Arama

Yürümek Nedir?

Güncelleme: 29 Haziran 2015 Gösterim: 2.257 Cevap: 1
LaSalle - avatarı
LaSalle
Ziyaretçi
4 Ocak 2010       Mesaj #1
LaSalle - avatarı
Ziyaretçi
yürümek
(nsz)
Sponsorlu Bağlantılar

1 . Adım atarak ilerlemek, gitmek:
"Kafası yerde, kamburunu çıkarmış, yürüyordu."- H. Taner
.

2 . (-e) Karada veya suda, herhangi bir yöne doğru sürekli olarak yer değiştirmek:
"Buz dağları güneye yürümüş."- .

3 . Çocuk ayakları üzerinde gezecek duruma gelmek:
"Çocuk erken yürüdü."- .



4 . Yayan gezmek, yayan gitmek:
"Gölgesinde yürüdüğü duvarın arkasından bir horoz sesi fark etti."- Ö. Seyfettin.


5 . Yol almak:
"Biraz yürüyelim, geç kaldık."- .
6 . (-e) Bir yere gelmek, bir yere ulaşmak, kaplamak:
"Dallara su yürümek."- .

7 . (-e) Üzerine doğru gitmek, akın etmek, saldırmak, hücum etmek:
"Asker kaleye yürüdü."- .

8 . Faiz, hesap edilmek, işlemek:
"Bu paranın faizi yüzde beşten mi yürüyor?"-

9 . Geçmek, ilerlemek, değişmek:
"Doktor o hayatın dışında kalmış. Bu ne demek? Bu, o demek ki hayat yürümüş gitmiş, birlikte yürüyememiş."- M. Ş. Esendal.

10 . Bir işte ileri gitmek.

11 . mecaz Gereği gibi yapılmak veya ilerlemek:
"Bu evliliğin yürümeyeceği daha başından anlaşılmıştı ama belki yürütürüz, demiştim."- Z. Selimoğlu.

12 . argo Ölmek:
"O da yürümüş."- .




Atasözü, deyim ve birleşik fiiller

yürü!


yürü ense tıraşını göreyim (veya görelim)


Birleşik Sözler

yürüyen merdiven





X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
29 Haziran 2015       Mesaj #2
Safi - avatarı
SMD MiSiM
YÜRÜMEK gçz. f.
1. Adım atarak ilerlemek, gitmek: Kapıya kadar yürüyüp aniden geri döndü. Yürürken sık sık ayağı burkulur.
Sponsorlu Bağlantılar
2. Bedenin bazı yerleriyle yere basarak ilerlemek: Dört ayak üzerinde yürümek. Ellerinin üzerinde yürüyen bir cambaz.
3. Ayakları üzerinde basıp dolaşabilecek duruma gelmiş olmak: Bu çocuk bir yaşında yürüdü. Hasta felçli olduğundan yürüyemiyor.
4. Bir yere yayan gitmek ya da yayan gezmek, yürüyüş yapmak: Ben otobüse binmiyorum, yürüyeceğim. işine yürüyerek gitmek. Deniz kıyısında biraz yürüyelim.
5. Bir şeyden söz ederken, karada ya da denizde yer değiştirmek: Güneye yürüyen buzullar.
6. Çabuk gitmek, yol almak: Yürü, yoksa geç kalacağız. Lütfen yürüyün, yolu tıkamayın.
7. Bir şeyden söz ederken, bir yere kadar gelmek, bir yere ulaşmak, orayı kaplamak: Irmak taşınca sular bizim evin içine kadar yürümüş.
8. Bir şeye, bir kimseye, üzerlerine yürümek, onlara saldırmak; hücum etmek: Kente yürüyen düşman orduları. Adamın üstüne yürüyüp yumruk atmaya başladı.
9. Bir işten, bir etkinlikten söz ederken, belli bir biçimde ilerlemek ya da istendiği gibi gelişip gerçekleşmemek: Bu iş yavaş yürüyor. Yürümeyecek bir tasarı.
10. Bir işi, bir davranışı belli bir sonuca ulaşıncaya kadar sürdürmek ya da fazla ileri gitmek: Güreşçilerimiz takım halinde birinciliğe yürüyor. Her yolu deneyip kadını çıldırtıncaya kadar yürüdüler.
11. Zaman sözkonusuysa geçmek, değişmek, ilerlemek: Hayat yürüyor, biz farkına varamıyoruz.
12. Bir kimse sözkonusuysa, işinden ayrılmak: Yeni sekreter de yürümüş
13. Faizden söz ederken, işlemek, hesap edilmek: Şimdi faizler yüzde kaçtan yürüyor?
14. Arg. Bir kimse sözkonusuysa, ölmek: O adamcağız da yürümüş.
15. Arg. Bir nesne sözkonusuysa, çalınmak: Çantam yürümüş.
16. Yürü, marş, yürüyüşü başlatmak için verilen komut.
17. Arg. Yürü! (taş arabası), kovulan birine “bas git, defol" anlamında söylenir. || Yürüyen merdiven, büyük yapılarda üst katlara çıkmak ya da alt katlara inmek için kullanılan ve elektrikle çalışan hareketli merdiven.

—Ulaş. Yürüyen bant, mekanik olarak çalışan tekercikler ya da merdaneler üstünde hareket eden ve belli bir güzergâh boyunca insan ya da eşya taşımaya yarayan şerit halinde sahanlık. || İvmeli yürüyen bant, düşük hızlı (saniyede 0,60-0,90 m) bir giriş ve bir çıkış bölümü ile bu ikisinin arasında hızın giriştekinin 4 ila 6 katına çıktığı bir ara bölümü bulunan yürüyen bant. (Araştırma konusu yapılmış ya da yapılmakta olan nektometrik taşıma sistemleri kapsamındaki ivmeli yürüyen bantların hemen hepsi paletlerden ya da plakalardan oluşur; bunların birbirine göre hareketi hızda değişimi sağlamaya olanak verir. Bu hareket yan yana kayma ile sağlanabileceği gibi plakaların üst üste kaymasıyla da sağlanabilir.)

g. f. Yayan geçmek, katetmek: Araba bozulunca bütün yolu yürümüşler.

yürünmek edilg. f. Yayan gitmek, ilerlemek, gezmek, yol almak eylemi yapılmak: Bu çamurlu yolda yürünmez.

yürütmek ettirg. f.
1. Bir kimseyi yürütmek. ayakları üzerinde gitmesini, ilerlemesini, yol almasını sağlamak; ona yürümek işini yaptırmak: Bebeğini yürütmeye çalışan bir anne. Bizi taksiye bindirme- yip saatlerce yürüttü.
2. Bir etkinliği, bir işi yürütmek, sürdürmek, gerektiği gibi yapmak: Tiyatroyla sinemayı bir arada yürütmek. Yürütemeyeceğin bir işi üzerine alma.
3. Bir tasarıyı, bir planı, bir yasayı yürütmek, uygulamaya geçirmek, uygulamak.
4. Düşünce, fikir, muhakeme vb. yürütmek, tartışılmak ya da kabul edilmek üzere açıklamak, bildirmek, ileri sürmek: Bilgi sahibi olmadığım bir konuda fikir yürütemem.
5. Tkz. Bir kimseyi yürütmek, onu işinden ya da bulunduğu yerden çıkarmak, atmak; kovmak: Yolsuzluğa karıştığını öğrenince onu burdan yürüttüler.
6. Arg. Bir nesneyi yürütmek, onu çalmak; aşırmak: Her girdiği dükkândan bir şey yürütmeyi âdet edinmiş.

—Bilş. Bir bilgisayarda, bir komut ya da sıralı bir komut dizisinin gerektirdiği işlemi gerçekleştirmek.

yürütülmek edilg. f. Yürütmek işine konu olmak.

Kaynak: Büyük Larousse


Benzer Konular

24 Aralık 2008 / CEYHUN Cevaplanmış
8 Haziran 2009 / ThinkerBeLL Rüya Tabirleri