Arama

Taç Nedir?

Güncelleme: 14 Temmuz 2015 Gösterim: 4.200 Cevap: 2
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
17 Haziran 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Taç -cı

Sponsorlu Bağlantılar
- 1 -
isim (ta:cı) Arapça t¥c

1 .
Soyluluk, iktidar, güç veya hükümdarlık sembolü olarak başa giyilen, değerli taşlarla süslü başlık:
"Tahtlar, taçlar artık tarihe karıştı."- .
2 . Gelinlerin başlarına takılan süs.
3 .
Genellikle göz düzeyinden yüksek mobilyaların üstlerindeki kabartmalı, oymalı, süslü bölüm.

4 .
(bitki bilimi) Çiçeğin dıştan ikinci halkasında bulunan yaprakların hepsi.

5 .
(eskimiş) Bazı tarikatlarda şeyhlerin giydikleri başlık.


Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
  • taç giymek
Birleşik Sözler
  • taç beyit
  • taç giyme töreni
  • taç kapı
  • taç yaprağı
  • taç yapraklı
  • baş tacı
  • çiçek tacı
  • diş tacı
  • Güneş tacı

X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
17 Haziran 2009       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Taç -cı

Sponsorlu Bağlantılar
- 2 -

isim, spor İngilizce touch
Yan.

Birleşik Sözler
  • taç atışı

Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
14 Temmuz 2015       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM
TAÇ a. (fars. tâç).
1. Bir seçkinlik, bir üstünlük, bir ödül simgesi olarak başa takılan çiçekten ya da yapraklardan oluşmuş başlık: Zeytin dallarından bir taç. (Bk. ansikl. böl. Güz. sant. ve ikonogr.)
2. iktidar, güç, yetki simgesi olarak giyilen değerli bir metalden yapılmış, değerli taşlarla süslü başlık: imparatorluk, krallık tacı. (Bk. ansikl. böl. Güz. sant. ve ikonogr.).
3. Süs için başa geçirilen çiçeklerden ya da yapraklardan zincir biçiminde örülmüş ya da değerli taşlarla bezenmiş bir metalden yapılan başlık: Bir taç örmek. Güllerden, sarmaşıklardan örülmüş bir taç. Başına bir taç takmak.
4. Krallık hanedanı, bir kralın iktidarı: Bir kralın tacına göz dikmek.
5. Kimi yapıların ya da mobilyaların üst kısımlarında yer alan oymalarla süslü, girintili çıkıntılı tepelik.
6. Taç giymek, tahta çıkmak, hükümdar olmak; bir yarışmada kral ya da kraliçe seçilmek: Güzellik kraliçesi törenle taç giyecek.

—Esk. Tac u şerir, taç ve taht. || Tac-bahş, taç veren, taç bağışlayan. || Tacı firuze, gökyüzü; Keyhüsrev’in tacı. || Tacı ger- dun, Güneş. || Tacı gül, gülden yapılmış taç. .|| Tacı ser, baştacı; onurlandırılan, onur verilen. || Tacı şem, mum ışığı.

—Anat. Dişin, çene kemiği dışında kalan, mine ile kaplı diş bölümü. (Boyun ile ayrıldığı kökün devamıdır.)

—Bağc. Bir asma kütüğünün meyveli dalları ve dalcıkları.

—Bot. Kapalıtohumlularda, tam bir çiçeğin dıştan içe doğru ikinci çevremi. (Tacın parçaları taçyapraklardır.) [Eşanl. KOROLLA.] (Bk. ansikl. böl.)

—Din. Dikenli taç. Pilatus’un emrindeki askerlerin alay etmek için İsa'nın başına taktıkları dikenli saz ve dallardan örülmüş çember. (Bk, ansikl. böl.) || Üçlü taç, papalık tiarası.

—Ed. Taç beyit, kasidede, şairin kendi adını andığı beyit. (Bk. ansikl. böl.)

—Elektrotekn. Bir kolektörlü makinede, makine gövdesi ya da kaidesi üzerinde yer almadığında, üzerine fırça yıldızının takıldığı organ.

—Esk. giy. Ahi tacı, kadiriye tarikatının ahi kolundan olanların giyidiği sekiz dilimli taç. (Beyaz çuhadan yapılır, üzerine yeşil sarık sarılırdı. Bektaşiler de giyerdi.) || Alevi taç, bektaşilerin giydiği on iki dilimli taç. (Beyaz yünden yapılır, babalar üzerine beyaz sarık sararlardı.) || Elifi taç || Eşrefi taç .|| Ethemi taç, bektaşi tarikatından olanların giydiği elifi taca benzer dört dilimli taç. (Elifi taçtan farkı, daha kısa oluşuydu.)

—Hayvc. Bukağılığın alt kısmı ya da toynağın üst yanındaki derili kısım. (Tabanı bu boynuzsu kutunun dışında kalan ikinci parmak kemiği ile üçüncü parmak kemiğinin uzantısı olan iki kıkırdaktır.)

—Koregr. Ellerin, ayakların beşinci pozisyonuna denk gelen pozisyonu. (Yukarı kaldırılıp esnekçe kemer biçimi verilen kollar, eller hafif ayrı tutularak ve omuzlar yatay kalarak, yüz düzleminin önüne geçirilir.)

—Meteorol. Kimi zaman Güneş'in ya da Ay'ın çevresinde görülen renkli halka. (Bk. ansikl. böl.)

—Müc. Bir pırlantanın tabla ile kenarı arasında bulunan façetalarının tamamı. (Taç üç tür façetayı kapsar: sekiz yıldız, sekiz bezel ve sekiz alefi.)

—Nöroanat. Reil ışınsal tacı, beyin kodeksinden çıkan ya da ona gelen bilgileri taşıyan ve akmadde içinde beyin sapına doğru yakınlaşarak ışınsal bir kütle oluşturan getirici ya da götürücü liflerin tümü, (iç kapsül bu oluşumun kapsamına girer.)

—Ormanc. Bir ağacın geniş üst başı, tepesi. || Ağaçta gövdenin birçok dala ayrıldığı bölüm.


—Seram. Taç çinisi, mihrap, minber vb. yerlerdeki çini toplamalarında kullanılan, dilimli ya da tepelik biçiminde çini. || Taç kesme, çini platoları dilimli ya da tepelik biçiminde kesme. (Çini plakalar, bisküvi fırınlamasından önce, sivri bir bıçakla belirlenen formlarda kesilir.)

—Tasav. Tarikatlarda dervişlerin giydikleri başlık. (Bk. ansikl. böl.)

—ANSİKL. Astrofiz. Antikçağ’dan bu yana, tam tutulmalar sırasında ortaya çıkan ve gözlemlenen Güney tacı, tam tutulmanın başından itibaren Güneş çevresinde parlak bir hale biçiminde görünür. 1930'da Bernard Lyot, tacın, tutulmalar dışında, koronograf yardımıyla gözlemlenebileceğini ortaya çıkardı. Taç, Güneş'in, 106 K dan yüksek bir sıcaklığa sahip, çok az yoğun bir plazmadan oluşan en dış atmosferidir. X ışınlarından radyoelektrik dalga boylarına kadar, bütün elektromanyetik tayf bölgesinde gözlemlenebilir. Taç, aşırı derecede iyonlaşmış atomlardan oluşur.
Tayfın görünür bölgesindeki en parlak yayım çizgileri, dokuz kez iyonlaşmış Fe X (X=6 374 Â) demir çizgileri, og üç kez iyonlaşmış Fe XIV (X=5 303 Â) demir çizgileri vepn dört kez iyonlaşmış Ca XV (X=5 694 A) kalsiyum çizgileridir. Ayrıca tacın içinde argon, silisyum, nikel ve manganez de vardır. Tutulmalar boyunca Güneş'in çevresinde çıplak gözle gözlemlenen beyaz taç, çok sayıda ince oluşumların gökyüzüne yansımasıyla meydana TK Mahıl (1631(1632-1643) gelmiş fazla homojen olmayan bir bölge Âgr& (Utlar Prades, Hindistan) biçiminde görünür. Bu oluşumların en yaygın ve en çok sayıda olanları, değişken yoğunluğa ve parlaklığa sahip, radyal görünümlü ince ya da geniş taçsa! fışkırmalar biçimindedir. Kimileri, tacın kenarından 5 ya da 6 Güneş yarıçapına kadar uzanır. Bunlar genellikle Güneş fışkırmaları'yla ilişkilidir. Diğerleri, yoğun ve çok parlak kubbeler gibi taçsal yoğuşmalar olarak görünür ve genellikle ışıkküre'nin etkin ve lekeli bölgeleriyle ilişkilidir. Tacın genel görünümü, Güneş etkinliğinin çevrimiyle değişir: lekelerin en fazla olduğu dönemde çok çembersel ve düzenli, yalnız ekvator kuşağında görülen fışkırmaların etkisiyle lekelerin en az olduğu dönemde ise aşırı uzundur. 1956’dan bu yana yapılan radyogökbilim gözlemleri ve 1970’ ten sonra X ve EUV (aşırı morötesi) bölgelerinde yapılan uzay gözlemleri, bu teknikler ışıkküre ve renkküre ışımasına karşı duyarsız olduğundan, ilk kez Güneş tacını disk üzerine yansımış durumda incelemeyi sağladı. Ama bu gözlemler, yalnız her birinin yayım düzeyleri hakkında sınırlı bilgiler (yoğunlukla, sıcaklıkla vb.’yle eleme) verir. Bununla birlikte, bu gözlemler taçsal bölgelerin yeni görünümlerini ortaya çıkarmıştır: taçsal delikler, günlük parlak noktalar, manyetik kemer ve sıra kemerler vb.
Çok yaygın olarak, ışıkküre üzerinde 15 000 ile 200 000 km arasında yer alan bölgelere iç taç, 200 000 km'nin yukarısındaki bölgelere de dış taç denir. Uzay deneyleri, Güneş tacının, kenardan 10 Güneş yarıçapına yani 7 milyon km’ye kadar uzandığını ortaya koymuştur.
Güneş kenarındaki bu bölgelerin tayf çözümlemesi, bu bölgelerin parlaklığının birçok değişik bileşenden kaynaklandığını keşfetmeyi sağlamıştır:
a) K tacı (iç taç) bu tacın aşırı polarlanmış tayfı, serbest elektronların etkisiyle ışıkküre ışımasının yayınımından kaynaklanan sürekli bir zemin üzerindeki yayım çizgileriyle belirginleşir, iç taç, ışık- kürenin üstünde, yaklaşık 75 000 lûn'de, aşağı yukarı 2-106 K sıcaklığa ulaşır. Parçacıkların ortalama yoğunluğu 3-108 elektrorı/cm3 düzeyindedir. Çok heterojendir ve gözlemlenen değişik "yapılar”ın kaynağıdır;
b) F tacı (dış taç), bu bölgede, Güneş çevresi toz parçacıklarının etkisiyle, aynı ışıkküre ışımasının yayınımından kaynaklanan ve Fraunhofer tayfı denilen, renkkürenin normal tayfı bulunur. Bu taç gezegenlerarası ortama kadar uzanır ve burçlar kuşağı ışığına yol açar. Beyaz taç, K ve F taçlarında yer alır;
c) E tacı (tekrenkli taç), K tacının devamına eklenen yayım tayfıyla belirginleşir; d) T tacı, 3,5 ile 10 Güneş yarıçapına sahip kızılaltı bölgesinde (X=2,2 pm) gözlemlenen Güneşçevresi tozların ısıl yayımına denk düşer. Bu tozlar, Güneş'in ekvator düzleminde derişik olarak gözükür.
Taç, sürekli olarak değişen bir ortamdır. Dengesi, kimi kez, Güneş atmosferinin alt katmanlarının kararsızlığından (püskürtüler) kaynaklanan şok dalgalarının geçişiyle (geçici taç) aniden bozulur. Taç, gezegenlerarası ortamdaki bütün önemli değişimlerden ve ışıkküresel manyetik alanların ilişkisinden etkilenir. Bu değişimler, yapıların anlık ya da sürekli ortaya çıkışıyla, yok oluşuyla, morfolojik değişimleriyle taç düzeyinde algılanır. Taç Güneş rüzgârının iletim aracıdır.

—Bot. Taç, normal olarak halkavari ya da bazen sarmal sıralanmış taçyapraklardan oluşur. Çoğunlukla renkli olan taç yeşil de olabilir (asma), hatta bazı familyalarda hiç bulunmaz (gürgen, meşe...). Taçyapraklar dibe kadar birbirinden ayrı ise taca ayrıtaçyapraklı (düğünçiçeği, bezelye); tersine, az ya da çok kaynaşmışsa bitişiktaç yapraklı denir (hodan, tütün, ballıbaba, asma). Taçyaprakların kaynaştığı alt kısım bu durumda borumsudur, serbest olan üst kısma taç ayası denir; boru aya boyun ile birbirinden ayrılır. Bir eksene göre bakışım varsa taca düzgün (ya da ışınsal bakışımlı) [düğünçiçeği, hodan, tütün]; bir düzleme göre bakışımlı ise düzgün değil denir (zigomorf çiçekler) [ballıbaba, bezelye], Taç, gül gibi katmerli olan çiçek çeşitlerinde birçok parçadan oluşur.

—Din. Dikenli taç. Hıristiyan kutsal emanetlerin en ünlülerinden biri. Inciller’de (Aziz Luka İncili dışında) romalı askerlerin, alay olsun diye İsa’nın başına bir dikenli taç koydukları anlatılır. 1100’de İstanbul imparatorluk capellası'nın kutsal emanetleri arasında bu taç da vardı. 1239'da bu taç, Saint Lpuis’nin eline geçti. Büyük kutsal emanet, İstanbul Sarayı naiplik konseyi tarafından, büyük bir istikrazı güvence altına almak üzere, zengin bir Venedik- li'ye (N. Ouirino) rehin olarak verilmişti. Kral, parayı ödemeyi önerdi, ancak dikenli tacın kendisine verilmesini istedi ve onu korumak için Sainte-Chapelle du Palais’ yi yaptırdı. 1791’e kadar Dikenli taç burada kaldı. Bu tarihten sonra sırasıyla Saint -Denis'ye, mahfazasının çalındığı l'Hötel des monnaies'ye ve cabinet des Mödail- les'a taşındı (1793-1804). Buradan da alınarak Paris başpiskoposuna verildi. O zamandan beri Notre-Dame de Paris’nin hâzinesinde korundu. Dikenler çeşitli kiliselere dağıtıldığı için, burada dikensiz bir saz çember kaldı.
Bu kutsal emanetin ululanması üzerine en eski tanıklık, Paulin de Nola'nın bazı çiçekli bitkilerde taç 409’a doğru yazdığı bir mektubunda görülür.

—Ed. Taç beyit, gazeldeki mahlas beytinin kasidedeki karşılığıdır. Daha çok övgü ile dua bölümleri arasında yer alır. Şair bu beyitte kendisinden söz eder, övünür ya da övdüğü kişi karşısındaki durumunu alçakgönüllülükle dile getirir ve uygun bir biçimde duaya başlangıç yapar: Başla şimden sonra ey Net'i duaya sıdk ile Taç kabul ede duanı Hazreti Rabb ül- ibad" (Eynef’i, şimdi doğruluk içinde duaya başla da ibadet eden kulların Tanrı’sı duanı kabul etsin) [Nef'i].

—Güz. sant. Mezopotamya. Sümer'de, kimi kadın heykellerinin başına yüksek ve sert bir başlık giydirilmiştir; ancak bu işi çoğu kez de, eski hanedanlık dönemi rahip krallarından kalma basit bir çatkı görür. Elamlılar'da ve Akkadlılar’ın bazı krallık taçlarında da bu türe rastlanır. Bir ya da birkaç boynuzla süslenmiş olan ve Asur'da tanrıları simgeleyen sivri başlıklar, bazen kanatlı cinlerin ya da insan başlı boğaların da başını süsler.

Mısır. Mısır’da da tanrı ve krallığın alameti olan taçlar, simgelerle ve sihirli güçlerle doludur. Tanrı taçları, bazen tanrıların geldikleri yeri belirtir: tanrıça Neith Aşağı Mısır tacını, Nehbet Yukarı Mısır tacını, Osiris de Atef tacını (iki yanında birer devekuşu tüyü, üzerinde de bir güneş kursu bulunan Yukarı Mısır başlığı) giyer. Savaş çığlığı Hemhemet, aynı adı taşıyan taçla (iki uraeusla bezenmiş koç boynuzlarının üzerine üst üste yerleştirilmiş üç Atef) kişileştirilmiştir.
En sık rastlanan krallık taçları şunlardır: soğan biçiminde, şişkin bir bölümle sona eren ve firavunun Yukarı Mısır üzerindeki egemenliğini simgeleyen beyaz taç; tepesi sivri, ön tarafında ucu kıvrık bir tür asa bulunan ve firavunun Aşağı Mısır üzerindeki egemenliğini simgeleyen kırmızı taç.
Uraeusla bezeli pskhent, yukarıda adı geçen iki tacın birbirine geçmiş halidir ve firavunun iki krallığa birden egemen olduğunu simgeler Şatafatlı bir krallık tacı olan nemes, kulaklarının arkasından geçerek başı saran çizgili bir kumaştır; kumaş ön tarafta, yuvarlak uçlu iki parça halinde omuzlara doğru sarkar, arkada ise bir düğüm oluşturur; alnın üzerinde yine urae- us yer alır. Başka bir tören tacı da Yeni imparatorluk’tan az önce ortaya çıkan hepreş ya da mavi (ender olarak da siyah) faç’tır. Yanlış bir biçimde savaş tolgası olduğu öne sürülmüş olan bu başlık sarı beneklerle bezelidir ve uraeusu vardır.

Eski Yunan ve Roma. Başlangıçta Eski Yunan'da taç yapımında yalnızca bazı yapraklardan yararlanıldı (Athena için zeytin, Zeus için meşe, Apollon için defne, Aphrodite için mersin ağacı, Dionysos için asma ya da sarmaşık yaprakları); altın ya da metal daha geç dönemde kullanılmaya başlandı. Taçların yalnızca dinsel bir işlevi vardı; bunlar kurbanı kesen rahibe ya da kurban edilecek hayvana takılırdı. Taçlar cenaze törenlerinde de kullanılırdı. Kimi yarışmalarda kazananlara (şair, oyuncu, atlet...) ödül olarak da verilebilirdi. Görev başındaki arkhonların ya da bu onursal simgeyi hak eden yurttaşların başını süslediği zaman taç kutsal niteliğini sürdürüyordu.
Roma’da taç, başlangıçta siyasal bir anlam taşımayan askeri bir ödül ya da dinsel bir simgeydi. Askeri taçlar, duvarlı, gemili gibi türlere ayrılırdı; en şerefli taç, bir yurttaşı kurtarmış olan kişilere verilen meşeden yapılmış yurttaş tacıydı. Dinsel taçlar arasında en önemlisi, yunan usulündeki kurban törenleri sırasında giyilen ve galip gelen kişiye takılan defne tacıydı. Augustus döneminden başlayarak, yurttaş tacı ve defne tacı imparatorluk işaretleri haline geldi; bunlar çoğu kez metalden yapılırdı. Bununla birlikte IV. yy.’dan önce imparator, hellenistik kralların hükümdarlık tacını giymemiştir. Buna karşılık, iupiter'i simgeleyen kıyafeti giydiğinde, imparator başına bu tanrının altın tacını takar. Uzun dikenleri olan ışınlı taç Güneş'i simgeler; bu taç, öldükten sonra ya da ender olarak -fakat Augustus döneminden başlayarak yaşarken tanrılaştırılan imparatorların tasvirlerini süsler, imparatorluk kültü rahipleri, imparatorun tasvirini taşıyan bir madalyayla süslü bir yaprak altın yunan taçı (Hellenistik dönem)
Antikenmuseum Staalliche Museer
kraliçe Teodolinda’nın taçı
damlataşlarla bezeli altın
lombardia sanatı (Duotno hâzinesi, Monza)
Kutsal Roma-Germen imparatorluğu taçı "Charlemagne'ın tacı” denir (X. yy.) altın, inci, damlataşı, mineli plaklar imparatorluk sarayı hâzinesi, Viyana
Atak Phllippe ll’nin cenaze taçı
yaldızlı metal, damlataşlar; gotik sanat, XV. yy.
Sûzel sanatlar müzesi, Dijon
tacı (ya da bunun metal taklidini) giyerlerdi.

Ortaçağ ve modern çağlar. Günümüze ulaşabilen en eski imparator taçlan arasında Monza’daki Demir* taç, Kutsal* taç, (Szent Corona) gibi XI. yy.’a uzanan ve alman imparatorlar tarafından 1792’ye dek kullanılmış olan taç sayılabilir. Üç taçlı papalık tiarası XIV. yy.’dan kalmadır. Kapalı, bir üst bölümü bulunan taçlar ancak XIV. yy.'dan sonra sık sık görülmeye başlandı; sekiz zambak çiçeği ve iki yüz yetmiş üç inciyle süslü Fransa tacı bu türdendir.
Zırh başlığı üzerine taç yerleştirme uygulaması sonucu taç armalarda da yer almaya başladı. Armalarda yer alan taçlar soyluluk derecesine göre değişir: papanın üç taçlı ve iki sarkıttı tiarası; imparatorun taçlı ve iki sarkıtlı ortası açık bonesi; kralların kapalı tacı; düklerin yedi tomurcukla süslü (bunların üçü tümüyle, ikisi de yarım olarak görülür) tacı; markilerin altı tomurcukla süslü ve yonca biçiminde üçer üçer kümelenmiş altı incisi olan tacı; kontların, on altı İncili (bunların dokuzu görülür) tacı; vikontların dört büyük, dört küçük İncili tacı; baronların, inci dizisiyle sarılmış bonesi vardır. Soylu kişiler yalnızca tolgalarıyla ayırt edilir.
innocentius X, kardinallerin armalarında tan figürünü kullanmalarını yasakladı; Fransa'da bu yasağa'uyulmadı.
XVIII. yy.'dan başlayarak armalarda taçların kötüye kullanılması arttı. Kiliselere adak taçları asıldı. Bu yapılara aydınlatma amacıyla asılan taç biçimindeki avizeler, gökteki Kudüs'ün simgesi olarak kabul edildi ve bunlar kapı ve kulelerle süslendi

—IkorŞogr. Antikçağ’da şenlik ve zaferi simgeileyen defne dallarından ya da çiçeklerden yapılma taç, doğal bir biçimde hınstiijanlık döneminde, hıristiyanın ölüm ya da kötülük üzerindeki zaferinin ve cennetteki mutluluğun simgesi haline geldi. Martyrler bu tür taç ellerinde tutarlar ya da Tanrı eliyle bu taçlar onlara verilir. Mezar yazıtlarının üzerinde yer alan İsa’nın simgesi (HAÇ), çoğu kez bir çelenk içine yerleştirilmiştir. Hatta bazı mezar yazıtları da simgesel olarak bir çelengin içinde yer alır. Heykel, mozaik ve resimlerde de haç ya da İsa’yı simgeleyen harfler çoğu kez bir tacın içindedir. Bu tür geleneksel taçların yanı sıra, kuyumculuk sanatında, imparatorluk tacını ya da Antikçağ yarışlarını kazananlara verilen taçları taklit eden taçlara rastlanır.

İslam. Taç, İslam dünyasına İran kanalıyla girdi. İslam öncesi İran sikkelerinde hükümdarlar başlarında taçlarıyla resmedilmişlerdir. İran hükümdarları kendilerine bağlı olan arap krallarına, bu bağlılığın bir belirtisi olarak taç gönderirlerdi. Buna karşın Abbasiler’e (750-1258) kadar arap hükümdarları taç giymediler. Abbasiler birçok devlet kurumunu iranlılar’dan örnek aldılar ve bu arada halifeler İran hükümdarları gibi taç giymeye, ayrıca vezir ve valilerine de taç göndermeye başladılar. OsmanlI sultanları başlarına taç yerine kavuk, sarık vb. başlıklar giyerlerdi. OsmanlIlarda birçok krallık ve imparatorlukta olduğu gibi hükümdarların tahta çıkışlarında taç giyme geleneği yoktu; onun yerine kılıç kuşanırlardı.

imparatorların taç giymesi. Fildişi bir bizans kabartmasında (Paris, cabinet des Mödailles), İsa'nın, Doğu Roma imparatoru Romanos II ile karısına taç giydirmesi betimlenmiştir. Aynı biçimde, Bari' de S. Nicola'da bulunan mineli bir levha, Sicilya kralı Ruggero'yu aziz Nicolaus’un elinden taç giyerken gösterir. Mainz katedralindeki başpiskopos Siegfried von Eppstein anıtı (XIII. yy.), başpiskoposu iki imparatora taç giydirirken canlandırır.

Dikenli tacın giydirilmesi. Isa’nın çilesiyle ilgili bu sâhne X1V.-XV. yy.'lardan başlayarak ele alındı: Giotto (Padova'da Arena), Fra Angelico (Floransa'da San Marco), Albrecht Bouts ve Hieronymus Bosch (National Gallery); Almanya’da Lyversberg Çilesi ustası ve Aziz Florian'ın yaşamı sunakarkalığında Altdorfer bu konuyu işledi. Daha sonraki yapıtlar arasında Tiziano'nun Dikenli taç giyen İsa'sı, Valentin, il Ca'ravaggio, Van Dyck'ın tuvalleri, XIX. yy. için ise Decamps’ın İsa mahkemede (Louvre) adlı tablosu sayılabilir.

Meryem'in taç giymesi. Bu tema çeşitli biçimlerde işlendi. Meryem'e tacını bazen melekler, bazen İsa, bazen de Tanrı ya da Teslis’teki üç kutsal varlık giydirir. Bu, Ortaçağda çok yaygın bir konuydu: Fransa’ daki birçok gotik katedralde (Senlis katedrali’nin alınlık tablası vb.) ele alındıktan sonra, tezhipçiler, fildişi oymacıları ve pano ressamları tarafından benimsendi. En- guerrand Ouarton'un yapıtında (Villeneuve les-Avignon düşkünlerevi) Meryem’e, Teslis'in kutsal varlıkları, Moulins ustası'nın tablosundaysa iki melek taç giydirir. Konu İtalya’da da yaygın bir biçimde işlendi: Torriti (Roma’da S. Maria Mag- giore'daki mozaik), Giotto (Padova’daki Arena), Fra Angelico (Floransa'daki S. Marco ve Louvre), Filippo Lippi (Floransa Güzel sanatlar akademisi), Botticelli (Uffizi), Bellini (Pesaro sunakarkalığı), Crivelli (Brera), Raffaello (Vatikan), Veronese (Venedik). Almanya'da, imhoff sunakarka- lığı ustası bu temayı yapıtının ağırlık noktası yaptı. Tirollü Pacher Meryem’in taç giymesi sahnesini iki kez işledi: Sankt VVolfgang'daki heykel ve Münih’teki tablo (Alte Pinakothek). El Greco, Meryem'in taç giymesi'ne mistik bir hava, Velâzquez ise eşşiz bir soyluluk kazandırdı.

—Kuyumc. Kuyumcu işi olarak taç, beşinci bin yılda Ur krallarının mezarları ile Mısır kraliçelerinin mezarlarında ortaya çıktı. Yunan dünyasındaysa, taçlar, Mykenai ve Truva mezarlarında bulundu. Hellenistik ve Roma çağında, kadınlar saçlarında, gergef işi, inciler, taşlarla süslenmiş alınbağları taşıyorlardı. Taç, asıl anlamıyla "alınbağı", bir erkek süsüdür. Satrapların ve pers krallarının saç tuvaleti olan, başın arkasına düğümlenen bu beyaz yün kurdele, İskender ve onun yerine geçenlerce de krallık simgesi olarak kabul edildi. Roma imparatorları da, çoğu kez, başlarında bir alınbağıyla temsil edildiler.

—Meteorol. Taç genellikle, eşmerkezli renkli halkalardan oluşur; bu halkalar dışa doğru kırmızı, içe doğru yeşildir. Taç olayı, hemen hepsi aynı çapta, çok küçük sıvı ya da buz parçacıklarından oluşan ince bir bulutun ışığı kırındırmasından kaynaklanır. Bu parçacıklar ne kadar küçükse halkalar da o kadar büyük olur. Damlalarının çapı farklı olan bulutlarla, bu kez bir gökcisminin çevresinde, yalnızca ışıklı beyaz bir ayla gözlemlenir. Taç'ın yarıçapı hale*ninkinden çok daha küçüktür ve renk düzeni tersinedir.

—Tasav. Tasavvuf inancına göre Hz. Muhammet miraç sırasında Kudüs'e gidip, oradan da göklere çıkarılmadan önce Cebrail kendisine dilimli (terkli), tepesi yayvan ve kubbemsi, üzerinde çaprazlama sarık sarılmış bir taç giydirmiştir. Bu nedenle tarikatlarda değişik renkte ve çeşitli sayıda dilimlerden oluşan taç giyilmesini sünnet sayarlar. Allah’ın birliğini göstermesi için tek dilimli, dünya ve ahret ikiliğini anımsatarak dünyayı bırakmayı sağlaması için iki dilimli, beş vakit namazı belirlemesi için beş dilimli, imanın altı şartını göstermesi için altı dilimli, On iki imam’ı simgelemesi için on iki dilimli olan taç türleri ıftrdır.
Taçların değişik renk ve biçimleri olduğu gibi üzerindeki sarık da çeşitli renkte olabilir ve değişik biçimde sarılabilir. Halvetiye ve öteki bazı tarikatlarda birkaç türlü taç vardır.


TAÇ
a. (ıng. touch, dokunmak'tan).
1. Futbolda topun bir oyuncu tarafından ayak ya da kafa ile oyun alanının yan çizgilerinden dışarı çıkarılması.
2. Taç atışı yapmak ya da taç atmak, rakip takım oyuncularından biri tarafından taca çıkarılan topu oyun alanına sokmak. (Bunun için tacı atacak oyuncu, ayakları oyun çizgisinin dışında, yüzü oyun alanına dönük olarak durur, iki eliyle tuttuğu topu başının arkasından geçirip sahaya fırlatır.) Taç çizgisi, futbolda oyun alanını boylamasına sınırlayan çizgi. || Taca atma, futbolda topun bir oyuncu tarafından istenerek taç çizgisi dışına çıkartılması. || Taca çıkma, futbolda topun istenmediği halde taç çizgisinin dışına çıkması.
Taç nişanları, sivil ve askeri olağanüstü hizmetleri ödüllendirmek için verilen çeşitli nişanların adı. En tanınmış Taç nişanları:
Belçika Taç nişanı, 1897'de Kongo için ihdas edildi, 1908’de belçika nişanı oldu. Beş sınıf, narçiçeği muare kurdele;
İtalya Taç nişanı, 1868'de ihdas edildi. Beş sınıf, orta şeriti beyaz kırmızı kurdele; Lüksemburg Taç nişanı (meşe Taç madalyası nişanı), 1841'de ihdas edildi. Dört sınıf, üç düşey yeşil çizgili, turuncuya çalan sarı kurdele;
Prusya Taç nişanı, 1861’de ihdas edildi. Beş sınıf, koyu mavi kurdele;
Romanya Taç nişanı, 1881’de ihdas edildi. Beş sınıf, kenarlarına yakın iki gümüş çizgi bulunan mavi kurdele;
Yugoslavya Taç nişanı, 1929’da ihdas edildi. Üç sınıf, lacivert kurdele;
Demir Taç nişanı, 1805'te İtalya krallık tacını giyen Napolöon I tarafından ihdas edildi. Üç sınıf, yeşil kenar çizgili turuncu kurdele.

Kaynak: Büyük Larousse

Benzer Konular

14 Temmuz 2015 / Safi X-Sözlük
14 Temmuz 2015 / Safi X-Sözlük
17 Haziran 2009 / ThinkerBeLL Rüya Tabirleri
14 Temmuz 2015 / Safi X-Sözlük
14 Temmuz 2015 / Safi X-Sözlük