PİŞMANLIK NEDİR?
Pişmanlık insan yaşamının olmazsa, olmazlarındandır. Dikkat edin insan olanların yaşamlarından söz ediyorum. Başkaları değil. Zaten bu duygu, hayvanlarda olmaz. İnsan gibi görünen hayvanlarda, hiç olmaz. Haa bu dünyada olmaz. Ancak öbür tarafta olacağını yaratıcımız bildirmektedir. Hatta her insanda olacaktır. İnançlısı ve ibadet edende, inançsız küfür içinde olanda, sadece miktarları farklı olacaktır. Peki, pişmanlık çekmeyen bunu hissetmeyen, insan yok gibidir. Hemen herkes, bu duyguyu tatmıştır. Ancak deli veya çocuk olmak kaydıyla, bu farklı olabilir. Bilim çevresinde olduğunu söyleyen akademisyenler ve ilimseller bu duygudan söz edemezler. Çünkü onların ağa babaları, araklamacı olduğundan, detay onlar için önemli değildir. İsterseniz araştırıp görebilirsiniz dünyanın hiçbir yerinde, bu duygunun neden ve nasıl olduğunu, biraz anlatan psikiyatrist yoktur. Psikoloji dedikleri ilim içinde de yoktur. Çünkü ilimlerinin, temeli yoktur. Biraz araştırdığınızda; saçma salak şeyler ile genelde felsefecilerin açıklamaya çalıştığı görülmektedir. Peki, bu duygu nereden kaynaklanır. Böyle duygu kesinlikle beyin fonksiyonu olamaz. Beyin dokusuna bu duyguyu yerleştiremezsiniz.
Pişmanlık duygusu insanın daha iyisini gördüğünde veya fark ettiğinde, yaşadığı üzüntü, sıkıntı, yeis, keder, iç geçirme ile ifade edilebilir. Divan edebiyatında pişmanlık Şeyh Galip tarafından muhteşem ifade edilmiştir. Dünya pazarından alış verişler sonunda sadece yerine getiremediğim arzularım ve onlara ait pişmanlık kaldı. İşte sevgili dostlar bu dünyanın dayanılmaz gerçeği, elde kalan pişmanlıklar olacaktır. Bu pişmanlıklar ki; insanın tüm yaşamının bilançosudur. Gidilmek istenen nokta ve onun peşindeki arzular, gerçekleşemeyen hayaller ve hayal kırıklığı ile beraber yapılmayan şeylere olan pişmanlıklar. İşte insanın arzuları alış verişleri ve pişmanlıkları arasında gidip gelmeler ile ömrün tüketilmesi gerçeği. Elde kalan ise koskocaman bir pişmanlık. Ne kadar büyük sermaye ama! Acaba bu duygulardan kim kendini arındırabilir. Kim bu pişmanlıkları çekmemekte. Çok şaşalı yaşayanda çok fakir yaşayanda. Her insan yaşamını zirvelere dikmişken, nasıl olurda pişmanlık çekmesin. Burada bir fıkra anlatmak gerek; yalnız fıkra mıdır gerçek midir? Bilinmez. Herhalde gerçektir. Zamanın birinde padişah veya yönetici olan kişi hapishaneye gitmiş. Orada olanlar padişahin geldiğini bilerek karşıladıklarında; sen neden buraya düştün diye sormalara başlamış. Padişah sordukça mahkûmlar cevap veriyorlar. Suçun ne? Hiçbir suçum yok suçun ne? Hiçbir suçum yok. Olay böyle devam ederken bir mahkûm demiş ki padişahım nefsime uydum, bir hata işledim onun nedametini pişmanlığını çekiyorum demiş. Padişah gardiyanlara seslenmiş; bu mahkûmu serbest bırakın çünkü diğer mahkûmların ahlakını bozacak. İşte sevgili dostlar ancak ve ancak, bizim çektiğimiz kendi nefsimiz belasıdır. Sadece bunu fark edenler ve fark etmeyenler vardır. Durum ondan ibarettir.
Pişmanlık duygusu hayal ve arzular hangi bölüme aitse; pişmanlıklarda o bölüme ait olacaktır. Yani insan ruhu ve nefsi diğer ifade ile maddi ve manevi dünyasına ait hayal ve istekler pişmanlığında belirleyicisidir. Bu hayaller dünya yaşamına ait olmaklar beraber, öbür dünyaya aitte olabilir. Yalnız öbür tarafa ait olanların temel özelliği inanca dair ve imana dair olanlardır. Dünyaya ait olan istek ve arzuların ulaşılabilme yüzdesi, pişmanlıkların oranını belirlemektedir. İnsan gördüğü şeylerin pişmanlığını çekebilir. Görmediklerini istemesi ve ulaşabilmesi mümkün olmadığından, onların pişmanlığı olmaz. Yalnız bu durum dünyada olan istek ve arzular içindir. Dünyada neler isterseniz ve hayallerin gerçekleşme oranına göre pişmanlıklar belirlenir. Ahiret için olan isteklerin ne olduğunu bilmeden sadece bize verilen dini bilgiler ışığında inanıp inanmadığımızdan ve o oranda çalışma gerçekleştirdiğimizden pişmanlık katsayısı şeklinde ve çok fazla olacaktır. Bu oransal fazlalık, görülmemiş nimetlerin ve güzelliklerin temaşası ile olabilmektedir. Fakat orada para pul geçmediğinden sadece o imkâna sahip olmuşlar, bu güzelliklere sahip olacaklardır. Yazının burası din dersi gibi oldu ancak insan görmediğine inanması çok zordur. Görüp bilemeyeceğini anlaması, çok daha fazla zor olmaktadır.
Pişmanlık duygusunun açılımında insan yapısına göre ve gördüklerine göre gidebileceği noktalar sorumludur demiştik. İnsan nefsi dediğimiz yapı, bu dünyada baş olmak lider olmak durumundadır. Devamlı ben demek istemektedir. Sadece açlık ile bu benlik zapt rapt altına alınabilmektedir. Başka hiçbir duygu bunun yapılandırılması için gerekli alt yapıyı sağlamamaktadır. O nedenle tarih boyunca tüm dinlerde bir miktar oruç tutmak tavsiye edilmiştir. Açlık muhtaciyetin o da kulluğun algılanmasını sağlamaktadır. Bizler eğer kul olduğumuzu unutup ona göre bağımsız hareket etmeye başladığımızda, burnumuz üzerine gayet rahat çakılırız. Diyelim ki kendi başına istediğimizi sonuna kadar yapabilme yeteneğine sahip olalım, ancak ne kadar iyi olursak olalım, yaşayabileceğimiz ömür bilinçli ömürden söz ediyorum 50 yıldır. Dünya ömrü yanında bu ömrün hatta kâinat ve evren ömrü yanında kıymeti yoktur. Biri sonsuza bölerseniz sıfır çıkar. Yani tüm evren nazarında koskocaman bir sıfır. Ben buna karşı durup ben seni şöyle yaparım böyle yaparım desem, neyi ne kadar değiştirebilirim. Etkisiz eleman olmaya devam ederim. Burada gereksiz hayaller yüzünden pişmanlık o derece fazla olmaktadır.
Pişmanlık duygusu çoğu zaman suçluluk duygusu ile karıştırılır. Falanca kişi suç işlemiştir. Neden suç işledin? Çok pişmanım bilseydim işlemezdim. Veya insanların duymak istediği cevabı verebilmek. Gazeteci suçluya mikrofon uzatır. Neden yaptın? Canım istedi yaptım. Hoşuma gittiği için yaptım. Sana ne. Ben yaptım cezasını da ben çekerim. Ya abi ben açtım fakirdim mecburdum yemek alacaktım. Çocuğumu tedavi ettirecektim o nedenle çaldım. Arkadaş senin yapabileceğin başka şey yok muydu? Abi ben garip ve kimsesiz birisiyim. Arkam olmadığından bu hale düştüm ya. Abi beni bu cezadan kurtarırsan elimde olan şunu sana vereceğim. Arkadaş benim Yargıtay da adamım var, şu kadar para verirsen davanı bozdururum. Bak onu mıhladığım gibi senide mıhlarım, benim canımı sıkma sin kaf lar. Bu konuşmaların hemen hepsi suçlu ve saldırgan insan karakterinin tipik özellikleridir. Hiç kimse elinde imkân olduğunda, sıkıştırılmadığında kesinlikle yaptığı işten dolayı suçluluk ve ona bağıl pişmanlık duymayacaktır. Bir insanın kendini suçlaması için küçüklüğünden itibaren devamlı aşağılanması ve kötülenmesi, buna karşı sevgiyi hiç tatmamış olması gerekmektedir. Bu durumda olanın ise, yaşamını sürdürebilmesi teknik olarak mümkün olmaz. Çünkü insanın yaşayabilmesi için mutlaka hayalleri ve geleceğe dair beklentileri olması gerekmektedir. Hapishane hayatında, eğer insanları oradan çıkmayacağı konusunda ikna ederseniz ve inandırırsanız o insanın yaşamına orada devam edebilme imkânı kalmaz. İntiharlar hep bu şekilde olmaktadır. Pişmanlık yaşanan durumun sıkıntısı ile karşı karşıya gelme halidir. Sıkıntılı durum ile karşı karşıya gelen kişi, daha iyilerini bildiğinden tekrar rahat ve konforlu olduğu dönemlere dönmek istemektedir. Pişmanlık aslında mevcut ve gördüğü arasında potansiyel farklılıktır. Bu farkın büyüklüğü pişmanlığın derecesini belirlemektedir. Bir anlık zevk ve isteklerin karşılığı olarak, tüm hayatını ipotek altına alan kimse mevcut sıkıntılı halden dolayı, pişman olmuştur. Beklentilerin cevabı yoktur. Hatta dimyata pirince giderken, evdeki bulgurdan olmuştur. Elinde mevcut nimetlerin kaybı sıkıntı sebebidir. İnsan normalde alışkanlıklarının devam etmesini ve gördüklerinden ayrı kalmamayı ister. Alışkanlıklar ve gördükleri, sanki onun vazgeçilmezleri olmuştur. Sevgi ile yaklaştığınız kişide aynı durumdadır. İnsan sevdiğinin devamlı yanında olmasını ister ve arzular. Sevdiği bir yerlere gitme durumunda, yalnızlık duygusuna düşmektedir. İnsan devamlı hissetmek ister yalnızlık ve uyarısızlık, insana verilen hatta canlılara verilen en büyük cezalardandır. İşte pişmanlıkta canlıya verilen en üst cezanın tahakkuku yapılmıştır. Daha evvelden sevgi ve duyguyu yaşayanın sevgisiz ve duygusuz kalması, ne kadar cesamette ceza olduğunu düşünmek lazımdır. Peki, bu niye diğer alışkanlıklar ve pişmanlıklardan daha büyüktür. Yazımızın başında nefse ve ruha ait pişmanlıktan söz etmiştik. Ruha ait olan alışkanlıklar ve pişmanlıklar sonsuzluğa ait olduğundan, süreye bağımlı olarak çok daha fazla acıtmaktadır. Bedene ait olan alışkanlıklar ve ihtiyaçlar, bu dünyaya aittir ve sonludur. Sonlu olan pişmanlık ile sonsuz pişmanlığın karşılığı ve ücreti ona göre olmaktadır. Dünyada olan pişmanlıklar bu tarafta kalır. Ancak bu dünyada ruha ait insanın gerçeğini ilgilendiren sevgi ve muhabbete ait olanlar ise, sonsuz olduğundan acısı ona göre olmaktadır.
Netice olarak insan olarak bizlerin pişmanlıkları ve hayalleri gelecekte yaşadıklarımızla ve kişilik özelliklerimizle şekillenmektedir. Ölçüp biçim tartacak olan, yine bizler olduğumuzdan yaptığımız ve yapacağımız her şeyin karşılığı, mutlaka gelecektir. Pişman sız mutlu ferah huzurlu yaşamanız dileğiyle.
Saygılarımla.
Dr. Efser Gökçen
MANYETİK DUNYAMIZ