SAHİH sıf. (ar. şıhhat'ten sahih). Esk.
1. Gerçek, açık, doğru: "Bence en sahih ikbal ruhun göründüğü iki güzel göz, en büyük servet kalbin hissini gösteren gül renginde dudaklardan akseden tebessümdür" (Samipaşazade Sezai, XIX. yy.).
2. Sağlam, sağlıklı: "Dudaklarında sahih bir vücudun büyük bir itimadı zihnfnin nişane-i müstehzisi olan küçük bir tebessüm vardı" (Baha Tevfik).
3. Kesin, tam, kusursuz "... yalnızmecmû'ın mikdar-ı bahası beyan olunarak satıldıkda... bey sahih ve lazım olur" (Mecellei ahkâmı adliye’den).
4. Sahih-ül-beden, sahih-üi -vücud, vücudu sağlam ve sağlıklı olan: ' 'Sahih-ül-vücud bir adamın pek tatlı ve leziz bulduğu..." (Baha Tevfik).
—Esk. dilbilg. Ür'ü kökünrt ''etli harf b' lunmayan sözcük için kullanılır.
—isi. Sahih hadis, Hz. Muhammet’ten son raviye kadar, hepsi de güvenilir olan kişilerin, kesintisiz olarak birbirlerine aktardıkları hadis. (Bk. ansikl. böl.)
—Med. huk. Sahih nesep - NESEP || Sahih olmayan nesep - nesep
—ANSİKL. Hadis biliminin (usul-i hadis) temel amacı, sahih hadisleri uydurma (mevzu) olan ya da Hz. Muhammet'in sözü olduğu kuşkulu (zayıf) hadislerden ayırıp ayıklamak olmuştur. Bu amaçla saptanan ölçüler içinde en önemlileri, hadisi aktaran kişilerin (raviler) hem zihinsel bakımdan (zabt) hem de ahlaksal ve dinsel yönden (adalet) güvenilir olmaları, raviler zincirinin kopuksuzluğu; hadis olduğu belirtilen sözün akla ve bilimsel gerçeklere, Kuran ayetleriyle, sahih oldukları saptanan başka hadislere aykırı (şaz, muallel) olmaması koşullarıdır.
Kaynak: Büyük Larousse