KABUK a.
1. Ağaçların ve öteki çokyıl- lık bitkilerin gövdelerini, dallarını, köklerini ve bazı meyvelerin üzerini (portakal kabuğu) kaplayan ayrılabilir yüzeysel bölüm. (Botanikçiler bu terimi, damarlı bitkilerin genç organlarında (ilk yapı], üstderi ile iç- deri [ya da merkez silindir] arasındaki dokuların tümü için kullanırlar.) [Bk. ansikl. böl. Deric.]
2. Biyol. Bazı hayvanların ve bazı bitkisel organların üstünü kaplayan az ya da çok kalın ve sert örtü: Portakal, muz kabuğu. Salyangoz kabuğu.
3. Deri üzerinde yaralanmadan ya da yüzeye sızan sıvının kurumasıyla oluşan az çok sert plak.
4. Yumurtayı saran sert kısım.
5. Ekmeğin pişme sırasında sertleşen dış bölümü.
6. Bir kimseyi başkalarıyla ilişki kurmaktan uzak tutan şey: Artık kabuğunu kır, hayata açıl. Yavaş yavaş kabuğunu çatlatıyor. Sonunda kabuğundan çıktı.
7. Kabuk bağlamak, kabuk tutmak, üzerinde kabuk oluşmak, üzeri kabukla örtülüp kapanmak: Yarası kısa sürede kabuk bağladı. || Kabuk değiştirmek, bir durumdan başka bir duruma geçmek: Ülke hızla kabuk değiştiriyor. ||Kabuk koparmak, durulmaya yüz tutmuş bir olayı eşeleyerek kötü sonuçların doğmasına yol açmak. || (Kendi) kabuğuna çekilmek, dışarıyla, çevresiyle olan ilişkilerini keserek kimseyle görüşmemek: O olaydan sonra kabuğuna çekilmiş, kimseyle görüşmez olmuştu.
—Anat. Beyin kabuğu - KORTEKS. ||Lokma kabukları, diz eklemi kapsülünün arka kısmında beliren kalın doku.
—Bes. san. Kabuk çıkarma, içini ortaya çıkarmak üzere, kabuklu meyvelerin kabuğunu taze iken ya da fırında yahut güneşte kuruttuktan sonra soyarak ya da kırarak çıkarma işlemi.
—Boyac. Depolama kaplarının yüzeyinde havayla temas sonucu oluşan çoğunlukla dalgalı, katı tabaka.
—Denizbil. ve Jeotiz. Ara kabuk, Yer kabuğunun, kıta ve okyanus kabukları arasındaki geçiş bölgesinde yer alan bölümü. (Bu kabuğun doğası henüz kesinlikle bilinmemektedir; bu kabuk, okyanus boşluğunun oluşumundan önce kıta kabuğunun incelmesinden kaynaklanabilir) çeşitli kabuk türleri \\Kıta kabuğu, Yer kabuğunun, kıtalar altında yer alan ve okyanus kabuğundan daha kalın (ortalama 30-40 km) olan, çok karmaşık yapılı bölümü (tepelerde çökelek, sonra özellikle asit kayaçlar). ||Okyanus kabuğu, Yer kabuğunun, okyanus derinliklerinde yer alan ve katmanlara dağılmış bileşenlerinin doğası ve yoğunluğuyla kıta kabuğundan farklı olan bölümü. j|Yer kabuğu, Yer'in üst kesimi. (Yer kabuğu, okyanus kabuğu ve kıta kabuğu biçiminde ikiye ayrılır; Yer kabuğu derinliğe doğru MOHO da denilen Mohorovicic süreksizliğiyle sınırlanır.)
—Eczc. Bitkilerin sap, kök, meyve, vb. kısımlarının dış tarafından elde edilen droglara verilen ad (kınakına, turunç, nar kökü kabuğu, vb.).
—Geom. M de (küme içinde) yıldızlı bir E kümesinin bir iç noktası X olduğuna göre [MX] yarıdoğrusuyla E nin sınırının arakesiti olarak elde edilen, sonlu uzaklıktaki noktaların kümesi.
—Ger. day. Eğrilik yarıçapları ve öbür boyutlarına göre birbirine uzaklıkları daha küçük olan iki eğri yüzeyle sınırlı katı. (Kabuklar, ortalama yüzeylerine teğet düzlemdeki içkuvvetleri ve bu yüzeye dik iç- kuvvetleri göz önüne alan bir kuramın konusunu oluşturur.)
—Gezbil. Manyetik kabuk, bir manyetos- feri olan bir gezegen çevresindeki sanal yüzey. (Kabuk üstünde yüklü parçacıklar, fırdönme, sıçrama ve kayma devinimleriyle yer değiştirir.)
—Hayvc. Kabuk yağı, kesim hayvanlarında, gövdenin yüzeyinde ete sıkı sıkıya yapışık bulunan ve düzgün (kesiksiz ve parçasız), kılçıklı (çizgiler halinde) ya da parçalı olarak adlandırılan kalın, orta ya da ince yağ tabakası.
—inş. Genellikle biçimi ve bileşenlerinin özellikleriyle bükülmezlik kazanan, eğrisel yüzeyli, ince, kesintisiz strüktür (XX. yy.). [Bk. ansikl. böl.] ||Kesme kireçtaşlarının yüzünde oluşan patina türü koruyucu katman. (Onarım sırasında yapılan müdahaleler bu doğal koruyucuyu bozar.)
—inş. ve Bayınd. Kabuk dengesi, kabuklar kuramında, kabuğun kalınlığı üstünde yalnızca düzgün yayılı ve kabuğun ortalama yüzeyine belli bir noktada teğet bir düzleme koşut olarak bu noktaya yönelen gerilemelerle gerçekleşebilen denge. (Buna dayanılarak gerilme durumu iki normal gerilme ve kayma gerilmesiyle tanımlanır; demek ki gerilme durumu bir plak öğesinin dengesini belirten üç denklemden yola çıkılarak belirlenebilir; yalnızca statik denklemleriyle çözülür ve biçim değiştirmeleri göz önüne almaz. Kabuk dengesi, kabuğun yerel kuvvetlerin etkisi karşısında gösterdiği dayanımı ortaya koyamaz.)
—Jeotiz. Yer kabuğu denge kuramı -> İZOSTAZİ.
—Jeomorfol. Demirli (ya da boksitli) katılaşma; zırhtan, dokusunun daha gevşek ve sertliğinin daha az olmasıyla ayrılır.
—Mak. san. Kabuk soyma, kimi metallerde sıcak işleme sonunda oluşan yüzeysel kabuğu alma.
—Metalürj. Külçelerde ve kalıplanmış parçalarda bir çatlak yüzünden döküm sırasında parçayla kalıp arasına sızan sıvı metalden ya da dökümün kesilmesinden kaynaklanan döküm özürü. ||Porfaka/ kabuğu, soğuk çekme işleminden sonra ki mi sacların yüzeyinde pürüzler biçiminde görünen özür. (Bu özür başlangıç sacındaki tane iriliğinin belirtisidir.)
—Mutf. Ordövr ya da başlangıç yemeği olarak bir deniz hayvanı kabuğu ya da tek kişilik güveç içinde sunulan sosla kaplı yiyecek. ||Yemeğin yanı sıra sofraya getirilen tereyağının çeşitli sunuş biçimlerden biri olan dürülmüş tereyağı tabakası.
—Müz. Salyangoza benzer hayvanların kabuklarından yapılan ve Asya'nın (şank- ha), Avrupa’nın, Amerika’nın ve Okyanusya’nın çeşitli bölgelerinde ve Madagaskar’da işaretleşmek amacıyla kullanılan üflemeli çalgı.
—Orm. san. Kabuk alma, mantar meşesinin kaba kabuğunu sıyırıp çıkarma işlemi. (Bu işlemle elde edilen kabuk yalıtkan kütle ya da yonga levha yapımında kullanılır.) \\Kabuk odunu, sepici tozu elde etmek için kabuğu soyulduktan sonra yakacak olarak kullanılan meşe odunu.
—Patol. Kökeni iltihap ya da ur olan ve bir organı ya da yapısal elemanı kaplayan sert doku.
—Pedol. ve Jeomorfol. Yeraltı suyu örtüsünün üst sınırında, mineral tuzlar bakımından yüklü suların buharlaşmasıyla oluşan pedolojik kökenli taşlaşma (kireçli, demirli, lateritli, alçıtaşlı kabuk). [Bu terim giderek, özellikle yarıkurak bölgelerde sıkça görülen kireçli katılaşmalar için kullanılmaktadır.] (Bk. ansikl. böl.)
—Petrogr Donmuş kabuk, bir magma so- kulumunun ince taneli ya da camsı saçağı. (Magmanın yantaş kayaçlarıyla temas ederek ani soğuması sonucu oluşur.)
—Seram. Yumurta kabuğu, çok ince, hafif ve yarı saydam hamurdan çin, japon porselen türü. (Çin’de Yongcıng [1723 -1735] ve Çienlong [1736-1796] dönemlerinde ortaya çıktı; genellikle pembe tonlu . emaylarla bezenir, altları kimi zaman rubyback denilen koyu kırmızı renktedir.)
—Sütç. Peynirin su kaybederek az ya da çok sertleşmiş dış kısmı.
—Şarapç. Üzüm çekirdeği kabuğu. (Bk. ansikl. böl.)
—Tekst. Kenevir sapının üzerini kaplayan sert bölüm. (Çin'de, eskiden sandalet yapımında kullanılırdı.)
—ferz. - KARPUZ ÇEKİRDEĞİ.
—Yerbil. Mineral maddelerin çökelmesi sonucunda bir nesne üzerinde oluşan katman. (Kireçli kayaçlardan geçen su, çözünebilen kalsiyum bikarbonatı yüklenir ve bunu, yerel karbondioksit açığı olan yerlerde, çözünmeyen kalsiyum karbonat biçiminde geri verir. Bu karbonat, kaynağın çevresinde bulunan bitkiler [tüf oluşumu] ya da herhangi bir nesne üzerinde kabuklaşır) \\Ekmek kabuğu biçiminde yanardağ bombası, genellikle iğ biçiminde ve yüzeyinde büzülme çatlaklan bulunan yanardağ bombası.
—Zool. Eski kabuk, eklembacaklılarda her kabuk değişiminden sonra atılan eski kutikula.
♦ sıf. Metalürj. Kabuk kalıp yöntemi, iki yarı kokilden oluşan ince bir kalıpta kalıplama yöntemi. (Bk. ansikl. böl.)
—ANSİKL. Deric. Birçok bitkinin kabuğunda tanen vardır. Meşe kabuğu, XIX. yy.’ın sonuna kadar, ayakkabı sayası ve tabanı için deri ve kösele üretiminde kullanılan tek bitkisel sepileme maddesiydi. Günümüzde bile "yavaş sepileme" ya da “havuz sepilemesi" denilen eski sepileme yöntemiyle çalışan sepiciler meşe kabuğu kullanmaktadırlar. Meşe kabuğu bu işte öğütülerek toz halinde kullanılır. Orta Avrupa'nın dağlık ülkelerinde ladin kabuğu, başka ülkelerdeki meşe kabuğunun yerini tutar. Batı Akdeniz ülkelerinde ha- lep çamının ve mantar meşesinin kabuğu da aynı amaçla kullanılır. Natal’de, geniş çapta yetiştirilen Avustralya kökenli bir akasya türünden (Acacia decurrens) elde edilen ve °/o 35 oranında tanen içeren kabuk, dünyanın en önemli sepileme maddelerinden biri durumuna gelmiştir. Tanen bu kabuktan özütlenerek çıkarılıp kullanılır. Kanada göknarından (Abies canadensis) elde edilen kabuk, ABD’de başlıca sepileme maddelerinden biridir. Finlandiya’da, İsveç’te, Norveç’te ve özellikle Rusya’da söğüt ve huş kabuğu kullanılır. Hindistan'ın kuzeyinde Acacia arabica kabuğu "babul" adıyla kullanılır. Bazı mangrav türlerinin (rhizophora, bruguiera, ceriops ve carapa) kabukları °/o 40’a kadar varan tanen içerir. Ancak bu tanen, iyi görünüşlü ve kaliteli bir deri vermez. Yalnızca düşük miktarda ve karışım yapılarak kullanılır. Okaliptüs türleri arasında bazılarının kabuğu tanence çok zengindir. Eucalyptus occidentalis var. astringens % 40 oranında iyi kaliteli tanen içerir. Ne yazık ki bu tur okaliptüs anavatanı olan Avustralya dışında yetiştirilememiştir. Eucalyptus sideroxyloriun kabuğu da tanence zengindir. Bu ağaç Fas'ta iklim koşullarına alıştırılmıştır, ama taneni ötekilerde olduğu gibi kaliteli değildir.
—İnş. Kabuk, betonarme, metal, ahşap ya da plastik, eğrisel bir plaktır. Kâgir tonozların tersine, çekmeye çalışabilir. Eğri, basit (ince kabuk), tek yönde çift eğrilikli (küre ve türevleri) ya da ters eğrilikli (paraboloitler) olabilir. Kabukların bir modüle göre geliştirilebilmesi inşaat sırasında büyük kolaylıklar sağlar. Bu strüktürler birçok sanat yapıtının gerçekleştirilmesine ve örtülerde geniş açıklıkların geçilmesine olanak vermiştir.
—Metalürj. Isılsertleşir bir reçine katılmış kum, 200 ile 240 °C arasında ısıtılmış bir plakmodel üstüne dökülürse (Croning C yöntemi) ya da püskürtülürse (Dietert D yöntemi), topaklaşarak birkaç mm kalınlığında (30 sn'de 3-6 mm, 50 sn'de 8-12 mm) bir yarı-kabuk oluşturur. Sıcaklık yetersizliği yüzünden topaklaşmayan artık kum dökülür ve yeniden kullanılabilir. Yarı kokil kalıp, daha yüksek sıcaklıkta (350' °C ile 400 °C'ta 1 ile 5 dakika) polimerleştirilerektam sertleştirilir. Plakmodel söküldükten sonra, iki yarı-kabuk yapıştırılır ve tek bir kabuk kalıp elde edilir. Aktarma ve depolama kolaylığı, bükülmezlik, boyut duyarlığı (mm'de -^0,002 ile 0,005) ve yüzey durumu kabuk kalıp yönteminin en önemli üstünlüklerini oluşturur; bu yöntem bütün metallerin dökümüne elverişlidir, ama özellikle dökme demirde kullanılır. Aynı yöntemle maça yapmak için, ısıtılmış metal maça kutuları kullanılır ve topaklaşmamış kumu boşaltarak içi boş maçalar elde edilir. Kabuk kalıp yöntemini sanayi alanında ilk kez alman Johannes Croning uyguladı; patenti 1943-44'te alındı ve 1948'den sonra geliştirildi; ancak bulucusunun adı genellikle Croning maça yapım yöntemi için kullanılır. Sertleştirici katkılı ya da katkısız kullanılan reçineler, kalıp bozucu ürünler, sıcaklıklar ve ısıtma süreleri, sanayide özel hallere göre değişir.
—Pedol. ve Jeomorfol. Genellikle, kalsiyum karbonatın, kalsiyum sülfatın ve silisin çökelmesine yol açan olay buharlaşmadır. Kabuklar, biçimleri çok iyi korudukları için, yer biçimlerinin evrim aşamalarını saptamakta yararlı göstergelerdir, ancak bunların paleoklimatik önemi ihtiyatla yorumlanmalıdır.
—Şarapç. Üzüm çekirdeğinin kabuğunda tanen, fosforik asit vb. maddeler bulunur. Bu nedenle çekirdek kabuğu özellikle şaraba renk vermede önemli rol oynar, içerdiği antosiyanlı maddeler, maserasyon esnasında yayılarak şaraba renk verir Kabukta bulunan aroma maddeleri de taze şaraba hoş bir koku verir. Bu koku, üzümün cinsine göre değişir. Fakat bu kokuyu, şarapta uzun zamanda meydana gelen “büke" ile karıştırmamak gerekir.
Kaynak: Büyük Larousse