Ziyaretçi
Atmosfer
;HAVAYUVARİ olarak da bilinir, Yer’i çevreleyen gaz (hava) örtüsü. Temel olarak âzot, oksijen, argon, karbon dioksit ve daha az oranlardaki çeşitli gazlardan oluşur. Deniz düzeyinde cm2’ye ortalama 1,033 kg’lik bir basınç uygular; bu da 760 mm yüksekliğindeki cıva sütununun uyguladığı basınca eşittir.Kabaca 1.000 km olarak kabul edilen bu hava örtüsünün derinliğini kesin olarak belirlemek olanaksızdır. Çünkü, yükseklik arttıkça atmosfer giderek incelir ve sınırları belirsizleşir; öyle ki çok yükseklerde eser halindeki bazı atmosfer gazlarından başka bir şeye rastlanmaz. Atmosferin ağırlık olarak yarısı Yer’den 5,5 km yüksekliğe kadar olan bölümünde, yüzde 99’undan fazlası ise 40 km’lik bölümünde yer alır. 100 km yükseklikte atmosfer, Yer yüzeyinde hava boşluğu olarak nitelenebilecek ölçüde seyrelir. Burada basınç, deniz düzeyindeki basıncın ancak milyonda biridir.
Sponsorlu Bağlantılar
Atmosferde iki tür gaz bulunur. Bunlar, başta moleküler azot (yüzde 78), moleküler oksijen (yüzde 21), argon (yüzde 0,9) olmak üzere karbon dioksit, neon, helyum, kripton, ksenon, hidrojen ve daha az oranlardaki öteki gazlardan oluşan ve miktarları her yerde aynı olan gazlar ile karbon monoksit, kükürt dioksit, ozon ve su buharını da içeren ve yoğunlukları bulundukları bölgeye ve zamana bağlı olarak değişen gazlardır. Büyük bölümü 30-80 km arasında bulunan ozon, Güneş’ten gelen zararlı morötesi ışınlan soğurduğundan, Yer üzerindeki yaşam ve atmosfer süreçleri açısından büyük önem taşır. Su buhan ise atmosferin ilk 10-15 km’lik bölümünde yoğunlaşmıştır. Eğer tümü yoğunlaşır ve yağmur halinde çökelirse Yer yüzeyinde yaklaşık 25 mm’lik bir su katmanı oluşturur. Yer’den buharlaşarak, yükselen su ile yoğunlaşarak yeniden Yer’e düşen yağış miktarları, çeşitli bölgelere göre eşitsiz bir dağılım gösterse de, Yer’in bütünü açısından dengededir.
Atmosferin alt kesimlerindeki ısıl katmanlaşma, ilk kez 19. yüzyılın sonlarında Fransız meteorolog Teisserenc de Bort tarafından saptandı. Paris’te, çeşitli kayıt aygıtlarıyla donatılmış balonlarla 15 km yükseklikte gözlemler yapan de Bort, sıcaklığın yaklaşık 11 km’ye kadar giderek düştüğünü, sonra yeniden yükselmeye başladığını belirledi.
- Troposfer adı verilen, sıcaklığın giderek azaldığı bu bölge, kutup bölgelerinde yüzeyden 8 km, Ekvator üzerinde ise yüzeyden 17 km yüksekliğe kadar uzanır. Tropopoz olarak bilinen sınırdan başlayarak sıcaklık yeniden yükselir ve 50 km kalınlığındaki ikinci atmosfer katmanı olan stratosfer boyunca bu artışını sürdürür. Troposfer ve stratosferdeki hava dolaşımı sistemleri oldukça değişiktir ve iki bölge arasındaki hava değişimi çok yavaş gerçekleşir. Yer’i etkileyen hava süreçlerinin çoğu troposferde gerçekleşirse de, stratosferin alt katmanlarının da bu süreçlerde bir oranda etkili olduğu sanılmaktadır.
- Ozonun morötesi ışınları soğurduğu stratosferin üst bölümünde, sıcaklıklar kabaca Yer yüzeyindekilerle aynıdır.
- Stratopozda en yüksek noktasına ulaşan sıcaklık daha yükseklere çıkıldıkça düşmeye başlar.
- Mezosfer kuşağı boyunca azalan sıcaklık, yaklaşık 85 km yükseklikte en düşük değeri olan — 100°C’ye iner.
- Termosfer,Mezosfer ile mezopoz üzerinde yer alan termosferde sıcaklık yeniden yükselerek 1.750°C’ye kadar çıkar. Burada atmosfer, morötesi ışımanın etkisiyle oksijen moleküllerinin ayrışması sonucu serbest kalan bol miktarda oksijen atomu ile helyum ve hidrojen gazlarını içerir. Atmosferin yaklaşık 400 km yükseklikteki dış kenarlarında, seyrek bir dağılım gösteren yüksüz ve yüklü atomlar bulunur.
- lyonosferin en belirgin özelliği çok miktarda iyon içeren bir bölge olmasıdır; yaklaşık 55 km yükseltide başlar ve Yer yarıçapının birkaç katı kadar yüksekliğe uzanır.
- Homosfer,Yüzeyden mezosfer ortalanna kadar uzanan bölge homosfer olarak adlandırılır; çünkü, çalkantılı konveksiyon sürecinin etkisi nedeniyle, bileşimindeki gazların dağılımı dengeli ve bölgenin her yerinde aynıdır.
- Heterosfer, Homosferin üzerinde yer alan heterosferde, yoğunluğun büyük ölçüde azalması nedeniyle, molekül yayınımı süreçleri çalkantılı konveksiyondan daha etkili olur. Bunun sonucunda, bileşimdeki gazların oranlarında değişmeler görülür, özellikle de atom halindeki oksijenin miktarı yüksekliğe bağlı olarak artar ve sonunda 250 km yüksekliğin ötesinde atmosferin temel bileşeni durumuna gelir. Atom halindeki oksijenin oluşturduğu kalın örtünün ötesinde helyum ve hidrojen kuşakları bulunur. Yüksüz (nötr) gazlar için 400-800 km, iyonlaşmış gazlar için 2.000-3.0 km yükseklikler arasında egzosfere geçişe işaret eden kritik bir bölge vardır.
- Egzosferde atmosferin yoğunluğu o denli düşüktür ki, molekül çarpışmaları giderek yok olur ve buna bağlı olarak da sıcaklık kavramı bilinen anlamını yitirir. Bu bölgede hidrojen ve helyum gibi hafif atomlar, Yer’in kütleçekiminden tümüyle kurtulmalarına yetecek hızlara ulaşabilirler.
Atmosfer, meteorolojide kullanılan basınç birimi; yaklaşık olarak deniz düzeyindeki ortalama atmosfer basıncına ya da 760 mm yüksekliğindeki düşey bir cıva sütununun uyguladığı basınca eşittir. Bu birim, m2 başına 101.325 newton’luk bir kuvvet olarak tanımlanır. Ayrıca bak. milibar.
Kaynak:Ana Britannica