MİLLET NE DEMEKTİR…
Türk gençliği olarak yaşadığımız kitle sorunlarının başında Millet olmanın ne demek olduğunu bilememek gelmektedir. İlk bakışta her genç Millet olmanın şartlarını bildiğini zannedebilir. Fakat ileride işlediğimiz konularda göreceğiz ki aslında pek çoğumuz Millet olmanın ne manaya geldiğini bilmiyor ve Millet olmanın gereklerini yerine getirmiyoruz.
Peki bütün bunların üstüne millet için biz ne diyebiliriz. Bize göre millet nasıl bir olgudur? Bir topluluğun millet olabilmesi için neler gereklidir?
Millet Gerçekte Bir IRK mıdır?
Irk kelimesi işin aslında zooloji ilmine ait bir terimdir. Her canlı anatomik vasıfları bakımından bir takım tiplere ayrılır. Bu tiplere IRK ismi verilir. İnsanlar arasında eskilerden beri “Beyaz Irk” , “Sarı Irk” , “Siyah Irk” , “Kırmızı Irk” denilen dört ırk mevcuttur. Bu anlatım, aslında oldukça kaba bir tasnif yapmış olmakla birlikte yüz yıllardır önemini koruya gelmiştir. Antropoloji ise insanları kafa yapıları, saç rengi ve göz rengine göre üç kısma ayırmıştır; uzun kafalı kumral, uzun kafalı esmer ve yassı kafalı.
Bir dönem antropologlar yukarıda saydığımız anatomik tiplerle sosyal davranışlar arasında ilişkiler olduğunu iddia etmiş olsalar bile günümüzde bilhassa Manouvrier’in araştırmaları göstermiştir ki anatomik tiplerle sosyal davranışlar arasında hiçbir ilişki yoktur. Öyleyse bu durumdan anlaşılmıştır ki Irk antropolojik bir tabir olup Millet kavramı ile pek ilgisi yoktur.
Peki Öyleyse Millet Kavim midir?
Kavim aynı ana-babadan türemiş içine hiçbir yabancı karışmamış kandaş bir zümredir. Yüzyıllardır bir çok cemiyet genelde saf, arı ve aralarına hiç yabancı karışmamış birer kavim olduğunu iddia ederler. Halbuki cemiyetler, milletler tarih öncesi zamanlarda bile kavmi saflıkta değildiler. Savaşlar neticesinde, kız kaçırma olaylarında, suç işleyenlerin yaşadığı toplumdan uzaklaştırılması neticesinde, evlenmeler, göçler, hükümdarlar arasında kız alma-verme olayları, esir alınan gurupların asimile olmaları gibi durumlar neticesinde kavimler birbirlerine karışmış, kandaş topluluklar giderek yok olmuştur.
Tarihimizde Orhun kitabelerinde bile bu tip durumlara rast geliriz. Çinli kadının ince belinden oynak vücudundan, yumuşak ipeğinden, tatlı dilinden bahseder. Bu durumdan anlarız ki; Orhun kitabeleri yazılmadan önce bir karışma olmuştur. Günümde de başka milletlere mensup olan insanlarla evlenenler göstermektedir ki Millet aslında Kavim’de değildir.
Millet Yoksa Ortak Coğrafyada Yaşayanlar mıdır?
Millet aynı ülkede yaşayan halkların bütünü mü demektir? Bu durum aslında oldukça güncel. Malumunuz birileri Türk üst kimliğinden korktuklarından mıdır nedir bir Türkiyelilik türküsü tutturdular gidiyorlar. Mesela böyle düşünenlere göre bir İran milleti, bir İsviçre milleti, bir Britanya milleti vardır. Halbuki İran’da Fars, Türk ve Kürt olmak üzere üç millet vardır. İsviçre’de Alman, Fransız ve İtalyan’dan oluşan yine üç millet, Belçika’da aslen Fransız olan Valon’larla, aslen Cermen olan Flaman’lar vardır. Büyük Britanya’da ise Anglo-Sakson, İskoçyalı, Gali ve İrlandalı olmak üzere dört millet vardır. Bu muhtelif toplulukların dilleri, kültürleri birbirinden farklı olduğu için bunların hepsine birden bir millet demek doğru değildir.
Aynı Dini Paylaşan İnsanlar Bir Millet midir?
Bu soruyu millet kavramında sadece tek din inancı mı vardır? Şekline getirmek de olasıdır. Örneğin Türk milleti sadece dini İslam olan insanlardan mı müteşekkildir? Bu olasılık yakın bir zamana kadar ir çok insan tarafından kabul gören bir inanış olsa bile gerçeğe pek de yakın değildir. Zira böyle olsaydı örneğin Gagauz Türklerini bir kalemde Türk kimliğinden silmek gerekirdi. Gagauzlar çoğunlukla Hıristiyanlık dinini benimsemiştir. Bununla birlikte Çeçenistan’ın kuzeyinde Yaşayan İnguş Türkleri de Hıristiyan’dır. Yine bununla birlikte Yahudi, Putperest, Ateist, Mecusi ve diğer bir çok dine mensup Türk vardır. Demek ki Millet olma faktöründe tek din şartı olamazmış. Aslında Aynı dini paylaşan zümreye ÜMMET ismi verilir.
Peki millet nedir?
Yukarıda saydıklarımız ışığında görüyoruz ki millet ne Irkî, ne Kavmî, ne Coğrafî, ne dinî, ne Siyasi ve dene İradî bir zümre, bir kavram değildir.
Öyleyse Millet Dil, Ahlak ve Güzellik duygusu bakımından bir olan, yani aynı terbiyeyi almış, aynı kültürle bezenmiş, aynı örf, adet, gelenek ve göreneklere sahip bir zümredir.
Aynı millete mensup olan insanlar olaylar karşısında ortak tavır alabilir, aynı heyecanı yaşar, aynı şeylere üzülür, aynı şeylere sevinirler.
Mesela bir Türk yabancı bir bayrağı dalgalanıyorken gördüğünde önemsemez. Ama dalgalanan bir Türk bayrağıysa bu durumdan etkilenir. İstiklal marşımız çalındığında tüyleri diken-diken olur. Yada bir şehit cenazesi gördüğümüzde hepimizin suratı aşağı yukarı aynı hali alır. İçimiz burkulur. Kendi çocuğumuz muş gibi üzülürüz.
Yada biz Türkler yavrumuz şehit düştüğünde evlat kaybetmenin acısını yaşarken, bir taraftan da Şehit ebeveyni olmakla gururlanır, VATAN SAĞOLSUN kelimeleri istemsiz olarak dudaklarımızdan dökülür.
Başka bir örnek vermek gerekirse, biz Türklerde Kına kız evlatlara yakılır. Birde Erkek evlada ömrü boyunca üç kez kına yakılır. Birincisi sünnet olan erkeğe, Allah’a kurban olsun diye. İkincisi askere giden erkeğe Vatana kurban olsun diye. Üçüncüsü evlenen erkeğe evine kurban olsun diye.
Bizim bu adetlerimiz, geleneklerimiz bizleri heyecanlandırır, duygulandırır ama bunlardan bir Alman, Bir Fransız duygulanmaz. Bu durum Bir kültür, bir Millet olma olgusunun sonucudur.
Millet olgusunda soy, şecere aranmaz. Çünkü millet kültür, örf-adet, gelenek-görenekler sonucunda kolektif şuura ulaşır ve Millet olma olgusunun gereklerini yerine getirir. Soy, şecere ve ırkî duygular ise içgüdüseldir. Oysa ki insanlar içgüdüleriyle hareket etmez. İnsanlar sosyal yaratıklardır. İçgüdüler ise sosyal vasıfları etkilemezler. Öyleyse Türk Milleti içinde Irk, soy, şecere aramak doğru değildir. “TÜRKÜM” diyen her ferdi Türk kabul etmekten, hıyanet edenleri cezalandırmaktan başka yol yoktur. Mustafa Kemal ATATÜRK’ün de dediği gibi “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE”…
“Hayal, emel yahut da fahri bir fikir meşgalesi sarıldığımız nice mefhumlar vardır ki, bir gün tecelli edince şaşırır, muzdarip olur dileğimizin tam aksi çıktı sanırız. Bizde Milliyet fikrinin tecellisi böyle oldu.”