YAN a.
1. Bir şeyin alt-üst, ön-arka ya da ortasına karşıt olarak sağı ve solu: Yolun her iki yanında yeni döşenmiş bir kaldırım uzanıyordu. Bu eteği yanlarından daraltmak gerek.
2. Bir tamlayanla birlikte, bir şeyin belirtilen bölümü, taraf: Küpün altı yanını da numaraladık. Bahçenin üç yanını telle çevirdiler. Üst yanı, alt yanı.
3. Bedenin sağ ya da sol bölümü: Sağ yanına inme inmiş.
4. Yön, yer, taraf: O yana değil, bu yana bakın. Biraz bu yana yaklaşın. Her yam seller bastı.
5.Bir kimseye, bir şeye yakın yer; yakını: Yanıma gelir misin? Dükkânın yanındaki ev. Yanımızdan hızla bir araba geçti.
6. Bir kimsenin üzerindeki giysinin, çantasının vb. herhangi bir yeri, üst: Yanında kalem var mı? Yanında her zaman sıııh taşır Yanıma para almamışım.
7. Bir kimsenin, beraberi, himayesi, emri vb.: Çocuklarını yanma aldırdı. Yanında birçok işçi çalıştırıyor.
8. Bir şeyin, bir kimsenin belli bir bakış açısıyla ele alınan, üzerinde durulan niteliği; taraf, yön: Konuyu yalnızca olumsuz yanından ele almayın. Her insanın iyi ve kötü yanları vardır. 9. Bir tartışmaya, pazarlığa, çatışmaya vb. katılıp birbirlerine karşıt konumda bulunan kişilerden, topluluklardan, ülkelerden her biri; taraf: Yargıç her iki yanın da tanıklarını dinledi. Karşı yana bilgi sızdıran casus.
10. Yan kabağı, birinin yanından ayrılmayan, sürekli onunla dolaşan kimse. || Yan tutmak, taraf tutmak, tarafsız davranmamak, taraflardan birini benimseyip onu desteklemek. || Yan yana, birbirinin yanında, birlikte: Yan yana yürüyorlardı. || Yandan, yan taraftan, profilden: Yandan çekilmiş bir fotoğraf. \\ Yandan çarklı, kollarını çok sallayarak ya da omuzu düşük biçimde yürüyen; çok ağır giden taşıt; şekeri, yanına konmuş çay ya da kahve (arg.). || Yandan fırlama, kendisinden her türlü kötü iş beklenen, serseri kimse (arg.). ||.. .den yana, için: Benden yana hava hoş. Evden yana bir kaygınız olmasın. || ...den yana olmak, çıkmak, bir kimsenin ya da şeyin yanında olmak, onu desteklemek:
Otobüstekilerin çoğu şoförden yana oldular. Biz tekliften yana çıktık. || Yanı başına, yanı başında, yanı başından, oldukça yakınında, hemen yanında. || Yanı sıra, beraberinde, birlikte: Yanı sıra çocuğunu da getirmiş; yanında: Sen de onun yam sıra gideceksin. || Yanına almak, kendi tarafına çekmek: Onları karşımıza değil yanımıza almalıyız. || Yanına bırakmamak, yanına komamak, bir kimsenin yaptığı kötü bir işi cezasız bırakmamak, yaptığının karşılığını vermek, öç almak: Bunu hiçbir zaman senin yanına bırakmam. || Yanına (kâr) kalmak, yaptığı kötü bir hareket ya da iş cezasız kalmak; kendisinden öç alınmamak: Bütün bunların yanına kâr kalacağını mı sanıyor? || Yanına salavatla varılır, çok öfkeli, karşısına çıkanı tersler; kendini beğenmiş, burnu kaf dağında. || (Bir malın) yanına salavatla varılmaz, bir malın alınamayacak kadar pahalı olduğunu vurgulamak için söylenir. || Yanında, bir şeye ya da bir kimseye göre, oranla: Seninki onun yanında çok sönük kalır; bir düşünceyi paylaşma, ona katılma, destekleme: Bu düşüncenin yanında olanlar, ona karşı olanlardan daha çek. || Yanından bile geçmemiş bir şeyin, belirtilen şeyle hiçbir ilgisinin ya da benzerliği bulunmadığını belirtmek için söylenir: Kibarlık onun yanından bile geçmemiş. || Yanlamasına, yana doğru, yan olarak: Kaplan raflara yanlamasına koy.
—Anat. insanda ve hayvanlarda, bedenin sağ ve sol yarı kısmı. (Bk. ansikl. böl.)
—Ask. Bir birliğin taktik harekât sırasında alacağı muharebe düzeninde, birlik cephesinin kenarlarından birliğin geri sınırına kadar oluşan derinliğin iki yanına verilen ad.
—Kanatları dayalı olmayan bir birliğin sağ ve sol bölümü. || Yan ateşi, taktik harekât sırasında düşmanın kanat ya da yanına karşı sağ ya da sol tarafta bulunan bir mevziden yapılan ateş. || Yan gözetleme, ateş hattının yeteri kadar sağ ya da solunda bulunan gözetleme yerinden yapılan ateşlerin gözetlenmesi. || Yan hatası, bir silahla yapılan atışta
hedef ile merminin vuruş noktası arasında oluşan sapma miktarı. || Yan yürüyüşü, hedef olarak seçilen düşman birliğinin sağ ya da sol yanını kuşatmak amacı ile yapıları yürüyüş.
—Bine. Yan değiştirmek, açık ya da kapalı manejde at çalıştınrken bir köşeden öbürüne orta yol üzerinde giderek çalışma yanını değiştirmek ya da aynı yana dönerek devam etmek. || Yana sürmek, atın arka ve ön ayaklanın birbirine koşut iki iz üzerinde yürütmek.
—Ceb. Bir denklemde ya da bir eşitlikte - (eşit) işaretinin ya da bir eşitsizlikte > (...den büyük) ya da < (...den küçük) işaretlerinin, sırayla solunda ya da sağında yer alan iki ifadeden her biri.
—Ciltç. Yan kâğıdı -» KAöır.
—Denize. Yan yatma, bir geminin, rüzgâr ve soluğan etkisiyle ya da yanlış yükleme nedeniyle bir bordası üzerine eğilmesi.
—El sant. Yan ağacı, halı tezgâhlarında alt ve üst leventleri tutan ve dönmelerini sağlayan ağaçtan yapılmış dikey parça. (Yan tahtası da denir.)
—Nörol. Yana eğilme, hastanın ayakta dururken ve otururken sağa ya da sola eğilmeye: ya da yürürken yana sapmaya duyduğu eğilimle belirgin denge bozukluğu, (içkulak dalız sendromunun ayırtedici özellikteki işaretlerinden biri olabilirse de, parkinson sondromunda da görülür.) || Yan benimseme felci ya da göz hareketlerinde yan öenimseme felci, alın okülo- motör alanındaki (Brodmann 8 alanı) ya da beyin kodeksinden beyin sapındaki okülomotör sinir çekirdeklerine giden liflerin tek taraflı lezyonuna bağlı olarak sağa ya da sola yatay göz hareketlerinin ortadan kalkması. (Bk. ansikl. böl.)) Göz hareketlerinde yan benimseme, görme eksenlerinde paralelliğin korunması koşulu ile gözlerin sağa ya da sola yatay hareketi. (Bk. ansikl. böl.)
—Nöropsikol. Bazı çift organlarda bunlardan birini (sağ ya da sol) kullanmayı yeğleme |! Yan üstünlüğü, bir etkinliğin yanlaşmış egemenliği. || Elde yan benimseme kişinin yapacağı işlerin bir kısmını, hatta tümünü görmek için sistemli olarak sağ ya da sol elini kullanmayı yeğlemesi. (Bk. ansikl. böl.) | İşlevsel yan üstünlüğü, farklı işlevler için iki beyin yarımküresinin biri ya da diğerinde gözlemlenen ayrıcalı özgürlüğün insanda neden olduğu yanm- küre üstünlüğü. (Hayvanda bu işlevsel yarımküre bakışımsızlığı görülmez.)
—Orm. san. Yan alma, bir tahtanın kusurlu kenarlarını testereyle kesip çıkarma. (Bk. ansikl. böl.) || Yan alma testeresi, aynı şasiye bağlı ayarlanabilir iki tepsi testereden oluşan ve bir kalasın iki yanını aynı anda kesip çıkarabilen testere makinesi.
—Parac. Bir madeni pulun, madeni para ya da madalya basımında kullanılan çevre kenarı. (Madeni pulun yanı, paranın çevresi kabartmalı, özellikle pervazlı ya da tırtıklı olacaksa basım işlemini kolaylaştırır. Madeni paralara, paradaki kabartmaların yıpranmasını önıemek için genellikle bir pervaz çekilir. Bu durumda, madenin en zor biçimlendiği yer paranın çevresi olduğu için yan datıa da yararlıdır.)
—Patot. Yan ağrısı, çoğunlukla göğüs kafesinin yan ve arka kısmında duyulan akut ağrı. Ya bir içorgan hastalığına (plevra, akciğer, kalp, dalak vb.) eşlik eder ya da ka- burgalararası sinirlerdeki bir nevraljiden ileri gelir. (Yan ağrılarına, sıkıntılı kimselerde sık rastlanır.)
—Spor. Yana ayak vuruşu, çeşitli döğüş sporlarında (fransız boksu, karate) bir ayak üzerinde destek alınarak, diğer ayağın dışı ya da topuğuyla yandan vurma.
♦ sıf.
1. Yanda, yan tarafta yer alan bir şey için kullanılır: Yan kapı. Yan koltuktaki çocuğu tanıdın mı?
2. Sonradan kendini gösteren, bir şeyin sonucu olan ve ona bağımlı bir şey için kullanılır: Bir ilacın yan etkileri.
3. Yan cebine koymak, bir şeyi istediği halde, istemiyormuş gibi görünmek. || Yan gözle bakmak, belli etmeden, sezdirmeden, göz ucuyla bakmak. || Yan ödeme yapılan bir hizmetin karşılığı olarak ödenen para dışında, onun önomine göre ok olarak ödenen para. || Yan sanayi, ana sanayiyi destekleyen yardımcı sanayi kolu. || Yan ürün, bir ana ütünün elde edilişinde ortaya çıkan ikinci dereceden ürün. || Yan yan, çarpık biçimde; yampiri: Yan yan yürümeye başladı.
—Akust. Yan sesler, doğadan kaynaklanan ve bir ana sese eşlik eden ikincil sesler. (Her yan sesin frekansı ana sesin bir tam katıdır. Bu nedenle ana sese karmaşık ya da doğurucu ses, 1. ses ya da bilinci armonik de denir; yan sesler 2., 3., 4., vh gibi yüksek armoniklerdir. Oktav, ya da 2. ses, ikinci armonik tir.
—Bot. Yan tomurcuk, ana tomurcuğunun her iki yanında gelişen tomurcuklara denir. 5 Yan odun-soymuk demeti, bir düzleme göre bakışımlı olan odun soymuk demetlerine denir.
—Dağa Yan geçiş dik bir kayanın yüzünde aşılamayacak bir engeli (çıkıntı, tutamağın olmayışı) dolaşmak için gerçekleştirilen yatay geçiş.
—Dilbil. Yan cümle ya da yan tümce -> BAĞIMLI* TÜMCE.
—Dy. Yan hatta alma, daha süratli bir katarın geçişine öncelik tanımak için bir treni, bir demiryolu taşıtını anafıattan alıp bir başka hatta aktarma. || Yan hatta almak, üzerinde seyrettiği ana hattı boşaltmak için bir treni barınma yoluna yöneltmek.
—Esk. sil. Yan kanatlar, parçalı alın zırhlarında, hayvanın yanak ve gözlerini koruyan, köşeleri yuvarlatılmış levhalar. (Bunlar, zincir halkalarla zırhın gövdesine tutturulmuştur.)
—Geom. Yan alan, yan yüzeyin alanı. | Yan ayrıt, bir çokyüzlünün iki yan yüzde ortak ayrıtı. || Yan yüz, bir çokyüzlünün tabanından (ya da tabanlarından) farklı yüzü. || Yan yüzey K, E3 uzayının bir ya da iki S,, S2 düzlem kesitleriyle sınırlanmış içbükey tıkızı olduğunda,(S,US2) ye eşit parçası.
—Hava Yan kayme KAYMA'mn eşanlamlısı.
—İkt. Yan ödeme bir işçi ya da memurun aldığı ücret ya da maaşa ek olarak her ay ya da belirli aralıklarla yapılan ödemeler (yakıt parası, elbise parası, çocuk zammı vb).
—Istat. Yan dağılım, birkaç değişkenli bir dağılımda, değişkenlerden birinin ya da bir çiftinin ötekiler sözkonusu olmadan dağılımı.
—Jeomorfol. Bir yanardağın yamaçlarına yerleşen ikincil koniler ve kraterler için kullanılır.
—Mad. oc. Yan ürün, üretimi yapılan mi- narale bağlı olarak elde edilen yararlı madde.
—Ormanc. Yan ürün, odun kesimiyle elde edilen ürünlerden başka orman ürünleri. (İkincil ürün sayılan bu ürünler Noel ağacı, çürük odun, mantar, mevye, tıbbi bitki, salyangoz, kum gibi şeylerdir. Bu ürünlerin toplanması ilke olarak izne bağlıdır, ancak az miktarda toplanacağı ve yalnız aile ihtiyacı için kullanılacağı zaman izin verilir.)
—Saraç Yan keski, saraçların çivi sökmek için kullandıkları alet.
—Sesbil. Yalnızca dilin kenarlarının etkin olduğu bir eklemleme biçimi için kullanılır; özelliğini bu tür bir eklemeden alan bir sesbirim için kullanılır. (N. Chomsky ve M Halle gibi üretici dilbilgiciler için (+ yanj özelliği, dilin yansız konumuna oranla ağız boşluğunda yutarı kalkmasıyla oluşturulan sesbirimlerin niteliğidir. Yanünsüzler kategorisi üstdamaksıl ünsüzlerle dişsil, dişeti ve damaksıl dişeti ünsüzlerini içerir.)
—Spor. Yan yüzme, sağ ya da sol tarafa yatarak yüzme stili.
—Telekorn. Yan bileşen, yan frekans, kip- leme sırasında, ortaya çıtan ve taşıyıcı frekansının altında ya da üstünde yer alan sinüzoidal bileşen ya da bunun frekansı. || Artık yan bant, tayf bileşenlerinin, genellikle kipleyici işaretin en yüksek frekans larına denk düşenlerinin bir bölümünün, son derece zayıflamış genliklere sahip olduğu yan bant. || Bağımsız yan bantlı, bir genlik kiplemesindeıı kaynaklanan alt yan bandın vo üst yan bandın, ayrı kipleyici işaretlere denk düştüğü bir radyoelektrikse! ya da hat üzerinden iletim yöntemi, bir yayın ya da bir aygıt için kullanılır. (Klasik bir radyoelektrik sisteminde dört ayıı kipleyici işarete denk düşeri, ikisi alt, ikisi üst dört yan bant kullanılır.) || Tek yan bantlı, bir genlik kiplernesindon kaynaklanmış alt yan bant ve üst yan banttan yalnızca birinin korunduğu bir radyoelektıiksel ya da hat üzerinden iletim yöntemi^ bir yayın ya da bir aygıt için kullanılır. || Üst ya da alt yan bant, taşıyıcı frekansından datıa yüksek ya da daha alçak frekanslı bileşenlerin tümü.
—*Fiyat. Yan perde, sahneyi küçültmek amacıyla iki yanına asılan kumaş parçası ya da muşamba
—Topbil. ve Buhbil. Yan grup, daha önce kurulmuş bir grubun içinden, bu grubun üyelerine yabancı bazı toplumsal vo iktisadi koşulların etkisiyle ortaya çıtan marjinal grup.
♦ be.
1. Yan tarafa yönelerek: Koltuğa yan oturmak.
2. Yan bakmak, bir kimseyi küçümseyorek ya da onun için kötü niyetler besleyerek düşmanca bakmak. || (Bir işte) yan basmak, kanmak, aldanmak ya da dürüstçe davranmamak, oyunbozanlık etmek. || Y-r çizmek, bir işten kaçmak, bir işi yapmamaya yanaşmak (arg) || Yan gelip oturmak, yan gelip yatıl ıak, yapılacak işleıi bir yana bırakıp rahatına, keyfine bakmak: Bizim anamız ağlıyor, sen burada yan gelip yatıyorsun. || Yan gelmek, bir işte ilgilenmeyip kendi rahatını düşünmek. || Yan yatmak, yana doğru çok eğilmek. || Yan yattı, çamura battı demek, bir işin neden yapılmadığını açıklamak amacıyla birtakım özürler, bahaneler bulmak.
—ANSİKL. Anat. Vücudun bir bakışım düzlemine göre ayrılmış her bir yarısına, özellikle dışta kalan kısımlarına yarı adı verilir. Vücudun sağ ve sol yanı, dış görünüşte dahi, tam olarak bakışımlı değildir: tas ve iskelet sistemleri genellikle sağ yanda daha gelişmiştir; içte ise, hem göğüste, hem karında çok sayıda ve önemli farklılıklar vardır.
—Karş. anat. Yan kaslar, omurgalılarda mi- yotomdan türeyen ve yana bükülmeleriy- le balıklarda temel hareket organı ödevi gören gövde vo kuyruk tasları. (Dörtayak- lılarda yan kaslar önemini yitirir, ama gene de omurganın düz durmasını sağlar, karındaki içoıganlar kütlesi için kolan ödevi görür ve göğüs kafesinin solunum hareketlerine katılır.)
—Nörol. Göz hareketlerinde yan benimseme. Dış doğru tas (göz dış hareket sinirine bağlı) ile iç doğıu tasın (göz ortak hareket sinirine bağlı) birlikte hareket etmesiyle gerçekleşebilir. Bu iki sinilin çekirdekleri arasındaki bağlantı atta uzunlamasına şeıit aracılığıyla sağlanır. Bu çevresel hareket sistemi, korteksteki merkezlerle (8. alın ve 18.19. art ve yankafa alanları) ve vestlbulumdaki merkezlere bağımlıdır. Bunlardan herhangi birinde ya da bunları göz devindirici çekirdeklere bağlayan yollarda meydana gelen bir lezyon gözün karşı tarafa doğru bakmasına engel olan bir felç yaratır.
• Yarımküre lezyonundan ileri gelme yan benimseme felci, gözün karşı tarafa, yani lezyonun olduğu tarafa doğru bakışını engellerse de görme duyusu ve iç duyuma bağlı devimsel yanıtlar devam eder. Sağlam yarımkürenin oynatıcı kaslar üzerindeki baskın etkisini belirtmek üzere gözler ve baş lezyonun bulunduğu tarafa yönelir.
Beyin sapı lezyonuna bağlı yan benimseme felci, Foville sendromu olarak tanınır. lezyonun beyin sapı, Varol köprüsü ya da alt tarafında bulunduğuna göre bu sendromun üç çeşidi vardır.
—Nöropsikol. Elde yan benimseme, yazmak ya da bir nesneyi kavramak gibi bazı hareketlerin hangi elle yapıldığına göre değerlendirilir. Bazı kimseler, kişinin herhangi bir işi sol eliyle yapması halinde ona solak derler; başkaları sadece yazı yazmak için sol eli kullanmayı ölçü kabul ederler; bazılarıysa, bütün işlerde sol eli kullanmayı göz önünde bulundururlar.
—Orm. san. Bir tepsi testere tezgâhında ya da özel yan alma makinesinde yanı alınan ağacın (tahta ya da kalas) iki kenarı her zaman paralel olmayabilir. Paralel olursa ona düzgün tahta ya da kalas denir.
1. Bir şeyin alt-üst, ön-arka ya da ortasına karşıt olarak sağı ve solu: Yolun her iki yanında yeni döşenmiş bir kaldırım uzanıyordu. Bu eteği yanlarından daraltmak gerek.
Sponsorlu Bağlantılar
3. Bedenin sağ ya da sol bölümü: Sağ yanına inme inmiş.
4. Yön, yer, taraf: O yana değil, bu yana bakın. Biraz bu yana yaklaşın. Her yam seller bastı.
5.Bir kimseye, bir şeye yakın yer; yakını: Yanıma gelir misin? Dükkânın yanındaki ev. Yanımızdan hızla bir araba geçti.
6. Bir kimsenin üzerindeki giysinin, çantasının vb. herhangi bir yeri, üst: Yanında kalem var mı? Yanında her zaman sıııh taşır Yanıma para almamışım.
7. Bir kimsenin, beraberi, himayesi, emri vb.: Çocuklarını yanma aldırdı. Yanında birçok işçi çalıştırıyor.
8. Bir şeyin, bir kimsenin belli bir bakış açısıyla ele alınan, üzerinde durulan niteliği; taraf, yön: Konuyu yalnızca olumsuz yanından ele almayın. Her insanın iyi ve kötü yanları vardır. 9. Bir tartışmaya, pazarlığa, çatışmaya vb. katılıp birbirlerine karşıt konumda bulunan kişilerden, topluluklardan, ülkelerden her biri; taraf: Yargıç her iki yanın da tanıklarını dinledi. Karşı yana bilgi sızdıran casus.
10. Yan kabağı, birinin yanından ayrılmayan, sürekli onunla dolaşan kimse. || Yan tutmak, taraf tutmak, tarafsız davranmamak, taraflardan birini benimseyip onu desteklemek. || Yan yana, birbirinin yanında, birlikte: Yan yana yürüyorlardı. || Yandan, yan taraftan, profilden: Yandan çekilmiş bir fotoğraf. \\ Yandan çarklı, kollarını çok sallayarak ya da omuzu düşük biçimde yürüyen; çok ağır giden taşıt; şekeri, yanına konmuş çay ya da kahve (arg.). || Yandan fırlama, kendisinden her türlü kötü iş beklenen, serseri kimse (arg.). ||.. .den yana, için: Benden yana hava hoş. Evden yana bir kaygınız olmasın. || ...den yana olmak, çıkmak, bir kimsenin ya da şeyin yanında olmak, onu desteklemek:
Otobüstekilerin çoğu şoförden yana oldular. Biz tekliften yana çıktık. || Yanı başına, yanı başında, yanı başından, oldukça yakınında, hemen yanında. || Yanı sıra, beraberinde, birlikte: Yanı sıra çocuğunu da getirmiş; yanında: Sen de onun yam sıra gideceksin. || Yanına almak, kendi tarafına çekmek: Onları karşımıza değil yanımıza almalıyız. || Yanına bırakmamak, yanına komamak, bir kimsenin yaptığı kötü bir işi cezasız bırakmamak, yaptığının karşılığını vermek, öç almak: Bunu hiçbir zaman senin yanına bırakmam. || Yanına (kâr) kalmak, yaptığı kötü bir hareket ya da iş cezasız kalmak; kendisinden öç alınmamak: Bütün bunların yanına kâr kalacağını mı sanıyor? || Yanına salavatla varılır, çok öfkeli, karşısına çıkanı tersler; kendini beğenmiş, burnu kaf dağında. || (Bir malın) yanına salavatla varılmaz, bir malın alınamayacak kadar pahalı olduğunu vurgulamak için söylenir. || Yanında, bir şeye ya da bir kimseye göre, oranla: Seninki onun yanında çok sönük kalır; bir düşünceyi paylaşma, ona katılma, destekleme: Bu düşüncenin yanında olanlar, ona karşı olanlardan daha çek. || Yanından bile geçmemiş bir şeyin, belirtilen şeyle hiçbir ilgisinin ya da benzerliği bulunmadığını belirtmek için söylenir: Kibarlık onun yanından bile geçmemiş. || Yanlamasına, yana doğru, yan olarak: Kaplan raflara yanlamasına koy.
—Anat. insanda ve hayvanlarda, bedenin sağ ve sol yarı kısmı. (Bk. ansikl. böl.)
—Ask. Bir birliğin taktik harekât sırasında alacağı muharebe düzeninde, birlik cephesinin kenarlarından birliğin geri sınırına kadar oluşan derinliğin iki yanına verilen ad.
—Kanatları dayalı olmayan bir birliğin sağ ve sol bölümü. || Yan ateşi, taktik harekât sırasında düşmanın kanat ya da yanına karşı sağ ya da sol tarafta bulunan bir mevziden yapılan ateş. || Yan gözetleme, ateş hattının yeteri kadar sağ ya da solunda bulunan gözetleme yerinden yapılan ateşlerin gözetlenmesi. || Yan hatası, bir silahla yapılan atışta
hedef ile merminin vuruş noktası arasında oluşan sapma miktarı. || Yan yürüyüşü, hedef olarak seçilen düşman birliğinin sağ ya da sol yanını kuşatmak amacı ile yapıları yürüyüş.
—Bine. Yan değiştirmek, açık ya da kapalı manejde at çalıştınrken bir köşeden öbürüne orta yol üzerinde giderek çalışma yanını değiştirmek ya da aynı yana dönerek devam etmek. || Yana sürmek, atın arka ve ön ayaklanın birbirine koşut iki iz üzerinde yürütmek.
—Ceb. Bir denklemde ya da bir eşitlikte - (eşit) işaretinin ya da bir eşitsizlikte > (...den büyük) ya da < (...den küçük) işaretlerinin, sırayla solunda ya da sağında yer alan iki ifadeden her biri.
—Ciltç. Yan kâğıdı -» KAöır.
—Denize. Yan yatma, bir geminin, rüzgâr ve soluğan etkisiyle ya da yanlış yükleme nedeniyle bir bordası üzerine eğilmesi.
—El sant. Yan ağacı, halı tezgâhlarında alt ve üst leventleri tutan ve dönmelerini sağlayan ağaçtan yapılmış dikey parça. (Yan tahtası da denir.)
—Nörol. Yana eğilme, hastanın ayakta dururken ve otururken sağa ya da sola eğilmeye: ya da yürürken yana sapmaya duyduğu eğilimle belirgin denge bozukluğu, (içkulak dalız sendromunun ayırtedici özellikteki işaretlerinden biri olabilirse de, parkinson sondromunda da görülür.) || Yan benimseme felci ya da göz hareketlerinde yan öenimseme felci, alın okülo- motör alanındaki (Brodmann 8 alanı) ya da beyin kodeksinden beyin sapındaki okülomotör sinir çekirdeklerine giden liflerin tek taraflı lezyonuna bağlı olarak sağa ya da sola yatay göz hareketlerinin ortadan kalkması. (Bk. ansikl. böl.)) Göz hareketlerinde yan benimseme, görme eksenlerinde paralelliğin korunması koşulu ile gözlerin sağa ya da sola yatay hareketi. (Bk. ansikl. böl.)
—Nöropsikol. Bazı çift organlarda bunlardan birini (sağ ya da sol) kullanmayı yeğleme |! Yan üstünlüğü, bir etkinliğin yanlaşmış egemenliği. || Elde yan benimseme kişinin yapacağı işlerin bir kısmını, hatta tümünü görmek için sistemli olarak sağ ya da sol elini kullanmayı yeğlemesi. (Bk. ansikl. böl.) | İşlevsel yan üstünlüğü, farklı işlevler için iki beyin yarımküresinin biri ya da diğerinde gözlemlenen ayrıcalı özgürlüğün insanda neden olduğu yanm- küre üstünlüğü. (Hayvanda bu işlevsel yarımküre bakışımsızlığı görülmez.)
—Orm. san. Yan alma, bir tahtanın kusurlu kenarlarını testereyle kesip çıkarma. (Bk. ansikl. böl.) || Yan alma testeresi, aynı şasiye bağlı ayarlanabilir iki tepsi testereden oluşan ve bir kalasın iki yanını aynı anda kesip çıkarabilen testere makinesi.
—Parac. Bir madeni pulun, madeni para ya da madalya basımında kullanılan çevre kenarı. (Madeni pulun yanı, paranın çevresi kabartmalı, özellikle pervazlı ya da tırtıklı olacaksa basım işlemini kolaylaştırır. Madeni paralara, paradaki kabartmaların yıpranmasını önıemek için genellikle bir pervaz çekilir. Bu durumda, madenin en zor biçimlendiği yer paranın çevresi olduğu için yan datıa da yararlıdır.)
—Patot. Yan ağrısı, çoğunlukla göğüs kafesinin yan ve arka kısmında duyulan akut ağrı. Ya bir içorgan hastalığına (plevra, akciğer, kalp, dalak vb.) eşlik eder ya da ka- burgalararası sinirlerdeki bir nevraljiden ileri gelir. (Yan ağrılarına, sıkıntılı kimselerde sık rastlanır.)
—Spor. Yana ayak vuruşu, çeşitli döğüş sporlarında (fransız boksu, karate) bir ayak üzerinde destek alınarak, diğer ayağın dışı ya da topuğuyla yandan vurma.
♦ sıf.
1. Yanda, yan tarafta yer alan bir şey için kullanılır: Yan kapı. Yan koltuktaki çocuğu tanıdın mı?
2. Sonradan kendini gösteren, bir şeyin sonucu olan ve ona bağımlı bir şey için kullanılır: Bir ilacın yan etkileri.
3. Yan cebine koymak, bir şeyi istediği halde, istemiyormuş gibi görünmek. || Yan gözle bakmak, belli etmeden, sezdirmeden, göz ucuyla bakmak. || Yan ödeme yapılan bir hizmetin karşılığı olarak ödenen para dışında, onun önomine göre ok olarak ödenen para. || Yan sanayi, ana sanayiyi destekleyen yardımcı sanayi kolu. || Yan ürün, bir ana ütünün elde edilişinde ortaya çıkan ikinci dereceden ürün. || Yan yan, çarpık biçimde; yampiri: Yan yan yürümeye başladı.
—Akust. Yan sesler, doğadan kaynaklanan ve bir ana sese eşlik eden ikincil sesler. (Her yan sesin frekansı ana sesin bir tam katıdır. Bu nedenle ana sese karmaşık ya da doğurucu ses, 1. ses ya da bilinci armonik de denir; yan sesler 2., 3., 4., vh gibi yüksek armoniklerdir. Oktav, ya da 2. ses, ikinci armonik tir.
—Bot. Yan tomurcuk, ana tomurcuğunun her iki yanında gelişen tomurcuklara denir. 5 Yan odun-soymuk demeti, bir düzleme göre bakışımlı olan odun soymuk demetlerine denir.
—Dağa Yan geçiş dik bir kayanın yüzünde aşılamayacak bir engeli (çıkıntı, tutamağın olmayışı) dolaşmak için gerçekleştirilen yatay geçiş.
—Dilbil. Yan cümle ya da yan tümce -> BAĞIMLI* TÜMCE.
—Dy. Yan hatta alma, daha süratli bir katarın geçişine öncelik tanımak için bir treni, bir demiryolu taşıtını anafıattan alıp bir başka hatta aktarma. || Yan hatta almak, üzerinde seyrettiği ana hattı boşaltmak için bir treni barınma yoluna yöneltmek.
—Esk. sil. Yan kanatlar, parçalı alın zırhlarında, hayvanın yanak ve gözlerini koruyan, köşeleri yuvarlatılmış levhalar. (Bunlar, zincir halkalarla zırhın gövdesine tutturulmuştur.)
—Geom. Yan alan, yan yüzeyin alanı. | Yan ayrıt, bir çokyüzlünün iki yan yüzde ortak ayrıtı. || Yan yüz, bir çokyüzlünün tabanından (ya da tabanlarından) farklı yüzü. || Yan yüzey K, E3 uzayının bir ya da iki S,, S2 düzlem kesitleriyle sınırlanmış içbükey tıkızı olduğunda,(S,US2) ye eşit parçası.
—Hava Yan kayme KAYMA'mn eşanlamlısı.
—İkt. Yan ödeme bir işçi ya da memurun aldığı ücret ya da maaşa ek olarak her ay ya da belirli aralıklarla yapılan ödemeler (yakıt parası, elbise parası, çocuk zammı vb).
—Istat. Yan dağılım, birkaç değişkenli bir dağılımda, değişkenlerden birinin ya da bir çiftinin ötekiler sözkonusu olmadan dağılımı.
—Jeomorfol. Bir yanardağın yamaçlarına yerleşen ikincil koniler ve kraterler için kullanılır.
—Mad. oc. Yan ürün, üretimi yapılan mi- narale bağlı olarak elde edilen yararlı madde.
—Ormanc. Yan ürün, odun kesimiyle elde edilen ürünlerden başka orman ürünleri. (İkincil ürün sayılan bu ürünler Noel ağacı, çürük odun, mantar, mevye, tıbbi bitki, salyangoz, kum gibi şeylerdir. Bu ürünlerin toplanması ilke olarak izne bağlıdır, ancak az miktarda toplanacağı ve yalnız aile ihtiyacı için kullanılacağı zaman izin verilir.)
—Saraç Yan keski, saraçların çivi sökmek için kullandıkları alet.
—Sesbil. Yalnızca dilin kenarlarının etkin olduğu bir eklemleme biçimi için kullanılır; özelliğini bu tür bir eklemeden alan bir sesbirim için kullanılır. (N. Chomsky ve M Halle gibi üretici dilbilgiciler için (+ yanj özelliği, dilin yansız konumuna oranla ağız boşluğunda yutarı kalkmasıyla oluşturulan sesbirimlerin niteliğidir. Yanünsüzler kategorisi üstdamaksıl ünsüzlerle dişsil, dişeti ve damaksıl dişeti ünsüzlerini içerir.)
—Spor. Yan yüzme, sağ ya da sol tarafa yatarak yüzme stili.
—Telekorn. Yan bileşen, yan frekans, kip- leme sırasında, ortaya çıtan ve taşıyıcı frekansının altında ya da üstünde yer alan sinüzoidal bileşen ya da bunun frekansı. || Artık yan bant, tayf bileşenlerinin, genellikle kipleyici işaretin en yüksek frekans larına denk düşenlerinin bir bölümünün, son derece zayıflamış genliklere sahip olduğu yan bant. || Bağımsız yan bantlı, bir genlik kiplemesindeıı kaynaklanan alt yan bandın vo üst yan bandın, ayrı kipleyici işaretlere denk düştüğü bir radyoelektrikse! ya da hat üzerinden iletim yöntemi, bir yayın ya da bir aygıt için kullanılır. (Klasik bir radyoelektrik sisteminde dört ayıı kipleyici işarete denk düşeri, ikisi alt, ikisi üst dört yan bant kullanılır.) || Tek yan bantlı, bir genlik kiplernesindon kaynaklanmış alt yan bant ve üst yan banttan yalnızca birinin korunduğu bir radyoelektıiksel ya da hat üzerinden iletim yöntemi^ bir yayın ya da bir aygıt için kullanılır. || Üst ya da alt yan bant, taşıyıcı frekansından datıa yüksek ya da daha alçak frekanslı bileşenlerin tümü.
—*Fiyat. Yan perde, sahneyi küçültmek amacıyla iki yanına asılan kumaş parçası ya da muşamba
—Topbil. ve Buhbil. Yan grup, daha önce kurulmuş bir grubun içinden, bu grubun üyelerine yabancı bazı toplumsal vo iktisadi koşulların etkisiyle ortaya çıtan marjinal grup.
♦ be.
1. Yan tarafa yönelerek: Koltuğa yan oturmak.
2. Yan bakmak, bir kimseyi küçümseyorek ya da onun için kötü niyetler besleyerek düşmanca bakmak. || (Bir işte) yan basmak, kanmak, aldanmak ya da dürüstçe davranmamak, oyunbozanlık etmek. || Y-r çizmek, bir işten kaçmak, bir işi yapmamaya yanaşmak (arg) || Yan gelip oturmak, yan gelip yatıl ıak, yapılacak işleıi bir yana bırakıp rahatına, keyfine bakmak: Bizim anamız ağlıyor, sen burada yan gelip yatıyorsun. || Yan gelmek, bir işte ilgilenmeyip kendi rahatını düşünmek. || Yan yatmak, yana doğru çok eğilmek. || Yan yattı, çamura battı demek, bir işin neden yapılmadığını açıklamak amacıyla birtakım özürler, bahaneler bulmak.
—ANSİKL. Anat. Vücudun bir bakışım düzlemine göre ayrılmış her bir yarısına, özellikle dışta kalan kısımlarına yarı adı verilir. Vücudun sağ ve sol yanı, dış görünüşte dahi, tam olarak bakışımlı değildir: tas ve iskelet sistemleri genellikle sağ yanda daha gelişmiştir; içte ise, hem göğüste, hem karında çok sayıda ve önemli farklılıklar vardır.
—Karş. anat. Yan kaslar, omurgalılarda mi- yotomdan türeyen ve yana bükülmeleriy- le balıklarda temel hareket organı ödevi gören gövde vo kuyruk tasları. (Dörtayak- lılarda yan kaslar önemini yitirir, ama gene de omurganın düz durmasını sağlar, karındaki içoıganlar kütlesi için kolan ödevi görür ve göğüs kafesinin solunum hareketlerine katılır.)
—Nörol. Göz hareketlerinde yan benimseme. Dış doğru tas (göz dış hareket sinirine bağlı) ile iç doğıu tasın (göz ortak hareket sinirine bağlı) birlikte hareket etmesiyle gerçekleşebilir. Bu iki sinilin çekirdekleri arasındaki bağlantı atta uzunlamasına şeıit aracılığıyla sağlanır. Bu çevresel hareket sistemi, korteksteki merkezlerle (8. alın ve 18.19. art ve yankafa alanları) ve vestlbulumdaki merkezlere bağımlıdır. Bunlardan herhangi birinde ya da bunları göz devindirici çekirdeklere bağlayan yollarda meydana gelen bir lezyon gözün karşı tarafa doğru bakmasına engel olan bir felç yaratır.
• Yarımküre lezyonundan ileri gelme yan benimseme felci, gözün karşı tarafa, yani lezyonun olduğu tarafa doğru bakışını engellerse de görme duyusu ve iç duyuma bağlı devimsel yanıtlar devam eder. Sağlam yarımkürenin oynatıcı kaslar üzerindeki baskın etkisini belirtmek üzere gözler ve baş lezyonun bulunduğu tarafa yönelir.
Beyin sapı lezyonuna bağlı yan benimseme felci, Foville sendromu olarak tanınır. lezyonun beyin sapı, Varol köprüsü ya da alt tarafında bulunduğuna göre bu sendromun üç çeşidi vardır.
—Nöropsikol. Elde yan benimseme, yazmak ya da bir nesneyi kavramak gibi bazı hareketlerin hangi elle yapıldığına göre değerlendirilir. Bazı kimseler, kişinin herhangi bir işi sol eliyle yapması halinde ona solak derler; başkaları sadece yazı yazmak için sol eli kullanmayı ölçü kabul ederler; bazılarıysa, bütün işlerde sol eli kullanmayı göz önünde bulundururlar.
—Orm. san. Bir tepsi testere tezgâhında ya da özel yan alma makinesinde yanı alınan ağacın (tahta ya da kalas) iki kenarı her zaman paralel olmayabilir. Paralel olursa ona düzgün tahta ya da kalas denir.
Kaynak: Büyük Larousse
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.