YETERSİZLİK a.
1. Yetersiz olan bir şeyin durumu, özelliği: Sanayide üretim yetersizliği.
2. Bir kimsede herhangi bir şeyi yapmak için gereken niteliklerin, yeteneklerin, güç ya da olanakların bulunmayışı: Zihinsel çalışmada yetersizlik. İşi eyleme dökmek sözkonusu olunca, yetersizliği hemen ortaya çıktı.
3. Patol. işlevlerini yeterince yapamayan doku ya da organın durumu: Kalp yetersizliği. (Bk. an- sikl. böl.)
—Psik. Düşünsel yetersizlik, bir öznenin kendi yaşam çevresinin gereklerine uygun bir biçimde yanıt verebilmesini engelleyen ve akıl yetersizliğinin klasik görünümlerinden birini oluşturan düşünsel güç eksikliği. \\ Zihinsel yetersizlik, düşünsel üretkenliğin yetersizliğiyle belirginleşmekle birlikte, klinik görünümü düşünsel yetersizliğe indirgenemeyen belirti. (Bk. ansikl. böl.)
—ANSİKL. Patol. Bir dokunun ya da organın yetersizliği genellikle ya anatomik bir lezyona ya da bir anomaliye bağlıdır. Bununla beraber bazı öyle yetersizlikler vardır ki, bunlarda herhangi bir lezyon görülemez: bunlara işlevsel yetersizlik denir. Temel organlarda ortaya çıkan yetersizlikler büyük önem taşır. Örnek olarak şunlar verilebilir: kalp yetersizlikleri, özellikle kapakçık yetersizlikleri (bunlar kalpteki deliklerin kapakçıklar tarafından uygun biçimde kapatılmamasından ileri gelir ve fizyolojik olarak, kanın ayrıldığı boşluğa geri dönmesine neden olurlar); aort* yetersizlikleri; akciğer alveollarına havanın uygun biçimde gelmesini engelleyen ve kanın oksijen almasını azaltan solunum yetersizliği; safra ve glikojen yapıcı ve zehir önleyici işlevleri engelleyen karaciğer yetersizliği; kanda azotun aşırı artmasına neden olan böbrek" yetersizliği. Bazı bezlerdeki yetersizlikler belirgin bozukluklara neden olurlar: tiroit yetersizliği miksödem, böbreküstü yetersizliği Addison hastalığı vb. yapar.
—Psik. Zihinsel yetersizlikleri belirlemek için, uzun süre düşünsel yetersizliğin derinliğiyle yetinilmişti. Buna göre, salt betimsel açıdan şu derinlik ayrımları yapılabilir: 1) çok derin yetersizlikler (özneler bu durumda, J. Piaget tarafından betimlenen duyusal-devinimsel evreden öteye geçemez, yani tek başına beslenemez, sfink- ter denetimini yapamaz, hemen hemen konuşamazlar; bu tür yetersizliklere, eskiden idiyosi denirdi); 2) derin yetersizlikler (özneler bu durumda, günlük işlerini kendi başlarına görebilirler ve konuşmaları, oldukça sınırlı olmasına rağmen, iletişim kurabilmelerini sağlamakla birlikte okulda normal olarak okuyamaz ve yazılı dili hiçbir zaman öğrenemezler; yetişkinlik dönemlerinde akıl yaşları 6'nın altında kalır; bu tür yetersizlikler, eskiden embesillik olarak adlandırılırdı); 3) orta ve hafif yetersizlikler; tam anlamıyla debillik* anlamına gelir.
Bu yetersizliklerde bilişsel işlemler, yalnız gelişimlerinin ağırlık ya da yetersizliğiyle belirginleşmekle kalmaz, ayrıca gelişimin kedigözlülüğü (bazı kesimler ötekilerden daha geride kalır, en çok da uzaysal-zamansal örgütlenme zarar görmüş gibi görünür), sertlik ve durgunluğu ve özellikle, her şeyden çok sözsel alanda ortaya çıkan kavramlaştırma güçlükleriyle de belirginlik kazanır.
Klasik olarak, eksojen yetersizlikler denilen ve organik bir beyin zedelenmesine bağlanan yetersizlikler ile endojen yetersizlikler denilen ve böyle bir zedelenmeye bağlanmaları olanaksız olan yetersizlikler arasında bir ayrım yapılır. Bir yetersizliğin kökenindeki beyinsel zedelenmeler çeşitlidir ve rahimsi, ardından rahimdı- şı yaşamın çeşitli uğraklannda ortaya çıkabilir. Nitekim doğumöncesi zedelenmeler genetik bir hastalıktan (plenilketonuri, fako- matoz vb.), kromozom sapmalarından (trizomi, gonat oluşmamaları) ya da çeşitli embriyopati ve dölüt hastalıklarından ve bazen de doğuştan miksödemlerden kaynaklanabilir Bununla birlikte, organik bir bozukluğa bağlı yetersizliklerden çoğunun kaynağını doğum ya da doğumöncesi zedelenmeler (erkendoğum, doğum kazala- n, nükleer sanlık) ile doğum sırası zedelenmeler (menenjitler, ansefalitler, bazı kafa travmalan, kasılmak ansefalopatiler, yozlaşma hastalıkları [lökoansefalit ya da lökodi- strofiller]), kan şekerinin azalması ve şiddetli su kayıpları oluşturur.
Görünür organik nedeni olmayan zihin yetersizlikleri, hafif ya da orta debillik olaylarının büyük çoğunluğunu kapsamına alır. Organcı bir görüşü benimseyen bazı bilginler, bu olayları ortaya konamayacak kadar belirsiz "çok küçük beyin lezyonla- rfnın etkisiyle açıklar. Aynı görüşü benimseyen ve bir ana kütle içindeki düşünsel bölümlerin bir Gauss eğrisi çizdiğini ileri süren öteki bilginlerse, zekânın birçok genle belirlenen kalıtsal bir özellikle olduğunu ileri sürerler. Bu dağılımın alt düzeyleri, onlara göre bu kalıtsal bulaşmanın normal etkisiyle açıklanır ve "üstün zekâlılar" olduğu gibi, "debiller" de vardır.
Yalnız biyolojik etkenleri göz önünde bulundurmak, toplumsal ve bağıntılı etkenlerle ruhsal yaşamdaki ana boyut ulan İsteği göz ardı etmek demektir, öteki çocuklar gibi zihinoe yetersiz çocuk da, kendini bl^rlojlk ve ruhblllmeeı etkenlere dayanarak oluşturur. Zihinsel yetersizlik ala nında, nedenler (nörolojik zedelenme) ve bu nedenlere bağlanan sonuçlar arasında bir koşutluk eksikliği vardır ve buna "organoklinik sapma" adı verilir. R Mi- sâs'in dediği gibi, "filanca mongoliyen bir idiyosl durumunda saplanıp kalırken, bir başka mongoliyen okula girmeyi başarır.''
zekânın özerk bir işlev olmadığını ve dürtüse! yaşamın değişikliklerine bağlı ol dudunu ortaya koyan 9, Ereud ve M. Klein' ı İzleyen J. Bovvlby ve R. Spltz, anne ilgisinden yoksun küçük çocukları Inceleye rek, uzayan ilgi yokluğunun flzyolopk «lan da öldüğü kadar düşünsel alanda da; bı lişsel işlevlerin yetersiz blf libido yatırımı yoluyla bazen gerldöndtirıllernez bozukluklara yol açabileceğini gösterdiler Bir yarıda anababalann «osyokülluıei çevresi ile öte yanda çdcuklaun düşünsel üretkenliği (l a İle ölçülür) ve okuldaki ba şansı arasındaki sıkı bağlılaşım, özellikle C Cbiland tarafından ortaya kondu (/'En fent de six ans el son evedir (Altı yaşındaki çocuk ve geleceği), tart) Bunagö re çocuklar, sosyokültürel ve iktisadi alanda ne kadar elverişli bir çevrede yetişmişse, i Q o kadar yüksektir. Çevre, sağladı ya da sağlamadığı uyarımlar yoluyla at ılı oluyor gibi görünmektedir. Zihinsel ye temizlikleri sosyokültürel bir engelle açıklanabilen çocukların durumu, uzun 9üre "sözde debllllk” ya da "yalancı debilllk” terimiyle adlandırıldı Bununla birlikte, Zl hlnsel yetersizlik kavramının gerçek ya da varsayılan bir organik zedelenmeye ıpso lacto (kaçınılmaz olarak) bağlı olmadığı kabul edildiği ölçüde bu ayrım yararlı ol maktan çıkar.
Erken bir bağıntılı dengasizliğa bağlı şiddetli duygulanım bozuklukları, bilişsel gelişim üzerinde büyük etkiler yapar ve bu bozuklukların upuygun bir tedavisine zamanında girişilirse, bilişsel gelişimde İyileşme görülür. Günümüzde evrimsel uyumsuzluk terimiyle adlandırılmak İstenen yetersizlik tipi de işte budur. yetersizlik belirtisinin ortaya çıktığı patolojik zihinsel yapıya göre, üç ayrı patolojik zihinsel yapı tipi vardır. Bunların birincisi, gerçek psikotik süreçlerdeki gibi kişiliğin tam bir çözülmesine yol açmamakla birlikte, zihinsel yaşamın zaman zaman birincil süreçler tarafından istilasıyla belirginleşen psi- kozlu tip; İkincisi, nevrozlu savunma mekanizmalarının (bastırım, yerdeğiştirme vb.) düşünce içine sızdığı nevrozlu tip ve üçüncüsü de özellikle tutukluk, astemi ve başarısızlık tutumlarıyla ortaya çıkan çö- kûntülü tiptir. Eğer erken ve çokboyutlu bir tedaviye girişilmezse, zihinsel yetersizlik dışındaki belirtiler silinip gitmeye yüz tutacak ve gitgide daha da hareketsizleşen bilişsel yapıların toptan bir sınırlanmasından başka hiçbir şey ortaya çıkamayacaktır.
M. Mannoni'ye göre, çocuktaki debilli- ğin nedenini her şeyden önce annede aramak gerekir. Ona göre hatta, "organik bir etken sözkonusu olduğu zaman, bir çocuğun yalnız doğuştan gelen bir güçlüğe karşı koymak zorunda kalmadığı, ayrıca annenin, sonunda her ikisinin de ortak varlığı durumuna gelen (antazmalı bir dünyada, bu eksiklikten yararlanma tarzına da karşı koymak zorunda kaldığı bir durumda" bile, bu böyledir. Bundan ötürü Mannoni, öznenin karşılaştığı kendi yetersizliği içinde yalnız kalma ve sadomazoşist tipte bağıntılar içinde birçok ihtimamın nesnesi olarak donup kalma tehlikesini sınırlandırmak amacıyla, hatta organik düzeyde en çok zarar gören çocuklar için bile erken bir psikoterapik müdahale önerir.
Kaynak: Büyük Larousse