SAL a.
1. Birçok kalın direğin yan yana getirilerek birbirlerine bağlanmasıyla ya da şamandıra, fıçı, bidon, vb. cisimlerin üzerine kaplama tahtaları çakılmasıyla oluşturulan basit yüzer cisim. (Genellikle göl ve nehirlerde yük ve yolcu taşımada kullanılan sallar, denizde kıçtan kara yatan gemilerin kıyıyla bağlantısını sağlar.)
2. Cankurtaran salı, herhangi bir tehlike (batma, çatışma, yangın, vb.) anında kullanılmak üzere gemilerde bulunan ve kazazedelerin yaşamlarını belli süre devam ettirecek malzemelerle (ilaç, tatlı su, gıda maddeleri, olta takımı, işaret araçları) donatılmış altı düz yüzer araç.
3. Yörs. Tabut.
—Esk. sil. Yayın kabza boğazı ile kasan bölümleri arasındaik yassı kısmı. (Yayın kollarını ters yönde kasar ve yayı güçlendirir. Salın kasan ile birleştiği noktaya kasan başı denir.)
—Ormanc. Tomruk salı, suda yüzdürülerek taşınmak üzere yan yana birbirine bağlanmış tomruk dizisi.
SAL a. (ar. şar). Esk. Kellik, dazlaklık.
SAL. Yapım eki.
1. Ad soylu sözcüklerden genellikle sıfat görevinde kullanılan sözcükler türetir: duygusal (duygu-sal), kutsal (kut-sal), bitkisel (bitki-sel), kumsal (kum-sal), bilimsel (bilim-sel) vb.
2. Fiillerden, fiilin karşıladığı eylemle ilgili anlamında sıfatlar yapar: görsel (gör-sel), işitsel (işit-sel), uysal (uy-sal) vb.
Kaynak: Büyük Larousse