PEYK, -kİ a. (fars. söze). UYDU'nun eşanlamlısı.
—Esk. Peyk-i felek, Ay.
—Kur. tar. OsmanlIlarda ilk dönemde habercilere (ulak), muhafızlara, daha sonraki dönemlerde bazı törenlere gösteri amacıyla katılan görevlilere verilen ad. (Bk. ansikl. böl.)
sıf.
1. Daha güçlü bir başka devlete her bakımdan (ideolojik, politik, ekonomik, askeri) bağlı olan devlet için kullanılır; uydu.
2. Bir başkasına bağımlı olan, onun peşinden giden kimse için kullanılır; uydu.
—Esk. Haber taşıyan, haber getiren || Peyk-i ecel, Azrail.
—ANSİKL. Peykler hakkındaki ilk bilgiye Fatih kanunnamesi'nde rastlanır, ilk zamanlar bunlar olağanüstü koşma yetenekleriyle tanınmış postacı sınıfını oluşturdular. Görevleri, genellikle padişahların iradelerini gerekli yer ve kişiye ulaştırmaktı. Zamanla, gösterişli giysileri, başlanndaki süslü sorguçlarıyla osmanlı sarayının görkemini ve gösterişini simgeleyen birer görevli durumuna geldiler. Padişah saraydan dışarı çıkınca, peykler, alayın en önünde yürür, en yüksek rütbeli zabitleri olan peykbaşı ise, solakbaşı ile birlikte padişahın rikabında (üzengisinin yanında) yer alırdı. Sayıları 40 kişiyken XVI. yy.'da 80'e, daha sonra 150 ye kadar çıktı.
Peykler, bu iş için küçük yaştan yetiştirilir, güçlü, kuvvetli, yakışıklı olduğu kadar çevik olmalanna da ayn bir özen gösterilirdi. Formda kalabilmek amacıyla sürekli beden eğitimi yaparlardı. Bazı peyklerin İstanbul'dan Edirne’ye koşar adım iki günde gidebildikleri bilinir
Terfi eden peykler kapıkulu süvarisi olurlar, her yıl en kıdemlilerine müjdecibaşıık görevi verilirdi. Solaklar, bostancı hasekileri ile birlikte peykler de 1828'de kaldırıldı; bunlardan yetenekli olanlar Hademei rikab hümayunu hassa adlı kuruluşta görevlendirildiler.
Kaynak: Büyük Larousse