Arama

Yazı Nedir?

Güncelleme: 21 Mart 2016 Gösterim: 10.965 Cevap: 9
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
9 Mart 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Yazı

Sponsorlu Bağlantılar
-1-

isim

1 .
Düşüncenin belli işaretlerle tespit edilmesi, yazma işi:
"Türklerde yazının kullanılması eskidir."- .
2 . Alfabe:
"Türk yazısı. Arap yazısı. Nota yazısı"- .
3 . Harfleri yazma biçimi:
"İnci gibi bir yazı. Okunaklı yazı."- .
4 . Herhangi bir konuda yazılmış bilim, düşünce ve sanat ürünü:
"İstiklal Harbi'nde millî duyguları aksettiren ümit ile dolu yazılarını hâlâ unutmadık."- O. S. Orhon.
5 . Anlam, sanat veya biçim bakımından yazılan şey, makale:
"İlk yazı denemelerim için gazete bulmaya çalışıyorum."- F. R. Atay.
6 . Metal paraların üzerinde değeri yazılan yüzü.
7 .
din b. (***) Yazgı.


Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
  • yazının cahili olmak
  • yazıya dökmek
  • yazıya geçirmek
  • yazıya gelmemek
  • yazıyı çıkarmak (veya sökmek)
Birleşik Sözler
  • yazı bilgisi
  • yazı bilimi
  • yazı çevirimi
  • yazı dili
  • yazıhane
  • yazı hayatı
  • yazı işleri
  • yazı kadrosu
  • yazı kâğıdı
  • yazı karakteri
  • yazı kurulu
  • yazı makinesi
  • yazı masası
  • yazı tahtası
  • yazı takımı
  • yazı tura
  • alt yazı
  • bacaklı yazı
  • basmayazı
  • başyazı
  • celi yazı
  • çeviri yazı
  • düz yazı
  • eğik yazı
  • eski yazı
  • güzel yazı sanatı
  • kara yazı
  • resim yazı
  • runik yazı
  • saklı yazı
  • telyazı
  • yalama yazı
  • yatık yazı
  • yeni yazı
  • alın yazısı
  • çivi yazısı
  • duvar yazısı
  • el yazısı
  • fikir yazısı
  • gezi yazısı
  • güven yazısı
  • ithaf yazısı
  • köşe yazısı
  • siyakat yazısı
  • tanıtma yazısı
  • telyazısı
  • yüz yazısı

-2-
isim, halk ağzında
Düz yer, ova, kır.

Birleşik Sözler
  • yazı yaban

Son düzenleyen Safi; 21 Mart 2016 15:12
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Mart 2010       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yazı Nedir?

Sponsorlu Bağlantılar
Dildeki sözcüklerin, duyguların, düşüncelerin belli işaretlerle; kağıda, taşa, toprağa, tahtaya... dökülmüş biçimine yazı denir. Konuşma dilinin aracı ses ise yazı dilinin aracıda yazıdır. Yazının düşünceyi ortaya koymada, yaymada ve iletmede önemi büyüktür. Düşünce ve sanat ürünlerinin doğuşunda ve yayılmasında yazı önemli bir etken olmuştur. Kimi tarihçiler, uygarlığın başlangıcını yazının bulunuşuna bağlar. Çünkü yazı belli bir uygarlığa erişen toplumların anlaşma aracıdır.

Yazının Bulunuşu ve Gelişimi

Yaşamımızda vazgeçilmez bir yer kazanan yazı birden bire ortaya çıkmamış, binlerce yıllık bir gelişme sürecinde sistemleşmiş, bugünkü halini almıştır. Bugün kullanılan yazıların bulunmasına kadar çeşitli yazılar kullanılmış sonunda hep kolay okunup, yazılabilen yazılara varılmıştır.
Yazı sözcüğü, sözü çizgilerle gösterme sistemi anlamında düşünülürse en eski yazı örnekleri insanla birlikte başlar. En ilkel toplumlar bile sesten başka anlaşma yöntemlerine gerek duymuşlardır. Yazı öncesi toplumlarda insanın konuşma dilinden başka birçok iletişim tekniğinden de yararlandığı biliniyor. İşaret ve resimler, haberleşme simgesi olarak kullanılan belli nesneler, düğümler anlaşma için başvurulan seçeneklerden bazılarıdır. İncelemelere bakılarak, en eski insan topluluklarının bu seçeneklerin hepsini kullandıkları varsayılabilir. Kuşkusuz bunların kullanımı ve geliştirilmesi, insanoğlunun doğal çevresi ile olan ilişkisinin ve yarattığı toplumsal çevrenin düzeyi ile ilgilidir.

Örneğin; düğüm atarak hesap yapma, hesabı tutulacak alışveriş ilişkilerinin olmasını gerektirir.
Figür öncesi şekillerden stilize resimlere doğru bir çizim/resim geleneğini yaratanlar, resim kökenli ilk yazı biçimlerine hazırlık aşamasını oluştururlar. Bugün kullanılan yazının atalarıolan hiyeroglif yazının ve çivi yazısının kökleri çok eski dönemlere paleolitik çağlara uzanır. Duygu ve düşüncelerin sözcüklerle ve kavramlarla ifade edilebilecek şekilde kayıt edilmesi biçimindeki yazı, M.Ö. 3000’lere doğru Mezopotamya’da hemen sonra da Mısır’da ortaya çıkar. Yazı, yalnızca bir iletişim aracı olarak değil, insanın simgesel düşüncesinin ulaştığı bir dönüm noktasıolarak da insanoğlunun kültürel değişme sürecinde uzun bir arayışın, denemenin ve birikimin sonucudur. Yazının tarihi, kültür tarihi gibi tarih öncesi çağların derinliklerindedir (Zıllıoğlu, 1990).
afferin
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
22 Haziran 2015       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM
YAZI a.
1. Korunmak ve/ya da iletilmek istenen sözlü bir iletiyi, bir bildiriyi bir düşünceyi görsel olarak kaydetmeye, saptamaya yarayan gösterge dizgesi; abece: Sesçil yazı; Kavramsal yazı. Arap yazısı. (Bk. ansikl. Dilbil. ve Eğitbil.) 2. Sözlü bir bildiriyi belli göstergelerle/harflerle, saptamak, yazmak eylemi: Düşüncelerini yazıyla anlatmak. Yazıya başlamak. Yazısını bitirmek.
3. Bir yazıdaki harfler bütünü, bu harfleri, her bireyin kendine özgü biçimlendirme tarzı ya da biçimi: Okunaklı ^üzet bir yazısı olmak, ince, sık bir yazı.
4. Bir harf düzeninde biçim ve sanat bakımından özellik gösteren tür, bi- çem: italik yazı. Sülüs yazı.
5. Yazılmış olan şey; yazılı belge: Cebinden bir yazı çıkarmak. Duvara bir yazı asmışlar. Söz uçar, yazı kalır.
6. Herhangi bir konuda yazılmış bilim, düşünce ve sanat ürünü; bir yayında ayrı bir bütün oluşturan bölüm, makale: Bu son yazısını okudunuz mu? Gazetelerdeki dış siyaset yazıları. Sanatsal etkinliklerle ilgili bir yazı.
7. Herkesçe bilinen, yazıdan değişik bir anlatım aracı: Nota yazısı.
8. Metal paranın üzerinde değeri yazan tura yanının karşıt yüzü; Yazı mı, tura mı?
9. Yazı işleri, bir kurum ya da dairede yazışmaların yapıldığı bölüm, kalem; bir dergi ya da gazetede yayımlanacak yazıları yazma, düzenleme işi. || Yazı hayatı, bir kimsenin yazarlıkta geçen günleri: Yazı hayatında nice güçlüklerle karşılaşmıştı. || Yazı kadrosu, bir dergi ya da gazeteye sürekli olarak yazı yazanların tümü. || Yazı kurulu, dergi ya da gazetelerde yazı işlerini yürütmekle görevli kimselerin oluşturduğu kurul. || Yazı tura, metal bir paranın havaya atılıp yere düşmesi durumunda üstte kalan kısmı önceden kestirmeye dayanan şans oyunu. || Yazı tura atmak, bir oyunda ilk başlayanı ya da bir iddiada kazananı yazı tura oyunuyla saptamak. || Yazıya dökmek, bir düşünceyi, bir duyguyu yazıyla anlatmak. || Yazıya gelmemek, yazıyla anlatılabilecek bir özellikte olmamak. || Yazıyı çıkarmak, yazıyı sökmek, kötü, güç okunur bir yazıyı okuyabilmek.

—Bür. ger. Yazı makinesi, bir klavye ile harekete geçirilen ve mürekkepli bir şerit yardımıyla kâğıt üzerine aktarılan harflerle yazı yazmayı sağlayan araç. (Bk. ansikl. böl.)

—Dilbil. Bir sözcüğün ya da sözcenin her türlü yazılı biçimi. (Yazı kavramı yazımsal kurallara gönderme yapmaz.) || Yazı dili, bir dilin yazılı yapıtlarda kullanılan, konuşma* dilinden farklılıkları olan biçimi. (Bk. ansikl. böl.) || Eski yazı, Türkiye'de arap abecesine dayanan yazıya 1928'den sonra verilen ad. || Yeni yazı, Türkiye’de Yazı devrimi’yle kabul edilen latin kökenli türk abecesine verilen ad.

—El sant. Yazı işi -> ÇİZGİ* işi.

—Hat. Kaligrafi kuralları açısından ya da estetik açıdan değerlendirilen harf çizimi (örneğin anglez, batard, yuvarlak, gotik). j| Yazı çekmecesi, hattatların yazı takımlarını, kâğıt, kalem, kalemtıraş, makta, hokka vb. gereçlerini yerleştirdikleri çekmece ya da kapaklı küçük sandık. (Yazı çekmecesi hattatın oturduğu sedir üzerine konurdu, Bunların zengin işlemeli, sedef kakmalı örnekleri vardı.) || Yazı hududu, kitap ve levhalarda, yazının çevresine çekilen çizgilere verilen ad. (Bu çizgilerin çevresi tezhiplenir ya da altın yaldızla [hal- kâr] süslenirdi.) || Yazı resim, İslam hattatlığında, yazı ile resim yapma, yazıya resim özelliği kazandırma sanatı. (Yazı sanatında uzmanlaşan hattatlar, arap harflerinin değişik biçimler alabilme özelliklerinden yararlanarak, resim formunda düzenlemeler, istifler gerçekleştirmişlerdir. Genellikle din ya da tasavvuf konularının işlendiği yazı resimlerin bilinen en eski örneğine, İran’da 1020 tarihli Radgan yazıtlarında rastlanmıştır. Türk hattatları da bu alanda başarılı olmuş, yazı ile cami, kayık, kuş ve tarikat başlıkları [sikke] yapmışlardır.) j] Yazı takımı, yazı yazmakta kullanılan alet ve eşyanın tümü. (Kenarlıklı bir tepsi içinde yerleştirilen yazı takımları genellikle iki hokka, bir rıhdan, bir sünger- lik, bir kalemtıraş, bir makta ve bir makastan oluşurdu.)

—İkt. tar. Has, zeamet, tımar, yurtluk ve ocaklık gibi Dirliklerin yıllık geliri.

—Kapıkulu ocaklarının maaş tutarı.

—Kâğıtç. Yazı kâğıdı, mürekkebi dağıtmayan ve arkasına geçirmeyen kâğıt.

—Mobc. Yazı masası, üzerinde yazı yazmaya yarayan ve konsol olarak kullanılan eşya. Genellikle üç bölümden oluşur (üst bölümünde, üzerinde bir korniş ve mermer ya da tahta bir levha bulunan bir çekmece; ortada, açıldığında üst üste dizilmiş çekmeceleri açıkta bırakan deri kaplı bir kapak; alttaysa kimi zaman bir kapı ile örtülen çekmeceler bulunur). [Bk. ansikl. böl.]

—Nöropsikol. Uzamsal tipte yazı bozukluğu, biçimdirimsel yapıyı bozmamakla birlikte, kâğıdın sağ bölümüne yazmak, düz yazamamak, harf kuyruklarını, kimi zaman harfleri, çok ender olarak da heceleri yinelemek ve sözcük bölümlerini birbirinden ayırmak ya da kaydırmak gibi, yazmanın uzamsal bileşenleri düzeyinde ortaya çıkan yazı bozukluğu.

—Paleogr. Yazı değişkesi, bir harf birimin somut gerçekleşimi. (A ve a aynı harfin yazı değişkeleridir; yazıda hangisinin kullanılacağını bazı kurallar belirler.) || Ulusal yazılar, avrupa halklarına özgü yazılar; değişik biçimler altında bu halklar ilk kez latin yazısını canlandırmıştır. (Bu ad altında beş çeşit karakteristik yazı vardır: mero- venj, lombardia vizigot, İrlanda ya da İskoç yazıları anglosakson, VII. yy.'dan XII. yy.'a kadar sırasıyla Galya'da, İtalya’da, Ispanya'da, İrlanda’da, İngiltere’de kullanılmıştır.)

—Psik. Yazı bozukluğu, düşünsel yetersizlik ya da nörolojik bozukluk göstermeyen ve normal olarak okuyan bir çocuktaki yazma güçlüğü (çok yavaş ya da okunaksız yazma). [Yazı bozukluğu genellikle çok yetersiz bir uzamsal düzenlenişe ve/ya da bir kişilik bozukluğuna bağlanır.]

—Tek. res. Yazı alanı, bir plan üstünde, ele alınan nesnenin tanımlanması için gerekli bilgilerin, tasarım ve uygulamayla ilgili kişi ve kuruluş adlarının, uygulama öncesi ya da uygulama sırasında planda yapılan değişikliklerin belirtildiği çerçeveli bölüm.

—ANSİKL. Bür. ger. 7 ocak 1714'te İngiltere kraliçesi Anne “matbaadan ayırt edilemeyecek kadar temiz ve net harflerle yazabilen” bir aracın icadı ile ilgili ilk beratı İngiliz mühendis Henry Mill’e veriyordu. Ne var ki bu tasarının gerçekleşmesi için XIX. yy.'ın yarısını beklemek gerekti. 1829'da detroitli VVilliam Austin Burt “Tipograf” adı verilen ilk somut yazı makinesini ortaya koydu. 1836’da bir yangında yok olan bu tek örneğin en büyük kusuru elle olduğundan daha yavaş yazmasıydı. Aradan “yazı piyanosu” ya da “baskı telegrafı" gibi çekingen denemelerin birbirini izlediği kırk yıl geçtikten sonra, Christopher L. Sholes eylül 1867'de ilk kullanışlı yazı makinesini gerçekleştirdi; beratını ise ancak 1868'de alabildi.
1873'te Remington tarafından üretilen ilk sanayi modeli, standart bir dikiş makinesinin üzerine monte edilmişti. Şaryoyu dikiş makinesininkine benzer bir pedal döndürüyordu. Bu makinenin de giderilecek iki kusuru daha vardı: yazısı görünmüyor ve yalnızca büyük harfle yazabiliyordu. Bu çok yer kaplayan, hantal ve masraflı makine hiç piyasaya sürülmedi. Sholes'ten esinlenen Remington, Under- wood, Smith, Royal vb. gibi birçok şirket, küçük aksaklıkları yavaş yavaş gidererek modern bir yazı makinesi yarattılar.
Daktilonun el emeğini hafifletme yollarını arayan Thomas Edison, elektrikle çalışan ilk yazı makinesini üretti (bir elektrikli harf çubuklu mekanik mıknatısla hareket eden çubuk). 1914'te yas makinesi James Field Smathers motorla çalışan ve daha kullanışlı olma olasılığı bulunan ilk yazı makinesini sundu. 1930'da seri halinde üretilen elektrikli makinelerin İlk örneği piyasaya çıktı. International Business Machines Corporation (IBM) tarafından üretilen bu hızlı makinenin kazandığı büyük başarı üzerine, firmaların büyük bir çoğunluğu harflerin orantılı aralıklarla dizili olduğu elektrikli bir model üzerinde çaIışmaya başladılar.
İBM’nin yaptığı bir başka önemli yenilik. 1961'de oynak şaryonun kaldırılmasıy la, eski çubuklu sistem yerine harf desteği olarak küre sistemini getirmesiydi. Ye rinden çıkartılabilen ve ancak birkaç gram ağırlığında olan kürenin üzerindeki harfler kabartma biçimindeydi ve kağıdın takıldığı merdaneye koşut bir ray boyunca, yazı şeridi ile birlikte yer değiştiriyor, böy- lece vuruşların daha rahat ve hızlı olmasını sağlıyordu. On yıl sonra yapılan bir başka yenilik, genel olarak "papatya" denen harf taşıyıcı çarkın ortaya çıkmasıydı. Harfleri ayırt etmeyi, aralıkları ve sattı sonlarını belirlemeyi olanaklı kılan yazı makinesi, pak çok ayrıntının düzaltilmesiyle daha 1939'dan önce geleneksel yazı makinesinden doğmuştu.
İlk otomatik yazı makineleri de aynı dönemde ortaya çıktı. Klavyeye vurulduğu anda kâğıda basılan metin aynı zamanda karton ya da delikli şeride daha sonraları da banda, karta ya da mıknatıslı diske kaydediliyor, yeniden tuşlara basılmadan istendiği kadar çoğaltabiliyordu.
Bazı yazı makineleri bellek ve hesap mekanizmaları, görüntü ekranları, iletişim ağlarına bağlanma olanakları ile metin işlem aygıtlarına dönüştü ve düzenleme yineleme, aktarma, ayırma, metin seçme, bilgileri sınıflandırma gibi işlemleri yerine getirebilecek biçimde donatıldı.
Tüm yazı makinelerinde en azından aşağıdaki parçalar bulunmak zorundadır:
-klavye: sayıları değişebilen ve harflerin, rakamların, imlerin ya da makinenin türlü işlevlerinin karşılığı olan tuşlardan oluşur;
kâğıt taşıyıcı merdane: kâğıdın elle ya da otomatik olarak yukarı çıkmasını sağlayan bir düzeneği olan oynak bir şaryo üzerine monte edilmiş olabilir ya da olmayabilir;
kabartma hadler: çubukların, bir kürenin ya da çarkın üzerinde yer alabilir. En yaygın karakter tipleri "pika" ile boyu ve aralığı küçük olan ‘eliftir.

—Dilbil. Yazı, eklemli dile göre ikincil bir bildirişim kodudur, Ama, zaman içinde gerçekleşen eklemli dilin tersine, korunmasına olanak veren uzamsal bir desteği vardır. Yazının biçimi de bu desteğin türüne bağlıdır; taşa, kil ya da balmumu tabletlere kazılmış, papirüse, parşömene ya da kâğıda çizilmiş ya da basılmış olabilir. Desteğin üstünde saptanmış yazının türüne göre üç büyük tür ayırt edilir, Bu yazıların ortaya çıkışları tarihsel düzlemde birbirlerini izler ve kullanılan kodun giderek yetkinleşmesi ölçüsünde ardışık ilerlemeler olarak değerlendirilebilirler bireşimeel yazılarda gösterga bir cümleyi ya da bütün bir sözceyi aktarır; çözümleyici yazılarda gösterge bir biçîmbirımi belirtir; sesçil yazılardaysa gösterge sesblriml ya da bir sesbirim dizisini (hece) belirtir.

Uzamsal bir bildirişim isteğinin her tür geıçekleşiml bireşimsel yazılar sınıfına sokulabilir. Kimi uzmanlar bu durumda "ön yazı"dan söz etmeyi yeğler, çünkü bu yöntemler, eklemli dilin değil, düşüncenin yazıya aktarılmasını öngörür Ne olursa olsun, Leroi-Gourhan bu tür örneklerin, Moustier kültüründen başlayarak (çağımızdan 50 000 yıl önce), kemik ya da taş üzerine düzenli aralıklarla yapılmış çizgiler biçiminde geliştiğini belirtir. Nesnelerle simgesel anlatımlar da bu bildirişim türüne girer. Bunun klasik bir örneği de, Herodotos'un aktardığı, İskitler’in Dara’ya yolladığı bildiridir: bir yanda beş ok, öte yandan da, düşmana oklardan kurtulmak için önerilen biçimler: bir fare, bir kurbağa ve bir kuştur. Bu tür bildiri, dünyanın her tarafında ilkel toplumlarda görülür, iplere düğüm atma sistemi de bu bağlamda anılabilir (inka kraliyet arşivlerinin kipu- ları). Ancak, en yaygın bireşimsel yazı türü piktografi, yani resim kullanımına ağırlık veren yazıdır. Resimlerin her biri bir cümleyle eşdeğerlidir (“kanoyla gidiyorum”; "bir hayvan öldürdüm"; “evs dönüyorum" vb): Alaska Eskimolan. irogucilar ve Aigonkinlar va da Üakotalar (kış masalları) bu dizgeyi kullanır Bu anlatım türlerinin sınırları çok belirgindir: deneyimin ancak sınırlı bir kesimini kapsarlar dilde olduğu gibi bir birleşim oluşturmazlar.

Çelişik olarak ideografik yazı da denen çözümleyici yazılarda, gösterge bir düşünceyi dağıl, bir dilsel öğeyi (sözcük ya da morfem) gösterir. Bu yalın bir çağrıştırma değil, bir saptamadır. Gerçekte bu dizgenin tutumlu olmayışı (her gösterilen için bir gösterge), katışıksız biçimde kullanılmamasına yol açar: tüm ideografik yazılar, ister sümer-akkad çiviyazıları, ister mısır hiyeroglifleri ya da çin yazısı söz- konusu olsun, nesne-göstergelerinin (ide- ogram) yanı sıra, önemli sayıda sesçil değerli göstergeler de içerirler. Örneğin çin- cede, yaklaşık beş ideogram türü vardır: eski piktogramlar olan (güneş, ay, at, ağaç vb), nesneleri gösteren harfler: soyut kavramları (çıkmak, inmek, yukarı, aşağı) belirten harfler; gösteren işlevli iki göstergeyi birleştirerek, bulmaca yöntemiyle ortaya çıkan mantıksal öbeklerin (bir çatı altındaki kadın, barışı gösterebilir) oluşturduğu harfler; eşseslileri gösteren harfler: önceleri belli bir nesneyi göstermek için kullanılan bir harf, anlamı tümüyle ayrı ama söyleyişi aynı bir sözcüğü belirtmek için kullanılır; sesçil bireşimler olan ve solda anlamsal kategoriyi gösteren bir öğeden (anahtar), sağda söylenişi belirten bir öğeden oluşan harfler (bu tür harfler Çince bir sözlükteki madde başlarının % 90’ını oluşturur). Oysa, sesçilllğe başvurmasına karşın çin yazısı söyleyişe bağlı değildir: çlncenln değişik lehçelerini konuşan ve sözlü dilde birbirlerini anlamayan İnsanlar tarafından okunabilir, öte yandan bu yazı, lolo, korece (eskiden) ya da Japonca gibi tûmüvla ayrı dillerde de, bir hece yazısıyla birlikte kullanılır.

Sesçil yazılar sözlü dil özelliğinin daha bilinçli ele alındığını gösterir: bu yazılarda (kökende harfler eski ideogmmlar da olsa) göstergeler tüm anlamsal içeriklerini yitirir
Göstergeler bir sesin yâ da ses öbeğinin simgeleridir Dizgelerin, heceleri, yal nızea ünsüzleri ya da ünlüleri ve ünsüzleri göstermelerine göre üç durum sözkonusu olabilir, Tarihsel açıdan hecese! yazım dizgeleri her zaman abeceden önceki bir evreyi oluşturmaz. Bilinen en esk! he- oesel yazım dizgeleri Fenlkelller’ln ünsüz abecesini bulmasından önceki dönemdendir, ötekilerse abecelerin uyarlamalarıdır: günümüzdeki tüm hint yazılarının atası olan ve aramca abecesinden ya da etyopya hecesel yazım dizgesinden kaynaklanan ve saml dilleriyle yunancadan etkilenen brahminin durumu böyledir. Yunan abecesinin doğuşuna gelince, bunun fenike modelinden olduğu kadar kıbns ve girit hecesel yazım dizgelerinden de (çizgisel A ve B) etkilendiği sanılmaktadır.

Hecesel dizgelerin özelliği pek tutumlu olmayan yanlarıdır. Çünkü ilkece ünlü -ünsüz bireşim olanağı ne kadarsa o kadar da gösterge gerekir, öte yandan, bu dizgeler yalnızca açık heceleri gösterebilir (ünsüz+ünlü); kapalı heceler (ünsüz-t-ünlü-, ü...;ü?) ya da ünsüz öbeksen (ûnsûz+Oneüz+O ’lü) eözkonusu olunca, gösJorçptafart b söyleyişte kullanılmayan ünlü bir öğe K örmek zorundadır.
Tarilfâ©! açıdan abecesinin ilk örnek olduğu ünsüz abeceleri, sami difterine özgü bir yapısı olan dillere uygundur: sözcüklerin köklerinde anlam içeren bir ünsüz yapısı vardır; ünlüler sözcüklerin,
cümledeki dilbilgisel kategorilerini ve İşlevlerini gösteren kesin sıraları sayesinde tahmin edilir. Aramca abece bir dizi abeceye (arapça, Ibranlce, süryanlce vb) ve hecesel yazı dizgelerine (brahml) örnek olmuştur. Arap abecesi de. çeşitli güçlükler de olsa (türkçe bu nedenle arap abecesini bırakmıştır), sami kökenli olmayan dillerin yazılışında kullanılmıştır.

Yunan abecesi, tarihsel açıdan, hem ünsüzleri, hem ünlüleri ayrı yazan ilk yazı örneğidir, Günümüzde var olan aynı tür bütün yazılara örnek olmuştur: latln, kiril vb, abeceleri.
Tûrkçenln en eski yazılı metinleri olan Orhon ve Yisnlsey yazıtlarıyla bazı elyaz maları göktürk abecesiyle yazılmıştır, (- GÖKİÜRKÇE.) Uygurca yazma ve blok basmalarda uygur*, mani* abeoeleri kullanılmıştır. Uygur abecesinin İslam dönemindeki bazı yapıtları (Alabet* ül-hakayık, Kutadgu' blllg) yazıya geçirmede de kullanıldığı görülür. İslam dininin benimsenmesinden sonra arap abecesi (-» ARAP ÇA, OSMANLICA) çok uzun süre farklı tûrk toplumlarmca kullanıldı. Bu dönemde İbrani (Hazar Türkleri, Karaim Türkleri), yunan (Karamanlılar), ermeni (Kıpçak Türkleri) abecelerini kullanan toplumlar da oldu. Sovyetler Birliğindeki tûrk cumhuriyetlerinde günümüzde kiril abecesine dayanan birbirinden farklı yazılar kullanılmaktadır AvrupalI dilbilimciler ve türkolog lar türkçeyi öğreten, inceleyen yapıtların da, bilimsel metin yayınlarında latin abe cesini farklı biçimlerde Yfczı devrimi'nden önce de kullanmışlardı. Türkiye Cumhuriyetinde 1 kasım 1928 gün ve 1353 sa yılı yasa'yta latin abecesine dayan yeni yazının kullanılmasına başlandı (-* TÜRK ÇE.)

• Yazı dili, konuşma dilinden doğmuştur. Bir dil alanı içindeki ağızların en etkin olanı (Türkiye türkçesinde İstanbul ağzı) yazı diline temel olmuştur Öte yandan yazı dili aydınların kullanışlarını yansıtan bir kültür dilidir. Ancak bu ağza bütünüyle bağlı da kalmaz ve onun birçok söyleyiş özelliğini yansıtmaz Buna karşılık öteki ağızların hatta başka dillerin bazı özellikleriyle beslenir Ybzılı ve sözlü basının, eğitim-öğretim kurumlanılın, yönetimin resmi dilidir Okuryazarlığın, kültürün yaygınlaşması yazı dilinin özelliklerinin konuşma dilini etkilemesine yol açar. Buna kar şılık edebiyatta gerçekçilik ve toplumculuk akımları yazı dilme konuşma dilinden, halk ağızlarından birçok özelliğin geçme sini sağlamıştır. Türkçenin ilk yazı dili örneği Orhon yazıtları'd» (VIII. yy.). Bu metinlerde kurallara bağlanmış dil özelliklerine dayanılarak türkçenin yazı dili olarak çok daha eski bir geçmişi bulunduğu kabul edilmektedir: Ancak eğitim ve öğretimin sınırlı kalması yazı dilini aydınların sınırlı kalan bir anlaşma aracı durumuna getirmiştir. Divan nesri (inşa) yazı dilinin konuşma dilinden (halk dilinden) büyük ölçüde uzaklaştığı bir uygulamadır. Tanzimat'tan sonra yazı dilini halk diline yaklaştırma çabası gitgide kökleşmiş, Milli edebiyat akımı ve Cumhuriyet döneminde gerçekleştirilen Dil devrimi, yazı diliyle konuşma dili arasındaki ayrılığı en aza indirmiştir. Devrik cümle ve şive taklidi bu uygulamanın öğelerindendir.

—Eğit. Yazı, birlikte edinilen okuma ve hesap dersleriyle ilkokulun temel öğretim konularından biridir. Anaokulundan başlayarak, resimle, e! kol hareketleriyle, karalamalarla yazı öğrenimine hazırlık yapılır. Yazı öğrenimi, hem uzak mesafeye yönelik bildirişimin simgesel işlevine, hem de uzama ve zamana egemen olmaya yönelik bir hazırlıktır. Çünkü yazı bedensel şemaya bağlı derin bir anlatım çalışmasıdır da Okulda yazı, ya sözcükleri oluşturmaya yarayan harflerin aşamalı ua çizgisel bir biçimde öğretilmesiyle (çözümleyici yöntem) ya da sözcüklerin cümle bağlamın da doğrudan kavranmasıyla (harfler son radarı birbirlerinden ayrılır (Decroiy global yöntomit) eeflnKc Ama, kimi zamaı ı bedensel anlatım ve kas kullanım alıştırmalarını da kapsayan, yazıyı okumadan ayırmanın güçlüğünü göz önünde tutan karma yöntemlerin kullanımı da giderek yaygınlaşmaktadır.

-Mobc. Türlü belgeler, kâğıtlar yerleştirmeye ve üzerinde yazı yazmaya yarayan yazı masası, değerine, biçimine ve çağına göre değişik görünümlere büründü. Louis XV dönemi yapımı olan "dolap biçimindeki" ya da "kapaklı" yazı masası, yüksek, çoğu zaman üstü mermer kaplı bir mobilyaydı, Ön tarafında açılan kapak yazı sehpası işlevi görüyordu. İçi raflar, bölmeler, çekmecelerle donatılmıştı. Genellikle üstte bir çekmece, aşağıda dolabı oluşturan iki kanat mobilyayı tamamlıyordu. Bir ya da iki eğik yüzü olan yazı masası (ya da büro*) kitaplıktı yazı masa sına bir geçişti, Louis XV döneminde sık görülen ve kadınlara özgü olduğu söyle nen yazı masası ayaklarının inceliği, yan larının eğimi, zengin süsleriyle gerçek başyapıtlar üretilmesini sağladı. Giderek de yerini CEben'in buluşu olan "silindirli” yazı masasına (ya da büro) bıraktı. Üzerine yarım silindir biçiminde bir kapak gelen çekmeceli ve bölmeli bu yazı masası ya da “silindirli büro” Louis XVI döneminde ve XIX. yy.'ın büyük bir bölümünde çok tutuldu. Kapak açıldığında yaylı bir sıranın da ortaya çıktığı “Bourgogne tarzı" ya da "başlıklı yazı masası" gibi başka mekanik yazı masası modelleri de yapıldı. Empire döneminde bronz işlemeli ve yaldızlı maun yazı masası gözdeydi. Restau ration dönemindeyse eski modeller sür dürüldü, ancak bronzdan vazgeçildi. XIX yy.’ın ikinci yarısında Louis XV ya da Lou is XVI üsluplarının sayısız taklitleri üretil di. XX. yy.'ın ilk yarısında kapaklı yazı masaları, İkinci yatısındaysa düz masalar kullanıldı.

YAZI a. Coğ.
1'. Kimi kez çok hafif engebeli, kimi kez hemen hemen düz, oldukça geniş arazı. (Kıvrımlı yapılarda kayaç ların dış etkenlerle aşındırılarak düzleştirilmesi [aşınım yüzeyi], yatay yapılarda dirençli bir katmanı örten dirençsiz bir kat manın yüzeyinin meydana çıkması [yapısal yüzey] ya da akarsuların taşıdığı alüvyonların çökelmesi [alüvyon ovası] sonucunda oluşur)
2. Yazı yaban, ova, kır Yazıda yabanda dolaşmak.


Kaynak: Büyük Larousse

Son düzenleyen Safi; 21 Mart 2016 15:11
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
22 Haziran 2015       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
YAZIHANE a.
1. Yazı ve danışma işlerinin yürütüldüğü işyeri; büro: Yazıhaneyi dayayıp döşediler.
2. Bir kimsenin çalışma odası: Müdür yazıhanesinde çalışıyor.
3. Çalışma masası; büro: Yazıhanesinin çekmecelerini kilitledi.

Kaynak: Büyük Larousse
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
22 Haziran 2015       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM
YAZI İŞLERİ a. Basın.
1. Bir gazete, bir yayın, bir ortak yapıt, bir yayınevi ya da reklam ajansında görevli yazarların tümü; bunların çalıştıklan yer.
2. Yazıişleri müdürü, bir gazetede, bir yayınevinde yazı- işlerini düzenlemek ve yürütmekle görevli kişi.

Kaynak: Büyük Larousse
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
29 Ocak 2016       Mesaj #6
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi
Vikipedi, özgür ansiklopedi


Yazı; belirli bir yapısal düzeyde, dile dair görsel işaretlerin kullanıldığı bir tür iletişim aracı. Bu tanım prensipte yazının düşüncelerin değil, "dilin" bir temsili olduğu olgusuna dikkat çeker. Zira konuşma dili çeşitli yapısal seviyelerden (cümle, kelime, hece ve fonem [ses birimi]) meydana gelir ve herhangi bir yazı sistemi bu seviyelerden genellikle "sadece birini" temsil eder. Gerçekten de yazının tarihine bakıldığında insanların bu farklı yapısal düzeyleri deneyerek; çok farklı sosyal fonksiyonları karşılayabilecek, pratik, genel geçer ve ekonomik bir yazma sistemi geliştirmeye çalıştıkları görülür.

Yazı, sıklıkla, bir dildeki sözleri temsil eden semboller sistemi olarak tarif edilir. Sözler kalıcı değilken yazı somut bir varlıktır ve sonsuza kadar muhafaza edilebilir. Hem konuşma hem de yazma bir dilin yapısal özelliklerine bağımlıdır. Bunun bir sonucu olarak belirli bir dildeki yazı, o dilin oral (konuşulan) formunun yapısal özelliklerine aşina olmayan bir kimse tarafından okunamaz. Bununla birlikte yazı sadece sözlerin kağıda dökülmesi değildir; bazen dilin edebî veya bilimsel kullanımlarından doğan çeşitli özel formlarının da sembole dönüştürülmesidir ki bunlar her zaman sözlü olarak ifade edilemeyebilirler.

Aynı dili konuşan bir toplumda, yazılı dil aynı zamanda özel bir diyalekttir ve genellikle birden fazla sayıda yazılı diyalekt vardır. Akademisyenler bunu yazının konuşmadan ziyade dil ile ilişkili olmasına bağlarlar. Bunun bir sonucu olarak sözlü ve yazılı dil birbirlerinden farklı biçim ve fonksiyonlara sahip olacak şekilde evrimleşebilir.

Tarihçe :

MÖ 26. yüzyıla ait bir Sümer tableti. Tablette bir başrahibeye göreve seçildiği gün verilen hediyelerin bir listesi görülmektedir.
Arkeolojik bulgular ışığında Sümer yazı sistemi "bilinen" en eski yazı sistemidir.

Sümer rahipleri yazıyı, tapınak ve depolarda bulunan malları kaydetmek amacı ile kullanmışlardı. Bu kayıtları tutarken bu işlemleri gerçekleştirenlerin isimlerini belirtme sorunu doğmuştu. Bunun üzerine kişi isimlerinin heceleri nesne adlarına benzetilerek ilgili nesnenin resimleri çizildi. Kısa zamanda o nesnelerin işaretleri nesneyi değil, o nesnenin adındaki sesleri belirtmeye başladı. Bu şekilde, hecelerin seslerini simgeleyen işaretler kullanılarak kayıtlar tutuldu. Böylece zamanla günlük konuşmaların seslerini belirten işaretler ortaya çıkmış oldu.

Yazı birdenbire ortaya çıkmadı. İnsanlar önce mağara duvarlarına, kaya ve taşlara yaşadıkları olayları anlatan resimler yaptılar. Ancak bu resimler bir olayı anlatsalar da yazı niteliği taşımamaktaydı. Zamanla bu resimlerin gelişmesiyle ideografik yazı şekli ortaya çıktı. Olaylar yine resimlerle belirtiliyor ancak resimler, kendisini değil de anlamını tanımlıyordu. Örneğin bir kuş resmi kuştan ziyade "uçmak" eylemini anlatmak için kullanılıyordu.

Mısırlılar, bu resimlerle yazının her iki şeklini de genişletip basitleştirdiler. Buna hiyeroglif yazısı denmektedir. Mısır hiyeroglifinde üç binden fazla işaret olduğu tespit edilmiştir. Bu yazı resimlerden kurtulamadığı için alfabeye geçememiştir.

Hititler ve Persler, yazılarını kilden tuğlalar üzerine ucu sivri bir çubukla yazarlardı. Onun için yazıları çok ince, çivi biçiminde çizgilere benzerdi. Bu nedenle kullandıkları yazıya "çivi yazısı" adı verilmiştir.

En eski Çin hiyeroglifleri MÖ 1766 yılına aittir. MS 200'lerde ise son şeklini bulmuştur. Bundan sonra bazı mahallî değişikliklere uğramıştır. Ancak, büyük bir değişiklik göstermemiştir. Çinliler bugün de hiyeroglif yazıyı kullanmaktadırlar.

Fenikeliler, Suriye'nin sahillerine yerleşmişlerdi. Ülkeleri tarım bakımından yetersiz olduğundan denizcilik ve ticaretle uğraşmışlardı. Bu nedenle ticaret yaptıkları ülkelerin uygarlıklarını incelemişler ve yaymışlardı. Bunun sonucunda 26 harften meydana gelen bir alfabe doğdu. Bu alfabe, Yunanistan'dan İtalya'ya geçti. Oradan da bütün Avrupa'ya yayıldı.

Çoğu tarihçiye göre tarih çağları, yazının bulunması ile başlar. Çünkü insanların yaşadıkları olaylar yazının bulunması ile kayda alınmış ve bununla birlikte günümüze kadar korunmuştur.
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
29 Ocak 2016       Mesaj #7
Safi - avatarı
SMD MiSiM
yazı ingilizcesi
  • article, contribution, inscription, lettering, Scripture, writing
  • adj. clerical, scriptural, writing
  • "writing; article" " makale; destiny, fate" " kader, yazgý, alýnyazýsý; (parada) tail"
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
21 Mart 2016       Mesaj #8
Safi - avatarı
SMD MiSiM
YAZICILIK
1. Yazıcının işi: Askerdeyken yazıcıydım.
2. Halk. Gelinlerin yüzünü boyayıp süsleme işi.

Kaynak: Büyük Larousse
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
21 Mart 2016       Mesaj #9
Safi - avatarı
SMD MiSiM
yazı ingilizcesi
  • "writing; article" " makale; destiny, fate"
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
21 Mart 2016       Mesaj #10
Safi - avatarı
SMD MiSiM
yazıcılık
isim

1 . Orduda yazıcının görevi.
2 . halk ağzında Gelinlerin yüzünü boyayıp süsleme işi.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

15 Kasım 2006 / Misafir Bilgisayar
4 Mayıs 2015 / ceren33 Soru-Cevap
6 Nisan 2012 / Misafir Soru-Cevap
28 Aralık 2015 / Misafir Cevaplanmış