MERHABA ünl. (ar merhaba, rahat olun, rahatlayın'dan).
1. Karşılaşılan bir kimseye söylenen selamlaşma sözü: Merhaba! Nasılsın?
2. (Biriyle) merhabası olmak, bir kimseyle çok yakından değil, şöyle bir tanışıklığı bulunmak. || (Biriyle) merhabayı kesmek, ilişkisine, dostluğuna son vermek: O olaydan sonra onunla
merhabayı kestim.
—Ed. Merhaba bahri, Mevlit'ın bölümlerinden biri. (Bk. ansikl. böl.)
—Mim. Merhaba siperi, kalelerde, kapının tam karşısındaki mazgal deliğine verilen ad. (Kapıdan girmeyi başarabilen düşmana karşı kale buradan savunulurdu.)
—ANSİKL. Merhaba bahri, Mevlitte
Hz. Muhammet’in doğumunu anlatan bölümün öncesinde yer alır. Hz. Peygamber’ in anası Amine Hatun’un ağzından aktarılan dizelerde Peygamberin doğumu yaklaştığı sırada evrenin tüm zerreleri dile gelip onu "merhaba” sözcüğünü yineleyerek selamlarlar: “Merhaba ey parlak güneş merhaba! Merhaba ey sevgilinin canı merhaba! Merhaba, ey iki cihanın padişahı; varlık, evren senin için yaratıldı. Merhaba, ey Elest bezminin bülbülü, aşkınla tüm evren kendinden geçti..." vb. Mevlit törenlerinde en etkili bölümlerden biri olarak okunan bu bölümün gerçekten Süleyman Çelebi’nin kaleminden çıkmadığı anlaşılmıştır. Kes//ef ün-necat'tan (Mevlit,
1409) 60 yıl sonra yazılan ve kimliği bugün için bilinmeyen Ahmet adlı başka bir şaire ait olan Mevlitteki
(1469) dizeler, zamanla törenlerde Süleyman Çelebi’nin yapıtı içinde okunmaya başlanmıştır.
Kaynak: Büyük Larousse