YIPRANMAK gzç. f.
1. Bir nesne söz konusuysa, zamanla ya da çok kullanılmaktan dolayı eskimek, aşınmak: Dirsekleri yıpranan bir giysi. Yıpranmış, tüyleri dökülmüş halılar.
2. Bir araç, makine vb. sözkonusuysa, uzun süre fazla ya da yanlış kullanılma yüzünden aşınıp bozulmak, eskisi gibi işlemez olmak: Yıpranan bir araba, bir makine.
3. Bir kimse, sinirleri, sağlığı vb. sözkonusuysa, eski gücü kalmamak, harap olmak: Birkaç yıl sonra onu çok yıpranmış, yaşlanmış buldum. Ağır yaşam koşullarından yıpranan sinirlerimiz, sağlığımız.
4. Bir kimse sözkonusuysa, ünü, etkisi, saygınlığı azalmak: Bize, yıpranmış politikacılar değil, yeni adlar gerekli. Adı yolsuzluklara karıştığı için yıpranan bir devlet adamı.
1. Bir nesne söz konusuysa, zamanla ya da çok kullanılmaktan dolayı eskimek, aşınmak: Dirsekleri yıpranan bir giysi. Yıpranmış, tüyleri dökülmüş halılar.
Sponsorlu Bağlantılar
3. Bir kimse, sinirleri, sağlığı vb. sözkonusuysa, eski gücü kalmamak, harap olmak: Birkaç yıl sonra onu çok yıpranmış, yaşlanmış buldum. Ağır yaşam koşullarından yıpranan sinirlerimiz, sağlığımız.
4. Bir kimse sözkonusuysa, ünü, etkisi, saygınlığı azalmak: Bize, yıpranmış politikacılar değil, yeni adlar gerekli. Adı yolsuzluklara karıştığı için yıpranan bir devlet adamı.
Kaynak: Büyük Larousse
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.