ATEŞ

a. (fars. âteş),
Sponsorlu Bağlantılar
2. Yanmakta olan maddeler yığını; alevlerle yanan madde: Ateşi seyretmek. Ateşin karşısında ısınmak. Mektubu ateşe atmak. Bir ateş yakmak. Odun ateşi.
3. Özellikle besinlerin pişirilmesinde kullanılan ısı kaynağı ya da araç; ocak: Hafit, orta, harlı ateşte pişirmek. Yemeği ateşte unutmak. Ateşin altını açmak, kısmak.
4. Bedende çoğunlukla genel bir rahatsızlık ya da daha değişik belirtilerle kendini gösteren ısı yükselmesi, normalin üstünde çıkan beden ısısı: Ateşi yükselmek, çıkmak, düşmek. Çok ateşim var.
5. Bir silahın, yanan barut etkisiyle bir mermi fırlatarak boşaltılması: Ateşi kesmek. Yaylım ateşi.
6. Ed. Şiddetli bir heyecan, endişe, çoşku, tutku vb.: içine bir ateş düşmek. Ateşini yıllarca içinde saklamak, içinde bir okuma ateşi yanmak. Aşk ateşiyle yanmak. Kıskançlık ateşi.
7. Tutuşturmaya yarayan kibrit ya da çakmak: Ateşiniz var mı?
8.
- (Bir kimseye, bir şeye, bir yere) ateş açmak, tüfek, tabanca, top gibi ateşli silahlarla (ona) mermi atmaya başlamak: Birden üstümüze ateş açtılar.
- Ateş almak, sözkonusu bir şey ise, içten içe tutuşmak, alevlenmek; tüfek, tabanca vb. ise, patlamak; bir kimse ise, telaşlanmak, öfkelenmek ya da coşmak. Ateş almaya mı geldin, uğradığı ya da ziyaret ettiği bir yerden çarçabuk ayrılmaya kalkan bir kimseye sitem yollu söylenir.
- Ateş bacayı sarmak, bir iş ya da olay sözkonusu ise, önlenemeyecek, tehlikeli bir duruma girmek; iş işten geçmek, alev saçağı sarmak.
- birine, birini ateş basmak, vücut ısısı yükselmek; başına ve yüzüne kan yürümek; sı kılmak: Haberi alınca beni bir ateş bastı, ter içinde kaldım.
- Ateş çıkmak, yangın çıkmak, yanmaya başlamak.
- Bağırma, gönlüne, içine ateş düşmek, çok güçlü bir acı duymak: Oğlunun ölümünü öğrenince bağrına bir ateş düştü, ağlayıp dövünmeye başladı.
- (Bir kimseye, bir şeye) ateş etmek, bir ateşli silahı kullanmak; bir silahla (ona) mermi, mermiler fırlatmak: Ateş etmeyi öğrenmek. Polis kaçan soyguncuya ateş etti.
- Ateş gibi, bir şeyin sıcaklığını, bir kimsenin zeki, becerikli, hareketli olduğunu vurgulamak için kullanılır: Hava ateş gibi insan ter içinde kalıyor. Ateş gibi çocuk, bu işi ona verebilirsin. || Ateş gibi yanmak, hasta sözkonusu ise, ateşi yükselmek.
- Ateş kesilmek, çalışkan, becerikli, canlı ve hareketli bir duruma gelmek: O pısırık oğlan ateş kesitmiş, her işe koşuyordu.
- Ateş kesmek, ateşli silahlarla yapılan atışı durdurmak.
- Ateş olsa cürmü, cirmi kadar yer yakar, kötü niyetli bir kimsenin, korkulup çekinilecek bir yanı bulunmadığını vurgulamak için söylenir.
- Ateş pahası, pahasına, bir şeyin fiyatının çok yüksek olduğunu belirtmek için söylenir: Her şey ateş pahasına, hiçbirinin yanına varılmıyor.
- Ateş parçası, çalışkan, hareketli, becerikli ve işbilir kimse; çok yaramaz, ele avuca sığmaz çocuk.
- Bir kimseye, bir şeye ateş püskürmek, ona karşı çok öfkelenip ağır, kötü sözler söylemek: Bu haberi yayanlara ateş püskürüyor.
- Ateş saçmak, aşırı ölçüde kızıp köpürmek.
- Ateş vermek, bir şeyi tutuşturmak, yakmak: Bir gece konağa ateş vermiş, kaçıp gitmiş.
- Ateş yakmak, odunları tutuşturmak: Isınmak için ateş yakmak.
- Bir kimseyi, kendini ateşe atmak, bile bile çok tehlikeli bir işe girişmek ya da başkasını tehlikeli bir işe sokmak: Kendisiyle birlikte kardeşini de ateşe atmıştı.
- Bir şeyi ateşe tutmak, bir şeyi çok az ısıtmak: Ateşe tutunca tüpün kapağı açıldı; bir yer ya da kimseye ateşli silahlarla mermi atmak: Evi ateşe tutmuş, kimseyi dışarı çıkarmamışlardı.
- Bir yeri ateşe vermek, orada kasıtlı olarak yangın çıkarmak; bir kimseyi, bir topluluğu aşırı ölçüde telaşlandırmak; bir ülkeyi savaşa ve karışıklık çıkartarak zarar ve yıkıma uğratmak.
- Yemeği ateşe vurmak, pişirmek üzere ocağa koymak: Nohut tenceresini ateşe vurmuş dışarı çıkmıştı.
- Ateşe vursan duman vermez, bir kimsenin aşırı ölçüde cimri olduğunu belirtmek için söylenir.
- Ateşi başına vurmak, çok öfkelenmek, sinirlenip çoşmak.
- Ateşi çıkmak, yükselmek, vücut ısısı artmak, ateşlenmek.
- Ateşi düşmek, vücut ısısı normale dönmek; eski coşkusunu yitirmek.
- Ateşi uyandırmak, sönmekte olan ateşi havalandırıp ışıtmak, canlandırmak.
- Bir kimsenin ateşine yanmak, onun yüzünden zarara uğramak: Arkadaşının ateşine yanmış, bu pis işe karışmıştı; birine âşık olup gönlünü kaptırmak: O göçmen kızının ateşine yanmış ona iyice kapılmıştı.
- Ateşini almak, yükselen vücut ısısını düşürmek; hastanın ateşini derece ile ölçmek: Alnına ıslak bez koymuşlar, ateşini alsın diye. Sabah akşam ateşini alın.
- Ateşle oynamak, kendini düşüncesizce çok tehlikeli bir işe atmak.
- Ateşler içinde, hastanın çek ateşli olduğunu belirtmek için söylenir.
- Ateşten, yakan, acı veren, kırmızı: Ateşten bir hançer. Ateşten gömlek. Ateşten kadeh.
Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 9 Ocak 2020 23:56
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!