NİSPET a (ar nisbet).
1. Karşılaştırılan iki şeyin arasındaki oran: Öncekilere nispetle bu uygulamalar çok daha akılcı. Baskılar arttığı nispette tepkiler de arttı.
2. ilgi, ilişki, bağıntı: Kendisinin saraya nispeti tespit edilememiştir.
3. Bir kimseyi üzmeye, kıskandırmaya yönelik davranış: Bütün bunları bana nispet olsun diye söylüyor.
4. Nispet etmek, iki şey arasında orantı kurmak (esk.); bir kimseye karşı inadına bir tutum lakınmak. || Nispet kabul etmemek, bir tutulamamak, aralarında büyük farklar bulunmak. || Nispet vermek, nispet yapmak, bir kimseyi üzmek ya da kıskandırmak için onun istemediği davranışlarda bulunmak, ona gösteriş yapmak.
♦ be. Nispet olsun diye: Onlara nispet, daha güzel bir ev yaptırdılar.
—Esk. dilbilg. Nispet eki (-Î), adların sonuna gelerek aidiyet gösteren arapça ek. Bu ekle oluşturulan sözcükler anlam ve kullanış olarak sıfattırlar: fikri, hususi, ticari, vahşi vb. (YA - Yl NİSPİ de denir.) || Belli bir yer ya da ülke adına eklenerek o yerin halkından ya da o ülkenin vatandaşından olan, oralı anlamında sözcükler oluşturur: Ankaravi, Edirnevi, irani, Konevi, Şirazi, Tebrizi, vb. || Bir tarikat kurucusunun ya da önderinin adının sonuna gelerek o tarikattan olan anlamında sözcükler oluşturur: alevi, hanefi, İsevi, musevi, vb. || Ulus adlarına eklenerek dil adı yapar: arabi, farisi, türki, vb. || Meslek adı yapan sözcükler tüıetir: cevheri (mücevherci), kebabi (kebapçı), vb.
—Esk. mat. Oran. || Nisbet-i muzaala, uyumsuz ya da ikikat oran.
—Sig. Nispet kuralı, bazı sigorta sözleşmelerinde, sigortalanan malların değeri hasarın olduğu anda sözleşmede yazılı değerin üstünde olduğu takdirde, sigortacıya, sigortalının zararının ancak bir bölümünü larşılama hakkını veren hüküm.
Kaynak: Büyük Larousse