LİRİK sıf. (fr. Iyrique).
1. Antikçağ'da ve Ortaçağda lir (rübap) eşliğinde söylenen şiire denirdi.
2. Müziksiz söylenmesine rağmen, kıta düzeni ve öznelliği bakımından antik lirik şiire bağlanan, EPİK ve dRa MATİK'e karşıt bir şiir türü için kullanılır. (Bk. ansikl. böl. Ed.)
3. Şairin kişisel duygularını tutkuyla dile getirdiği bir şiir türü ve bu%ir şiirler yazan şair için kullanılır.
4. Sanatçının ya da yazarın tutkularını, duygularını şiirsel bir biçimde anlattığı bir edebiyat ya da sanat yapıtı için kullanılır.
5.‘Coşkuyla, aşırılığa varan bir taşkınlıkla dolu: Lirik bir anlatım.
—Güz. sant. Lirik soyutlama, 1945’ten sonra, o tarihe kadar ağır basan geometrik soyutlamaya karşı gelişen soyut sanat eğilimi. (Bk ansikl. böl.)
—Tiyat. ve Müz. Lirik sanat, dramatik sa- nat'ın aksine, şarkı ve müziğin yer aldığı sanat türü. || Lirik sanatçı, şarkı söyleyen aktör ya da aktris.
—ANSİKL. Güz. sant. Lirik soyutlama. Bu eğilim kaynağını Kandinsky'nin “Doğaç- lamalar"ından ve Hartung’un ilk çalışmalarından alır; çeşitlilik göstermekle birlikte, yaratma eylemini içten gelen ve duygusal bir atılım olarak kabullenme ve duruma göre çok değişken bir ölçüde, bir takım gerçeküstücü ve anlatımcı verilerin bütünleştirilmesi özelliklerini taşır. Bir bakıma amerikan soyut anlatımcılığının Avrupa’daki eşdeğeridir. Oldukça genel bir tanım olmakla birlikte, lirik soyutlama, "başka" imlerin ortaya çıkışı önem kazandığında informel, boya püskürtme ağır bastığında lekecilik, yaratıcı fiziksel atılım temel alındığında eylemselresim, ruhsal kendiliğindenlik ağır bastığında otomatiklik, gerecin anlatım yoğunluğu ağırlık kazandığında matiyerizm, doğal görüntünün arıtımı bir yöntem olarak kullanıldığında ise soyut manzarâcılık adını alır Lirik soyutlamanın gözde olduğu dönem 50'li yılların sonunda kapandı.
—Ed. Lirik şiirin betimieyici epik öğeleri ya da bir konusu olabilir; ancak her iki durumda da öznel anlatım ağır basar. Do- ğu'ya, Antikçağ’a ve romantizme özgü lirik şiirler vardır. Rönesans’ta yunan-latin biçimleri yeniden önem kazanmıştı. Çağdaş dönem romantiklerin temel özelliklerini ele almış ve bunları tarihin ve konunun kurgusunudağıtarak yeniden düzenlemiştir: bunun sonucunda lirikle epik arasındaki bağlantı çelişkili bir biçimde yeniden kurulur ve nesnel bir lirizm ortaya çıkar Nerede ve nd türde olursa olsun lirizm müzikten, dolayısıyla da söz vezinden ayrılamaz: vezin basit bir teknik değildir; tarh tersine, dilin eskimesine .karşı koyan ve Ungaretti’nin de belirttiği gibi, lirizmi saflık ile bellek arasında İpir alışverişe döndüren gerçek bir şarkıdır. Demek ki lirik şiir. Eski Yunan’da olduğu gibi ihsan gövdesinin, sesin ve şarkıya ya da okumaya eşlik eden çalgıların anlatım olanaklarından yararlanır. Bu değişik öğeler, şiirin konusuna ve okunduğu durumlara göre çeşitli biçimlerde kullanılır. Lirik türlerin çokluğu anlatım biçimleriyle temaların doğal çeşitliliğinden kaynaklanır. Bu da vezinlerin, ritimlerin ve kıtaların çeşitliliğine yol, açar. Ustalığa dayanan bu karmaşık bütün, Pindaros'un odlarıyla başyapıtlarını vermiş, Mimnermos ve Sappho ile de büyük bir içtenliğe ulaşmıştır. Yunan etkisi Roma'da Catullus, Tibullus, Prppertius, Ovidius, Horatius ile daha yapay bir lirizme dönüşmüştür. Yunan lirizmi öylesine karmaşık, anlatım olanakları öylesine birlik gösteren ve öylesine dengeli bir nitelikteydi ki, Rönesans'ta bu türü canlandırma çabaları ister istemez bir ölçüde başarısızlığa uğrayacaktı. XIX. yy.'dan bu ya- na,-batı liYizminin dayanağı ve bir bakıma saplantısı olan doğu lirizmi ise, nesneleri birer nesne olarak ele alır ve özneyi bir çeşit genelliğe kaydırır: şair gene o şairdir ama, lirizm artık evrenin bir çeşit nakaratı olmuştur. Ortaçağ lirizmi kendine özgü biçimleri (balad, rondo vb.) yaratmakla birlikte, fransız şairi Villon ile modern şiire yönelir. italyanlar'ın canzone’leri ve İspanyol romancero'ları, Petrarca ile doruğuna ulaşan roman lirizminin çeşitli türleridir. Halk ruhunun bilincinde olan protestan Almanya, lirizm ile halk sanatı arasındaki bağı sezerek her türlü katışkıdan arınmış bir türkünün tadına varmış, Goethe ve Schiller ile ruhun alabildiğine genişlemesini ve dünyayı kucaklamasını dile getiren modern lirizmin temelini atmıştır.
Türk edebiyatında ön eski lirik şiir, Aprınçur Tigin’in uygur abecesiyle yazılmış ve Turfan’da ele geçmiş sevgi şiiridir. Divani) lügatit türkteki dörtlüklerin büyük çoğunluğu, bu yolda ürünlerdir. İslam dini çevresinde gelişen halk edebiyatında Yunus Emre, Pir Sultan Abdal gibi tasavvuf ve dinsel zümre ozanlarının şiirini büyük ölçüde besleyen lirizm, Karacaoğlan gibi özellikle aşkı ve doğayı anlatan ozanların yapıtlarında kendini gösterdi. Divan şiirinde Fuzuli, Şeyh Galip, Naili gibi ozanlarda tasavvufi ve dinsel heyecanla birleşen lirik öğeler, Nedim gibi dindışı şiirin temsilcilerinde en yaygın uygulanma alanına kavuştu. Kökeninde aşk ve şarap zevki konularını işleyen gazel türü, aşk mesnevileri (Leyla ile Mecnun, Hûsrev ile Şirin) lirizm yönünden zenginlik taşır. Yeni türk edebiyatında Ahmet Haşim, Yahya Kemal, Ahmet Muhip Dıranas, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi şairler, lirik şiirin belli başlı temsilcileridir. Gerçekleri konu edinen toplumcu şiir lirizme cephe almış, hatta ona yergiler yöneltmiştir (örn. Melih Cevdet Anday, "Lirism" [Telgrafhane, 1952]); ancak aynı şairin daha sonraki bir yapıtı (Teknenin ölümü, 1975]), özellikle doğa, aşk, yalnızlık konularını ele alan "Lirik şiirler" adlı bir bölümü de kapsar. Toplumsal içeriğin lirik öğelerle birleştirildiği pek çok örnek de vardır (örn "Bülbül", 'Leyla", Mehmet Âkif Ersoy; Saat 21-22 şiirleri, Nâzım Hikmet Ran).
Kaynak: Büyük Larousse