PİR a. (fars. pir).
1. Esk. ihtiyar, yaşlı, koca: "Reyinle eder zemini teshir / Gerdun -ı kühen dedikleri şir" (Nedim, XVIII. yy.).
2. Bir tarikatı kuran, bir sanatın, bir mesleğin kurucusu olan kimse.
3. Bir şeyin piri, belirtilen işte çok uzun yıllardır çalışan, büyük bir deneyimi, ustalığı olan kimse: O, bu işin piridir.
4. Pir aşkına, piryoluna, bir ülkü uğrunda hiçbir karşılık beklemeden gerçek bir sevgi ve inançla: Gece gündüz demeden pir aşkına çalışıyordu.| Pir ola, “yaşa, varol" anlamında şaka yollu söylenen beğenme sözü.
—Esk. Pir ü berna, yaşlı ve genç, herkes: "Kim varsa vatanda pir ü bernâ i Hep gitmeyi eyliyortemennâ"(A. H. Tarhan). || Pir ü pak -» PİRÜPAK. || Pir-i aşk, aşkta usta olan, aşk ustası: "Pir-i aşka kulluk et cânâne cân etsin seni" (Niyazi-i Mısri, XVII. yy.). || Pir-i fani, yaşlı ve zayıf kimse. || Pir-i felek, Dünya; Satürn. || Pir-i harabat, yaşlı meyhaneci, dünya tutkularından el çekmiş kimse; doğru yolu gösteren. || Pir-i Ke nan, Hz. Yakup. || Pir-i kuhen, yaşlı, kocamış. || Pir-i serendib, Hz. Âdem.
—Ed. Piri mugan (zerdüşt dininden olanların piri), divan şiirinde meyhaneci, âşıklara doğru yolu gösteren kimse, mürşit. ( MUGAN.) j| Pirzen (yaşlı kadın, kocakarı), divan şiirinde insanın başına kötü işler açan felek; soğuğu yüzünden istenmeyen kış mevsimi. (Pire-zen de denir.)
—Esk. ask. Osmanlılar’ın düşman bölgelerinde ele geçirdikleri yaşlı erkek esirlere verdikleri ad.
—Tasav. Tarikat kurucusu, yayıcısı ya da önderi. (Bk. ansikl. böl.)
♦ be. Bir + fiil + pir + fiil (aynı fiil), eylemin şiddetini ve gücünü vurgular: Bir konuştu, pir konuştu. Bir söyledi, pir söyledi.
—ANSİKL. Tasavvuf inancına göre, Tanrı yoluna koyulmuş olan pir, kendisi dinsel yönden tehlikeli ve yanlış yolları bildiği gibi, müritlerine de bildiren, onları koruyan, doğru yolu bulmalarına ve o yolda ilerlemelerine yardımcı olan kişidir. Bu nedenle ona yol gösterici anlamına mürşit de denir. Pir, hem kendisi Tanrı bilgisine ulaşmış (arifi billah). Tanrı sevgisini kazanmış kişidir, hem de bu makamlara başkalarının da ulaşmasına öncülük eder; bu nedenle bir anlamda Hz. Peygamber'in vekili sayılır. Her tarikatın bir piri vardır ve tarikatlar çoğunlukla adlarını pirlerinin ad ya da unvanlarından, lakaplarından alırlar (örn. mevleviliğin piri Mevlana Celalettin Rumi, bektaşiliğin piri Hacı Bektaş Veli, bayramiliğin Hacı Bayram Veli’dir). Bazı tarikatlarda (örn. halvetilik) tarikat kurucusuna piri evvel (ilk pir), tarikatın yayılmasını sağlayana da piri sani (ikinci pir) denir.
Eski İran edebiyatında şarap ateşe, meyhane de ateşin yakıldığı yere (ateşgede) benzetilmiş; bu anlayışın etkisiyle tasavvufta tanrısal ateşin tutuştuğu feyiz yeri olan tekkeye meyhane ya da ateşgede, dergâhta tanrısal aşkı sunan mürşide de piri mugan denilmiştir
Eski fütüvvet kurumunda esnaf loncalarından her birine bir velinin öncülük ettiğine inanılır ve ona “pir" denirdi (örn. demircilerin piri Davut, terzilerin piri ise id- ris peygamber olarak kabul edilir).
Kaynak: Büyük Larousse