Göz
TDK, Türk Dil Kurumu
isim, anatomi
1 . Görme organı.
2 . Bazı deyimlerde, görme ve bakma:
9 . Nazar:
TDK, Türk Dil Kurumu
Sponsorlu Bağlantılar
isim, anatomi
1 . Görme organı.
2 . Bazı deyimlerde, görme ve bakma:
"Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin."- .3 . Oda:
"Şu fakir mahallede bir göz evim olsaydı / Nasıl sevinç içinde çıkardım şu yokuşu"- Z. O. Saba.4 . Bakış, görüş:
"Bu sefer alacaklı gözüyle baktım."- .5 . Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak:
"Asıl felaket bu pınara sırt çevirmek, bu pınarın gözlerine taş tıkamak değil de ne olurdu?"- T. Buğra.6 . Delik, boşluk:
"İğnenin gözü."- .7 . Çekmece:
"Köprünün gözleri karış karış kazılmıştır."- S. F. Abasıyanık.
"Masanın gözleri."- .8 . Terazi kefesi.
9 . Nazar:
"İnsanı gözle yiyip bitirirler."- Ö. Seyfettin.10 . Sevgi, ilgi, gönül bağlantısı:
"Gözden düşmek. Göze girmek."- .11 . Ağacın tomurcuk veren yerlerinden her biri:
"Göz aşısı."- .12 . Bölüm, hane:
"Dama tahtasında altmış dört göz vardır."- .13 . Bazı yaraların uç bölümü:
"Çıbanın gözü."- .
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
- göz açamamak
- göz açıp kapayıncaya kadar
- göz açtırmamak
- göz alabildiğine
- göz ardı etmek
- göz atmak
- gözaydına gelmek
- gözaydına gitmek
- gözaydın etmek
- göz boyamak
- göz değmek
- gözden çıkarmak
- gözden geçirmek
- gözden gönülden çıkarmak
- gözden ırak olan gönülden de ırak olur
- gözden ırak tutmak
- gözden ırak tutulmak
- gözden kaybetmek
- gözden kaybolmak
- gözden nihan olmak
- gözden uzaklaşmak
- gözden uzak tutmak
- gözden (veya gözünden) düşmek
- gözden (veya gözünden) kaçırmak
- gözden (veya gözünden) kaçmak
- gözden (veya gözünden) sürmeyi çalmak (veya çekmek)
- göz dikmek
- göz doldurmak
- göz doyurmak
- göze almak
- göze batmak
- göze çarpmak
- göze diken olmak
- göze gelmek
- göze girmek
- göze görünmek
- göze görünmemek
- göz etmek
- göze yasak olmaz
- göz gezdirmek
- göz gördüğünü ister
- göz göre göre
- göz görmeyince gönül katlanır
- göz görür, gönül katlanır
- göz gözü görmemek
- göz kamaştırmak (veya almak)
- göz kaş süzmek
- göz kesilmek
- göz kırpmadan
- göz kırpmak
- göz kırpmamak
- göz koymak
- göz kulak olmak
- gözle görülür, elle tutulur hâle gelmek
- gözleri bayılmak
- gözleri berraklaşmak
- gözleri buğulanmak (veya bulutlanmak)
- gözleri çakmak çakmak (olmak)
- gözleri çukura gitmek (veya kaçmak)
- gözleri dolmak (veya dolu dolu olmak)
- gözleri dönmek
- gözleri fıldır fıldır etmek
- gözleri fıldır fıldır olmak
- gözleri ışık içinde (olmak)
- gözleri ışıklı (olmak)
- gözleri kamaşmak
- gözleri kan çanağına dönmek (veya kanlanmak)
- gözleri kapanmak
- gözlerinden okumak
- gözlerine inanamamak
- (birinin) gözlerine mil çekmek
- gözlerini bayıltmak
- gözlerini belertmek
- gözlerini bitirmek
- gözlerini devirmek
- gözlerini fal taşı gibi açmak
- gözlerini kaçırmak
- gözlerinin içi gülmek
- gözlerinin içine kadar kızarmak
- gözleri parlamak (veya parıldamak)
- gözleri sulanmak
- gözleri süzülmek
- gözleri takılıp kalmak
- gözleri velfecri okumak
- gözleri yaşarmak g
- özleri yuvalarından (veya evinden) fırlamak (veya uğramak)
- gözle yemek
- göz süzmek
- göz ucuyla görmek
- göz ucuyla süzmek
- gözü akmak
- gözü alışmak
- gözü almamak
- gözü arkada kalmak
- gözü bulanmak
- gözü büyükte olmak
- gözü çıkasıca
- gözü dalmak
- gözü değmek
- gözü doymak
- gözü dönesi
- gözü dönmek
- gözü dumanlanmak
- gözü dünyayı görmemek
- (bir şeyi) gözü gibi sakınmak (veya saklamak veya esirgemek)
- (bir şeyi) gözü gibi sevmek
- (bir şeye) gözü gitmek
- gözü gönlü açılmak
- gözü görmemek
- (birini veya bir şeyi) gözü görmez olmak
- gözü göz değil
- gözü hiçbir şey görmemek
- (birini) gözü ısırmak
- gözü ilişmek
- gözü kalmak
- gözü kamaşmak
- gözü kara çıkmak
- (birini veya bir şeyi) gözü kesmek
- (birini veya bir şeyi) gözü kesmemek
- gözü kızmak gözü korkmak
- (bir şeyin) gözü kör olsun
- gözüm!
- gözüm çıksın (veya kör olsun)
- (birini) gözüm görmesin
- gözün aydın!
- (birinin) gözünde
- gözünde büyümek
- gözünde büyütmek
- gözünden kıskanmak
- gözünden (veya gözlerinden) uyku akmak
- gözünden (veya gözlerinden) yaş (veya yaşlar) boşanmak
- (bir şey birinin) gözünde olmamak
- gözünde tütmek
- gözünde (veya gözlerinde) şimşek (veya şimşekler) çakmak
- gözüne batmak
- gözüne çarpmak
- gözüne diken olmak
- gözüne dizine dursun
- (birinin) gözüne girmek
- gözüne hiçbir şey görünmemek
- (bir şey) gözüne ilişmek
- gözüne karasu inmek
- gözüne kestirmek
- gözüne sokmak
- gözüne uyku girmemek
- gözüne (veya gözlerine) bakmak
- (birinin) gözünü açmak
- (bir kadın bir erkekte) gözünü açmak
- (bir yerde) gözünü açmak
- gözünü ağartmak
- gözünü alamamak
- (bir şey) gözünü almak
- (bir şeyden) gözünü ayırmamak
- (birinin bir şey) gözünü bağlamak
- (bir şey) gözünü bürümek
- (bir şeyin) gözünü çıkarmak
- gözünü daldan budaktan (veya çöpten) esirgememek (veya sakınmamak)
- gözünü doyurmak
- gözünü dört açmak
- gözünü gözüne dikmek
- gözünü hırs bürümek
- gözünü karartmak
- gözünü kin bürümek
- (birinin) gözünü korkutmak
- gözünün bebeği gibi sevmek
- gözünün çapağını silmeden
- gözünün içine baka baka
- gözünün önüne gelmek
- (birine) gözünün üstünde kaşın var dememek
- (birinin) gözünün (veya gözlerinin) içine bakmak
- (birinin) gözünün yaşına bakmamak
- gözünü sevdiğim
- gözünü seveyim
- gözünü toprak doyursun
- gözünü üstünden ayırmamak
- gözünü (veya gözlerini) açmak
- gözünü (veya gözlerini) (bir şeye) dikmek
- gözünü (veya gözlerini) duman bürümek
- gözünü (veya gözlerini) kan bürümek
- gözünü (veya gözlerini) kapamak
- gözünü (veya gözlerini) kırpmadan
- gözünü (veya gözlerini) oymak
- gözünü yıldırmak
- gözünü yummak
- (bir şeye) gözünü yummak
- (bir şeyde) gözü olmak
- (bir şeyde) gözü olmamak
- gözü sönmek (birinden)
- gözü su içmemek
- gözü tanede olan kuşun ayağı tuzaktan kurtulmaz
- gözü toprağa bakmak
- (birini veya bir şeyi) gözü tutmak
- gözü uyku tutmamak
- gözü (veya gözleri) açılmak
- gözü (veya gözleri) (bir şeyde veya bir şeyin üzerinde) olmak
- gözü (veya gözleri) kararmak
- gözü (veya gözleri) kaymak (veya kaçmak)
- gözü (veya gözleri) okşamak
- (bir şeye) gözü (veya gözleri) takılmak
- gözü (veya gözleri) üstünde kalmak
- (bir işi) gözü yememek
- gözü yılmak
- (bir şeye) ... gözüyle bakmak
- gözüyle görmek
- gözüyle (veya gözleriyle) tartmak
- göz var, izan var
- göz (veya gözünün) ucuyla bakmak
- göz yıldırmak
- göz yummak
- göz yummamak
Birleşik Sözler
- göz açıklığı
- göz akı
- göz alıcı
- gözaltı
- göz altı
- göz aşısı
- göz aşinalığı
- göz bağcı
- göz bağı
- göz bankası
- göz banyosu
- göz bebeği
- göz bilimi
- göz boncuğu
- gözdağı
- gözdemiri
- göz dikeği
- göz dişi
- göz doktoru
- göz emeği
- göz erimi
- göz etçiği
- gözevi
- göz göz
- göz göze
- göz hakkı
- göz hapsi
- göz kadehi
- göz kamaştırıcı
- göz kapağı
- göz kararı
- göz kesesi
- göz kuyruğu
- göz memesi
- göz merceği
- göz nuru
- göz önü
- göz pencere
- göz pınarı
- göz sevdası
- göz taşı
- göz ucu
- gözyaşı
- göz yoklaması
- göz yuvarı
- göz yuvası
- göz zarı yangısı
- göze göz
- gözü aç
- gözü açık
- gözü bağlı
- gözü dışarıda
- gözü kapalı
- gözü kara
- gözü keskin
- gözü pek
- gözü sulu
- gözü tok
- gözü yolda
- gözü yüksekte
- açgöz
- açıkgöz
- aynagöz
- camgöz
- cam göz
- cingöz
- çekik göz
- dört göz
- eski göz ağrısı
- gümüşgöz
- ilk göz ağrısı
- karagöz
- Karagöz
- kem göz
- kene göz
- kötü göz
- lokma göz
- paragöz
- patlak göz
- petek göz
- sarıgöz
- sulugöz
- süzgün göz
- tepegöz
- uyur göz
- yalıngöz
- yüz göz
- devegözü
- balıkgözü
- horozgözü
- kartalgözü
- kedigözü
- kemer gözü
- koltuk gözü
- koyungözü
- kuşgözü
- malın gözü
- mandagözü
- öküzgözü
- palamar gözü
- sığırgözü
- torpido gözü
- turnagözü
- tütsü gözü
- gündüz gözüyle
- çıplak gözle
- bu gözle
- halkalı gözler
- tepegözler
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!