SABA a. (ar. saba), Esk.
1. Gündoğusundan esen hafif ve tatlı rüzgâr: "Saba, büyük bir mevlevinin dualar, vecitler, sırlar içinde tapınan ruhunu terennüm ediyordu" (H. E. Adıvar).
2. Saba-beraber, saba rüzgârı gibi hafif ve tatlı. || Saba-reftar, saba yürüyüşlü; hafif ve tatlı esişli. || Bâd-ı saba — BÂD.
—Ed. Bahar mevsiminde esen rüzgâr. (Bk. ansikl. böl.)
—ANSİKL. Güzel kokuların vatanı Çin, Maçın, Hıta gibi ülkelerden estiği kabul edilir. İnanışa göre sevgilinin saçları arasında dolaşır, onları dağıtır; güzel kokusunu yayar; âşığın gözüne sürme olmak üzere, sevgilinin bastığı yerin tozunu getirir; bu nitelikleriyle haberci sayılır: "Saba, kuyunda dildârın nedir üftadeler hali / Bizim yerden gelirsen bir haber ver âşiyanlar- dan" (Ey bahar rüzgârı, sevgilinin diyarında, âşıkların, düşkünlerin hali nedir? Bizim yerlerden geliyorsan, dostlardan bir haber ver) [Fuzuli], Sevgilinin yaşadığı ülkeden gelen tüccardır. Estiği zaman güzel kokulu çiçekler açar: "Bahar mevsimidir hemdem-i saba olalım / Gül ile dost kokusuna âşinâ olalım" (Bahar mevsimidir, saba rüzgârının arkadaşı olalım. Gül ile dost, kokusuyla tanışık olalım.) [Necati]
Kaynak: Büyük Larousse