OTOMAT, -tı a. (fr. automate; yun. automatos, kendiliğinden hareket eden).
1. Mekanik, pnömatik, hidrolik, elektrik ya da elektronik aygıtlar yardımıyla, canlı cisimlerin hareketlerine benzer hareketler yapabilen makine. (Genellikle androit anlamında kullanılır.) [Bk. ansikl. böl.]
2. Su musluğunun açılmasıyla çalışan ve borularından geçen suyu ısıtma düzeneği bulunan aygıt.
3. Bilinçdışı bir biçimde ya da dış bir gücün etkisiyle makine gibi davranan kişi: Otomat gibi itaat etmek.
—Aydınlt. - MERDİVEN OTOMATİĞİ".
—Bilş. Birtakım durumları ve durum geçiş koşullarını tanımlayan bir kurallar kümesinden oluşan matematiksel yapı. (Bk. ansikl. böl.)
—Metalürj. Otomat alaşımı, büyük seriler halinde parça üretmek amacıyla, takım tezgâhlarında yüksek hızla çalışma sırasında kısa, kırılgan talaşlar ve temiz bir işlenmiş yüzey elde etmek istendiğinde kullanılan alaşım. (Otomat pirinçleri, kurşunlu bronzlar ve kurşun kürecikleri içeren kimi alüminyum alaşımları en yaygın olarak kullanılanlardır.)
—Teknol. Otomobil sanayisinde, boya ya da kaynak gibi işlerde kullanılan otomatik mekanizma ve makine || Programlanabilir otomat, işleme programı delikli ya da manyetik şerit gibi bir kayıt ortamı yardımıyla verilebilen ve bu nedenle kolaylıkla değiştirilebilen otomatik sistem.
—ANSİKL. Otomat terimi, uygun mekanizmalarla ve bilerek harekete geçirilen bir enerji kaynağının yaşayan varlıkların davranışını taklit etmeyi sağladığı bir makineler sınıfını belirtir. En eski otomatlar arasında. Daidalos tapınağı'nda yapıldıkları söylenen canlı heykeller sayılabilir. Yunanlılar ve daha sonra Romalılar, çeşitli mekanik oyuncaklar yaptılar. Ancak Antikçağ konusunda ileri sürülen bütün betimlemeler içinde, hayal payını gerçekliğin payından ayırmak güçtür. Ortaçağ’da Albertus Magnus ya da Regiomontanus (Johann Müller) tarafından yapıldıkları söylenen dikkat çekici otomatlar konusunda da durum böyledir.
Haklarında kesin bilgiler bulunan gerçek otomatlar, saatçilik sanatıyla birlikte ortaya çıktı. Büyük gelişmeyi de XVIII. yy.'da gösterdi. Vaucanson’un, gençliğinde yapmaya başladığı "ince oyuncaklar" arasında şu otomatlar da vardı: Coysevox'un heykelini örnek alan bir faunayı simgeleyen ve dil, dudak ve parmak hareketleriyle on iki dolayında ezgi çalabilen Yan flüt çalıcısı; Tamburen; Paris'te Sanatlar ve meslekler konservatuvarı'nda hâlâ hayranlıkla seyredilen bir Vıyelci kadın; Marmontel’in Cldopâtre'ının gösterimlerinde kullanılmış olan bir Engerek yılanı. Vaucanson'un kanatlarını çırpmak, yüzmek, suda çırpınmak, yem yemek ve kuş pisliğine benzer bir madde çıkarmak becerisiyle donanmış Ördek otomatı çok ünlüydü. Bu otomatın birçok taklidi yapıldı. Bu taklitlerin kalıntıları incelenirse, bütün mikromekanik kaynaklarına başvuran, çarklardan, zembereklerden, kaldıraçlardan, kam oyunlarından, paletlerden vb. yararlanan dikkat çekici başyapıtlar sözkonusu olduğu sonucuna varılabilir. Tek bir kanadında 2 000 parça vardı. Bütün bu otomatların amacı, yaşamı kopya etmek değil, yalnızca yaşam hareketlerini taklide çalışmaktı. Nitekim Vaucanson'un ördeğinin pisliği, görünüşe göre, hayvanın içine depo edilmiş boyalı ekmek gülleciklerinden oluşuyordu. Böyle bir taklit süreci XVIII. yy.'ın bütün ünlü otomatlarında görülür. Bu ünlü otomatlar arasında, şunları saymak gerekir: Rahip Mical'ın Konuşan başlar’ı; Friedrich von Knauss’ un 1760'ta Viyana'da sergilediği Androit yazar; La Chaux-de-Fondslu Jaquet-Droz kardeşlerin 1783'te Fransa’da ve İsviçre' de sergiledikleri otomatlar; Regensburglu Leonhard Maelzel'in 1808'de yaptığı Panharmonica; Schvvilguâ'nin yaptığı Lyon, Cambrai ve Strasbourg saatleri (1842), rus sanatçılarca yapılan ve Kremlin vitrinlerinde bugün de görülebilen sarkaçlarca hareket ettirilen otomatlar; Robert-Houdin'in Hokkabaz, ipcambazı, Öten kuş, Desenci yazar, Gizemli portakal ağacı, Pastacı, vb. otomatları. Kempelen'in Satranç oyuncusu adlı bir otomatı, kamuoyunu uzun süre düşündürdü. Üzerinde bir satranç tahtası bulunan bir tür sandık önünde bir otomat, insan bir oyun arkadaşıyla satranç oynuyor ve nerdeyse sürekli olarak kazanıyordu; öyleyse sandıkta deneyli bir oyuncunun saklandığı kesindi! Elektrik, özellikle de elektronik, yalnız bazı davranışları yinelemeye değil, ayrıca bazı düşünsel işlevleri de gerçekten taklit etmeye yetenekli yeni bir otomatlar kuşağının ortaya çıkmasına yol açtı. Qgha 1912'deTorresQuevedo'nun yaptığı elektrikli bir satranç oyuncusu, en güç partileri oynayabiliyordu. 1951'de Manchester Üniversitesi’nde yapılan ve sözü çok edilen Marienbad oyuncusu çok basit bir otomattı, çünkü bu oyunda kesin olarak kazanma olanağı veren bir algoritma vardı. Aynı dönemde Strachey, ABD’ de iyi bir oyuncuyla oynamaya yetenekli bir dama oyuncusu yaptı; bunun için makine, belli bir durumdan yola çıkarak bütün olanaklı hamlelerin sonuçlarını önceden çözümlemek zorundaydı. Mikroelektrikteki ilerlemeler, 1977'de amerikan piyasasında görece ucuz bir fiyata satılan ve yüksek düzeyde satranç oynamaya yetenekli bir oyuncunun ortaya çıkmasını sağladı. Buna göre, bugün gerçek bir androit satranç oyuncusu yapmak olanaklıdır. Sanayide kurma ve takma iş ve işlemlerini yapabilen ve robot diye adlandırılan otomatlar kullanılmaktadır.
—Bilş. Otomatlar kuramı birçok bilişim tekniğinin (lojik devreler, diller kuramı, derleme teknikleri) temelini oluşturur. Otomatlar, işleme yeteneklerine bağlı olarak sıralanır:
1. en az yeteneklileri olan ve 3 tipi bir dilbilgisine (Chomsky dilbilgisi) sahip bir dille yazılmış cümleleri çözümleyebilen ve tarayabilen, sonlu durum otomatları ya da ardışıl makineler;
2. 2 tipi dilbilgilerini (bağlamdan bağımsız dilbilgisi) işleyebilen istifli otomatlar;
3. 1 tipi dilleri (bağlama bağlı dilbilgileri) işleyebilen sınırlı, doğrusal otomatlar;
4. 0 tipi dilbilgisi otan dilleri işleyen ve her algoritmayı gösterebilen ve en yetenekli otomat olan Turing" makinesi.
Sonlu durumlar otomatı ya da ardışıl makine, girişleri (şekil 1 ve şekil 2) ve gerektiğinde çıkışları (şekil 2) olan bir "kara kutu" gibi göz önüne alınabilir.
Kaynak: Büyük Larousse