benim
İpsiz bağladı bu felek bir kaşı yayla beni
Reyhani
der çok kişiler arzeder han olmayı
Hiç düşünmez mi gafiller bir kabristan olmayı
İstemem senden muhtelif tahta sultan olmayı
Ko bana köle desinler yanında eyle beni
AŞIK NURİ ÇIRAĞI
Âşık Nuri Çırağı 1948 yılının onuncu ayında Erzurum’un Şenkaya ilçesinin Gaziler (Bardız) nahiyesinin Kaynak köyünde doğmuştur. Köyün eski ismi Çermik yeni ismi ise Kaynak’tır.
Asıl ismi Nuri Cihan Karataş’tır. Nüfus kayıtlarına göre doğum tarihi 01.01.1949’dur. Dedesinin ismi Süleyman, babası Muhammet Hamit’tir. Babaannesi Fadime, annesi Emine (Seher) hanımdır. Bir babanın bir çocuğudur. Seher Hanım doğum yaptıktan sonra hastalığa yakalanır. Genç yaşta annesini kaybeder.
Açtığı kahvelerle âşıkların yetişmesine büyük katkı sağlayan Çırağı, aktif hayatı nedeniyle doğrudan usta-çırak ilişkisiyle âşık yetiştiremese de bu kültüre katkılarıyla tarihteki yerini alacağına inanmaktadır. Doğu Anadolu’da ilk kez âşıklar için turne düzenlemiş, açtığı “Âşıklar Kahvesi” ile kültürün yayılmasına büyük hizmetler etmiştir
BENİM
Serin serin esme rüzgâr
Bugün gönlüm gamlı benim.
Şaka yapmayın bulutlar
İki gözüm nemli benim.
Ömür güneşimiz açtı
Vakit müddete yanaştı
Hayat ipliğim dolaştı
İşim serencamlı benim.
Hal dinlerim hal söylerim
Gam okurum dert çözerim
Çırağı ağlar gezerim
Günüm hep matemli benim.
AŞIK EROL ERGANİ
1954 yılında Şenkaya’nın, sonradan bucak olan Bardız (şimdiki adı Gaziler) köyünde doğdu. Asıl adı Erol Aydın’dır. İlkokulu ve ortaokulu köyünde okudu.
Aşıklık geleneği ve şiirle küçük yaşlarda ilgilenmeye başladı. Yaklaşık 13 yaşında bağlama çalmayı öğrendi. Aşık Merami’nin yardımıyla da bilgisini pekiştirdi.Yaklaşık 13 yaşında şiir yazmaya ve türkü söylemeye başladı.Türkiye ve Türkiye dışında birçok yerde yarışma ve şenliklere katıldı. Bu yarışmalarda değişik dereceler alan Erol Ergani’nin şiirleri çeşitli gazete, dergi ve araştırmalarda yayınlandı. Ayrıca bugüne dek 15 kadar albüm hazırladı.
AŞIK MEVLÜT İHSANİ
1928 yılında, Şenkaya’nın (1950 yılına dek Sarıkamış’a bağlı olan) Çermik köyünde doğdu. Asıl adı Mevlüt Şafak’tır. Resmi kayıtlarda doğum tarihi olarak 1933 geçmesine karşın, Mevlüt İhsani, gerçek doğumunun 1928 olduğunu belirtmektedir.
Mevlüt İhsani, ilkokul 3. sınıfa gittiği dönemde arkadaşlarıyla oynar...ken bulduğu bir kapsülün patlaması nedeniyle gözlerini yitirdi ve sol elinin 3 parmağı yaralandı. Gözleri görmemesine karşın köydeki bir marangozun yanında çıraklık yaptı. 13 yaşında ise köy imamının yardımıyla Kuran öğrenmeye başladı. Bu dönemde komşusunun kızına aşık oldu.
Küçüklüğünden beri, köyüne gelip giden aşıklardan etkilenip şiire ilgi duydu. Özellikle Bardızlı Nihani, Narmanlı Musa, Aşık Yusuf gibi aşıklar bunların önde gelenleridir
Gelmedi
Nazlı yare canım kurban dedim de Çevirdi arkasın sustu gelmedi Emrah gibi yol gözettim bir zaman
Gitti Selvi gibi küstü gelmedi
Ne vefa dünyanın bir akçesinde
Bir mendil bir bıçak yar bohçasında
Leyla al yeşilli gül bahçesinde
Mecnun dağbaşında esti gelmedi
Aşık ne kalmışsın aşkın hayında
Nicesi savruldu sevda yayında
Şirin al giyerek zevk sarayında
Ferhat kafasını ezdi gelmedi
Mevlüt İhsani
’yim aşkın harabı
Beni sarhoş etti dostun şarabı
Nesimi Mansuri Mühyet Arabi
Düşmanı gül attı dostu gelmedi
AŞIK İHSAN YAVUZER
1960 yılında Oltu’nun Aşağıçamlı köyünde doğdu. Asıl adı İhsan Yavuz'dur. İlkokulu köyünde okudu.
Aşıklık geleneğine ve türkülere ilgisi küçük yaşlarda başladı. Köylerine gelip giden aşıklar aracılığıyla ilk bilgileri edindi. Daha sonra aşıklığa ve bağlama çalmaya ilişkin temel bilgileri Mevlüt İhsani’den ...öğrendi. Aynı zamanda aşık havaları ve hikaye geleneğini öğrendi.
Eserleri birçok yerde aktarılan ve çeşitli şenlik ve yarışmalara katılan Yavuzer bugüne dek yaklaşık 25 albüm hazırladı.
AŞIK RAHİM SAĞLAM
1961 yılında Aşkale’nin Dereköyü’nde doğdu. İlköğrenimi köyünde tamamladı.Küçük yaşlardan itibaren aşıklık geleneğini, halk şiirini ve bağlama çalmayı öğrenmeye, yaklaşık 16 yaşlarında şiir yazmaya başladı. Bir süre Aşık Mihmani, bir süre de Aşık Reyhani’ye çıraklık ederek bilgisini pekiştirdi.Değişik bölgelerde yarışma şenliklere katılan Rahim Sağlam, şiirlerinde bazen adını, bazen de Rahimi mahlasını kullanmaktadır.
Rahim Sağlam bugüne dek 10 kadar albüm hazırladı. Ayrıca Batılı araştırmacıların hazırladığı albümlerde türküleri yeraldı.
.
AŞIK NİHANİ
Nihani, Erzurum ilinin Şenkaya eski adı Örtülü ilçesinin Bardız (Gaziler) bucağına bağlı Göreşken köyünde 1300 (1885) yılında doğdu. Babası demircilik yapan Recep Usta, annesi Mahbube Hanım'dır. Asıl adı Mustafa olan aşık, Soyadı Kanunu çıkınca "Gedik" soyadını almıştır.
Onüç yaşlarında babasının davarlarını Göreşken köyünün yayla ve meralarında otlatmağa, başladı. Bardız deresinin bir yamacında kurulmuş olan Göreşken köyündeki köylüler hayvancılıkla geçinir, tarlalarında buğday ve arpa yetiştirirlerdi. Yazın kırlar ve dağlar binbir renkli çiçeklerle bezenir, ortalık yeşillikler içinde bir cennet havasına bürünürdü. Köyde sekiz ay kara kışı geçirdikten sonra yazın Göreşken yaylasına çıkarlar, yemyeşil çayırlarda kurdukları yayla evlerinde (damlarda) kalırlar, hayvanlarını otlatır, kuzularını büyütürlerdi. Küçük Mustafa, on sekiz yaşlarına kadar babasının davarlarını otlatmağa devam etti.
Bir yaz günü, iki arkadaşı ile kırlarda yine babasının davarlarını otlatırken ansızın etraf, karardı. Sanki güneş batmış gece olmuştu. Genç köy delikanlısı Mustafa, davarlarını ararken bir şehit mezarı gördü. Birinci Cihan Harbi'nde Enver Paşa'nın ordusu ile geçtiği bu topraklarda, daha önceki yıllarda bazı savaşlar cereyan etmişti. Ahmet Muhtar Paşa 1877'de Ruslarla Zivin Harbi'ni yapmış ve onları yenmişti. Sonra Rusları Kars'a kadar püskürtmüştü. İşte bu harple ilgili bir şehit mezarının yassı taşının önüne oturup dinlenen Mustafa, daha sonra az ilerdeki çeşmeden abdest alıp iki rek'at namaz kıldıktan sonra tam teşehhüdde iken uykuya daldı.
Derin uykuda iken tatlı bir rüya gördü: Önce gözünün önüne nürani yüzlü, beyaz sakallı derviş geldi. Ellerinde aşk badesi dolu üç tas vardı. Sonra bu üç derviş Mustafa'ya yaklaşıp:
-"Evlat doğrul" dediler, "Al bu badeyi yar aşkına iç..."
Genç Mustafa pirlerin verdiği ikinci badeyi "Allah aşkına" ve üçünüyü de "pir aşkına" içtikten sonra tatlı bir ses duydu. Dönüp de sesin geldiği tarafa bakınca sırtı kendisine dönük, saçları topuklarına değen, fidan boylu güzel yüzlü bir kız gördü. Kız, hem ağlıyor, hem de bir ağıt söylüyordu. Meğer, sevgilisini ölmüş sanıp, ona ağlarmış... Aslında bu peri gibi güzel kızın ağlaması genç Mustafa içindi. Dervişler, bu kızın Afganistan'da Emirhan'ın kızı Mihriban Sultan olduğunu söyleyip gözden nihan oldular, kayboldular. Kendisine "Nihani" mahlası işte o sırada, bu sebeple verilmiştir.
Rüyasında görüp sevdiği ve uğruna üç tas bade içtiği sevgilisi Mihriban'a seslenmek isteyen Nihani'nin boğazı tıkanıyor, sesi çıkmıyordu. Bir süre sonra, ağladıkça yüzü göz yaşlarıyla ıslanan Mihriban dile geldi ve söylemeğe başladı. Aldı Mihriban:
Aldım esen yelden yaman bir haber
Yetirdim yüz bine bir telaşımı
Sevdiğin dünyadan göçmüş dediler
Zalim felek n'ettin can yoldaşımı
Gülşenimi figan ile doldurdum
Nevresteyken gonca gülü soldurdum
Nasıl kıydın sevdiğimi öldürdün
Elbette dökerim kanlı yaşımı
Der Mihriban arttı ahım amanın
Gör ne hale düşmüş bir perişanım
Yarabbi al hemen benim de canım
Alıp gidem bu sevdalı başımı
http://erzurumluhalkozanlari