YAZMAK g. f.
1. Bir sözcüğü, bir harfi, bir rakamı vb. yazmak, onları özel işaret ler çizerek bir yazı dizgesinin göstergeleriyle belirtmek; Bir “M" yazmak. Bir kesri yazmak. Adını parmağıyla kuma yazmak.
2. Bir harfi, bir sözcüğü, bir rakamı vb. (belli bir biçimde) yazmak, harfleri, göstergeleri (iyi ya da kötü) belli bir biçimde çizmek, belli bir yazı türüyle ya da belli bir yazı dizgesini kullanarak göstermek: Bu sözcüğü çok silik yazmışsın, hiç okunmu yor. Toplamı, hem rakam hem de yazıyla yazmak. Bu mektubu eski yazıyla yazmış.
3. Bir şeyi bir yere yazmak, unutulmaması, kalıcı olması için yazıyla saptamak, kaydetmek: Bir ağacın gövdesine adını yazmak. Adresimi defterine yaz ki unutmayasın. Buraya adınızı ve soyadınızı yazın
4. Bir satır, bir sayfa vb. yazmak, yazıyla doldurmak, o kadar satırlık ya da sayfalık bir metin oluşturmak: Bir iki satır yazın da yazınıza bakayım. Bu konu hak kında ancak üç sayfa yazabildim.
5. Bir yapıt, bir makale vb. yazmak, düşüncelerini yazıyla anlatmak, yazınsal, bilimsel bir yapıt ortaya koymak: Bir roman, bir öykü, bir oyun yazmak Bu gazetenin sağlık köşesinde yazıyor. Şiddet üstüne kısa bir deneme yazdı.
6. (Bir kimseye) [mektup] yazmak, o kimseyle haberleşmek, ona bir mektup göndermek: Ailesine mektup yazmak. Gittiğinden beri bize hiç yazmadı.
7. Bir şeyi, bir şeyin nasıl olduğunu yazmak, bir yazıda, bir yapıtta onu yazıyla anlatmak, açıklamak, savunmak vb.: Üzüntüsünü sevincini, izlenimlerini yazmak. Olayların nasıl geliştiğini, kimlerin orada olduğunu, neden duygulandığınızı yazın. Kitabında bunların acaip hayvanlar olduklarını yazıyor.
8. Bir şeyi (bir kimseye) yazmak, bir şeyin nasıl olduğuna vb. bir mektupla, telgrafla vb. yazılı olarak bildirmek: Yolculuğunun iyi geçtiğini yazıyor. Gelip gelmeyeceğini ba na yaz.
9. Bir kimseye bir şey yapmasını yazmak, yazılı olarak ondan istemek: Onu garda beklememizi yazıyor.
10. Bir müzik yapıtı, bir partisyon yazmak, bes telemek, ezgileri müzikteki sesleri, uzlaşımsal göstergelerle yazılı olarak göster mek.
11. Bir kimseyi bir yere, bir şeye yazmak, onu bir topluluğa, bir örgüte, bir kuruluşa vb. katılması için kaydetmek, bir görevi yerine getirmek üzere seçmek, göreve almak: Çocuğu okula yazdılar Beni derneğe üye yazmışlar Bir kimseyi şahit yazmak.
12. Sayaç vb sözkonusuysa, sayılarla niceliği belirtmek: Taksimetre ne kadar yazmış?
13. Doğaüstü güçler tarafından kader olarak belirlenmek: Tanrı yazımızı böyle yazmış
14. Aklına, aklının bir köşesine yazmak, üzerinde dikkat le durmak, unutmamak.
15. Yörs. Yay mak, sermek.
16. Yörs. Gelinin yüzünü süslemek.
♦ gçz.
1. Yazı işaretlerini kullanmak: Yazmayı öğrenmek.
2. Bir araç, bir madde kullanarak yazı imlerini belli bir biçimde oluşturmak: Kurşun kalemle, mürekkeple yazmak. Eğik, büyük harflerle yazmak.
3. Kalem, tebeşir vb. sözkonusuysa, bir yüzey üzerinde yazı imlerini çizmeyi sağlayan bir iz bırakmak: Bu tükenmez artık yazmıyor. Bu kalem kırmızı, kalın, ince yazıyor.
4. Yazar olmak, yazar olarak görev yapmak, başlı başına bir etkinlik olarak yazıyla, yazınla uğraşmak: Bu gazeteci bir sanat dergisine yazıyor. Her zaman yazmak istemişimdir. Onun için yazmak yaşamak demektir.
5. Belirteç + yazmak, belli bir üslubu olmak, belli bir anlatım yöntemi kullanmak: Bu adam çok güzel yazıyor.
6. Yaz boz tahtası, eskiden okullarda dışarı çıkan bir çocuğun dönüp dönmediğini denetlemek için çıkarken ve dönerken işaret konan tahta. |j Yaz boz tahtasına çevirmek, bir işle ilgili olarak art arda, birbiriyle çelişen, birbirini tutmayan kararlar almak. |j Yazıp çizmek, yazmak, kaydetmek. II. Fiil kökleri ya da gövdeleri sonuna a (-e) alan bağfiillerle birleşerek yakınlık belirten birleşik fiiller oluşturur: Düşeyazmak. Oleyazmak.
♦
yazılmak dönşl. t. Bir topluluğa, bir örgüte, bir kuruluşa, bir etkinliğe katılabilmek için kendini bir yere yazdırmak; kaydolmak: iş bulma kurumu'na, üniversiteye, bir partiye, bir listeye yazılmak. Akşam kurslarına yazıldım.
♦
yazılmak edilg.
1. Yazıyla kaydedilmek, belirtilmek: Tarih yukarıya sağa yazılır.
2. Belli bir yazımı olmak: Bu sözcük nasıl yazılır? "Gülle" sözcüğü iki "I" ile yazılır.
3. Belli bir dilde, belli bir yazı türünde, belli bir üslupla anlatılmak: Günlük biçiminde yazılmış bir roman. İngilizce yazılmış bir mektup.
4. Kaçınılmaz olmak, mukadder olmak: Böyle yazılmış bir kere, ne kadar değiştirmek istesen boşuna.
♦
yazdırmak ettirg. t.
1. (Bir kimseye) bir şey yazdırmak, o kimsenin, o şeyi yazmasını sağlamak: Dilekçe yazdırmak. Mektup yazdırmak.
2. Bir kimseyi bir yere, bir şeye yazdırmak, bir topluluğa, bir örgüte, bir kuruluşa vb. katılması için oraya yazılmasını, kaydedilmesini sağlamak: Çocuğunu okula, basketbola yazdırmak.
♦
yazışmak işt t. Birbirine yazmak, mektupla haberleşmek, mektuplaşmak: Karşılıklı konuşamadıklarından yazışıyor tardı. Çok ender görüşüyoruz, ancak yıllardır düzenli bir biçimde yazışıyoruz.
Kaynak: Buüyük Larousse