Vurmak -ur
(-e)
1 . Elini veya elinde tuttuğu bir şeyi bir yere hızla çarpmak:
4 . Duyulmak, hissedilmek.
5 . Üzerinde görünmek, üzerine düşmek, yansımak, aksetmek:
15 . (-i) Amaçladığı şeye rast getirmek.
16 . (-i) Hızla çarpmak:
22 . (-i) Desteklemek, dayamak:
26 . Tavla oyununda pulu kırmak.
27 . (mecaz) Manevi olarak yaralamak.
28 . (argo) İçki içmek.
29 . (argo) Kadeh tokuşturmak.
30 . (-i), (argo) Herhangi bir biçimde haksız yoldan para almak, soymak:
Sponsorlu Bağlantılar
1 . Elini veya elinde tuttuğu bir şeyi bir yere hızla çarpmak:
"Masaya vurmak. Birinin başına vurmak."- .2 . (-i) Ses çıkarmak için bir şeyi başka bir şey üzerine hızlıca çarpmak:
"Kapılarını vurmadan, kartını göstermeden, kademeye aldırmadan odalara giriyor."- R. H. Karay.3 . Etkisi bir yere kadar uzanmak.
4 . Duyulmak, hissedilmek.
5 . Üzerinde görünmek, üzerine düşmek, yansımak, aksetmek:
"Yıkık damından içeriye parça parça güneş vurur."- R. H. Karay.6 . Olumsuz yönde etkilemek:
"Kriz kitap dünyasını da vurdu."- .7 . (-i, -e) Hızla değmek, çarpmak:
"Kolumu duvara vurmuşum."- .8 . Sürmek:
"Duvara boya, tahtaya cila vurmak. Yakı vurmak."- .9 . Takmak, koymak, bağlamak:
"Seni buradan ellerine kelepçe, ayaklarına zincir vurup öyle götürecekler!"- Y. K. Karaosmanoğlu.10 . Bağlama, ilişkilendirmek:
"Bohçacı ve yazmacı kadınların tuhaflığına vurarak etrafını alırlar."- R. H. Karay.11 . Olduğundan başka biçimde görünmek:
"Deliliğe vurmak."- .12 . (nsz) Batıcı veya kesici cisimleri saplamak, kakmak:
"Bıçak vurmak."- .13 . (nsz) Uygulamak, basmak, koymak:
"Damga vurmak."- .14 . Ses çıkarmak, ses vermek, çalmak.
15 . (-i) Amaçladığı şeye rast getirmek.
16 . (-i) Hızla çarpmak:
"Ayağını güm güm yere vurarak."- .17 . (-i) Silahla yaralamak, öldürmek:
"Bir gün kızı kurtarmışlar, ayıyı vurmuşlar, kızı saraya götürmüş, padişahın oğluna vermişler."- H. E. Adıvar.18 . Dokunmak, hasta etmek:
"Bizim evin bacası çekmiyor. Bütün kış, maaile kömür vuruyor bizi bu yüzden."- N. Hikmet.19 . (nsz) Soğuk, dolu vb. ürünlere zarar vermek:
"Dolu, bu yıl ekinlerin çoğunu vurmuş."- F. Otyam.20 . (nsz) Kalp, vuru durumunda olmak, çarpmak:
"Kalbi öylesine kopacakmış gibi vuruyordu."- H. Taner.21 . Piyango vb. çıkmak, isabet etmek.
22 . (-i) Desteklemek, dayamak:
"Akşam olunca kapının desteğini vurduk."- .23 . Çıkmak:
"Su dışarı vurdu."- .24 . Sırtına, omzuna yerleştirmek:
"Hamalın biri sırtına koca bir ayna vurmuş götürüyordu."- H. Taner.25 . Bir şeyi başka bir şey üzerine koymak.
26 . Tavla oyununda pulu kırmak.
27 . (mecaz) Manevi olarak yaralamak.
28 . (argo) İçki içmek.
29 . (argo) Kadeh tokuşturmak.
30 . (-i), (argo) Herhangi bir biçimde haksız yoldan para almak, soymak:
"Birinin on milyon lirasını vurmak."- .31 . (-i, -e), (matematik) Çarpma işlemini yapmak:
"İkiyi dörde vurursak sekiz eder."- .
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
- vur abalıya
- vur aşağı tut yukarı
- vur dediyse öldür demedi
- vurduğu yerden ses gelmek
- vurdukça tozumak
- vur patlasın, çal oynasın
- vurup kafayı yatmak (veya uyumak)
Birleşik Sözler
- vurkaç
- vurtut
- başvurmak
- dışa vurum
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!