
Ziyaretçi
ALT
a.1. Üste karşıt olarak alçak, aşağı konum: En alta çarşafları yerleştirdim.

Sponsorlu Bağlantılar
3. Bir şeye göre aşağıda kalan bölüm: Kedi masanın altında uyuyor. Ağaçların altı gölgelik Ayaklarının altına bir tabure, ba şının altına bir yastık koymak. Köprünün Büyük Alsace kanalı üzerinde altından geçmek. Saçları şapkasının altın Vogelgrun hidroelektrik isletmesi dan çıkıyordu. Ceketinin altından bir tabanca çıkardı. Yağmur altında çalışmak. Buzdağlarının su altında kalan bölümü üsttekinden daha büyüktür Bir ayağını altına almak.
4. Bir şeyin sona ya da yere yakın bölümü: Mektubun altında imza yoktu. Duvarın altında buluşmak.
5. Özellikle bebeğin külotu, bezi vb.: Bebeğin altını değiştirmek, altını temizlemek.
6.Bir şeyin (soyut) altına, altında, onun denetimini, yönlendirmesini, baskısını, gücünü, etkisini belirtir: Büyük bir sorumluluk altına girmek. Ağır vergiler altında ezilmek. İşkence altında konuşmak. Bir kimsenin koruması,. vesayeti altında bulunmak.
7. Bir şeyin, sözün, işin bilinmeyen yönü: Bu sözün altında derin anlamlar gizli. Altından ne çıkacak bilmiyorum.
8. Belli bir niceliğin altı, bir diğeriyle karşılaştırıldığında onun daha aşağısındaki sıra ya da düzeyi belirtir: Kırk yaşın altındakiler. Fiyatı bin liranın altına düşmedi.
9. Alt alta, birbirinin altına gelecek biçimde. |j Alt alta üst üste, boğuşarak, itişip kakışarak. || Bir kimseyi alt etmek. onü yenmek: On dakikada karşısındakini alt etmiş, sırtını yere getirmişti. |j Altı alay üstü kalay, dışının gösterişine karşın içi kötü, pis olan şey için kulanılır. |j Altı kaval üstü şişhane, bir bütünü oluşturan parçaların bırbırıyle uyumsuzluğunu belirtir. || Altı yaş. içme hile karıştırıldığı için iyi sonuç alınamayacağı bilinen iş için söylenir. || Bir kimseyi altına almak, onu yere yatırıp üstüne çıkmak, pıtına bir at. araba vb. çekmek, onu bir başkasına armağan etmek ya da onun byyruğuna vermek. ||Altına etmek, kaçırmak, yapmaki aptestini tutamayarak yatağını ya da dorumu kirletmek. ||Oır iyiliğin bit Gözün ya da davranışın altında kalmamak, onu karşılıksız bırakmamak, ona gerekli yanıtı vermek. || Altından çapanoğlu çıkmak, bir işte beklenmedik kötü bir durumla karşılaşmak. || Sır servetin, malın vb. altından girip üstünden çıkmak, onu hesapsızca harcayarak kısa sürede tüketmek! Br için altından kalkmak, oııu başarmak: Su onun altından kalkamayacağı bir rşt|| Bir sözün altından kalkmak, ona karşı kendini savunacak uygun karşılık vermek: Bu ağır iltiraların atlından kalkamayacağını anlayınca susma yolunu seçti. || Bir şeyin altını çizmek, dikkati onun üstüne çekmek, onu vurgulamak. || Altını ıslatmak, küçük aptestini yaparak yatağını ya da donunu kirletmek. || Bir ortamın, yerin, altını üstüne getirmek, onların var olan düzenini bozmak, bir yeri karıştırmak, eşyaları karmakarışık etmek. || Altta kalanın canı çıksın, güç durumdaki bir kimseye karşı gösterilen vurdumduymazlığı belirtir. || Altla yok üstte yok, yoksulluğu belirtir, j Alttan almak, sert, öfkeli, bir kimseye karşı yumuşak, anlayışlı davranmak. || Alılan alla, gizlice, el altından. || Altlan güreşmek, sözde yenilecekmiş gibi yaparak karşısındakini yenme fırsatı yakalamaya çalışmak.||Kryı allı olmak, bir gemi için, rüzgâr ve denizin etkisini kesen bir kıyıya yaklaşmak. || Sancak atlında olma, bir geminin pupasındaki bayrak direğinde herhangi bir ulusun bayrağını taşıması. || Yelken altında olma, itme kuvveti olarak yelken kullanma.
—Tez. sant. Alttan ayırma şemse, yazma ciltlerde, zeminin altında doldurularak süslemenin kabartma biçiminde üstte ve deri renginde bırakılması.
♦ sıf.
1. Bir şeyin alçakta, aşağıda kalan bölümü, bu bölümde yer alan şey için kullanılır: Alt taraf, alt yan. Alt kat. Masanın alt gözü.
2. Bir sıralamada başkasıyla karşılaştırıldığında daha aşağıda yer alan şey, kimse için kullanılır: Bir alt sınıftakiler toplantıya katılmayacak. || Ali tarafı. alt yanı, bundan sonrası: Alt tarafı senin bileceğin iş, ister git ister gitme; bir şeyin değerini küçültmek, azaltmak için söylenir; olup olacağı: Alt tarafı bir deri çanta. \\Alt yanı çıkmaz sokak, iyi sonuç alınma olasılığı bulunmayan işler için söylenir. || Alt yanı kiraz bahçesi, bir işin daha sonraki evresinin rahat ve iç açıcı olduğunu belirtmek için söylenir.
— Balıkç. Ali yaka, ağın dip tarafında genellikle kurşun vb. ayrılıkların bulunduğu kenara verilen ad. (Bazı ağlarda (örneğin, kılıç ağı] bu yakada ağırlık bulunmaz.)
—Bot. Ali yumurtalıktı bitki, yumurtalığı dişiorganın alt kısmında bulunan bitki.
—Ceb. Sıralı bir E kümesinin bir P parçasının en büyük ali sınırı, P nin alttan sınırlayan.elemanları kümesinin en büyük elemanı, (lııl x ile gösterilir.)
—Denize, Alt camadana arya, serenlere açılan yelkenleri, en alttaki camadan kal- çataları hizasına kadar indirerek camadana vurma. || Alt çarmıklar, ana direklerin çanaklıkları altında yer alan ve çanaklık gurcatalarından ana direğe bağlanan çarmıklar. || Alt iğnecik, dümen yelpazesini tekneye bağlayan dümen iğneciklerinin en altta olanı.
— El sant. Alt ağaç, tespifıçi tezgâhının, yanlarda iki ayağını (tay) tutan bölüm.
—Hat. Alt bölüm, yazmalarda, bölüm içinde yer alan küçük ayrımlardan her biri. ( FASIL.)
—inş. Alt kiremit, bir çalı örtüsünde, alt sırayı oluşturan oluklu kiremitlerden her biri; içbükey yüz, yağmur sularını akıtmak için, üste gelecek biçimde yerleştirilir. (Karşt. ani. ÖRTÜ- KİREMİTİ.)
—Koregr. Yere düz basan ayağın arkasında 5. pozisyona geçen serbest ayağın pozisyonu. (Karşıtı ÜST.)
—Ormanc. Ali kuruluş ya da alt tesis, ormanlarda, tek katlı kuruluşu çok katlı kuruluşa geçirmek, meşcere toprağını korumak ve iyileştirmek, kıymet ağaçlarının niteliklerini yükseltmek için, yaşlı ve tek katlı bir meşcerenin altına, ekim ya da dikimle getirilmiş olan genç meşcere. (Avrupa ve Türkiye'de genellikle tek katlt çam ve meşe ormanında, alt kuruluş için en uygun ağaç olarak kayın ve göknar daıı yararlanılır.)
—Sil. Alt gerdane, tüfek kayışının alt ucuna takılmak üzere dipçiğe tutturulmuş halka.
Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 15 Mayıs 2016 03:40
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.