REKABET, -ti a. (ar. rekabet).
1. Aynı üstünlükleri, aynı başarıları elde etmeyi amaçlayan kişiler, devletler vb. arasındaki çekişme; yarışma, mücadele: Aşk rekabeti. Rekabete girmek. Firmalar arası rekabet.
2. Esk. Gözleme, gözetleme.
3. Esk. Kıskanma, kıskançlık.
4. Bir kimseyle, bir şeyle rekabet etmek, bir kimseden söz ederken, bir başka kimseyle aynı şeyi elde etmeye kalkışmak; bir şeyden söz ederken ticari, sanayi pazarda bir başka şeyin yerini alabilecek kolaylıklar taşımak, onunla yarışabilir olmak: Bu göreve aday değilim, demek ki sizinle rekabet etmeyeceğiz. Bu yeni deterjan daha önce piyasada olanlann hepsiyle rekabet edebilir.
—Biyol. Yaşam rekabeti, yaşam için mücadele, doğal ayıklanma. (Bk. ansikl. böl.)
—ikt. Daha elverişli fiyatlar, daha iyi satış koşulları ya da daha iyi kalite arzıyla müşterileri kendilerine çekmeye çalışan tüccar ya da sanayicilerin karşılıklı durumu. (Bk. ansikl. böl.) || Serbest rekabet rejimi, fiyatların kamu yetkililerince denetlenmediği, özel işletmeler kurmanın serbest olduğu ve kamu yetkililerinin ancak fiyat mekanizmasının serbest işleyişini güven altında tutmak için müdahalede bulundukları rejim.
—iş huk. Rekabet yasağı, işçinin iş sözleşmesinin bitiminden sonra işverenle rekabet edecek bir işi kendi adına yapamaması, rakip bir işyerinde çalışamaması ve böyle bir yere ortak olamaması. (Bk. ansikl. böl.)
—Tarım. Çevresel rekabet, organizmaların, popülasyon ya da türlerin, bir kaynağın kullanımında, besinlerin aranmasında ya da bir yerleşim yerine sahip olmada, karşılıklı ekolojik etkileşmesi. (Bk. ansikl. böl.)
—Tic. huk. Haksız rekabet — haksiz.
—ANSİKL. Biyol. Yaşam rekabeti. Doğada, türler kendi bireylerinin sayısını hızla artırmaya çalışırlar. Kullanılabilir alan ve yiyecek sınırlı olduğundan bir miktar yumurtanın, yavrunun ve yetişkinin yok olması gereklidir. Yok olma nedenleri çeşitlidir: başka canlılarca avlanma, hastalıklar, açlık, vb. üstünlük kazanan türler, ya da kendilerini iyi savunabilenler ya yüksek doğurganlığa sahip olanlar ya da yalnız kendileri tarafından kullanılan yeni bir "ekolojik ortam' ı ele geçirebilenlerdir. Rekabet durumları uzun sürmez ve biyolojik dengeli bir ortamda bunları görmek olanağı yoktur.
—Ikt. Rekabete ilişkin çözümlemelerin başlangıcı genellikle A. Smith'e dayandırılır. Rekabet, arzı sınırlı olan mal ya da hizmetleri elde etmek ya da, tersine, bir arz bolluğundan kaçınmak isteyen iktisadi birimler arasında bir yarışma biçiminde kendini gösteren bir piyasa davranışıdır, iktisadi birimler, isteklerine ulaşmak için, piyasanın koşullarına göre fiyatlarını yükseltir ya da düşürürler Tam uygulanışı engelleyen bazı geçici nedenler yüzünden (doğal tekellerin varlığı gibi) rekabet pek rastlanan bir olgu değilse de böyle olması re kabet mekanizmasının temel eğilimlerini ortadan kaldırmaz ve bu mekanizmanın ideale yakın sonuçlar doğurmasını engellemez: doğal fiyat düzeyinin güven altına alınmasıyla doğal düzene dönülmesi; üre tim kaynaklarının tahsisi ve etkili bir biçimde kullanılması; teknik ilerlemenin gelişmesi.
Bu ampirik rekabet kavramı marjinalistlerle yerini oldukça farklı bir kavrama bıraktı. Gerçeklik bakımından yitirdiğini dakiklik ve soyutluk bakımından kazanan bu yeni kavrama göre "saf" ve "tam” denen rekabet, basite indirilmiş ve hiçbir somut durumun karşılığı olmayan bir modele dönüşmekte, ancak bu model, fiyatların oluşması sorununu son derece basit koşullar içinde ortaya koymaya olanak verdiği gibi, daha karmaşık piyasa biçimlerinin incelenmesinde gönderme yapılan terim işlevini de görebilmektedir. Gerçekten de, rekabet modelinin irdelenmesi, kuramsal ve soyut “tam" rekabet şemasına oranla gerçeğe daha yakın birtakım rekabet durumlarının ortaya çıkarılmasına olanak vermiştir. Ancak, bu çerçeve içinde, özel ya da resmi her türlü düzenleme yokluğu biçiminde, devletin ya da özel üretici grupların iktisadi yaşama müdahale etmeyişlerinden doğmuş bir rejim biçiminde bir rekabetten henüz uzak bulunulmaktadır.
Tam rekabetin gerçekleşebilmesi dört koşulun varlığını gerekli kılar: atomiktik (satıcılarla alıcılar sayıca pek çoktur, her birinin toplam dolaşımlardaki payı çok düşüktür; bu yüzden, hiçbiri arz ya da talep ettiği mal miktarını değiştererek piyasa üzerinde hissedilebilir bir etki yapamaz); ürünlerin türdeşliği (tüketicilerin şu ya da bu satıcıdan mal satın almalarını gerektiren hiçbir yeğleme nedeni yoktur); piyasanın saydamlığı (her alıcı ya da satıcı piyasada olup bitenleri çok iyi bilir ve kendi çıkarına en uygun gördüğü biçimde davranabilecek durumdadır); akışkanlık (alış -veriş serbestliğini aksatan hiçbir engel yoktur; herkes bir malı hiçbir kısıtlamaya uğramadan talep ya da arz edebilir. Özellikle, istenen dala girmek serbesttir. Her iktisadi birim, kendi açısından yararlı gördüğünde, istediği malı üretebilir).
Klasik iktisatçılar, saf ve tam rekabette birçok üstünlükler görür, bu rekabet biçiminin arzla talebin serbestçe işleyişi ve fiyatlar aracılığıyla üretimle tüketim arasında denge kurabileceğini ileri sürerler Böylece, rekabetin teknik ilerlemeye önayak olacağını ve maliyet fiyatlarındaki düşmeyi zorunlu olarak izleyen satış fiyatlarının düşmesi yoluyla tüketiciye yarar sağlayacağını söylerler. XX. yy.'daki bunalımlar ve çağımızda fiyatların yükselme eğilimi bu iyimser görüşü doğrulamamaktadır.
XIX. yy. sonlarından beri ekonomilerin yapısına damgasını vuran derin dönüşümler, özellikle merkezleşme ve bütünleşme olaylarının da etkisiyle, pekçok işletme arasındaki klasik rekabetin yerine, "az sayıda işletmeler arasındaki” (W. Fellner) rekabetin gelişmesine yol açtı. Bu rekabet biçiminin özelliği, işletmelerin tüketiciler karşısında çok büyük etkinlik göstermesi ve satışa sunulan ürünlerin son derece farklılaşmış olmasıdır.
Böylece, J. Robinson (The Economics of imperfect competition (Eksik rekabet ekonomisi], 1933) ile Edvvard Hastings Chamberlin'in (The Theory of monopolis- tic competition [Tekelci rekabet teorisi], 1933) çalışmalarıyla "eksik rekabet” ve "tekelci rekabet” kavramları ortaya çıktı. Bir yandan, piyasanın tam işlemeyişi gittikçe doğal bir durum gibi görülmeye başlandı; öte yandan, iktisadi irdelemede somut piyasaların ifadesi olan oligopol ilişkilerin incelenmesi saf ve tam rekabet ilişkilerinin incelenmesinin yerini aldı.
Eksik rekabet, alıcıların davranışının tam rekabet içinde bulunmadığı bir piyasanın durumudur. Bu rekabet çoğu zaman tekelci rekabetle karıştırılır. Gerçekte, bu iki rekabet türü arasında önemli bir kuramsal ayrım vardır. Eksik rekabet, atomiktik, akışkanlık ve reklam koşullarını tam olarak yerine getirmez, ama tekelci öğeler de taşımaz; daha çok, alıcıların rekabetçi olmayan davranışlarının sonucudur. Burada vurgu, talep ve de alıcı üzerindedir. Oysa tekelci rekabet, satıcıların ürünleri farklılaştırmaları olgusu nedeniyle, özellikle arzın içerdiği tekelci öğelere ağırlık verir.
Tekelci rekabet, içinde hem rekabet hem de tekelci öğelere rastlanan bir piyasanın durumudur. Bu durumda, piyasa, rekabetçi olsa ve çok sayıda satıcıyı içerse bile, salt bu satıcılardan her biri farklı mallar sunabildikleri için, tekelci etmenler ortaya çıkabilir. Gerçekten de, satıcılar aynı türden, ama tümüyle birbirinin aynı olmayan birtakım malları alıcılara sunarlarsa, her satıcının kendi malı üze. inde bir çeşit tekeli bulunur. "Herhangi bir farklılaşma derecesi olursa, her satıcının kendi malı üzerinde mutlak bir tekeli bulunur. Ama, her satıcı, şu ya da bu ölçüde, ikame mallarının eksik rekabeti ile karşı karşıya kalır.” (E. Chamberlin.)
—iş huk. Rekabet yasağı, Borçlar kanu- nu’na göre taraflarca iş sözleşmesinde kararlaştırılabilir (Borçlar k. md. 348, 350). işçinin rekabet etmeme borcunu doğuran ve iş sözleşmesinde yer alan koşulun geçerli olması için bunun yazılı şekilde yapılmış olması ve belirli bir iş, yer ve süreyle sınırlandırılmış dması gerekir. Ancak rekabet yasağı işçinin iktisadi geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye sokmamalıdır. Rekabet yasağına aykırı davranan işçi, eski işverenin zararını gidermek zorundadır. Bu yasak, işverinin gerçek bir yararının bulunmaması durumunda sona erer.
—Tarım. Tarım bitkileri arasındaki rekabet kendi aralarında ya da türler arasında olabilir. Tarımsal açıdan birinci halde, yani tek bir türden oluşan tarım alanında bitki sıklığının etkisi, İkincide ise ekili alanda zararlı otların etkisi sözkonusudur. Rekabet çeşitli etmenlerin elde edilmesine yöneliktir: ışık, su, mineral elemanlar.
Kaynak: Büyük Larousse