Arama

Uzamak Nedir?

Güncelleme: 12 Temmuz 2015 Gösterim: 677 Cevap: 0
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
12 Temmuz 2015       Mesaj #1
Safi - avatarı
SMD MiSiM
UZAMAK gçz. f
1. (Belli bir miktar) uzamak, bir kimse sözkonusuysa, daha uzun boylu olmak ya da öyle görünmek: Çocuklar bu yaşlarda çabuk uzaklar. Yazın beş santim daha uzadı. Topuklu pabuç larıyla boyu beş santim daha uzuyor.
Sponsorlu Bağlantılar
2. (Belli bir miktar) uzamak, bir şey sözkonusuysa, boyu, uzunluğu artmak ya da öyle görünmek: Bu yıl etek boyları uzadı Saçı, sakalı uzamak Bitkinlikten sanki suratı uzamıştı
3. (Belli bir süre) uzamak, bir şey, bir durum, bir eylem vb. sözkonusuysa, daha uzun sürmek, daha çok zaman almak ya da öyle gelmek. Artık yaz geldi, geceler kısalıyor, günler uzuyor Tö ren çok uzadı. Bu durum uzarsa sonuç kötü olabilir.
4. Bir işten, bir durumdan söz ederken, sürüncemede kalmak: Bu ış çok uzadı, duruma ben el koyuyorum.
5.Mekânda sürüp gitmek, uzanmak Susuz topraklarda uzayıp giden yollar

—Geom. Uzamış elipsoit, bir elipsin bü yük eksem çevresinde dönmesiyle mey dana gelep elipsoit.

uzanmak dönşl.
1. (Bir yere) uzan mak, (oraya) boylu boyunca yatmak: Din lenmek için kanepeye uzanmak
2. Bir yere (kadar) uzanmak, sözkonusu bir kim seyse, oraya erişmek için bedeni ve kol larını gererek o tarafa yöneltmek: Rafa uzanıp reçel kavanozunu almak; bir şeyse, oraya erişmek, ulaşmak: Bu sopa ora ya kadar uzanmaz
3. Bir yere (kadar, doğru) uzanmak, oraya gitmek. Sahil yolundan Kumkapı ya uzandık
4. Bir mekânda yayılmak, uzayıp gitmek: Koridor boyunca uzanan bir Iran halısı. Göl. göz alabildiğine uzanıyor.
5. ( boyunca) uzanmak, sıralanmak, dizilmek: Yol bo yunca uzanan ağaçlar.
6. Bir şeye (soyup [kadar] uzanmak, oraya dek gitmek, sürmek: Tarihin derinliklerine uzanan kök lü bir uygarlık.
7. Bir kimseye, kimsete re. bir kuruma vb. (kadar) uzanmak, onlara dek ulaşan bir etkisi olmak: Bakan lar kurulu üyelerine dek uzanan ilişkileri olmak. Bu olayın ucu bize kadar uzanır mı?
uzanılmak edilg. f. Uzanmak eylemi ne konu olmak.

uzatmak ettırg. f.
1. Bir şeyi (belli bir miktar) uzatmak, uzunluğunu (belli bir miktar) artırmak: Bahçe duvarını ırmağa kadar uzatmak Televizyonun kablosunu uzatmak.
2. Saç, sakal, tırnak vb. uzatmak, uzamaları için kestirmemek ya da kesmemek.
3. Bir süreyi, bir eylemi vb (belli bir miktar) uzatmak, süresim artır mak; sürdürüp götürmek: Tıptaki ilerlemeler yaşam süresini uzatıyor. Tatillerim iki hafta uzattılar. Dargınlığı uzatmak.
4. Bir kimseyi, bedenini uzatmak, onun uzamasını sağlamak, buna yol açmak ya da daha uzun göstermek: Bu uzatma egzersiz teri. Bu saç biçimi yüzünü uzatıyor.
5. Bir kimseyi (bir yere) uzatmak, onu (bir yere) boylu boyunca yatırmak: Yaralıyı bir sedyeye uzatmak
6. Başını, kolunu, bacaklarını vb. (bir yere, bir şeye, bir kim şeye) uzatmak, onları açmak, germek ya da gererek bir yere, bir şeye, bir kimseye yöneltmek: Bir şey almak için elini uzatmak Ayaklarını sobaya uzatmak Öpmesi için yanağını annesine uzattı
7. Bir şeyi, bir kimseye uzatmak, elindeki bir şeyi alması, tutması için o kimseye yöneltmek, vermek: Yemek tabağını misafire uzatmak Anahtar destesini ona uzattı.
8. Nesnesiz olarak, gereksiz yere sözü sürdürmek: Uzatmaya gerek yok, her şey anlaşıldı
9. Uzatmayalım, kısacası, özet le: Uzatmayalım, evi almak istediğimi söyledim.

—Anayas. huk. Meclisin yasal çalışma süresini daha sonraki bir tarihe ertelemek.

—Bine. Atın lülesini, adımlarını uzatmak, atı acele ettirmeden, ritmini koruyarak daha hızlı yürütmek.

—Huk. Bir sözleşmeyi, anlaşmayı uzat mak, geçerliliğim, vadesini ileri bir tarihe almak, süresini ertelemek.

—Spor. Topu yerden ya da havadan bir başka oyuncuya göndermek

uzatılmak edilg. f. Uzatmak eylemine konu olmak.

uzattırmak ettırg. I Uzatılmasını sağlamak.

Kaynak: Büyük Larousse

X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.

Benzer Konular

30 Aralık 2011 / mervenur245 Soru-Cevap