Arama

Yürek Nedir?

Güncelleme: 29 Haziran 2015 Gösterim: 905 Cevap: 0
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
29 Haziran 2015       Mesaj #1
Safi - avatarı
SMD MiSiM
YÜREK a.
1. Kan dolaşımını sağlayan organ. ( -» KALP.)
Sponsorlu Bağlantılar
2. Korkusuzluk, cesaret; yüreklilik: Onlara karşı çıkmak, yürek ister.
3. Duyguların kaynağı; gönül, sevgi: Benim yüreğim sana ait. Anne yüreği buna dayanmaz.
4. Acıma: Sende hiç yürek yok mu?
5. Bir kimsenin ruhsal yaşamı; iç: Yüreğime bir korku düştü.
6. Bir ülkenin, bir yerin, bir kuruluşun vb. etkinlik merkezi; kalp: Bu ülkenin yüreği, bu kentte atıyor.
7. Yürek biçimindeki şey, nesne: Mumdan bir yürek.
8. Yörs. Mide, karın, iç: Yüreği bulanmak. Yüreği kazınmak.
9. Yürek acısı, büyük ve derin üzüntü. || Yürek çarpıntısı, yüreğin çabuk ve hızlı bir biçimde vurması; korku, merak, kaygı gibi kimi nedenlerle duyulan iç tedirginliği. || Yürek karası, yapılan kötü bir işten ya da işlenilen bir günahtan sonra duyulan ve insanın içini kemiren sürekli pişmanlık. ]| (Bir kimsede) yürek Selanik, bir kimsenin çok korkak olduğunu belirtmek için şaka yollu söylenir. || Yürek yarası, insanın içinde derin iz bırakmış büyük keder. || Yüreği ağzına gelmek, birden aşırı ölçüde korkmak: Babasının içeriye girdiğini görünce yüreği ağzına gelmişti. || Yüreği bayılmak, çok acıkmak. || Yüreği burkulmak, acı veren bir olay ya da durum karşısında çok üzülmek: Çocukların ortada kaldığını düşününce yüreği burkuldu. || Yüreği cız etmek, cızlamak, birden içi sızlamak, birine ya da bir şeye çok acımak. || Yüreği çarpmak, aşırı ölçüde duyulan heyecan yüzünden yüreği hızlı hızlı çarpmak; korku, merak, kaygı gibi nedenlerle tedirginlik duymak. || Yüreği dar, çabuk sıkıian, sıkıntılı. || Yüreği dayanamamak, içinde kat lanılması olanaksız büyük bir acı duymak: On sekizindeki oğlunun ölümüne hangi ana yüreği dayanır ki o da dayansın. || Yüreği delik deşik, çok acı çekmiş, dertli. || Yüreği dolu, birisine ya da bir şeye karşı içinde kin taşıyan, hınçlı. || Yüreği ezilmek. acı, üzüntü duymak; açlık duymak. || Yüreği ferahlamak, hafiflemek, üzüntü ve kederden kurtularak rahatlamak. || Yüreği geniş, hiçbir şeyi kendine dert etmeyen kimse için kullanılır. || Yüreği hop etmek, yüreği hoplamak, birdenbire çok korkarak heyecanlanmak. || Yüreği kabarmak, midesi bulanmak; içi daralıp sıkılarak derince bir soluk alma gereksinimi duymak. || Yüreği kaldırmamak, yüreği götürmemek, üzücü bir olay ya da duruma katlanamamak, dayanamamak: Yaşlı kadının feryatlarını yüreğim kaldırmıyordu, fena oluyordum. || Yüreği kalkmak, korkup heyecanlanmak. || Yüreği kararmak, içini karamsarlık ve sıkıntı kuşatmak. || Yüreği katı, acıma duygusundan yoksun olan, acımasız, katı yürekli. || Yüreği katılmak, çok ağlamaktan ya da soğuktan nefesi tutulmak, tıkanmak. || Yüreği oynamak, birdenbire heyecanlanmak ya da korkmak: Karanlıkta birinin kendine doğru geldiğini sezince yüreği oynadı. || Yüreği parçalanmak, yüreği parça parça olmak, birinin içine düştüğü üzücü duruma çok acımak: Onları böyle aç sefil gördükçe yüreğim parçalanıyordu. || Yüreği pek, katı yürekli, acımasız; yürekli, cesaretli. j| Yüreği rahatlamak, içini buran, sıkıntıya sokan kaygı, merak ve üzüntüden sıyrılmak: Bu haberle yüreğim rahatladı, ferahladım doğrusu. || Yüreği serinlemek, kaygısı, üzüntüsü bir ölçüye kadar azalıp dağılmak. || Yüreği sıkılmak, içi daralmak, bunalmak. || Yüreği sızlamak, derin bir acıma duygusuyla sarsılıp üzülmek, çok acımak: Ağlaşıp bağrışan o insanlara baktıkça yüreğim sızlıyor, ama elimden bir şey gelmiyordu. || Yüreği soğumak, düşmanından öç alarak içi ferahlamak ya da onun uğradığı bir yıkıma sevinmek. || Yüreği şişmek, sürekli olarak üzücü ve can sıkıcı şeyler dinlemekten sıkılıp bunalmak. || Yüreği tükenmek, bir konu ya da sorunla ilgili olarak çok konuşmaktan halsiz düşmek. || Yüreği ürpermek, korku ve ürküntü duymak. |j Yüreği yağ bağlamak, istediği bir şeyin gerçekleşmesinden büyük bir kıvanç duymak. || Yüreği yanmak, büyük bir üzüntü ve acıma duymak: Onu böyle zayıflamış, bitkin bir durumda görünce yüreği yanmıştı; büyük bir felakete.uğramak. || Yüreği yaralı, büyük bir acıya ya da yıkıma uğramış olan: Kusuruna kalmayın, yüreği yaralı, ne dediğini bilmiyor. || Yüreği yerinden oynamak, birdenbire çok korkmak ya da aşırı ölçüde heyecanlanmak. || Yüreği yufka, acıklı, üzüntülü durumlara katlanamayan, hemen üzülen, yufka yürekli. || Yüreğinden geçmek, düşünmek, hayal etmek: Yüreğinden geçenleri bir türlü anlatamı yordu. || Yüreğinden gelmek, bir şeyi severek, isteyerek yapmak. || Yüreğinden kan gitmek, derin, sarsıcı bir acı içinde bulunmak. || Yüreğine den olmak, bir şeyi yapamamış, yerine getirememiş olmaktan üzüntü duymak: İstediği parayı gönderemedim, yüreğime den oldu. || Yüreğine inmek, şiddetli bir üzüntünün etkisiyle birdenbire ölmek; ölümüne yol açacak ölçüde çok üzülmek. || (Birinin) yüreğine işlemek, bir söz ya da bir davranıştan çok derin bir üzüntü duymak, etkilenmek: Onun söyledikleri yüreğine işlemişti, unutamıyordu.\\ Yüreğine kar yağmak, bir şeyi ya da kimseyi kıskanarak üzülmek. || Yüreğine od, ateş düşmek, bir yıkıma uğrayarak içi yanmak, büyük bir acı duymak. || Yüreğine oturmak, aşırı biçimde bir şeye üzülmek; büyük ölçüde etkilenmek: Yaptıkları yüreğine oturmuştu, bir türlü içinden atamıyordu. || Yüreğine su serpilmek, sözkonusu bir kimseyse, içini kemiren, onu bunaltan bir üzüntü ve kaygı, aldığı ferah bir haber ya da ortaya çıkan yeni bir durumla azalmak, hafiflemek: Mektupla yazılanlar yüreğine su serpmiş, birazcık rahatlamıştı. || Yüreğini boşaltmak, dökmek, içini buran dert ve sıkıntıları birine anlatarak ferahlamak. || Yüreğini eritmek, sızlatmak, bir kimseyi aşırı ölçüde üzmek. || Yüreğini hoplatmak, oynatmak, kaldırmak, bir kimseyi birden korkutup heyecanlandırmak. || Yüreğini pek tutmak, korku ve ürküye kendini kaptırmamak. || Yüreğini serinletmek, bir kimsenin derdini, sıkıntı ve üzüntüsünü hafifletmek. || (Birinin) yüreğini tüketmek, kendisine anlatılan bir şeyi kolay kolay anlamayarak anlatanı büyük ölçüde yormak. || Yüreğini tüketmek, bir şeyi karşısındakine tam olarak anlatabilmek' için sürekli konuşarak yorulmak. || Yüreğinin yağı erimek, korkulacak, kötü bir sonuç ortaya çıkacak diye çok kaygılanmak ya da üzülmek. || Yürekler acısı, çok üzücü, çok acıklı: Yürekler acısı bir görünüm, insan bakamıyor.

—Denize. Yürek boğata, MANDAGÖZ* BO- ĞATA'nın eşanlamlısı.

—ikonogr. Üsluplaştırılmış yürek temsili. (Hıristiyanlıkta, üzerinde alevler bulunan yürek, Tanrı sevgisini simgeler. Yürek, İsa' nın "Kutsal Yürek"inin ve imanın da simgesi olabilir, iyilikseverlik alegorisi, elinde alevli bir yürek tutabilir. Kimi zaman bu figür, aziz Augustinus, azize Caterina da Siena, azize Teresa’nın belirgin işaretidir. Oklarla delinmiş yürek ise dindışı aşkın simgesidir.)

—Mim. ve Süslem. sant. Mızraklı yürek, yürek biçiminde yapraklarla uçları aşağıya doğru bakan mızraklardan oluşan ve klasik üslupta yaygın olarak kullanılan bezeme.

—Saatç. Yürek kam, kronometre ve sayaçlarda kullanılan, yürek biçiminde parça.

Kaynak: Büyük Larousse

X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.

Benzer Konular

6 Mart 2010 / _KleopatrA_ X-Sözlük