YALNIZ sıf.
1. Yanında başkaları olmayan bir kimse için kullanılır: Artık yalnızız, konuşabiliriz. Koca evde yalnızdım.
2. Tanıdıkları, arkadaşları, ailesi ya da günlük yaşamını paylaşacak bir can yoldaşı olmayan bir kimse için kullanılır: O hayatı boyunca yalnızdı. Yalnız bir kadın.
3. Başkalarından, duygusal olarak uzak olan bir kimse için kullanılır: Herkesin ortasında yalnızdı.
4. Dıştan hiçbir yardım, hiçbir destek görmeyen bir kimse, bir topluluk için kullanılır: Önceleri Türkiye bu konuda yalnız bir ülkeydi.
5. Yalnız başına, başkası olmadan, tek başına: Yalnız başına kalamazsın burada.
♦ be
1. Yanında başkaları olmadan: Bizi yalnız bırakır mısınız? Lütfen gidin, yalnız kalmak istiyorum.
2. Bir yakını, dostu, arkadaşı olmaksızın: Yalnız yaşıyor.
3. Duygusal yönden başkalarından uzak olarak: Bu gece kendimi çok yalnız hissediyorum.
4. Dışardan hiçbir yardım, hiçbir destek görmeksizin: Bu işi yalnız başardı. Beni bu işte yalnız bıraktınız.
5. Tekliği, yoğunluğu belirtir; yalnızca, salt, bir tek: Onunla yalnız bir kez konuştum. Onu yalnız bir mucize kurtarabilir. Bu işi yalnız o biliyor. Bunu, yalnız yardım etmek için yaptı.
♦ bağ. Cümleyi karşıtlık, kısıtlama, sınırlama ilişkisiyle önceki cümleye bağlar; ama, ancak, fakat: istediğinizi yaparım, yalnız bütün sorumluluğu sizin yüklenmeniz gerekir.
♦ a. Toplumsal ilişkilerden kopmuş ya da koparılmış kimse: Bir yalnızın güncesi.
1. Yanında başkaları olmayan bir kimse için kullanılır: Artık yalnızız, konuşabiliriz. Koca evde yalnızdım.
Sponsorlu Bağlantılar
3. Başkalarından, duygusal olarak uzak olan bir kimse için kullanılır: Herkesin ortasında yalnızdı.
4. Dıştan hiçbir yardım, hiçbir destek görmeyen bir kimse, bir topluluk için kullanılır: Önceleri Türkiye bu konuda yalnız bir ülkeydi.
5. Yalnız başına, başkası olmadan, tek başına: Yalnız başına kalamazsın burada.
♦ be
1. Yanında başkaları olmadan: Bizi yalnız bırakır mısınız? Lütfen gidin, yalnız kalmak istiyorum.
2. Bir yakını, dostu, arkadaşı olmaksızın: Yalnız yaşıyor.
3. Duygusal yönden başkalarından uzak olarak: Bu gece kendimi çok yalnız hissediyorum.
4. Dışardan hiçbir yardım, hiçbir destek görmeksizin: Bu işi yalnız başardı. Beni bu işte yalnız bıraktınız.
5. Tekliği, yoğunluğu belirtir; yalnızca, salt, bir tek: Onunla yalnız bir kez konuştum. Onu yalnız bir mucize kurtarabilir. Bu işi yalnız o biliyor. Bunu, yalnız yardım etmek için yaptı.
♦ bağ. Cümleyi karşıtlık, kısıtlama, sınırlama ilişkisiyle önceki cümleye bağlar; ama, ancak, fakat: istediğinizi yaparım, yalnız bütün sorumluluğu sizin yüklenmeniz gerekir.
♦ a. Toplumsal ilişkilerden kopmuş ya da koparılmış kimse: Bir yalnızın güncesi.

Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 19 Mart 2016 23:36
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.