Arama

Toprak Nedir?

Güncelleme: 19 Ağustos 2015 Gösterim: 5.656 Cevap: 1
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
18 Haziran 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Toprak -ğı

Sponsorlu Bağlantılar
isim

1 .
Yer kabuğunun, toz durumuna gelmiş türlü kütle kırıntılarıyla, çürümüş organik cisimlerden oluşan ve canlılara yaşama ortamı sağlayan yüzey bölümü:
"Kireçli toprak. Killi toprak."- .
2 . sıfat Yer kabuğunun bu bölümünden yapılmış:
"İki toprak duvarın birleştiği bir girintide diz üstü büzülmüş görünüyor."- M. Ş. Esendal.
3 . Arazi, tarla:
"Köylüye toprak dağıtmak."- .
4 . (jeoloji) Kara:
"Toprağa ayak basmak."- .
5 . (mecaz) Ülke:
"Biz bu topraklarda eskisinden daha parlak, daha kuvvetli ve yeni bir medeniyetin ilk merhalesini yaşayan insanlarız."- M. Kaplan.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
  • toprağa bakmak
  • toprağa düşmek
  • toprağa vermek
  • toprağı bol olsun
  • toprağı çekmiş
  • toprağına ağır gelmesin
  • toprak çekmek
  • toprak doyursun gözünü
  • toprak olmak
  • toprak paklar
Birleşik Sözler
  • toprak altı
  • toprakbastı
  • toprak bilimi
  • toprak boya
  • toprak çimento
  • toprak hukuku
  • toprak kayması
  • toprak kölesi
  • toprak rengi
  • toprak sıçanı
  • çiğ toprak
  • eski toprak
  • et toprak
  • taş toprak
  • toz toprak
  • yağlı toprak
  • dümbüldek toprağı
  • funda toprağı
  • Moskof toprağı
  • pekmez toprağı
  • saksı toprağı
  • vakıf toprağı

X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
19 Ağustos 2015       Mesaj #2
Safi - avatarı
SMD MiSiM
TOPRAK a.
1. Tellûrik bir gezegenin kabuğundaki yüzeysel tabaka: Ay toprağı.
Sponsorlu Bağlantılar
2. Yerkabuğunun, yapısına ya da bitki üretici niteliklerine göre değerlendirilen yüzey tabakası: Kalkerli toprak, verimli toprak. (Bk. ansikl. böl. Tarım.)
3. Bir kimseye ait olan, sınırları belirlenmiş alan; arazi: Toprak sahibi olmak. Toprak satın almak.
4. Tarımsal nitelikleri açısından ele alınan ekilen biçilen alanlar: Verimli topraklar.
5. Kırsal yaşam ve etkinlikler; bu etkinliklerin temel öğesi olarak ele alınan yerler: Toprak ürünleri. Toprağın değerlendirilmesi.
6. Denizin ve gökyüzünün karşıtı olarak kara: Toprağa ayak basmak.
7. Yerkürenin, coğrafi, ulusal, bölgesel vb. açıdan ele alınan kara yüzeyinin kapladığı alan: Vatan toprağı. Doğduğu topraklara geri dönmek.
8. Arg. Bozuk eroin, esrar, afyon vb.
9. Toprak doyursun gözünü - GÖZ'ÜNÜ TOPRAK DOYURSUN. || Toprak bile kabul etmez, çok kötü ve günahkâr olarak bilinen kimseler için söylenir. || Toprak olmak, gömüldükten sonra çürüyüp toprağa karışmak; ölmek. || Toprak paklar, aşırı ölçüde kötü olduğu, kötülüklerinin ancak ölümüyle son bulabileceği düşünülen bir kimse için söylenir. || Toprak rengi, sarıya ya da yeşile bakan kahverengi; bu renkte olan şey için kullanılır; haki. || Toprağa bakmak, bir kimseden söz ederken, ölümü yakın görünmek. || Toprağa girmek, ölmek, gömülmüş olmak. || (Bir kimseyi) toprağa vermek, ölen bir kimseyi gömmek. || Toprağı bol olsun, müslüman olmayan bir ölüden söz ederken, "ruhu sükûnet içinde olsun” anlamında söylenir || Toprağı çekmek, sürekli oturduğu bir yerden ayrılarak kısa bir süre kalmak amacıyla gittiği yerde ölmek: Köydeki annesini görmeye gitmişti, orada öldü, demek toprağı çekmiş. || Toprağına ağır gelmesin, ölmüş bir kimsenin kötü yönlerinden söz edileceği zaman kullanılır. || Kâbe toprağı, halk arasında İstanbul'a göre Üsküdar ve ötesi için kullanılır.

—Balist. Toprak açısı, toprak hattıyla yatay düzlemin oluşturduğu açı.

—Bayınd. Toprak betonu, kille birbirine bağlanan ince çakıl ve kumlardan oluşan beton. || Stabilize toprak, granülometrısini değiştirme, donatı ekleme, kurutma, sıkıştırma, bağlayıcı ya da çöktürücü bir ürün katma yoluyla nitelikleri iyileştirilmiş alan.

—Büyüc. Toprak lalı — REMİL.

—Der. hast. Toprak rengi deh iltihabı, bacakların iç tarafında noktalar halinde purpuralar ile kendini belli eden deri hastalığı. Renklendirmenin nedeni hemosideri- nin birikimidir. (Çok zaman bu hastalığa süreğen bir toplardamar yetersizliği ya da bir bacak ülseri eşlik eder.)

—Din tar. Vaat edilmiş toprak (Arzı mevcut), Mısır'daki tutsaklıkta ibraniler'e vaat edilen ataların toprağı; Filistin. || Kutsal toprak (Arzı mukaddes), Isa'nın doğumu, yaşamı ve ölümüyle kutsallık kazanan bölge.

—Elektrotekn. Potansiyeli referans olarak alınan iletken gövde. (Eşanl. ŞASİ.) || Her noktadaki elektrik potansiyeli, uzlaşma gereği sıfıra eşit alınan iletken zemin. || Toprağa bağlı, düşük empedanslı iletken (kimi kez toprak bağlantısı da denir). || Toprak akımı, bir iletkenle toprak arasındaki kaçak akımların ve kapasitif akımların tümü. || Toprak devresi, zemin potansiyelinde olması gereken noktaları, aralarında ve topraklama noktalarına birleştiren iletkenler kümesi. || Toprak hattı, toprakla bir bağlantı kurmaya yarayan, toprağa gömülü iletken ya da iletkenler kümesi. (Toprak hatları kişileri elektrik kaçaklarına karşı güvenceye almak, hatları ve donanımları korumak amacıyla kurulur; korumanın etkinliği, topraklama hatlarının direncine bağlıdır; daima küçük olması gereken bu direncin kabul edilebilir en büyük değeri, donanımının nötr hattının, toprağa doğrudan bağlı olmasına ya da olmamasına göre değişir.)

—Giz. bil. Verimliliğin, dişilliğin simgesi; eril ve bilinçli çatışmaların simgesel yeri olan göğün karşıtı.

—Hırist. Serpme toprak, kilise tarafından aforoz edilenlere karşı uygulanan ve cesetlerini kutsanmış bir toprak olan mezar lığın dışında, kır ortasında toprak ya da taşlarla örtmeye dayanan gömme biçimi.

—Huk. Toprak hukuku, toprak üzerindeki mülkiyet rejimini, toprağın işletilmesiyle ilgili usulleri (ortakçılık, yarıcılık, kiracılık vb.) düzenleyen hukuk dalı.

—inş. ve Bayınd. Toprak işleri, toprakları yerinden oynatma, kazma, yığma gibi işlemlere verilen genel ad. (Bk. ansikt böl.)

—isi. huk. Toprak kadısı ya da toprak naibi, araziye ilişkin davaları yerinde çözümleyip, arazi sınırlarını belirleyen kadı ya da naip.

—Kim. Nadir topraklar, lantanitlere ve bunların oksitlerine verilen genel ad. (Bk. ansikl. böl.)

—Kim. müh. Yüzde tutma yoluyla arıtma işlemlerinde kullanılan ya da katalizör olarak yararlanılan kil, lekeci kili boksit ya da bir başka doğal toprak. || Etkinleştirilmiş toprak, sülfürik asitle işleme ya da kalsi- ne etme yoluyla yüzde tutma özellikleri geliştirilmiş toprak. (Genel olarak mont- morillonit sınıfı killerden [bentonit] elde edilir ve etkin kil olarak bilinir.)

—Metalürj. Kalıp toprağı, toprak, kil ya da kil bakımından çok zengin silisli-killi kum, çok ince kıyılmış saman, taşkömürü ya da kok tozundan oluşan, dökümcülükte, döndürmen kalıplama işlemlerinde ya da büyük boyutlu kalıpların yapımında kullanılan karışım.

—Miner. ve Kim. Eskiden birer element olarak kabul edilen itriya, alümin, silis gibi kuru, tatsız, kokusuz, kararlı ve suda çözünmeyen metal oksitlere verilen ad. || Alkali topraklar, baryum hidroksit, kireç, magnezya, stronisya. || Çömlekçi toprağı, su katmadan işlenebilen beyaz ya da renkli yumuşak kil. || Kahverenkli Köln toprağı, boyacılıkta kullanılan linyitli kil. || Kerpiç toprağı, kerpiç yapımında kullanılan sarı renkli balçık. || Kırmızı toprak, kalkerli toprakların yüzeysel bozunmaları sonunda oluşan kırmızı kil. || Kizelgur toprağı -KİZELGUR, TRİPOLİ. || Magnezyumtu toprak - MAGNEZYA. || Nocera ya da Umbria toprağı, Umbria’dan çıkarılan (adını buradan alır) hidratlı doğal demir III oksit. (Boyacılıkta kullanılan kızıl kahverenkli bir aşı boyasıdır.) || Porselen toprağı, yıkandığında kaoleni veren taneli kil. || Siena toprağı, bileşimindeki demir ve manganez oksitlerden dolayı kahverengimsi kırmızı-sarı bir rengi olan kil. || Yeşil topraklar, piroksenler ile kimi killerin bozunması sonunda oluşan bileşikler; bu bileşikler gerçekte bileşimlerinde demir bulunan magnezyum, kalsiyum, alüminyum, potasyum ve sodyum silikatlardır. Bazik boyarmaddeleri bağladıklarından boyacılıkta kullanılırlar.

—Nalbantl. Toprak yüzü, nalın toprağa değen yüzü.

—Pedol. Alttaki anakayacın, atmosferin ve canlı, varlıkların etkisiyle fiziksel, kimyasal ve biyolojik süreçler sonunda değişikliğe uğramasıyla oluşan gevşek ve çeşitli kalınlıkta yüzeysel doğal oluşuk. (Toprağın yüzeyi, tarım uzmanlarının ekenek olarak adlandırdıkları bölümdür ve çoğunlukla, insan eylemiyle derin biçimde etkilenmiştir.) [Bk. ansikl. böl.) || Toprak iklimi, mevsimsel sıcaklık, hidromorfi, havalanma, kısmi C02 basıncı (atmosferdeki kısmi basıncın yüz katına erişebilir) koşullarıyla ayırt edilen toprak içi iklim. (Toprak iklimi büyük toprak tiplerini belirler ve açıklar, belli bir toprağı tarımsal ve belli bir bitkiye göre özelliklerini değerlendirmeye yarar.) || Milli toprak - LİMON

—Seram. Kundukviran ya da Kundukören toprağı, Kütahya'nın Kundukviran yöresinde bulunan ve seramik yapımında kullanılan bir tür kaolen. (Aynı yöreden elde edilen kuma da Kundukviran kumu denilir.)

—Tar. işlenmemiş topraklar (rusçada Tselinnıye zemlî), eski SSCB'de yoğun bir “tarıma açma” kampanyasına konu olan topraklar (1954-1960). [Hruşçev'in başlattığı bu işlem, Kazakistan, Povoljiye, Ural ve Sibirya'daki 42 milyon hektar işlenmemiş ya da boş bırakılmış toprağın değerlendirilmesiyle sonuçlandı ]

—Tarım Toprağı kabartmak, genç bitkilerin ekim ve büyüme koşullarını iyileştirmek amacıyla toprağı parçalamak. || Açık tarla toprağı, açıkta işlenen toprak (kapalı yer, örtü altı, sera toprağı karşıtı olarak). || Çürük toprağı, toprakla ya da eylemsiz maddeler ile mayalanmış ya da mayalanmaya elverişli organik maddelerin karışımı. (Çürük toprağı, meyve ve çiçek bahçelerinde kullanılır.) || Funda toprağı - FUNDA. || ince toprak, 2 mm'lik elekten geçebilen toprak. || Kara toprak, çernozyom.|| Kireçle toprak ıslahı, toprağın asitliliğini düzeltmek ya da önlemek amacıyla kullanılan iyileştirme yöntemi. (Bk. ansikl. böl.) || Oyuklu toprak, köklere zararlı, tohumların çimlenmesine engel olan büyük boşluklarla dolu toprak. (Bu toprak tıkızlaşsın diye merdanelenir.) || Tarım toprağı, ekime elverişli toprak.

—Tarıms. ikt. Toprak reformu, toprağın kullanımı ve mülkiyeti konusunda sosyal gruplar arasında var olan ilişkilerde yapılan hızlı değişiklik. (Bk. ansikl. böl.) || Topraklann parçalanması, bir arazinin, bir bölgenin çok sayıda parsellere bölünmesi.

—Uluslarar. huk. Toprak esası, bir devlet vatandaşlığının kazanılmasında, doğum yerini esas alan ilke (Toprak esası türk hukukunda istisna olarak, kimi koşullarla kabul edilmiştir. Konuyla ilgili Vatandaşlık k.’nun 4. maddesi şöyledir: Türkiye'de doğan ve vatandaşlığını ana ve babasından doğumla kazanamayan çocuklar doğumlarından başlayarak türk vatandaşıdırlar.)

—Yağ. mad. Toprakta işleme, rengini açmak üzere bir yağa renk giderici toprak katma. || Kullanılmış toprak, yağ ve renk giderici maddeleri soğurmuş ve bu maddeler bakımından doymuş toprak. || Renk giderici toprak, yağ üretiminde ham yağların rengini açmakta kullanılan toprak. (Buna ağartma toprağı da denir.) [Bk. ansikl. böl.]

♦ sıf. Topraktan yapılmış: Toprak testi. Toprak dam. Toprak çanak.

—Bayınd. Toprak yol, hiç yabancı gereç katılmadan ya da çok az katılarak gerçekleştirilen trafik yolu. (Bk. ansikl. böl.)

—ANSİKL. Bayınd. Toprak yol, doğal toprağın kuru olarak ya da ıslatıldıktan sonra sıkıştırılmasıyla elde edilir. Lastikli taşıtların yol üzerinde gidip gelmesi, yolun kendiliğinden sıkışmasını sağlayabilir, ancak, bu durumda, çoğu kez, süspansiyonların rezonansına bağlı olarak kaplama yüzeyinde dalgalanmalar biçiminde kendini gösteren bir aşınma ortaya çıkar,

—inş. ve Bayınd. ister toprak, ister taş olsun, bir arazinin doğal engebesini değiştiren tüm işlemlere toprak işleri denir. Sıradan uygulamalarda mekanik kürekler, kazıcılar, yükleyiciler, buldozerler, skreyperler, greyderler, sıkıştırıcılar ve toprağı taşımak için damperli kamyonlar kullanılır. Çok önemli toprak işleri sözkonusu olduğunda, çekme kepçeli, kovalı ya da tekerlekli ekskavatörlerden yararlanılır.

—Kim. Nadir topraklar. Elementlerin dönemli sınıflandırılmasında, 57'den 71 numaraya dek ardışık olarak sıralanan 15 elemente "nadir toprak metalleri" adı verilir. Bunlar lantan, seryum, praseodim- yum, neodimyum, prometyum, samaryum, europiyum, gadolinyum, terbiyum, disprosyum, holmiyum, erbiyum, tulyum, itterbiyum ve lutesyumdur. Çok yakın özellikler taşıdığından skandiyum ile itriyum da genellikle bu gruba sokulur.
Bu metaller, cevherlerinde çoğu kez bir arada bulunur. Bunları arı durumda ayrı olarak elde etmek çok zordur. Bununla birlikte oksalatlarının asit ortamda çok az çözünmesi nedeniyle öteki elementlerden toplu olarak ayırmak kolaydır.
Nadir toprak metallerinin en önemli cevherleri monazit, bastnaezit ve kseno- timdir; elde edildikleri kaynaklara ve tuzlarının çözünürlük derecelerine göre iki ana gruba ayrılırlar; ilki lantan, seryum, praseodimyum, neodimyum, prometyum ve samaryumu kapsayan seryumlu’ topraklar; İkincisi terbiyum (europiyum, gadolinyum, terbiyum) ve erbiyum grubu (disprosyum, holmiyum, erbiyum, tulyum) ile itterbiyum ve lutesyumdan oluşan itriyum’lu topraklardır.
Bu elementlerin tümü çok zayıf elektronegatif, metalleri ise güçlü indirgenlerdir, iyonlarının normal yükseltgenme derecesi lll'tür; ancak kimilerinin daha yüksek (seryum: IV) kimilerinin dfe daha düşük (europiyum, itterbiyum, samaryum: II) bir yükseltgenme derecesi vardır. Bu metallerin tuzları ile oksitleri, tek başlarına ayrılmalarında yararlanılan çok değişik önemli kimyasal özellikler gösterirler

Elde edilişi. Gravimetri, yüzdürme, manyetik ayırma vb. gibi yöntemlerle zenginleştirilen nadir toprak cevherleri, daha sonra öğütülerek kimyasal topkimelere sokulur; monazit genellikle sıcakta sodyumla, bastnaezit kavurma işleminden önce ya da sonra hidroklorik asitle işlenir. Cevherleri yüksek sıcaklıkta klorürleştirici kavurma işlemine uğratıldığındamiş metal üretiminde kullanılan susuz bir klorür verir. Birbirinden değişik, çok çeşitli ayırma yöntemleri vardır; ancak en etkili olanları, iki evreye aynı anda uygulananlardır: sıvı-katı evre (bölümse! çöktürme ve kristallendirme ya da iyon değiştirme); sıvı-sıvı evre (çözücüyle özütleme). Nadir toprak metalleri, ergime sıcaklıklarının çok yüksek olması ve güçlü indirgen özellikler taşıması nedeniyle çok zor elde edilirler. Üretimlerinde, ya eriyik halindeki tuzlarının elektrolizinden ya da metalotermi yönteminden (özellikle kalsiyumla indirgeme) yararlanılır.

Kullanım alanları. Cam ve seramik sanayisi, nadir toprakların en önemli kullanım alanlarından biridir. Seryum oksit, camın perdahlanmasında ve tıbbi optikte (düzeltici camlar) kullanılır, çünkü yüksek enerjili ışınımlara dayanıklı (X ya da yışınları) çok parlak camların üretilmesini sağlar. Ayrıca nadir toprak metallerinin oksitleri, iyonlarının erguvan kırmızısı renginden dolayı dekoratif cam yapımında kullanılır. Lantanit oksitler emay sanayisinde de büyük miktarda tüketilir; bu oksitlerden ya donuklaştırıcı olarak ya da çeşitli pigmentlerin elde edilmesinde hammadde olarak yararlanılır, ancak bunların özellikle seramik sanayisinde büyük bir önemi vardır: emaylar ve ateşe dayanıklı kaplamalar, ateşleme bujileri, dielektrik seramikler vb. Ayrıca yüksek sıcaklıkta iletkenliğini koruyan ve yükseltgenlere karşı iyi bir dayanım gösteren ısıtıcı elemanların bileşimine girerler.
Aydınlatma sanayisi, lantanitlerin özgül tayf özellikleri nedeniyle nadir toprak metallerinin kullanımında önemli bir pazar oluşturur. Lantanitlerin oksitleri ile bunların flüorürleri, uzun yıllardan beri projektörlerde yeğin elektrik arkı veren kömürlerin üretiminde kullanılmaktadır (sinema sanayisi). Lantanitlerin (özellikle europiyum), aydınlatma lambalarında ışılparça- cıklar olarak kullanımını da özellikle belirtmek gerekir. Europiyumla etkinleştirilmiş itriyum vanadatın, renkli televizyon ekranı yapımında katodik ışıldama malzemesi olarak kullanılması, 60’lı yıllarda nadir toprakların işletilmesinde önemli bir atılım başlattı. Günümüzde başka taşıyıcı malzemelerle birlikte kullanılan europiyum, az bulunur tayf özellikleri gösterir. Aynı özelliklerden kimi laserlerde neodimyumla yoğun ışık elde etmekte yararlanılır.
Katalizör sanayisi, lantanitlere, özellikle petrol krakingi alanında yadsınamayacak yeni bir pazar açmıştır. Nadir toprak metallerinden hazırlanan katalizörler, polimerleştirme, hıdrojenleme vb. gibi pek çok tepkimede kullanılır. Bunlardan ayrıca otomobillerde egzos gazlarının zararını azalt mayı sağlayan artyanma’ işlemlerinde yararlanılır (egzos gazlarını temizleme).
Metalürjistler, lantanit metallerini, kimi özelliklerini iyileştirmek için demirdışı diğer metallerle alaşım halinde kullanırlar. Bir lantan-seryum-neodimyum alaşımı olan mişmetal, oksijen ve kükürde büyük ilgi gösterdiğinden dökme demir ve çeliklerin arılaştırılmasında işe yarar. Kobaltın lantanitlerle oluşturduğu alaşımların manyetik özelliklerinden yararlanılarak, kalıcı ve güçlü mıknatıslar elde edilir, itriyum-demir ya da itriyum-alümirıyum grenaları, yüksek frekanslı dalgaların işlenmesinde kullanılır ince dilimler halinde doğranmış galyum ve gadolinyum tekkristallerinden ferrimanyetik nadir toprak filminin (birkaç ıım kalınlığında) epitaksisinde taban tabaka olarak yararlanılır; çünkü ferrimanyetik nadir topraklar, bilgisayar belleği olarak kullanılmalarını sağlayan manyetik kabarcıklanma olayı gösterirler.

—Pedol.
Evrim ilkeleri. Toprak, kayaç minerallerinin, ortam etkenlerinin etkisiyle yavaş yavaş değişimlere uğraması sonucu ortaya çıkan katmanlardan ya da kat lardan oluşur. Toprak, yüzlerce ya da binlerce yılla, yüzlerce binyıl arasında süren birçok aşamada doğar ve gelişir. Bir toprağın tarihi, atmosferle temas halindeki kayacın fiziksel çözülmesiyle başlar (I. evre) ve mineral maddeye uygun bitki örtüsünün yavaş yavaş yerleşmesiyle sürer (II. evre). Böylece ilksel toprağın C ve A katları aynr anda oluşur: C, çözülme maddesi, ya da toprağın anakayacı; A, bitki köklerinin yerleştiği ve kökkürenin biyolojik etkinliğinin görüldüğü organo-mineral kat. Zamanla, toprak profili derinleşir, ayrışma ve C ve A katlarından malzeme göçü sonucu B katları farklılaşır. Toprak yavaş yavaş olgunluk evresine ve bitki-humus -toprak ekosisteminin kararlılığı (III. evre) evresine denk düşen denge profiline ya
da klimaksa doğru evrimleşir. Bu evrim, genel etkenlere (biyoklima ve bitki örtüsü) ve/ya da yerel koşullara (anakayaç ve topografya) bağlıdır, insan da toprağın tarihinde önemli bir etken olabilir (bozulma).
Toprağın bu oluşum evreleri ya da toprakoluşum süreci sırasında toprağın bileşenleri ve belirgin özellikleri farklılaşır: kil mineralleri, ya da killer, hidroksitler, demir ve alüminyum oksitler, çözelti haldeki ya da değiştokuş edilebilen iyonlar, son olarak da bitki artıklarından ve canlı organizmalardan kalan organik madde (mikrop ya da fauna kökenli biyokütle).
Toprağın bileşenleri, ya da koloitleri, anakayadakı birincil minerallerin zararına gelişir; bunların ayrışmaya karşı en dirençli bölümü toprağın kaba öğelerinde ya da iskeletinde bulunur. Böylece, yoğunluğu 2,65'e yakın, genellikle kütlesel bir kayaç olan ayrışmamış ilksel malzeme, görünür yoğunluğu 1,8 ile (C katı) 0,7 (organomineral katlar) sınır değerleri arasında değişen, gözenekli bir ortam olan toprağı yaratır. Toprağın temel fizikokimyasal özellikleri bu evrime doğrudan bağlıdır: yapı (ya da topaklar halinde birleşme tarzı); hava ve su kapasitesi; mineral elementlerin değiştokuş kapasitesi; biyolojik etkinlik.
Bitki göz önüne alındığında bu özellikler toprağın verimini koşullandırır; toprak hem fiziksel bir dayanak, hem de besleyici elementlerin kaynağıdır; besleyici elementler, toprak koloitleriyle (kil-humus kompleksi) toprak çözeltisi arasında değiştokuş edilerek kökler tarafından özümlenebilecek bir biçim alır.

Toprakların incelenmesi. Analitik belirleme ve harita envanteri. Pedoloji, toprakları fiziksel ve kimyasal çözümlemelerle belirler; böylece toprağı, evrim derecesine göre (sınıflama) tanımlar ve onun organomineral verimini saptar. ( PEDOLOJİ, DOKU. YAPI, ASİTLİK ve SOĞURUCU" KOMPLEKS.) Toprakların küçük ölçekli harita envanteri, yeryüzündeki büyük toprak tiplerinin, biyoklima kuşaklarına ve ortamın genel etkenlerine göre sıralanışını gösterir En büyük ölçekli toprak haritalarının (1/100 000 ile 1/5 000) daha çok uygulamaya yönelik işlevleri olabilir: toprak zenginliklerinin değerlendirilmesi, kırsal alanların bölgesel ve yerel düzenleme planları (arazi elverişliliği) gibi.

Dünyadaki başlıca toprak tipleri: kuşaksa! ve kuşakiçi topraklar. Yerkürenin büyük biyoklimatik kuşaklarındaki topraklar, iklim ve bitki örtüsüyle denge halindedir: bunlar iklim klimaksları, ya da kuşak topraklarıdır. Özel yerel koşullar (topografya, kayaç) daha küçük alanlarda kuşakiçi toprakları, ya da yerel klimaksları belirler.

Toprakların insanın hizmetinde kullanılması.
1. Topraklar ve tarım. Toprakların elverişliliği. değerlendirilmesi ve korunması. Binlerce yıldan beri insan tarafından işlenen topraklar, her toprağın elverişliliğine uygun ve akıllıca seçilmiş değerlendir me tekniklerinden yararlanılarak korunabilen hatta iyileştirilebilen bir verimlilik potansiyeli gösterir. Tarım arazileri ve tarım -orman-kırsal bölge dengeleri genellikle insanoğlunun fiziksel ölçütlere (derinlik ve doku), arazinin topografik konumuna göre, toprağın elverişliliği ve kullanımı konusunda öteden beri yaptığı yeğlemeyi yansıtır. Tarım pedolojiden önce gelmiştir, toprağın değerlendirilmesinde yapılan kimi hatalar bununla açıklanabilir, çünkü pek çok toprak bozulmuş, daha sonra da iklimin etkisiyle" (sellerime ve rüzgârla aşınım) yok olmuştur. Günümüzde ise, toprağın elverişliliğini ve değerini daha doğru saptamaya yarayan pedoloji yardımıyla akılcı düzenleme planları yapılmakta ve böylece yoğun tarım ve koruma alanlarıyla üretim ormanları ve koruma alanları (ormanlık ya da ormansız) arasındaki temel ayrım ortaya konmaktadır. Kırsal bölgelerin bu biçimde düzenlenmesine dayanan politikalar sonucu, tarım sistemleri en iyi düzeye ulaşmakta ve toprak zenginlikleri korunabilmektedir.

2. Topraklar ve doğal ortamların dengesi. Biyokütle yaratan bitkilerden, insan tarafından kullanılmayan biyokütle artıklarını dönüştüren canlı hayvan organizmalarıyla mikroorganizmalardan oluşan karasal ekosistemler, toprakta biyolojik döngüleri için gerekli besleyici öğeleri, suyu ve mineral elementleri bulurlar. Yani toprak ya şamın dayanağıdır; yeryüzündeki yaşamın sürekliliğini ve insan çevresinin niteli ğini belirler. Bitki örtüsüyle toprak arasındaki büyük doğal dengelerin bozulması, su kaynakları, arazilerin kararlılığı ve atmosferin niteliği gibi çevre koşullarını ciddi biçimde bozar. Ayrıca, fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleriyle toprak, insanın yol açtığı kirlenmelerde (konut ve özellikle sanayi artıkları) arıtıcı filtre olarak çok önemli bir rol oynar.

3. Pedoloji ve maden kaynakları. Yatakbilim ya da yararlı metallerin derişiminin incelenmesi, pedolojik mekanizmaların önemini ortaya koyar; jeolojik zamanlar boyunca bu mekanizmalar, bazı maden yataklarının oluşumunu sağlayabilmiştir. Kimi demir, alüminyum (boksitler) ve öbür metaller (Yeni Kaledonya'dakı nikel, Gabon’da manganez) yatakları bu yolla gelişmiştir.

4. Daha önceki iklimlerin ve geçmiş uygarlıkların tanığı olarak toprak Yeni jeolojik birikintiler altında gömülmüş olan ya da fosil topraklar, paleoklimaların izlerini taşır. Fosilleşmeyle az çok değişmiş toprak kalıntıları bulunabilir; bu kalıntılar tarihlendirildiğinde çok eski dönemlere ait oldukları (örn. senozoyık) ya da buzullaş maarası ve Tarihöncesi gibi daha yeni dönemlerden günümüze ulaştıkları anlaşılmıştır.

—Tarım. Tarım topraklarında, toprağı sür me, "ekenek” denilen işlenmiş toprak parçasının homojenleşmesini sağlar. Bitkisel artıklarla ve gübre ile zenginleşen bu tabaka, fazla humus yüklü olduğu için daha siyahtır. Bu tabaka canlı bir ortamdır. Ekilebilir tabakanın altında az ya da çok kalın bir toprak, daha altta ise ana kaya bulunur. Toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri, üzerinde yetişen ürünler açısından çok büyük önem taşır.

Gözeneklilik, işlenmiş topraktaki katı tanecikler arasında kalan boşluklar, toplam hacmin aşağı yukarı yarısını kaplar. En büyük gözeneklerde su, yerçekiminin etki sinde kalır ve süzülerek yukarıdan aşağıya iner. Büyük gözeneklerin toplamı makrogözenekliliği oluşturur. Büyük gözenekler suyla dolu değilse toprağın içindeki havayla doludur Makrogözenekliliği oluşturan daha ince gözeneklerde (30 jım’den aşağı) su, buharlaşınca ya da kökler ta rafından emilinceye kadar kılcallıkla tutu lur. Gözeneklilik, toprağın sıkışıklığına ve yapısına göre değişir.

Fiziksel bileşim ya da doku. Toprağın ka tı bölümü % 1,5 ila % 5 oranında organik madde ve °/o 95 ila 99 oranında mineral madde içerir; tanecikler ya da topaklar halindeki bu nesne parmakların arasında ufalanıp ayrılabilir Tanecik ölçümüyle bütün mineral temel tanecikler belirlenebilir. 2 mm'den büyük kum ve çakıl toprağın etkinliğine tam katılmaz. Bütün analizler için, yalnız 2 mm'lik elekten geçebilen "ince toprak" kullanılır. Tanecikler uluslara rası bir ölçeğe göre sınıflandırılır (Bk. sayfa 11630'daki tablo).
Taneciklerin dağılımı topraklara göre çok değişir ve her toprağın fiziksel analizle anlaşılabilen dokusunu meydana getirir. Bu doku, toprağın bütün özelliklerinde kendini gösterir: örneğin, kil ile kabakınun tamamen birbirine karşıt özellikler taşıdığı herkesçe bilinir.
Bir toprak üstün olan öğesine ya da öğelerine göre adlandırılır: killi toprak, killi kumlu toprak, çakıllı toprak, kumlu -humustu toprak.

Yapı. Bir toprağın dokusu, içerdiği kalker ve organik maddeler yapıyı oluşturan topacıkların oluşumunu ve düzenlenmesini (biçim, büyüklük ve konum) belirler. Mil ve kum taneciklerinin birbirine yapışarak topacıklar oluşturmasında ve bu topacıkların kesek halinde birleşmesinde esas rolü koloit denen çok ince parçacıklar, kil ve humus parçacıkları oynar Ancak kalsiyum bulunduğu takdirde yumaklaşan bu koloitler bir araya gelerek bir kil-humus kompleksi oluştururlar.
Bu nedenle, toprağın iyileştirilmesine yarayan kalker ve humus tarlanın yıllarca nadasa bırakılmasıyla birlikte, toprağın yapısını iyileştiren ve özellikle hep bir kararda kalmasını sağlayan en etkili maddelerdir (hep bir kararda kalması demek onun yağmurun etkisine karşı direnci demektir; yağmur topraktaki topacıkları ufalayarak dağıtır ve toprağı yüzeyde sıkıştırır: tıkızlık olgusu).

Su. Toprağa düşen su üç yol izleyebilir:
1. bir kısmı toprağa işler, mikrogözeneklerde kılcallıkla tutulur ve topraktaki su rezervini oluşturur;
2. bir kısmı, toprağı geçerek sürükleyebildiği maddelerle, özellikle mineral tuzlarla, (nitratlar, sülfatlar, kireç, magnezyum vb.) birlikte derinlerdeki su tabakalarına ulaşır;
3. toprak geçirgenliğinin soğurmaya olanak vermediği su fazlası yüzeyde kalır ve eğimi izleyerek akar: erozyona neden olan sel suları.
Yerçekimiyle toprağa sızan ya da buharlaşarak uçan sudan arta kalan su, yani tarlanın tutabildiği su miktarı, toprağın yapısına ve dokusuna göre değişir: 100 g ince toprak için 8 ila 30 g. Bu suyun bir kısmı, bitkilerce kullanılabilir, buna "kullanılabilir rezerv" denir; kalan kısmı toprağa sıkıca yapışmış olduğundan kullanılamaz. Bu iki kısım arasındaki sınır bitkilerin, "sürekli solma noktası" olarak tanımlanır.

pH. Bu ölçüt, topraktaki kalsiyum miktarına bağlı olarak toprağın muhtaç olduğu kireç miktarını hesaplamaya yarayan ve onun asit, baz ya da nötr karakterini gösteren bir ölçüttür Kalsiyum oranı toprağın yapısı bakımından olduğu kadar, kimyasal nitelikleri üzerinde de etkili olduğundan toprağa yeterli bir kalsiyum düzeyi sağlanması gereklidir Bunun için toprak, ortama göre 6 ila 7,5 arasında olan bir nötralite sınırında tutulmaya çalışılır.
Doğal olarak, sularla yıkanma yüzünden durmadan kireç kaybettiği için toprağa zaman zaman (örneğin her üç ya da altı yılda bir) kireçli maddeler (kireç, öğüfafmüş'kireçtaşı ve eriyebilir kalsiyum karbonat içeren diğer maddeler) ve kireçli gübreler vermek gerekir.

Kil-humus bileşiminin emici gücü. Bu bileşimin negatif elektrik yüklü koloitleri pozitif iyonları, yani katyonları (H +, Ca2+, Mg2+, NH4, K+ vb.) ve kalsiyum köprülerinin yardımıyla fosforlu anyonları (POJ-) tutar.
Böylece, topraktaki çözelti ile sözkonusu bileşim arasında sürekli bir alış-veriş kurulur; bu iki faz arasında dolaşan iyonların tümüne özümlenebilir maddeler denir, çünkü bunlar bitkilerin kökleriyle her zaman alınabilir. Böylece, toprak mineral elemanları (örneğin, gübre ile gelenleri) tutabilir ve bitkilerin hiç değilse kısmen kullanabilmesi için koruyabilir.

Organik maddeler. Özellikle bitkisel artıklardan (kök. sap, gübre, yaprak ve toprağa gömülen ya da yüzeyde kalan diğer artıklar) kaynaklanır. “Serbest organik madde" denen onda birlik bir kısım, evrim halindeki, yani henüz tam değişime uğramamış artıklardan meydana gelir. Geri kalanı, çok değişik kökenli, çürümüş maddelerin bir karışımı olan "bağlı organik madde", yani humustur. Böylece, humustaki C/N (karbon/azot) oranı, ekilen topraklarda 10, saplarda 50 dolayındadır. Bu demektir ki, mikroorganizmaların bitkisel artıklara saldırısı sırasında, bu maddelerdeki karbonun % 80’i CÖ2 olarak açığa çıkmaktadır. Değişiklikliğe uğrayan bu organik maddeye "bağlı" denir, çünkü topraktaki mineral koloitlerle (kil) karmaşık bir bileşim oluşturur. Buna, toprak mikroplarına karşı gösterdiği büyük direnç nedeniyle "kararlı humus" adı verilir: gerçekten de bu humus her yıl % 1 oranında (°/o 0,5 ila 2 arası) mineralleşir ve bileşenlerini, özellikle azotu mineral tuzlar halinde salıverir.

Biyolojik etkinlik. Toprak, bitkiler için birçok canlı organizmanın yaşadığı bir “yetişme ortamfdır. Ekilen ya da yabanı bitki tohumları ora da çimlenir ve kök salar. Kökler toprağın özelliklerine sıkı sıkıya bağlı olmakla birlikte onlar da toprak üzerinde güçlü bir etki yaratır. Birçok bitkinin kökleri, özgül bakterilerle (baklagillerin nodozitelerindeki rhizobium) ortakyaşama (simbiyoz) girişir bir kısmı da topraktaki bazı mantarlarla mikoriz denen ortaklıklar kurar.
Toprağın mikroflorası yüzeydeki suyosunlarını, mantarları, aktinomisetleri ve bakterileri kapsar. Bunların çoğu, organik maddelerin humuslaşma ve mineralleşme döngüsünde rol alır. Çoğalmaları taze maddelerin (sap, gübre, çeşitli organik artıklar ve katkılar) gelişiyle önemli ölçüde artar.
Bitkilerin köklerinin yanıaşındaki flora köklerden gelen değişik maddelerin de katkısıyla çok boldur; bu bölğeye “rizosfer” denir.
Topraktaki fauna çok çeşitlidir, ama bunlar arasında en önemli rolü yersofu- canları oynar; solucanlar toprağın geçirgenliğini ve yapısını iyileştirir. Bir hektar toprakta bunlardan bir tona kadar bulunabilir.
Bir çayırın toprağındaki fauna (birhüc- relilec solucanlar, eklembacaklılar, kemirgenler) oradaki canlılar âleminin % 20'si dolayındadır; geri kalan da yarı yarıya bir yandan mantarlarla suyosunlarından, öte yandan bakterilerle aktinomisetlerden oluşur. Topraktaki canlıların tümüne birden "edafon" denir. Edafondaki eklembacaklılar küçük, ince, uzun yapılı türlerdir; bunlarda eklentiler yüzeydeki türlere göre az gelişmiştir; gözleri küçülmüş ya da körelmiş, vücut pigmentsizleşmiştir. Solunum organları az gelişmiştir ya da yoktur, solunum için gaz alışverişi bütün vücut yüzeyiyle sağlanır.

Kireçle toprak ıslahı için, kalsiyumlu maddeler kullanılır: kalsiyum karbonat (kireçleme), kalsiyum oksit ya da hidroksit (sönmüş ya da sönmemiş kireç vb.) ya da dolomi gibi üç bileşenli bir karışım. Magnezyumdu kalkerler de, magnezyum ve kalsiyum karbonat gibi temel ıslah maddeleri içeren bileşenlerdir.

—Tarıms. ikt. Toprak reformu' nun en belirgin görünümü, genellikle, bazı gruplara (büyük toprak sahipleri) ait toprakların başka gruplara (toprağı olmayan köylüler ya da tarım işçileri) devridir. Fakat, 1789 devrimi sırasında Fransa'da feodal ayrıcalıkların ve toprak köleliğinin kaldırılması yönünde alınan kararlara benzer kararlar da, tarımsal emeğin yarattığı zenginliklerin dağılım mekanizmalarını kökünden etkilediği ölçüde, bir toprak reformu sayılır. Köylülerin sosyal adalet isteklerini karşılamayı amaçlayan bu tür kararlar, varlığını sürdürmekte direnmekle ekonominin gelişmesini engelleyen derebeylik sisteminin ortadan kaldırılmasına hizmet etti. Buna benzer kararlar, örneğin yüzyılımızın başında Meksika'da, Birinci Dünya savaşı’n- dan sonra Doğu Avrupa'da ve 1960'a doğru İran'da da uygulamaya konuldu.
Bu tür önlemlerde ve genel olarak bütün toprak reformlarında asıl görev Dev- let'e düşer; kırsal yörelerde hızlı ve köklü değişikliklere elverişli politik ve sosyal güçlerden destek alan Devlet, tarımsal yapıların değişimini hızlandıran maddi ve kanuni düzenlemeler yapar. Devlet, bu konuda, çoğu kez, yaşam koşullarına katlanamayan köylülerin baskısı altında hareket eder. Nitekim bunun bir örneği yakın geçmişte Bolivya'da görüldü. Bazı durumlarda toprak reformu, "Yukarıdan aşağıya doğru" olur; ilerici bir rejim büyük toprak sahiplerinin zararına ve fakir köylünün yararına olarak, kansız bir devrim yapmak kararı alır (1969'dan sonra Peru'da olduğu gibi).
Bir toprak reformu sırasında topraklara elkonulması ve bunların başkalarına devri, yeni üretim birimleri kurulmasıyla olur. Bu üretim birimleri, üç tipte olabilir: aile işletmeleri, kooperatifler, devlet çiftlikleri. Birincisinde, büyük mülkler bireysel parçalara bölünür; kapitalist ekonomik ülkelerde en çok görülen tip budur, çünkü birçok küçük işletme sahibinin ortaya çıkması iktisadi gelişme için zorunlu iç piyasa genişlemesini gerçekleştirir ve kırsal bölgelerde siyasi istikrarın korunmasına katkıda bulunmak gibi bir avantaj sağlar, ikinci durumda, latifundialar parçalanmayarak, olduğu gibi, emekçilerin toplu halde yönettikleri kooperatiflere devredilir. Üretim araçlarının daha iyi kullanılmasını ve işin rasyonelleştirilmesini sağlayan bu formül, giderek daha sık uygulanmakta (Peru'da olduğu gibi) ya da doğrudan doğruya emekçiler tarafından istenip hayata geçirilmektedir (1974 devrimi'nden sonra Portekiz'de olduğu gibi). Nihayet, en seyrek rastlanan üçüncü bir çözüm yolu da, bazı tarımsal üretim sektörlerinin doğrudan doğruya devlet tarafından üstlenilmesidir; böylece devlet, toprakların ve sermayenin sahibi olur ve içinde ücretli işçilerin çalıştığı üretim birimleri kurar. Bu farklı toprak reformu türleri kapitalist ekonomik ülkelerde uygulandığında sistemin temellerini etkilemez. Önemli değişikliklerin sözkonusu olmasına rağmen, bunlar tarımla ve toplumun tarım kesimiyle sınırlı kalan değişikliklerdir. Bu değişikliklerin başlıca iki işlevi vardır: birincisi, bir azınlık olan büyük mülk sahiplerinin tekelindeki topraklarda yaşayan ve sayısı gittikçe artan yoksul bir nüfusun baskısı sonucu ortaya çıkan sosyal gerginlikleri azaltmak; İkincisi de, gelişmeyi hızlandırmak için üretim güçlerine serbestlik sağlamaktır. Demek ki, her toprak reformu sosyal adalet amacıyla ekonomik gelişme amacını bağdaştırma yönünde yapılan bir girişimdir.
Sosyalist rejimlerde toprak reformlarıyla ilgili hükümler, bütün ekonomiyi kapsayan planlanmış bir kararlar cümlesinin parçasını oluşturduğundan, kapitalist ülkelerde gerçekleştirilen reformlara karşıt bir “sosyalist toprak reformu"ndan söz edilebilir; çünkü kapitalist ülkelerde yapılan toprak reformları piyasa mekanizmalarının hâkim olduğu bir ekonomi çerçevesi içinde gerçekleştiğinden, tarım sektöründe sosyalist üretim ilişkilerinin kurulması, bu mekanizmaiarca engellenir.
Bir toprak reformunun gerçekleştirilmesi sırasında Devletler genellikle iki büyük sorunla karşılaşırlar. Bu sorunlardan birincisi, eski büyük toprak sahiplerine tazminat ödenmesi; İkincisi de yeni toprak sahiplerinin araçlarla donatılmasıdır. Tazminat sorunu çeşitli yollardan çözümlenebilir ve büyük ölçüde toprak sahiplerinin Devlet cihazı içindeki güçlerine bağlıdır. Olağanüstü durumlarda, herhangi bir tazminat ödenmeden zoralım yoluna da gidilebilir. Tazminat ödeme durumunda ise -genellikle böyle yapılır-. Devlet bu tazminatın yalnız köylülerce değil de ulusça karşılanmasını isteyebileceği gibi, köylüleri aldıkları toprağın bedelini taksit taksit ödemekle yükümlü de tutabilir. Benimsenecek çözüm yolu köylü sınıfının politik ağırlığına bağlıdır. Mülksüzleştirilen toprak sahiplerine ödenecek tazminat tutarı çok yüksek ise, bunun bütçeye getireceği yük nedeniyle toprak reformu tehlikeye düşebilir.
ikinci soruna, yanı araçlar sorununa gelince, bu, toprak reformunun başarısında temel rol oynar, çünkü zorunlu olarak halkın en yoksun katmanlarından gelen toprağın yeni sahiplerinin ya da yeni kullanıcılarının emek etkinliğini geliştirecek düzenlemelerle birlikte gitmediği takdirde, toprakların devri, tek başına, yetersiz kalmaya mahkûm bir önlemdir. Bu nedenle, toprakla ilgili önlemlerle birlikte daima üretim araçları ve üretim faktörleri edinmeyi kolaylaştırıcı, köylülerin eğitimini geliştirici ve teknik yardım sağlayıcı programlar da uygulamaya konur. Buradan anlaşılacağı gibi, toprak reformları kırsal kesimin geliştirilmesini amaçlayan genel politikalarla giderek daha çok bütünleşmektedir.
Türkiye'de toprak mülkiyeti ve tasarruf biçimleriyle ilgili sorunlar OsmanlIlar dönemine kadar uzanır. Devlet mülkiyetine dayanan Osmanlı toprak düzeni XVII. ve XVIII. yy.'da bozulmaya başlamış ve 1826'da tımar sisteminin kaldırılmasıyla topraklar üzerindeki devlet mülkiyeti yerini giderek özel mülkiyete bırakmıştı. Öte yandan, 1858’de çıkartılan Arazi kararna- mesi'yle özel mülkiyet ve miras sınırlarının genişletilmesi, mültezimlerin uyguladıkları ağır vergi yükümlülükleri ve yaygın bir tefecilik gibi nedenlerle küçük çiftçilerin satmak zorunda kaldıkları topraklar ayan denilen büyük toprak sahiplerinin ellerinde yoğunlaşmaya başlamıştı. 1912 -1913 kısmi tarım sayımı bu dönemdeki toprak dağılımı konusunda kabaca da olsa bir fikir vermektedir: devlet ve vilayet salnamelerine dayandırılarak yapılan bu sayıma göre, OsmanlIlar döneminde, köylü ailelerinin % Tini oluşturan kesim, toprakların % 39’unu işleyen büyük toprak sahipleriydi. Toprakların °/o 26’sını işleyen orta ve zengin köylü aileleri ise toplam köylü ailelerinin °/o 4 u iken, ailelerin % 87'sinin toplam topraklarda % 35 payı vardı; topraksız köylü aileleri de (80 000 aile) toplam köylü ailelerinin °/o 8’ini oluşturmaktaydı. Öte yandan, OsmanlIlar döneminde Doğu ve Güneydoğu Anadolu da tımar sistemi uygulanmamış ve bu bölgelerdeki beylere ve aşiret reislerine içişlerinde özerklik verildiği için bunların topraklar üzerindeki hakları yasallaşmıştı. Nitekim bu bölgeler, Cumhuriyet döneminde de büyük toprak mülkiyetinin en güçlü olduğu yöreler çlmuştur. Cumhuriyet'in ilanından sonra, 1926'da, kabul edilen Medeni kanun'la tarım toprakları için ayrı bir statü getirilmemiş ve genel olarak taşınmaz mallara uygulanan hükümler tarım toprakları için de geçerli sayılmıştır. Cumhuriyet döneminde toprak sorunu ilk kez 1924'te hazırlanan Bütçe kanunu’nda devlet arazilerinin topraksız köylülere 10 yıllık taksitlerle satılabilmesi yolundaki uygulamayla gündeme gelmiştir. Bunu, 1929’da Doğudan sürgün edilen büyük toprak sahiplerinin arazilerinin kamulaştırtarak topraksız ailelere ve göçerlere dağıtılması, 1934’te çıkartılan §510 sayılı iskân kanunu uyarınca yapılan toprak dağıtımı izlemiş, ancak, bunlar dar kapsamlı birer girişim olarak kalmışlardı. Toprak dağıtımıyla ilgili iki önemli yasa 1945’te çıkarttan "Çiftçiyi topraklandırma kanunu" (ÇTK) olmuştur. TBMMde büyük tartışmalarla çıkartılan bu yasayla kamu hizmetinde kullanılmayan devlet topraklarının, vakıflara, özel idare ve belediyelere ait topraklar ile geniş tarım toprakları olan yerlerde özel mülklerin 5 000 dadan, dar topraklı yerlerde ise 2 000 dadan fazla olan bölümlerinin, ortakçı, kiracı ve tarım işçilerince işletilen topraklarda da daha alt sınırlara kadar olan toprakların kamulaştırılması hükmü getirilmiştir. ÇTK, 1973'e değin 26 yıl süreyle uygulamada kalmış, bu süre içinde 153 588 da'ı kamulaştırılan alan (% 35,3’ü özel kişilerin, % 52,7'si vakıfların, % 12'si özel idare ve belediyelerin) olmak üzere 432 117 aileye 22 297 000 da toprak dağıtılmıştır. Bu dağıtımda ortalama olarak her aileye 51,6 da toprak düşmekle birlikte, bu büyüklük bölgeler arasında önemli farklılıklar göstermiştir. Öte yandan, ÇTK, dağıtılacak toprakların bir çiftçi ailesine yeterli işletme genişliğinde verilmesini öngördüğü halde, uygulamada "kısmi topraklandırma" adıyla bu ölçünün altında toprak dağıtılmış, ayrıca bu miktar da yasanın yürürlükte kaldığı süre içinde giderek küçülmüştür. Bu yasayla toprak dağılımı yapılan köy sayısı Türkiye' deki toplam köylerin % 15'i dolayında (5 326 köy) olmuştur. ÇTK gereğince yapılan toprak dağıtımı uygulama süresi içinde ilki 21 nisan 1961'de 63 sayılı genelge ile 1966'ya kadar; İkincisi ise 13 eylül 1972'de 4726/29234 sayılı genelge ile iki kez durdurulmuş, 1973'te ise tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır Bu ilk toprak reformu denemesinin gerek 26 yıl gibi uzun bir süreye yayılmış olması, gerek iktidarların bu yasanın uygulamasını önemli ölçüde savsaklaması zaten yetersiz olarak çıkartılan yasanın giderek yozlaşmasına ve uygulamasının başarısız olmasına neden olmuştur. 27 mayıs 1960'tan sonra yemden gündeme gelen toprak reformu konusu Milli birlik komitesi ve Kurucu medis’te ele alınmış, 1960 -1971 yılları arasında bu konuda birçok tasarı hazırlanmıştır. Tasarlardan İlk üçü dönemin Tarım bakanı Osman Tosun başkanlığında bir komisyon tarafından, ötekiler ise 1962'de Cavit Oral, 1963’te Mehmet izmen, 1964-1965’te Turan Şahin, 1965'te Turhan Kapanlı, 1966'da TIP milletvekillerinden bir grup, 1968’de Bahri Dağdaş ve 1970'te llhami Ertem tarafından hazırlanmıştır. Ancak, bunlardan yalnızca TİP milletvekillerinin hazırladıkları tasarı ile Turan Şahin'in 1965'te hazırladığı tasarı TBMM'ye kadar gelebilmiştir. 12 mart 1971'den sonra, Nihat Erim hükümetince çıkartılması tasarlanan yeni bir toprak reformu yasasına hazırlık olmak üzere Bakanlar kurulu'nca "Toprak reformunun temel ilkeleri ve stratejisi" adlı bir broşür yayımlanmış; bunun hemen ardından "Toprak reformu ön tedbirler kanunu tasarısı" Meclıs'e sunulmuş, bu arada, Konya milletvekili Bahri Dağdaş "Tarım ve toprak reformu kanun teklifi" adıyla Mee- lis'e başka bir tasarı getirmiştir. Temmuz 1972'de "Ön tedbirler yasası", haziran 1973'te de 1757 sayılı "Tarım ve toprak reformu yasası" çıkartılmıştır. Bölgesel uygulamanın öngörüldüğü 1757 sayılı yasa, 1973'te TBMM'nin önerisi ve Bakanlar kurulu'nun kararıyla Urfa ilinin toprak ve tarım reformu bölgesi ilan edilmesiyle yalnızca bu ilde uygulanmıştır. Bu yasanın uygulamada kaldığı 5 yıllık süre içinde toprak almak için başvuran 75 700 ailenin istem bildirgelerinden 10 507'si incelenerek 5 404'ü kabul edilmiş; Urfa'da 1 613 aileden 1 616 000 da alan kamulaştırılmış, bunun ise yalnızca 230 000 da’ı dağıtılmış, kalan 1 336 000 da alanın büyük bölümü eski sahiplerine düşük fiyatlarla kiralanmıştır. Toprak ve tarım reformu yasası için 19 ekim 1976'da Anayasa mahkemesi yem bir yasa hazırlanmadığı takdirde bir yıl sonra yürürlüğe girmesi koşuluyla biçim yönünden iptal kararı ver miştir. 10 mayıs 1977'de Resmi gazefe'de yayımlanan iptal kararı, yeni bir yasa hazırlanmadığı için 10 mayıs 1978’de yürürlüğe girmiştir. Bu tarihten sonra ise toprak reformu konusunda önemli bir girişim olmamıştır.

—Yağ. mad. Renk giderici topraklar Bunlar, anorganik kuvvetli bir asitle işlenen ya da 400 °C'ın altındaki bir sıcaklıkta kurutularak etkinleştirilen doğal silisler ya da silikatlardır. Rengi açılacak yağların ağırlığına göre bu topraklardan genellikle °/o 0,5 - 3 oranında kullanılır. Bunların yağ üzerindeki etkileri, eser miktarda da olsa yağlarda bulunan pigmentleri (karotenler), renkli yükseltgenme ürünlerini ve sabun ları yüzde tutmakla sınırlı değildir. Etkimeleri sırasında ayrıca peroksitlerin ayrışması, doymamış asitlerin sınırlı eşlenikliği vb. gibi ikincil kimyasal tepkimeler de görülür.
Ibprak (la Terre). Emile Zola'nın romanı (1887), Rougon-Macquart‘ dizisinin on beşinci cildi. Toprak. Jean Macquart'ın kişiliğiyle “aile”nin hikâyesine oldukça yapay bir biçimde bağlanmıştır: konu, Beauce' tâki topraklarına alabildiğine bağlı olan ve arazisini genişletmek için işi cinayete kadar vardıran Fouan ailesinin temsil ettiği köylü dünyasıdır. Aşırı cimriliği lirik bir havada veren bu yapıt, tepkiler yaratmış ve Bonnetain, Rosny, R Margueritte, Lucien Descaves ve G. Guiches tarafından imzalanan "Beşlerin bildirisi”ne yol açmıştı.

Kaynak: Büyük Larousse


Benzer Konular

12 Ocak 2014 / Misafir Soru-Cevap
25 Mayıs 2011 / Misafir Cevaplanmış
7 Mart 2010 / _KleopatrA_ X-Sözlük