Arama

ESO - Avrupa Güney Gözlemevi (European Southern Observatory) - Sayfa 7

Güncelleme: 3 Nisan 2016 Gösterim: 47.421 Cevap: 206
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
18 Aralık 2011       Mesaj #61
Avatarı yok
Yasaklı
Sarmal Gökadalar Görüntülendi

Sponsorlu Bağlantılar
eso1042a

HAWK-I (açıklamalı versiyonu) kızılötesi ışık,spiral galaksilerin galerisi.[A gallery of spiral galaxies pictured in infrared light by HAWK-I (annotated version.)]

ESO’nun Şili’de bulunan Paranal Gözlemevi’ndeki Çok Büyük Teleskobu (VLT) ile alınan bu yeni görüntülerde altı olağanüstü sarmal gökada görülmektedir. HAWK-I kamerasının etkileyici gücü kullanılarak kızılötesi ışıkta çekilen görüntüler, gökbilimcilere gökadalardaki dikkat çekici sarmal şekillerin nasıl oluştukları ve evrimleştiklerini anlamaları konusunda yardımcı olacak.

HAWK-I [1] ESO’nun Çok Büyük Teleskobu (VLT) üzerinde bulunan en yeni ve en güçlü kameralardan biridir. Gökadaların sarmal kollarındaki engelleyici tozların çoğunun, kameranın algılayıcılarına şeffaf hale geldiği kızılötesi ışığa duyarlıdır. Öncekiyle karşılaştırıldığında, VLT’nin halen sıkça kullanılan ISAAC kızılötesi kamerasına göre on altı kat fazla piksel sayısı ve daha yeni teknolojisiyle bir fotoğrafta gökyüzünün çok daha büyük bir alanını görüntüleyebilen HAWK-I kamerası sönük kızılötesi ışınıma daha duyarlıdır. [2] Gökadalardaki parıldayan gaz ve tozun yanıltıcı etkilerini ortadan kaldırabildiği için sarmal kolları oluşturan çok sayıdaki yıldızın araştırılması için idealdir.

Altı gökada ESO’dan Prebn Grosbol yönetimindeki sarmal yapı araştırmasının bir parçasıdır. Elde edilen veriler bu sistemlerdeki mükemmel sarmal şekillerin içinde oluşan yıldızlara ilişkin karmaşık ve fark edilmeyen süreçlerin anlaşılmasında yardımcı olacaktır.

İlk görüntü, devasa iki kolun hâkim olduğu 60-70 milyon ışık-yılı uzaklıkta bulunan sarmal gökada NGC 5247’yi göstermektedir. Gökada yeryüzünden tam karşıdan görülmektedir, bu şekilde gökadanın fırıldak şeklindeki yapısının mükemmel bir görüntüsü elde edilmektedir. Burçlar takımyıldızlarından Başak (Virgo) içinde yer almaktadır.

İkinci görüntüdeki gökada 18. yy’da keşfedilen ve NGC 4321 olarak ta bilinen Messier 100’dür. “Muhteşem tasarım”a sahip - göze çarpan ve iyi tanımlanış- sarmal bir gökada türüne güzel bir örnektir. Yeryüzünden 55 milyon ışık-yılı uzaklıkta yer alan ve Berenis’in Saçı (Coma Berenices, eski Mısır kraliçesi Benerice II’den sonra isimlendirilmiştir) takımyıldızı içerisinde bulunan Messier 100, Virgo gökadalar kümesinin bir parçasıdır.

NGC 1300’e ait olan üçüncü görüntü, kolları, olağanüstü göze çarpan merkez çubuğun sonuna kadar uzandığı sarmal bir gökadayı göstermektedir. 65 milyon ışık yılı uzaklıkta, Irmak (Eridanus) takımyıldızı içinde bulunmakta ve çubuklu gökadaların ilk örneği olarak nitelendirilmektedir.

Dördüncü görüntüdeki sarmal gökada yaklaşık 75 milyon ışık-yılı uzaklıkta Başak (Virgo) takımyıldızında bulunan NGC 4030’dur. 2007 yılında Japon astronot Takao Doi aynı zamanda amatör bir astronom olarak bu gökadada patlayan - kısa sürede bulunduğu gökada kadar parlak olan - bir süpernova bulmuştur.

Beşinci görüntü, NGC 2997, yaklaşık 30 milyon ışık-yılı uzaklıkta Pompa (Antlia) takımyıldızında bulunan bir sarmal gökadaya aittir. NGC 2997 aynı adlı Yerel Süperküme’deki gökadalar grubunun en parlak üyesidir. Samanyolu’nun da üyesi olduğu bizim Yerel Grubumuz da Yerel Süperkümenin bir parçasıdır.

Sonuncu fakat aynı zamanda önemli NGC 1232, 65 milyon ışık-yılı uzaklıkta Irmak (Eridanus) takımyıldızında bulunan güzel bir gökadadır. Gökada çubuklu ve çubuksuz gökada arasında bir yerde orta dereceli sarmal gökada olarak sınıflandırılmaktadır. Bu gökadanın ve yoldaşı NGC 1232’nin görünür ışıktaki bir görüntüsü VLT’nin ilk ürünlerinden birisiydi (ESO9845). Şimdi HAWK-I NGC 1232’ye, yakın kızılötesi dalgaboylarında başka şekilde görüntülemek için tekrar döndürüldü.

Bu gökadalar galerisinin açıkça ifade ettiği şey, HAWK-I’in bu altı parlak gökadanın sarmal yapılarını oldukça detaylı olarak görmemizi sağladığı ve bunun da sadece kızılötesinde gözlem yapılarak mümkün olduğunu göstermesidir.

Notlar:

[1] HAWK-I Yüksek Kesinlikte Geniş Alan K-bandı Görüntüleyicisi anlamına gelmektedir. Kamera hakkında ayrıntılı teknik bilgi daha önce yayınlanan bir basın bülteninde bulunabilir. (ESO0736)

[2] VLT üzerindeki aygıtlara ait ayrıntılı bilgiler şu adreste bulunabilir:ESO



Kaynak:ESO Basın Açıklaması/Görüntülü Bülten(27 Ekim 2010)

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
18 Aralık 2011       Mesaj #62
Avatarı yok
Yasaklı
Sarmal Gökadaların Diğer Görüntüleri

Sponsorlu Bağlantılar

eso1042b

NGC 5247 görüntü HAWK-I. (HAWK-I image of NGC 5247/ESO1042b.)

eso1042c

HAWK-I image of Messier 100/ESO1042c.

eso1042d

HAWK-I image of NGC 1300/ESO1042d.

eso1042e

HAWK-I image of NGC 4030/ESO1042e.

[eso1042f

HAWK-I image of NGC 2997/ESO1042f.

eso1042g

HAWK-I image of NGC 1232/ESO1042g.

eso1042h

HAWK-I, kızılötesi ışık spiral galaksiler galerisi.(A gallery of spiral galaxies pictured in infrared light by HAWK-I/ESO1042h.)


Kaynak:ESO/VLT Teleskobu Gözlemleri/Görüntülü Bülten(27 Ekim 2010)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
19 Aralık 2011       Mesaj #63
Avatarı yok
Yasaklı
Kozmik Sis Perdesi Aralanıyor

eso1041a

Bir Döneminde Erken Evrende Galaksiler (simülasyon).[Galaxies during the era of reionisation in the early Universe (simulation).]

Avrupalı gökbilimcilerden oluşan bir grup ESO’nun Çok Büyük Teleskobunu (VLT) kullanarak şimdiye kadar ki en uzak gökadaya olan uzaklığı ölçmüş oldu. Gökadanın çok zayıf ışımasını dikkatlice analiz eden gökbilimciler, gözlenen görüntünün Evren'in henüz 600 milyon yıl yaşındaki (kırmızıya kayma 8.6) haline ait olduğu sonucuna vardılar. Bunlar evrenin bu erken zamanlarında her yeri dolduran ve ışık geçirmeyen hidrojen sisini temizleyen bir gökada ışığının doğrulanmış ilk gözlemleridir. 19 Ekim 2010 tarihinde bilim insanları tarafından bir basın konferansında sonuçlar açıklandı.

“ESO’nun Çok Büyük Teleskobunu kullanarak daha önce Hubble teleskobu ile görülen bir gökadanın Evren’de şimdiye dek belirlenen en uzak nesne olduğunu doğrulamış olduk” [1], diyor sonuçların aktarıldığı makalenin başyazarı Matt Lehnert (Paris Gözlemevi). “VLT ve ona bağlı SINFONI aygıtının gücü sayesinde oldukça sönük olan bu gökadanın uzaklığını ölçebildik ve elde ettiğimiz görüntü Evren’in henüz 600 milyon yıl yaşında bile olmadığı döneme aitti.”

Bu tür ilk gökada araştırmaları oldukça zordur. Başlangıçtaki parlak ışıkları Yeryüzü’ne vardığında oldukça sönük ve küçük görünmektedirler. Bununla birlikte, bu sönük ışık en çok elektromanyetik tayfın kızılötesi bölgesinde azalır çünkü bu ışığın dalgaboyu Evren’in genişlemesiyle uzatılmaktadır – kırmızıya kayma olarak bilinen etki. Konuyu daha zor hale getiren şey ise Büyük Patlama’dan yaklaşık bir milyar yıl sonraki erken dönemlerde, Evren’in tümüyle ışığı geçirmemesi ve neredeyse tamamen genç gökadalardan yayılan şiddetli kızılötesi ışığı soğuran hidrojen sisi ile kaplanmış olmasıdır. Bu sisin kızılötesi ışıkla halen temizlenmekte olduğu bu döneme yeniden iyonlaşma dönemi denmektedir. [2] Bu tür zorluklara rağmen NASA/ESA Hubble Uzay Teleskobu üzerindeki yeni Geniş Alan Kamerası 3 ile 2009 yılında tesbit edilen güçlü aday nesnelerin [3] yeniden iyonlaşma dönemine ait gökadalar olduğu düşünülmektedir. Bu çok uzak ve sönük gökadalara olan uzaklığın doğrulanması oldukça zordur ve güvenilir sonuçlar elde edebilmek için gökadadan gelen ışığın kırmızıya kayma ölçümleri çok büyük yer-tabanlı teleskoplara [4] bağlı olan tayfölçerler yardımıyla yapılmalıdır.

Matt Lehnert şöyle devam ediyor: “Aday gökadalar Hubble ile duyurulduktan sonra hızlı bir hesaplama yaptık ve VLT’nin muazzam ışık toplama gücü SINFONI adlı kızılötesi tayfölçerinin duyarlılığı ile birleştiğinde ve çok uzun poz süresi sayesinde bu uzak gökadalardan gelen aşırı sönük ışığı tesbit ederek uzaklığı ölçtüğümüzde çok heyecanlanmıştık.”

ESO Genel Müdürlüğü’nün özel isteği üzerine VLT’den gözlem zamanı elde eden grup 16 saat boyunca UDFy-38135539 [5] adlı aday gökadayı gözledi. İki aylık çok dikkatli analizler ve sonuçlar test edildikten sonra, kırmızıya kayması 8.6 olan hidrojene ait ışığın açıkça tesbit eden takım, tayfölçümü metoduyla doğrulanan şimdiye kadar ki en uzak gökadayı da bulmuş oldu. 8.6 değerindeki bir kırmızıya kayma değeri Büyük Patlama’dan henüz 600 milyon yıl sonraki bir gökadanın görüldüğüne işaret etmektedir.

Yardımcı yazarlardan Nicole Nesvadba (Institut d’Astrophysique Spatiale) araştırmayı şu şekilde özetliyor: “Şimdiye kadar ki en uzak gökadanın kırmızıya kaymasını ölçmek çok heyecan verici, fakat bu tespitin doğuracağı sonuçlar astrofizik açısından çok daha önemli. İlk kez Evren’in erken dönemlerini dolduran sisi temizleyen ilk gökadalardan birine baktığımızdan adımız gibi eminiz.”

Bu keşifte şaşırtıcı olan şeylerden biri de UDFy-38135539’dan gelen ışığın kendi üzerindeki hidrojen sisini temizlemek için yeterince güçlü olmadığının görülmesiydi. “Çevrede UDFy-38135539’a eşlik eden ve çevresindeki alanı daha açık hale getirmeye yardımcı olan, belki de daha sönük ve küçük kütleli gökadaların da olması gerekiyor. Aksi halde gökadadan gelen ışık ne kadar parlak olursa olsun, etraftaki hidrojen sisi sayesinde tutulacaktı ve bizde bu tesbiti gerçekleştiremeyecektik.” diye açıklıyor yardımcı yazar Mark Swinbank (Durham Üniversitesi).

Yine ortak yazarlardan Jean-Gabriel Cuby (Marsilya Astrofizik Merkezi) şunları belirtiyor: “Yeniden iyonlaşma dönemi ve gökada oluşumunu araştırmak şu anki teleskop ve aletlerin kapasitelerini sınırlara kadar zorluyor, fakat bu zaten gelecekte kullanılmaya başlayacak olan – dünyadaki en büyük optik ve yakın kızılötesi gözlem teleskobu konumuna gelecek- ESO’nun Avrupa Aşırı Büyük Teleskobu ile yapılacak sıradan bilimsel bir faaliyet olacaktır.

Notlar:

[1] Daha uzak bir nesneye (kırmızıya kayması 10) ait bir sonuç daha önce ESO (ESO0405) tarafından aktarılmıştı. Bununla birlikte, bu konumda bulunan benzer parlaklıktaki nesneyi bulmak için daha sonra gerçekleştirilen çalışmalar başarısız olmuş ve NASA/ESA Hubble Uzay Teleskobu ile gerçekleştirilen son gözlemler bir sonuç vermemiştir. Çok büyük kırmızıya kayma oranına sahip bir gökada ile bu nesnenin tesbiti artık çoğu gökbilimci tarafından geçerli sayılmamaktadır.

[2] Yaklaşık 13.7 milyar yıl önce Büyük Patlama’dan sonra Evren’in sıcaklığı düştüğünde elektronlar ve protonlar hidrojen gazı oluşturmak üzere birleşmiştir. Işıma yapan hiçbir nesnenin olmadığı Karanlık Çağlar denilen dönem boyunca bu soğuk gaz Evren’deki ana bileşendi. İlk yıldızlar oluştuğunda bunların şiddetli kızılötesi ışımaları yeniden iyonlaşma olarak bilinen bir süreçle hidrojen atomlarını elektron ve protonlara ayırarak yavaşça hidrojen sisini tekrar ışığı geçiren bir duruma getirerek karanlık döneme son vermişlerdir. Evren’in erken tarihine ait bu dönem Büyük Patlama’dan sonraki 150 milyon yıl ila 800 milyon yılları boyunca devam etmiştir. Yeniden iyonlaşmanın nasıl gerçekleştiği ve ilk gökadaların nasıl oluşup evrimleştikleri modern evrenbilimin çözülmesi gereken temel problemlerinden biridir.

[3] Hubble gözlemleri burada açıklanmaktadır: Spacetelescope

[4] Gökbilimciler ilk oluşan gökadaların uzaklığını ölçmek için iki ana yöntem kullanmaktadırlar. Farklı renklerdeki filtrelerle çok derin görüntüler çekerek ve farklı dalgaboylarında birçok nesnenin parlaklıklarını ölçerek. Daha sonra bunları Evren’in tarihinde farklı zamanlardaki farklı gökada türlerinden beklenilen sonuçlarla karşılaştırmaktadırlar. Bu şu anda bu tür çok sönük gökadaları keşfetmek için kullanılan tek yöntem ve bu teknik Hubble takımı tarafından kullanılmaktadır. Bu yöntem her zaman güvenilir olmamaktadır. Örneğin, bazen çok uzak, sönük bir gökada gibi görülen şey, Samanyolu gökadasındaki soğuk bir yıldız olabilmektedir.

Aday nesneler bulunduklarında bunlardan gelen ışık onu oluşturan renklerine ayrılarak daha duyarlı uzaklık tahminleri (kırmızıya kayma olarak ölçülür) elde edilebilir ve gökadada bulunan hidrojen veya diğer elementlerin yaydığı ışığa ait izlere bakılır. Bu tayfsal yaklaşım gökbilimcilerin en güvenilir ve kesin uzaklık ölçümlerini gerçekleştirmesi için tek araçtır.

[5] İlginç isim bu nesnenin Aşırı Derin Alan (Ultra Deep Field) araştırma bölgesinde bulunduğunu göstermekte ve sayılar ise gökyüzündeki konumunu hassas bir şekilde vermektedir.


Kaynak:ESO Basın Açıklaması/Bilim Bülteni(20 Ekim 2010)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
19 Aralık 2011       Mesaj #64
Avatarı yok
Yasaklı
Şimdiye Kadar ki En Uzak Gökada Ölçümü Gerçekleştirildi


eso1041b

Hubble görüntüsü uzaktan kayıt, galaksi UDFy-38135539.(Hubble image of the distance-record galaxy UDFy-38135539/ESO1041b.)


ESO'nun Çok Büyük Teleskobunu(VLT) kullanan astronomların tesbit ettikleri, şimdiye kadar mesafesi ölçülen en uzak galaksi UDFy-38135539. (soldaki alıntı ile gösterilen soluk nesne.)Bu resim, 2009 yılında NASA / ESA Hubble Uzay Teleskobu tarafından alınan kızılötesi Hubble Ultra Derin Alan,görüntüsüdür.


Kaynak:ESO/VLT Gözlemleri/Bilim Bülteni(20 Ekim 2010)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
20 Aralık 2011       Mesaj #65
Avatarı yok
Yasaklı
Yavaşça Büyüyen Gökadalar

eso1040a

ESO’nun Çok Büyük Teleskobu VLT ile gerçekleştirilen yeni gözlemlerle ilk kez genç gökadaların çevrelerindeki soğuk gazı yutarak onları birçok yıldızın oluşumunda yakıt olarak kullandıklarına dair doğrudan kanıtlar elde edildi.

Büyük Patlama’dan sonraki ilk birkaç milyar yıl içinde normal gökadaların kütlesi önemli ölçüde artış göstermiştir ve buna neden olan sürecin anlaşılması günümüzde modern astrofiziğin en hararetli problemlerden biridir.

Evren henüz bir milyar yıl yaşına gelmeden önce oluşan ilkel gökadalar -Samanyolu'nu da içeren- bugün gördüğümüz dev sistemlerden çok daha küçük boyutlara sahiplerdi. Sonra, nasıl olduysa Evren evrimleştikçe ortalama gökadaların boyutu artmaya başlamıştır. Gökadalar sık sık çarpışmakta ve sonra birleşerek daha büyük sistemleri oluşturmaktadırlar ve bu süreç kesinlikle bir büyüme mekanizmasıdır. Bununla birlikte, ek olarak, daha yavaş ilerleyen bir yol da öne sürülmüştür.

Genç gökadaların erken Evren'i dolduran hidrojen ve helyum gaz akışını yuttukları ve bu ilkel malzeme ile yeni yıldızların oluştuğunu böylece gökadaların bu şekilde de büyüyebileceğini öne süren çok farklı bir fikri test etmek için Avrupalı gökbilimciler ekibi ESO’nun Çok Büyük Teleskobunu kullanmışlardır. Aynı ticari bir şirketin diğer şirketlerle birleşerek ya da daha çok kişiyi işe alarak büyüyebilmesi gibi, genç gökadalar da iki farklı yolla büyüyebilmektedirler – diğer gökadalarla birleşerek ya da madde yığılmasıyla.

Araştırmayı yürüten takımın lideri Giovanni Cresci (Arcetri Astrofizik Gözlemevi) şunları aktarıyor: “VLT ile elde edilen yeni sonuçlar Evren’in erken dönemindeki gazın gerçekten bir araya gelerek coşkulu bir yıldız oluşumunu ve büyük kütleli gökadaların büyümesi için yeterli yakıtı sağladığını gösteren doğrudan ilk kanıttır.” Keşif, Büyük Patlama’dan günümüze kadar Evren’in evrimi üzerine olan anlayışımız ile ilgili büyük bir etkiye sahip olacaktır. Gökadaların oluşumu ve evrimi hakkındaki teoriler belki de yeniden yazılacaktır.

Grup, gökadaları çevreleyen uzaydaki ilkel gazın akışı ve yeni yıldız oluşumuyla ilgili kanıtlar bulabilmek için çok uzak üç gökadayı seçerek işe başladı. Bu seçimi yaparken oldukça dikkatli davrandılar, seçilen gökadaların diğerleriyle etkileşime girmediğinden emin olmaları gerekiyordu. Seçilen gökadalar oldukça düzenliydi, Samanyolu’na benzer düzgünce dönen diskleri vardı ve Büyük Patlamadan yaklaşık iki milyar yıl sonra (kırmızıya kayma oranı yaklaşık 3) görülebiliyorlardı.

Günümüz Evren’inde gökadalardaki ağır elementler [1] merkez bölgelerinde daha yoğun olarak bulunurlar. Fakat Cresci’nin takımı seçilen gökadaları VLT üzerindeki SINFONI [2] tayfölçeri ile görüntülediklerinde üç durumda da gökadalarda merkeze yakın bölgede daha az ağır element yoğunluğuna fakat dinamik yıldız oluşumuna ev sahipliği yapan bir yama bulunmaktaydı, bunun anlamı, yıldız oluşumuna kaynak sağlayan ağır element bolluğu az olan madde gökadanın etrafındaki ilkel gazdan geliyordu. Bu, genç gökadaların ilkel gazı bünyelerine çekerek onları yeni nesil yıldızları oluşturmak için kullandıklarına dair şimdiye kadar ki en iyi kanıtları sağlayan açık bir delildi.

Cresci şöyle tamamlıyor: Bu çalışma sadece VLT üzerindeki SINFONI aygıtının olağanüstü performansı sayesinde mümkün olabilirdi. Çok uzak gökadaların kimyasal özelliklerinin araştırılmasında yeni bir pencere açıldı. SINFONI sadece iki uzaysal boyutta değil, ayrıca üçüncü bir, tayfsal boyutta da bilgiler sağlamaktadır, bu da bize gökadaların içindeki hareketleri görebilmemize ve yıldızlararası gazın kimyasal kompozisyonunu çalışabilmemize fırsat vermektedir.”

Notlar:

[1] Evren’in erken dönemlerini dolduran gaz neredeyse tamamen hidrojen ve helyumdu. Birinci nesil yıldızlar bu ilkel maddeyi nükleer kaynaşma ile oksijen, azot ve karbon gibi daha ağır elementleri oluşturmak için kullanmışlardır. Daha sonra bu malzeme büyük kütleli genç yıldızlar ve süpernova patlamaları tarafından yoğun parçacık rüzgarları ile uzaya atılarak gökadanın ağır element bolluğunu gitgide arttırmışlardır. Gökbilimciler hidrojen ve helyum dışındaki diğer elementleri “ağır element” olarak adlandırmayı tercih ederler.

[2] Gökbilimciler güçlü teleskop ve tayfölçerleri kullanarak bir gökadadan gelen sönük ışığı onu oluşturan renklerine dikkatlice ayırarak uzak gökadalardaki farklı kimyasalların parmak izlerini tesbit edebilir ve var olan ağır element miktarlarını ölçebilirler. VLT üzerindeki SINFONI aygıtı ile bir adım daha ileri gidebilen gökbilimciler bir nesnenin her parçasına ait farklı tayf bilgilerini elde edebilmektedirler. Böylece gökadanın farklı bölgelerinde bulunan ağır element miktarlarını gösteren bir harita elde edebilirler ve gökada içinde yoğun yıldız oluşumunun nerede olduğunu tanımlayabilirler.


Kaynak:ESO Basın Açıklaması/Bilim Bülteni(13 Ekim 2010)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
X_Set - avatarı
X_Set
Ziyaretçi
20 Aralık 2011       Mesaj #66
X_Set - avatarı
Ziyaretçi
Güzel bilgiler.İşime yaradı.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
21 Aralık 2011       Mesaj #67
Avatarı yok
Yasaklı
VISTA Tekboynuzlu'nun Gizemini Gözler Önüne Serdi

eso1039a

Tekboynuz bir yıldız doğumevi Kızılötesi VISTA görünümü.(Infrared VISTA view of a stellar nursery in Monoceros.)

ESO’nun VISTA tarama teleskobu ile alınan yeni bir kızılötesi görüntüsü Tekboynuzlu (Unicorn) takımyıldızı içinde bulunan genç yıldızlar, karanlık bulutlar ve gaz sarmallarının ışımalarının meydana getirdiği olağanüstü manzarayı gözler önüne sermektedir. Tekboynuzlu R2 olarak bilinen bu yıldız oluşum bölgesi dev bir karanlık bulutun içine gömülmüştür. Bölge görünür ışıkta görüntülendiğinde neredeyse tamamen tozla örtülü iken, kızılötesinde olağanüstü görünmektedir.

Tekboynuzlu takımyıldızında, büyük kütleli karanlık bir bulut içerisinde gizlenmiş, toz ve moleküllerce zengin aktif bir yıldız doğumevi bulunmaktadır. Gökyüzünde daha tanıdık olan Avcı Bulutsusu’ndan daha yakın görünse de aslında yeryüzüne iki kat daha uzakta, yaklaşık 2700 ışık yılı uzaklıkta yer almaktadır. Görünür ışıkta büyük kütleli sıcak yıldız grupları molekül bulutunun karanlık ve sisli dış katmanlarından saçılan mavimsi yıldız ışığı ile yansıma bulutsusunun güzel bir koleksiyonunu oluşturmaktadır. Bununla birlikte, kalın yıldızlararası tozun yeni doğan çoğu yıldızın kızılötesi ve görünür bölgede yaydığı ışığı güçlü bir şekilde soğurması nedeniyle, bu yıldızlar gizli olarak kalmaktadır.

ESO’nun Şili’nin kuzeyindeki Paranal Gözlemevi’nde bulunan, Görünür ve Kızılötesi Gökbilim Tarama Teleskobu (VISTA) [1], (ESO0949) ile alınan bu harikulade görüntü kozmik tozun karanlık perdesinin arasından geçerek, sıcak genç yıldızlar tarafından salınan ışımayı ve yoğun parçacık rüzgârlarının tozlu yıldızlararası maddesiyle yontulan kıvrım, düğüm ve iplikçikleri şaşırtıcı bir şekilde gözler önüne sermektedir.

“Bu görüntüyü ilk kez gördüğümde ‘Vay be!’ dedim. Teyboynuzlu R2 kümesi etrafındaki tüm toz şeritlerini ve iyice gizlenmiş genç yıldızsal nesnelerden çıkan jetleri görünce hayrete düştüm. Heyecan verici detayıyla bu şekilde bir zenginlik VISTA’nın bu görüntüleriyle açığa çıkmaktadır.” diyor Londra Üniversitesi Queen Mary’den VISTA ortaklığı lideri Jim Emerson.

Dev görüş alanı, büyük aynası ve duyarlı kamerasıyla, VISTA Tekboynuzlu R2 bölgesi gibi, gökyüzünün geniş alanlarından yüksek kalitede ve derin kızılötesi görüntüler elde etmek için idealdir. Bu uzaklıkta VISTA’nın görüş alanının genişliği yaklaşık 80 ışık-yılına eşittir. Toz kızılötesi dalgaboylarında saydam olduğu için, görünür ışıkta görülemeyen çoğu genç yıldız görünür olmaktadır.

Yeni görüntü kızılötesi tayfın üç farklı bölgesinde alınan pozlardan oluşturulmuştur. Tekboynuzlu R2 gibi molekül bulutlarında, düşük sıcaklılar ve görece düşük yoğunluklar hidrojen gibi belli başlı şartlar altında kızılötesinde güçlü salmalar yapan moleküllerin oluşmasını sağlamaktadır. VISTA görüntüsündeki çoğu pembe ve kırmızı yapılar muhtemelen genç yıldızlardan dışarıya akan maddedeki moleküler hidrojen parıltılarıdır.

Tekboynuzlu R2 iki ışık yılından daha az genişlikte, halen tozlu disklerle çevrili olan yeni doğmuş büyük kütleli yıldızlardan oluşan parlak bir kızılötesi kaynaklar kümesi ve çok büyük kütleli genç yıldızlarla dolu yoğun bir merkeze sahiptir. Yakından incelendiğinde yıldız yoğunluğunun görüldüğü ve göze çarpan kırmızımsı özelliklerin muhtemelen moleküler hidrojen salmasını gösterdiği bu gölge görüntünün merkezinde yer almaktadır.

Görüntünün merkezindeki parlak bulutların en sağındaki NGC 2710’dur, bölgedeki en parlar yansıtma bulutsusu. Görünür ışıkta, bulutsu parlakça, karanlık bir okyanusta açık mavi adalar şeklinde görünürken, kızılötesinde yüzlerce yıldızın var olmaya başladığı şiddetli fabrikalar kendilerini gözler önüne sermektedir. NGC 2170 küçük bir teleskopla sönük olarak görülür ve William Herschel tarafından 1784 yılında İngiltere’de keşfedilmiştir.

Yüzlerce ışık yılı genişliğindeki büyük yıldızlararası gaz ve toz bulutları içerisinde meydana gelen yıldızlar genellikle birkaç milyon yıllık süreçlerle oluşmaktadır. Yıldızlararası toz görünür ışığı geçirmediği için, kızılötesi ve radyo bölgesi gözlemleri yıldız evriminin erken evrelerinin anlaşılmasında kritik bir öneme sahiptir. Güney gökküresini sistematik olarak tarayan VISTA gecelik 300 gigabyte veri elde etmektedir, bu bölgeler hakkında çok miktarda bilgi içeren bu veriler daha detaylı olarak Çok Büyük Teleskop (VLT), Atacama Büyük Milimetre/milimetre-altı Dizgesi (ALMA) ve gelecekte Avrupa Aşırı Büyük Teleskobu (E-ELT) tarafından incelenebilecektir.

Notlar:

[1] 4.1 metrelik birincil aynası ile VISTA dünyadaki en büyük tarama teleskobudur ve 67 milyon piksel sayısıyla herhangi bir teleskop üzerindeki en büyük kızılötesi kamera ile donatılmıştır. 2010 yılı başlarında başlayan gökyüzü taramalarına tahsis edilmiştir. Teleskop ESO’nun Çok Büyük Teleskobuna ev sahipliği yapan tepeye komşu bölgede bulunmakta ve olağanüstü gözlem koşullarını paylaşmaktadır. Atacama Çölü’nün bu bölgesindeki gökyüzünün kayda değer kalitesinden dolayı, yeryüzündeki en kuru yerlerden biri olan Cerro Armazones, Cerro Paranal’dan sadece 20 km uzaklıkta yer almaktadır ve son olarak E-ELT’nin gelecekteki için yerleşke olarak seçilmiştir.


Kaynak:ESO Basın Açıklaması/Görüntülü Bülten(06 Ekim 2010)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
21 Aralık 2011       Mesaj #68
Avatarı yok
Yasaklı
Tekboynuz Yıldız Oluşum Bölgesinin Diğer Görüntüleri

eso1039b

Kızılötesi / görünür ışık karşılaştırma Tekboynuz bir yıldız doğumevi manzarası.(Infrared/visible light comparison of views of a stellar nursery in Monoceros/ESO1039b.)

eso1039c

Tekboynuz R2 yıldız oluşum bölgesi VISTA görüntüsü.(Extracts from the VISTA image of the Monoceros R2 star forming region/ESO1039c.)

eso1039d

Tekboynuz Takımyıldızı yıldız oluşum.(Star formation in the constellation of Monoceros/ESO1039d.)

eso1039e

Tekboynuz R2 etrafındaki geniş alan.(Wide-field view of the field around Monoceros R2/ESO1039e.)


Kaynak:ESO/VISTA Tarama Teleskobu/Görüntülü Bülten(06 Ekim 2010)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
22 Aralık 2011       Mesaj #69
Avatarı yok
Yasaklı
Kızılötesi Işıkta Zarif Gökada

eso1038a

HAWK-I muhteşem çubuklu sarmal gökada NGC 1365, kızılötesi görüntü.(HAWK-I infrared image of the spectacular barred spiral galaxy NGC 1365.)

ESO’nun Şili, Paranal Gözlemevi’ndeki Çok Büyük Teleskobu üzerinde bulunan hassas HAWK-I kamerası ile alınan yeni bir görüntü zarif çubuklu sarmal gökada NGC 1365’i kızılötesi ışıkta gösteriyor. NGC 1365 Ocak gökadalar kümesinin bir üyesi olup, Yeryüzü’nden 60 milyon ışık yılı uzaklıkta yer almaktadır.

NGC 1365 en iyi bilinen ve üzerinde en çok araştırma yapılan çubuklu sarmal gökadalardan biridir ve göz alıcı mükemmel şekliyle birlikte düzgün çubuğu ve göze çarpan dış sarmal kolları nedeniyle bazen Büyük Çubuklu Sarmal Gökada olarak adlandırılır. Merkeze yakın bölgede başka bir sarmal yapı daha bulunmaktadır ve tüm gökada hassas toz şeritleriyle bağlanmıştır.

Bu gökada, sarmal gökadaların nasıl oluştuklarının ve evrimleştiklerinin araştırılmasında gökbilimciler için mükemmel bir laboratuardır. HAWK-I ile alınan yeni kızılötesi görüntü görünür ışıktaki (potw1037a) görüntülere göre gökadanın bazı bölgelerini örten tozdan daha az etkileniyor ve çubuk bölgesi ile sarmal kollarda bulunan çok sayıda yıldızın ışıltısını açıkça gözler önüne seriyor. Elde edilen bu veriler gökada içindeki maddenin akışını ve bunların yeni yıldızların oluşabildiği gaz rezervlerini nasıl etkilediğini anlamaları için gökbilimcilere yardım etmektedir. Merkezdeki dev çubuklu yapı gökadanın kütleçekimsel alanının şeklini bozmakta ve bu da gazın sıkıştırılarak yıldız oluşumunun tetiklendiği bölgelere sebep olmaktadır.

Devasa birçok yıldız kümesi sarmal kolların şeklini belirlemekte ve her biri on milyon yıldan daha yaşlı yüz binlerce parlak genç yıldız barındırmaktadır. Gökada tek yıldızların bu görüntüde görülemeyeceği kadar uzaktır ve resimde görülen minicik kümelerin çoğu gerçek bir yıldız kümesidir. Tüm gökada boyunca, her yıl Güneş’imizin kütlesinin yaklaşık üç katı oranında yıldız oluşumu gerçekleşmektedir.

Gökada çubuğu yaşamlarının önemli bir kısmını geride bırakmış genellikle yaşlı yıldızlardan meydana gelmiş olsa da, merkeze yakın daha iç sarmalda gaz ve tozdan oluşan yıldız doğumevlerinde birçok yeni yıldız meydana gelmektedir. Çubuk ayrıca gazı ve tozu kütleçekimsel olarak gökadanın merkezine doğru aktarmaktadır, gökbilimciler burada oldukça parlak sayısız yıldız arasında kaybolmuş süper kütleli bir karadeliğin varlığına dair kanıtlar bulmuştur.

NGC 1365, dev dış sarmal kollarıyla birlikte 200 000 ışık yılı genişliğinde bir bölgeye yayılmaktadır. Gökadanın farklı bölgelerinin tam bir dönüşü farklı süreler almaktadır çubuğun dış kısımlarıyla birlikte bir devri yaklaşık 350 milyon yıl sürmektedir. Son yıllarda Samanyolu Gökadası’nın da çubuklu sarmal yapıya sahip bir gökada olabileceğini gösteren yeni gözlemlerle birlikte NGC 1365 ve bu türden diğer gökadalar öne çıkmaya başladılar. Bu tür gökadalar oldukça yaygınlar, son tahminlere göre sarmal gökadaların üçte ikisi çubuklu yapıya sahip, diğer gökadaların da araştırılması gökbilimcilere kendi gökadamızın anlaşılmasında yardımcı olacaktır.


Kaynak:ESO Basın Açıklaması/Görüntülü Bülten(22 Eylül 2010)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
22 Aralık 2011       Mesaj #70
Avatarı yok
Yasaklı
VLT(Very Large Telescope) Üzerindeki Hassas Kamera HAWK-1 İle Alınan Diğer Görüntüler


eso1038b

Gökada NGC 1365, görünür ışık ve kızılötesi görüntülerin karşılaştırılması.(Comparison of visible-light and infrared images of the galaxy NGC 1365/ESO1038b.)

eso1038c

Ve Fornax takımyıldızında bulunan NGC 1365.(NGC 1365 in the constellation of Fornax/ESO1038c.)



Kaynak:ESO/VLT Gözlemleri/Görüntülü Bülten(22 Eylül 2010)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

4 Aralık 2014 / Misafir Uzay Bilimleri
16 Eylül 2008 / virtuecat Coğrafya
27 Nisan 2009 / HipHopRocK Siyasal Bilimler
27 Nisan 2009 / HipHopRocK Siyasal Bilimler