TUĞRA a. (esk. türkç. "hükümdar mü- hürü ve imzası" anlamına gelen tuğrağ ya da tuğ'dan).
1. Eski türk devletlerinde, Selçuklular ve Memluklarda, özellikle OsmanlIlarda hükümdarın simgesi olarak kullanılan ve yığma yazıyla padişahın ve babasının adı yazılı olan nişan. (Bk. an- sikl. böl.)
2. Metal paranın resimli yüzü; tura.
—Kur. tar. Tuğra çekmek, OsmanlI devletinde ferman, berat, menşur, mülkname, vakfiye gibi resmi belgeleri tuğralamak. (Bu işlem, "tuğrai”, “tevkii” de denen “nişancı" ya da "tuğrakeş", "tuğranüvis" adlı görevliler tarafından yapılırdı. Sadrazam ya da tezkireci tarafından üzerine geçerliliğini onaylayan “sah" işareti konmuş belge nişancıya gönderilir, o da bunu denetleyip yasalarla çelişmediğini saptadıktan sonra kâğıdın üstüne tuğra çekerdi.) || Tuğra divanı, Selçuklularda hükümdarın yabancfdevletler ve eyaletlerle ilişkilerini düzenleyen daire. (“Sahibi tuğra" ya da ‘ ’tuğrai’ ’ denen divan başkanının yönetiminde hükümet merkeziyle dış merkezler ve eyaletler arasındaki yazışmaları yürütür; eyaletlere berat, menşur gibi gerekli belgeleri gönderirdi.) [inşa divanı da denirdi.] || Tuğrai hümayun, OsmanlI devletinde padişah tuğrası.
—ANSİKL. Tuğra sözcüğü farsça “işaret" anlamına gelen nişan ve arapça "remiz" ya da “imza" anlamındaki tevki ile eşanlamlı olarak eski türk devletlerinde hükümdarların yazılı simgeleri, nişanları ya da damgaları niteliğinde belgelerin resmiliğini vurgulamak için kullanıldı. Tuğra geleneğini Selçuklular ve Memluklar gibi OsmanlIlar da sürdürdüler. Tuğrayı Anadolu Selçuklularından alarak ilk kez Orhan Gazi döneminde (1326-1360) kullanan OsmanlIlar bunu Orhan Gazi'nin tuğrasındaki "Orhan bin Osman” yazısının kendine özgü bir istifinden geliştirmeleri sonucu öncekilerle ad benzerliği dışında hiçbir ortak yanını bırakmadılar. Böylece padişahın Osman Gazi'nin oğlu olduğunu belirleyen “Orhan bin Osman" yazısıyla başlayan osmanlı tuğralarının metnine Bayezit I döneminde “han" unvanı: “Bayezit bin Murat han"; ardından “muzaffer" deyimi: “Murat bin Mehmet han muzaffer”; “daima” sözcüğü: "Mehmet bin Murat han muzaffer daima”; “şah” unvanıyla birlikte “el” tanım edatı: “Süleyman şah bin Selim han el-muzaffer daima” eklendi. Mahmut l’in tuğrasında önceden baba adına bağlı bulunan "han" unvanı, padişah adına bağlı olarak yazılmaya başlandı ve "şah" unvanı metinden çıkarıldı: "Mahmut han bin Mustafa el-muzaffer daima". Mahmut II döneminde onun tuğrasının sağ üst köşesindeki boşluğa “adli" mahlası yazıldı; 1897 Türk-Yunan savaşı' nın kazanılması üzerine Abdülhamit II tuğrasına "el-gazi" unvanını ekledi; Mehmet V’in tuğrasında aynı yere önce "Reşat", sonra da "el-gazi" mahlasları yazılarak metin son biçimini aldı. Şehzadeler sancakbeyliğine atandıkları dönemlerde kendi adlarıyla tuğra çekme yetkisine sahip olduklarından, tuğraları şehzadelikleri sırasında saptanır ve tahta çıkan şehzadenin genellikle tuğrasında değişiklik yapılmazdı.
Osmanlılar'da önceleri berat, menşur, ferman, hüküm, mülkname, vakfiye gibi resmi belgeler üzerine çekilen tuğra, sonraları defterhane defterlerinin kayıtları başında ve sonunda da bir hanedan arma sı olarak paralar, pullar, anıtlar, savaş gemileri ve resmi binalarda kullanıldı. OsmanlI tuğrası gelişerek kendine özgü biçimini aldıktan sonra hattatlar sürekli daha iyisini, daha güzelini yazmaya çalıştılar. Çok süslü ve resim biçiminde yapılan padişah tuğralarının yanında çeşitli ayetler, dualar, besmeleler, tarikat pirlerinin adları ve değişik tür yazılardan tuğra gibi stilize edilmiş yapıtların düzenlenmesi sonucu tuğra ayrıca hat sanatının da bir kolu oldu.
—Hat. Bir hattat tarafından yazılan tuğraların bilinen ilk örneği Orhan Gazi’ye aittir. Tuğra yazmak hat sanatının bir kolu olarak gelişmiştir. Bir tuğra sere* (kürsü), beyza*, tuğ* ve kol* (hançere) bölümlerinden oluşur. XVII. yy. sonlarında Süleyman II döneminde ve XVIII. yy. başlarında özellikle Ahmet III döneminde tuğralar çiçek motifleriyle süslenmiş, daha sonra sağ yana “Gazi”, sola ise “Adli" gibi sanlar eklenmiştir. Mustafa Rakım Efendi, Haşim Efendi, Vahdeti, Sami Efendi, İsmail Hakkı Altınbezer tuğra çekmekte ün yapmış hattatlardır.
Kaynak: Büyük Larousse