NAL a. (ar. nacf).
1. At ve öküz gibi hizmet hayvanlarına, tırnağın aşınmasını ve bozulmasını önlemek için çakılan, demirden ya da çeşitli alaşımlardan yapılmış oluklu, yassı çubuk. (Bunun yanı sıra nal, ayakların kaymasını engelleyerek ayak kusurlarını düzeltecek, ayak hastalıklarını iyileştirmeye yardımcı olacak biçimlerde de yapılmaktadır.) [Bk. ansikl. böl.]
2. Esk. Ayakkabı.
3. Sabanın vb. ucundaki demir kısım.
4. Nal döken - NALDÖKEN. || Nal dövmek, derinin üzerine dövme yapmak. || Nal toplamak, sözkonusu atsa, yarışta en geriye kalmak, sonuncu olmak. || Nalını sökmek için ölmüş eşek aramak, çaba ve emek harcamaksızın bir çıkar ardında koşmak. || Nalları dikmek, sözkonusu hayvan ya da hayvana benzetilen kişiyse, ölmek (arg.).
—Ask. tar. Nal çantası, hayvanların binek ya da taşıma hizmetlerinde kullanıldıkları dönemlerde, bunları kullananların yanlarında taşıdıkları ve içerisinde yedek nal, mıh vb. bulunan çanta.
—Folk. Bazı inanışlara göre, yolda rastlantı sonucu bulunan bir nal uğur getirir; bu uğurun nalın üzerinde kalan mıhların sayısıyla orantılı olduğu kabul edilir. Yüzük haline getirilen nal mıhının ya da yüzük taşı olarak kullanılan bu mıhın başının, nazara, kaza ve cinayetlere karşı koruyucu olduğuna inanılır.
—Nalbantl. Nal çakma ya da nal vurma, NALLAMA’nın eşanlamlısı. || Dövme nal - DÖVME. || Nal kesmek, nal yapmak, dövme nal yapmak: || Nal tokmağı, - TOKMAK. || Birleşmiş kollu nal, kolları bir kirişle birleştirilmiş nal. || Buz nalı, hayvanın buzda kaymasını engellemek üzere buz mıhlarıyla donatılmış nal. || Florantin nal, mıh kullanılmaksızın ayağa penslerle tutturulan nal. || İngiliz nalı, hayvanın tırnağını bir miktar kaplayan nal. || Kapalı nal, kolları çok geniş olan nal. || Terlik nal, iç bölümü dışından daha kalın ve tırnağa doğru incelen nal.
—Patol. At nalı böbrek, iki böbreğin alt uçlarının orta çizgide birleşmesiyle belirgin at nalı görünümünde biçim bozukluğu.
—'Yet. Ortopedik nal, kusurlu ayakları tedavi etmek için kullanılan özel nal. (Birleşik uçlu nal, dar ökçeli nal gibi çeşitleri vardır.)
♦ sıf. Denize. Nal kasa, FALAKALI* KASA' nın eşanlamlısı.
—ANSİKL. Romalılar çivili nalı bilmediklerinden, solea'yı icat ettiler; bu, bir tür at sandalıydı, ayağından yaralanmış atlara tedavi amacıyla giydiriliyordu. Çivili nallar ilk kez IX. yy.'da resimli bizans ve latin belgelerinde aynı zamanda görüldü. IX.-XII. yy.'lar arasında pek az kullanıldı; XII. yy.'da çivili nal kullanımı kural haline geldi; XIV. yy.'da çakılan nallar hafif, dar, olukluydu, mıh delikleri uzunca ve mıhlar da keman anahtarı biçimindeydi; daha sonra mıh delikleri kare, mıhlar da kesik piramit biçimini aldı; tırnağa yatırılan bu nallar içbükeydi ve tırnağın ön ucunun aşınmasını önlemek için alın yapılıyordu; oluklu sac yerine daha geniş ve daha ağır levhalar kullanılıyordu.
Hindistan'da, Çin'de, Japonya'da XVIII. yy.’a kadar çivili nal bilinmiyordu.
Nal. hayvanların ayağına uygun bir biçimdedir. Tırnağı korur, hayvanın hareket etmek için harcadığı kuvveti önemli ölçüde destekler ve ayağın yeri daha iyi kavramasını sağlar. At nalı, eğilmiş bir metal lamadır ve üstünde mıhların çakılması için açılmış delikler vardır (mıh delikleri). Şu bölümlerden oluşur: sünbük. kollar (meme [terbi] ve ökçe), kol uçları. Kol uçları kaldırılmışsa, buna mahmuz adı verilir. Genellikle nalların ön bölümünde tırnağa doğru kıvrılan bir alırı vardır.
NAL a. (fars. nal). Esk.
1. Kamış, saz.
2. Şekerkamışı.
3. Kamış düdük.
4. Kamış kalem içindeki ince tel.
5. inleme sesi, inilti.
♦ sıf. inleyen, inleyici.
Kaynak: Büyük Larousse