Arama

Türkçe Nedir?

Güncelleme: 11 Nisan 2017 Gösterim: 15.334 Cevap: 10
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Şubat 2010       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Türkçe


günümüzde dünyanın pek çok yöresine dağılmış durumda bulunan, yaklaşık olarak 150 milyon Türk tarafından
Ad:  tr.jpg
Gösterim: 2734
Boyut:  20.2 KB
konuşulmaktadır. Dünya genelinde konuşanlarının sayısı bakımından Türkçe 5. sıradadır. Türk dil topluluğunun günümüzdeki yayılma alanı şöyle çizilebilir: Moğol-Çin-Tibet sınırından Hazar Denizi’ne kadar uzanan bölgede Yeni Uygur, Kırgız, Kıpçak-Özbek, Özbek, Türkmen, Karakalpak ve Kazak türkçeleri; Kuzeydoğu Sibirya’da yakutça, Çin-Moğolistan sınırının batı ucunda Sarı Uygur ve Salar türkçeleri; Altay-Abakan-Sayan bölgesinde Soyon, Karagas, Abakan ve Şor türkçeleri; bu bölgenin kuzeyinde Çulım, Baraba, Batı Sibirya, Başkurt, Kazan-Volga türkçeleri ve çuvaşça; Hazar Denizi’nin batı kıyısından Doğu Trakya’ya kadar uzanan bölgede Nogay, Azeri ve Türkiye türkçeleri; Kırım’da Kırım tatarcası; Bulgaristan sınırının Karadeniz kıyısındaki küçük bir bölgede Gagavuz ve Çıtak türkçeleri; Makedonya’da Rumeli ağızları, Ukrayna-Polonya-Litvanya’da Karaim türkçesi.

Resmi durumu


Türkçe (Türkiye Türkçesi), Türkiyenin 'nin ve Türkiye Türkleri'nin resmi dilidir. Cumhuriyetin kurulup, milli birliğin sağlanmasından sonra, özellikle 1923 -1928 yılları arasında Türkiye'de en çok alfabe sorunu üzerinde durulmuştur. Yeni Türkiye'yi çağdaş uygarlık düzeyine eriştirebilmek için Batı kültüründen de yararlanılması gerektiğine inanan cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, bu amaçla 1928 yılında Arap alfabesinin yerine, Türkçe'nin ses düzenine uygun olarak hazırlanan Latin harflerinin kabul edilmesini sağlar.

Dil İnkılabı, Atatürk'ün 1932 yılında dili sadeleştirmek amacıyla Türk Dili Tetkik Cemiyeti'ni kurmasıyla sürmüştür. Kuruluşundan bir süre sonra Türk Dil Kurumu adını alan cemiyetin çalışmaları olumlu sonuçlar vermiş, Türk dilinin Arapça, Farsça kelimelerden arındırılıp sadeleşmesi yolunda önemli adımlar atılmıştır. Türk Dil Kurumu bugün, 1983 yılında kurulan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesinde, tüzüğü yeniden düzenlenmiş olarak faaliyetlerini sürdürmektedir. Türkçe'nin sadeleştirilmesi, zenginleştirilmesi ve güzelleştirilmesi bu kurumun görevleri arasındadır. Türk diliyle ilgili olarak günümüze kadar yapılan olumlu çalışmaların en önemli sonucu, 1932 yılından önce yazı dilinde %35-40 civarında olan Türkçe sözcük kullanma oranının, bugün %75-80'lere ulaşmış olmasıdır. Bu olgu Atatürk'ün yaptığı Dil İnkılabı'nın halka mal olduğunun en önemli kanıtıdır.

Türkçe'nin öğretildiği ülkeler


Ülkelerdeki Türk nüfusun yoğunluğuna ve isteme göre ortaöğretim kurumlarında Türkçenin öğretildiği seksen yedi ülke bulunmaktadır.

BAKINIZ
Türk Dilleri Ailesi
Türkçe - Türkiye Türkçesi
Türk Dilinin Gelişim Tarihi
Türk Yazı Dilinin Tarihî Gelişmesi
Türkçe Dilbilgisi
Türk Dil Kurumu Nedir?
Son düzenleyen Safi; 11 Nisan 2017 05:47
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
ßLacK - avatarı
ßLacK
Ziyaretçi
18 Şubat 2010       Mesaj #2
ßLacK - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Ad:  tür.jpg
Gösterim: 1567
Boyut:  10.3 KB
Türkçe Nedir

Tüm Türk dilleri konuşanların sayısının dillere göre paylaşımı tarih 2006 türkçe, Türkiye türkçesi olarak da bilinir, Ural-Altay dillerinden Türk lehçeleri ailesine bağlı ve Oğuz Grubu'na mensup bir lehçedir. Türkiye, Kıbrıs, Balkanlar ve Orta Avrupa ülkeleri başta olmak üzere geniş bir coğrafyada konuşulur. Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin resmi dilidir.
Sponsorlu Bağlantılar
Türkçe Gagavuzca, Horasan türkçesi, ve Osmanlıca ve birkaç lehçe ile birlikte olarak Altay dil ailesi'ne bağlı Türk Lehçeleri'nin Oğuz Grubunda yer almaktadır.

Resmi durumu
Türkçe, Türkiye'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin resmi dilidir. Türkiye'de Türk Dil Kurumu, Atatürk tarafından 1932 yılında Türk Dili Tetkik Cemiyeti olarak bağımsız bir organ olarak kurulmuştur. Türk Dil Kurumu dilin sadeleşmesi, yabancı kökenli sözcüklerin değiştirilmesi (özellikle arapça ve Farsça) için çalışmıştır. 1978 Dil yasasına göre Türkçe Kosova'da bölgesel resmi dildi. Şu anda sadece Kosova'nın Türk çoğunluğunun yaşadığı bir kent olan Prizren'de resmi dildir. Diğer bölgelerdeki resmiyeti ortadan kaldırılmıştır.

Kullanımı 1960'larda iş gücüne ihtiyaç duyan Avrupa kapılarını büyük ölçüde Türklere açmış ve Türkiye'den Avrupa'ya yoğun bir göç yaşanmıştır. I. dünya Savaşı sonrasında Balkanlar'da yaşam Aya devam eden Türkler ile birlikte bu insanların sayısı günümüzde neredeyse 6 milyona ulaşmıştır ve büyük bir çoğunluğunun ana dili Türkçedir. Amerika ve Avustralya'da ise yaklaşık 200 bin kişi Türkçe konuşmaktadır. Böylece Türkçe (Türkiye Türkçesi), Türkiye ve KKTC dahil tüm dünyada ana dil olarak yaklaşık 71 milyon kişi tarafından konuşulurken, bu s ayı Türkiye türkçesini ikinci dil olarak konuşanlarla birlikte tahminen yaklaşık 80 milyonu bulmaktadır.

Birleşmiş milletler eğitim, bilim ve Kültür Örgütü, 1980'li yıllarda yaptığı araştırma sonucu tüm Türk lehçelerini 250 milyon kişinin konuştuğunu ort aya çıkardı. Ancak buna Türk lehçelerini ikinci ya da üçüncü dil olarak konuşanlar da dahildi. Aradan geçen çeyrek asırda Türkçe konuşan nüfus önemli oranla arttı. Günümüzde yaklaşık 210 milyon kişinin türkçeyi ve diğer tarihi lehçelerini ana dili olarak konuştuğu üzerinde durulmaktadır. Buna Türkiye türkçesini, de içeren Türk lehçelerini ikinci veya üçüncü dil olarak konuşanlar da dahil edilecek olsa, bu sayı gözle görülür derecede artacaktır. Bu nedenle Türkiye türkçesinin en çok konuşan kişi sayısına sahip olduğu Türk Dilleri Ailesi, tüm lehçeleri ile Dünyanın en çok konuşulan dil ailelerinden birini oluşturmaktadır.

Tarihsel Gelişimi
Orta asya dan Anadolu ya Türk yazıyı taşıyan en eski belge kızıl şehrinde bulunuyor.Altay Dağları civarından kaynaklanan dil, onu kullanan göçebe kavimlerin doğuda Japonya'ya, batıda ise Avrupa'ya Doğru hareketiyle yayılmıştır. Afganistan ve Batı Çin civarında Moğolca; Rusya, Güney ve Güneydoğu Çin bölgesinde Tunguz; eski Sovyetler Birliğinin batısında Türkiye'ye, güneyde ise İran'a yayılan bir alanda ise Türki diller olarak değişmiştir. Güneyde bulunan başlıca Türki diller Türkçe, Azeri Türkçesi, ve Türkmen Türkçesidir. Oğuz boylarının kullandığı Gagavuz lehçeleri ve İran kaynaklı Horasan lehçesi, Türkiye lehçesi ile birlikte bugünkü Türkçenin, bölümlerini oluşturmaktadır.
Türk dili Yenisey yazıtları gibi tabletlerden yola çıkılarak 1300 yıl önceye kadar kaynaklanabildiği gibi yazıtlarda kullanılan alfabenin gelişmişliği bu dilin daha eski tarihlere dayandığının en somut delilidir.

Divân-ı Lügati't- Türk, Türk kültürün ilk Türk dilini anlatan ve yazılan Sözlük eseri dir ve Kaşgârlı Mahmud tarafından 25 Ocak 1072'de yazılmaya başlanmış ve 10 Şubat 1074'te bitirilmiştir. Bu kitap içinde bu tümce bulunuyor. "Türk dilini öğrenmek çok gerekli bir iş olur". Türkçenin, zengin dilbilgisi özelliklerini ilk ve en çarpıcı biçimde yansıtıyor.
Türkçenin kullanım alanını genişleten bir başka Karahanlı Devleti'nin mensubu, ikinci bir Türk ve Türkçe kültür abidesi olan Yusuf Has Hacib dir. Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig adlı eseri ile Türk dil birliğinin diğer önemli yazılı temelini attı.(1069-1070 yılarında bu Türkçe eseri tamamlandı).

Ahmed Yesevi 12yy. Türk dilinde yazdığı "hikmet" adlı şiirleri biraraya getiren Türk tasavvuf edebiyatının bilinen en eski örneklerini içeren kitap ile Türkçenin kulanımını etkiledi.
13/14.yy. yaşamını süren Yunus Emre Türkçenin, özellikle "Türkçe şiir dilinin" temel ustası ve, abidesi(anıtı) olmaktadır. Yunus Emre'nin edebiyat tarihi bakımından, önemli bir yanı da Anadolu'da, Türkçe şiir dilinin öncüsü olması ve tasavvuf sorunlarını yalın, kolay anlaşılır bir dille söyleyişi nedeniyledir. Şiirlerinin ölçüsü, Türkçenin ses yapısına uygun aruz olmakla birlikte söyleyişi akıcı, sürükleyici bir nitelik taşır. Tasavvufun en güç anlaşılır kavramlarını, Türkçenin ses yapısına uygun biçimde dile getirir, şiirinde duygu ve Düşünce birliğinden oluşan bir derinlik görülür.

Hacı Bayram Veli 14/15.yy. Anadoluda yaşamını süren Türk mutasavvıf ve şair olarak, eserlerini Türkçe olarak yazmakta oldu ve Türkçe kulanımını Anadoluda önemli şekilde etkiledi. hacı Bayram-ı Veli Anadolu’da dil ve kültür birliğinin sağlanması için Türkçe eserler yazılmasında Leme’at ve Gülşen-i Raz gibi eserlerin Türkçeleştirilmesinde etkili olmuş kendisi de halkın anlayacağı dilden, Ahmet Yesevi geleneğine uygun olarak şiirler yazmıştır. Devrinde Arapça ve Farsça eser vermek revaçta iken, Hacı Bayram-ı Veli‘nin Halk ile, ileti kurabileceği Türkçeyi tercih etmesi belli bir iradeye idrak eder. Bu irade Anadolu’da dil birliğinin sağlanması ve Türk kültürürün hakim olmasıdır. Türkçecilik akımı müridlerini de etkilemiş, bu sufiler özellikle Türkçe eserler vermişlerdir. Yazıcıoğlu Muhammed, Ahmet Bican, Eşrefoğlu Rumi gibi öğrencilerinin Envaru-l Aşıkin, Muhammediye, Müzekki’n Nüfus gibi eserleri Anadolu'da yıllarca kolaylıkla okunmuştur halkın elinden düşmemiştir. Ayrıca Akşemsettin, (1389/1390 – 1460), 15. yüz yılın en büyük sufilerinden biridir ve Türkçe eserleri ile, (örnek olarak Hayatın Maddesi ve tıp adında).
Son düzenleyen Safi; 11 Nisan 2017 05:48
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Mart 2010       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Türk Dilinin Önemi
Ad:  dil.JPG
Gösterim: 2444
Boyut:  20.9 KB

Kültür denilince ilk akla gelen şey dildir. Dil, millet denilen sosyal varlığı birleştirmektedir. Fertler arasında duygu ve düşünce birliği vücuda getirmektedir. Milletler duygu ve düşüncelerini yazıya geçirince daha sağlam bir birlik meydana geliyor. Çünkü yazı sayesinde duygu ve düşünceler hem zaman hem de mekân içinde yayılıyor. Biz Orhun Yazıtları sayesinde bundan bin iki yüz yıl önce Göktürklerin varlığı, meseleleri, duygu ve düşünceleri hakkında bir fikir ediniyoruz. Türklerin yöneticisi durumunda olan şahısların halkı muhatap alıp, halka hitap ettiklerini, yaptıkları işleri halka anlattıklarını görüyoruz. Bu da milletimizdeki demokrasi anlayışının yüzyıllar öncesine kadar uzandığının bir delilidir. Aynı hitap şeklini yıllar sonra 1071'de Malazgirt’te Alpaslan'da, 20. yüzyılda Atatürk'te görebiliyoruz.

Türk edebiyatı en eski çağlardan bugüne kadar, bütün safhaları, devirleri ve sosyal tabakaları ile Türk milletinin hayatını, zevkini, dünya görüşünü, yaratma gücünü gösteren bir duygu, düşünce ve hayal dünyasıdır. Halk edebiyatı halkın yaşayışının, inanç ve değer hükümlerinin bir hazinesidir. Bu edebiyat, beşikten başlayarak insan hayatının bütün safhalarını içine alır. Türk halk edebiyatı aşk, ölüm, hasret, tabiat sevgisi, gurbet, anı, din duygusu, alay, kahramanlık, ahlak gibi bütün duyguları işler. Bunların hepsi de kültürümüze ait unsurlardır ve edebiyat vasıtasıyla taşınmaktadır. Edebiyatın temel malzemesi ise dildir.

Bir şair duygu ve düşüncelerini kendi milletinin fertlerine ancak dili ile ulaştırabilir. Bir yazar, bir bilim adamı, bir devlet adamı, bir filozof görüşlerini topluma dil yolu ile yayabilir. Milletimizin dünya görüşü Yunus Emre’nin ilahilerinde, Türk halkının bayrakta sembolleşen vatan sevgisi Mehmet Akif'in İstiklal Marşı’nda, millî mücadele ruhu Mehmet Emin Yurdakul’un şiirlerinde ve bu dönemin romanlarında, İstanbul’un güzellikleri, İstanbul halkının gelenek ve görenekleri Yahya Kemal’in eserlerinde, Hüseyin Rahmi ve Ahmet Hamdi Tanpınar'ın romanlarında, Anadolu insanının yaşayışı ve değer ölçüleri Yakup Kadri'nin eserlerinde ebedîleşmiştir. Türk milletinin gelenekleri, folkloru, yüzlerce yıllık hayat tecrübelerinin sonuçları veçiz ifadesini atasözlerinde bulmuştur. Destanlar toplum hayatını derinden etkilemiş şahıs ve olayların efsaneleşerek günümüze kadar uzanmış canlı tablolarıdır. Deyimler Türk mantığının, dil felsefesinin sembolleridir.

Kutadgu Bilig ile Divanü Lügat-it Türk kültür hazinelerimizin en eski olanlarından sadece ikisidir. Bu satırlara sığmayacak nice eserlerimiz mevcuttur. Bunlardan kültürümüzle ilgili pek çok unsuru öğrenebiliyoruz. Kutadgu Bilig ve Divanü Lügat-it Türk'te Türk millî bünyesinin ortaya konulduğunu görüyoruz. Divanü Lügat-it Türk'te bu millî bünyenin dış yapısı üzerinde durulmuştur. Kutadgu Bilig'de ise bu bünyenin iç kısmıyla ilgili esaslar yer almaktadır. Bu eserlerden Türklerin yaşama şekilleri, dünya görüşü, gelenek ve görenekleri vb. öğreniyoruz. Bütün bu bilgiler bize dil vasıtasıyla intikal etmiştir.


TÜRKÇENİN YABANCI DİLLERDEKİ ON BİNLERCE KELİMESİ
Dil meselesi tartışılırken bir gerçek her zaman göz ardı edilmiştir. Bu, Türkçenin başka dillerde olan on binlerce kelimesinin hiç akla dahi getirilmemesidir. Moğolca, Urduca gibi artık epey uzakta kalmış diller ile Farsça, Ermenice, Gürcüce gibi Önasya dilleri, Yunanca, Bulgarca, Makedonca, Arnavutça, Romence, Sırpça-Hırvatça, Macarca ve hatta Rusça gibi Balkan, Orta ve Kuzey Avrupa dillerinde on binlerce Türkçe kelime vardır. Türkçe sadece sözlükleri etkilemekle kalmamış, bütün Balkan dillerinin morfoloji ve sentaksını da etkilemiştir.

Sırp-Hırvatçadaki Türkçe kelimeler
Abdullah Skaljiç, Sırp-Hırvat Dilinde Türkçe Kelimeler (Turcizmu u srpskohrvatskom jeziku) isimli birinci baskısı 1957, ikinci baskısı 1962’de Saraybosnada yapılan eserinde, Türkçeden Sırp-Hırvat diline 8.742 kelimenin geçtiğini tesbit etmiştir Tabii ki Sırp-Hırvatçadaki Türkçe kelimelerin sayısı bu kadar değildir. Nitekim kitabın ilk baskısında 6.500 kelime yer almıştı (Milan Adamovic, “Tanıtma”, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten, Ankara 1969, 289. s. vd.) .

Macarcadaki Türkçe kelimeler

Alimler Macarcaya geçen Türkçe kelimeleri üç tabaka halinde incelerler. Birincisi Hun-Hazar-Bulgar tabakası, ikincisi Peçenek-Uz-Kuman-Kıpçak tabakası, üçüncüsü ise Osmanlı tabakasıdır. Osmanlı tabakasını inceleyen Macar alimi Suzanne [Zsuzsa] Kakuk, 16 ve 17. asırlarda Osmanlı dili tarihi araştırmaları, Macar dilinde Osmanlı unsurları (Budapeşte, 1973 Recherches sur l’histoire de la langue Osmanlie des XVI et XVII siecles, les eléments Osmanlis de la langue Hongroise) isimli eserinde, 16-17. asırlarda Osmanlılar vasıtasıyla Macarcaya 1.382 cins isminin, 402 şahıs adı ve lakabın, 224 yer isminin, toplam 2.008 kelimenin nakledildiğini ortaya koymuştur (Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 1973-74, 356 s.) . Kakuk, daha sonraki bir yazısında bunu 1.500’e çıkarmıştır (Zsuzsa Kakuk, “Macar dilinde Osmanlı-Türk unsurları”, Bilimsel Bildiriler 1972, TDK y., Ankara 1975, 209. s. vd.) . (Bayan Kakuk, 1960’da Çindeki Salar Türklerini ziyaret ederek metinler derlemiştir. Bu metinler Textes Salars, Acta Orientala, c. xııı, fas. 1-2, Budapest 1961’de yayımlanmıştır) . Kakuk, 13 ağustos 1925’te Macaristanın Heves şehrinin Nagytalya köyünde doğmuştur. Türkçenin tesiri sadece kelime vermekle kalmamış, bazı şairler Türkçe şiir bile söylemişlerdir. Mesela ilk büyük Macar şairi sayılan Balint Balassa 1552-56 arasında bir çok Türkçe şiiri Macarcaya çevirmiş, kendisi de Türkçe şiir yazmıştır. Macar kelimesi Manysi ve Türkçe eri (Manysi+eri) kelimelerinden meydana gelir ki, yarı yarıya Türkçedir (Laszlo Rasonyi, Tarihte Türklük, TKAE y., Ankara 1971, 119. s.) . Macarlara sadece kendileri ve biz Türkler Macar deriz. Öbür milletlerin verdiği Hungarya adı da tamamiyle Türkçedir. Hungarya (Hungaria) çoklarının sandığı gibi Hun kelimesinden değil, Türkçe Onoğur kelimesinden gelir. Baştaki h türeme bir sestir. Kelime Hundan gelse sonraki gar unsurunu açıklamak mümkün olmazdı) . Macarlar Onoğur Bulgarlarıyla yakın münasebette bulundukları için Bizanslılar ve diğer halklar onları bu kelimeyle isimlendirip yaşadıkları ülkeye de Türkiye demişlerdir (Onoğur kelimesi Osmanlılarca az da olsa Engürüs veya Üngürüs şeklinde kullanılmıştır) . Hatırlanacağı üzere Macaristan haricinde tarihte Türkiye ismini alan veya Türkiye ismi verilen bir çok ülke ve bölge vardır: Göktürk, Hazar, Anadolu Selçuklu, Mısır (Memlük devrinde) ve Türkistan coğrafyaları tarihte Türkiye olarak anılmıştır. Lakin devlet adı olarak Göktürkler, Mısır Memlükleri ve Türkiye Cumhuriyetinden başka Türkiye isimli Türk devleti yoktur. Yalnız Orta Asya coğrafyası son bin yıldır Türkistan adıyla tanınmaktadır. Macar alimleri Türklük bilimi sahasında en çok çalışan alimlerdir. Zaten Türk bilimi sahasında Hıristiyan milletlerden iyi niyetle çalışan sadece Macar bilginleridir. Bunlara Bosna Hersekli ve Güneydoğu Asyalıları da ilave edebiliriz (Pakistan, Malezya vs) . Türklükle ilgilenen diğer bilim adamlarının bilim sıfatı sadece mesleklerinde olup esas amaçları Türk kültür ve medeniyetini başka köklere, bilhassa Çin, Hint, İran, Moğol, Arap ve sair kaynakla bağlamaktır.

Romencedeki Türkçe kelimeler
Aslen bir Gökoğuz Türkü olan Mihail Guboğlu bir makalesinde, Romen diline geçen Türkçe kelimeler üzerine çalışan Romen ve yabancı bilim adamlarının eserleri hakkında geniş bilgi vermiş, Romen dilinde mevcut 3.000 Türkçe kelimenin daha iyi araştırılması gerektiğini belirtmiştir (M. Guboğlu, “Rumanya Türkolojisi ve Rumen dilinde Türk sözleri hakkında bazı araştırmalar”, 11. Türk Dil Kurultayında Okunan Bilimsel Bildirilir 1966, Ankara 1968, 271. s.) . Kerim Altay isimli Türk asıllı Romanyalı bir bilim adamı da, 1925-87 arasında çıkan 4 Romence sözlükte yaptığı araştırmada 1.700 Türkçe kelime saymış, daha dikkatli bir araştırmayla bunun 2.000’i aşacağını söylemiştir (Kerim Altay, Türkçeden Romenceye giren sözler-Romencedeki Türkçe kelimeler”, Erciyes, Nisan 1996, 220. sayı, 1. s.) .

Bulgarcadaki Türkçe kelimeler
Türker Acaroğlu, Bulgaristanda Osmanlı Türklerinden kalma 5.000 Türkçe yer adının olduğunu yazmaktadır (M. Türker Acaroğlu, Bulgaristanda Türkçe Yer Adları Kılavuzu, Ankara 1988, 42, 75 ve 383. s.) . Bulgarcadan Türkçeye giren sözler ise yalnızca bir kaç tanedir ki bunların en çok kullanılanı çete kelimesidir. Bu da Bulgarların çetecilikte nam salmasından ileri gelmiştir. Ayrıca gocuk, kuluçka, kosa (uzun saplı bir tırpan) , ıştır (yaban pazısı) gibi bir iki söz daha vardır. Son ikisi ağızlarda kullanılır (Hasan Eren, “Bulgarlar ve Türk dili”, Bulgaristanda Türk Varlığı, TTK, Ankara 1985, 9. s.) . Yaşar Yücel, Bulgar Bilimler Akademisi Bulgar Dili Enstitüsünce yayımlanan Bulgar Dilindeki Yabancı Kelimeler Sözlüğü (1982) ile Bulgarca Sözlüğün 3. baskısını tarayarak Bulgarcada 2.557 Türkçe kelimenin olduğunu tespitlemiştir. -ci, -li, -lik gibi Türkçe ekler de Bulgarcaya geçen lisan unsurları arasındadır (Yaşar Yücel, “Bulgarcaya Türkçeden ve Türklerden geçen sözcükler”, Belleten, ağustos 1991, 213. sayı, 529-562. s.) . Tabii ki bu, eksik bir çalışmadır. Hakikatte başta Bulgar ve Balkan kelimeleri olmak üzere Bulgarların dilinde aslında on binden fazla Türkçe kelime vardır. Durum Makedonca için de aynıdır. Melih Cevdet Anday seyahatlerini anlattığı bir eserinde şöyle bir fıkra nakletmektedir: “Bir Bulgar bir Yugoslava sormuş: ‘-Sizin dilinizde çok Türkçe sözcük var mı? ’ Yugoslav Türkçe olarak: ‘-Yok be kardeşim’ demiş. Bu soru bir Macara sorulsa ‘şok van’ karşılığı alınırdı ki, ‘çok var’ demektir.” (Melih Cevdet Anday, Sovyet Rusya, Azerbaycan, Özbekistan, Bulgaristan, Macaristan, Gerçek y., İstanbul 1965, 143. s.) . Bu misalin bir benzerini Süreyya Yusuf da nakletmektedir (Süreyya Yusuf, “İvo Andriç’te Türkçe sözcükler”, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 1969, 287. s.) .

Rusçadaki Türkçe kelimeler
Nikolay Aleksandroviç Baskakov Türk Kökenli Rus Soyadları (1979) isimli çalışmasında 300 Türkçe kökenli Rus soyadını etraflıca incelemiştir. Baskakovun eseri Türkçeye tercüme edilmiştir (N.A. Baskakov, çev. Samir Kâzımoğlu, Türk Kökenli Rus Soyadları, Ankara 1997, 234 s.) . Tatar alimi A.H. Halikov da Rus Tanınan 500 Bulgar-Tatar-Türk Asıllı Sülale isimli eserinde bugün Rusçada kullanılan 500 soy adını tesbit ederek bir kitap halinde yayımlamıştır (A. H. Halikov, çev. Mustafa Öner, Rus Tanınan 500 Bulgar-Tatar-Türk Asıllı Sülale, TDAV y., İstanbul 1995) . Bunların hepsi aslen Türk-Tatar asıllı olup içlerinden alimler, yazarlar, diplomatlar, bilim ve devlet adamları çıkmıştır. Mesela Yeltsin (Türkçe elçi kelimesinden gelir) bunlardan biridir. Zaten “Rusu kazısan altından Tatar (Türk) çıkar” sözü herkesçe bilinen bir sözdür. Tabii bunlar özel isimlerdir. Rusçada Türkçeden alınma sözlerin bir listesi henüz yapılmamıştır. Bu yapıldığında Rusçada 10 bin civarında Türkçe kelimenin bulunduğu katiyetle açığa çıkacaktır. Kerim Altay, Rusçadaki Türkçe sözlerin sayısının da şimdilik 2.000 olarak tesbit edildiğini bildirmiştir. Farsçadaki Türkçe sözler Farsça yabancı kelimelerin çok olduğu bir dildir ve bu dilde binlerce Türkçe kelime vardır. 1942’de Fuad Köprülü yazdığı bir makalede

Farsçadaki Türkçe kelimelere
dikkati çekmiş, 280 Türkçe kelime tesbit etmiştir (Fuad Köprülü, “Yeni Fariside Türkçe unsurlar”, Türkiyat mecmuası, 1942-45, 7-8, sayı, 1-6.) . Alman alimi Gerhard Doerfer, Farsçanın yüzde seksenini Arapça kelimelerin oluşturduğunu, lakin bu yüzden Farsçanın bir Sami dili sayılamayacağını söyler. F. K. Timurtaş da Farsçadaki Arapça kelimelerin Farsçadan fazla olduğunu kaydeder (F. K. Timurtaş, Osmanlıca Grameri, İstanbul 1964, 248. s.) . Doerfer, Yeni Farsçada Türkçe ve Moğolca Unsurlar (Turkische und Mongolische elemente im Neupersischen, Wiesbaden, 1963, 1965, 1967, 1975) isimli 4 ciltlik eserinde bunlardan binlercesini tesbit etmiştir. Doerfer’in kitabının 1. cildi Moğolca kelimelere ayrılmıştır. Burada Farsçaya giren 409 Moğolca söz yer almaktadır. 2, 3 ve 4. ciltler ise Farsçadaki Türkçe kelimelere ayrılmıştır. Burada da 2.000’e yakın Türkçe kelimeye yer verilmiştir. Ne yazık ki 4 ciltlik bu eser halen Türkçeye tercüme edilmeyi beklemektedir.

Arapçadaki Türkçe sözler
Türkçe en çok etkilendiği dil olan Arapçaya da binlerce kelime vermiştir. Cezayirli bir bilim adamı olan Mohammed ben Cheneb, 1922’de yaptığı “Cezayir konuşma dilinde muhafaza edilen Türkçe ve Türkçe aracılığı ile gelen Farsça kelimeler” adlı araştırmasında (Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 1966, 157-213. s.) isimli çalışmasında Cezayir Arapçasında 634 Türkçe kelime tesbit etmiştir. Bu kelimelerin 72’si askerî, 31’i denizcilik, 39’u besin maddelerine ait kelimeler, 59’u alet ve kap kacak kelimeleri, 55‘i giyecek, 65’i sanatlarla alakalı, 313’ü ise çeşitli sahalara ait kelimelerdir. Cheneb, Türkçe özel adları çalışmasına dahil etmemiştir. Ahmet Ateş, Cheneb’den müstakil olarak yaptığı bir araştırmada Arap edebî dilinde 539 Türkçe kelime tesbit etmiştir. Ateş Türkçe örnek kelimesinin dahi urnîk şeklinde ve “örnek, model, şekil” manasında Arapçaya geçtiğini de (çoğulu arânîk) kaydetmiştir (Ahmet Ateş, “Arapça yazı dilinde Türkçe kelimeler üzerine bir deneme”, Türk Kültürü Araştırmaları, 1965, 2. yıl, 1-2. sayı, 5-25. s.) . Hüseyin Ali Mahfuz, Bağdad Arapçasındaki 500 Türkçe kelimenin listesini yayımlamıştır (Ahmet Ateş, “Arapça yazı dilinde Türkçe kelimeler, 10. yüzyıla kadar”, Reşit Rahmeti Arat İçin, Ankara 1966, 26. s.) . Erich Prokosch adında bir Alman alimi de Sudan Arapçasına 259 Türkçe kelimenin geçtiğini tesbit etmiştir. Bunların içinde ağa, balta, baklava, basma, bastırma, başıbozuk, binbaşı, birinci, bohça, boru, bölük, burma, burgu, damga, demir, doğru, dolap, dondurma, cebehana, çizme, gümrük, hekimbaşı, kanca, karakol, kavun, kavurma, kazan, kılavuz, kışlak, orta, sancak, şiş, tabur, temelli, topçu, yüzbaşı gibi kelimelerle –cı eki de vardır (Erich Prokosch, Osmanisches Wortgut in Sudan-Arabischen [Sudan Arapçasında Osmanlı Kelimeleri], Klaus Schwarz verlag, Berlin 1983, 75 s.) . Son zamanlarda bu mevzuda çalışan Bedrettin Aytaç, Arap

Lehçelerindeki Türkçe Kelimeler

(İstanbul 1994) isimli eserinde Arapçaya şimdilik 941 kelimenin geçtiğini meydana koymuştur (Bedrettin Aytaç, Arap Lehçelerinde Türkçe Kelimeler, TDAV y., İstanbul 1994, 159 s.) . Aytacın çalışmasında Arapçaya geçen kelimelerin 179’unun meslek ismi, 75’inin yiyecek içecek ismi, 97’sinin çeşitli sıfatlar, 45’inin askerlikle ilgili kelimeler, 24’ünün özel isim, lakap ve unvan, 40’ının mekân ismi, 89’unun araç gereç ismi, 15’inin fiil, 52’sinin giyim kuşam ve dokumacılıkla ilgili isimler, 8’inin akrabalıkla, 6’sının madenlerle, 7’sinin hayvanlarla ilgili olduğu görülmektedir. (Toplamı 657’dir) . Geri kalan 284’ü sair isimlerdir. Bunların içinde çavuş (çaviş veya şaviş şeklinde) , topçu gibi çok kullanılan kelimelerle beraber, çapçak (kulplu ve madeni bir kap, eski Türkçede çamçak) ile sagu (ağıt) , sagucu (ağıtçı) gibi günümüz lisanında kullanılmayan eski Türkçe kelimeler bile vardır.

Arnavutçadaki Türkçe kelimeler
Arnavutçadaki Türkçe kelimelerin sayısı 5 ila 10.000 bin arasındadır. Bu mevzuda da yapılmış bir çalışma yoktur.

Yunancadaki Türkçe kelimeler

Yunancada 5.000 ila 7.000 civarında Türkçe kelimenin olduğu tahmin edilmektedir. Yunanlılarda Türk kompleksi olduğu için Yunan ilim adamları her hangi bir çalışma yürütmemişlerdir.

Ermenicedeki Türkçe kelimeler
Ermenilerin henüz Türk kompleksine sahip olmadıkları bir zamanda 1902’de H. Açaryan isimli bir Ermeni, Türkçeden Ermeniceye 4.200 (dört bin iki yüz) kelimenin geçtiğini tesbit etmiştir (Hasan Eren, “Türkçedeki Ermenice alıntılar üzerine”, Türk Dili, ağustos 1995, 524. sayı, 862. s) . Hatta bu tesir o derecededir ki, Türkçenin etkisiyle Ermeni dili yapı ve sentaksını (söz dizimini) dahi değiştirmiştir (Bahtiyar Vahabzade, haz. Yusuf Gedikli, Ömürden Sayfalar, Ötüken n., İstanbul 2000, 196-197. s.) . Robert Dankoff, yukarıdaki rakama ilave olarak Ermeni diyeleklerinde 150 Türkçe sözün varlığını tesbit etmiştir. Halbuki Türk yazı dilindeki Ermenice kelimeler, sadece 5-10 tanedir (Hasan Eren, “Türkçedeki Ermenice alıntılar üzerine”, 903-904. s.) . Ancak bu bir asır evvel yapılmış eksik bir çalışmadır. Ermenicedeki Türkçe kelimelerin sayısı 10 binden az değildir. Sadece şu kadarını belirtelim ki Türk kamu oyunda çok yaygın olan örnek kelimesinin Ermenice olduğu inanışı yanlıştır. Örnek batı Türklerinden doğudaki Altaylılara, Doğu Türkistanlılardan Tatarlara kadar bütün Türk lehçelerinde mevcuttur (Örnek hakkındaki yazımız için Türk Dilinin eylül 2003 tarihli sayısına bakılabilir)
Son düzenleyen Safi; 21 Nisan 2016 21:56
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Aralık 2010       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ULUSAL DİL ile ÖNEMİ
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun görev, yetki ve sorumluluklarının çerçevesi yasayla belirlenmiştir. Bu bağlamda, kurulun Türkçeyle ilgili görev, yetki ve sorumlulukları vardır. Radyo ve televizyon yayınlarını da düzenleyen bu yasa, ilgili kurumlarda Türkçenin kullanımına ilişkin ilkeleri de kapsamaktadır. Türkçe’nin kullanımına ilişkin sorunlar bu yasaya sığar mı? Bu sorunların birincil kaynağı radyo ve televizyon kanalları mıdır? Radyo ve Televizyon Üst Kurulu bu sorunların çözüm yeri midir? Toplumsal yapının dili de biçimlendirdiği gerçeğinden hareketle, konu geniş bir çerçevede değerlendirildiğinde bu sorulara verilecek yanıt "Hayır!” olacaktır.

Nitekim mektup, telefon, faks, e-ileti yoluyla Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’na ulaşan izleyicilerin radyo ve televizyon kanallarında dilin kullanımına ilişkin yergileri de eğitim, kültür, bilim, hukuk… boyutlarıyla büyük ve önemli bir sorunu ortaya koymaktadır. Radyo ve televizyon kanallarında,

1. Konuşma ve yazı dili olarak Türkçenin doğru ve güzel kullanılmaması.
2. Batı ve Doğu dillerinden alınan sözcüklerin ve dil kurallarının çokluğu ve kimi zaman bunların yanlış kullanılması.
3. Toplumun kültürüne ve değerlerine uymayan bir dil anlayışı.
4. Yazı ve dil devrimine aykırılık.
5. Türkçeyi küçümsemek, Türkçeyle alay etmek.
6. Yabancı dille eğitimin bir sonucu olarak bilinçsizce kullanılan Türkçe.
7. Sövgü ve argo.
8. Sözcük sayısı az olan, sıradan sözcüklere dayanan zayıf ve yetersiz bir dil kullanımı
yerilmektedir.


Bilgi, bilinç ve duyarlılığın bir sonucu olan bu yergiler, yazı ve dil devrimi karşıtlarına Osmanlıcacılara, İngilizcecilere, yabancı dille eğitime, dille ilgili kurumların eksik ve yanlışlarına, küreselleşme dayatmalarına, ekonomik ve kültürel sömürüye karşın Türkçeden cayılamayacağının da altını çizer.

Türkçeden Cayılamaz : Yüzeysel bir yaklaşımla sanıldığının tersine dil yalnızca iletişim aracı değildir. Dili, kendi dışında oluşmuş düşünceleri bir yerden bir yere aktaran bir taşıta indirgemek yanlıştır. Dil, bu işlevinin yanı sıra çok daha önemli bir işlev yüklenir. Dil, düşünceye taşıtlık etmekle kalmaz ona aracılık da eder. Dil düşüncenin hem yapıtaşı hem aracı hem de avadanlığıdır. Dilden soyutlanarak düşünce üretmek, sonra da bu düşünceleri dil aracılığıyla taşımak olanaksızdır. Çünkü dil olmayınca yalnızca taşıt değil taşınacak nesne de olmaz. Kısacası düşünce olabilmesi için dil de olmalıdır. Dil düşüncenin varlık biçimidir. Böyle olunca da dil nasılsa düşüncenin de öyle olması kaçınılmazdır. Çorba gibi bir dille yüksek zeka düzeyi gerektiren bir düşünsel etkinlik gerçekleştirilemez. Bilimciler, dilin düşünceyi koşullandığına, dil gelişmediğinde düşüncenin de durduğuna, düşünmeye dayanan bilim alanlarında da başarı sağlanamayacağına dikkat çekerler. Başka dillerin baskısı altındaki kavruk dillerle evrensel boyutlarda düşüncelerin üretilemeyeceğini vurgularlar. Türkçe’nin sanat ve bilim dili olması isteniyorsa, sanat ve bilimle çağdaşlığa uzanılacaksa Atatürk'ün şu sözü unutulmamalıdır: "Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de, yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.”

Yazı ve Dil Devrimi: Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temellerini oluşturan devrimlerin içinde yazı devriminin özel bir yeri vardır. Okuma ve yazmayı kolaylaştırmış; bilgi edinmek, bilgiyi ve düşünceyi yaymak özgürlüğü getirmiştir. Arap alfabesinden uzaklaşmak laikliğin benimsenmesine de katkıda bulunmuştur. Atatürk, yeni Türk alfabesini halka tanıtırken şunları söylemiştir :

"Arkadaşlar! Bizim kıvrak ve varsıl dilimiz yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. Yüzyıllardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde bulundurmaktan aslında iyi anlaşılmayan, bizim de anlayamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak zorundayız. Bunu kavramak durumundayız. Kavradığımızın izlerini yakın günlerde bütün dünya görmüş olacaktır. Buna kesin olarak inanıyorum. Yeni Türk harfleri çabucak öğrenilmelidir. Yurttaşa, kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bunu yurtseverlik, ulusseverlik ödevi biliniz. Bu ödevi yerine getirirken düşününüz ki bir ulusun, bir toplumun yüzde onu, yirmisi okuma yazma bilir; yüzde sekseni bilmez durumdadır; bundan insan olanlar utanmalıdır.”

"Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun" 1 Kasım l928'de kabul edildikten sonra büyük bir okuma yazma seferberliği başlamış; yazı devrimini izleyen dil devrimiyle birlikte toplum öz kimliğine kavuşmuştur. Eğitim birliği yasasıyla da yazı ve dil devrimleri desteklenmiştir.Hun, Göktürk, Uygur ve Kırgızlarda devlet dili Türkçeyken 11. yüzyıldan başlayarak Farsça ve Arapçanın yoğun etkisi görülür. 11. yüzyılda Selçuklular Farsçayı devlet dili olarak benimserler. Türkçe artık aşağılanır olmuştur.
Aşık Paşa bu durumu şöyle dillendirir :

  • Türk diline kimseler bakmaz idi.
  • Türklere her giz gönül akmaz idi.
  • Türk dahi bilmez idi bu dilleri, İnce yolu ol ulu menzilleri.
Selçuklulardan sonra Osmanlılar döneminde de aynı yol izlenir. İngilizce, Fransızca, İtalyanca kendi halkına, halk diline dayalı bir dil olarak gelişirken biz adına Osmanlıca dediğimiz, halk dilinin uzağında tuhaf bir dil geliştirdik. Bu dilin tuhaflığını Şemsettin Sami, “Arap'a söylesen anlamaz, Acem'e söylesen anlamaz, Türk'e söylesen anlamaz.” diye özetler. Şinasi, yer yer Türkçeye yöneldiği “Müntahabat-ı Eşar' (1862) adlı betiğindeki (kitabındaki) dilin yadırganmaması için “Lisan-ı avam ile yazdım.” diye açıklama yapmak gereği duyar. Kendi dilimizi altı yüzyıl “Lisan-ı avam” diye aşağılayarak geride büyük bir dil mezarlığı bıraktık.

Yazı ve dil devrimleriyle Türkçeye dönüş, toplumsal aydınlanmayı da başlatmıştır. 1729-1928 yılları arasında basılan betik (kitap) sayısı 30.000 kadarken 1928-2000 yılları arasında 300.000'i geçmiştir. Yeni Türk alfabesi ile dil devriminin; Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal, demokrat, laik bir devlet olarak kurulmasında, Türk kültür ve sanatının gelişmesinde, Türkçenin ulusal bir dil kimliğine kavuşmasında çok büyük bir işlevi olmuştur.
Son düzenleyen Safi; 3 Temmuz 2016 22:13
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Mart 2011       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Türk Dilleri
MsXLabs.org & Temel Britannica

Türk Dilleri, genel olarak Türkçe diye adlandırılan dilin değişik lehçelerinin tümü­nün oluşturduğu bir dil topluluğudur. Türk dilleri bugün dünyanın pek çok yöresine dağılmış durumda bulunan, yaklaşık 150 mil­yon Türk tarafından konuşulmaktadır. Türk dil topluluğunun bugünkü yayılma alanı şöyle çizilebilir:
  • Moğolistan-Çin-Tibet sınırından Hazar Denizi'ne kadar uzanan bölgede Yeni Uygur, Kırgız, Kıpçak-Özbek, Özbek, Türk­men, Karakalpak ve Kazak Türkçe'leri
  • Ku­zeydoğu Sibirya'da Yakutça; Çin-Moğolistan sınırının batı ucunda Sarı Uygur ve Salar Türkçe'leri
  • Altay-Abakan-Sayan bölgesinde Soyon, Karagas, Abakan ve Şor Türkçe'leri
  • bu bölgenin kuzeyinde Çulım, Baraba, Batı Sibirya, Başkırt, Kazan-Volga Türkçe'leri ve Çuvaşça
  • Hazar Denizi'nin batı kıyısından Doğu Trakya'ya kadar uzanan bölgede No-gay, Azeri ve Türkiye Türkçe'leri
  • Kırım'da Kırım Tatarca'sı ve Kırım Osmanlıca'sı
  • Bul­garistan'ın Karadeniz kıyısındaki küçük böl­gesinde Gagavuz ve Çıtak Türkçe'leri
  • Make­donya'da Rumeli ağızları; Ukrayna-Polonya-Litvanya'da Karaim Türkçe'si

Türk Dillerinin Kökeni ve Sınıflandırılması
Bilim adamları Türkçe'nin en eski uygarlık dillerinden biri olduğu görüşünde birleşir. Bazı bilim adamları Türkçe'nin Yunanca ve Latince üzerinde bile etkili olduğunu ileri sürmüştür. Bazı araştırmacılarsa karşılaştır­malı dil çalışmaları yaparak Sümerler'i (İÖ 4. bin-2. bin) Türkler'in atası sayar. İÖ 1. yüzyılda Kaşgar çevresinde Türkler'in yaşadı­ğı saptanmıştır. "Türk" sözü Çin kaynakların­da 7. yüzyılda geçmektedir.

DEVAMI Türk Dilleri Ailesi
Son düzenleyen Safi; 21 Nisan 2016 21:06
NeW_ADmİN - avatarı
NeW_ADmİN
Ziyaretçi
26 Nisan 2011       Mesaj #6
NeW_ADmİN - avatarı
Ziyaretçi
Türk Yazı Dilinin Tarihî Gelişmesi

Eski Türkçe
Eski Türkçe devresi, Türk dilinin bilinen ilk devresidir, ana Türkçe devresidir. Türkçe'nin bütün yapısı bu devre ile izah edilir. Öncesi, Türkçe'nin karanlık devresi olup, Çuvaşça ve Yakutça ile, daha ileride Moğolca ile birleşir. Mîlâdî 8, 12 ve 13. asırlar arasında kullanılmıştır. Türk yazı dilinin ilk yazılı örnekleri olan Orhun Kitâbeleri, her ne kadar 8. asra ait olsa da bu kitâbelerdeki yazı dilinin, çok işlenmiş bir yazı dili olduğunu görmekteyiz. Bu sebeple Türk yazı dilinin başlangıcını çok daha öncelere, belki de miladî ilk asırlara götürmek mümkündür.
Eski Türkçe devresi, Türklüğün müşterek bir yazı dili devresidir. Bu müşterek yazı dili devresinde kullanılan Türkçe, Kaşgar Türkçesi (Hakaniye Türkçesi) olup, Uygur yazısı ile yazıldığında Uygurca ismini de almaktadır.
On ikinci ve on üçüncü asırlarda, Türkler, büyük kitleler hâlinde kuzeye ve batıya yayılmış; yeni kültür merkezleri meydana gelmiş; İslâm kültür ve medeniyeti, Türkler arasında yeni kavramlarıyla, yeni bir yazının kabulüyle yerleşmiştir. Ayrılan Türklük kolları, yeni kültür merkezleri etrafında kendi şîvelerine dayanan yeni yazı dillerini kullanır olmuşlardır. Böylece bu asırlarda Kuzey Doğu Türkçesi ve Batı Türkçesi meydana gelmiştir.

Kuzey Türkçesi, Doğu Türkçesi
On üçüncü ve on dördüncü asırlarda da kullanılan Kuzey Doğu Türkçesi, 15. asırda Kuzey Türkçesi ve Doğu Türkçesi adıyla iki yazı diline ayrılır. Kuzey Türkçesi, Kıpçak Türkçesi'dir. Doğu Türkçesi (Çağatayca) de 15 ve 16. asırlarda en parlak devrini yaşayarak bugün modern Özbekçe olarak yazı dilini sürdürmektedir.

DEVAMI Türk Yazı Dilinin Tarihî Gelişmesi

Son düzenleyen Safi; 21 Nisan 2016 21:08
eren - avatarı
eren
Ziyaretçi
17 Ekim 2011       Mesaj #7
eren - avatarı
Ziyaretçi
TÜRK Dili, dillerin en zenginlerindendir;
Yeter ki bu Dil şuurla işlensin.
Ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen TÜRK milleti dilini de yabancı.
Dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır. Gazi M. Kemal (2.9.1930).

Türkçenin bir gramer kitabını okumak, bu Dili öğrenmek niyetinde olmayanlar için bile bir zevktir. Türlü gramatikal şekillerin belirtilmesindeki ustalık, ad ve eylem çekimi sistemindeki düzenlilik, bütün Dil yapısındaki saydamlık, kolayca anlaşılabilme yeteneği, insan zekâsının Dil aracılığıyla beliren üstün gücünü kavrayabilenlerde hayranlık uyandırır… Araç olarak, TÜRK dilindeki duygu ve düşüncenin en ince ayrıntılarını belirtebilme, ses ve şekil ögelerini baştan sona dek düzenli ve uyumlu olan bir sisteme göre birbirleriyle bağdaştırıp dizileme gücü, insan zekâsının dilde gerçekleşen bir başarısı olarak belirir… TÜRK Dili, seçkin bir bilginler kurulunun uzun bir çalışma ve oylaşmasıyla yapılmış sayılacak düzgünlüktedir. Ne var ki, hiçbir Kurul, tataristan bozkırlarında kendi kendilerine yaşayan bu insanların, doğuştan edinilen ve yeryüzündeki benzerlerinden hiç de aşağı olmayan Dil duygusu kuralların ya da iç güdü ile ortaya koydukları bu Dil gibi güzel bir Dil oluşturamazdı. Max Müller.

Bugün dünya üzerinde yaklaşık 4000 dilin konuşulduğu tahmin edilmektedir. Bu dillerden bir kısmı kendi içine kapanık küçük topluluklarda, bir kısmı ise yüz milyonlarca kişi tarafından konuşulmaktadır. Geniş coğrafyaya yayılmış dillerin de bir bölümünün kökeni tarihin eski dönemlerine dayanmakta, diğerlerininse yakın sayılabilecek döneme rast gelmektedir. Günümüzde dünya Dili olduğu iddia edilen ingilizcenin kökeni 12. Ve 13. Yüzyıllara dayandırılmaktadır. Sadece konuşurlarının sayısının çok olması demek bir dilin zengin ve köklü olmasını ifade etmez. Bunun yanında değişik ölçütlerle dillerin zenginliği ve büyüklüğünü kanıtlayabiliriz. Devlet politikaları ve medyanın sayesinde İngilizce gibi dillerin çok kişi tarafından konuşulması sağlanmıştır. Bu yüzden bir dilin büyüklüğü o Dili konuşanların sayıları ile doğru orantılı değildir.

Dillerin zenginliği ve büyüklüğü şu ölçütlerle ortaya konabilir:

1) En eski yazılı eserlere sahip olan diller, diğerlerine göre daha zengindir. TÜRK dilinin en eski yazılı anıtları moğolistan'da orhon ırmağı boyunda bulunmuştur. Eski TÜRK yazıtlarının 1250 yıllık bir geçmişe çıktığını biliyoruz. Dünya dilleri arasında bu kadar eski anıtlara sahip olan diller azdır. Örnek olarak rus dilinin en eski eseri, 12. Yüzyıldan kalma bir destandır. Macarların en eski eseri 13. Yüzyılda yazılmıştır. Eski TÜRK yazıtlarındaki Dil işlenmiş, edebi bir nitelik kazanmıştır. Bu da bizlere TÜRK dilinin oluşumu için geçen süreyi göz önüne getirdiğimizde dilin kökeninin daha gerilerde olduğunu göstermektedir.

2) Çok geniş coğrafyada, çok kişi tarafından konuşulan diller büyük ve zengindir. Dünya üzerinde yaklaşık 150 milyon insan Türkçe konuşmaktadır. Yeryüzünde bu kadar çok konuşuru olan dile rastlamak pek mümkün değildir. Türkçenin konuşulduğu coğrafya 20 - 90 doğu boylamları ile, 33 - 65 kuzey enlemleri arasıdır. Bu coğrafya kuş uçuşu, doğudan batıya 6 - 7 bin kilometre; Kuzeyden güneye 3 bin kilometredir.(Ercilasun, Türkçe gramerin sorunları toplantısı, Ankara).

Türkçe, 1987 itibarıyla Türkiye nüfusunun%90'ının ana dilidir. Toplam konuşur sayısı 46278000'dir. 845550 kişi bulgaristan'da (1986);1979 yılı tahmini rakamlara göre özbekistan, kazakistan, Kırgızistan ve tacikistan'da 19000; Azerbaycan 18000; Kıbrıs'ta 120000; Yunanistan'da 1976 yılı 128380; Belçika 1984 yılında 63600; Almanya'da 1552300; Romanya 150000 (1993);Makedonya ve yugoslavya 250000 (1982);Irak'ta 3000 İran'da 2570; ABD'de 1970 nüfus sayımına göre 24123;1974 istatistiklerine göre kanada'da 8863; Gürcistan'a 3000; Hollanda'da 192000; Fransa'da 135000 (1984);İsveç'te 20000 (1993);İsviçre'de 53000; Birleşik krallıkta 60000; El salvador'da 500; Honduras'ta 900;1995 verilerine göre bütün ülkelerde 59000000 kişi tarafından konuşulmaktadır.

Çin'in nüfusunun milyarın üzerinde olması sebebiyle çince dünyada en çok kişi tarafından konuşulan Dil haline gelmiştir. Fakat bu Dil konuşurları bakımından Türkçe kadar geniş coğrafyaya ve değişik ülkelere yayılamamıştır.

3) Bir dilin sözcük sayısının çokluğu o diline zenginliğine işaret eder: Türkçe kelime ve kelimelerin anlam yeterliliği bakımından son derece zengin bir dildir. Çünkü doğadaki kavram, nesne, varlık; İnsan beyninin ortaya koyduğu her türlü şey türkçede ifade olanağı bulmaktadır.17. Yüzyılda bir fransız tarafından telif edilen Türkçe - Fransızca sözlük ve konuşma kılavuzunda, 116 adet armut, 46 şeftali türü sıralanmış,"değnek, sopa"maddesi, beş sayfa anlatılmıştır.(Akyüz, TÜRK Dili araştırmaları yıllığı belleten 1988).

Her milletin yaşayışı diline yansır. Milletlerin nelere önem verdiğini anlayabilmek için onların dillerini incelememiz yeterlidir. Eskimoların kara, arapların deveye ve çinlilerin pirince verdikleri isimler (Öyle ki çinliler sabah, öğle, akşam yedikleri pirinci hep değişik isimle adlandırmışlardır.)Milletlerin yaşayışlarının dillerine yansımasıdır. Bu bakımdan türkçede akraba ve renk adları değerlendirildiğinde dilimizin diğer dillerden çok daha zengin olduğu görülür. Ayrıca akrabalık ve renk adlarının ifade yeteneği başka dillerde bulunmayacak kadar güzel ve zengindir. Örneğin Almanca bir tek schwagerin sözcüğüyle, ingilizcede sister - in - law, fransızcada belle - souer'le dile getirilen dört ayrı ilişki türkçede baldız, elti, görümce, yenge gibi dört ayrı kavramla anlatılır. Aynı biçimde, türkçedeki kayınbirader (Kayın),Enişte ve bacanak, bu üç dilde birer sözcükle karşılanır. Almancada schwager, ingilizcede brother - in - law, fransızcada beau - frere.(Aksan, Türkçenin gücü, s. 54).

1998 Türkçe sözlük'te alıntı kelimelerin dışında 60000 Türkçe kelime vardır.(Alıntı kelimelerle birlikte bu sayısı 80000 civarındadır.)Oysa ingilizcenin söz varlığının%50'si latin,%15'i antik yunanca,%10'u diğer, ancak%25 ‘i anglosakson kökenlidir. Bu yüzden ingilizcedeki kelimelerin%75'i yabancı dillerden alınmıştır. TÜRK Dil kurumunun halk ağzında yaşayan sözcüklerin yöre insanından derlenmesiyle oluşan tarama sözlüğü'nde 500000'e yakın sözcük vardır. Ayrıca yazılı belgelerde kalan Türkçe sözcükleri bir araya getirmek için oluşturulan derleme sözlüğündeki kelimelerle bu sayı daha da yükselecektir. Bunun yanında diğer TÜRK lehçelerindeki Türkçe sözcüklerin de bulunduğu kapsamlı bir Türkçe sözlük hazırlanırsa bu sayının daha da artacağı açıktır. Yabancı kelimeler yerine bunların TÜRK diline kazandırılmasıyla dilin imkânları daha da gelişecek ve TÜRK Dili dünya dilleri arasındaki yerini almış olacaktır.

4) Türkçe anlatım olanakları ile zengin bir dildir. Türkçe kavramların, duyguların, düşüncelerin insanoğlunun aklının ortaya koyduğu bütün durumların anlatımı için elverişli bir dildir. Sözcüklerin kavram ve durumlara uygunluğu ve insan zihninde canlandırdığı biçimler, yeni kavramların anlatımındaki kolaylık türkçede başka dillerle karşılaştırılamayacak kadar güçlüdür. Bu konuya Prof. Dr. Oktay sinanoğlu'nun hayatından örnek vererek açıklamaya çalışalım. Sayın sinanoğlu atomlardaki elektronlarla ilgili oluşturduğu bir kurama"eksiciklerin kaçınımı"adını vermiştir. Bunun ingilizcesini de latinceden türetmiş. Çünkü İngilizce bilimsel terimlerini kendinden değil latince ya da eski yunancadan almaktadır. Burada oktay sinanoğlu:"Ben ‘eksiciklerin kaçınımı'nı sokakta herhangi bir vatandaşa sorsam, eksiltili birşeylerin birbirinden kaçması olarak cevap verir. Fakat ingilizcesini türettiğim sözcüğü okumuş bir amerikalıya sorsam o bilemez."Diyor. Yani türkçede oluşturulan herhangi bir terim ne kadar zor olursa olsun o Bilim dalı hakkında insanların zihninde hemen bir şeyleri çağrıştırıyor. Bu da dilimizin ifade olanaklarının ne kadar büyük ve zengin olduğunu gösteriyor.

Yukarıda anlattıklarımızın dışında Türkçe yeni kelimeler yapmak bakımından da oldukça zengin bir Dil. Sadece birtakım kök veya gövdelere getirilen ekler ile yeni kelimeler yapılması dilimizin sınırsız türetme gücüne sadece küçük bir örnektir. Aşağıda sür - eyleminden türetilen kelimeler bir fikir vermek amacıyla yazılmıştır.

Sür - sürü, sürgü, sürgülü, sürgüsüz, sürgüle - sürgülen - sürgület - sürgülettir - sürgücü, sürdür - sürdürme, sürdürüm, sürdürüş, sürdürül - sürdürülme, sürdürt - sürdürtme, sürgüleme, sürgüleyiş, sürdürül - sürdürülme, sürdürülüş, sürgün, sürgünlük, sürme, sürmeli, sürmesiz, sürmelik, sürmeci, sürmedan, sürmeleme, sürmelemek, sürücü, sürücülü, sürücüsüz, sürücülük, sürek, sürekli, süreksiz, süreklilik, süreksizlik, sürüm, sürümlü, sürümsüz, sürümsüzlük, süre, süreli, süresiz, süreğen, süreğenleşme, süreğenleş - sürerlilik, süreç, sürt , sürtme, sürtüş, sürtüşme, sürttürme, süttürmek, sürül - sürülme, sürün - sürünme sürünceme, sürüngen, süründür - süründürme, süründürülme - süründürülme, sürüş - sürü - sürüme, sürüyüş, sürüt - sürütme, sürç - sürçme, sürükle - sürükleme, sürüklen - sürüklenme, sürç - sürçme, sürükleyici sürüklet-…

Yukarıda Türkçenin anlatım imkânlarından sadece iki tanesine örnek verdik. Buna benzer daha birçok özellikle birlikte Türkçe anlatım kolaylığı ve anlatım olanakları yönünden dünya Dili olmaya adaydır. Yeter ki bizler dilimize sahip çıkalım, aşağılık duygusu ile yabancı dillerin güzelim Türkçemizi kirletmesine izin vermeyelim.

*Bu yazının hazırlanmasında: Doğan aksan, Türkçenin gücü; Süer eker, çağdaş TÜRK Dili; TDK sözlüğü 1988 kitaplarından faydalanılmıştır.
Son düzenleyen Safi; 3 Temmuz 2016 23:21
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Ekim 2011       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Türk Dillerinin Tarihsel Gelişimi
MsXLabs.org & Temel Britannica

Türk diliyle uğraşan bilim adamları Türk dillerinin ve lehçelerinin tarihsel gelişimini yedi döneme ayırmaktadırlar:
1. Altay döne­mi;
2. En Eski Türkçe dönemi
3. İlk Türkçe dönemi
4. Eski Türkçe dönemi
5. Orta Türk­çe dönemi
6. Yeni Türkçe dönemi
7. Çağdaş Türkçe dönemi
Bu sınıflamanın ilk üç dönemiyle ilgili olarak bugüne kadar herhangi bir belge bulunama­mıştır.

Eski Türkçe dönemi (6.-10. yüzyıllar arası)
Göktürkçe'nin ve Uygurca'nın kullanıldığı dönemi kapsar. Orhun ve Yenisey yazıtları ilk yazılı belgeler olması bakımından büyük önem taşır.

Orta Türkçe dönemi (11.-15. yüzyıllar ara­sı)
İslam dini ve kültürüyle ilişki kurulduğu, Türk boylarının İslam dinini benimsediği dö­nemi içine alır. Bu dönemde özellikle yazı dili Arap ve Fars dillerinin büyük ölçüde etkisin­de kalmış, yapay bir dil oluşmuştur. Bu dönem de kendi içinde iki evreye ayrılır:
A) Ortak Orta Asya Türkçe'si

DEVAMI Türk Dilinin Gelişim Tarihi
Son düzenleyen Safi; 21 Nisan 2016 21:16
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Aralık 2011       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Türkiye Türkçesi
Konuşulduğu ülkeler
Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Bulgaristan, Yunanistan, Ermenistan, İran, Makedonya Cumhuriyeti, Moldova, Suriye, Irak, Kosova.
Şu ülkelerdeki göçmen topluluklar: Hollanda, Almanya, Avusturya, Kanada, ABD, İsrail, Brezilya, Venezuela, Kolombiya, Belçika, İngiltere, Danimarka, İsveç, İsviçre, Avustralya
Sürgündeki Ahıska Türkleri'nin yaşadığı ülkeler: Kazakistan, Azerbaycan, Rusya Federasyonu, Kırgızistan, Özbekistan ve Ukrayna.
Konuşan kişi sayısı
80 milyonu ana dili olmak üzere, yaklaşık 100 milyon. Sıralama 14 arasında
Sınıflandırma
- Altay Dil Ailesi (tartışmalı)
- Türk Dilleri Ailesi
- Oğuz Grubu
- Türkçe
Resmi Durum ve Dil Kodları
Resmi dil olduğu ülkeler: Türkiye, KKTC , (Makedonya , Kosova (Belediye dili)), Kıbrıs Rum Kesimi
Düzenleyen kurum: Türk Dil Kurumu
ISO 639-1: tr
ISO 639-2: tur

DEVAMI Türkçe - Türkiye Türkçesi
Son düzenleyen Safi; 21 Nisan 2016 21:19
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Mayıs 2014       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Türkçenin özellikleri
  • Türkçe söz varlığının çoğunluğu; öz Türkçe sözcükler, Arapça ve Farsça'dan geçmiş Türkçeleşmiş sözcüklerden oluşmaktadır. Arapça ve Farsçadan gelmiş sözcükler o kadar Türkçeleşmiştir ki Arap veya Fars dilindeki halinden oldukça farklıdır ve kimi sözcüklerin anlamı farklılaşmıştır.
  • Türkçede tümce yapısı: Özne, Tümleç, Yüklem şeklindedir.
  • Türkçede kısa yoldan anlatım ön plandadır. Örneğin, "sobayı yak" derken "sobanın içindekileri yak" anlamındadır.
  • Türkçede zamirler: ben, sen, o, biz, siz, onlar şeklindedir.
Sözcük Türeme Farkı
Özelliği gereği sona eklemeli bir dil olduğundan Türkçede basit bir kökten çok sayıda sözcük türetmek mümkündür. Bu özelliğin bulunmadığı Hint-Avrupa Dilleri kolundan gelen İngilizce, Almanca ve İspanyolca aşağıda Türkçe ile karşılaştırılmıştır.

11544d1186345374 turkce turkiye turkcesi 1


DEVAMI Türkçe - Türkiye Türkçesi

Son düzenleyen Safi; 21 Nisan 2016 21:20

Benzer Konular

17 Mayıs 2007 / ekaraot Sosyal Ağlar
30 Temmuz 2014 / Ziyaretçi Soru-Cevap
20 Ocak 2013 / Ziyaretçi Soru-Cevap