Arama

ESO - Avrupa Güney Gözlemevi (European Southern Observatory) - Sayfa 14

Güncelleme: 3 Nisan 2016 Gösterim: 47.408 Cevap: 206
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
15 Mart 2012       Mesaj #131
Avatarı yok
Yasaklı
Genç Galaksiler

Sponsorlu Bağlantılar
eso1212b

Uzak evrende genç galaksiler.Balina takımyıldızı yönünde bulunan farklı mesafelerdeki gökada görünümleri/ESO1212b.

eso1212c

Uzaktaki evren,genç gökadalar ve onların gaz hareketleri/ESO1212c.

eso1212d

Gökyüzü taraması MASSIV, gökyüzü etrafında geniş alanlı bir görünüm/ESO1212d.


Kaynak:ESO/VLT Gözlemleri/Bilim Bülteni(14 Mart 2012)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
22 Mart 2012       Mesaj #132
Avatarı yok
Yasaklı
VISTA’nın Gözü Evrenin Derinliklerinde

Sponsorlu Bağlantılar
eso1213a

VISTA'nın gözünden kozmos'un derinlikleri.

ESO’nun VISTA teleskobu kırmızı-ötesi ışığı kullanarak gökyüzünün şimdiye kadar elde edilen en geniş derinlikteki görüntüsünü oluşturdu. Gökyüzünün olağan bir bölgesine ait bu yeni görüntü UltraVISTA taraması ile elde edilmiş olup, görüntüde 200 000’den fazla gökada bulunmaktadır. Burası şu anda ESO tarafından dünya genelindeki gökbilimcilerin kullanımına açık olan tamamı işlenmiş dev görüntü koleksiyonunun sadece bir kısmını oluşturmaktadır. UltraVISTA diğer çoğu bilimsel proje gibi erken Evrendeki uzak gökadaları çalışmak isteyenler için bir hazine durumundadır.

ESO'nun VISTA teleskobu çok uzak gökadalardan gelen sönük ışığı toplayabilmek için gökyüzünün aynı bölgesini tekrarlı bir şekilde sürekli gözledi. Bu görüntüyü oluşturabilmek için toplamda etkin poz süresi 55 saate ulaşan, beş farklı renkli filtre ile çekilen altı bin ayrı poz birleştirildi. UltraVISTA taramasıyla elde edilen bu görüntü kırmızı-ötesinde alınmış bu boyutlardaki en derin [1] olanıdır.

ESO'nun Şili'deki Paranal Gözlemevi'nde bulunan VISTA teleskobu dünyanın en büyük ve en güçlü kırmızı-ötesi tarama teleskobudur. 2009 yılında ilk kez çalışmaya başlamasından (ESO0949) bu yana gözlem zamanının çoğu halka açık taramalara ayrıldı, bazıları güney gökküresinde geniş alanları tararken bazıları ise daha küçük alanlarda yoğunlaştı. UltraVISTA taraması ise COSMOS alanı [2]( ESO1124, heic0701) ile ilgileniyor, burası aralarında NASA/ESA Hubble Uzay Teleskopbu'nun da olduğu diğer teleskoplarca [3] yoğun olarak araştırılan, gökyüzünün neredeyse boş gibi görülen bir bölgesi. UltraVISTA altı VISTA taramasından açık olarak en derin olanıdır ve en sönük nesneleri gözler önüne sernektedir.

VISTA taramalarıyla alınan veriler — toplamda 6 terabayttan fazla görüntü — İngiltere'deki veri merkezlerinde, UltraVISTA verileri ise Fransa'da işleniyor, bu veriler daha sonra dünya genelindeki gökbilimcilerin kullanımına sunulmak üzere ESO bilim arşivine aktarılıyor.

İlk bakışta UltraVISTA görüntüleri olağan gibi görünüyorlar, birkaç parlak yıldız ve sönüklerden bir miktar. Aslında burada görülenler Samanyolu'nun yıldızları olmayıp her biri milyarlarca yıldız içeren uzak gökadalardır. Görüntüyü ekranı dolduracak şekilde genişletip yakınlaştırarak bunların daha fazlası görülebilir, toplamda ise 200 000'den fazla gökada bu karede yer almaktadır.

Evrenin genişlemesiyle uzak cisimlerden gelen ışık daha uzun dalgaboylarına kaymaktadır. Gözleyebildiğimiz en uzak gökadalardan gelen yıldız ışıkları Yeryüzü'ne ulaştığında çoğunlukla elektromanyetik tayfın kırımızı ötesi bölgesinde gözleniyor. Kırmızı-ötesine oldukça duyarlı ve geniş görüş alanıyla VISTA erken Evrendeki uzak gökadaları yakalamak için eşsiz bir güce sahip. Gökbilimciler ard arda artan uzaklıklardaki gökadaların kırmızıya kayan ışıklarını inceleyerek, gökadaların nasıl oluşup, evrenin tarihi boyunca nasıl evrimleştiklerini takip edebiliyorlar.

Görüntü yakından incelendiğinde daha önceden bilinmeyen on binlerce kırmızımsı nesnenin sayıca daha çok bulunan krem-renkli gökadalar arasında dağıldığı gözlenmektedir. Bunların çoğu Evrenin şu anki yaşının çok küçük bir kesimindeyken görülen oldukça uzak gökadalardır. UltraVISTA görüntüleri üzerindeki ilk çalışmalar diğer teleskoplarla elde edilen görüntülerle birleştirildiğinde buradaki birçok gökadanın Evren henüz bir milyar yıl yaşına gelmeden, hatta birkaçının bundan daha erken zamanlarda oluştuğu görülmektedir.

Şu anki UltraVISTA görüntüsü kendi boyutlarında en derin kırmızı-ötesi görüntü olsa da, gözlemler devam ediyor. Bir kaç yıl içinde elde edilecek nihai sonuçlar önemli ölçüde daha da derin olacaktır.

Gökyüzü taramaları gökbilimciler için hayati önemdedir ve ESO bunun için bir program devreye sokarak [4] hem VISTA hem de onun görünür-ışıktaki eşi VLT Tarama Teleskobu (VST, ESO1119) ile alınan zengin miras gelecek on yıllar boyunca gökbilimcilerin erişimine açık olacaktır.

Notlar:

[1] Gökbilimciler derin kelimesini mümkün olan en sönük nesnelerin tesbit edildiği çok uzun poz süreleri verilerek alınan görüntüler için kullanmaktadır. Genellikle çok daha kısa süreli pozlar sayısal olarak sonradan birleştirilmektedir.

[2] UltraVISTA Altılık takımyıldızında bulunan COSMOS alanını görüntüledi. Gökyüzünün bu bölgesi birçok teleskop tarafından haritalandı, bu nedenle bu zengin verilerden çok sayıda araştırma ve inceleme için yararlanılabilir. UltraVISTA 1.5 kare derecelik bir alanı kaplamaktadır, yaklaşık olarak Dolunay'ın kapladığı alanın sekiz katı, ve tüm COSMOS alanından biraz küçük.

[3] Yeni UltraVISTA gözlemleri, diğer teleskoplarla hem yerden hem uzaydan farklı dalgaboylarında yapılan COSMOS alanı gözlemlerine oldukça derin kırmızı ötesi gözlemleriyle tamamlayıcı katkılar sağlamıştır.

[4] ESO teleskoplarıyla alınan veriler genellikle doğrudan dev sayısal arşive aktarılıyor. Fakat Faz 3 adı verilen yeni bir girişimle, Avrupa genelindeki gökbilimci gruplarınca önemli ölçüde işlenen ve kullanıma hazır hale getirilen ESO verileri toplanıyor. Bu tür tarama teleskoplarıyla alınan büyük boyutlu gökyüzü görüntülerinin işlenmesi zorlayıcı bir süreç ve oldukça güçlü hesaplama kaynakları ve uzmanlık deneyimi gerektiren bir iş. Bu nedenle tümüyle işlenmiş ve tanımlanmış tekdüze bir veri, teleskoplardan alınmış ham görüntülere göre, bu verilerden faydalanmak isteyenler için önemli ölçüde kolaylık sağlamaktadır.


Kaynak:ESO Basın Açıklaması / Görüntülü Bülten (21 Mart 2012)

Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
22 Mart 2012       Mesaj #133
Avatarı yok
Yasaklı
Yeni Kırmızıötesi Veri Hazinesi Uzay Bilimcilerin Kullanımına Açıldı


eso1213b

VISTA derin alan kızılötesi görüş COSMOS / ESO1213b.

eso1124b

Altılık Takımyıldızı içerisinde COSMOS alanı/ESO1213c.

eso1124c

COSMOS geniş görüş alanı/ESO1213d.



Kaynak:ESO / VISTA Teleskobu Gözlemi / Görüntülü Bülten (21 Mart 2012)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
29 Mart 2012       Mesaj #134
Avatarı yok
Yasaklı
Samanyolu’ndaki Kırmızı Cücelerin Yaşanabilir Bölgelerinde Milyarlarca Kayalık Gezegen

eso1214a

Süper Dünya Gliese 667 Cc Günbatımı / ESO1214a.

ESO’nun gezegen avcısı HARPS aygıtı ile elde edilen yeni sonuçlara göre sönük kırmızı yıldızların etrafındaki yaşanabilir bölgelerde Dünya’dan çok da büyük olmayan kayalık gezegenler oldukça yaygın olarak bulunuyor. Uluslararası araştırma ekibinin tahminlerine göre sadece Samanyolu gökadasında on milyarlarca, Güneş’e komşu yıldızların etrafından ise büyük olasılıkla 100 kadar gezegen olabilir. Araştırma sayesinde Samanyolu’ndaki yıldızların % 80’ini oluşturan kırmızı cüce yıldızların etrafındaki süper-Dünyaların sayısı hakkında ilk kez doğrudan bir ölçüm yapılmış oldu.

Kırmızı cüce yıldızların etrafındaki hafif gezegenlerin sayısına ilişkin ilk kez yapılan doğrudan tahminler gözlemlerini ESO'nun Şili'deki La Silla Gözlemevi'nde bulunan 3.6-metre teleskobu üzerindeki HARPS tayfçekerini kullanarak [1] gerçekleştiren uluslararası bir ekip tarafından henüz yeni duyuruldu. Geçtiğimiz günlerde yapılan bir duyuruya göre (ESO1204), bu tür ötegezegenler sınıfına duyarlı olmayan bir yöntemle yapılan araştırma gökadamızda gezegenlerin oldukça yaygın olarak bulunduğunu göstermektedir.

HARPS ekibi Samanyolu'nda en çok bulunan yıldız türü olan — kırmızı cüce yıldızların (M cüceleri olarak da biliniyorlar [2] ) etrafındaki gezegenleri araştırıyor. Bu yıldızlar Güneş'e göre daha sönük ve daha soğuklar, fakat sayıca çoklar ve ömürleri daha uzun, bu nedenle Samanyolu'ndaki yıldızların % 80'ini oluşturuyorlar.

"HARPS ile yaptığımız yeni gözlemlere göre tüm kırmızı cüce yıldızların yaklaşık % 40'ının yaşanabilir bölgesinde bir süper-Dünya bulunuyor, bu bölgelerde gezegenin yüzeyindeki su sıvı halde bulunabiliyor," diyor ekibin lideri Xavier Bonfils (IPAG, Grenoble Üniversitesi Gözlemevi, Fransa). "Çünkü kırmızı cüceler oldukça yaygın — Samanyolu'nda yakşalık 160 milyar kadar var — bu bizi şaşırtıcı bir sonua götürüyor, sadece gökadamızda bu gezegenlerden on milyarlarca bulunabilir."

HARPS ekibi altı yıllık bir dönem boyunca güney gökküresinde bulunan özenle seçilmiş 102 kırmızı cüce yıldız örneğini taradı. Toplamda (kütleleri bir ila on Dünya kütlesi aralığında değişen) dokuz tane süper-Dünya bulundu, bunlardan ikisi Gliese 581 (ESO0915) ve Gliese 667 C'nin yaşanabilir bölgelerinde bulunuyor. Gökbilimciler gezegenlerin kütlelerini ve yıldızlarına olan uzaklıklarını da tahmin edebildiler.

Gezegeni olmayan yıldızları ve keşfedilen gezegenlerin oranlarını içeren tüm verileri bir araya getiren ekip kırmızı cüce yıldızların etrafında bulunan gezegen türlerinin ne kadar yaygın olduğunu ortaya çıkardı. Sonuçlara göre yaşanabilir bölgede bulunan süper-Dünyaların sayısı [3] % 28 ila % 95 arasında değişen bir oranla % 41 olarak bulundu.

Diiğer yandan Güneş Sistemi'mizdeki Jüpiter ve Satürn benzeri daha büyük kütleli gezegenler kırmızı cüce yıldızların etrafında daha az bulunuyor. Kırmızı cücelerin % 12'sinden daha azının (kütleleri Dünya'nın 100 ila 1000 katı arasında değişen) bir dev gezegene sahip olduğu düşünülüyor.

Güneş'e yakın oldukça çok sayıda kırmızı cüce yıldız olduğundan, yeni tahminlere göre Güneş komşuluğundaki yaklaşık 30 ışık-yılından daha yakın bir uzaklık içerisinde yıldızlarının yaşanabilir bölgelerinde bulunan 100 kadar süper-Dünya gezegeni olabilir. [4]

"Kırmızı cüceler Güneş'e göre daha sönük ve soğuk olduklarından, gezegen yüzeylerinde suyun sıvı olarak bulunabildiği sıcaklığa sahip yaşanabilir bölgeler yıldıza Dünya-Güneş mesafesinden daha yakın bir bölgede bulunur," diyor Stéphane Udry (ekibin üyesi, Cenevre Gözlemevi). "Fakat kırmızı cüceler yıldız patlamaları ya da parlamalarıyla bilinirler, bu tür yıldızların etrafındaki gezegenler yoğun bir X-ışın ya da mor-ötesi radyasyona maruz kalıyor olabilir, ki bu da yaşam için elverişli bir ortam değildir."

HARPS kırmızı cüce taramasında keşfedilen gezegenlerden birisi Glieses 667 Cc'dir. [5] Bu üçlü yıldız sisteminde bulunan ikinci gezegen (ilki için bakınız ESO0939) ve görünüşe göre yaşanabilir bölgenin ortasında yer alıyor. Gezegen Dünya'dan dört kat daha ağır olsa da, Dünya'nın şimdiye kadar bulunan en yakın ikizidir ve neredeyse kesin olarak yüzeyinde sıvı suyun bulunması için gerekli şartları sağlamaktadır. Bu 2007'de duyurulan ve 2009'da bilgileri kesinleşen Gliese 581d'den sonra HARPS taramasıyla bir kırmızı cücenin yaşanabilir bölgesinde keşfedilen ikinci süper-Dünya gezegenidir.

"Şu an yakın kırmızı cücelerin etrafında oldukça çok sayıda süper-Dünya'nın bulunduğunu biliyoruz, bunların daha fazlasını hem HARPS hem de gelecekteki aletlerle tesbit etmemiz gerekiyor. Gezegenlerden bazılarının yıldızlarının önünden geçiş yapmaları bekleniyor — bu geçiş gözlemleri heyecan verici bir olanak sağlıyor, gezegenin atmosferinin analizi ve yaşamın işaretlerinin araştırılabilmesi." şeklinde sonlandırıyor Xavier Delfosse, ekibin bir diğer üyesi (ESO1210).

Notlar:

[1] HARPS bir yıldızın dikine hızını olağanüstü bir hassaslıkta ölçmektedir. Yıldızların etrafındaki gezegenler, yıldızla birlikte ortak bir kütleçekim merkezi etrafında döndüğü için, gezegene sahip yıldızlar Dünya'da bulunan bir gözlemciye göre bir miktar yer değiştirme hareketi yapar, yıldız düzenli olarak Dünya'ya yaklaşıp uzaklaşır. Doppler etkisi nedeniyle dikine hızda meydana gelen değişim, yıldız gözlemciden uzaklaşırken tayfının daha uzun dalgaboylarına (kırmızıya kayma), yaklaşırken ise daha kısa dalgaboylarına (maviye) kaymasına sebep olmaktadır.

[2] Bu yıldızlara M cüceleri denir çünkü tayf türleri M'dir. Bunlar, yıldızların en basit halde azalan sıcaklıkları ve tayf görünümlerine göre hazırlanan şemadaki yedi türden en soğuk olanıdır.

[3] Kütlesi Dünya'nın bir ila on katı aralığında olan gezegenlere süper-Dünyalar deniyor. Güneş sisteminde böyle bir gezegen bulunmuyor, fakat diğer yıldızların etrafında oldukça yaygın oldukları görülüyor. Yıldızlarının yaşanabilir bölgelerinde keşfedilen bu tür gezegenler oldukça heyecan verici çünkü — eğer gezegenler kayalıksa ve suya sahiplerse — potansiyel olarak yaşama ev sahipliği yapıyor olabilirler.

[4] Gökbilimcilerin tanımına göre "yakın" kelimesi on parsek anlamına gelmektedir. Bu ise yaklaşık 32.6 ışık yılıdır.

[5] İsim, Gliese 667 üçlü yıldız sisteminin üçüncü bileşeni ( C ) etrafında keşfedilen ikinci gezegen (c) anlamına gelmektedir. Parlak bileşen yıldızlar Gliese 667 A ve B, Gliese 667 Cc'nin gökyüzünde oldukça belirgin bir halde yer alırlar. Gliese 667 Cc'nin keşfi Guillem Anglada-Escude ve çalışma arkadaşlarınca Şubat 2012'de bağımsız olarak duyuruldu, yaklaşık olarak Bonfils ve arkadaşlarınca yazılan makalenin elektronik ön baskısının çevrimiçi olmasından iki ay sonra. Anglada-Escude ve çalışma arkadaşlarının Gliese 667 Cb ve Cc gezegenlerini onaylaması büyük ölçüde HARPS gözlemlerine ve Avrupalı ekibin ESO Arşivi yoluyla kullanıma açık hale getirdiği veri analizine dayanmaktadır.


Kaynak:ESO Basın Açıklaması / Bilim Bülteni (28 Mart 2012)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
5 Nisan 2012       Mesaj #135
Avatarı yok
Yasaklı
ESO Genel Merkezi’ni Genişletiyor

eso1215a

Yeni ESO Karargah Uzantısı (gündüz).[The new ESO Headquarters Extension (daytime)]

Avrupa Güney Gözlemevi (ESO) Almanya’nın Münih kenti yakınlarındaki Garching şehrinde bulunan Genel Merkez’ini genişletmek üzere Auer+Weber mimarlarıyla anlaşmaya vardı. Yenilikçi bir tarza sahip ofis binası sayıları giderek artan Garching’te çalışanlarına ev sahipliği yapacak ve ESO’nun Avrupa Aşırı Büyük Teleskobu gibi iddialı projelerde gerekli olan teknolojik yeniliklerin beşiği olacak. Halen devam eden yapımın 2013 sonunda tamamlanmasıyla, genişleyen ESO Genel Merkezi Garching araştırma kampüsünün gelişimine oldukça büyük bir katkı yapacak.

Neredeyse elli yıllık bir süre boyunca, ESO'nun birinci sınıf tesisleri ve bilimsel çalışmaları Avrupayı dünya genelinde yapılan gökbilimde ön sıralara taşıdı. Vizyonu, titiz planlaması ve son-teknolojisi ile birleştirildiğinde, dünyanın en gelişmiş görünür ışık gözlemevini, Çok Büyük Teleskobu (VLT) ortaya çıkardı. ESO şu anda uluslararası ortaklarıyla yeni nesil teleskoplar geliştirmeye devam ediyor, Atacama Büyük Milimetre/milimetre-altı Dizgesi (ALMA), dünyanın kendi alanındaki en büyük ve en gelişmiş teleskobu olacak, diğer yandan bir sonraki iddialı proje ise 39.3 metrelik ayna çapıyla gökyüzünü izleyen dünyanın en büyük gözü olacak Avrupa Aşırı Büyük Teleskobu'nu (E-ELT) inşa etmek.

Bu sürede, ESO 15 Üye Ülkesiyle üye sayısını genişleterek dünyanın en üretken yer-tabanlı gözlemevi oldu. Bunun bir sonucu olarak, Almanya Münih'teki Garching Genel Merkezi'nde ve Şili'deki üç yerleşkede 740 kişi çalışıyor.

Şu andaki ESO Genel Merkezi, ESO'nun sadece 40 çalışanın olduğu CERN'deki ofisiyle değiştirilmek için 1980 yılında inşa edildi. 1980'lerin sonuna doğru artan çalışan sayısı nedeniyle ilave bir beşinci kat daha eklenmesine rağmen, yine de 20 yıl sonra bunun yeterli olmadığı anlaşıldı. ESO şu an Garching'te çalışan 500 personeli için yanındaki Max-Planck Enstitüsü'nden uygun yerleri kiralayarak ve ana binanın yanındaki ofisleri bölümler arası değişim için geçici olarak kullanmak zorunda kaldı.

Geçici ofislerde çalışan personeli ve kampüsün farklı alanlarında bulunan proje ekipleri nedeniyle ESO konseyi Genel Merkezdeki ofis kapasitesini arttırma yoluna giderek, ana ESO binasını gerektiği şekilde genişletme kararı aldı. Mimari yarışın bir parçası olarak birçok plan önerildi ve sonunda ESO konseyi Genel Merkezi genişletmek için Auer+Weber tasarımını seçti. Bu firma ayrıca ödül alan ve James Bond'un Quantum of Solace filminde öne çıkan Şili'deki Paranal Gözlemevi Rezidansı'nı da tasarlamıştı.Genel planlayıcı olarak Auer+Weber mimari tasarımı belirleyecek ve üstlenici firma için binanın genişletilmesi ve yapının planlandığı gibi tamamlanması işini Bam Deutschland AG yürütecek.

"Yeni binanın inşası ESO'nun tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır, böylece birinci sınıf yer tabanlı gözlem tesisleri inşa etme ve işletme vizyonumuzu gerçekleştirme adına daha etkili çalışmalar yürütmemiz mümkün olacak. Aynı zamanda, tüm genel merkez çalışanlarımızın bir arada bulunması güçlü bir birliktelik duygusu sağlayacaktır." diyor ESO Genel Müdürü, Tim de Zeeuw.

Genel merkezin genişletilmesi için yapılan yeni tasarım şu anki halini bozmadan devam edecek şekilde planlandı. Bir ofis binası, bir teknik bina ve yeni yapıları orjinal genel merkeze bağlayan kapalı bir köprü tasarımda ön plana çıkanlar. Tasarımda doğal ışık kaynakları daha etkin kullanılıyor ve iki adet iç bahçe bulunuyor. Yeni binaların her ikisi de "yeşil yapılar" olarak etiketlendi.

Yeni ofis ve teknik bina toplamda 18 700 metre karelik bir alana sahip, bu da ESO'nun Genel Merkez alanını iki katından fazlasına çıkarmak demek.

Teknik işler binasının çapı neredeyse 39.3 metre ayna çaplı E-ELT ile aynı olan bir silindir şeklinde olacak. Bilimsel ve teknolojik ilerlemelerin odak noktası ve Bavaria'nın yüksek teknoloji endüstrisindeki teşvik edici rolünü destekleme potansiyeline sahip olarak tasarlandı. ESO'nun en gelişmiş aletlerinin geliştirildiği, üretildiği, toplandığı, test edildiği ve güncellendiği bir yer olacak. Toplam 2900 metre karelik alanıyla teknik işler binası ayrıca dünyadaki astronomik verileri arşivleyen en büyük bilgisayarlardan birine ev sahipliği yapacak.İnşa Ocak 2012'de başladı ve inşanın 2013 yılının sonuna doğru tamamlanması bekleniyor.


Kaynak : ESO Basın Açıklaması / Organize Bülten (04 Nisan 2012)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
13 Nisan 2012       Mesaj #136
Avatarı yok
Yasaklı
ALMA Yakın Gezegen Sisteminin Yapısını Gözler Önüne Serdi

eso1216a

ALMA, parlak yıldız etrafında bir halka.

Yapım aşamasındaki yeni gözlemevi gökbilimcilere yakın gezegen sistemini anlamada büyük bir ilerleme sağlarken, bu tür sistemlerin nasıl oluştuğu ve gelişim gösterdiğine dair değerli ipuçları da sağladı. Atacama Büyük Milimetre/milimetrealtı Dizgesi (ALMA), Fomalhaut yıldızı etrafında yörünge hareketi yapan gezegenlerin normalde düşünüldüğünden daha küçük olduğunu keşfetti. Bu ALMA'nın dünya genelindeki gökbilimcilere açık olarak gerçekleştirdiği ilk dönem gözlemlerinden elde edilen ilk bilimsel yayındır.

Fomalhaut yörüngesindeki tozun dünyadan 25 ışık yılı uzaklıktaki diskinin veya halkasının son derece keskin ALMA görüntüleri sayesinde keşif mümkün olmuştur. ALMA görüntüleri ince ve tozlu diskin hem iç hem de dış kenarlarının çok keskin olduğunu göstermektedir. Bilgisayar simülasyonları ile birleştirilen bu gerçek, diskteki toz parçacıklarının disk içinde, iki gezegenin kütleçekimsel etkileriyle tutulduğu şeklinde sonuçlandırılmasına yol açmıştır, bir gezegen yıldıza diskinden daha yakınken diğeri daha uzaktır. [1]

Hesaplar gezegenlerin muhtemel boyutlarını da göstermiştir, Mars’tan daha geniş fakat dünyanın birkaç katıdan daha fazla değildir. Bu gökbilimcilerin daha önce düşündüklerinden çok daha küçüktür. 2008’de NASA/ESA Hubble Uzay Teleskobu Satürn’den daha geniş olduğu düşünülen iç gezegenin Güneş sisteminin ikinci büyük gezegeni olduğunu ortaya koymuştu. Fakat, kızılötesi teleskoplarla elde edilen sonraki gözlemler bu gezegenin saptamasında başarısız olmuştur.

Bu başarızılık gökbilimcilerin, Hubble görüntüsündeki gezegenin varlığı hakkında şüpheye düşmelerine neden olmuştur. Bu yüzden, Hubble görünür bölge görüntüleri yıldız ışınımlarıyla dışarı doğru savrulan çok küçük toz tanecikleri tesbit etmiştir, bu durum tozlu diskin yapısını bulanıklaştırmaktadır. Görünür ışıktan daha büyük dalgaboylarında ALMA gözlemleri, çapları 1 milimetre olan ve yıldız ışınımı ile taşınılmayan daha geniş toz tanelerini göstermektedir. Iki gezegenin kütle çekimsel etkilerini gösteren bu toz taneleri diskin keskin kenarlarını ve halka şeklindeki yapılarını açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Bu çalışmanın yürütücüsü Aaron Boley (ABD, Florida Üniversitesi’nde Sagan Bursiyeri) “Halka şeklinin ALMA gözlemleriyle bilgisayar modelleri birleştirildiğinde, halka yakınındaki herhangi bir gezegenin yörüngesi ve kütlesine dair kritik limitler belirleyebiliriz.” şeklinde beyan etmiştir. “Bu gezegenlerin kütleleri küçük olmalıdır, aksi halde gezegenler halkayı darmadağın eder” diye de ekleme yapmıştır. Bilimadamlarına göre, gezegenlerin küçük boyutları önceki kızılötesi gözlemlerin gezegeni neden saptayamadığını açıklamaktadır.

ALMA araştırmaları halkanın genişliğini Güneş’ten dünyaya uzaklığın 16 katı kadar olduğunu ve kalınlığının sadece yedide biri olduğunu göstermiştir. Florida Üniversitesi’nden Matthew Payne, Halkanın önceden düşünülenden daha dar ve ince olduğunu bildirmiştir.

Halka yıldızdan güneş dünya uzaklığının 140 katı kadar bir mesafede bulunmaktadır. Kendi güneş sistemimizde Plüto dünyaya göre güneşten 40 kat daha uzaktadır. Aaron Boley “bu halkanın yakınındaki gezegenlerin küçük boyutları ve ev sahibi yıldızlarından olan geniş uzaklıkları nedeniyle henüz bulunan normal yıldız etrafında yörünge hareketi yapan en soğuk gezegenler arasındadır” demiştir.

Bilimadamlari Fomalhaut sistemini ALMA’nin planlanan 66 antenenin sadece dörtte birininin mevcut olduğu 2011 Eylül ve Ekim aylarında gözlemlemiştir. Yapımı gelecek yıl tamamlamdığında, tüm sistem cok daha duyarlı hale gelecektir. Erken Bilim Aşamasında bile, yine de ALMA önceki milimetrik dalga gözlemcilerin anlayamadıkları sahte yapıyı ortaya koymak üzere yeterince güçlü idi.

ESO gökbilimcisi ve takım üyesi Bill Dent (ALMA, Şili) “ALMA hala yapım aşamasında olabilir, fakat hala kendi türünün en güçlü teleskobudur. Bu, diğer yıldızlar etrafında disk ve gezegen oluşum çalışmaların da heyecan verici yeni bir dönemin henüz yeni bir başlangıcıdır.” diyerek sonuçlandırmıştır.

ALMA projesi Şili Cumhuriyeti ile işbirliğinde bir Avrupa, Kuzey Amerika ve Doğu Asya ortaklığıdır. ALMA Avrupa’da ESO tarafından, Kuzey Amerika’da ABD Ulusal Bilim Vakfı (NSF) ve Kanada Ulusal Araştırma Vakfı (NRC) ile Tayvan Ulusal Bilim Konseyi (NSC) işbirliği tarafından, Doğu Asya’da Tayvan’daki Sinica Akademisi (AS) işbirliği ile Japonya Ulusal Doğa Bilimleri Enstitüsü tarafından desteklenmektedir.

ALMA’nın yapımı ve işletilmesi Avrupa kısmında ESO tarafından, Kuzey Amerika kısmında Üniversiteler Birliği Kuruluşu (AUI) tarafından yönetilen Ulusal Radyo Astronomi Gözlemevi (NRAO) tarafından, Doğu Asya kısmında Japonya Ulusal Gökbilim Gözlemevi (NAOJ) tarafından yürütülmektedir. Birleşik ALMA Gözlemevi (JAO), birleştirilmiş liderliği ve ALMA’nın oluşturulması, idaresi ve işletilmesinin yönetimini sağlamaktadır.

Notlar:

[1] Toz halkanın şeklini keskin yapan gezegenlerin veya uyduların etkisi, ilk olarak Satürn’e doğru Voyager uydusu uçurulduğunda ve bu gezegenin halka yapısının detaylı görüntüleri elde edildiğinde görülmüştür. Uranüs gezegeninin bir halkası, tam olarak ALMA gözlemcilerinin Fomalhaut etrafındaki halka için önerdiği şekilde, Cordelia ve Ophelia uyduları tarafından sıkıca sıkıştırılmıştır.

Bu gezegenlerin halkalarını sıkıştıran uydulara “shepherding uydulari” ismi verilmiştir.Bu tür toz halkalarını sıkıştıran uydu veya gezegenler kutleçekimsel etkilerden dolayı bu şekilde davranmaktadır. Halkanın içindeki gezegen, yıldızın etrafında halkanın icindeki toz parçacıklarından daha hızlı bir şekilde yörünge hareketi yapmaktadır. Yerçekimi parçacıklara enerji ilave eder ve onları dışarı doğru savurur. Halkanın dışındaki gezegen toz parçacıklarına göre daha yavaş hareket etmektedir ve yerçekimi parçacıkların enerjilerini azaltmaktadır böylece parçacıkların kuvvetsizce içeri doğru düşmelerini sağlamaktadır.


Kaynak : ESO Basın Açıklaması / Bilim Bülteni (12 Nisan 2012)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
13 Nisan 2012       Mesaj #137
Avatarı yok
Yasaklı
Yakın Gezegen Sistemleri / Fomalhaut Yıldızı

eso1216b

Güneybalığı takımyıldızındaki Takımyıldızı içerisinde parlak yıldız Fomalhaut / ESO1216b.

eso1216c

Parlak yıldız Fomalhaut etrafında gökyüzünün Geniş görüş alanı / ESO1216c.

eso1216d

Fomalhaut etrafında dar bir halka içinde gezegenler / ESO1216d.



Kaynak : ESO Basın Açıklaması /ALMA Gözlemleri (12 Nisan 2012)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
20 Nisan 2012       Mesaj #138
Avatarı yok
Yasaklı
Karanlık Madde Teorilerine Sert Darbe?

eso1217a

Yeni bir araştırmaya göre Güneş’in etrafındaki bölgede gizemli karanlık maddenin izine rastlanmadı.

Samanyolundaki yıldızların hareketlerini inceleyen bugüne kadar yapılmış en hassas çalışmaya göre Güneş civarındaki oldukça geniş bir bölgede karanlık maddenin varlığına dair bir kanıt bulunamadı. En çok kabul gören teoriye göre Güneş komşuluğu, gizemli görünmez ve varlığı dolaylı olarak etki ettiği kütle-çekimsel kuvvetle algılanabilen karanlık madde ile dolu olmalıdır. Fakat Şili’li gökbilimcilerden oluşan ekibin yaptığı yeni bir çalışmada bu teorilerin gözlemsel gerçeklerle uyuşmadığı bulunmuştur. Bu, Dünya’dan doğrudan karanlık madde parçacıklarının algılanması için yapılan girişimlerin başarılı olamayacağı anlamına da gelebilir.

ESO'nun La Silla Gözlemevi'ndeki 2.2 metrelik MPG/ESO teleskobuyla birlikte başka teleskopları da kullanan ekip Güneş'ten 13 000 ışık-yılı uzaklıkta bulunan 400'den fazla yıldızın hareketini haritaladı. Bu yeni verilerle Güneş civarında önceki çalışmalardan dört kat daha geniş bir hacimdeki madde miktarı hesaplandı.

Ekibin lideri Christian Moni Bidin (Astronomi Bölümü, Concepción Üniversitesi, Şili), "Elde ettiğimiz kütle miktarı Güneş civarında gözlediğimiz şeylerle uyum içerisindedir: yıldızlar, toz ve gaz. Fakat bu olmasını beklediğimiz fazladan madde için başka bir yer bırakmamaktadır: karanlık madde! Hesaplamalarımız karanlık maddenin yaptığımız ölçümlerden net olarak ortaya çıkması gerektiğini göstermektedir. Fakat herhangi bir ize rastlamadık" diyor.

Karanlık madde görülemeyen bir maddedir; varlığı ancak etrafındaki maddelerle etkileşimiden anlaşılmaktadır. Evrendeki bu ek malzeme orijinal olarak Samanyolu'nun da içinde bulunduğu gökadaların dış kısımlarının neden çok hızlı döndüğünü açıklamak için önerilmişti, ancak şimdi karanlık madde gökadaların nasıl oluştuğu ve evrimleştiği ile ilgili teorilerinin önemli bir bileşenini teşkil etmektedir.

Bugün bu karanlık bileşenin Evrendeki kütlenin %80'ini oluşturduğu [1] , ne olduğunun anlaşılması için yapılan onca girişime ve hala ne olduğunun bilinmemesine rağmen geniş çevrelerce kabul görmüştür. Karanlık maddeyi algılamak için Dünya'daki laboratuvarlarda şimdiye kadar yapılan tüm çalışmalar başarısız olmuştur.

Çok sayıda yıldızın özellikle Samanyolu düzleminden uzak olanların hareketlerinin çok dikkatli ölçümünden, ekip ne kadar maddenin bulunduğunu tersten giderek elde etmeye çalıştı. [2] Hareketler ister yıldızlar gibi normal madde ister karanlık madde olsun, bütün maddenin ortak kütle-çekimsel etkileşiminin bir sonucudur.

Gökbilimcilerin gökadaların nasıl oluştuğu ve döndüklerine dair modelleri Samanyolu'nun bir karanlık madde halesiyle çevrelendiğini önermektedir. Bu halenin nasıl bir şekli olduğunu hassas olarak tahmin edemiyorlar ancak bu maddeden Güneş civarındaki bölgede önemli miktarda bulmayı bekliyorlar. Ancak çok düşük bir olasılıkla karanlık halenin alışılmadık bir şekli varsa — oldukça ince ve uzun — bu yeni çalışma ile tesbit edilemeyen karanlık maddeyi ortaya çıkarabilir. [3]

Yeni sonuçlar ayrıca bu gizemli maddeyi tesbit etmek için karanlık madde parçacıkları ve "normal" madde arasındaki nadir etkileşimleri ayırt ederek yeryüzünden tesbit etme girişimlerinin başarısız olacağı anlamına gelmektedir.

"Yeni sonuçlara rağmen, Samanyolu yalnızca görünür maddeyi hesaba katarak hesaplanandan kesinlikle çok daha hızlı dönüyor. O yüzden, eğer karanlık madde olmasını beklediğimiz yerde yoksa kayıp kütle problemine yeni bir çözüm geliştirilmelidir. Sonuçlarımız en son kabul edilen modellerle ters düşmektedir. Karanlık maddenin gizemi artık daha da artmıştır. ESA'nın Gaia görevi gibi gelecek tarama programları bu noktanın ötesine ilerlememizde kritik öneme sahip olacaktır." şeklinde sonuçlandırıyor Christian Moni Bidin.

Notlar:

[1] Güncel teorilere göre karanlık madde Evrendeki maddenin %83'ünü, normal madde ise %17'sini oluşturuyor. Ayrıca Evrende çok daha fazla miktarda karanlık enerji olduğu düşünülmektedir, ancak bunun Samanyolu içerisindeki yıldız hareketlerini etkilemesi beklenmemektedir.

[2] Gözlemler 2.2 metrelik MPG/ESO teleskobuna bağlı FEROS tayfçekeri, Leonhard Euler teleskobundaki Coralie aleti, Magellan II teleskobundaki MIKE aleti ve Irene du Pont teleskobundaki Echelle tayfçekeri kullanılarak yapılmıştır. İlk iki teleskop ESO'nun La Silla Gözlemevi'nde ve son ikisi Las Campanas Gözlemevi'nde bulunmaktadır. Her iki gözlemevi de Şili'dedir. Güney Galaktik Kutup doğrultusundaki gökada düzleminden yükseklikleri geniş bir aralıkta değişen 400'den fazla kırmızı dev yıldız da bu çalışmaya dahil edilmiştir.

[3] Karanlık madde teorilerine göre gökadamızda Güneş'in civarındaki bölgede Dünya boyutundaki bir hacimde 0.4-1.0 kg arasında karanlık madde bulunduğu tahmin ediliyor.Yeni ölçümlerle Dünya kadarlık bir hacimde bulunan karanlık maddenin 0.00 ±0.07 kg olduğu bulunmuştur.



Kaynak:ESO Basın Açıklaması / Bilim Bülteni (18 Nisan 2012)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
20 Nisan 2012       Mesaj #139
Avatarı yok
Yasaklı
Karanlık Madde Tesbiti

eso1217b

Samanyolu etrafında karanlık madde dağılımı / ESO1217b.



Kaynak:MPG / ESO Teleskobu (18 Nisan 2012)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
25 Nisan 2012       Mesaj #140
Avatarı yok
Yasaklı
Küme İçinde Küme

eso1218a

Yıldız kümesi olan NGC 6604 ve çevresi.

Şili’deki La Silla Gözlemevi’nde bulunan 2.2-metrelik MPG/ESO teleskobu üzerindeki Geniş Alan Görüntüleyicisi ile çekilen bu yeni görüntü NGC 6604 yıldız kümesine ait. Burası genellikle kendisinden bir kanat genişliği uzaklıktaki göze çarpan komşu, Kartal Bulutsusu’nun (Messier 16) ihtişamı nedeniyle gözden kaçırılır. Fakat bu görüntü karesi, etrafı gaz ve toz bulutlarıyla çevrili yıldız kümesi manzarasıyla, NGC 6604’ün kendi başına da ne kadar güzel bir gökcismi olduğunu gözler önüne seriyor.

NGC 6604 görüntünün sol üst köşesine doğru bir gruplaşma gösteriyor. Burası yaklaşık yüz kadar mavi-beyaz parlak yıldız içeren daha geniş bir grubun en yoğun bölgesini oluşturan genç bir yıldız kümesi. [1] Görüntüde ayrıca toz bulutlarının yanısıra kümeye bağlı bulutsu da — Sh2-54 adlı parlayan bir hidrojen gazı bulutu [2] — gösteriliyor.

NGC 6604 bizden yaklaşık 5500 ışık-yılı uzaklıkta, Yılan takımyıldızı doğrultusunda ve meşhur Kartal Bulutsusu’nun (ESO0926) iki derece kuzeyinde bulunuyor. Küçük bir teleskopla görülebilen parlak yıldızları ilk kez William Herschel tarafından 1784 yılında kataloglanmıştır. Bununla birlikte gözden kaçan sönük gaz bulutu ilk kez 1950’lerde Stewart Sharpless tarafından oluşturulan National Geographic–Palomar Gökyüzü Atlası fotoğraflarında yer almıştır.

Kümedeki sıcak genç yıldızlar, güçlü yıldız rügarları ve ışımalarıyla, yıldızları oluşturan maddeleri küçük bir alanda toplayarak NGC 6604 içinde yeni nesil yıldızların oluşmasına yardımcı olmaktadır. Bu ikinci nesil yıldızlar hızlı bir şekilde yaşlı olanlarla yer değiştirecek, en parlak mavi yıldızların kütleleri daha büyük olduğu için, bu tür yıldızlar yakıtlarını hızlı bir şekilde tüketerek kısa süreli bir yaşam sürmektedirler.

Estetiği dışında, NGC 6604 başka sebeplerle de gökbilimcilerin dikkatini çekiyor, kümeden dışarıya doğru sıcak iyonlaşmış gazlardan oluşan ilginç bir sütun yayılıyor. Genç yıldız kümelerindeki maddeleri dışarıya taşıyan benzer sıcak gaz sütunları Samanyolu’nun başka yerlerinde ve diğer sarmal gökadalarda da bulundu, ancak NGC 6604’teki örneğin görece yakın olması, gökbilimcilerin detaylı olarak çalışabilmelerine imkan veriyor.

Bu özel sütun (gökbilimciler daha çok “baca” demeyi tercih ediyor) gökada düzlemine dik bir konumda ve 650 ışık-yılı gibi inanılmaz bir uzunluğa yayılıyor. Gökbilimciler bacanın üretilmesinden NGC 6604’teki sıcak yıldızların sorumlu olduğunu düşünüyorlar, fakat bu tür olağandışı şekilerin tamamen anlaşılabilmesi için daha çok araştırma gerekiyor.

Notlar:

[1] Bu yıldız kümesine Yılan (Serpens) OB adı veriliyor. İsimdeki ilk kelime, bölgenin gökyüzündeki takımyıldız doğrultusunu, ikinci kısımdaki OB harfleri ise yıldızların tayf türlerini işaret etmektedir. O ve B en sıcak yıldızlar sınıflamasıdır, ve bu yıldızların çoğu oldukça parlak mavi-beyaz yıldızlar olup, görece gençlerdir.

[2] İsimdeki Sh2-54, 1959’da yayınlanan Sharpless HII kataloğundaki 54. nesne anlamına gelmektedir.



Kaynak : ESO Basın Açıklaması / Görüntülü Bülten (25 Nisan 2012)

Benzer Konular

4 Aralık 2014 / Misafir Uzay Bilimleri
16 Eylül 2008 / virtuecat Coğrafya
27 Nisan 2009 / HipHopRocK Siyasal Bilimler
27 Nisan 2009 / HipHopRocK Siyasal Bilimler